7 if KİZ EA yi f İİ 'NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —20— şehir dolaştığı için Feridenin mek tupları eline pek geç (geçiyordu. Hele son mektubu onu şimal deni* zinden İngiltereye kadar takip et- tikten sonra Ancak İstanbula dö nüşünden sonra eline geçmişti. Bu mektup on iki gündenberi postada kalmıştı. Kerim kendi o kendine: “Kimbilir belki de daha da mek- ir. | tup vardır. Onlar da diyar diyar B€c6 için başını aklım er saçlarınızı kr rkete koymı- #2 £ Mİ fi dolaşıp beni aramaktadır. Herhal- de Feride bana bir hafta mektup yazmadan duramâz,, dedi ve teber süm etti, Feridenin gelip kendisi” ni ziyaret etmesini muvalık gör müyordu, Kendisi de Bayan Mü nirenin evine gidip Ferideyi (gör mek cesaretini gösteremiyordu. En muvafık işlere bile itiraz eden bu mahdut fikirli kadın, yabana bir erkeğin Ferideyi ziyaret etme- sinden kimbilir ne manalar çıkarır” dı. Belki de kahraman dev ile gö rüşmesine mani olurdu. Fakat Kerim ertesi sabah gaze- tede Necip Nadir hakkında şu sa tırları okuyunca Bayan Münire ye rağmen Ferideyi gidip görmek” ten kendini alamadı, Gazetede şöyle bir parça vardı: , “Meşhur muharrir ve şair Necip Nadir ile tüccarlarımızdan (o İbra- him Akalımm kızı Bayan Şefika" run ni Jarını memnuniyet le haber aldık. Nikâh merasimi 22 teşrinievvelde İzmitte yapılacak” tir. Zavallı küçük Feride, çılgın ü mitlere kapılan biçare hayalperest çocuk! Eğer sevdiği adamın kendi” sini kati surette unuttuğunu bi miyorsa bunu gazetede görmeden öğrenmeliydi. “Eğer duymuş ise büyük elemini, samimi bir dosta anlatabilmek ve dertleşmek için muhakkak kendi” sini görmek (| istiyecekti. Kerim ihtiyatı gözönünde bulundurarak şöyle bir mektup yazdı: Sevgili Ferideciğim; Nihayet döndüm. - Sizi görmek istiyorum. Bayan Münireden ma revi valdenizin eski bir * dostunu kabul etmek için müsaade alınız. Beni kendisine bu tarzda tanıtır sanız müsaade edeceğini umarım. Yok bu ziyaretim (o kabule sayan görülmezse bana bildiriniz. Sizi seven ve düşünen Kerim Bu mektuba cevap (alamadı. Kerim de muayyen saatte oraya gitti, Akşam oluyordu. Küçük Feride odaya girdiği zaman yüzün” de tatlı ve mahzun bir (tebessüm vardr, — Sıhhatiniz pek iyiye benze miyor Feride... — Bilâkis çok iyiyim. Kerim kendi kendine düşündü: “Acaba duydu mu? Eğer bilmiyor sa benden haber alacak, Ne fena bir vaziyetteyim?,, Her ikisi de oturdular. e Kerim söze başladı: — Demek bayan oMünire sizi görmeme mani olmadı. Nasıl mü- saade elti? s—- Müşkülâtla değil, fakat her- halde istemiyerek, Sizinle görüş mem lâzım olup olmadığını sor du, cevap vermedim. Meral de si" & çok görmek istiyordu, Kartpos- taların sahibini merak ediyormuş. Birdenbire sesi kısılır gibi oldu. Ve: — Kerim evleniyormuş, duydur nuz mu? dedi. Kerim tasdik makamında sessiz- ce başını iğdi. Küçük © ve biçare dostuna acıdığı gözlerinin müşfik bakışımdan belliydi. — Gazetede mi gördünüz Kerim? — Evet dün sabah gelir gelmez bu havadis gözüme ilişti. (Devamı var) İ HABER — Akşam Postam SarRemelan ME ZARA ——B25 — Bunlar kim a Nedim bey.. — Nesrinle... — Ecce?... — Ablasısı,, — Nesrini nereye * götürürsen götür. Sahipsizdir o, Anlaştınızsa Allah mesut etsin. İyi kızdır, ama (ablası) dediğin Nimet Sultana gelince, bak onu kaçırmak falan değil a, yan bakmak almaz, hem ayıp, hem günahtır. — Yanlış anlama Şükrü bey, benim onunla bir münasebetim yok, kız kardeşile İstanbula git mek istiyor da, onun için. — Kocasından, Padişahtan i rin alsın, gitsin, ondan sana ne bana ne?.. Nedim, sükünetle yanımdan ây rıldıktan sonra bü işi takibe, Ne. dimi de, Nimetide, Nesrinide gizlice kollamağa karar verdim ve böylece Nedim oğlanın yaman bir işgüzarlık ve şeytanlıkla hem Nesrin, hem de ablası Nimetle mektuplaştığını, her ikisini de biribirlerinden habersiz idare et tiğini anladım. Bu vaziyet karşısında bir felâ ketin önünü almak maksadile, meseleyi Padişaha çıtlatmaktan | başka çare yoktu. Fakat nedense Padişah benim sözlerime inanmadı, Delice sev” diği Nimete o kadar büyük bir itimadı vazdı ki, belli öpüştükle, rini gözlerile görse, kabahati yi- ne gözlerinde bulacak, Nimeti suçsuz bir galatı rüyet kurbanı sayacaktı, Ben vazifemi yapmıştım, üst tarafı umurumda değildi... Üç hafta kadar sessiz sadasış geçti. Bu müddet içinde de Nedim işini yürütüyor, villanm asl safasını © sürüyor, bize de — daha doğru” $u işin farkında olan zavallı bana da — yutkunmaktarı başka bir iş düşmeyordu, Aldanmıştım.. Meğer Sultan Vahidettin de, benim ikarım Üze” rine nihayet şüpheye düşmüş ve Nedimi tarassuda, takibe koyul muş, Neticede de, hem de Nimet Sultana gönderdiği mektupları ele geçirmeğe muvaffak olmuş... Bunun Üzerine müzika kuman- danı zekiyi İtalyanlara gönder miş ve Nedimin San Remodan çı. karılmaşını istemiş. Burada Padişahın garip ruhi hayaletini gösteren bir mesele karşısında bulunuyoruz: Başkası olsa, çıldırasıya sevdi" ği meşrü zevcesine (*) gör koyan bir delikanlıyı böyle cürmü meşhut halinde yakalayınca ilk iş olarak hiç değilse evinden ko gar. Halbuki Sultan Vabhidettin Nedimin kendi evinde yatıp kalk” makta devam etmesine maniol. mamış, ve işin sessiz sadasız, hükümet kuvvetile hallini iste- miştir. Bu gösterir ki saray terbi' yesi her zaman skandaldan kork muş, Ürkmüştür, Padişah ya Ne. dime “evinden çıksın gitsin!” deyince, o da “çıkmam, gitmem!” HİTLERİ YANIN ODA HIZMETCİSİ IDİM| PAULİNE KOHLER 26 kânunmani 1034 de, Dahnav kampından çıkarken yine dokter muayenesinden geçtin. Zira, vü - eudunda yara bere izi olanlar; pek salvermiyorlar, Dahnav işken. telerinin canlı şahitlerini ele ver- mek istemiyorlardı. Çıkarken, o- rada bana çok Iyi muamele edil - DU diye dayanır, bağırır, çağırır, or: talığı velveleye verirse?.. İşte bütün korku budur. Karda ©, gürültüsüz patırdısız hallolun- malı! Saray daima bu yoldan git“ ii yetiştirdi: - Ben Türk (o tebaasıyım, ne hakla beni Bu şehirde oturmaktan menetmek istiyorsunuz, suçum ne dir? İtalyanlar bu lâfa bir cevap bu lamayınca — çünkü onlar da işin iç yüzünü bilmiyorlardı, — Nedi” me: “Padişahın emniyeti ve mir #afazası noktai nazarından çizin o villâda oturmanızı mahzurlu gö- rüyoruz, oradan çıkınız ve bir da- ha villâya yaklaşmayınız..., demiş- lerdir: Nedim filhakika villâ Noclden çıktı, uzaklaştı ama, içine (Okurt giren padişah bir türlü eski neşe- i sini, eski sükünunu bulamadı. #*v* İstanhuldan uzak geçen (o kayı tında San Remoda ikinci ramaza mi idrâk etmişti. Mekkede o geçen birincide padişah oruç tuttuysa da, San Remoda bu işe (yanaşmadı. Ve bayramda, kendisini (o tebrike, elini öpmeğe gittiğimiz zaman, çok kederli bir tavırla: — Bu gâvur memleketlerinde bayramın manası yoktur. Haydi istirahat edin, demişti. O gün, anlaşılan bayramı unut” mak için başka şeyler düşünmek istiyordu. Akşam üstü yanımda, o dasında < bulunurken, birdenbire biraderi sultan Hamitten bahset- meğe başladı. Kardeşleri içinde eri çok onu severdi. Ondan çok iyi- lik de görmüştü. Sultan OHamit Vahidettine, aylığından başka her ay beş yüz altın gönderirdi. Padişah hep sade sultan Hamit* ten bahisediyor ve: — Hey gidi günler hey.. deyip duruyordu. Ben de o zamana ait bir vaka" yı, bizi hem korkutan, hem sevin- diren bir vakayı hatırlamış ve an latmağa başlamıştım: Bir rama zandı, Vahidettin efendinin Orta" köydeki yalısında haremde teravi namazı kılınıyordu. Ben namaza gitmemiş selâmirkta (kalmıştım. Baktım bizim bilerci İsmail elinde bir takım kâğıtlarla sokaktan ge- di. İsmall okumak yazmak bilmedi” Ki için bu kâğıtları bana uzattı ve: “Bizim kapıda ve pencerelerin ö& nünde buldum, bunları, medira caba diye merak ettim. oHelebir bak!,, dedi. Ne göreyim? oTam yarım düzüne (Mizan) (o gazetesi! Lâhavle velâ kuvvete... şimdi ne yapacaktım. Bunları okumak de Zil, elinde bulundurmak — bile bir günahtı.. Namaz bitince gazetele ri Vahidettin efendiye götürdüm “bizim İsmati kapıda bulmuş., ha” i — Kırkpınar i güreşleri için Istanbul takımı bu sabah gitti Kırkpımarda yapılıcak Türkiye serbest güreşleri için şehrimizden iştitak edecek takım bu sabeh F dimzye hareket etmi e Muhtelitimizin Mısır maçları Mısıra gitmiş olan futbol mut telitimiz ilk maçlarını yarn Ka hirede yapacaklardır. Kahirede hafta tatili cuma günü olduğun * dan orada İlk karşılaşmayı cuma | ünü yapacak olan muhtelitimi- zin İkinci karşılaşması ancak ih” tmal pazar günü İskenderiyede olacaktır. bakam yat Galatasaray - Boğaziçi final maçı tehir edildi Geçen hafta berabere kaldıkla rı için b uhafta tekrar edilmesi lâzmm gelen Galatasaray * Boğa ziçi kârgılaşması Galatasarayın ileri sürdüğü bazr sebepler kabul edildiği için 19 mayısa tehir edil- miştir, Kyme Hakem komitesi baş- kanlığının tebliği Beden Terbiyesi İstanbul Böl- gesi hakem komitesi Dbaşkanlı. Hakem kursları tedrisatma 10 mayıs 940 tarihine müsadif cu- ma günü saat 15 de başlanacak. tır, Kâydolunan heveskârların böl Kaydolunan heveskârlarn bölge merkezine gelmeleri rice olunur. beriniz olsun diye getirdim.,, de dim. Aldı, okur gibi baktı, baktı, sonra bana döndü: — Bunları derhal biradere gön- dermezsek, günün birinde haber a hır da beni de Murat efendi ile bir- lik sanır. Binaenaleyh şimdi Yıld za gideceksin!.., o ve oturdu, bir mektup yazdı, zarfı da bana uzat- tı: “Bunları başmabeyinciye ver, derhal gatışahaneye takdim etsin!,, dedi, Bir arabaya atladım, Yıldıza çıktım. Biraz sonra başmabey'inci, zatışahanenin beni görmek istedi Kini söyledi. (Devamı var) (*) Sultan Vahidettin, İstan buldan ayrılmazdan birkaç ay ev vel, bu Nimeti görmüş ve bir an. da gözlerine âşık olmuş, araya a damlar koyarak nihayet nikâh” lanmıştı. (Bu son demimde Alla" bın bana bir ihsanıdır) derdi. EE SR RR Bi r Macar takımı Şehrimize gelmek istiyor 12 mayısta şehrimizde oyna- mak üzere bir B muhteliti Macar takımını şehrimize göndermek için, Macarlar teklifte bulunmuş” iardır. Fakat, son zamanda şeh” derecelerin pek ileri sürülerek #htelitin A takımı a kabul edileceği bildirilmiştir. Galatasarayın yüzme havuzu Galatasaray klübünün Bebek- teki Denizcilik şubesi yanında yapılacak olan yüzme havuzu için federasyon. 25,000 lira gönder miştir. İkmal edilen tetkikattan sonra havuzun inşasına derhal başla nacıktır. ——— Beyoğlu Halkevinde çay ziyafeti Nevyorkta yaptığı müsabakalar. da birçok muvaffakıyetler kazanan Galatasaraylı boksör Melihin şeh- rimize geldiğini'dün yazmıştık Beyoğlu Halkevi #por kolu gös- terdiği omuvaflakıyetten Odolayi kendisine cuma skşamı saat yedi. de bir çay ziyafeti verecek ve Melih bu toplantıda sporcularla bir görüşme yapacaktır. 9.5.940 Perşembe 1230: Program ve, memleket saat ayarı, 12.35: Ajans ve Meteoraloji ha. terleri, 12.50: Müzik: Çalanlar; Cev. det Kozan, Ruşen Kam, İzzettin ÖK. *, Okuyan: Badi Hoşses, 19.15: Müzik Halk Türküleri, Mefharet Rağnak ve Sadi Yaver Alaman, 13.50/1400: Müzik: Karışık müzik (Pi) 18.00: Program ve memleket saat ayan, 18.05: Müzik: Operet parçaları ve Bafif senfonik müzik (Pi) 1830: M0. zik Radyo Caz orkestrası (Şef: İbra. him Özgür), Boprane Bedriye Tüzü nün iştirâkile, 19.10: Müzik: Fasıl Bayeti, 19.45: Memleket saat ayarı, Ajans ve Meteoroloji haberleri, 20.00 Müzik: Çalarlar: Hakkı Derman, Şe. rif İçli, Hasan Gür, Hamdi Tokay, Cevdet Kozan, İzzettin Öke. Okuyan; Müzeyyen Senar, 7110: Konuşma (Bitilyografya), 21.30: Müzik; Radyo Orkestrası (Şef: H. Ferid Alnar), Ziraat, Esham — Tahvilât, Kambi yo «- Nukut Borsası (Fiyat). 22.50: Müzik; Cazband (Pi) 22.25/2200; Yarınki program ve kapâtış. Ecnebi istasyonlarında Türkçe neşriyat . Belgrad: Saat 19 da kısa dalga 48. Paris; Saat 19-45 de kısa dal- ga 40, orta dalga 255; T'ran: Sa at 2015 de kısa dalga 5055 de; Roma: Saat 2130 da orta dalga 250, Londra: Sant 18,55 de kia dalga 20, 31.5- Beyoğlu Halk sineması ? FİLM BİRDEN 1 — Kerarengiz adam. 3 — (ikizler) Lorel Hardi TÜRKÇE SÖZLÜ miş olduğum, hiçbir şikâyetim bu- lunmadığını ve bilâkis, umumi 2. sayiş ve nizamı temin için hak - kumda alman bu tedbirden dolayı memnun ve müteşekkir olduğumu l bildiren İmzalı bir senet de ver « dim. Dabnavdan kurtalmamı temin e. ! den dostum, bana dört mark ve dn Ausburgda bir otelin a8. vermişti: Orada hizmetçiye her zaman Iş vardır, seni muhakkak alırlar, demişti. ; Pakat Ausburgda büyük bir su. kutu hayale uğradım. Zira, otel sahibi bana: — İş merede, kızım, dedi, iş ne- rede! İki gün evvel, birçok hiz - metçi ve garsona yol verdim; seni nasıl str! Adamcağız bu sözlerile, Alman- yanın ne büyük bir buhran içinde buluzduğunu, girliden gizliye, an - latmak istiyordu. Benim Dahnav / ayrıca resini kampından geldiğimi bildiği için, herhalde, kendisinin de oraya sü- rüklenmesinden . korkarak, daha fazla bir şikâyette bulunamıyordu. Bününia beraber, otel sahibi iyi bir adammış. Halime acıdı: — Burada iş yok ama, dedi, 88- ni bir yere göndereyim. Bir müd- dettenberi bizim otelde yatıp kal- kan bir adam var: Herr Kaslner. Bana Almanyadaki hizmetçi buh- ranından bahsediyor ve iyi bir hizmetçi bulamadığını söylüyor - du. Zannedersem o seni yanma #- ır. Herman Şlif ismindeki otel sa- hibi, bana kartını verdi ve doğru Herr Kasiner'in yazıhanesine git- tim. Adam beni iyi karşıladı. Kabak kafalı, ksa boylu, tıknaz bir a- damdı bu. Yüzü, çok iyi kalpli bir insan olduğu hissini veriyordu. “Halbuki sonradan öğrendim, mo - ğerse bu adam kaç kişinin ölümü- ne sebeb olmuş, kaç kişinin katili imiş! Her Kastner beni evine götürdü. Karsı, ona nazaran çok gençti, Saçları dalgasız sarı ve, herhalde boyalıydı. Çünkü, koket bir kadı- Da benziyordu. Beni evlerine evvelâ, tecrübe mahiyetinde, muvakkaten aldılar. Pavlina isminde bir de ahçı kadın vardı. Onunla çok kisa zamanda ski ahbab olmuştuk. Zira, Alman. yada, kimsenin ağımı açıp buşka- sına bir gey söylemesine müsaade etmedikleri için, dertliler hemen birihirlerini seziyorlar ve derhal dert ortağı oluyorlardı. Bir gün Pavlina ile beraber, mutfaktaydık. Ben tabakları kuru- Yiyordum, o da yemeğe soğan doğruyordu. Söz nereden açıldı bilmem, bans: — Biliyor musun, dedi, bizim Herr Kaslner Gestapoda memur- (Devamı var)