HABER — Akşam Postası Fantezi Bir efsane Kadın niçin erkeğin esiri imiş? Niç in YAZAN L.: Busch 36 Sihirbaz, binlerce kilometre uzaktaki üzümleri forman insanları arasında 57) Yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman soyyahı boyanmadan kimseye görünemezmiş ? İk çağlarda kadın ilk insanla rn bir mabudesi, bir ilâhesi olmuş. tu, Erkekler ibadetlerinin esasını kadında arıyorlar, mabedlerini on- larm namma inşa ediyorlar, orları karşdarına göğirerek tapınızTlar kadma secde etmekle dini borçla-! rmı ödedikelrine inaniyorlardı. İlk insanlar ilâhr bilmiyorlar. Fakat ilâheyi tanıyorlardı. Kabile- lerin itaat etmeleri icab eden ilk hakanlar bile kadımlârdan intihab edilmişti, (Amazon) iar bu tatir devrin canlı birer misalleriydi. Kadın, istediği kadar erkeği al- mak hakkma sahibdi. İkiyle, üçle kanaat etmez, dördüncüsünü, be . gincisini.de intihsb edebilirdi. Kimbilir (lâtif cins), mazinin ef- #anevi karanlıkları arasından tatlı bir hayal gibi sizılap gelen bu ha; İa nekadar hasretle bakatlar? Kim bilir kaç kadm “ah o devir bir da- ha gelse!, der. Başlarında fuzull bir ağalıkla hes gün efendiliklerini göstermek - İen zevk duyan mağrur erkekleri, karşılarında korkudan #alta duran köpekler haline sokmak!.. Ne Yalan söylesinler, bütün kadınlarm Stedikleri, bekledikleri hattâ has .| retle gözledikleri bir şeydir. Pakat 26 yazık ki ne menbaimdan çikan kehir eski yerine, ne de kafesinden kaçan kuş bir daha kafesine dön- milyor., Kadın, kral; kadm ilâhe, kadm, din, kadın, mabude olduğu halde, edek bütün bunlardan vazgeçmiş, esareti kabul etmiştir? Hiç kimse bunu kadınların ken- di arzular yaptıklarını, İstiye istiye kabul, ettiklerini iddia ede“ mez. Çünkü kasim Ookarga gibidir. Gağaları arasına aldığı yemi birr kabilmesi için karşısına kurnaz bir Ülkinin çıkmasını bekler, İşte kadm da bu efendilikten € - #arete, erkeğin hilesine kapılarak düşmüştür, Yani kadm karga, er- kek tilki olmuştur. "LAtIf cinsi” - kızdırmıyacağımı bilsem bunun sebeblerini gösteren “fİsâne bir masalı anlatırdım. Fa - kat korkuyorum, Ne yalan söyliye- Yim; karşımda hâlâ o ilâhe heybe- le duran kadmları görüyor gibi « Yim... Bir ilâhenin; — Al bu habisi cehennemin ye- Ül kat dibine at da oh olsun!, diye bağıran sesi güya kulakla. Fonda çinliyor. Bende ne kuvvet, Me cesaret, ne de gayret birakı- Yor|,, Söyleyemiyeceğim... Söyliyemiye- “eğim ama, arkamdan tıpkı arsiz Mshaile, çocukları gibi; “— Amca ne olur, söyle ben de duyayım? Diye koşa koşa yalvaran erkek- ler olmasa... Her ne hal ise; Yara” dana sığınıp anlatmaktan başka She yok. Medeniyetin ilk başladığı, iIk Siktığı yer orta Asyadır, Bu sebeb- den oranın efsane masalları, me”, deni merhaleleri gösteren en hakiki bir tariktir, Bu efsanede şöyle de- Bir: Ulu Tanrı Okedmı yarattıktan Sonra alını gözüyle bakmış, kendisi “e beğenmiş. Parlak beyaz bir gö- Bl, üstünde buna daha başka bir Büzellik veten iki kabarcık, ince bir bel, güzel ve mevsun bacaklar, Zevkle, arzuyla seyredilen küçük a- Yaklar; kıllarla örtülmiyen yakıcı, dudaklar; ısırgan tarlasını andıran bir erkek yüzü yerine körpe gefta- İYİ andıran pembe yanaklar, Vel - hasıl her geyi güzel ve muntazam. i “— Oh, demiş, ne iyi ettim de yaratir, Yer yuzlinde benim ve . M olmağa yarıyacak bunlardır.,, mi şeytanları, perileri, me - #ri seferber yapmış... Düğyanm köşesinde, * bucağında #ilalar erkek varsa, hörmen hep - i bir anda mağaraya getirmişti ! | Sihirbaz yine inledi, Dişleri ara- Vakıa, bu yarım vücutlu sihirba-friyordü: YAZAN : Riza Çavdarlı sine şu emrini duyurtmuş: Kadın onun dediği gihi yapmış. « — Kadm ilâhenizdir, ona secde| Aynaya bakmış, ne görsün; afet. edin!., Kadım kıralinızdır, ona ita- at edin! Kadın efendinizdir, onun zevkini yapın!... O sizden istediği kadarını alır, yine dilediği kadarını Memnun, Ta Kapıda sormuş: sarayma Var, miş yen meleklere — Tavrı nerede? Bu emir karşısında erkekler bo yun eğip İtnat etmekten başka çs- re bulamamışlar. Ama çok ağla mışlar. Şeytan bu ağlıyan erkek - lerin haline acımış. Yanlarına gel- miş: “.— Ne ağlıyorsunuz, demiş. Be ni ulu Tanrının meye koyduğunu bilmiyor musunuz? demiğler, Fakst| ile kadının no münasebeti — Gel seni götürelim... Demişler, Kağm içeriye girince bir de bak- mış ki Tanrı ak sakalıyla oturu - yor. Hemen burnunu bükmüş: — Ben çenç, güzel kadm senin gibi ihtiyarla mı öluracağımi. | “e BiİİİYOruz, Demiş, senin var? Şeytan gülmüş: “.« Tanrı kadmı yaratırken, ber gizlice Tanrının kafasının içine gir-| Tanrt kıznea kadmı gerive gön- İder “Kadm köle, erkek efendi olsun... Kadın da böyle her zaman soytarı gibi boyansın,, demiş, İşte, o vakittenberi kadın erke- dim de onu şaşirttım, kadını çü - zel yarattırdım. Rin esiri, boyanan, boyanmadan Deniz. kimseye görünemiyen bir varlık ol O vakit erkekler işi anlamışlar, MUŞ! Sabırla beklemek (lüzsmgeldiğine | yemek oluyor ki kadının esere hükmetmişler. tinde, onun fazla ve beyhude gu. Tanrı her gün kadınlara baka ba | Turu âmildir. ka biraz daha Aşık oluvermiş. Ni, bayet: kızmasın, Bu, medenilerin değil, ilk imizin düşüncesi, lâtif cins mkük dedele, Yalnız biz b “.— İçihizden bir tanesini bana | sağdaki hatun verin!., Demiş. Kadınlar toplanmışlar, içlerinden Kadın esir de olsa, bu csaretin de bile erkeğe bir incelik verir. Bu günkü erkeklerden kendi gönlünün arzusile kadının esareti altma düş- İ mesini istemiyen kaç kişi çıkar?.. en güzelini, en akılısını seçmişler, | Tanrıya hediye etmişler. Kadın Tanriya gitmek Üzere yo - İn çıkacak, Fakat kendisini göke u-| çuracak bir kuş bulamamış. Şeytan yanma yehâsthiş :“ <2 Ey Tün” hakla, Gemiz. Bin Sirtıma, seni Tanrının sarayı mediklerini kim inkâr edebi sevilmemiş Boyanan kadinlar olsalardı, erkeklerin sürü kalinde artistlerin peşlerinde koşmamaları (için icab ederdi. nâ götüreyim. Kadm binmiş, Sonra şunu da itiraf etmemiz lâ- Yolda giderlerken, teytan kada amdır: Badmı çok fazla sevdiğimiz : için İğnelemekten zevk duyarız. sormuş: Rıza Çavdarlı | — O halde şu kırmızıyı dudakla” | 1939 | RESİMLİ HAFTA'nın rma, şu allığı yanaldarma, şu sür-| meyi gözlerine sür. Yüzünü daha | İtalyanca derslerini takip ediniz Ba Wsanı kolayca e'de edeceksiniz. — Tanrıya çok güzel görünmek ister mi: ziyade beyazlandırmak için al bu pudrayı da suratına dök., BU PorTatiF BAN, mrk eN DU M3ALI wXT DUR. İSİMDİ MUSLUKLAY HAYIR. MAYIR R UYALIM NE NA LUZUM wO OLUĞA BAG Kİ İP ARAYOR. sın mağarasında gözlerimiz önünde| hayretlere gördüğümüz hâdiseyi bu suretle izah edebiliyordum. Yanım adamın, kendisini bilmeden, kemmel bir mediyom olduğu ve vü- cudundaki sub-plazmayı istediği gi bi kullanmak iktidarına sahip oldu tu muhakkaktır. Maamafih cenubt Afrika orm larında an yarı yamyam bir İzenci kabilesi arasında böyle bir me yoma rastgeleceğimizi kim aklın İdan geçirebilirdi? Anlaşılan şudur ki, insan ve onun kudret ve kabili- yelleri tabiatın her tarafında bir - İsir. İ Her ne kadar yarım vücutlu si - hirbazm ispirtizme kabiliyetlerin şu şekilde izah mümkün idiyse de alin o taze üzümleri ne suretle bulup getirdiğine aklım bir türlü! etmedi, | Zira bizzat s mü bilmediğine zerre kadar yoktu, Bilmediği bir meyvayı ise nasl vücudundaki sub-plazma ile meyda- -İ mus gibi sicak Nitekim henüz buğuları üzerinde duran bu üzümler daha yeni kızgr »ir güneş altında bağdan koparı! değiller mi:-” İyi ama; üzümler çok tatlı olma arma rağmen garip, buruk, mad vi bir lezzetleri de vardı ki, bu ü iümlere tabii üzüm'len ayrı bir hu mekte idi. Acaba üzümler üzerine sub.p'a? ma ihtizaz ati böyle bi tesir mi Ya Herhalde (yediği üzümlerin hakikat ölduklurna ve yanılmıyor sam mutlaka Tunus üzümleri ol - duğuna kaViyyen eminim... Ben heme hemen kendimder geçmiş bir halde zihnimde bu mese pük içinde tepinmekte olan sihirba- zın baş ucundaki hayalet ortadan kaybolmuştu, Sihirbazın bu aralık teprenmele ri durdu, Derin derin nefes alıyor. du. O aralık Sabu-havtinin müthiş bir halde çıkan fakat istirhamkâr sesini işittik; Vakıa gençlikte yetleri b-plazma hâdisesi hak kındaki bütün münakaşaları ti etmiş, buna merak vermiişim, Sub-plazma, alelümum üzviye hayatımın ilk ham maddesi idi. Y ni insan, hayvan ve nebat hücre - in maddesine aynı zamanda ta İhavvül edebilirdi. Vakıa, bu itibarla, sihirhazm kı di vücudundaki sub-plazmayı ü. 1! a“) ım nar. kadınların daha ziyade) gibi bir mebatada tahvil etmesi). mümkündi t bunun için heri jin evvelâ üzümü bilmesi lâzmgel / mez mi? > | Halbuki bu aşlamın ömründe ti - üm diye bir şey bilmelerine imkân yoktur. Sub-plazma ihtizazları için me -| İ safe olmadığı malümdur. Acaba si i hirbaz uzaktan bir an içinde Tu - | ir bağdan taze üzümler bilmeden koparıp mağarâya mi ge tirebiliyordu? Vakıa yediğimiz ü - tümler hakiki idi. Sapları ve yedi- gimiz salkımlar hâlâ mağarada yer. de duruyordu. Yani bunlar kurbağa gibi hemen erimemişlerdi. Bu ise üzümlerin hakiki olduklarını £ YÜZMEK ÖöGRENE CEK.. BU TEKNE - ISMARLADI ve YAPDIRDI BAK Su. AiÇ AKUMA GELMEDİ... n içtimala - : ala AN ve ÇİZEN “ker görene — Muala-guala!,. Muala » Gu- ” Sihirbaz hiç cevab vermeden in, “ İledi. Bu, Sabu - havtinin sesini 5 şlttiğine delâlet ediyordu. Sabu - bavti tekrar: — Cunla - gunla! Cusla Gusla?. Diye bağırdı. Dostiarma kerem et!., Cehenhemleri de göster), Sihirbaz yerde Sabu , havtinin “| sözünü işitmiş ki yine inledi. Diş- leri arasmdan kalın bir 868 çikti. sey söylüyordu. Buba boynunu bir deve boynu gibi uzatarak ne söylediğini anlamaya çalışıyordu. Buba: — Sihirbaz ne diyor?, dedim, Buba müthiş gözlerini yüzüme çevirdi: — Anlıyamıyorum!... dedi, Fakat Sabu - havti arlıyordu. — Herkes yüzükoyun yere yat- sın!.. diyor. Cehennemleri göste - recek!., Sonra, kendi yü: üstü yattığı balde başmı sihirbaza çevirerek: — Cunla - zunla!.. Merhametin bizimle olsun!,, Bize fenalık olma - sm... Diye yalvardı. ORTAYA YEN ÇIKARDIN... leleri hallederken beride ağzı kö-| sından bir şeyler söyl Fakat Sabu — Yere yatın!.. Yüzükoyun yere atın?.. Diye bağırdı. Ben bizimkilere bu emri alman- ca tekrar ettim uzandım, Pakat 8x | vancamı elimâ Herkes hayre beni taklid eğe » ek yüzü koyun yere uzandılar, O anda sihirbazın tekrar inleme, fe ve yattığı yerde kıvrarmağa baş 'adığını gördük. O esnada sihirbaz yarım gövdesile İbirdenbire yerde tepinmeye, sıçra- İmaya basladı. O derece ki başı yes İte vuruyor ve başile yerin temasın İdan hasıl olan takırtıyı işitiyorduk, İ Adam kızgır ğ içine atılmış bir İbalık gibi yerde sıçrayıp durmakta idi. Ayrı zamanda şiddetle inliyordu. Gari; ki yanıbaşımda yüzüko - Iyun yatmakta olan Sabu-Havti de inlemiye başlamıştı. Ben ne olaca « Zını merakla hiçbir şey gözden ka » Içırmamağa çalışıyordum. |” Bu yazım vücutlu mediyom par. İçasının göstereceği (cehennem) ne olabilirdi? O aralık kulaklarımda bir oğultu duymaya başladım. Kulağımın di « binde tayyare motörü işliyormuş sibi şiddetli, sürekli bir oğultu.. Önce mağaranın kapalı ve rutu - betli havasından bunaldığıma hük- mettim. Fakat o garip oğultu gittik- çe artıyor ve beni sersemletmiye baş Iryordu. O esnada yerde titremekte olan sihibazın başı hizasından beyaz par- lak bir madde, ince çizgiler halin « de fışkırıp büyük kavisler çevire « rek sönmeye başladı. Gözümün önünde yıldızlar uçu . uyor zannettim. Esasen kulaklarım da da oğultular arttığı için mağa- rün havasmdan zehirlenmiş ol « mamdan ciddi surette korktum. Zira sihirbaza baktıkça onun ba- şı hizasından bu beyaz parıltılı madde kıvılcımlar gibi biribiri peşis ae sıçrıyor ve havada parlak, ipince kavisler çizerek etrafta sönüyorlar - Ar, Gerek “kulak oğultüsu ve gerek r'erimin önünde bu şekilde yıl - lızlar uçuşması zehirlenmek alâ « netlerinden başka ne olabilirdi? O vakit can hevliyle mağaradan iemen çıkmak lâzımgeldiğini dü » ünerek yerimden fırlamak öste- lim, Fakat hayret ve dehşet için ie donup ksldım. Zira vücudum İ “ü çe kesilmiş, yahut bütün vücu - lum yere perçinlenmiş gibi yerim- den kımıldamama imkân olmadığımı “ördüm, O vakit dehşet duydum. Hiçbir azamı kımıldatamıyordum. | Bu hal zehirlenmenin birdenbire | | i İ sayli ilerlemiş olduğuna beni inan- tsrmuşiı. O vakit diğer arkadaşlara baktım, Hep beraber Öleceğimize kanaat getiriyordum. Zira öbürleri de yerde ayni şekilde, hiç kıpırda- İ madan bön bön, garib ve mütedeh. pa gözlerle bakıp durüyorlardı!.. Fakat hayret ettiğim gey beyni- İ min asla uyuşmamış olması, bütün şuurumu muhafaza etmekte olu - / şumdu. | frmda ne olduğunu, ne geç- tiğini tamamiyle, bütün teferrüati, !e her zamaki gibi görüyordum. Mubakeme kabaliyetim de tama - niyle sağlamdı. Yalnız uğultular arasında vü. “udumun fec inmiş gibi hiçbir ta - rafımı kımıldatamıyordum. Deh - şetle sihirbaza baktım, (Devamı va), | ğ . ğ bi