18 Eylül 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Eylül 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Orman insanları arasında: (12 ila Butch 15 ynlıne vahşiler arasında geçirmiş bir Almân atgyahı din kokusu alan genç goriller ... , bizi takibe ki Hana kadmları Ja © bu kadar goril (o görünce e kort'tukları halde şim nbire tenkalaşmış olan or” hatta, şarkılar bile söyle- lamışlardı. Kendi hesabı * #iyade korktuğum şey bize n den Bazuta vahşisini, Haşır pda bu müthişor “a kaybolmamız (tehlike | an için Bazutaya #ik sık İstikamete gideceğimizi, © ların ormanlarına ne *aldığını sorup (o duruyor eye kadar bu ormandan “miyiz? diye sordum. nz deyince içimize ferah Gorillerin kaynaştığı böy 4 etahir, daima çukura doğ” acayip, sıcak, boğucu bir geceyi geçirm.emizin teh ğını biliyordum. Gori M-'na geçehr hütu. “Zira geceleri bu hayva © hassar ve daha yırtıcı © > *ehlike şimdiden başgös- idi o.muştu. Garillerin bazı ar belki de genç olan ulan bizi Cesa” ', İye başlamışlardı. ki meşalelerin ateşine başliyorlardı. Yahut da kadınların hiç rüzgür ana yayılan kokusunu âlr- Wia bizi korkek korkak Mrar'a takip eden gorilleri De silâh atarak ürkütmeye Yuk. Halbuki (o görillerin kadın kaçıtdıklarını bilen a inları, görili bu taki- tekrar “inağa baş Körkunüyt beyecatıı der rini kesmişti. Yol yü “ve baş'adılar. tilde” geceleyin bu orman: “amız tehlikesi başgöster a söyledim sordum. undaki kese» Mn tos çıkardı. kolayı var, reis! dedi. bi im (pulgu - uvai) dedi- * zehir var, ondan birer Urlar Koşmaya başlar 9 “a *dın'ar, irer damla ii tona yola devam im A 4 oldu, İ İ kadınlar koşmadılar a ağa zehirin tasirile fev- le Melendiler. Yanlarında t'sasılıp sarılıp arsızca k iriyor ve dişi atlar gibi iletcesine bir takım edeb | Wei o kadar fazla ol si kulaklarına inanı hakkındaki o ma se İ ndey'di. Siyasi düşün tarafa birütalırsa polis ve kendi ha-| k gösteriyor” İ lerin onu nasıl By iy slyordu. ve şiddet adartı değil Di koleksiyonu yap” dö şambrnı giyip ter Ayağına geçirip kütüpha- “anarak nalir kitapları Mi onun en büyük meş Dir a lamın bu genişlikte 7 A rirmesinin hikmeti- | Nöbedi asla anlavama- |» j İ Bromlej in katilini bilmesi, i dan veya müdavimlerinden başladılar izce şarkılar söylüyorlardı. Ozmana yayılan bu kadın sesle rinin ise görillerin yüreklerini tit* zettiği muha'.kaktı. Zira, uzaklar. dan galeyana gelen koca gorille «in kalın ağaç dallarını (o frrlayıp sallandıklarını ve bize doğru ga- Tip garip bağırdıklarını görüyor" duk. Buna rağmen bu garip o zehirk galeyana gelmiş olan Hans kadın arını susturmak kabil olmadı. Maamafih o goriller tarafından hiçbir taarruza uğramadan ve ak amdan *wwx bu ormandan çıkın yı muva'fak olduk. Fakat oOwondan çıkmak Kizi. için âdeta bir felâket oldu. Zira o vakle kadar hiç görmediğimiz son derece âcayip (korkunç bir manz”— <a şrsıda kaldık. Ormanları hemen çikar çıkmaz | önümüzde ufuklara kadar gaye derin bir çukurun uzandığını deh- şetle gördük, Bu çukur arazi Adeta ! bir çamur denizi gibiydi. Akşam güneşi de vurduğu için bu çamur âdetâ kaynıyotmuş gi" bi korkunç bir şekilde görünüyor- du. Yolumuza buradan devam €- decektik. Bize kılavuzluk (eden Bazuta hepimizin yüzündeki dehşeti fark etmişti. Bana dönerek ve eliyle ö” nümüzde çukurlaşarak uzanan kız gın çamur avdisini göstererek: — İşte BadarBadaların ormanı” na buradan gideceğiz! dedi. Hans: — Fakat bu bir cehennem ba taklığı? diye bağırdı. Bunun için- den yürümeğe kalkmak deliliktir! Ben sordum: » Başka'bir yol yokmu? ” Kılavuz Bazuta: Hayır! dedi. Fakat bu batak lığın içinde yol vardır! — Nasıl yol olur? Bu batak'ığa adım atar atmaz cümlemiz gömü- ürüzi — Evet ama, küru Odamarlar vardır? Bunların üzerinden yürü* yeceğiz! Bu damirlar bizi doğru ormanlara götürür! Bunun üzerine uçuruttdan im meye başladık. Bataklığın yanr na kadar geldiğimiz halde içinde öyle kuru damarlâra benzer bir sy göremiyorduk. Fakat Bazuta e diz çökerek, kâh sağa, kâh s0 a doğru koşup tekrar diz çökerek batak'ığı muayene etti ve bir yeri eliyle gösterip: - İste burada! diye (bağırdı. Korkmaym, arkamdan gelin ! (Detam var) Nakleden: Fethi KARDEŞ mıştı. Şimdi İse iş bu kadarla kal du, fon Brand bu sakin ta olatli allamın cinayet işlemiş ol- * düğunu haber veriyordu. o Artık bunu akıl amazdı. Hem Alman casusu bunu nere den öğrenmişti; ev mühim nokt buydu. Mantıkan bilmemesi olâzımdı. Çünkü cinayet işlendiği ozaman yani İki gün evvel, mevkul hattâ izli mevkulftu. Bu vaziyette Cor; mev kuf bulunduğu yerde bulunanlar dan birinin ihaneti o mevzuubah değilse ancak fon Brandm #ihir i baz olduğunu Kabul etmek sureti- | le izah edilebilirdi. Casusa bu kadar esrarengiz bir şekilde malğmat yetiştiren adam herhalde şatonun hizmetkârların- biri, HABER — Akşam Postası SUMER BANK | Sellüloz Sanayii Müessesesinden: i Bugünkü cihan vaziyeti dolayısile ham wadde ledarikinde maruz; kalınabilecek müşkül aynı zamanda memleketin her neti kâğıl ih tiyacmı 1 olduğu kadar urun bir müddet temia edebilmek zarureti ; bizi imalât programlarımızda bazı tadilâlla bulunmak ve ayni zamanda £ fiyatlarımızı da normalize etmek mecburiyetinde bırakmışlır. Mahaza herhangi birihtikâra meydan bırakmamak üzere lâzımgelen $ tedbirler alınmıştır. i Büyük toptancılara yapılan iskonto lâğvedildiği gibi İstanbulda Yemiş iskölesinde açtığımız perakende satış depomuzda aşağıda göste rilen fiyatlarla kartonlarda bir top ve kâğıtlarda bir balyaya kadar satış $ yapmakta bulunduğumuzu ilân ederiz. Perakende satış GINSI fiatları Perakende Kilo Fiyalı Kraft ambalâj kâğıdı 60 Gr, TL, Krant ambalâj kâğıdı 49 ve 50 Gr, Bir taraflı beyaz laz kAğıdı 00 Gr. Bir taraflı beyaz selüloz kâğıdı 40 ve 50 Gir. Beyaz selüloz iki taraflı renkli Sellüloz kâğıdı sarı, turuncu, penbe Renkli Sellüloz kâğıdı mavi yeşil Renkli Selüloz kâğıdı kırmızı Açık renkli bir laraflı Selüloz kâğıdı Biletlik kâğıtlar renkli Biletlik kâğıtlar beyaz İmitasyon Krafl 60 Gr. İmitasyon Kraft 80 Gr, Sünger kâğıdı penbe Sünger kâğıdı beyaz Sumen sönger kırmızı Sümen sünger yeşii Şrenz (Bakkal) kâğıdı 199 Gr. ve yukarısı Şrenz (hakkal) kâğıdı dan aşağısı Kaba beyaz mukavva(iyi mal)45 numaradan itibaren 24 kiloluk paketi Gri mukavva 50 numaradan iti» baren 24 kilouk paketi — serme serramen KIZILAYI Cemiyeti Umumi Merkezinden: Cemiyetimiz harp, kıtlık, mühaceret ve emsali &hval- de zuhur eden hastalıklarla yapılacak mücadelede ve bil. hassa seferberlik esnasında hastanelerde Kızılay esas hem. şirelerine yardımcı sıfatile çalıştırılmak Üzere İstanbulda “sayda kâin Kızılay Hastabakıci Hemşireler Mekte>i dahilinde ( Gönüllü Hastabakıcı ) yetiştirmek için 1 Birinciteşrin 1939 dan İtibaren kurs açılacaktır. Mecca. ni olan bu kursa aşağıda yazılı şartları haiz olanlar almır: 1 — Kadın Türk vatandaşı olmak, 2 20ilâ 45 yaş arasında bulunmak. 3 — En azilk mektep tahsili görmüş olmek, Kaydedilmek ve dörsler hakkında malâmat almak İs, tiyenler yukarıda adresi yazılı mektebimize müracaat et. melidirler, Şefik ruhlu ve hayır sever hemşirelerimizin bu insani ıse hevesle koşacaklarına kantiz. olmak gerekti. Bu Giskida “ton Brandı süratle Dublin o kalesine nakletmeliydi. Alman orada belki şatoğaki kadar rahat edemez, İa xat herhalde hariçle | temasta da | mulunamazdı. 130 Gr. | 595 kuruş i i i i ! i i tndeyim . Fon Brand muhatabına hayret le bakarak müral bir tavırla; öyliyecek bir şeyim kal yünü Nöbedi aldanmadığını | Ancak, fon Brandın yakaland.ğ; ! ifade eden bir tayırla o mukabele | saberi nasılsa şuyu bulmuştu. Şletti:,. İ tonun avlusu, hattâ etrali onulinç | —. Bundan emin misiniz? Kiel #mek istiyen halkla doluydu. Bu | de amiral ton Spee taratından i- saziyette onu dışarı çıkarmak ölü” | dare edilen Nac'ırichten * bureav nün kucağına Oatmak demekti. | hakkında sizin çok (o malümatınız Zeyms Nobodi geceyi (o beklemeği | tulunduğu muhakkak, Dostunuz nünasip buldu. fon Salz: da oraya mensup ol | Hücreden çıkmazdan Önce bu | duğuna göre bana bazı malâmo! | Kararını Alman casusuna söyledi 9 korkuyla pericereye bir göz ata” “ak heyecanla: — Niçin geceyi bekliyelim? de di, ben burada Kendimi emniyette yalmuyorum. Ceyms Nobodi omuz mukabele etti: — Şimdi hareket etsek daha iki adım atmadan halk (tarafından lincedileceğinizi anlamıyor - mu. sunuz? Ben bunu © İstemiyorum. Çünkü hem size hayatımızı bağış lamağı söz verdim, hem de bu mülâkatımıza devam etmek hiye silkerek vermeği faydalı hattâ lüzumlu bul muyor musunuz? Biraz evvel fon Salzmanı ancak orada bulabileceğimi söyliyen siz gil miydiniz? Onu bulmağı © “akika İstiyorum. Fakat Nahrich en burezu'ya' insan kolları”ı sal laya sallaya giremez. Bir parola vr kendini tanıtma işareti İ8*im Sonra devriyeler var, insan Saat- lerini bilmezse hiç ummadığı bir zamanda onlarla (— karşılasıverir. Hem koca Kiel tersanesinde # “â- rı dikkati celbetmeden insan plân sız olarak nasii orasını bulabilir? Kadın bi bir mâna mi mi yoksa bir muamma mıdır ? Mwuhkü sayımızlan de.an) Yakat hayaün kud.etimiz ua, hilinde olmıyan sonsuz acılıkları hiç biter mi? İşte yer iz hâdi, se Bundan birkaç sene evveldi. Bir tesadüf beni genç ve çok gü, zel bir kadınla tanıştrui. karşısında ondan kaçmak ve, zaklaşmak İlk işim ve olmalıydı, değil mi? heyhat! Ben ondan ne kadar ka. çarsam kaçayım sevgisiyle geniş. —i uğ olmuştu İ leyen muhayyelemden daha uza, ondarı | ğa gidemiyordum. Evet, kaçmak istiyor, sevgimi ona du . yurmamak için mücadele ediyor, Iakat diğer taraftan elimde olma. yan bir kuvvet beni ona doğru sürüklüyordu. 'Tesadüflerimizde sözlerim biribirine karışıyor, rengimin sa, rardığını hissediyordum. Ne ©. iur, insanlar dalma ifadelerine hâkim ve sahip kalsalar. yene vöyle bir gündü.. Görüşüyorduk., Hisler konuşmaktan daha zen. İşte bugün gözle, ti, biribirimize öylece baktık. Tâ derinliklerine (kadar dalan bu hazarlar bize bir çok İ şeyler anlattı. Başka bir gün de bana betbaht. Uığından bahsetti, Çok “içli, çok hisli ve masum bir hali vardı. Ba, | sân isyankârlıkları da eksik ol, mazdı., Bazan da alâkasızdı. Bir muâmma olduğu görülüyordu. Fakat ne olursa olsun biribirimizi sevdiğimizi, hem çok sevdiğimi, zi anlamıştık Gene bir gündü, konuşuyor . duk. Gayri ihtiyari ağzımdan şu ökülüverdi: - Buluşsak, dedim. — Olur, dedi, fakat nerede? Bunu tesbit ettik, ayrılırken iki, miz de bir çocuk gibi seviniyor. duk. Fakat içimden bir ses, doğru yapmadığımı söylüyor ve vic. danımda bir azap duyuyordum... Yalnız bu sevgimin tahammüle yeri olmadığını da anlıyorduln. zap duyuyordum. Kendi kendimizi aldattığımız kadar kimse bizi aldatamaz,der. ler. İşte buda böyle olmuştu. Şimdi buluşacağımız o günü sa. bırsızlıkla bekliyor ve her şeyim o hayalin akıntısı izinde boğulup gidiyordu. Şirin İstanbulun, bu yaz gün. lerinde en güzelsyerlerinden biri şüphesiz ki plâjlarıdır. Biz de şimdi bunların birinde yüzüyor. denizde her türlü oyun ve eğlen, celerle vakit geçiriyor, bazan en. Mz doğru açıl.yorduk. mühafılakın merede bulunduğu" nu, nöbetçilerin nerelere dikildiği» ni de tabii bilirsiniz. Bu vaziyette artık bana söyliye- cek şey kalmadığını nasıl ileri sürebilirsiniz? Bilâkis sizden öğ reneceğim o kadar çok şey var ki Bunları söylemezseniz ölümden kurtarılmanız vaadimi Vimbörn un yanına ellerim boş olarak gi- dip de mi tasdik ettirmek talebin de bulunmamı istiyorsunuz? Ka” bul ederler mi? e ne sazandığı mız sormazlar nuz ki gene Sizin menla: zandan, Fon Bi xendisile al Sakat o talep “a amağa ba aymca itidalini kaybetm; hid- detlenmiş, korkmuş ve bitkin bir « “, Nohodinin şöhreti a, ne kadar mahir olduğunu Sili- *ordu, Fakat onun telerrüat üze“ s işliyeceğini o talr min etmemişti. Taleplerine ne kadar da ileri aro'a, devriye saatle» ri, tersanenin plânı, muhafızların *ni. ne Fakat Ona buğün deniz tuvaleti öyle yakışmıştı ki. ellik ve masu, miyetin sembulü olân vücudu ve bütün balleri insanı düşünmeğe sevkedecek kadar cazip ve kuv - vetliydi. Bu tapkr eski Yunan Belki de bir Venüstü, O günün nasl gektiği, çöbuk akşam olduğunu fark edemedim. Buluşmalarımız Gü | tevali ediyordu, Fakat her defa, sında benim taşkınlıklarıma set çekerek: — Böyle kardeş gibi kalalım, diyordu. Bu marazi hal ne kadar devem etti, bilmiyorum. Fakat vöyle tâ, riki dünyal bi, parmaklarımı. zm ucu bile biribirine dokunma, İdant. Bu ıztıraplı sevgiye tahammül etmek ne müşkül, ne acıydı. Bir gün asabileşmiştim. Belki istemi. yerek onu kırdım. Darıldık. Mü. teaddit defalar beni çağırdı. Git, tedim. Birkaç şün daha geçti .. Nihayet şu mektubunu aldım: “Cahit, Elindeki mavi minelerden örül.. müş çelengi vermekte hâlâ inat ediyor musun? Onu versen de almayacağım artık. Hem ne çı. kar verrisen? Hiç.. ne çıkar ver. mezsen, gene hiç!.. O halde üşe, niyor musun, getirip takmaya?" Aciyor musun dağnık saçlarıma birakmıya? Üzülme. dağınık olsa da ne çıkar, günün tasasından ü. mitlerim de taranmamış ki.. Yorgun gözlerime yakıştırmı. yorsan bekle uyuyayım. Uyurken olsun belki bırakırsın. Gördü- ğüm bep sensin. Görmediğim rüyalarım da gene sen olacaksın. bu muhakkak ve ben uyumazken hep seni görmek için uyumak is. tiyorum. Korkuyorum bir gün gözlerim hayata hiç açılmıyacak diye.. Acaba seni o zaman da ©. bedi uykum kadar sonsuz göre, bilecekmiyim. Değilse yazık de. ğil mi, alıştığım rüyalarıma? .. Seni belki içimde yaşadığım an kadar yaşatacağım. Belki adın . dan dudaklarımda sadece bir hiç kalacak. Bunu bana sorma bugün bilmiyorum.. Dün yarm da ya, şarım, deme. Cahit, bir gün gele. cek ben de dün olacağım yarın da!.. Beni ararsan dünkü bir ha, yarının da dün olmamak için ka, çıyor ve her şeyi sen olan, sen. siz kendime alışmağa gidiyorum. Allaharsmarladık Cahit, ömrü. müzün sonuna kadar...,, (Sonu parın) ve mübelçilerin bulundukları yer Nobodi gibi bir adayın bun ları in istediği zaman gire Deki kılıcı durmuyor muydu? ona yalan veya gayrikâfi lümst vermek mümkün olsay- ona mülâyim geldi. Fa nünce ovüzgeçt, Ceyms Nobodi, evvelâ elindeki malüma- tm sıhhatini tahkik etmeden, Ki” el tersanesine girmek tedbirsizli- Şini gösterecek adam değildi. Ya- diğini anlayınca hiddetle- görmiye” yi göze almaktan söylemek mürec- Sapsarı, fakat sakin o ve karar vermiş olarak: — Peki, dedi, size cevap ver meğe hazırım. Ceyms Nobodi omun gözlerinin içine bakarak mukabele etti: (Devamı ear)

Bu sayıdan diğer sayfalar: