N CİKANUN' B 1939 u L — '—45— hıyr._ıt ettiğimi ve cevab ecebımi ETrk Ki ledim, ulph dey am etti: Whauenin diş kapısı ka- â' be Avluda kimsoler yok- "& Kirip çıkabilirdi. ııl'ı b.,"d““ biriyle — görüş. © İ!te müsaade — tezke, blns. kapının neden a- I” dair stütratle tahkikat © KÜ netteesini bildirin. : Örü şimdi uyandıraca - ”’_' " Sakinleşti: BĞ A, Tüzüumu - yok, Böyle h ! Runündo cezalara se - F .% lstm'ncm Yalnız gözü . demek istedim, 5 )i b .ı HNi yerine getirdim. F ' Yapınca şaşırdık: So- İf » Mülâzimin — iddiası hi- Di Wti liydı. Kapıcı ile müna, l “O, kapıyı, papas Lölong F İş, Soönra anahtarla kapa - f :::ın? İddila ediyordu, Bu- ber birinci adan içeri N « mülâzimin girdiği de a. hllmetinde âmirlerime "'._ . Oldüuğundan — muadeleyi aN « 'ıı $ekilde halledebilirdim: #' Sinlıkla kapıyı kapamağı ; “dlacaktı. Kendisini azar - wi %ada mülâzim Haym, mev- İhda papas Lölong bulu. tıü""'*?*-îude bir mahzur ol. çîıcdığndcn nöbetçi gar ' Meyvkuf Blanş Defre - üc“'-sinin kapısını bir ke., heti Çd açıldığı zaman, arkası- *'Olan papası gördüğünü * Yatağım önünde otur . İla konuşuyor bir vazi Fal.ıt mevkufu yatakta Sünkü Öönünde papas bq"Üarı sonra hücrenin ö. h'llmaılıgmı söylüyor. ulık!lııı beş geçe birinci Aym, gardiyanı çağırım- k“33il'xılt kapıyı açmış. » Kardiyanı İtcrek eclin- iş almış, Peşinden gelen l”n" ile beraber ilerler - şt_::ha dönüp sert bir ta , 'h k_'mş' Ptyr halqılJıımı % Yanırdan dönüşte mü- binanm kapısında kar- * kendisine yaptığım tah, , etlerini bildirdim. Ba- a AA gözümün önünde İndik A ka“'f' Bümmel'in vazifesine h :g“na emin misiniz? ; Kkadar vazifesinde bir "ııeî”"nedigım cevabını ver- âlâ, yarın görüşürüz.,, - eĞdlş kapıya kadar re. qlthapas Lölongun pe * k.. Çıktı, Saat tam do. K eçîl’ordu. '“le Mevkuf Blanş Defre- Tesini boş bulduk, Yata b" adam varmış hissini S Sekilde tanzim edil - .. İ lten askeri hapishane., “".hqtuihtiyat mülâzimi Metz- euı. “"ıı elyevm devam et. ftahkikatmm neticeleri iu“'l'r!ı vermek bana düş- | l hapishane idaresinin " bahsinde sşu noktala- A lüzumlu görmekte, A bi eu —& ıt'—"mııten m;rlmz ku- ı-%da 14 haziran 1915 ta, ’üm raporda hücre ka- kîmdî kilitlerin daha mü- lerle değiştirilmesi lü. "nmişctlt- işaret etmiş- Ş - N : 25 îıkt ö ' €srin 10915 tarihinde Üllap Dördaysa, mevkuflarla 'kv“ Yrasmdaki konuşma - ' lt için hapishanede .D&.M SMİMÜUFREZ Nakleden: Fethi KARDEŞ modern bir ziyaret salonu yapıl - masını İstemiştim, Bu işler için muktezi tahsisat şi- fahen mütcaddid defalar ve en son defa 4 ilkkânun 1915 de red. dedildi. Baş gardiyan Röhm yirmi beş senedir hapishanelerde çalışmakta dır, sicilli temizdir. Kendisi imti . sal nümuünesi teşkil edebilecek bir müstahdemdir. n Röhkm, ayın 26 mer günü gecesi sarhoş olunacak derecede içki içil- mediğini şerefi üzerine temin ede- rek söylüyor. Sözüne inanıryorum. Kapıcı Rummel vazifeşinas bir adama benzemektedir. Kendisi ma, iyetimde ancak birkaç haftadan - beri bulunduğundan hakkında faz. la bir sev sövliyemem, Gardivan ciddi bir adamdır, fa- kat zekâsı ortadan aşağıdır. LA İstihbarat zabiti tin mütaleası: “Haym denilen Şşalhsın, papas Lölong hüviyetine bürünerek ha . pishanecye girdiği zaman gardiyan larım sarhoş olduğu aşikârdır. Ha- pishanenin çöp kutularında muhte. lf nevi ispirtolu içkiye ait on iki kadar boş şişe ve yirmi kadar da böş bira sişesi bulduk, Baş gardiyan Röhm'ün vaziyeti: 1 — İçki âlemini tertih eden o- dur. 2 — Hâdise sırasmda sarhostu. Kaptet Bummel şu ifadeyi verdi: “Baş gardiyan, bir zabitin ka - pryr açık bulduğunu söyliyerek be. ni tahkir ettiği zaman kendisile münakaşaya girismek — istemedim, çünkü sarhostu, Bu sebeble süyle- diklerinin doğru olduğuna bile i . nanmadım.,, : 3 — Mes'uliyeti üzcrinden at- mak İçin mütemadiyen yalan söy- lemektedir. 4 — Haymden şüphelenmesi lâ. zımdı. Hele ,onu içerde , bulduktan ve sövlediği ribi kapmm açık olma dığını öğrendikten sonra böyle yanması en tabii hareketti. Teklif: Kendisi divanıharbe ve - rilmelidir. PFapishane müdürünün vaziyeti: Bunu mütalea âmirlerime düşser. (Devamı var) mülâzim Şmni- Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında Elüğ Yazan; L. Busch 35 yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı girmiş bir halde Zavallı erkekler! Kadın hâkimiyeti altında haki- katen esirlere, cılız, biçare, süne- peleşmiş esirlere — benziyorlardı. Birer kuzu gibi sessiz ve mütevek- kil tavırlarla kadının hiddetle ho- murdanarak verdiği emirlere tabi oluyor, aile reisi kadının hiç şüp” hesiz kıskandıkları erkek misali. rine belki istemzksizin yemek tar | şıyorlardı. Bu aralıt gayet zayıf, fakat zentiye yakın dearecada ga: yet esmer olan bir tanesi elinde yanmakta olan gayet gatip 'bir a“ gaç kökünü getirip Cuhinin önü. ne bıraktı. Bu ağaç kökü tepesi oyulmuş, âdeta bir lâmba biçiminde bodur bir köktü. Oyulmuş olan tepesine | bazı ağaç kabdukları ve otlar kon: muştu. Bu otlar yanmakta ve et- rafa gayet acaip garip, acı bir ko- ku neşretmekteydi. Merak ettim. Cuhiye bunu gös tererek sordum: — Bu nedir Cüuhi? Cuhi gayet sirnaşık ve mani- dar bir gülüşle güldü. — Gözlerini bazı reklâm saatlerindeki — Arap kadınlar gibi iki tarafa oynata oy- nata ağzını şapırdattı. — Bu mu dedi, tütsü! — Ne tütsüsü? — Aşk tütsüsü! — Vay canına! Halbuki bu aşk tütsüsü, müsa- ade buyrulursa, yarımış tezek ko- kusile bazı yerlerde gördüğüm ve kokusuna bir türlü alışamadığım kurutulmuş domuz ödünün — yan- masından hasıl olan kokuya ben: ziyordu!.. Acaba bu tütsü, bü zar vallr erkeklerin aş'c coskunlukla- rını kesmek için mi — yakılan bir şeydi? Zira bu koku olsa — olsa insanda kadına karşı — ebedi bir nefret verebilir! Cuhi benim burnumu tıkamak istediğimi görünce şaştı: — Bizde buna (Tahura - Cam- I hu) derler ki (gelin ağacı) demek Ziraz sonra her biri garip kıyafetlere önümüze geldiler tir! Benim köpekler (yani erkek- ler!) düğün gecelerinde — bu mu: kaddes buhüurdanı ortaya çıkarır- lar! Gayriihtiyari gülmeye dım. Demek bu bodur kadının zaval- l1 köpekleri benim gibi bir yahan- cı köpeğin o gece misaflir kalışını bu şekilde anlamışlar (gelin tütsüsünü) yakıvermişler- dil. Cuhi bana karşısında ağaç dal- larından bir yer hazırlamıştı. Ora- yı göstererek: — Gel otur bakalım, yabancı! dedi. Önümüze dizilmiş yiyeceklerin karşısına karşı karşıya oturduk. başla- Fakat zavallır erkekler, yemekle ri taşıdıktan ve ziyafet — sofrasını hazırladıktan sonra her biri bir ta rafa çekilmiş, gayet — müteessir, mahzun bir şekilde birer ağaç di- bine oturarak bize melül — melül bakmağa başlamışlardı! Erkekle- rin bu — mazlüm vaziyetleri, bayağı benim sinirime dokundu. Cuhiye : — Bu adamlar niçin böyle da- rıldılar. Niye onlar da — yemeğe gelmiyorlar? diye sordum. Cuhi dalgınlığına gelmiş gibi birdenbi- re — Hal diye başını arkaya çe- virdi. Ellerini biribirine vurdu: — Ağaç biberi suratlı herifler! diye bağırdı. Ne durdunuz? Vay maymun tabanlı herifler vay! Ha di bakalım, kalkın cultaya! Zavallı-adamlar Cuhinin bu em- ri üzerine yerlerinden fırladılar. Biraz sonra her biri garip ktya- fetlere girmiş bir halda — önümüze geldiler, Bir tanesinin elinde boynüzdan garip ve kalın bir düdük, — diğer birinin elinde ağaç kütüğünden o- yulmuş uzun bir darbuka vardır. (Devamı var) ve hemen | Küçücük Finlândiya muazzam Rus ordusunu uzün müddet uğraştırabilir Finler, bugün 30 fırkalık mükemmel bir orduya sahip Son üç dört günün hâdiseleri bütün bakışları Finlandiya üze- rinde topladı. Adeta Avrupa top” raklarında, bilhassa denizlerde cereyan eden korkunç hâdiseler ikinci plânda . kaldı, günün ko- nuşma mevzuu Rus - Fin çarpış- ması oldu. Memleketlerini ve istiklâlleri- ni koruma maksadiyle silâha sa- rılmış olan Finlandiyanın hare- keti dolayısiyle bugünkü —Fin ordu ve donanmasının küvveti hakkında okuyucularımıza , kısa bir fikir vermeği bunun için fay- dalı gördük. Topraklarının mühim bir kıs. mı göllerle örtülü olan Finlandi- ya topraklarının mesahası, bu göller de dahil olmak Üüzere 388.000 kilometre murabbaıdır. Küçük bir toprak parçası üzes- rinde bulunan Fin hükümetinin uzun bir hududu vardır; 3.015 kilometre.. Bu uzun sınırın 536 kilometresi İsveçle, 913 kilomet- resi Norveçle ve 1,566 kilometre- si de Sovyet Rusya iledir. Bugün Finlandiya ortdusu bu 1,566 kilo. metrelik hudut Üzerinde Rus kuvvetleriyle çarpışmaktadır. ?Bu memleketin deniz — hududu hayli uzun bir sahadadır. Fin - landiya sahilleri 1.648 kilometre imtidat eder. Cihan harbinden sonra istiklâ- lini kazanmış olan Finlandiya hü- kümetinin teşkilâtı esasiye ka- nununca cumhurreisi sulh zama- nında Fin ordusunun başkuman- 'danıdır. Harp halinde bu salâhi - | yeti seçeceği bir generale tevdi eder. Başkumandan doğrudan doğruya cumhurreisi emrindedir. Ve ona karşı mesuldür. Memleket müdafaasına taallük eden bütün —meselelerin halli için gene cumhurreisinin reisliği altında altı azadan mürekkep yüksek şürai askeri vardır. REPEPROPEEPPRRPALRIF L Karnımızdaki mikroplar Yazan: Or. G. A. ler oradan ince barsağa gidince hiç mı'kropsuğ kalırlar. Karnı- Mikroplardan pek kor- karız, onlardan sakınmak için elimizden geleni yaparız ama ne yaps«ak büsbütün kurtula: mayız, Yeni doğan çocuk ilk nefes alınca havadan Aağzına mikroplar girmeğe başlar. Ço- cuğun sütlü ağzı mikropların çoğalmasına da müsait oldu- ğundan Mmikroplar orada ço- galmakta kusur etmezler, Çocuğun — dişleri çıkmaya başlayınca — dişlerle etlerin a- rasında ve bir de havasız yaşayan mikroplar orada öremiye başlar... * Bereket versin ki insanın ağzı onların hepsini sağlam br rakmaz, bir çoklarını da telef eder, Vücudda mikroplara karşı tabit mücadele daha insanın ağzında başlar. Biribirimize lâf yetiştirmek için çene çalarken ağzımızın içinde geçen bu mü- cadeleyi seyretmek mümkün olsaydı hayretten çenemiz kilitlenirdi.. Mücadele şiddetli olmakla — beraber ağızdaki mikropların bile ayırt ederler. geğirirler, hepsi telef olmazlar. Neticede şü olur ki, ağızdan mideye gi- den her lokmanın bir miligramlık parçasında elli bin kadar mikrop saymak mümkündür. Mikrop ilminde erbab olanlar o mikropların cinslerini ve her cinsten ne kadar bulunduğunu Mikropların en kuvvetli düşmanı midemizdir. Sağlam mide orada mikrop bulunmasına hiç tahammül edemez.. mekleri hazmetmek için çıkardığı ekşi madde mikropları da -hazmeder gibi - eritiverir. Mide ekşisi yelunda ve iyi çıkar- sa midede pek az, ehemmiyetsiz sayıda mikrop kalabilir, fa- kat iyi çıkmazsa, gene pek çok.. Önun için mideleri zayıf olup ta ekşiyi az çıkaranlar, midede mikropların sebebinden çok Ye- Mide mikropları hemen büsbütün telef ettiği için yemek- mizın * mikrop bakımından * arasıdır. en temiz kısmı ince barsakların Fakat yemekler kalın barsağa varınca!... Orasi dehşetli mikrop yatağıdır. İnce barsakta mikrop kalmadığı halde ye- mekler kalın barsağa varınca mikropların nasıl ğgelmiş olaca" ğına tabil taaccüp etmezsiniz: İnsanmn hava alan kapıları sa- dete ağız ve burun değildir, İnsan oğlu beş yaşğına * vardıktan sonra karnımdaki mikropların sayısı akıllara hayret verecek kadar büyük sayıda olur: Bir rivayete göre 486 milyar, bir rivayete göre daha çok, 128 bilyon... Mikrop saymak pek te koâly bir iş olmadığından iki rivayet arasında bu kadar ihtilâf olduğu içir kusura bak- mamalısınız, Mikröpların cinslerini ayırd etemek isteyenler, şimdilik 240 çeşit bulmuşlardır. O kadar mikrobun ne kadar yer tutacağını merak edenler de insanm — karnından çıkan maddelerin, suyu ayrıldıktan sonra, yarısı mikrop olduğunu hesap etmişlerdir. Bu sayılar hem et, hem sebze yeyen insanların karnında- ki mikroplardır. Yalnız sebzeyle, yahut çokça sebzeyle geçi- nenlerin karınlarında daha az bulunur. Sebzelerin kendileri daha az mikroplu, etlerin daha çok mikroplu olmalarından de- ğil, karnrmıza davetsiz misafir olarak gelen mikropların et yemeklerini tercih etmeelrinden ve et lokması bulunca keyif. lenerek daha ziyade döl bırakmalarıncan... Buda pek tabil... İçtımaî hayatta da davetsız misafirler et lokması, mevsimine göre kuzu dolmâsı, yahut hindi kızart* ması bulacaklarını umdukları sofralara daha ziyade Tağbet gösterirler. Et yiyemiyen züğürt insanların evine misafir da- vet edilse bile isteyerek gitmez... — Karnınızdaki mikropların bu kadar çok sayıda olmasın- dan dolayı telâşa düşmemelisiniz. Bunlar hastalık mikropları değil, bizimle hoş geçinerek karnımızda yaşayanlardır. Orada bizi tahatsız etmeden, biribirlerile cenkederek, biribirleriri de telef ederler. Hastaliık mikropları başka. Bunlar karnımıza girince bizi telef etmeğe çalışırlar. bulunmaktad rlar Finlandiya ordusunun hazeri mevcudu 3 piyade fırkası, i süvari livası, 8 topçu alayı ve 1 istihkâm topçu alayı ile 1 tank taburundan ibarettir. Piyade fırkaları: 3 alay piyade, Z alay sahra topçusundan terek- küp eder. Bundan başka her layda harp köpeklerinden ibaret bir müfreze ile zırhlı otomobillr. den ve tanklardan müteşekkti) bir bölük vardır. Bu suretle 3 piya- de fırkasımnın hazeri mevcudu 13.000 meferle 600 subaydan ibarettir. Demek oluyor ti Fine landiyanın hazeri piyade kuvveti 39 000 nelerden ibarettir. Fim süvari livası 2 süvati alayı, 1 avcı taburu, bir irtibat bölüğün den ibarettir. Haze:i mevcedu 2000 neferdir. Finlandiya ordusunda hazer- de sahil muhafaza bataryaları ve tayyare defi topları hariç olmak üzere muhtelif çapta 20 batarya top mevcuttur, Bütün bu rakamlar cemedile"- cek olursa Fin ordusunun tekmil küvvetinin 40.000 insandan mü. rekkep olduğu mey'dana çıkar. Hazeri ordunun böyle zayıf görünmesine mukabil — seferde Finlandiya ordusu oldukça kuv- vetli bir. manzara gösterebilir, Çünkü Finlandiya askerlik mü « kellefiyeti kanununa göre 17 ya- şından itibaren 55 yaşına kadar her vatandaş askerlik mecburiye, ti ile mükelleftir. Fin ordusu her sene 26.000. vatancdaşı- silâh altına alır. Bir sgene talim ve ter. biyeden sonra terhis eder. Fa - kat her sene üç sene evvel ter- his edilmiş askerler tekrar silâh altına çağrılarak 3 aylık bir ta- lim idevresi geçirir. Her üç se“ nede bir bu üç aylık hizmete çağ. ” rılış kırk yaşına kadar devam e- der. İşte ancak bu usul sayesinde" dir ki henüz yirmi senelik müz- takil bir devlet olan Fin toprak- larında bugün askeri talim ve ter- biye görmüş yarım milyon va. tandaş ilk hizmete çağrılış gü- nünde seferi Fin ordusunun bel- kemiğini teşkil etmek üzere ha- zırdır. Finlandiya bu suretle bir seferberlikte tamamiyle müceh“ hez 30 fırkayı bir arada - topla. yabilecektir. Fakat Finlandiyanın sefert ordusü yalnız bundari ibaret de- ğildir. Hazerde Finlandiya 29 askerlik mıntakasına taksim edil- miştir. Bu mıntakalarda ayrıca askerliği meslek haline getirmiş milis kıtaları da mevcuttur. 1938 de' Milletler Cemiyetinin neşrettiği askeri salnâmeye göre bu milis kıtaların mevcüdu 100 binden az değildir. Demek oluyor ki küçücük Finlandiya bugün 620.000 kişilik bir ordu ile Rüsya kuvvetlerine Mmukavemete çalışmaktadır. Vakra bu ordunun Ruüs öordü- süna kat'i bir galebe kazanacağı iddia edilemez. Fakat araziden ve göllerden istifade etmeği bi len, memleketi müdafaa etmek azmiyle yüksek — maneviyatiyle 600.000 kişilik bir ordunun, âra. zinin müsaadesizliği yüzünden büyük kuvvetlerle harbe girişe- miyecek olan Rüus ordusunu e- peyce müddet işgal edebileceğini düşünmek pek te hatalı olmaz .: 2 Tütün mahsulü tesb? edildi Memleketin her tarafındaki tütün retoltesi" tesbit edilmiştir. Trabzon ve Pulathane — muintaka- sında bu sene üç bucuk milyon ki- lo tütün islihsal edilmiş, Muğla tü- tlünlerinden ilk bin — balya 31-36 1 kuruş arasında salılmıştır.