Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- —— we vm O, tiyatro akademi- sınden mezundur Osmanın büyük Puşkinin, Gorkinin, kütüphanesinde Tolstoyun eserleri en baş satı tutuyor Osmanm — rejisörlük — yaptığı hatıra ki, şimdi zavallı gence masasma yatmağa Tiyatro eseri yazan, tiyalro mektebinden mezun, liyalro ka « pıcist.., Tepebaşındaki Şehir Tışatrocu- nun sahneye giden kapısında u « zun boylu, geniş omuzlu bir adam durur. İşte bu adam Rusyada ti - yatro:tahsili yapmış, Türkiyede tiyatro eseri yazmış kapıcı Üs - mandır. Küçük odası onun kapıcıdan başka bir şey olduğunu gösteriyor, * eski bir paravyananın ikiye ayır « dığı odada göze çarpan şey kitap bollüğudur. Hem hepsi kıymetli eserler. Puşkinden tutuünuz da; 'Tolstoy, Maksim Goörki, Şekspire kadar en büyük ediplerin eserle - ri, tiyatro piyesleri. Kitap raflarının altina dizilimiş kaprı anahtarları ne müthiş bir te- zat teşkil ediyor. Osman, derin, derin içini çek - tikten sonra anlatmağa haşladı. — Ben, Tekirdağında doğdum, babam Kırıma ticaret yapmıya giderdi ve annem de Kırım Türk- lerindendir. Yedi yaşındayken, Kırıma git- tik. Harbi umumide Kırımdaki Türk tebaalarını içeri Rusyaya sürdüler, Biz de Barisaglep şehri- ne yerleştik. Orada bir matbaada mürettiplik yapıyordum. Gazete sahibinin sinema ve tiyatroları vardı. ÖOnun için hemen her gece tiyatroya giderdim, İşte artist ol- mak hevesi bende bu şekilde baş- ladı. Büyük Rus ihtilâlinden sonra tekrar Kırıma döndük. 1923 e ka- dar kendi kurduğum amatör ti - yatrolarda çalıştım. O sırada Ka- zanda bir tiyatro mektebi kurul- du. Kırımdan imtihanla dört ta - lebe alacaklardı. Ben de imtihana girdim ve kazandım. 1927 ye ka- dar dört sene bu mektepte oku - duktan sonra mezun oldum. Aka - demi tiyatrosunda da bir sene staj yaptıktan sonra burasını da iyi derecede bitirdim. Mükâfat ol - mak üzere bize meccani seyahat pasoları verdiler. Bu fırsattan is - tifade ile orta Asyada bir seyahat yaparak Taşkent, Semerkant ve Buharadaki Türk eserlerini tetkik ettim. Seyahatim bitince Kırım Dev - let Tiyatrosunda aktör ve rejisör muavini olarak işe başladım. Aynı zamanda amatör tiyatroları da çalıştırıyordum. Her halde mu - vafak olmuş olacağım ki, beni Meskoya Şark Film stüdyosuna asistan olarak aldılar. Şark film leri çeviriyorduk. Beş senelik mec- burf hizmetim — bittiklten sonra .i günlere nit bir hatıra.., Öyle bir “mazimi unutma': /!0n operasyon hazırım!,, dedirii, or İstanbul Şehir tiyatrosunun kapıcısı Csman | memleket —hasretile — anavatana dönmek istedim, Maksadım, ulak da olsa memleket sanatına hiz - met etmekti. Onun için Türk se- faretine müracaat ettim. Muame- lem yapıldıktaâan sonra anavatana döndüm, Fakat ümitlerim suya düştü. İş yoktu. Bir müdlet -gazsanluk yaptım. Nihayet Şehir Tiyatrosu açıldı ve beni sahne işlerine aldı - lar. Dört sene bu tiyatroda maki- nistlik yaptım., Tiyatronun emek tar kapıcısı ölünce kapıcılık va - zilesi bize düştü. Osmanın gözleri Kendisine: — Boş zamanlarını nasıl geçi - riyorsun? diye sordum. —Ben, dedi. Vazifem haricin - deki bütün zamanlarımı okumak- la ve yazmakla geçiririm. “Tipi” isiml! piyesim Halk Partisince bastırılıyor. Bu sene oynanacak, Şimdi de (Nikola Pagodi) nin “Mahkümlar” isimli eserini tercü- me ediyorum. Geçen — sene de (Ostravski) nin “Kudurmuş para- lar” ını tercüme etmiştim. Fakat bastırmak için para bulamadım. — Buradan aldığım para bari işine yarıyor mu? — Ne gezer! Kitap masrafımı zor karşılıyor. Osman, Türk edebiyatı ile de yakından alâkadar olduğunu söy- lüyor. — Her ne kadar, diyor. Tivatro eserlerini okumayı tercih edersem de ara sıra edebi eserler de oku - rum. Hemen bütün büyük Türk ediplerinin eserlerini okumuşum - dur. — Bizim ediplerder: kimleri be- yendin? —— Falih Rıfkının “Zeytin Da - Zı” ve “Denizaşırı” smi,; Yakup Kadtinin hemen bütün eserlerini ve Reşat Enisin “Afrodit Buhur - danımda Bir Kadın” adlı kitabrtı çök beğenirim. Bilhassa “Afrodit yaşarmıştı. Fr ATBLE R —?Aksam 'Postası Şehır Tıvatrosunun muharrif ve rejisör kapıcısuyle mülâk 6 İKİNCİTEŞRİN — _" at ur Ç övmüştür. pürgesi,, koymuşlardır. destan olmuştu. < ,İspanağın birinci : faz'ileti halîs'*;.v'I—'.'ürk ““sebzesi'olmasıdır. Eski*Yananive Roma medni- yetleri "âlemlerinde — ıspanağı bilmezlerdi” Onunmasıl vatanı Türkistam ve Efganistan ol- duğundan ancak ortaçağlarda" ki Asya;medeniyeti devrinde epeycestanınmış we büyük şöhret “almıştır. O devirdeki büyük"hekimlerden İbni Hac- cac ıspanak hakkında mühim bir kitap' yazmış ve meşhur hekim Razi ıspanağı göğüs hastalıklarına. karşı, deva olarak Daha sonra gene meşhur hekim'!onun boğaz hasta. Irklarımna ilâç olduğunu tasdik etmiştir. Avrupalılar ıspanağı Haçlılar Seferindeibizim Anadoluda öğrenip kökünü memleketlerine götürdükten sonra oranın hekimleri de bu sebzenin ağız ve boğaz hastalıklarına faydalı olduktan başka çok yemekten şişmanlamış |kadınlara, pekliğe karşı da pek faydalı olduğunu tanıyarak adımı da “karın sü. Süpürgeye benzetilmel: şerefli bir sı- fat olmamakla beraber, peklikten srkıt:tr çekenlerin gözünde bu da bir fazilet olduğu şüphesizdir., Pariste;meşhur bir ge- neral o sıkıntıdan gidecek bir hale,geldiği vakit ıspanakla kurtulması üzerine bunu akıl eden hekimine birden yirmi al- tın vizite vendikten sonra ıspanağın.bu :türlü ıyıhgı dillerde Fakat bu yakmlarda, sebzelerin * terkibindeki vitaminler ve madenler tahlil edildikten sonra ıspanağın şöhreti daha büyümüş ve faziletleri artık büsbütün yerleşmiştir. lspanağın fazıletlerı Yazan: A vitamini bakımından ıspanakla boy olçuşebıleccı' e cak Hindiba vardır. Fakat ıspanak Bl ve B2 vitaminlerif! fazla olarak verdiğinden Hindibadan üstün çıkar. Fakat ıspanağın en büyük fazileti terkibindeki madcrrlc cihetindendir. Yüzde 5 miligram çeliğinden dolayı: kansıâ” ra iyi geldiği çoktanberi bilinir. Daima yeşil kalan yap'* ıspanak yiyenler yutmuş derler. Ispanaktaki potasyom nisbeti kadar 500 miligram) başka hiç bir sebzede bulunmaz. Bu da ? j nın etlerine kuvvet verir. Kanın temeli olan sodyom 17 de pek ehemmiyetli nisbettedir. Fosforla kireç aras”'d nisbet 0.81 olduğundan ikisinden de istifade tamam dcrcî ye pek yakın demektir. Hazmı kolay olması da Klor ile * yom arasındaki nisbetin normal nisbete pek yakın olmast | dan ileri gelir. Başka madenleri de - iyot madenine Va“ ya kadar - hepsi tamam ve hatırları sayılacak derecede V rından dolayı nuür . Bütün madenlerinin neticesi, bilhassa sekerli hasta“î için, bir nimet sayılmalıdır. Çünkü şekerli hadstalarm - 3F herkesin de - çekinecekleri şey yemeklerin kana ekşilik mesidir. Halbuki ıspanak - ekşiliğin aksine . kana 16.3 recede alkalenlik verir. Bu dereceden biraz fazlası ancak Hindibada bulunur. Başka sebzelerin hepsi ©o dereti den pek aşağıda kalırlar. Şekerli hastalara bol bol ıspanak yemeği tavsiye cdğ; ; mesinin de sebebi bu suretle iyice anlaşılır. ağırlığında sığır etinin ve iki misli ağırlığında ekmeğin T verecekleri ekşiliği biraz da fazlasiyle karşılar, Fakat 5 ten ekmeğinin verdiği ekşiliği karşılamak için dört misli ? panak yemek lâzım olur. Or. G. A akla", çifl için âdeta güneş 1ıştk Kla' yit : 25'1" | yef” 7 0 ( 19.91) ken Ispanak Si İlhtiyatitedbir| geçer. | Yaşlı kadın sokaktan ken durdu ve bir kapı önündeki iki çocuğa baktı. Burllardan biraz kabacası ötekinin ağzına köpek ağızlığı takmakla meşguldü, Ka- dın dayanamıyarak — müdahale etti: — Ne yapıyorsun oğlum, Sen çıldırdın mı? Çocuk dönüp kadı- na baktı ve cevap verdi: — Neden çıldıracakmışım? Kardeşimi beş kuruşluk karamelâ alması için bakkala —gönderece- ğim.de onun için.. — Sana yanıma yâklaşma, bir yanlışlık olacak demiştim. — Fransız karikatürü — Buhurdarımda Bir Kadın” roma - nı benim ve benim gibilerin ha - yatlarile yakından alâkadar ol - duğu için kafamda daha başka bir tesir yapmıştır. Osmanla bir saate yakın bir zaman konuştum. Ayrılırken bu - nu da yazın dedi: — Mazimi ve hatıralarımı u - nutmak için bir operasyön masa - smâ yatmağa hazıtım. Bu suretle belki tip âlemine hizmet etmiş o - lurum, Osmandan ayrıldıktan sonra, düşünüyordum. Memleketin tiyat- ro sanatına hizmet etmek isterken Tiyatro kapısına hizmet etmek. Bu hakikaten çok acı!., Kadri KAYABAL — Hayat sahasına ihliyacımız var, paraları ver de satın alalim. — Fransız karikatürü — Asri çocuk Küçük Ekrem koşa koşa anne- sinin yanına geldi: — AÂnmneciğim bana para ver, — Ne yapacaksın parayı? — Kerimanla karı kocalık oy- nıyacağız. Fakat param yok di- ve beni kocalığa kabul etmek is- temiyor. Sıra gelmiyor kil karına ne söylüyorsun? — Ben bir şey söylemiyorum, hep o söylüyor! — Kazancımın yarısını tuvüle. tine sarfediyor. Bu böyle devam edemez. — -Sen de fazla mesai yapmağa bak, — Eve geç kaldığın zamanlar | Hâkim, maznuna: — Müddeiumumi .bir seneye mahküm edilmenizi istiyor, dedi, Bir şey ilâve edecek misiniz? Maznun telâşla atıldı: — Aman efendim ne münase- bet! Bir sene yetişir, neden ilâve edeyim? Sadık zevce — Kocanızın hastalığı nasıl? Doktor ne dedi? — Sıkt perhiz verdi. Riayet eftmezse vaziyeti tehlikeye girer. miş. — Perhiz yapıyor tabii? — Ne münasebet! Bir kaç se- | ne daha fazla yaşasın diye koca- mı açlıktan öldürecek miyim? — Afjfedersiniz bayan, şapkanızı çıkarır mısımz? Haksızlık ! Karıkoca lokantaya gitmişler- di. Yemeklerini ısmarladılar. Ye- meğe başladılar. Biraz sonra er- kek, garsonu çağırdı: lütfen — Bu salata iki kişilik mi? — Evet efendim. — Öyle ise neden — içinde bir tane sümüklüböcek var? — Korkmayın makl'”sr gt raf filmlerini banyo ediy 0i N dan durdük. 'â./ı'** — Fransız kankam ; Hırsız V" dilenGi - t:ıöâp' " Geceyarısı tenha qomk onl na çıkan iri yarı adam! ürktü. Bu adam istes€ Ü yumrukta yere screbl“r *,erdf'% adam onu tehdit edecek “', — Baha para îc“r fö diye yumuşak konı.ı*î-ırı Demek karşısındaki bi di. Nasihate lüzum g._ırd — Deöy gibi bir adüm ı&f# Âvüç açıp para lblfmc gitmiyoör mu? pg'l Dilenci cevap “"'dl; ;,,k" — Gitmez ölüur mü ydrl yaparsın, geçen '—Cfer ;sîe p; gwıo' nun parasını kendisil c den — almıştım, iki sen mahküm oldum. ŞiM ; larr nazikâne istiyere” rum. Kavna”a — Ben mi? Ben k#? ,WW gayet iyi geçiniyorun aĞ P. da hiçbir mesele çıkma uf"” ( — Sizinle beraber ml _,_.b" ) — Hayır. ne mün a—PW Misırda oturür, hiç çelmez.