Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a KK ARAT v 8. nBl” ' Zens * kolkola gezinen Hataylı | dlıb ı:m'lan'ılıd_u-lar Bu, Lübnan ' H!rh “Yetleri de konuşmalarıdır. B1 AĞUSTOS — 1020 Ça A —— A CT HABER — Akşum Postası Hatay notları atay kızları... Lüj kızla bnan dılberlerıle aym güneş. altında yıkanmalarından olacak, I—f:.;.:; Zlarının hemen , - 0e sekseni harikulâde mütenasip endamlıdır. Ha- taylı kız konuşurken, kendinizi, oluk oluk akan bir u'lhedersmız.. Pınarın başında Yazan: Hulüsi Güna $ Antakya köylerinde Etli kızları milli kıyafetlerile,.. si nehri kıyısinıda M Ve serin bir gezinti yeri Ay Asım Gündüz caddesi... ıW"“*üıtıi orası hıncahınç do - h..,_ımruııen peçeli (1) genç * çınar ağaçlarının hışırda ı*lı:wan altında kolkola idolaş -| Börülür. Bu akşam gezinti- b“"'a hiç de münasebeti ol - wilde, zaman zaman, Kuş eski âlemleri hatırlattı. tı,h hayal gibi dolaşan Ha - İs, ys ların peçeli yüzleri, ben- Tüyanım hortlamasına se - Tei Sldu, Fakat şunu da kaydet - ki Hataylı kızda, yirimi Yükş “Vvelki İstanbullu — kızların '*qahh larından eser bile yok. lel'îq Gündüz caddesinin gölgelik- #ların yürüyüşlerinde bile Rl-lnlerımn ağırbaşlığını bul Ş Pümkün, Etrafın duyabile - t_a'zdi kahkaha ile gülmek k% Sesle konuşmak onlara ©o “'ıı e kil.. 'iy,_.u yh kızların en bariz husu- Becme inden birini kaytdetmeden blliı.l "îüafsızlık olacak. Diye - hîn * Hatay kızlarının mü - ni%ı " kısmı harikülâde müte Vııh "lle aynı h_r güneş - altında slarından mr ileri gelmiş -| 'lu.uı'mem Onların diğer bir Üin, iım bir Hatayiı kızın dudak Mllqışm dökülen kelimeler, kö - ha '30* İŞ şiir gibi insanın ruhu- tenq ö akıyor. Onu dinlerken *ya Si ya bir şelâlenin altında rühı oluk akan bir pınarın thitinde zannedersiniz. ba * * îeî Mikg ğlem, arada bir yüzümdeki 'Ztıu !akau da: “Bu, pek ince, :;tz— a ONra ilâlem neler söyle - Üne h'ış“l kullan!,, diyerek İtıımr SA Dür peçe tutuşturur. :*n nü Simız, onu taktığım za- “hş"ı MüÜ göremem; kör olür AY) ava!latunı Yere indirerek sesini RELA Ben n tâ, bir gün sokak orta . sırida ayagım takıldı da yere öy- le bir 'yuvarlan'dım ki,. Genç kızlar arasında gülüşen - ler oldu. O da mahcup mahcup gülümsedi. — Peki, dedim. Anayurttakı kardeşleriniz gibi başaçık dolaş - nağı veya şapka giymeği istemez misiniz? Artık hürsünüz; peçeyi yıllarca bir yas bayrağı gibi yüzü. nüzide tadınız. Bu hür hava için- de onunla gezmek eski günleri ha- tırlatmaz mı? Oturduğu koltukta daha fazla büzüldü; “ne cevap vereyim,,, der gibi arkadaşlarına baktı, Gözleri - ni bir müddet onların üzerinde gezdirdikten sonra bana çevirdi: — İstemez olur muyuz!.. Bizim isteğimize kalsa daha bugünden şapka giyeriz. Başrmna attığı peçesinin ucu ile oynryarak : — Fakat, diye kısık bir sesle devam etti; annelerimizin, baba . larımızın sözlerinden dışarı çıka- mayız biz, Onlar ne derlerse o o- lur. Ah, bir “gey,, deyiverseler... İçerdeki kızlara döndüm; — Doğru mu, anne ve -babaları- (Devamı 10 uncuda) uruHu Y KY e A T ei Te Müzke £ tala. insan ıçın İuzumlu mudur değil midir ? Guruntu iİnsana neş'e verirmiş! Fakat... bir çok doktor bunun tamamile aksini iddiada; onlar mekteplerin, hastanelerin etrafında bir “sükün mıntakası,, ku- rulmasını istiyorlar; lunmasını sağlık için şart koş 1yorlar her apar:....anda ses almazbir oda bu- İsmi hatırımda yok. Bundan bir hayli zaman evvel bir Fransız muharriri İstanbula gelmiş; men. sup olduğu gazeteye - yanılmıyor sam Pöti Pariziyen olacak - İs. tanbula dair ihtisaslarını yazmış. ti Bu makalelerden bir cümle şimdi âdeta kulaklarımda çınlı- yor: “İstanbul Avrupanın en sakin şehridir. Burada grupla beraber hayat söner. Her taraf derin bir sessizliğe bürünür. Sokaklar hava gazlerinin titrek ışığı altında bir hayal gibi dolaşan birkaç insan, sükütu uyandırmaktan korkar gi- bi sessiz yürürler.,, Üzerinden büyük hâdiselerle dolu uzun yılların geçtiği bu es. ki yazıyı, bu sıcak ve bunaltıcı yaz gecesinde niçin hatırladım a- caba?. Bunu şüphesiz günün yorgun- luklarını dinlenldirmek için uyu- mak mecburiyetinde olduğum ge. | cenin bu ileri saatinde evimin bur- nu dibinde yer alan açık hava| sinemasında hbhir — haftadanberi mütemadiyen dinlemek azabına katlanldığım İspanyolca bir filmin madeni gürültüleri hatırlatıyor. Uyumâk imkânsız.. Dinlemek imkânsız, hattâ okuyup yazmak imkânsız.. Biraz sonra bu gürültü biter bitmez komşunun cırlak ses- li radyosu başlayacak. Gece yarr Si 'lıîlmem hangi radyo istasyonu. nün susmak bilmiyen sesi kulak- larımda çın çın ötecek. Vaktiyle dünyanın en sessiz Şehri olan İs- tanbul, en gürültülü dünya şeh- ri rekorunu yakmıda alacak. Bu. na şüphem yok. Bu, sabah satrcrlarının sesin- den başlayarak rayo, gramofon, motör, sinema — gürültüsü ertesi sabaha kadar süren hir mütemadi daire içinde dönüyor, Bunüunla na* sil çarpışmalı?. Gürültünün ne olduğunu ve insan vücuduna na- sıl tesirler yaptığını anlayarak ve anlatarak.. Bakınız, Tıp kamusu, hakkında ne diyor:. gürültü Gürültü, vücüdun sinir müvaze. nesini bozam ve mütemadiyen vü- cudumuza vuran görünmez oklar- dır. Bü oklardan sakınmak müm- kün değil, Çünkü bunlar bizi sa. ran hava tabakası içerisinide yü- zerler. Gürültü medeniyetle beraber tekâmül etmiştir. Medeniyetin çoz cuğudur. Fakat Ârsız ve terbiye- siz bir çocuk. Ne saygı biliyor, ne de mukaddesata hürmet.. Kulak, insan vücudunun en az dinlenebilen parçası Gece — gö- zümüzü kapayınca ışığın yorgun" luğundan kurtuluyoruz. — Fakat ya kulaklarırmız.. Zavallı kulakla. rımız.. Üyürken bile biçarenin is- tirahat hakkı yok.. Eski bir efsanedir; hiç bir şey- den memnun olmryan Âdemoğlu bir gün Tanrıya yalvarmış: — Yarabbi neolürdu, İdemiş, kulaklarımızın dışında bir kapak yarataydım da geceleri kapatabil. seydik.. Tanrı cevap vermiş: — O vakit uyurken komşunun evinde yangın olduğunu nasıl anla yacaktın? . İlme göre gürültünün menşei bir takım hava dalgacıklarıdır. Bu dalgacıklar kulak zarımıza çarpa- rak biz de gürültü hissini husule getirirler. Gürültünün zararlı bir şey oldu- ğu çok zamandanberi malümdüf, Fazla gürültü içersinde — çalışanla- rm evvelâ işitme hisleri azalır. Ba- MüLsi FİLM ARYTIİST YAZAN- VE _çızsı»ı (*)AITD%NEY e YAMAYAMALARI GÖR! DUN MUZ, NE NE Fı5 ?;A BPAaLAaço' NUN ANLATTIK. LARI GeRu * KUTMUŞDU HAYIR, Ç SEN VAM- YAMILARı GÖRDÜ - GĞÜNE E- — A I)LAR. - PISı K NMISIN 6 RECEKDİ- BENİM SAĞ kKalı SIMDA BUNU İSEpri EDiYOR DEMEK- 1 DİR... HAKIKAT OL- SAYDI ŞıMÖDi YE RıMYE YELLER ESER Di # AN LAŞILDIMI? '.Hîmwcı iş Bm'uı-ıh İNE ? YU. LER VâR.. r VE-?ıı—ıı:ıî’ufr — Mıx. iLE ROBENSON YAMYAMLARI UNUTMUŞ ——lzmnnîE KENDİLERİNİ YVERMİŞLERDİ. LAMıSan. j - LARA İ'Bu ARADA ORMANDAN YABANI KEÇİLER vaKAa | | ÖNLÜRİ SAĞIYOR PALAÇO DA BÜN. GOBANLIK EDİYORDU BilmEZ uvı(ubu'îl #EN ONLAR | BANI BAKŞANÜ, Si Bunu BEKCİMDE VAR 5BAAT EDEYİM HEM UVUVOR HEM -WE COBANlı ) BEKCiM YVARSÖU Biz DİYORUM ADADA uç İNANMIYORSUN ) KıŞıYIZ BE FAak aT Beuıq)ı—mşıı_ BEKÇı kırcılar, demırcıler fazla gürültl veren fabrikalarda çalışanlar Kıza bir zamanda sağırlaşıyorlar. Hör şeye alışan adam oğlu gürültüye alışamıyor, Fakat gürültünün zararı bu ka « darla da kalmıyor.. Sinir cümlesi üzerinde bozukluklar vücude geti « riyor. İlk doktorlar bunu gürültü « nün uykuya mani olmasma atfettle ler. Ve sinir bozukluğunun sebebi- ni gürültünün verdiği uykusuzluk « ta aradılar. Külak gürültüye bir dereceye kam dar alışabiliyor. Fakat gürültü dal ma çalışan adamm randmanını azâl tır. Bilhassa ka.fjısüe çalışan insanlar gürültünün en büyük düşmanıdır « lar,. Herbert Spenser çalışırfen kulaklarma pamuk tıkadı. Şopen « haver “dünyada gürültü olmasay « dı, insanlar kâmil birer mahlük © « lurlardı;, demiştir, Ş Trp kamusunun söylediğine lı - kılırsa gürültü yüzünden çıldrran « lar da nadir değildir. Fransada Hanri Rusel hastaresinde bütün #âm lonlar gürültü kesen ve azaltan ma kinelerle techiz edilmiştir. Buraya herhangi bir ses makinelerin pa « muklu süzgeçlerinden süzüle süzn_i tatlılaşarak, musikileşerek gelirmiş, Burada sakin sakin oturan deliler Parisin gürültülü bir yerine götürü lünce yeniden azarlar, etrafa sal « dırmağa başlarlarmış. O halde gürültüyü önleyecek tg'ıl birler almak lâzım.. Fakat icapları gürültüyü arttırdığından bu işin &- lelâde çarelerle önüne geçmek im « kânsızdır. Çünkü almacak tedbirler, meselâ gece muayyen bir Ssaatten sonra radyo çalmmaması, otomobilk lerin gece korna çalmamaları, satı- orların müuayyen bir vakitten evvel bağırmamaları ancak gürültünün t fak bir kısmını ortadan kaldırabilir. Bu kadarı ihtimal ki gece rahatça bir uyku temin edebilir. Fakat Fran sız doktorlarımım gürültü ile mü « cadeleden anladıkları mana daha büyük. Onlar, mekteplerin, hastanelerin kiliselerin etrafmda birer “s mıntakası,, kurulmasını istiyorlar, Hattâ her apartmanda “ses almaz,, bir odanın vücudunu sağlık için şart koşuyorlar. Geceleyin bu odalara girecek ve hiç bir ses işitmeden mi- gıl mışi! uyuyacakmışız, Fakat bunu aksini iddia edenler de var: Meşhur doktör Tesdor Les- sing gürültünün insan için lâzım bir gey olduğunu iddia ediyor. Bu zate göre, gürültü insan fikrini hüzün ve kederli düşüncelerden tecrit e - doer ve neşö verirmiş,, Fakat dok « torun bizzat oturduğu evi görme - den bu fikrinin doğruluğuna ina - namıyacağım, Sayım doktor - gece gündüz gürültüsü eksik olmıyan bir yerde oturuyorlarsa © vakıt di- yeceğim yok. Simdiye kadar gürültünün bir tek faydasını gördüm. Mevzüusuz kaldı- Erm bir günde bana bir yazı mev- zuu temin etti! RLk D 4 D ga CT üi d