$NISAN n ISAN — 101 ij ği. rinde, bir timit aşığı belirdi, #aluş ümidi! Yaacağı yegâne Sabırla bir Franstz askerinin dı, Bunu düşünürken hey.. a âdeta Utriyordu, Fakat ü, | Yok geçmeden söndü. Kervan üç kilometre kala durdu. Zirmiyecekler miydi? Biraz durmalarının sebebini öğ - Mehmedin verdiği bir emir. Kemelyanm elleri bağlandı ve |, Vine tıkaçlandı. Fastan nasıl 8, Marakeş de aynı şeki", v İş veoki. we; Fransız zabiti, kervanın kale ndan İçeriye girişlerini se'. r. Kornsiya, ağlıyordu: ka, peşe, gözyaşlarını örtü - i. Ah ne olurdu, zab'tlerden #elip de peçeyi. kaldırsaydı. © talih, Kornelyadan yüz çe, Mİ; İngilterenin bir köyünde Yan fücin daha bitmemişti, Ze, * Kornelya! UNUTULMUŞ BİR KAPI İbmot Amatisii Msrakeşe şi yi, “le kapısından girmişti, süğ © saat geçti. cenup kapısından da yor. Mem iki seyyah girdi. Hiç Stzmeden, bir tek kapısı olan Man önünde durdular, Bu bi- eşteki yüzlerce handan bahçesinde pis bir koku © döve, katır ve eşek pislik. ü etrafa yayılan bir koku, Yük Baba Jaktan başkası ol. Aktsa boylusu konuşmağa büe > Berbat bir yere geldik yahu! Şok kalacak mıyız? Nere, burnum düşecek?.. eg ova güldü: N bitirene kadar bur iğ an mecburuz; bizim bü Sİ İçinde nerede ozurduğu - izli kalmah, Kale kapısından » bizi takip #tmerilerse şim ği ban bizim için en emin pi “* yapalım, korkusuna kat, le İğ Takip edilmedik! Bundan <e Mzbilirsiniz, sık sık arkama i Kimseler yoktu. © halde bizi Marakeşte bula, “ri bütün hanların aranma b Bu da bir haftalık bir “imana kader da her halde ir, p Baba Jak gülerek Varbo. sik an: Yahu, otrafma baksana, hay ğı burüsı? ' * sahibi, bu iki yolcuyu 2. WOW Handa hayvanlarını bira?» tonra şehrin Yahudi mahal, Bitkiler, #iduğu kadar kirli bir s0 - İİ, “rdiler; Jak sokağın köşe İ Ünü ve bir manav dükkü, di Gİ Bekri Mustafa ile gizi İYhanede içki içerken, sokak N Sesbaşının atla teftise çıktı or rdü. Birden sokağa fırladı: ' rümüz aslanım! Size müs Şey söyliyeceğim... Sağı, Çapraz Hüseyini tanı y Oru İstanbulda | tanımr er ray ki. Ne söyliyeceksin bakalım? i Yorsun... gene İçmişsin ge" 4 . Yin, atın önünde durdu: tiz içmeden durabilir miyiz İV Orasını bırakalım şımdi Mv Lukreçyadan bahsedece y he dedin. Padişahın gözdesi EN alan mı? ket. evet. ta kendisinden. Pei orun size saklandığı. yeri İNU hoşunuza gider mi bu iğ, © haber? İİ ve cülmeğe barladı: Se de Lukreçyanın vurgun» SÜyük hareketli zabıta roman, Yazan? OYWELL BİNNS nındaki şişman kadıria şakalaş » mağa başladı. Sokağın başında nö, bet beklediği bu surötle anlağı! - mıyacaktı, İlifsta mazhar olan sişman Yahudi karısı, bilmukabele Jaka meyva ikram ediyordu, Var, boru elli adım ilerledikten gönre bir kapmın önünde durdu, üç Hafif ve Üç kavvetli darbe vurdu Kapı derhal açıldı. Varbora içe. riye girince tekrar kapanarak de » mir sürgüleri sürüldü, Hizmetri kız önde, Varbora ar , kada, geniş bir sofayı geçtikten sonra bir odaya girdiler. . Oöada beş dakikan oturmam gir ki içeriye sakallı, yaşlıca bir Ya- hudi girdi. Varbora derhal ayrğa kalktı, bu adam zengin olduğu ka. dar mufuz sabhihi idi. Nufuz sahibi olması zenginliğinden dolayı de . ğildi. Etrafma hilrmet tolk'n e mesini bilenlerdendi.. Karakter sahibi bir zattı. Sakallı arapça konuştu: — Demek nihayet geldinie, muhterem dostum? Gördüğünüz g'bi İşona. Ev sahibi oturdu. — Mehmet Amati karısı ile bu. gün şehre geldi, — Biliyorum, nerede oturuyor? — Dostu Abdullah Hammon'un evinde, — Al, Öteki, yani İsveçli ne rede? O da Marakeşe geldi mi? İşonanm yüzündeki katlar ge , rildi; — Gelmiş olabilir, hiçbir habe. rim yok, Hakkmda hiçbir haber almadım ve bu da canımı erkıyor, Vaziyet çok enrarengiz. Bildiğim bir şey varsa Mehmedin bu gece Bso Musanm evine gidedeğidir;"Bü yü bir toplantıları var”* Varbora bir ıslık çaldı. — Vay canma, ammada aeele ediyorlar. Johan sen muhakkak burada öyleyne! Mehmet Asndi, İsveçli yanında olmadan hiçbir şey yapamaz... S. at kaçta toplanacaklarını biliyor. sunuz İsona? Yahudi başımı “evet” manasına iğdi, — Bu gtes yarısı... Herkes uy kudayken, Varboru gülerek! — Esrarengiz işler zaten hep gece vanıları yapılır... Şehrin bü. tün kapıları gece kapalıdır. Ma « rakeşten kimse çıkamaz. İkisini de bir ele geşirirsek,.. İgona sözü kesti: — Diğerleri çil yavrusu gibi dre ğübr. — Ben de öyle tahmin ediyo. rum, Maksat “Johanseni ele geçir mektir, Silâhları temin eden odur. Varbors bir an sustu, sonra de, vam etti: — Ben Musanm evi nerede? (Devamı var) larından misin yoksa? O memleke Gne gideli çok oldu. Ve alını karnıma dizginlerini çekti: — Haydi, işine git.. beni de yo” lumdan alıkoyma! Hüseyin, atın dizginlerine sö rılâr: dokurdu.. - Allah aşkıma, bana İnan. a» lanım! Ben onu geçen gün, Ciba- lide Venedik elçisinin yalısma gis rerken gözümle gö:düm, Yalan söv lemiyurum. Eğer yalanım çıkarsa eğer onu orada bulamazsanız, İs- tanbul sokaklarında © köpek gibi yerlerde sürünmeğe, her türlü ce zaya zazıyım: Asasbaşı, Hüseyinin ısrarı üze vine: — Peki, dedi, haydi (götürün bunu karakola, Yarın bu işi ben takip edeceğim. Eğer aslı çıkmaz» sa, o zaman sırtına vüz sopa vurü <ağım. Hüseyin rar oldu, rede moda olan yeni iskambil oyunu Bugünkü psdagojinin varmak si tesiği gaye eğlend'rerek öğret mek, cun sıkmadan dikkati çek. moktir, Yer yüzünde kir çok mil- letler en iyi verilen dersin güle. rek, tetir bir çehre ile verilen ders | olduğunu, kuru Izahlırm Şek de İğe yaramadığını iyiden İyiye an, İ lam»lardır. Bugünkü hâdis'er karşısmda İngilterede oturanlara bir Alman tayyaresile bir & tayyaresinin A sil tofr'k edileceğini öğretmek Yizım gelince mütehassıslar bu kal deden istifade etmek istemişlerdir ve teknik izahata girişmeden bu işi yaptırıcak kolar b'r enre nra- mışlardır. Ba araştırmadan şimdi anlatacağımız oyun doğmüştur. Oyun bir nevi kâğıt oyunudur. Yalnız iskambil kâğıtlarınm üze- ri.de İngiliz ve Almân töyyarf “İ diplerinin xmütetdssishir tirtifendar yapılmış resm'leri vardır. Oyunun kaideleri bir defa öğreniidikten sonra oynamak çok zevkli oluyor, oyuna mahsus tabirler kahkaha larla tokrar ediliyormus: “Bir We. »serşinit düşüvorum.,, Yahut Huri cara'mla Vünkers ikisini alıyorum. Bu oyun İngilterede her türlü tauminlerin fevkinde (yayılmıştır. eli Vi pi SK Töprkapiı Sarayına dirga feet Ye ee Rae SEY ği ENDER E SERTELL Tayyaröciler, siviller, gençler ve ihtiyarlar durup dinlenmeden Me, nitler,, Henkeller, Dormler- ler dürürüp durmsktadır. Bu oyuna “Harp tayyareleri,, #mi verilmiştir. 65 kâğitin oyna- | nır, Bu ktditliardan elli ikisi ya, bancı isketıbil kâğıtlarının renkle- rini ve işaretler'ni taşırlar, Diğer on Üç tanesi İngiliz tayyarslerin den yedi tini ile Alman tavvarole, rinden altı tini e#eter'rler. Birinel lerin üzerinde R. FA nm (İngi'iz Krallığı Hava Kuvvetleri) işareti, olen daire, ikinciler de gamal: haç vardır, HA3ER Ter gün 83 sahife sman Ağa M Gündüzleri kısa, geceleri uzun soğuk bir ay. Bir koronun uğ. » tusunu andıran rüzgâr karla &. raber sokakları mahalle çocuğu gibi dolaşıyor. Kuru dalları ez) - ianan ağaş maestroya benziyor - du, Bekçinin öten düdüğü, rü» gürın sokakları yalnız dolaşma » dığını gösteriyor. Bekçi öttürü - yor, dolaşıyor, rüzgür ötüyor dolaşıyor. Sanki kasaba uykuya dalmadan, rüzgârdan, b ekçiden ninni dinliyor. Bekçi dolaşmaktan, rüzgârla kara arkadaşlık etmekten vaz - geçti. Bir kapıya yaklaşıp kar » tundaki karları silkükten sonra içeri giriyor. Kapıyı zorla kar:. tıyor. Çünkü rüzgâr kapıyı zor luyor, sanki o da üşümüş, yorul. muş içeri girip gaz lâmbasın.ı aydınlattığı, saç sobanm ısıttığı bu yerde ısınmak, dinlenmek e tiyordu. Bekçinin girdiği yer kahve. | Fakat kahve fincanları, çay bare dakları, nargileler yerlerini ka deh yerine geçen tu bardakları | içki şişeleri ve yiyeceklerle yer değiştirmiş; Bekçi soyundu. Göz lerini etrafta dolastırarak yor a Tıyor. Oldukça kalabalık var. Küçük gruplar halinde masaların basımda içiyorlar. — Gel bekçi dayı gel... Yanı ma gel... Bekci, sesin geldiği tarafa 5. nüyor: — O, merhaba... Osma Ağa. — Bekçi, (Osman Ağa) dediği ak saçlı, ak sakallı ihtiyarm y:e nmda yerini alıyor, Ağa sarhoş. kimbilir kaçmeı şişeyi boşalt » MIŞ. Etrafındakiler henüz ağa gibi değil. Belki az içtiklerinden, bel- ki de daha az yaşlı oldukların. i dan... Ağanm isteği Uzerine masalar birleştirildi. Ağa, hep sırrtıyur, bekçiye: —i, iç... Bekçi dayı iç, diyor. Aseler, Hüseyini karakia götüzdüler. Ertesi gün Ases başı yanma Se kiz on tane atlı Ases alarak Ciba liye pitti, Ka; gündür, Lukreçyanın Ciba lide saklandığı haberi dilden dile yakalayıp bütün İstanbul halkımın ağzına düşmüştü. Herkes: — Lukreçya kaçmamış... İstan bulda imiş, — Fadişahm gözdesini saray Kaparmıslar. — Luhreçya bir serseri ile ya tayoruuış. — Lukreşva bir anlı ohaydu dun kapatması imiş, diyordu. , Buva benzer birçok dedikodular da ağızdan ağıza dolaşıyordu. İşin içyüzünü bilen yoktu, Lukreçyayı bir tarultan Cemal Çelebi, bir ta raftan da Recep reis arıyordu. Asesbaşı Cibaliye gelir gelmez — Hele bir kere şu mahalleli» den sruştura'ım. dedi, Çapra Hüsevir, belki es'ar dalgasma ka pılmastır. Elçinin yanında mahcud olmak isime gelmez. Ciöul yokuşunun sahile inen ağ zında ve elçinin yalısının arka ka» pısı karşısında oturan evlere birer birer soran Aseibaşı herkesten Şu ceva alıyordu: — Biz Lukreçyayı tanımıyoruz, Elçilix binasına böyle bir kadının girdiğini görmedik. Fakat, sinyo Greçyonun çamaşmılarını yıkayan Anasca isminde bir katiinr tanırız. Buraya sık sık pivip çıkar, Azshası mahahelive sordu! — Bv &sim verli dir? — Evet, Fenavde doğma büyür me bit gen” rum karısıdır. — Güzel midir? — Evet, Hem de çok güzel, Asesbaşı kendi kendine gülmeğe başladı: — Işin içyüzü şimdi» anlaşıldı Çapraz Hüseyin bu kadını valıya girip çıkarken görmüş. Lukreçya ranrederek telâsa diemüe, Simdi yüz s#pavı sırtına verse aklı basi ma ge'ni ve bir daha bövle — işlere burnunu sokmağa tövbe eder, , RücnNan Adı Bekçi, Ağanın hatırı için mi? Yoksa canı istediği için mi? Her i nedense kabul edip içiyor. İ Bazan hep bereber gülüyor, ! bazan da bep beraber susuyor » "lar. He 4 '» gülüşü, susuşu A. Zaya bağlı, Ağa gülünce basıyor lar kahkahayı. Ağa susunca da saç sobanın çatırdısı işitiliyor. " Ağanm sözlerinin tesiri mi? Yok sa dalkavukluk mu? Yahutda alkolün tesir mi Belli değil. Bekçi de yavaş yavaş keyiflen e meğe, sarhoşluğu vüz tutmayu başladı. Bir kadeh daha yuva yan bekçi, ağırlık veren silâhmı kayışla beraber boş sandalyeye koydu. Bekçi hafiflemek, daha rahat içmek istiyor. — Ağam. senin oğlan nerde? — Benim oğlan, bekçi dayı, se. kiz saat ötedeki Çavuşlar köyün de. Hem onun da oğlu var, sen onu biliyor musun bekçi dayı?.. — 000... Torunun oğlan ha?. Bardaklar bir de torunun şerefi- ne doluyor, Şimdi hepsi sırayla oğlunu. torununu, kızmı söylüyor. her seferde, her söylenişte Ağa “şi refe” diyor ve içiyorlar. Köşede sazı ile şarkı söyliyen, sarhoş kafalara çabuk tesir ediyor. kimi gocuk giti ağlıyor. kimi de ah, of çekip düşünüyor. Neyi? Şar. kıdaki sevgiliyi, ama kavuşama- dığı sevgiliyi. Ağa da ağlıyor, — Ağam sen de mi yarine ki» vuşamadm? — Yok be, bekçi dayı. Benim artık sevgiliyle, yarla işim mi kalmış? m3P AN — Peki, niç'n içler#'n”* — Ne bileyim ben. Unlar ağ. ladı ben de içlend'm. Ağa tekrar Laşlıvor içmiye... Vakıt geçiyor, duvardaki sazt gece yarısmı gösteriyor. Ağa, simdi içmesini yavaşlat- tı. Zaten içecek hali kalmadı. Çok sarhoş. Boyuna oğlunu, ge » linini anlatıyor: — O el kızı beni oğlumdan 4 yıvdı. Bakm ben onu artık ayda, yılda vir görüyorum, diyor. A” i ğanm müteessir olduğunu gören ler susuyor. Sade saç sobanın çatırdısı işidiliyor. Birden bire hepsi doğruldu, sustular, Bekçi ayağa kalktı, bir noktaya bakss rak dinledi... Sonra dönerek: — Bir silâh sesi, dedi. Lâfını bitirmişti ki, arka ar. kaya üç el silâh sesi daha işitir di. Bekçi: — Haydi, kalkın imdat işsreti ! çabuk olun... Birden ayağa ke'ktılar, hazırla nıyorlardı. Sanki demincek sar» | hoş olan bunlar değildi. Ağa da (Lâffen sayfavı çeviriniz) Asesbaşı, mahalleliden adığı bu malt“ üzerine. Venedik elçi sinin valısına gitmeğe ve işi daha taziş we <—mefe lüzüm görmedi Atlı aseslere emir verdi. — Ger” dönelim. ve Beyazrt ks rakoluna gidelim, Orada görülecek işlerimiz var. Asesler at arını sürdüler. Beyazrta geldi'er. Çapra: Hüseyin karakolda Yeni ç'erte karşı karşıya oturmuş ç6 ne çalıvordu. Hüseyin o Asesbaşı nın gelaiğini görünce sevindi, Asesbaşı Cibalide, mahallliden aldığı malümatı karakol çâvuşt na anlatarak: — Bu “erit yalan söy'edi. Luk- reçvanın Venedik elçisinin yalısı na girip çıktığını söyledi. Halbuk Oraya giren kadın, Anasta adımda bir hizmetçidir. derli ve aseslere bağırdı: — Haydi. çıkarm (o şu herifi. ve attı, sırtına SOPAVI. (Devamı var)