p . —ı— Yüzbaşı Mecdi, önündeki kâğıt yığınından başı- ni kaldırdı, Karşısında sükünetle kahvesini İçen arkadaşı Fazla sordü: — Peki yüzbaşım... Elde vasita yok diyorlar, Bunu kabul edelim. Monitörlerin (1) ker günkü #iyaretlerine zaten alıştık. Onlar bu kıyılara bir gün uğramasalar bâyığı kendimizde bir nokâariık buluyoruz. Hani ya Leyman Paşa (2) eseri ve kat'i tedbirler alıyordu. Ne oldu bunlar? Yüzbüşı Fazıl kahvesinin #on oyudumunu da İçi. Fincanı yanmdaki olgara iskemlesine koyar- ken covab verdi; — Tübaftn Mecdi... Bunlar biti alâkadar et- miyen şeyler, Kendi işlerimiz dümirken böyle u- mumi vaziyete müten'lik dertleri neyo uğraşa- İsm. Sen, uğuş bröve (3) sini almağa hazirlandın mı? Ona bak. Monitörlerin baskmlariyle meşgul ölâsağına Almam Yaptığı İmtihanı başarmağa ça- İş, Meoâl kalpağını &oİ elinin tefsiyle geriye itti. İskemlesinin arkalığma yaslandı, bunu mühim Miyan bir tavırla arkadaşımın kaygusuna Mukabele etti: — Ötü bir tarafa birak yüzbaşim. Biz İmtihas na dünden hazırız. Niğin bü sinâma böyle geç kal- dı? - Mütehasms titizlik gösteriyor! “ Ne hakkı var titislik göstermeğe... Biz ye- tiştik işte. Fokar (4) Ter artik elimizde serçe ku- gina döndüler, Şu muhakkak ki yürbaşım, bitarıf bir hakem heyeti önünde hocalarinızla imtihan ol- sak bu boy Ölçüşmede birinciliği biz alırız. — Yok canım... O kadar ileri gitme Meedi bej, Na de olsa ellerinde yetiştik. Ustalarımızm hizden biraz olsuh üstünlüğü vardır, Yüzbaşı Mecdi omuzlarını sikti; — Sen istediğin gibi düşünebilirsin! Ben, sra- mızda hiçbir fark görmüyorum, Öğretliler.. A- mâna, Fakat fstidad menölesi bu... Meşhur söze dür: Boynuz Kulâktan sönra çıkar ama, kulağı ali- ta bırekir,,, İki arkadaş bu söze epey güldüler. Gülüş arasında Möcdi kulaklarında topladığnt O gösleren bir baş büküşü Ve kahkahasına ara verdi. Yerin. den kalktı, iki kanadı da açık diiran pencereye doğ- rü yürürken arkadaşma seslendi: — Besi düyüyor musun Fazil bey? — Evet... Motör pan (8) yapıyor, arıza var, — Yine birisi ekiliyor (6) galiba, -— Bilmem... Meydana baksana!, Yüzbaşı Fazıl da yerinden kalktı, meydana bakan pencerenin önündeki arkadaşının yanma git- Mi. İki zabit de yarı bellerine kadar dışarı yzandi- Jar, meydasın üzerinde bulunması Wzımgelen tay. yareyi gözleriyin araştırdılar, Geniş ve dümdüz meydanm ikl ucunda (T) (7) işaretiyle rüzgür tulumu (8) direğinin altında öbek- leyen sübaylarla erler görülüyordu, Bunlarda büş- larını havaya kaldırmışlar; el işaretleriyle telâş hareketleri gösleriyorlardı. Birkaç saniye sonra kurşun yemiş iri bir kuş Anişiyle muvazenesiz bir şekilde bir tayyare mey- danm ortasma düştü, yere çarpmasiyle, maralar, Yazan: RAHMi YAĞIZ Meydana düşen tayyare birden- bire siyah dumanlara gömüldü... koşuşmalar arasında simsiyah dumanlara gömülme- si bir oldu. Pencereden meydana bakan yüzbaşı Mecdi ile Fazıl teessürle yüzlerini buruşturdular, Farıl arkadâşmmi koluna geçti: — Haydi meydana koşsl; Iyi tayyare sabiti ödadan trtadtlar, koşa koşa meşdâanm Yolünü tuttular, İki dakika sonra mej- dara düşen, parçalanmış enkazından dumanlar tü- ten tayyarenin şâhina geldiler, İmdad ötomobili getirildi. Neferler enkazın araamdan iki ceset çi- kardılar... Üstleri başları paramparça olan Iki ya- rahyı arabaya yerleştirdiler, Otomabil bıral basta- nenin yolunu tuttu, Meydana neynret öden müret. tebat enkazı hemen oradan kaldırdılar. Uçuş mü. töhastisi Alman müallimlerden binbaşı fon Rabe f- We Klayser Küza tahkikatına başladılar. Düşen tayyare Foker sistemi bir mekteb tar yaresiyâi, Yapılışmda veotör durduğu halde tipki bir uçurtma gibi müvazene ile yere İnmasi esasları tesbit edilmesine rağmen devvar (9) Oomötörünün ber arızasında maalesef bü esasin tatbiki mümkün olmıyan ve her arisada muhakkak hir İensaya mey- dan veren bu tayyafelere uçucular (Ecel beşiği) is- mini vermişlerdi. Hâdise çabucak unutuldu, O gün Uğuşlar tesul edildi (10). Binbaşı Klayser bunları emrederken biraz evvel tayyarenin gakıldığı (11) noktada #es- siz duran yüzbaşı Mecdi ile Fazl göz göze geldiler. Fazıl, arkadaşma kâza yerini gösterdi! — Nasıl! dedi, sözlerimde haklı mıymişim... ( Devamı var) (1) İngilizler tarafından umumi harbde kulla» mulmış, sırhsız, geniş ieknelerdi. Üzerlerinde faz- la miktarda top bulunur, bununla müdafaasız sahil- lere ateş baskan yapılırdı, « (2) Birlaci, ordu. kumandanı müşie.. Leyman fon Sanders paşa, (8) Tayyarecilere verilen uçuş ehliyetinin Is- midir, Üzerinde (Türkiye) yazılı oval bir defne İk- Ülinden ibaret madeni nişan, Tayyareciler bunu sol taraflarına, hemen kemerin üzerine takarlardı. (4) Umumi harbde Almanların kullandığı avcı tayyaresi tipi, (5) Arıra.., Motördeki sakatlık, (6) Tayyare düşmesine tayyarecilereo verilen isim, (9) CT) işareti bezden yapılmış ve bu hare beiiziyeh bir işarettir, Meydanm ucuna konular, (1) uzün çizgisi meydanın İşine doğru durur. Rüz- güra karşı tarafta bulunur, Tayyare bu işaretin bulunduğu noktaya iner, (8) Rüzgür tulumu. Tayyarelere rüzgür isti kamelini göstermek için bir sirk ucuna asılmış tv zn bir tulumdur. Rüzgürin sişer. Tayyareler İniş- te rüzgürr karşıya alırlar, İş kolaylaşır. (9) Poker sistemi tayyareler devvar motörlü İM. Devvar molâr tayyarenin ön kısmında bulutur, Daire şeklinde olur, ve pervane e birlikte döner- di. Elyevm Breke, Moran ve bazı mekteb tayyare- leri devvar motörlüdür, (10) Eskiden hava karargihlarmda o bir kaza olursa o gün üğüyler tatil edilirdi, Halen ba wiste- mi tatbik eden havâ kuvvetleri mevcuttur, (11) Çakılma, tayyarenin amuden (düşmesine verilen isimdir. Şmit içini çekti: — Ben Stileli bulmaktan ümidi İni kestim. Hâdiseler onu pek yakında tek- ip edecekti, e fI7 mayis 1915 pazartesi) Haym hiddetle söylendi; — Bir şey söylememekte ne kürdar zaman ısrar edeteksiniz? Tunuzun farkında değil misiniz? Papaz Gayyard ona gülümsiyerek sakti ve gene sustu. Sırtımda kilise ai vâtdı. Papâz 13 mayıs perşenbe sabahı kilisedeki âyin müteakip tev tif etmişlerdi, Alelâde bir papaz elbisesi giymeğ: aya ve tevkil işinde aöle «e Alman jandarmaları da bunuh Ma €vwelden talimih &leme mişlerdi, Bunlardan ilki tevkifin # kinci gününden İtibarer (o isticvabı hapishanede yapmak O mecburiyeti oldu. Papaz Gayyard merkez Kuman danlığıra ancak bir defa götürü müştü, Fakat, geçtiği yollarda halk birikmiş; kadınlar ağlamış, çocuklar bağırmış, erkekler yümrukldrımı si karak düşmanlıklarını izhar etmiş- ler, mevkufu muhafazaya memur askerler bile ne olduğunu İ4yikile İwemedikleri bir günah işliyormuş” çasına müteessir olmuşlardı, Dört gündenberi o hapishaneden dışarı çıkmamış olan Haym hidde; tinden çıldırmak" derecelerine Van yördü. — Bu ne inatçılık! Elindeki kırbaçla masaya vurdu. Müsanin üzerinde duran ve kâtip| zabitvekilinin iki saattenberi” evvelâ can sıkıntısı, sonra tev > daha sonra da İğkaydi ile baktığı boş kâ- Git uçtu. Ara sira muntazam fasılalarla du vârin öte tarafında biri kaykıriyor ve sesi biran kırbacın eti üzerinde çıkardığı sesi kapatıyordu. Yavaş yavaş bu feryatlar kuvvetsizlendi, devamlı bir inleyiş haline geldi. Haym söylendi: | — İşte bu, sizin İngiliziniz, dedi. Aşikâr hakikate rağmen sizi tanr madiğını söylemekle israr ediyor. Halbuki bu İngilizi evinde barmdır ran madam Lösajin evinin bulundu Zu avluda çalışan dört Alman zabit vekili sizin 11 mayısta birkâç kere oraya girdiğinizi görmüşler. İtiraf edin, , Papaz oftüz silkerek cevap verdi:| Saşkasını korumak istiyorsunuz. İ-İzı sıyrıkiar ve boyunda boğulma ir - Ben bunu hiç inkâr etmedim! şimden bu hareketinizi tasvip ede-İleri görmüştü. ki.. Neden inkâr edeyim? Tekrar & daha| Nasil bir tehlikeye maruz bulundur| — Hiç bir şey bilmiyörum. âyihlerinde giydiği merasim elbise-| —İi4— diyorum: Madam Lösaj ihtiyar, fa | kir ve tek başıma kalmiş bir kadın | cağızdır. Kendisini sık sik ziyaret ederek ekmek vesaire götürürüm. Evinde bir asker barındırdığını anlasaydım bile bu beni“ alâkada: | mezdi. Bununla beraber onu ele| vermemi de beklemezdiniz tabif? — Şimdi bu tali derecede kalır Stifelin kayboluşuna dair ne biliyo: vanuz? l Zabıt kâtipliği vazifesile hücreye zelmiş olan zabit vekili elinden ka- emi bıraktı. Haym mahpusa kinle baktı. Diğer hücrede İngilizin fer yatları, bir müddet kesildikten son ta tekrar büş'amıştı. Papaz sabite! — Böyle âyinlere mahsus göste dişli bir kıyafette bulunuşum sizla hoşunuza gitmiyor. Bir papâza böy le muamele etmekten utanmıyor mu sunuz? — Hayır. Harpteyiz. Bitişik hücreden korkunç, tüyler |. ürpertici bir feryat yükseldi. Bir köpek havladı. Papaz, istâvroz çr kardı. — Haydi, dedi, bu zavallırın iş 'kencesine nihayet versinler. Sualle- rinize imkân nisbetinde cevap vere- ceğim, ! Haym ayağa kalkıp dısarı çıktı ve birkaç dakika sonra geri döndü. Bitişik hücrede ses sada kesilmişti. Hâym sordu: İliç vi mize gele BAR m dair be BüilörminlZ”” “5 — Bana sorduğunuz bu suale da ir ayni cevabı vereceğim: “Hiçbir şey bilmiyorum.,... Bunu bana dört xühdür tormaktasınız. Zan altında bulunduğum cürmün (mahiyetini bile henüz bana bildirmediniz. Bu tarsda maruz kaldığım usulsüz ve kanunsuz muameleyi peotesto ede rim. — Harpteyiz. Usul ve nizama 6 kadar ehemmiyet vere; İZ. İ — Biliyorum; sizin kaideniz bu. Haym ihtimal hile yaparak, ya hut hakikaten samimi olarak emre- den tavrını bırakıp sâkin ve hürmet kâr konuştu: — Papaz efendi, siz çok kuvvetli bir hazımsınız. Masumiyetinizi id- dia ettiğiniz zaman yalan söyleme” diğinize kaniim. Dâima samimi ol dunuz. Ancak bu samimiyetiniz tah dit edilmemiş de deği. Belki bir rim. Matumiyetinizi, başka bir e Çeviren: Fethi KARDEŞ damı ortaya koymadan, bana isbat. #tmeniz mümkün değil mi? i Artık sakin o konuşuyorlardı. İki, saat bütün gergin sinirlerile müca” İdele ettikten sonra biribirlerile mü” tareke yapmış gibiydiler. Papaz ellerini ümitsizlikle havaya İ saldırdı: i — Fakat ne ile soçlardrıldağımlğ öylemiyorsunuz ki masumiyetimi isbat edebileyim? Bana isnat Olu! İ aah suçun ne olduğunu bilmedei; masumiyetimi isbat (edebilir mi” yim? Bana boyuna Stifelden bâhs# diyor, onun kaybolduğunu söylüyor sunuz. Buna dair hiçbir şey bilme” diğime göre size ne cevap Verebili”” tim? Bazan sizin bile Süfelen öldü” düldüğüne kani olmadığınız hissini ayandıracak halleriniz oluyor. Haym irkildi. Papaz nazik nekta* yi keşfetmişti. İsticvabı burada bet. meği ihtiyadı sayarak birkaç cim” leden #onra hücreden çıktı. Merkez kumandanlığına doğru a” gır ağır yürürken bu şaşırtıcı mese” lenin bütün safhalarını bir kere dat ha zihninden geçirdi, Stifelin ölü” sünü birgün evvel, 16 mayrsta bul“! muşlardı. Ötopsi neticesi ancak O gün belli olacaktı. Bu netice herhal“ e ölümün intihardan değil katildez deri geldiğini tesbit edecek, belki le cinayetteki esrarı biraz #ydımla”” sacaktı, Şimdiki halde papaz aleyhinderi Stilelin 11 mayıs günü © papazı Fresi sokağındaki evine girmiş olm sı ihtimalinden başka hiçbir delil voktu, Bu da köpeklerinin kabiliye” tine gülünç olacak derecede inanan geitin iddiasından ibaretti, Köpekler çok eski izleri takip et miş olabilirlerdi. Filhakika Hayr. terelman askerin eşyası (arasında yapazın madalya koleksiyonunu bul muştu, Stifel şu halde papazın evi” ai hakikaten soymuştu, Evde 13 mayısta yapılan çok dik; katli araştırmalara rağmen Almart askerinin hiçbir parmak izi buluna” mamıştı. Hayır, bu vasiyette Stife” lin 11 vaya 12 mayısta papazın evi” ne gittiği isbat edilömezdi. Ceset, Val nehrinin Sen Korentefi” kanalı üzerinde, şehirden on kile” metre kadar garpte, görülerek çıka rılmıştır.Üzezinde mülâzim Şmitin verdiği sivil elbiseler vardı. Ne pâ” tasını, ne de saat ve yüzüğünü al” mışlardı; fakat evrakı kaybolmuş” tu. Haber verilir verilmez Şmitle berâ ber koşup gelen Haym çehrede ba” (Devamı var) Fakat Nihat Behirenin sinirlerini geren biribirine zıt hislerin farkında bile olma" dan, düşüncesini açıkça söylemekte de vam ediyordu, — Bunda rahatsız olacak ne var Behi- fe... Hem vazifesini yapan İnsan rahatını düşünmez. Behire dalıp gitmişti: “Vazifesi, diye düşünüyordu, buraya beni sevdiği / için gelmiyor, nişanlısını parasız bırakmama- ğı bir vazife sayıyor, ve yalnız bu vazife yi yapmak için geliyor.,, Nihat, Behirenin ağızmı bile açmadığını görünce tekrar söze başladı: — Para, birbirini ikaten seven, iki nişanlı arasında o kadar o ehemmiyetsiz bir şeydir ki. iğbirarmı gizlemeğe çalışarak — Doğru, hayatta para ikinci derecede bir yer işgal eder. Sonra bahsettiği een İçyüzü bilinmez Size va- yeti açıkça söy Tara cihetinden sim sıkıntım yok. MASAL ÇOCUKLARI HABER'IN AŞK VE HİS ROMANI anana Nakleden: — Döğru mu söylüyorsun. Bthire. E- Ker söylediklerin hakikat ise buna çok sevindim doğrusu... — Emin olabilirsiniz. Vakia bu ay bir az 'para sıkıntısı çekmedim değil, Fakat mesele hallodu, gitti. Nihat Behirenin sözlerine henüz tama- mile inanmış değildi. Binaenaleyh biraz evvel cebinden çıkardığı portföyünü he- nüz yerine yerleştirmemişti, Hattâ çok İstediği halde nişanlışma yardım edeme mekten doğan üzüntü yüzünden hazin bir mana almağa başlamış bir sesle: — Demek yardımıma ihtiyacınız yok öyle mi? diye sordu. Behire, hâlâ hatırası kalbinde yaşıyan MUZA eski İhtişamlı günlerden kalan o çok asil bir gururla; — Hayır, Nihat, dedi. Hiçbir şeye ikti: yacım yok. — Sözlerine inanıyorum, Fakat şayet günün birinde tekrar paraya ihtiyacınız Olur ve ben de bunu bir başkasının ağzın. dan işitirsem bu Sefer $izi affetmem, Genç kız yeniden başını salladı ve mü- kâlemeyi saplandığı ciddi ve ağır şekilden kurtarmak için alaylı bir lisanla: — Çok yanlış fikirlere | saplanıyorar nlım, dedi, Neclârın müta lâğastna inânmamanızı tavsiye öderim. Yoksa beni müsrif bir kız mı sanıyorsu- 104 EFERYESSEMN nuz. Yoksa istikba'de sizi iflâs ettirece- Şimden mi korkuyorsunuz. — Böyle bir korkum yok Behire, zaten evlendikten sonra sen para işlerini düşü- necek değilsin... Aile bütçesini yapmak ve korumak benim vazifemdir. Karım yanı başında hâlinden ve istikbalinden emin olaak yaşıyacaktır. Şimdiye kadar ihti" mal paranız kaldığın günler belki olmuş” tur. Fakat evlendikten sonra böyle bir şe yin imkânı olmıyacaktır. Nişan'rsınım kendisini seçerken menfaat fikrinden uzak kaldığını tekrar (o tekrar. isbat eden bu sözler Behirenin çok hoşuna gidiyordu. Bu sözleri dinledikten (sonra genç kızın dudaklarında açan daimi t€ besstim goncesi tekrar belirdi. Fakat bü neşe çok sürmedi, gene güze! gözleri bü lutlandı. Yanakları kızardı. Çenesi manf W bir rahatsızlık ifadesi şeklinde sarktı. Behirenin bu seferki ıstırabı ne bir gu” Tur yarası, ne de bir İzzetinefis sızısı de" Bildi. Şimdi Neclâ vasıtasile Nihada böyle bir söz söylemiş olmakla hata (ettiğini düşünüyordu. Ya Nihat İleride bu vasi" yeti kendi aleyhinde bir delil gibi kulla” nır, kendisine: “Sen benimle evlenmaderi evvel beş parasız bir kızdın.. Bugünkü rahatını, saadetini tamamile bana borç” İutun..,, derse, Bu faraziye İğrenç bir hayal gibi Behi” renin gözleri önüne dikildi. Genç kız gay riihtiyart gözlerini kapadı. Filhakika şim” dilik genç mimar Behirenin zengin, yahut fakir olduğuna hiç ehemmiyet vertmiyof gibi görünüyordu. Fakat Behire bunu bi sevgi alâmeti değil, bir lâkaydi nani olarak telâkki ediyor, “Devamı var)