9 Mayıs 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—. ŞeGa GA yb ç Sanlam Ka y * RERR ha ai eee eg n 6 t ı h a A T B a * AA SeA a ORARA İ M İ Töşü Zani SEeviyorum? & V 8i bim Xe AA AAA GA AAA A GA AM AA !:? (İezi'r eeei p İ tleseuîtîîı'. Güzel ol- İ daha VA ile elde edileme- Bün i bir şeydir. | tuhaf — bir şey bir ile Edibe ak- Yere davetliydi- Zaman nasıl €e bağlamış- tu> © Opkı bir bebeğe sisll bi Pa görünüyorsunuz ğırılîîf gibisiniz. Ne tu' | % ge_oe için başını % tm&lne aklım er itln » Saçlarınızı kr , Eibi firkete koymr- , ee Baykırdım â İy NŞ p NAKLEDEN: BÜRHAN BURÇAK fazla uzun sürdü. — Mütemadiyen şehir dolaştığı için Feridenin mek tupları eline pek geç — geçiyordu. Hele son mektubu onu şimal deni: zinden İngiltereye kadar takip et- tikten sonra Ancak İstanbula dö- | nüşünden sonra eline geçmişti. Bu | mektup on iki gündenberi postada kalmıştı. Kerim kendi — kendine: “Kimbilir belki de daha da mek- tup vardır. Onlar da diyar diyar dolaşıp beni aramaktadır. Herhal- de Feride bana bir hafta mektup yazmadan duramaz,, dedi ve tebes- süm etti. Feridenin gelip kendisi" ni ziyaret etmesini muvalık gör müyordu. Kendisi de Bayan Mür nirenin evine gidip Ferideyi — gör- mek cesaretini gösteremiyordu. En muyafık işlere bile itiraz eden bu mahdut fikirli kadım, yabancı. bir erkeğin Ferideyi ziyaret etme- sinden kimbilir ne manalar çıkarır- dı. Belki de kahramanı dev ile gör rüşmesine mani olurdu. Fakat Kerim ertesi sabah gaze- tede Necip Nadir hakkında şu sa” tırları okuyunca Bayan Münirer ye rağmen Ferideyi gidip görmek: ten kendini Aalamadı. — Gazetede şöyle bir parça vardı: , “Meşhur muharrir ve şair Necip Nadir ile tüccarlarımızdan — İbra- him Akalmın kızı Bayan Şefika- nn nişanlandıklarını memnuniyet- le haber aldık. Nikâh merasimi 22 teşrinievvelde İzmitte — yapılacak- tır.,; Zavallı küçük Feride, — çılgın i- mitlere kapılan biçare hayalperest çocuk! Eğer sevdiği adamın kendi- sini katf surette unuttuğunu bil- miyorsa bunu gazetede görmeden öğrenmeliydi. samimi bir dosta anlatabilmek ve | dertleşmek için muhakkak kendi" sini görmek — istiyecekti. Kerim ihtiyatı gözönünde bulundurarak şöyle bir mektup yazdı: Sevgili Ferideciğim; Nihayet döndüm. — Sizi görmek istiyorum. Bayan Münireden ma” nevi valdenizin eski bir * dostunu kabul etmek için müsaade alınız. Beni kendisine bu tarzda tanıtır- sanız müsaade edeceğini umarım. Yok bu ziyaretim — kabule şayan görülmezse bana bildiriniz. Sizi seven ve düşünen Kerim Bu mektuba cevap — alamadı. “Kerim de muayyen saatte oraya gitti. Akşam oluyordu. — Küçük Feride odaya girdiği zaman yüzün* de tatlı ve mahzun bir — tebessüm vardı. — Sıhhatiniz pek iyiye benze- miyor Feride... — Bilâkis çok iyiyim, Kerim kendi kendine düşündü: “Acaba duydu mu? Eğer bilmiyor sa benden haber alacak. Ne fena bir vaziyetteyim?,, Her ikisi de oturdular. — Kerim | söze başladı: — Demek bayan — Münire sizi görmeme mani olmadı. Nasıl mü- saade etti? — Müşkülâtla değil, fakat her- halde istemiyerek, Sizinle görüş mem lâzım olup olmadığını sor du, cevap vermedim. Meral de si" zi çok görmek istiyondu. Kartpos- Anlamamazlığa geldim. Sizinle baş başa konuşabilmek için. da bazı sualler soruyordu. Birdenbire sesi kısılır gibi oldu. Ve: — Kerim evleniyormuş, duydu- nüz mu? dedi. Kerim tasdik makamında sessiz- ce başını iğdi. Küçük — ve biçare dostuna acıdığı gözlerinin müşfik | bakışından belliydi. : — Gazetede mi gördünüz Kerim? — Evet dün sabah gelir gelmez bu havadis gözüme ilişti. (Devamı vııî) HABER — Akşam Postar — Bunlar kim a Nedim bey.. — Nesgrinle... — Eette?,.. — Ablasını.. — Nesrini nereye * götürürsen götür. Sahipsizdir o, Anlaştınızsa Allah mesut etsin, İyi kızdır, ama (ablası) dediğin Nimet Sultana gelince, bak öonu kacırmak tfalan değil a, yan bakmak bile yakısık almaz, hem ayıp, hem günahtır. — Yanlış anlama Şülkrü bey, benim onunla bir münasebetim yok, kız kardeşile İstanbula git- tmek istiyor da, onun için.. — Kocasından, Padişahtan i* zin alsın, gitsin, ondan sana ne bana ne?.. Nedim, sükünetle yanımdan ay rıldıktan sonra bü işi takibe, Ne. dimi de, Nimeti de, Nesrini de gizlice kollamağa karar verdim ve böylece Nedim oğlanın yaman bir işgüzarlık ve şeytanlıkla hem Nesrin, hem de ablası Nimetle mektuplaştığını, her ikisini de biribirlerinden habersiz idare et- tiğini anladım. Bu vaziyet karşısında bir felâ- ketin önünü almak maksadile, meseleyi Padişaha çıtlatmaktan başka çare yoktu. Fakat nedense Padişah benim sözlerime inanmadı. Delice sev” diği Nimete o kadar büyük bir ttimadı varzdı ki, belki öpüştükle. rini gözlerile görse, kabahati yi- ne gözlerinde bulacak, Nimeti suçsuz bir galatı rüyet kurbanı sayacaktı. Ben vazifemi yapmıştım, üst tarafı umurumda değildi.. Üç hafta kadar sessiz sadasız geçti. Büu müddet içinde de Nedim işini yürütüyor, — villanm asıl safasını © sürüyor, bize de — daha doğru” su işin farkında olan zavallı bana da — yutkunmaktan başka bir iş düşmeyordu. Aldanmıştım.. Meğer Sultan Vahidettin de, benim ikazim üze” rine nihayet şüpheye düşmüş ve Nedimi tarassuda, takibe koyul. muş... Neticede de, hem de Nimet Sultana gönderdiği —mektupları ele geçirmeğe muvaffak olmuş... Bunun üzerine müzika kuman- danı zekiyi İtalyanlara gönder” miş ve Nedimin San Remodan çı. “karılmasını istemiş.. Burada Padişahın garip ruhi hayaletini gösteren bir mesele karşısında bulunuyoruz: Başkası olsa, çıldırasıya sevdi- ği meşrü zevcesine (*) gör koyan bir delikanlIryı böyle cürmü meşhut halinde yakalayınca ilk iş olarak hiç değilse evinden ko Zar. Halbuki Sultan Vahidettin Nedimin kendi evinde yatıp kalk” makta devam etmesine mani ol. mamış, ve işin Bessiz sadasız, hükümet kuvvetile hallini iste- miştir, Bu gösterir ki saray terbi' yesi her zaman skandaldan kork muş, ürkmüştür. Padişah ya Ne. dime “evinden çıksın gitsin!” SARAYDAN SanRemoya 5S an'R_e;no'dan AAF ZARA nlalan : Vahideddir'in Tühüncubaşısı Karserli ŞUÜKRU diye dayanır, bağırır, çağırır, or: talığı velveleye verirse?.. İşte bütün korku budur. Karda yürü izini belli etme! Her iş gizli- ce, gürültüsüz patırdısız hallolun: malı! Saray daima bu yoldan git 'miştir. İtalyanlar Nedimi — çağırttılar, San Remodan uzaklaşmasını tem bih ettiler ama, delikanlı da cevabı yetiştirdi! — Ben Türk — tebaasıyım, ne | hakla beni bu şehirde oturmaktan menetmek istiyorsunuz, suçum ne- dir? İtalyanlar bu lâfa bir cevap bu lamaymca — çünkü onlar da işin iç yüzünü bilmiyorlardı, — Nedi: me; “Padişahın emniyeti ve mur hafazası noktai nazarından sizin o villâda oturmanızı mahzurlu gö- rüyoruz, oradan çıkınız ve bir da- ha villâya yaklaşmayınız..,, demiş- lerdir: Nedim filhakika villâ Noelden çıktı, uzaklaştı ama, içine — kurt giren padişah bir türlü eski neşe- sini, eski sükünunu bulamadı. * x * İstanbuldan uzak geçen — haya- tında San Remoda ikinci ramaza' nı idrâk etmişti. Mekkede — geçen birincide padişah oruç tuttuysa da, San Remoda bu işe — yanaşmadı. Ve bayramda, kendisini — tebrike, elini öpmeğe gittiğimiz — zaman, çok kederli bir tavırla: — Bu gâvur — memleketlerinde bayramın manası yoktur. Haydi istirahat edin, demişti. O gün, anlaşrları bayramı unut mak için başka çşeyler düşünmek istiyordu. Akşam üstü yanmda, o dasında — bulunurken, birdenbire biraderi sultan Hamitten bahset- meğe başladı. Kardeşleri » « içinde en çok onu-severdi. Ondan çok iyi- lik de görmüştü. Sultan — Hamit Vahidettine, aylığından başka her ay beş yüz altın gönderirdi. Padişah hep sade sultan Hamit- ten bahsediyor ve: — Hey gidi günler hey.. deyip | | duruyordu. Ben de o zamana ait bir vaka- yı, bizi hem korkutan, hem sevin- diren bir vakayı hatırlamış ve an latmağa başlamıştım: Bir ramar zandı. Vahidettin elendinin Orta: köydeki yalısında haremde teravi namazı kılınıyordu. Ben namaza gitmemiş selâmlıkta — kalmıştım. Baktım bizim kilerci İsmail elinde bir takrm kâğıtlarla sokaktan gel- di. İsmail okumak yazmak bilmedi- ği için bu kâfıtları bana uzattı ve: “Bizim kapıda ve pencerelerin ö- nünde buldum, bunları, — nedir a- caba diye merak ettim. — Hele bir baki,, dedi. Ne göreyim? Tam yarım düzüne (Mizan) — gazetesi! Lâhavle velâ küvvete... şimdi ne yapacaktım. Bunları okumak de- Bil, elinde bulundurmak — bile bir günahtı.. Namaz bitince gazetele | Ti Vahidettin efendiye götürdüm deyince, o da “çıkmam, gitmem!” KİTLERİN YANINDA ODA HIZMETCİSİ ıoiıvı[ PAULİNE KOHLER ça gd 26 kânunsani 1934 de, Dahnav kampından çıkarken yine doktor muayenesinden geçtim. Zira, vü « eudunda yara bere izi olanları pek salvermiyorlar, Dahnav işken, eelerinin canlı şahitlerini ele ver- mek istemiyorlardı. Çıkarken, ©- rada bana çok iyi müuamele edil - Ku Hi PD NL “bizim İsmail kapıda bulmüuş.. ha miş olduğunu, hiçbir şikâyetim bu- lunmadığını ve bilâkis, umumi a, sayiş ve nizamı temin: için hak - kımda alman bu tedbirden dolayı memnun ve müteşekkir olduğumu bildiren imzalr bir senet de ver - dim: Dahnavdan kurtulmamı temin e. den dostum, bana dört mark ve ayrıca da Ausburgda bir otelin ad- resini vermişsti: — Orada hizmetçiye her zaman iş vardır, seni muhakkak alırlar, Fakat Ausburgda büyük bir su- kutu hayale uğradım. Zira, otel sahibi bana: — İş nerede, kızım, dedi, iş ne- rede! İki gün evvel, birçok hiz - metçi ve garsona yol verdim; seni nasıl alırim! — Adamcağız bu sözlerile, Alman- yanım ne büyük bir buhran içinde bulunduğunu, gizliden gizliye, an - latmak istiyordu. Benim Dahnav Kırkpınar güreşleri için Istanbul takımı bu sabah gitti Kırkprnarda yapılacak Türkiye serbest güreşleri içiti şehrimizden iştirak edecek takım bu sabah F dirn:ye hareket etmiştir. hakem olarak da Sadullâh, İsma' il Hakkı refakat etmektedir. Muhtelitimizin Mısır maçları Mısıra gitmiş olan futbol mut telitimiz ilk maçlarını yarın Ka hirede yapacaklardır. Kahirede hafta tatili cuma günü olduğun - dan orada ilk karşılaşmayı cuma günü yapacak olan muhtelitimi- zin ikinci karşılaşması ancak ih- timal pazar günü İskenderiyede olacaktır. Galatasaray - Boğaziçi final maçı tehir edildi Geçen hafta berabere kaldıkla rı için b uhafta tekrar edilmesi lâzım gelen Galatasaray * Boğa' ziçi karşılaşması Galatasarayın ileri sürdüğü bazı sebepler kabul edildiği için 19 mayısa tehir edil- miştir. S ğ Hakem komitesi baş- . w/. kanlığının tebliği Beden Terbiyesi İstanbul Böl- gesi hakem komitesi başkanlı. ğından: Hakem kursları tedrisatma 10 mayıs 940 tarihine müsadif cu- ma günü saat 18 de başlanacak. tır. Kaydolunan heveskârların böl Kaydolunan heveskârlarım bölge merkezine gelmeleri rica olunur:- beriniz olsun diye getirdim.,, de dim, Aldı, okur gibi baktı, baktı, sonra bana döndü: — Bunları derhal biradere gön- dermezsek, günün birinde haber a- lır da beni de Murat efendi ile bir- lik sanır. Binaenaleyh şimdi Yıldı- za gideceksin!..,, — ve oturdu, bir mektüup yazdı, zarfı da bana uzat- tı: “Bunları başmabeyinciye ver, derhal zatışahaneye takdim etsin!,, dedi. | Bir arabaya atladım, — Yıldıza çıktım, Biraz sonra başmabeyinci, zatışahanenin beni görmek istedi gini söyledi. (Devamı var) (*) Sultan Vahidettin, İstan” buldan ayrılmazdan birkaç ay ev” vel, bu Nimeti görmüş ve bir an. da gözlerine âşık olmuş, araya a- damlar koyarak nihayet nikâh” lanmıştı. (Bu son demimde Alla: hın bana bir ihsanıdır) derdi. kampmdan geldiğimi bildiği için, herhalde, kendisinin de oraya sü- rüklenmesinden . korkarak, daha fazla bir şikâyette bulunamıyordu. Bununla beraber, otel sahibi iyi bir adammış. Halime acıdı: —- Burada iş yok ama, dedi, se- ni bir yere göndereyim- Bir müd- dettenberi bizim otelde yatıp kal- kan bir adam var: Herr Kastner. Bana Almanyadaki hizmetçi buh- ranından bahsediyor ve iyi bir hizmetçi bulamadığını söylüyor - du- Zannedersem o seni yanma a- lır. Herman Şlif ismindeki otel sa- hibi, bana kartımı verdi ve doğru Herr Kastner'in yazıhanesine gite tim. Adam beni iyi karşıladı. Kabak kafalr, kısa boylu, tıknaz bir a- damdı bu- Yüzü, çok İyi kalpli bir insan olduğu hissini veriyordu. *Halbuki sonradan öğrendim, me - ğerse bu adam kıç kişinin ölümü- 7 güreşçiden mürekkep takima | Bir Macar takımı Şehrimize gelmek istiyor 12 mayısta şehrimizde oyna- mak üzere bir B muhteliti Macar takımını şehrimize göndermek için, Macarlar teklifte bulunmuş- lardır. Fakat, son zamanda şeh' rimize gelmiş olan takırmlarrın almış oldukları derecelerin pek parlak olmayışı ileri sürülerek gönderilecek muhtelitin A takımı şeklinde olursa kabul edileceği bildirilmiştir. Galatasarayın yüzme havuzu GCalatasaray klübünün Bebek- teki Denizcilik şubesi yanında yapılacak olan yüzme havuzu için federasyon- 25,000 İlira gönder- miştir. İkmal edilen tetkikattan sonra havuzun inşasına derhal başla” nacıktır. —H Beyoğlu Halkevinde çay ziyafeti Nevyorkta yaptığı müsabakalar- da birçok muvaffakıyetler kazanan Galatasaraylı boksör Melihin şeh- rimize geldiğini /dün yazmıştık: Beyoğlu Halkevi spor kolu gös- terdiği — muvaffakıyetten — dolayı kendisine cuma akşamı saat yedi- de bir çay ziyafeti verecek ve Melih bu toplantıda sporcularla bir görüşme yapacaktır. 9.5.940 Perşembe 12.30: Proğram ve, memleket saat ayarı, 12.35: Ajans ve Meteoroloji ha. berleri, 12.50: Müzik: Çalanlar: Cev. det Kozan, Rüşen Kam, İzzettin Ök. e, Okuyan: Sadi Hoöşses; 13,15: Müzik Halk Türküleri, Mefharet Sağnak ve, Sadi Yaver Ataman, 183.30/14.00: Müzik: Karışık müzik (Pl.) 18.00: Program ve memleket gsaat Aayarı, 18.05: Müzik: GÖperet parçaları ve bafif senfonik müzik (Pl,) 18,80: Mü. zik Radyo Caz oörkestrası (Şef: İbra. him Özgür), Soprane Bedriye Tüzü. nün iştirâkile, -19,10: Müzik: Fasıl heyeti, 19.45: Memleket saat ayarı, Ajans ve Meteoroloji haberleri, 20.00 Müzik: Çalanlar: Hakkı Derman, Şe. rif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tokay, Cevdet Kozan, İzzettin Öke, Okuyan: Müzeyyen Senar, 2110: EKonuşma (Bibliyografya), 21.80: Müzik; Radyo OÖrkestrası (Şef: H. Ferid Alnar), Ziraat, Esham — Tahvilât, Kambi. yo — Nukut Borsası (Fiyat). 22.50: Müzik: Cazband (PL) 283.25/23.80: Yarınki! program ve kapanış. Ecnebi İstasyonlarında Türkçe neşriyat Belgrad: Saat 19 da kısa dalga 48. Paris: Saat 19.45 de kısa dal- ga d0 orta dalga 255; T'ran: Sa- at 20115 de kısa dalga 5055 de; Roma: Saat 21-30 da orta dalga 250, Londra: Saat 18,55 de kıaa dalga 20, 31-5. Beyoğlu Halk sineması 2 FİLM BİRDEN 1 — Es-rarengiz adam. 2 — (Çİkizler) Lorel Hardi TÜRKÇE SÖZLÜ ne sebeb olmuş, kaç kişinin katili Her Kastner beni evine götürdü. Karısı, ona nazaran çok gençti.: Saçları dalgasız sârı ve, herhalde boyalıydı. Çünkü, koket bir kadı- na benziyordu. Beni evlerine evvelâ, tecrübe mahiyetinde, muvakkaten aldılar: Pavlina isminde bir de ahçı kadın vardı Onunla çök kısa zamanda sıkr ahbab olmuştuk. Zira, Alman- yada, kimsenin ağzını açıp başka- sına bir şey söylemesine müsaade etmedikleri için, dertliler hemen biribirlerini Bseziyorlar ve derhal dert ortağı oluyorlardı. Bir ğgün Pavlina ile beraber, mutfaktaydık. Ben tabakları kuru- luyordum, 0 da yemeğe soğan doğruyordu.: Söz nereden açıldı bilmem, bana: — Biliyor musun, dedi, bizim Herr Kastner Gestapoda memür-- (Devamı var) A

Bu sayıdan diğer sayfalar: