HABER — Akşam Postası 15 TEMMUZ — 1935 On dakika kadar yattıkları yerde kıptrdama- yan Türk pilotları bombaların «arkası kesildiğini görünce ayağa kalktılar. Üstlerini, başlarmı sü pürdüler, tozlarını silktiler. Sonra yanyana dur - dular, gökte, projöktörlerin aydmnlattığı sahada biribirlerile savaşmağa başlayan avcı tayyareleri- nin harekâlını takibe başladılar. Bombardıman tayyareleri iki avcı tayyaresinin himayesinde Mal. ta yoluna doğrulmuştu. Geri kalan 4 İngiliz avcı tayynresi, başçavuş “Roynbab'ın idaresindeki Alman avcı filosile çarpı» gıyor, meydanm üzerinde akrobatik numaralarla biribirlerini avlamağa çalışan sekiz tayyarenin mo- tör gürültüsü fasılalı makineütüfek takırtıları ka- demeli tek hatta hücum ediyorlar, kendilerinden daha âz becörikli Alman tayyarecilerini teker te, ker kıstırmağa, 4 namludan birden tevcih edilen ateşlerle parçalamağa uğraşıyorlardı, 15 inel dakikada Alman tayyarelerinden biri iki dakika fasıla İle İkincisi oldukları yerde birer “defa sarsıldılar, sonra, arkalarından şeridimsi be- yaz bir duman salsvere salıvere meydana doğru alçalmağı başladılar. İngiliz tayyareleri dilşen Alman tayyarelerini kovalıyor, gökte bir atmaca - serçe kavgasını an - diran muharebe şiddetle devam ediyordu. İki arkadaşmın düştüğünü gören'Alman tay - yareleri içeriye doğru kaçıştılar, karanlıklara ka - rıştılar, : Avcı Moalrmın karşılaştığı dakikadanberi a - teşl kesmiş bulunan Türk tayyare dafli toplar: ye, iden faaliyete geçti, Görülmemiş bir cüret hamlesile meydan üze - rinde 6 metreye kadar avlarını kovalayan İngiliz #ayyarelerine şiddetli bir ateş açıldı. Düşen tayyarelerden biri meydanm dışmda, rüzgâr tulumu direğinin civarındaki çalılıklara in- #. Diğeri meydanın orta yerine bütün ağırliğile Kondu, ve., ihiş taknnlarını parçalağı. ” “Dilşman tayyareleM, müstahkem mevklin top- ları ve hava meydanmın ağır makineli tüfekleri karşısında tekrar yükseldiler, yaptıkları işi kâfi görmüş gibi geldikleri istikamette çekildiler, ka- ranlıklara karıştılar, kayboldular. Hava hücumunun nihayetlenmesi, tayyare ta. bur karargihmdaki heyecanı basliramadı. Meydan projektörlerle gündüz gibi aydmnla- tilt. Sedyelerle mücehhez sıhhiye müfrezeleri, yer böülğü efradiyle birlikte meydan ortasma dü- gen ve meydan dışmda çalılıkların arasma inen tayyarelerin yardımma koştular, Mecdi ile Fazıl, hangar kapısını önünde tay- yarelerin uzaklaşmasını seyrettiler, İngiliz uçak - Tarı karanlıkları karıştıktan sonra kalabalıkla ka. rişan meydana doğru yürüdüler. Yer bölüğü neferleri düşen tayyarenin başma Üşüşmüşler, enkaz arasından pilotu çıkarmağsı uğ- raşıyorlardı. Pilot sağ ve sağlımdı, bir yerine bir şöy olmamıştı, Fakat tayyare büyük bir tamir geçirmedikçe kullanılacak halde değildi. Korkusundan tirtir titriyen pilotu hasta olo- mobili tabur revirine götürdü. Tayyare enkazt ça- Nihad atıldı: — Demek bu adamın ziyareti sizi bu- kadar çok kederlendirdi. — Tabii değil miy ya.. Senelerce âyrı yaşadıktan sonra buluşan iki arkâdaşın yapacakları ilk iş mazinin hararetli gün“ İerini anmaktır. — Güzel mükâleme mevzuu doğrusu.. Bu adam herhalde çok neşeli birisi olmu- yacak, — Bu karşılaşmadan ben çok memnu- num.. Maziyi hatırlamak o kadar tatlı ki, — Doğrusu kalbiniz anlaşılmaz bir muamma,. Birisi geliyor. Sizi günlerce ağlatacak şeylerden -bahsediyor. Sonra bu karşılaşmadan çok memnun olduğu: nuzu söylüyorsunuz. Nihat bu cümleyi söylerken sesinde kıskanç bir eda vardı. Fakat o bunun farkında değildi. Behire Nihadı protesto etti: —Nevdet Bey buraya beni kederlen - dirmek arzusile gelmedi. O sadece eski çocukluk arkadaşını görmek, onunla ko- nuşmak istiyordu. Bu da çok tabif bir - şeydir. Necdet Bey altı senedir İstanbul- da yok.. İki senedenberi Erzurumda. Bu kadar uzun bir hasretten sonra beni a- ramak Necdet Beyin biraz da vazilesiydi. — Başkalarını keerlendirmek' hiçbir vakıt vazile olmaz. — Niçin hislerimi anlamamakta ssrar ediyorsunuz, Nihat Bey. Necdet Bey ile tâ çocukluk günlerimizde tanıştık, bera « ber oynadık, biribirimize masallar söy - ledik., Başbaşa roman okuduk, O zaman lar Necdet, benim için tam manasile bir ağabeydi. Geçen gün onu karşımda tek - rar görünce yıllarca ağabeyini kaybettik. ten sonra ona kavuşan bir çocuk gibi se- yindim. Onu gördükçe mazi birdenbire gözlerimin önünde canlandı.. Zaten geç - mişi unuttuğum bir an bile yoktur. Fa - kat zaman geçtikçe hayaller biraz tozla - nıyor, silikleşiyor. Necdet Beyi görünce bu kıymetli hatıralar tekrar eskisi kadar canlı göründü. Ne demek istediğimi an - Myorsunuz değil mi Nihat Bey? Nihat canı sıkıldığını gizlemerler sert- çe cevap verdi: — Hayır, anlamıyorum, sizi bu bale Yazan: RAHMİ YAGIZ Gökte atmaca - serçe kavgasını andıran muharebe devam ediyor buk meydandan kaldırıldı. Türk tayyarecileri bu feci bakışla seyrettiler, Mecâinin içinde bu düşüşü aciz sayan, aezin intikamını almak için şahlanan bir his uyanmıştı. Yeğit Türk yüzhaşısı hırsla Utriyen dudakla” rını kıpındattı, Fazl kolundan çekti: — Haydi Fazil! dedi, gidelim, Kendi odamız. da sinirlerimiz daha, rahat edecek. — Dur, şu tayyarelerin halini görelim, — Nesini göreceksin, İşte, İngiliz tayyareleri- nin önünde sukut eden dostlarımız. Ellerindeki yeni tüfeklerle de bir iş göremediler. Birak facia sey. relmekten, yaratması daha iyidir. Fazıl sesini çıkarmadı, beraber yürüdüler, 6- ğik başları önlerinde, adımları dolaşarak pavyona geldiler, Kapıdan girerlerken imdad otomobili meydan dışma düşen tayyarenin rakibini getiri yordu. Mecdi sıçradı, şoföre işaret etti, Arabayı durdurdu. Sordu: — Düşen kimmiş oğlum? — Kapiten Kri#tof yüzbeşım. — Yarası ağır mu? — Başından ve belinden! — Peki... Otomohil hareket etti, ikinci yarali proru da aaitaneye götürdü. İki Türk kartalı odalarında şiddetli bir bahse giriş. mişlerdi. Mecdi, Fazılm ısrarlarına rağmen deh- şetli bir Karar vermiş bulunuyor, bu kararınm tat- bikında da rar ediyordu. Genç pilotun verdiği ka- rar şuydu: vakayı acıklı bir Buradan havalanncak, Msltaya kadar bir w- | çuş yapacak, tek başma, İngiliz filosunun taburu. İ na yaptığı baakmm cevabmı verecek, düsman ka- rargühin bombalıyacaktı. Fazıhn alıkoyma için ileri sürdüğü sebeblere omuz silken delikanlı, yüksek sesle haykırır gibi aplatıyorde: — Müihimlerimiz Vw KüğüMu, -Hüidum rietice sinde düşürülen tayyarelerimizin, bomba yağmu- runa tutulan istihkâmlarımızın aczini sineye çek- | mek zaruretinde olabilirler, Fakat bu hal beni ta. savvurumdan alıkoyamaz, Fazıl, gideceğim! Evvelâ izin istiyeceğim. Vermiyeceklerini de pek &lâ bili- yorum, Fakat formalite tamam olsun yeter! — Sonra ne yapacaksın? — Ne mi yapacağım? Mecdi, kendisini büsbütün yüksekleştiren 20- birli bir gülüşle devam etti; — Sabah uçuşunda, rotamı Malta istikametine çevireceğim, gözden kaybolacağım! Fazil arkadaşının sözünü kesti: — Bu yapacağım ciret değil, adetâ delilik! Tek tayyare Mata göklerine varsa bile ne iş gö- rebilir? Av tayyaresile yola çıkacaksın! Ne kadar bomba alabilirsin? Alacağın bombaları nasıl ve hangi hedeflere kullanabilirsin ? İngiliz hava filo- larnm karşılaması karşmında no yapacak, nasıl kendini kurtaracakam? (Devamı var) MASAL ÇOCUKLARI EVA © EEEEN Age HH ROMANI: Nakleden : mi? pacak! Biran evvel lamak istedi: « İtim. İçlerinde beş İngiliz Mem var- koymağı Necdet Beyin ziyareti kâfi geli. yor demek., Bu vaziyet karşısında mazi. yi halırlatacık adamlarla konuşmamanız daha doğru olur. Hem bu Necdet Bey ne diye Erzurumu bırakıp buraya gelmiş... Yoksa o karlı iklim hoşuna gitmemiş — Bilâkis, Erzurumdan çok memnun görünüyor. Bana Erzuruma dair birçok tatlı hatıralar anlattı. Necdet Bey asker! doktordur. İzinli gelmiş, izni biter bitmez — Oh ne kadar iyi! İstanbulda ne ya- bir daha da sik sık izin almasın! Nibadın iğbiranmı istihza ile örtmeğe çalıştığı bu sözler karşısında Behire şa - şırdı, Niha'ta baktı ve alayı alayla karşı- — Aziz nişanlım, bugün hiç de nazik değilsiniz. Her halde bir şeye canımız si - —4 — İşi nasıl meydana çıkardınız? şküm ettiği sabıkallar... Bu bakım-|tiyorsunuz değil mi? Evet, merker — Buraya yerleştiğimizdenberi|dan tahkikat yaparak muhbiri bul bilâistisma bütün şehir ahalisi bele-|dum. diye dairesince verilmiş ve merkez) Bu adam, Sen Korentende yerleş kumandanlığından tasdikli bir hü -İmiş bir İsveçlidir. Burada aske viyet varakası taşımağa mecdurdur.| ailelerini, cephedeki akrabalarında! Bundan, üstünkörü bir tahriri nü ,mektup temin emek bahanesile do- fas şeklinde de İstifade etmiş olduk.|'andırmak suçundan mahküm ol. Fakat iş o kandr aceleye geldı kı,| nuş, zeki serserinin biri... belediye dairesi, birçok kimseleri | Maksadımın sadece hâkimden in- unutulduğunu biliyor, Diğer taraf -| ikam almak değil, aynı zamanda tan birçok askerlerin sahte hüviyet | teşkilâtımıza girmek olduğunu tah varakası tedarik ettiğinden emin -'in ediyordum. o Aldanmamışım dim. İ Kolaylıkla itiraf etti, Bu vaziyette “şehirdeki sivil hal; Kampars atıldı: xın iaşesini bitaraf devletler ai Suali ona bu şekilde mi sor | xdeceklerdir. Bu maksatla ahalinir; |dunuz? (hakiki mikdarını bilmek lâzımdı...i Haym sinirlendi" Şeklinde bir şayia çıkardım. Sahte) — Siz olsanız öyle yapmaz mr üviyet varakası taşıyan birçok as-| İmız? > İ&erlerin bu fırsattan istifade ile si vilmiş gidi müracaat edecsklerire|'e düşünüyorum: Eğer bu serseriye kanidim. "bu mektubu, hapishaneden kur - Belediye dairesinden, bütün şehi: | tulmak, para kazanmak ve hizmeti ahalisinin tam ve kati bir listesini! vize girmek için mi yazdın? de vermesini istedim, Bu listede yer | mişseniz memnuniyetle: “Evet, de birçok erkek isimleri gördüm. Evve!| mesinden başka bir cevap beklene - ki gün bu isimleri taşıyanların hü.) 9ilir mi? viyet varakalarını tetkik ettim. Bü-! Haym alay etti; yük bir sukutu hayal beni bekli Siz meğer ne kadar ince dü yormuş meğer! Vesikalar, mühürle-| sünüyormüşsunuz! Fekat müsaade Ti, imzaları, muntazamdı, yahut öy-|aderseniz ben Kolorele izahat vere - le sanılıyordu. Ya biz ilk defasında | Yİm. kartları yollayıp dururken isimleril Kampars kızdı ve mahcubiyet: kaydetmeği unutmuştuk, veya sah-)sustu. te vesikaları sonradan merkez ku -f — Raporumun bu kısmında rüt . mandanlığında hazıİsmağa muval-|bem itibarile riyaete mscbur oldu . ifak olmusla. lı. fum azami objektiviteden ayrılarak — E, sonra ne yaptınız? şahsi mülalâamı bildirmeğe cüret — Bunu anlayınca başka bir ça -İettim Kolonel. Bu şehrin hayatma reye baş vurdum. İsimleri yeni or .|1914 ağustosundanberi karışmış taya çıkarılan bu adamlar arasın .|hisbir ahlâk endişesi duymadan, daki bütün dilsiz sağırları tevkif et-| hizmetimize geçmeğe can atan bir a için bi - 26 ilşa etmek üzere:bir'masal uy - durmaktan» başka işa edecek bir — Hepsi İngiliz mi? Neden? şey bulamaması manidar değil mi? Haym alay eder gibi: Ben bundan Ser Korentene casuslu- — Biraz düşünürseniz anlarsınız. |fun hiç olmadığı veya pek az bu - dedi. Fransızca bilmeyen sözde) UNdUĞU manasını çıkarıyorum. Fransızlar için dilsiz ve sağır görün.) “ Bravo! mekten başka çare var mıdır? Merkez kumandanı sevinçle de - Kompars: vam etti: — Hakkınız var, dedi, Çok iyi muhakeme ediyorsü - NİZ. »wz. Bizzat benim yazacağım ra . Kolonelin sevincinden ağzı kulak. | porun esas noktası da bu olacak. larına varıyordu. Dedi ki: Mıntakamızda casus yok, — Şu mahut casusluk cemiyetine) Ştroberg tereddütle lâfa karıştı: gelince, böyle bir şayianın manasız.) — Bu biraz mübalâgalı bir iddia liğımı gayrikabili münakaşa bir su, |olmaz mı? rette isbat ettiniz. Kolonel kızdı: Haym mütevazısna mukabele et-| — Susunuz Ştroberg, Siz bu işler- tü den anlamazsınız. Şehir casuslardan — Bu basit bir işti. İtsam edilen |temizlendi; böyle yazacağım. şahsın hüviyeti araştırma sahatını| — Fakat. tahdit ediyordu. Hâkim Düponu| — Susunuz Ştroberğ... Şu çalmani kim ihbar edebilirdi? Orun mah -İ|'otoğraflar meselesini söylemek İs. — Belki de evet. Fakat ben şör - dı, Kanpars şaşırdı: Affedersi belki MUZAFFER ESEN 2 lendirecek hiçbir şey yoktu. Nihad acı acı güldü: — Buraya çirerken çok neşeliydim. Fa- kat sizi ağlar gördükçe canım sıkıldı. Er- zurumdan gelen çocukluk arkadaşı ise büsbütün canımı sıktı. Behire heyecanla itiraz etti: — Çocukluk arkadaşımın gelişinde ca « nınızı sıkacak bir sebep göremiyorum Eğer size açıkça anlattığım her hissi böy- le tereddüt ve can sıkıntısı ile karşılarsa- nız bir dulın size hiçbir sırrımı söylemem, ve cavep vermedi. Fakat oturduğu iskem- leden kalktı ve odayı arşınlamağa başla- dı ve gârm Bu işinin başma dönsün, Çeviren: Fethi KARDEŞ kumandanlığında bir casus vardı, doğru... Fakat o öldü. — Öldü mü? — Ya... Haymın şaheseri işte bu. Mücrimin Stfel olduğunu isbat et- meğe muvafiak oldu. Şimdi size i » zah sdecek, Haym söze başladı: — Bu işin şerefi, itiraf etmeliyim ki, Şmite düşüyor. 9 mayıs gününe ait olan bu fotoğrafların on mayıs zünü burada kopye edilmiş olmasi 'âzımgeldiğini ona söylemiştim. O yün bütün zabıta kadromuzu oda- nıza çağırdığınız hatırladı Kolo - vel... Bu gelenler arasında eğer bir Yipbeli varsa bu Stifelden başks"ı olabilir miydi? Bumunla beraber hepimizin gözü #nünde ve duvardaki resimlerin fo. toğraflarını almak bize imkânsız yörünüyordu. Şmit tercümanın €ş - yasını bir defa daha ve bu sefer bü- yük bir dikkatle muayene etti ve ri- *ayet buldu: Fevkalâde minimini bir fotoğraf makinesi, bir zabit kemerinin to - kasına yerleştirilmiş, objektifi toka daki “Gett mit uns, kelimelerinin harfleri arasına gizlenmişti. Bu ke- meri kullanmasını Stifele yasak et- tiğimi hatırlıyordum. Bu yasağa riayet etmesi hususunda daha dik - katli olmadığıma şimdi çok müte- if Bu fotoğraf makinesi, posta pulu büyüklüğünde, fakat büyültülmesi kabil resimler çekebiliyordu. Stifelin miüerimliğini isbat eden bu delil ba- Ba.kAfi göründü. Fakat ümide düş- meksizin başkadelilleri de tercüma - nın notlarında arıyorum. Stifel atdığı rüşvetleri ve onların menbalarını kaydediyordu. Casus - tuktan kazançlarını ve bunları neler mukabilinde elde ettiğini yazmama- sı için de sebep yoktu. Maalesef hu- susi bir şifreye benzeyen yazısının şifre anahtarını keşletmeğe muval, fak olamadım. Bu kâğıtlar üzerinde uykusuz geceler geçirdim, netice si- lar, 'Niderstol, Hayma karşı yeni baş- layan bir şelkat'e: — Aman, dedi. Sıhhatinizi koru. yunuz. Çok yorgun görünüyorsu - muz, Ştraberz sordu: — Stifelin katli meselesine gelin. ce; ona dair bir malümat yek gali. ba? — Yek. Kompars Iâfa karıştı. — Peki ama bu nokta tahkikat ufukları açmıyor mu? (Devamı var) manasını bir türlü anlamadığım bu küskünlüğünüz dağılır. —Beki küşkünlüğüm gibi eleminiz ve ıztırabınız da dağılır. — Rica ederim, Yürekten gelen hüznü- mü, somurtkanlığınızla mukayese etme - — Niçin etmiyeyim? Münakaşayı kısa kesmek için genç kız cevap vermeden kalktı. Hizmetçiyi çağır. çay hazırlamasını emretti. Kadınca- Hız mutfağa doğru yollanırken, Bebire de masayı hazırlamağa başlamıştı. Nihat, genç kızın biraz evvel kalktığı koltuğa oturmuş. ona bakıyordu. Behire- nin hareketleri o kadar kibar, o kadar ca- #ipti ki, genç mimarın can sıkıntısı, rüz- önüne katılıp sürdüğü yağmur bu - Tatları gibi ufkundan siliniverdi. hissini dudakları arasından mırıl - dandı; — Tebessüm ettiğin vakıt, ne kadar güzelleştiğini bir bilsen Behire! dı. Genç kızın hareketlerini takip eden Ni- Nişanlısının oda içinde dolaşmasına hadım gözlerinde tarif edilmez bir sefkat şaşkın şaşkın bakan genç kız: vardı. Nihat, mülâhazalarmı söylemekte — Nihat, istersen, dedi, beraber kah - devam etti yaltı edelim.. Bir fincan çay içerseniz,