TTEZ pi en mühim Hm. Londra istasyonunun o Türkçe havadis meşriyatma (başlaması teşkil etti, Londra büyük elçi- miz Dr. Aras tarafından bir hita” be ile açılan bu meşriyata geçen hafta pazartesi akşamından iti baren başlandı. Her akşam saat 7 ye beş kala kısa dalga 31 met- re üzerinden bu neşriyatı dinleye- bilirsiniz. ii Bu, şimdiye kadar radyoda bir ze Türkçehitap eden seslerin mesale itibariyle eni uzaktan ge Jenidir. Nüfuzu, itibarı gün geç- tikçe daha geniş bir sahayı kapla yan memleketimize, ümit ederiz ki, daha uzak dost memleketler dende kendi dilimizle hitap edil diğini duyacağız. Bizim Radyomuz ve onlar Avrupa harbi, şüphesiz ki, kus “laklarımızı radyoya daha fazla yaklaştırdı. o Bugün, muhtelif merkezlerin radyolarından, ha- vadis neşriyatını dinleyen bir kimse o günkü başlıca hâdiseleri, aradan ancak bir kaç saat geçtiği halde derhal öğreniyor. Hattâ spikerin “şimdi alman,bir habere göre, diye ilâve ettiği zaman, bizden kilometrelerce uzakta ye" sesini tanıdım. Kendi kendime: — Vay insafsız diye (güldüm. Randevumuzdan iki saat önce ka" ımı ziyaret etmek için doğrusu cesaret ister! Ne dediklerini duy- mak merakını hissediyordum. Ko ridorda kalarak kulak kabarttı, — Demek, randevunuz sekizde, öyle mi? i — Evet, Fahireciğim, tam se> kizde, Yalnız, rica (ederim geç kalma," vaziyetin ne kadar na zik ölatağınt anlıyorsun! herhalde, — Pekt Neclâ, hiç merak etme, sekizi yirmi geçe geleceğim... Ahl bilsen, sana söylediğinr o yüzüğü alırsam 'be kadar sevineceğim! İki yüz otuz lira kıymetinde, Alma | yıp ta ne yapacak? “ — Sevgili Fahireciğim! . Seni | o kadar çok seviyorum ki, görü" yorsun ya, senin hiçbir sözüne hayır demiyorum, Hattâ senin ha» tırın için bu rolü bile oynıyaca" Eım.. Arkadaşlık. dediğin böyle “Ynerdivenleri tekrar indim ve Ken- dimi sokakta buldum, Hakikaten Şu, kravat değiştirmek fikri aklı. ma esmeseydi, halim ne olacaktı? Eğlenmek için randevu yerinden elli metre kadâr usak karanlık bir Yerde durdum. Neclânın bekledi“ “e ayakkkabı topuğunu -sinirli #inirli kaldırıma - vurduğunu ve İkide birde saatine, baktığını gör“ 'düm. Yirmi dakika sonra karım da göründü. Biribirile hayretle ko” nuştuklarını, sağa sola baktıkları" nı-ve sonra beraber kayboldukla- rını seyrettim. Gene: . — Ah karıcığım, diye söylen. 'dim; bu seler çürük tahtaya bas "mam. Sana bütün ömrünce sadık kalmak tehlikesi olsa dahi gene o Yüzüğü almıyacağım, Akşam eve gelince Nedânın beni beklediğini gördüm. Karım bir bahane ile bizi yalnız bıraktı. Neclâ öfkelenmişti: — Neden gelmedin? Seni yarım saat bekledim! — Beni dinle, Necdlâ, dedim, o akşam bana söylediğin (sözleri hatırladım ve doğru buldum: Ad* meğe ve sadece iyi iki arkadaş gi- bi kalmağa karar verdim. Sonra kendime hitaben © yavaş sede ilâve ettim: — Hiç olmazsa ba şekilde iki yüz otuz beş lirâdan da kurtulmuş olurum. Londra radyosu Türkçe HABER — Akşam Postas neşriyata başladı - BİZ e şimdiye kadar en uzaktan gelen Türk sesi ni alınan bir havadisten o arda baberdar oluyoruz. Bununla beraber, bir, bilhassa bu maksatla Londra radyosunun Türkçe meşriyatını, bildiğimiz ecnebi dilleriyle de diğer merkez- leri dinlerken Ankara radyosu- nün yabancı dille havadis, hattâ sadece musiki neşriyatı ile alâka- dar olanlar da vardır. Radyomuz, kısa dalga üzerinden, her gün öğleyin saat 13.45 de, akşamleyin de saat 20.15 de Fransızca ha vadis veriyor. Bunların timemle. ket için uzun dalga üzerinden yapılıp bharice de ayni zamanda kısa dalga üzerinden verilen mu- siki neşriyatrmızın hariçte dik- katle dinlenildiğini, gene Anka Ta radyosunun haftalık Posta Kı tusu'nda yabancı memleket din. leyicilerine İngilizce olarak veri- len cevaplardan öğreniyoruz. Radyomuzun posta kutusu spi* keri gayet İyi bir İngilizce vemü | | kemmel bir spiker “ağar, ile, ec nebi memleketlerdeki, bilmediği. miz, görmediğimiz dostlarımızla çok samimi müsahebelerde bulu- nuyor, Onlara, sordukları suallere ce- vap veriyor, radyomuzun neşri yatı hakkında malümat ilâve €- diyor. Bize, alâka göstererek ve hatırımız sayarak kilometrelerce üzaktarı mektup yazan bu ecnebi dostlarımıza cevap veren bu ses, şüphesiz, bütün Türkiyenin se- liminr götürüyor. “Konuşan, , la “Haberci, i Radyoda eş” riyatın o başla. dığını, bittiğini haber kuyana tep spiker di- Pİ yoruz. Buke ii lime © İngilizce Speaker'dir (Spiker) okunur ve (konuşan) demektir . Fakat İngilizler noüncer (O (Anonser verici) kelimesini kullanıyorlar ve spikerle onun arasında fark gözetiyorlar ki bu fark hakikatte de vardır. “Announcer,, radyo neşriyatı nâ başladığı zaman “burası fâ- lanca radyo, falanca dalga üze- rinden çalışıyoruz, gibi haber verendir ve ekteriya yerini “Speaker,. e bırakır. de ya günün Ravadislerini okur, yahut bir hâdise hakkında izahat ve tafsilât verir, birisinin vâktiy. le vermiş olduğu nutku okur . Ankara radyosunda ekseriya “konuşan,, la “haber verici,, ay- ni oluyor: “Burası Ankara radyo- su...., diyen, arkasından da A- jans haberlerini okutuyor. Burada evveli radyonun “ha ber verici, si sonrada “konu. san,, ı vazifesini almış oluyor. Fa kat hakikaten, meselâ bir maçın cereyanını anlatmak üzere ll bir de An Okuyucularımıza Kâğıt buhranı dolayısile sayfa- larımızın azalması bizi son haf- talarda radyo sayfamızı neşrede- memek mecburiyetinde bırakmış» tı, Okuyucularımızdan aldığımız mektuplardan kendilerine çok fay dalı olduğunu söyledikleri rad- yo bahislerimizi gazetemizde bu “Jamadıkları için müteessir ol- duklarını öğreniyoruz. Bunun Üzerine, sayfalarımızın müsaa- desi nisbetinde her hafta gene radyoya bir kısım ayırmaya ka- rar vermiş (bulunuyoruz. Bun- dan sonra pazartesi günleri bu- rada radyo teknik ve neşriy na dair foydah malâmnt bul caksınız. haber | “Speaker, İ mikrofonu başkasına bıraktığı o- luyor. O zaman “haber verici, varifesini yapmış ve söze maçın tafsilâtım neşreden spiker başla” mtştır. ÜNYAYI İNLERKEN... Radyo kitabı öldürdü mü? Öldürmediğine misal: “Bir sanatkâr şahitlik ediyor, Herkesin — rad. yoya fazla düşmesi kita bı öldürdü, di- zorlar. o Belki, kakikaten, boş şekitleri zevk- Vi t ir ie ve istifade ile geçirmek için herkes şiindi kitap yerine radyo” yu açıyor. Fakat bunda kabahat radyo- nun mu? Buna, daha doğrusu, tabii bir ölüm deyemeyiz? , Sessiz filmi ölüdören, sesli filmi böyle bir cinayetle itham etmedik de, - okuduğunuz kita" bın cinsine göre . sessiz malümat eğlence ve ya his demek olan ya- alt esere yer bırakmıyan sesli malümat, eğlence ve hisse niçin kabahat buluyoruz? . Fakat, acaba radyo hakikaten kitabı öldürüyor mu? yoksa esa- sen ölmüş gibi ayakta sürüklenen cisten kitaplarımı yaprak dö kümüne uğratıyor?. Radyonun iktaba, kitabın rad- yoya çok iyi arkadaşlık sdebileee.. radyoyu itham edilmek İstenen cinayetten beraete çıkarmak icap ettiğini düşünüyoruz. Resim yazıyı öldürmüş mü dür?. Bilâkis onun, ihtiva ettiği fikirlerle yalnız kafaya değil, an- latmak istediğini resimle de ifa- de ederek güze de hitap etmesi” ni mümkün kılmıştır. Kitaplar- dan öğrenilecekleri ses vasitasi. le kulağa da ulaştırmak vazife- si radyoya niçin verilmesin?. Bu vazifeyi bir çok büyük rad: yo merkezleri çektan vermiş bu - lunuyor. Meseli BBC (Londra radyosu) muhtelif bahisler hek - kında bir sıra neşriyata başladı. ı zaman buna kitabın da yardı- mını istiyce. Meselâ, bundan dört sene evvel, 1935 de, “San'at ve halk,, bahsi © üzerinde bir sıra konuşmalar tertip edilmişti. Bum- ları: dinleyecek olanlar için ay“ rıca birer kitab da bastırılmıştı. BBC nin ayri şekilde bir sanat münakaşasına tekrar başlayacağı: nr haber alıyoruz. Bu sefer “Bir san'atkâr şahitlik ediyer,, ismini taşıyan bu sıra konuşmaları din. leyecekler için daha güzel resim- li bir iktap hazırlanmıştır. Gene halkım san'attan anlayıp anlamadığı meselesini münakaşa eden bu sira konuşmalar evvelâ buğün (27 teşrinisani) taksi 30 förlüğünden film münekkidtiğine yükeselen Heriert Hodge san'at hakkında biçbir bilgisi olmuyan bir adamın fiköelerini söyliyeğek. Bundan £ sonraki konuşmalarda da meşhur sen'atkârlar cevap ve” rerek san'atı müdafaa eİccekler. Bunlar arasında weşhur karika - türist Lov ile Londra san'at wü. zesi müdürü de bulunmaktadır. Hülâsa, en canlı cemiyet mev- zularından biri radyoda münaka- aş edilecek ve bunları dinleyen - lerin ellerinde bulunduracıkları kitap da bu radyo naşriyatında üzerine bir vazife alarak, ona ar- Tank mucidi Meflüç ve bir gözü kör vaziyette Fenni araştırmala- rına devam ediyor İcat ettiği elektrik hareketi yapmak 1914 de, zirhi hücum araba- Jarıtı, yani şimdiki tankların ilk ctddini vücuda getiren Fransız Alimi J. 1. Bretonun, şimdi yal nız beyni sağlam birakan tam bir felç halinde bulunmasına rağ - men: elân fenni araş tırmalarma devam ettiğini Fran- #ız şazeteleri haber veriyorlar. J.L Breton, enstitü âzasıdır ve eliyevmFransa iktiralar ofis direktörüdür. Fakat bütün vicu- du tutmaz bir hâle gelmiştir. EL lerine, kollarma, bacak ve ayak- larma hâkim değildir. Sehgözü kör omuştur. Yalnız beyni işliyor ve dudaklarını kımıldatabiliyor, Breton “bu halinde çalışmak imkânmı, kendisini “makineden adam, ,haline getirmek suretiyle bulmuştur. Lâboratuvarında ken disi için hususi bir koltuk ve et- rafma kendi İcad: bir alet yaptır” miştir. Bununla İstediğini, başka. sının yardımmna ihtiyacı olmak- sızın yapabilmektir. Dudaklariyle . hareket ettirdi” Zi minimini bir marivelâ birden yirmiye kadar numaralanmış bir diski elektrik kuvvetiyle harekete getirmektedir. Bu diskteki her numara âlimin istediği bir hare- kete tekabül etmektedir: Okudu: gu kitabın sayfasının çevrilmes,i telefonun: ağzı hizasına gelmesi, yanındaki pennerenin açılması, kârşışmdaki karataktaya istedi. ği projeleri çizebilmesi, oturdu- ğu koltuğu, arzu ettiği meyli ver- mesi veya sağa sola çevirmesi, radyoda istediği İstasyonu bul | ması, hattâ yemek yeyip su içe bilmesi ilâh... Jules Louis Breton, 1872 de doğmuş olduğuna göre, şimdi 67 yaşında bulunmaktadır. Fen âle. minde bilhassa (X) şuaları ve radyografi ampulleri, telsiz tek gral, yüksek frekansir cereyanlar üzerindeki mesaisi, kurşun ve mürekkebatına dair mühim araş tırmalar:, kurşun ve totya esaslı boyalar hakkındaki mukayeseli tecrübeleri ve nihayet 1914 w. mumi harbi bidayetinde dikenli te mânialarını geçmeğe mukte- dir zırhlı ve silâhlı bir otomobil keşfi üzerindeki mesaisiyle meş- hurdur , Bu son keşfi üzerine milli mü dalaayı alikadar eden keşifler yüksek komisyonuna aza, 1916. kadaşlık edecek. Bu bir misal., Demek istiyceuz Ii, radyo, kitdbm arkadaşlığını kitabi öldürmek suçu ile itham etmiyelim onu! Vahdet GÜLTEKİN 27 İKİNCİTEŞRİN <P yap Sonhahar mâ nuzu kışın dg giyebilirsiniz. Fakat. Sonbaharda yapıt desüyü giyemiyorsuni Onu kışlık bir şeki isterseniz size gunu Mİİ rim, Eğer bütçeniz mesi müsait değilse, kürk ” kumaş alınız, ondan ye yalnız önünü kapayacif de bir jile yaptırımı. Bu jileyi mteri içine isterseniz man giyiniz ve mantonun tından geçiriniz. Fransız âlimi makinesiyle su içi- yor, devvar kaşıklar vasıtasiyle yemek yiyor ve penceresinden durbüniyle etrafı seyrediyor, Mi tertibatı ona istediği imkânını veriyor | da da gene bu İşler için ihdas e- dilen müsteşarlığa tayin edilmiş” tir. 1917 de bu milsteşarlık siyasi sebeplerle lâğvedilince ayni teş- kilâtin başımda müsteşar Ounva- mını taşımaksızın kalmağı kabul etmiştir. Mütarekede teşkilâtın “fenni ve sınal araştırmalar ve ihtiralar ilmi ofisi,, olunca da ge. ne iş başında bırakılarak bu ofi- sin direktörü olmuştür. 1920 de Fransız fen akademi: si azalığına seçilmiştir. *. Fransız hükümeti 1939 har » binde de onun ilminden istifade- ye lüzum görmüştür. Mil mü, dafaayı alâkada reden fenni me- selelerin konuşulması sırasında onun da kötürüm koltuğiyle içti” malara getirildiği olmaktadır. Sonbaharın m r tırmış olduğunuz rl denbire kış başlagıcın” ye” soğuk olmıyan günl rahat giyilebilecek Pir” gösterecektir. « , Eğer ayni kürkle sl / asif s. hut ayn kumaştan diven yaptırırsanız güzel olacaktır. Çünki bu nevi mantonun e asorti olan kürk el vi modadır. Verdiğimiz model bir ilk bahar mantosu" Jinde ve jileyi içine * Açık konuşma : aaa A A Fen T. Tb. okulunda okuyu- cularımızdan Bay M. Göndene: Maalesef mili (oyunlarımızı öğreten bir müessese yoktur. Am tak mekteplerde talebeye millt o- yunlar gösterilmektedir. Mit o yunlar hakkında bir kitap ta mev cut değildir. ... Çengelköy Namazgâh sokak 22 numarada okuyucularımızdan bay R. Alptunaya; Şikâyetiniz pek haklı, Bu vazi- yeti düzeltmesi temennisile mektu bunuzu Şirketihayriyeye verdik. | Tiyatrolar vej” sinema N ŞEHİR TİYATROSU © Bu akşam 2030 da Kopnedi. Kısmı: Hir Muhasip Aranıyor —— HALK OPERETİ Bu Akşam Eski Çağlıyanda Sant 21 di GÖNÜL BELÂS —o> Naşit Riza E, Sa- di Tek Tiyatrosu Bu gece Üsküdar Hale Sinemasında BİR EĞLENCE AKŞAMI Yasan gece; Kadıkşöy HALE Sinemasında, ı Elbiselerinizi deği e daima onları yeniden dikmeğe a Yalnız bir kol da d8i Kİ #an bir elbiseye Pİ yeni bir gösteriş verir, “ memnun €der. Tadil edilmek isteni”” verdiğimiz ederi gi gibi şu şekilde değişi geri İ I — Dantel ilâve 3 il Lar TI — Renkli tek, mi — Düz renki maş ilâve edilerek, IV — Benekli bir safi ka bir parça ie basi şekilde tadil edilmi$ elbiselere yepyeni verecektir a Her Aşkam Bi Muallâ, Salâhat. lin Pınar ve Arkadaşları — Tarihi Kostümlü Tabla. SAR, CAZ, KABARE, VARYETE, Bütün prorgamla her Pazar içki- siz Çaylı Matine. TI. 43776. ALEMDAR sinemasında ALLAHIN CENNETİ