e) NİSAN — 1981. A TARYIIII! ÜNÜN Büyük hareketli zab ta romanı 0 Kadm peçesini derha! kaldırdı. Körnolya Darakombun yüzü bir ö. Ü yüzü gibi aararmıştı, Gözleri par Byordu, “— Kimsiniz.” Varboro baş parmağını ağzma ko. yarak: w— Yavaş konuşunuz mafam, erlerimiz duyulmamalı, Şu karan M ğı eğitir, orada konuşuruz.” i Rt «iz kimsiniz?” © Verboro ayak sesleri duyunca © Kornelya da ayuk söslsrini duy'- Muş olacak ki, taat etti, Vartoro atlarla meşgul oldu. » Âz ötzden bir köylü kadıni geçti, Ayak essleri iyice uzoklertıktan | #ohra Varboro Kornelyaya tekrar #öslendi: “— Mağam,.." “—'Ah, hatırladım! Sesinizi ta, anin! Siz, “sw Benim kim olduğumun e . Memmiyeti yok. Siz şimdi büyük «Dir tehlike içindesiniz. Sizi buraya tiren adamı öldürecekler,” — İnşallah o dediğiniz giti o. Tur,» “— Fakat siz de teblikedesi - Rizr" *— Ölmekten korkum yok!” | “— Ölüm olsa, öpüp başmıza koyunuz, Madam, sizi esir çarşı, nda satacaklar, Bu böylöce karar, tiril ii “— Aman Allahım!” « *— Korkmayıniz. Arkadaşım beu sizi bu vaziyetten kurtara- e — Evet ben! Büyük baba Jak “8 ben!, İ — rükat,, Fakat, — Fazla konuşmağa vektimiz ” Hazr olun, Ay tepenin arka- Medan yillkselir yükselmez yola çi- Bize ne verirlerse yeyi Yorucu ve meşek Ale, Keti olarak, Bu esnada köyün ortasındaki “lühelerden Yükselen sesler «içel. Uğtı, Johansen çenesi sayesinde İöytüleri kandırmağa muvaffak o'- Müğtu, Nöredeyse çıkıp Kornel » yı araması ihtimali vardı. Köye İ Yabancı yolcunun geldiğini öğ- 2 güpheleneceği muhakkaktı, saman yerlilerin yardımı | ** Varboro ve Jakı haklarından | #Slebilirdi. Vakit kaybetmeden w | taklaşm kimseye görünmeden açmak Jâzımdı. St Jak atları patikadan aşağı j ü, Patikâ Marakeşe gitmiyor da Dağ yolunu intihap etti, Var o ketırlardan birini çözdü ve Eğer o Cemal çelebi veyahut i“âpraz Hüseyin gibi adamlarla t mağa razı olsaydı onu İstan da yıllarca arasalar bulamazlar İİ Tükreçva bunları düşünürken: | — Arşipel adalarına varır var. © gece denize atladım. Sahir © çıktım. Mihalin © elinden — #disine bir altın o bile verme Jim kurtuldum. My” iyor ve Osmanlı . sarayından i ER kurtulmanın yollarını a h kayan Topkapı sarayın 18 korktuğu bir kişi vardı. Cek | mene bakta Yazan: GEWKLL BİNNS sona ermişti; Yeriller birkaç dâk'. ka sonra Kornelyanm kaçtığını öğ“ renceeklerdi.: Vartoro, - tüfeğinin namlusu ile katırı dürttü, Göz gö zü görmiyen, ağaçlıklı karanlık bir yers geldikleri zaman Jakın gafir ge sesi duyuldu: — Binbaşmı? Tam bu sırada köyde bir silâh sss? duyuldu, Vakit kaybetmemek lâzımdı, Varboro Körnelyayı kat. rm sirtma atti, İlori madam! Hayatlarımız tehfikete, Ölüm » den korku; orum zannetmeyin, da ha yapilacak işlerim var. Onları bitirm*den ölmek istemem! Jak ve Kornelya 'lerlerken ati» na atlıyarak takin etti, Köyds hiddetli sesler ve gürül - tüler biribirine karışıyordu. TEHLİKE BÜYÜYOR... Uzm mh4det gittikten sonra Büyük Biha Jakm sesi duyuldu: — Vay canms! — Ne oldu Jak? — Patika çallıklar arasında kayboldu. Gün doğmadan yolumu. za devam ©demeyiz binbaşım. Varboro strafma baktı, h'çbir şey göremiyordü. Ay bir sent var ki arkasma çekilmişti. Her taraf derin bir sessizlik içinde idi, — Öyleyse gün ağarmcaya ka- dar mola veririz Hayvanları bağla Jak, ha Varboro stından indi. — Madam, biraz istirahat ede- esğiz. Diyerek Kornelyayı kucakladı ri atta İnal?” vie eee Kak Beğ ilaci vey yette değil. Genç kadn başmı Varboronun göğelne yasladı, iki dakika sonra uyumuştu, Göğsü ne fes alârkça inip yükseliyordu, Var boro, kollarında uyuyan genç ve güzel kadinm yüzüne uzun ugun baktı, sonra acı ac: güldü. Kadnm , Afrikaya ne maksatla geldiğini biliyordu; © “öldürülen kocasinm intikamını almak İçin gilmişii, Kocasınm Varboro tara » fından öldürüldüğünü zannediyor » du, Johansen ona kimbilir ne ye lanlar (o yumurtlamıştı, o Varbero Garfild Standişi düşündü, Zavak 4 amatör polis hafiyesi! Korel. yayı bw vaziyette, bir lejyon su - bayınm kollarında görse, acata nt yapardı? Stendişi dört kere gör müştü: İlk defn tayyare İle ind'ği | Karston Magnadn, Greek sokağr- İ da, Oran rhlmmda ve nihayet Fâste polis müdüriyetinde, Stan. diş onu polis merkezinde tanıyama mıştı. Zira Varbor tehdili kıy - fel etmişti, Stand'ş kentinden şüphe elivordu, Kornelyayı aley - hine kışkırtan o İğ, (Pera nar) ve hayranlık gösteriyordu. İstan- bulda içki ve hırsızlık yüzünter elleri kesilen. kulağı koparılan a2 adam mı vardı! Tanburacı Örcerin bile elini kendisine hırsızlık atlederek kes memişler miygi? Lukreçya kaçmayı düşünüyor du- Fakat, cellâdın eline düşme» mek. ona görünmemek © Onunla karşılsemamak şartile, Valde sultanın en çok güvendi. Hi cel.ât Halil, âdeta, padişahtan ziyade valde sultana (o bağ'ıydı. Bayramlarda ondan birçok hedi. yeler alır, bahşişler alır ve dama onun gözünün içine bakardı. Ce lât Halil, velde sultanm o kasabı gibiydi. Lukreçya bunları biliyordu.. Ve bildiği içindir ki, : kaçmağa «teşebbüs edemiyordır Bu bir “suç olacak. va de sultan da kendisini Yazan; 4. ÇEHOV Noel gecesiydi. Mariya, çok- tan ev firinmin üstündeki yata, ğına yatmış horluyordu. Lâmba- daki gaz tamamen yanıp bitmiş, halbuki Feodor Nilov hâlâ otu, ruyor ve rslışıyordu. O çoktan işi brakip sokağa (çıkardı. Kelokolniy sokağında oturan ve iki hafta evvel çizmeleri sipariş eden müzteri dün gene gelmiş, Fendoru azarlâmış ve çizmelerin mwhakkak şimdi. sabalı duasına kadar bitirilmesini emretmişti, Feodor hem çalışıyor, hem ds: “Kürek cezasından farksız sir hayat! diye konuşuyordu. İn. Sanların kimisi çoktan uykuda, kimisi gezmede, halbuki sen, bir mühküm gibi, burada otur ve kimbilir kime kundura dik... Kazara uyuyusermemek i, ein o, her dakikada bir masanm altından şişeyi çıkarıyor, bir kaç yudum içiyor ve, her yu, duman aonra yüzünü buruştu. rarak. yksek sesle kerdi kendi- söyliyebilirmiyini hangi sebeplen dolayı müçteri, lerin gezdikleri gu dakikada ben onlara «kundura dikmek meebu- riyetinde bulunuyorum? Onlor paralı bense fakir olduğum için mi?” O bütün müşterilerden ve bil, hassa Kolokolniy sokağında © turanlardan nefret ediyordu. B; mağmum görünüşlü, uzun saçlı, soluk benizli büyük mavi göz. lüklü ve kısık sesli bir efendi idi. Alman soysdma benzer, telâffu- zu güç alelâcaip bir soyadı var, dı, Sosyal vaziyetini ve ne İşle uğraştığını anlamak imkânsızdı. İki hafta evvel Feodor, ölçü almak için, ona gittiği zaman 0, müşteri, yere oturmuş havam da bir şey dövüyordu. Fecdor henüz selâm bile vermemişti ki Havan işindeki şey birdenbire İSalamış ve parlak. kirmızı alev halinde yanmıştı. kükürt ve yan, miş tüy kokmustu, ve odayı öy- le kesif, penbe bir duman kap. lamıştı ki, Feodor dört boş defs aksırmak mecburiyetinde kâl- mıştı; sonra eve dönerken: “Al, lahtan korkan böyle işlerle uğ” ragmaz,” diye dürünmüetü. Şizede birşey kalmaymea Te, odor masanın fiştünne koydu ve düşünceye daldı, Ağırlasan başı- ni yamruğuna dayadı ve kendi fakirliğini, ağır ve ışıksız ha, yatını, ondan sonra zenginleri, onların apratmanlarını, arabala- Yinı, yüzlük banknotları düşün, meğe başladı... Eğer su kerata zenginlerin eyleri şatlasa, atları geberse. kürklerile samur şup- kalarınm tüyiri odökü'seydi ne kâdar güzel olurdu! Ne güzel o. lurdu. eğer zerrinler yavas ya- yaş yiyecek bulamayan dilen. cilere dönseler, fakir kunduracı Feodor ise zenginleşse ve Noel gecesi zavallı bir kunduracıya kafa tutsaydı! Röyle (düşünürken Keodor, çizmeleri hatırladı ve gözlerini Topkapı Sarayina HAPER — Aksam postası KUNDURACI açtı, Çizmeleri gözden geçirerek: — Bu ne biçim iş! diye cü- şündü. Çizmeler hazır, bense hâlâ oturuyorum. (o Müşteriye götürmek lâzım! O çizmeleri kırmızı mendile sardı, giyindi ve sokağa çıktı. Dışarıda, yüze iğneler gibi ba, tan ince, sert kar yalıyordu. Her tarsf soğuk, kaypak ve 2i- firi karanlıktı, hava gazı fener, leri ışık vermeden yanıyordu ve her nedense sokak öyle fena gaz kokuyordu ki Feodor tikan- mağa ve öksllrmeğe başladı. Kaldırımdan gidip geeln arsba, larda zenginler geçiyorlardı ve hepsinin ellerinde jambon ve bi- rer binlik votka vardı. Zengin kızları. kupa arabalar ve kızak, lardan başlarını uzatarak Fe dora bakıyor, dillerini çıkararak alay ediyor ve gülerek bağıri, yorlardı: — Dilenci! Dilençif Feodorun arkasından gelen üniversite talebeleri, zabitler, tilocar!ar ve genersiler onunla alay ediyorlardı: — Sarhoş! Sarhoş! Kundura- cı dinsiz, ruhlu közele! Dilenci! Bitün bunlar güce gidecek geylerdi, fakat Feodor aldırmı. yor ve yalnız sağma soluna ti- kürmekle iktifa ediyordu, Lâkin kunduracı ustası Varşovalı Kuz. ma Lebvodkin karşısına çikip: “Ben: zengin bir. kadınla evlen . lendim, atölyemde çıraklar çalı, giyor, halbuki sen dilencisin aç- lıktan nefesin kokuyor,, deyince Feodor artık tahammül edeme di ve Vargovaliyı kovalamağa başladı. Onu ta Kolokolniy soka- ğına kadar Kovaladı. Müşterisi köşeden dördüncü evin en Üst katında bir dairede, oturuyordu. Oraya gitmek için uzun, karsn, hk avluyu geçmek ve sonra İn sanın ayakları alunda sallanan gok yüksek ve kaypak bir mer. divenden çikmak lâzımdı. Fe dor müşterisinin odasma girdi. ği zaman o, geçen defa, iki hafta evvel olduğu gibi, yere ©- turmuş, havanda bir şey dövü, yordu. Feodor somurtarak: — Beyefendi, çizmeleri getir dim deği, v Müşteri yerden kalktı ve 8€s, sizce çizmeleri ölçmeğe başladı. Feodor, ona yardım etmek arzu- siyle, yere diz çöktü ve çizmeyi çekip çıkardı, fakat o anda ve. rinden fırladı ve dehşet içinde kapıya doğru geriledi. Müsteri- nin ayağı ayak değil at tırnağı TİKİ İCASUS LUKREÇYA Dördündü N di ei Mei dalar eğil LİL Al ei MESİ KENDER FE SERLELL 137. ne uradığı da kolayca talımir edi” lebilirdi. Luk*eğya yattığı taş odada bun ları düşündükçe: — Elmas ağa (merak etme. seni ben kurtaracağım!) - dediyse de, ben Arabın bu sözlerine inana mıyorum. Lekreçya, yemek geldiği zaman kapı aralığından bakan nöbetçinin yüzündeki çizgilerden onun kendi- sine acıdığını aniıyordu. Acaba bu nöbetçiyi o kandırır maz mıydı? BİR GOZ İŞARETİ Lukreşya taş odalarda yatıyor. diyordu. Aradan üç gün geçüği dı. halde. ne Elmas ağadan bir haber vardı. Ne de bir buşkası görün- müştü. Lukreşya tamam yedi gündür mermer üstünde yatıyordu. Kapı in bile ona acıdığı AArarlan yedi gün geçmişti. Elmasağa hâlâ görünmüyordu. Padışahın gözdesi o Elmasağır dan ümidini kesmişti. — Belli ki, Elmas da beni avut- tu, Valde sultandan korktuğu mu» ve ŞEYTAN Feodor: “Bak sen! diye düşündü. Me, ğer iş içinde iş varmış!" Bu gibi hallerde ilk iş olarak yapılması icabeden şey: Haç şı- karmak, sonra her şeyi bırakıp kaçmak; £skat o hayatında ilk ve, belli, son defa şeytanla kar. gılaşmış olduğunu ve fırsattan istifade etmezse bunun budala- lk olduğunu derhal kavradı. Zorlayarak taliini denemeğe ka, rar verdi. Haç çıkarmamak için ellerini arkasma bağladı, hür metle öksürdü ve söze başladı: — Dünyada şeytandan daha murdar ve deha kötü hiç bir gey bulunmadığı orivayet olunur, bense, beyefendi, öyle anlıyorum ki, şeytan gayet âlim bir kimse, dir. Şevtanm, affedersiniz, ayak yerine at tırnağı ve arkasmda kuyruğu varsa da onun kafasin- da'zi akil bazı üniversite talebe, sinin aklından fazladır. Memnun olan müşteri? — Bu sözlerin hosuma gitti, dedi. Teşekkür ederim, kundura- & Peki ne İstiyorsun? Ve kuduracı, hir saniye hay” betmeden şikâyet etmeğe basla” di, Cocukluğundanberi zenginle, re gipta ettiğinden bahsetti. Bütün insanların aynı şekilde büyük evlerde yaşamadıkları ve cins atlara sahip olmadıkları daima gücüne gitmişti. Neden, sorartm«size,.0. fakirdi? Kendi evi olan ve karısı şapka giyen Vargovalı Kuzma Lebyodkinden neresi eksikti? Onün da burnu, elleri, ayakları. başı, sırtı zen ginlerinkinden farksız olduğu halde neden başkaları gezip eğ” lenirken o çalışmak mecburiye- tinde idi? Niçin lavanta kokan bir bayanla değil de Mariva * evliydi Gerçi zengin müşteri, lerin evlerinde güzel hanım kız- lara sık sık tesadüf ediyordu, onlar kendisine hir ehemmiyet vermiyor ve ancak, bazan, gülü, yor ve Sşıldaşıyorlardı: “Bu kunduracınm burnu ne kadar kırmız!” Fühakika Marıyada iyi, “merhametli. çalışkan bir kadmdı. aFkat ne yazık ki, ex hil eli çok ağır ve vurduğu yeri çürütüyor, onun yanında politi, kadin yahut başka akıllıca bir şeyden bahsetmek icabetti”i za- man $öze karışıyor ve dehşetli saçmalıyor. Müşteri onun sözünü kesti: — Peki ne istiyorsun? — Benim arzum, İblis oğlu *” Şeytan beyefendi. lütfuna im. dım ederdi, diyordu. Mademki Sultan Mu rat sefere çıkırken: — Lukreçya bulunursa, onu in citmeden odasma götürünüz!,, demişti. Neden kendisini mahe besten çıkarmıvorlar. Niiçn eski odasına götürmüyorlardı? Lukrecva her sevden ve he-kes ten ümidini kesince. kendisine > cdığını tahmin ettiği kandaki nö. betçivi batan çıkararak elde et- meve karar vermişti. Bir gün tablekâr vemek tetirdi- Hi zaman. kapıda dolssan nöbetçi ye dikkatle bakan Lukreçvea. bü- tün zekâ ve sevtanetini. bütün ma. haret ve kabiliveti ile (uzaktan baktı., Nöbetci ile gözgöre gelince gülümsedi. Nöbetri o and3 güne sin cazibesine twtwlmwe bir vildez gibi kapıva detru sürüklendi. Lukreçva nöhetçiye (oo vfak bir öbelçi bu. Rusçadan çeviren; SERVE LÜNEL kân varsa zengin olmaktır. — Buyur. Ancak buna muka- bil barla ruhumu vermeğe mec, bur olacağını da unutma! Heniiz borozlâr ötmemişken gel ve, ru- hunu bana teslim ettiğine dair, işte bu kâğıda imza at. Feodor nezaketle; — Beyefendi! dedi, Bana çiz, meleri spariş ettiğiniz zaman sizden peşin vara almadım. Ev- velâ siparişi yaprak sonra da pars İstemek icabeder. Müşteri razı oldu: — Haydi öyle olsun! Havada, birdenbire, gözahcı bir alev parladı, odayı bulut halinde penbe bir duman kap, iadı ve yanmış tüy ve kükürt koktu, Duman dağılmea Feodor gözlerini oğuşturdu ve gördü ki, o artık ne Feodor ve nede kun, duracı değildi, yelek ve altm kordonlu, veni pantalonlu bam, başka bir insan olmutu, ve bür yük bir masanın başmda koltuk. ta oturuyordu. Uşaklar önüne yemekleri getiriyor, hürmetle Ne zenginlik! Uşaklar büyük bir parça kızarmış koyun eti ile havyar dolu kâseyi önüne koy- dular, sonra tavada kızarmış bir kaz getirdiler, biraz sonrado, © muz haşlaması ile hardal kökü salatası geldi. Ve bütün bunlar ne kadar asilâne, politik şeyler di Feodor yiyor ve her yeni ye, mekten evvel, tıpkı bir general yahut kont gibi, en mefis vot- kadan bir kadeh yuvarlıyordu. Domuz haşlamasından sonra ö. üne kaz yağına pilav, sonra do- muz yağina da kızarmış omlet ve ciğer kebabı konuldu, ve o hep yiyor ve hâyren oluyordu. Fakat daha ne var? Daha 80. Zanlı börekle çavdir ekmeği şirası ve haşlanmırs şalgam var. di. Feodor: “Zenginler böyle ve. msklerden nası o catlamiyorlar, anlamıyorum!” “diye dügün... Son olarak büyük bir çömlek bal geldi. Yemekten sonra mavi gözlüklü eşytan arzı endam etti ve, yerlere kadar eğilerek, sordu: — Öğle yemeğinden memnun musunuz. Feodor Panteleyiç? Fakat Feodor bir kelime bile söylameğe (muktedir değildi, çünkü yemekten sonra nefes a, lacak hâli kalmamıştı. Tokluk nahoştu ağırdı, ve o bir geyle eğlenmek için sol ayağındaki çizmevi tetkike başladı: — Böyle çizmeleri yedibuçuk Tübleden agağı dixmiyordum. Bunları hangi kunduracı dikti? diye sordu. Uşak covap verdi: — Kuzma Leby.dkin. — Çağırsmlar buraya o buda, Yayı! (Lütfen sayfam çeviriniz) ) göz işsretinden bir şey anlayama» dı. Soora kapıyı kilitliyeceği sıra» da, Lükreçva sordu: — Bir şey mi istiyorsun? — Evet, — Yemeğin geliyor. Suyunu da ben veriyorum. Başka neye ihti- yacın var? Lukreçva: —Acele etme deli burarla sen. den ve bender başka kimse vok İçim slerivor. Biraz konuşalım. ve olur? Nöbetçi bir kere sarsılmıstı. Bir türlü kapıyı kilitltyemiyor- du. — Eh. konusalım. Ne söyliyes ceksin bakalım? — su imi tut hele. bak buz gibivim berrsda Taşların üstünde öleceğim artık-