MART — 1946 Çeviren: Efdal NOGAN — 128 — art Larsenin yanına git tiğim zaman dumandan guluyordum Elimi uzatarak onu araştırdım. reektsiz yatıyordu; Teta; nel âni bir kanastle; Y yanıyor, dedi. birden merdivene fırla- Yarı yolda onu geçerek ıktım. Avcıların kama. e” İ bir duman Ken içine dalarak merdi - er) aşağı İnerken kendi ken henüz e ölmedi, diye ik yerde duman öyle ke cak d yardımile ilerli Kurt Larsenin içimden bir türlü çıkmı - “he ano koca devin ima sarılacağını bekliyor * Ü an korkum o kadar arttı Srak güverteye çıkmak ar - ea arzularımı yenecekti. Odu hatırladım, Son dela, terin Sarı ışığında gördüğüm S dolü yüzü, nemli, iri kahve- ” Rözleri birdenbire gör cady, canlandı, Artık geri gide ma genin yanıma gittiğim zmi Iaandan boğuluyordum. Marek zalarak onu araşi biraz e yatıyordu; temasımla Töytardı tıldadı, Battaniyelerini 2. Yaktı, im. Sıcaklık, ateş emaresi kör > a rağmen gözlerimi t hak “n. beni boğan o dumanın kendin bir menbaı vardı. Bir in ,, emi ka eybeder ş Wii tüp rikzaMya yar m bi Yerinden kımıldayamır T adamın apcak kendi civa” ağ Uzanabileceği bir (o yerde 9 Çikarabileceğini o düşüm Kart Ta “4 renin yanma döndüm. Moda tesadüf ettizn. O bo- iy, vayı ne zamandanberi (e * etmekteydi bilmiyordum. O bir sesle haykırdım: X buk güverteye ki kayiy, Ps kasik Lir sesle a ai On KM ama Hamfri, Sddetle haykırdım: Mica ederim çık! Aş ni kkmdan koştum, o Merdi vi van dağında durdum. Belki İçe şti. Ben orada il di tt ti * dururken onun £ sesini ğe kaybaldum, bükün ai sürükliy den güverteye çıkart” M hava bir iksir gibi te- *lod sörece baygındı. O- ki slede bırakarak: tekrar ar be Blaraıyan | N Minder için için yan Mm Ve m al n güverteye | Koştum, Deden alak ye Söndürmek için 2 iyi kifayet etti, On da gra, duman e | m odun aşağı *Peyce açıldığı Ki tamesine müşa- | ade etim. Kurt Larsen baygındı, ç dakika e kendine (geldi. tem kâğıt istedi ve: Rica ederim müdahale etme- şimdi tebessüm ediyorum, di- we Biraz sonrada şunları — Görüyorsunuz ya, ben hâlâ bir parçasıyım. şükür ki mayanın pek Son bir gayretle şunları da ilâ etli: — Muhakemem tamamen yerin de Hump.Hattâ diye sinden daha vazih o düşünebiliyo- um. Artık hiçbir şey beni rahat“ sız el . Temerküz (o kabiliye- timle burada; Bu, mezardan alınan bir mek tup, gibiydi; çünkü bu adamın İv vücudu artık onun türbesi, lâhdi olmuştu. Ruhu, mevtai mahbeste yaşamakta devam edi Oruh, son münakale hattı da kopuncaya kadar msürap çekmekte (Ove yaşa makta devam edecekti, Ondan son ra da bir müddet daha p duymuyacağını kim temin ede lirdi, - KISIM — X<XYVInl Kurt Larsen gemiyi yakmak te ün ertesi sabah şunları yor; uyuşukluk artıyor. Elimi zor kımıldatıyorum. Artık daha hızlı nız Kia ei Dünya i- yor. — IKtırap or musunuz? di- ye sordum, Ondan cevap alabilmek için ay» nı suali daha hızlı (o tekrarlamam icap eti — Her zaman değil, (Devam var) LiMBACU HARABELERİ ESRARI bulunuyor. Bir Granit tapan üstün. de, 100 ractra uzunluğun: metre yüksekliğinde dıvarlar başgös- | terin: san barahelerin Kendileri ise - İ ar granitien yuvârlak bir bi- 1) etmektedir. Va: dir, binalar,, acate bi ve akiyel Asur olacak? iler, Geldaniler İra se tara Bu mubte- N şi , nr,, o Göktamberi İ maziye kar bü devrin, gim- di, saxiti sâmit şahitleri olarak du. | ruyerlar. Bu şehir acaba nelen dolayı dildi? Ahalim &i fndas m3 ye Uf susllere otve tarke- nbul edilen pazariye, deni yetim lerden bis iyaret eden Cemiyeti Ak- a komisyonu: iken sıtma mevsir ce günde 409 mil ve basin! K zarfında k suretile o #vrisinekle yaşına karşı kendisini muhafa» zadan bali kalmasın, Bu © munzsam binsinr temaşa, edildikleri (zaman, İ eset milletlerin gu milesrir dâcı tanı mamış olmalarına teessii? etmekten İ kendisini alamaz Belki “Zimbasu, elin refah içinde bir şehir olarak ka» ardı, sonra içerdeki | el | Ben yar N vi | tim fevkalâde. Bütün mevcudiye" iba «ol tarafım da çidi-| Harabeler iki kısımdan müteşekkil | da ve 10| gknrmişint mar HABER — Akşam Postası muhterem baba. nız eodatlarını kavuştu! Zavallı kızcağız bu son cümleyi işidir işitmez acı acı haykırdı ve yere düştü. Oda sessizdi, yerde cansız bir vücut yatıyordu. Yandaki odadan ise şarkılar çalgılar duyuluyordu, yukarda bi: gramofon çalıyor ve danslar işidi- liyordu. vaş yavaş doğduğu ve — Kiku San, istirahat ediniz. in yine geleceğim! dedi. bütün (kuvvetiyle zaptettiği gözyaşları şimdi sel gi bi akıyor ve yüzündeki beyaz pud- ar Üstünde kendilerine birer yol çiziyordu. BİR MÜTTEFİK Ishiga ertesi gün müdüriyete geldiği vakıt, âmirini maşasının başında birtakım evrakları tanzim ederken buldu. İshiga derhal ah - veli ve gördüklerini âmirine anla mağa başladı. Fakat âmiri ona bugün ne garip görünüyordu? Yoksa o böyle mi zannediyor du? Müfettiş her zamanki gibi koltuğunda oturmuş ve mütebes- simane muavininin beyanatını din liyordu. Fakat sessiz ve her vakıt- ki gibi hareketli değildi. İshiganın Ny ni dinledikten sonra müfettiş Hidekichi adeta yeniden hayata gelmişe bengemişti. — Ryutaro Chibanın kızı vası. tasiyle kendisinin son zamanlarda kimlerle beraber ve rerelerde bu | lunduğunu öğreneceğimizden ka İ yen eminim! dedi. Bu adam hak. nda ne kadar fazla malümat elde edebilirsek, o kadar da bu cina - yete yaklaşmış oluruz! Her halde katilin şahsı bize yaklaşıyor de mektirl Evet, dostum İshiga, bu zavallı kızcağız size en iyi bir yar dımcı, bir müttefik olacaktır ve siz pek yakında hedefinize varmış olacaksınız! Fakat bunlar ne garip şeylerdi. âmiri ona neler anlatıyordu? İshi. ga takibatı hakkında ömirinden “Siz, İshiza San, bütün bu meseleleri benden daha iyi ball sonra da Hidekichi müdü etten ayrılmıştı i, en sonra da Hidekichinin evinden bir haber geldi. Hidekichinin hizmetçisi bayının İş İ yi bir ş, odaya giri yastık üstünde bul | fe rovelveri görülm çıkan bir kur İ bin y ikta imiş ve graptolor i bir plâk da son bir Şubertin bir parça nin sevdiği bir parçasını ç nu, ve bizzat kendisi eli le (misafire ulak bir fincan içinde güzel kolu" lu ve yeşil renkte şekersiz bir çay İ krem etmişti. “Pek muhterem bay, San. nerede ise gelecek Gelincikçiçeği 2 ları titriyordu. “Zavallı dünyada ne kadar fena var, Allahım!,, İshiga mükâlemeyi uzatmak ve Kiku dedi, z yanak * kucağı. insanlar 5S gviren MENA i Fakat kimono geri çekilince Hidekichinin elinde | bir revolver görülmüş ve bundatı çıkan bir kur- şun Hidekichinin kalbini parçalamıştı. / Gelincikçiçğinden de bazı şeyler öğrenmek istiyordu. Fakat, Gelin cikçiçeği elleri ile misafi hatını temin etmekle başlamış bir geisha idi, £ se bir genç geisha gibi neşeli ola" bilir ve bu neşesile kendisini genç gösterebilirdi, Geishalar ihtiyarla" mazlar, bunlardaki hususiyet ve bazı gizli ilâçlar onları daima genç gösterir.. Onların bazı beyaz ka" dınlar gibi hayatı sulistimal ettik leri de yoktur, bu da onları uzun zamanlar genç yaşatır İshiga da bu cazibeye (kurban ölüyordu ve birkaç dakika sonra belki anası yerinde, ihtiyar ve pa ra tamahlı bir kadının karşısında oturduğunu unutmuştu. Odadaki hava onun kalbini biraz açmıştı. Bu kadın Chiba meselesine ne kadar alâka gösteriyor ve evindeki Kikunun acısına ne kadar kalben iştirak ediyordu. Hattâ İshiga kak bini bile bu kadına açmaya hiçbir mani görmüyordu. Hiçbir Oana, bir eş, hiçbir kız kardeş bu kadar tatlı tatlı konuşmazdı. Onlar onun” la böyle senli benli, içli dışlı ko nuşamazlardı.. Utanırlardı ve mil NM ananeleri de buna maniydi, & yıptı. Ayıptı.. İshiga kendi ailesi efra dından bir kadınla işleri ve dertle ti hakkında böyle açık konuşabil seydi ne kadar bahtiyar ve mem nun olacaktı. Japonya snünevverle rinin daima geshaların (yanında bulunduklarıni ve dimaği gidala rını bunlardan aldıklarını, bunla rn yanında istirahat (ettiklerini önlarımı yanında değişiklik aradık” larını ve bulduklarını, hattâ evle ettiklerini deo çi defa işitmiş ve İnanamar düşte. O bu adamlara şimdi hak veriyordu. İshiga bir çok (defalar da bu noktaları kafasından geçir miş ve Japonyada mevcut içtimai hayatın eskileştiğini ve obundan dolayı birçok “ uçlerin de bu ana” neler aleyhinde bulunduğunu ha triryordu. İshiga yeni yeni hayat, yeni fa amiri Hideki da mücadele ve müna& mişti, Ak, amiri Hidekichi! Bu adama kendisi neler neler borçluydu.. O ne iyi bir adamdı? Zavallı w'leyin 47 Ro re, evliyalara gitmiş ve SOVgi” in dualar etm Oş di amirinin kendi Züy yükl zır yükü e ve a mirinin iadel şerefi için var kuw vetile çalışıyordu. İshiça çok dü şünmeme O amiri Hide ve sona erdirmeliydi. nt feda ruhi ve klemiş olu al için baş Amiri Hidekichi & etmekle, onun omuzlar manevi bir yük daha y yordu. Amiri meseleyi İ ka bir çare görememişti işin pek büyük o da işte son kozunu O) e onu bu (lekeden bir o Japon Hidekichi de 47 Re n İlerini takip etmişti Yani da vaktiy'e böyle hayatla” | r ve me er ve onla şimdiye kadar bü- mukaddes ananesiydi. rm hareketleri tün Japon milletince (Devams var) ZAYİ — 937 de almış olduğum tas- diknanseyi seyi ettim, yeninin! simak Wwtediğimden eskisinin muteber olma» diğmi bildiririm. Ticaret Haesi sinif bi No, 1568 Nigâr Özer Seal yoklama memuru! Elini demir parmaklığın kalın çubukları arasından gücü g uzattı. Sıktıktan sonra dedim ki — Yahu, sormak ayı a seni ne diye bi <hi a E masır — Bırak dinini seversen! Ce rdi ve devâm © ak ta derdimi d Ne diye olacak, kaşar le alay ettim diye, Bu o lâcak iş mi? Hem alay da değil lâtife can kleri naneye. Nasıl onunla?. Sana da her şeyi baştan anlatmak İâzım (gelecek. D * Keyt bu ya ben insanlardan ve hayvanlardan gayri lenmeşini severim; acağın eşya ile. Siz zavallılar hissiz, düşüncesiz sayaramız. Ne bilgisizlik, ne büyük safsata, ne affolunmaz gaflet! Onlar daracık, küçücük, basit şeyler olmakla beraber onların da ruhu vardır, Onlar da işitirler, onlar da duyarlar, onlar da hisse derler, İnsanlar ve hayvanlarla ara larındaki fark biraz daba saf ve masum olmalarıdır; bu kadar, Herşeye aldanıverirler. Ne gö- rürlerse kanarlar, önlerine gelene inanırlar. İşte ben onların bu saflığı ve maşumiyetlerile alay ederdim. Ne büyük zevktir o, bilseniz Meselâ aklınıza esti de odanızda gürül gürül yanan sobay; tatlı bir şaka mı yapmıak İstiyorsunuz? Derhal © yavaşçacık yerinizden kalkar, bitişik odaya geçersiniz. Orada kış rüzgârların vahşi sliklarnı bir iki kere takliç etti miz mi istediğini. olmuş demek tir. Soba, bunları işitir ; işitince su- ratını asar, suratını asınca da o dakikada karar verir: — Fırtına başlıyor. Tütmem lâzımdır. Geri döndüğünüz za. man odanızı dumandan göz gözü görmez bir halde bulursunuz Elinizdeyse açmayın pençereleri. — Haydi canım sen de böyle gey mi olur? — Olur ya. İnan ki olur “Neden?” diye sorsan 2. Çünkü sobalar pek saftırlar da ondan Duvar saatlerinin budalalığı s0 badan elli santim daha az olma saydı eminim ki budalalıkta 80- balar birinei olurdu. — Allah allah bak bunu bilme" rle eğ yani senin se — Bundan on beşgün evvel bu mendebur yere beni daha ka. | pamamışlardı. damda tenbel (tenbel oturuy dum. Dehşetli bir sıcık var dı. Dereceye baktım, zalt 321 Bir öğle üstü o in ucuna basa base Sırtıma kürklü ayaklarıma uzun genç m, Başıma paltomu, Yu çizmele kürk kasketi geçirdim, velhasıl iyice tarındım şarmalandım. Bur? raz un serp odaya girdim. İlk işi Wmeti, Ha tabakası o kadar k karşıdan karşıya yor. Gelirken kapıcının termoimet. resine baktım, Amanallab... Na. kış otuziki. Da. Da. Da.. Vay canmaf Saat bu sözlerime inandı. İşi ciddiye alarak: akıs otuziki otomobil geçi ha! dedi. onları ruhsuz, | Nakleden E. Bense halâ muntazam İl r da saatle! Hele 6 kaş mu,o kaşar! O hepsindenma kafadır. oo Geçen gün karşi gitmiştim. ikiyüz e gram kadar aldım, , Çukurca bir taba du lerini ini fırtınalı hava mekt, ek kere duvara çarptım. ya! Gök gürül birkaç kibrit te yakarık s#ür'ati söndürdüm. Jşıklarıaz ço şimşek tesirini yaptı. o Derke peynir fırtma var diye küttede kendisini yere atmaz mı? Altüş oldu. — Altüst mü oldu? — Evet arkasını çevirdi. A) vakıt olsada sans bu busustak tetkikat ve müşahedatımı tama men anlatabilsem. Bunları baş kasından öğrenebilmek imkân yoktur. Düşünsene ben tam yirm sene cami saatleri yoklama me ğunda bulundum. Taman yirmi sene ker allahin günü cam saatleri hakkında rapor yarmak mecburiyetinde kalırdım. Az buz şey değildir, bu kadar saati gözden geçirmek! Bunun için bence üç şey lâzımdır; Bir, derin bir dikkat, iki saatlerin ka- rakterlerini hatırda tutmak. Üç. Üş.. —E içi. — Üç pece on ben neredey- dim acaba? Ne o, niçin gülüyor. sun? — Ben mi gülüyorum. Aldır ma canım. Bu bence “evet” de mektir. “Evet” dememde böyle gülerim. Sinir... — Yal. — Saatleri nasıl muayene etti- ğinizi anlatıyordunuz... — Ha evet. Bayramlara bir balta kala vazifeme (başlardım. Geniş bir masanın başına oturur- dum. Bu masayı Evkaf sırf be. nim Süleymaniyenin önüne urdu. ük defterleri önüme açardım. Mâsınm © etrafına (Türkiyenin dört bir tarafından gelen saat sandıklarını yığarlardı. Bu san dıkları birer birer açtırır içlerinde sant bulu up bulunmadığına ba- ini “Manisa saati “İzmir namevcut!” diye deftere yazardım. — Güç işt — Ne zannettiniz ya! Düşü. nün o mübarek günlerde yalnız T n (197,687) saat geli je. besap edin gerisini siz. — Peki bu yoklamada ne gibi | bir fayda va 1? Evvelâ saatlerin yerle- durmadıklarını an» ü bu saat makulesi şeydir. Biraz etekle. ağa gelmez derhal dei Bir ke ww Neurubi) geçirebilunen de de ura'rlaştılar âh Bir daha ele geçit — Ama di çarş ey ba İn namayacağım geye — Vallah billâh raahi değ ben sana bunu ispat 2 edebil, 574) de yahyt (75) de Yine böyle bir yoklama esna wj sında Amasya saatinin sarıdığım da bulunmadığını kere hızlı sesle çağı Derken aldı mı beni Derhal caminin imamı | bir telgraf: “Sant gelmedi. Hasta mı? Ma kine başmda cevap bekliyorum.” Biraz sonra cevap verdiler: “Saat perşenbe sabahı hareketl etti, Şimdiye kadar muvasalat et- meş lâzım gelirdi. Bir yerde ta kılıp kalmasın?” Aptal bir adam değilim. Derha işi çaktım. İstanbuldan hareket (Lütfen sayfayı çeviriniz)