U ZUN bir müddet çok uzak (herkes beni ölmüş farzediyordur. memleketlerde kaldıktan © #onra Pariste bir garda bulurimek haki: katen garip oluyordu. Jen şaşkın şaşkın etrafına bakarak Liyon gâ- rından çıkıyordu. Elinde küçük bir valiz tutuyordu. Onu garda bekliyen kimsesi yoktu. Otomobil: de otele doğrü giderken; genç a dam Pariste 'bir yenilik görebil - mek İçir etrafına bâkmıyordü, Ha yır hiç bir değişiklik yoktu, San: ki senelerdeneberi uzakta yaşa * mamıştır. Sanki Paristen bir gün' bile ay- rılmamıştı? Buhal ilk sukutu ha- yali oldu. Paris, gene eski Paristi, H ki ortada geçmiş olan Üç zun sene vardı. Jan şimdi biraz üşüdüğünü hissediyordu, ve bu dö nüşten büyük bir sevinç de duy « muyordu. Üşüdüğü için rahatsız" dı, halbuki orada, Afrikada iken, sıcaktan kavrulduğu saatlerde bi- raz üşüyebilmek için neler feda etmezdi!. ... AN şimdi otelde id. Di J şünüyordu; — Şimdi müsterihim., Burada ği Gördükleri zaman da bir farkir olmadığımı anlayacaklar ... ölüden | mi?. — Mösyö Borel, sizi ölmüş zan nediyorduk, demişti. Şimdi her gördüğü ahbabı ona ayni sözleri tekrar edecekti, Hat- tâ Denis bile bir mazeret olsun diye; "Niçin bana bir kelime bile yazmadım. Kabahat sende değil demeyecek miydi.. Şüphe" Fakat siz ki ona yazmalıydı!.. Nerede o cesur ve ateşli seyyah? | yazıp ta ne diyecekti: “Muztari- O zamanki genç adamla şu suratı| bim. burüşmüuş, saçları dökülmüş ağarmış, içki ve kavurucu güneşin tesiriyle budalalaşmış insanın ara. sında ne büyük fark var?. Bütün bunlar bir genç kız yüzünden ol madı mı? Denis, acaba şimdi ne yapıyor? Kimbilit beni görecek olursa halime nasıl gülecek.. Şim. di öraya gidecek olsam.. Belki onu arkadaşlarımdan biriyle nişanlı belurum. Jan sâbırsızlanmağa başlamış tı. Hemen gidip Denisi görmek arzusuna mukavemet edemiyordu. Aşağı inip otelden çıktı. Ve bir otomobile atlayarak şu adresi ver. di: — Courcelles sokağı 61 numa TA imdi cebinden, kendisini üç #e- nedenberi hiç terketmemiş olan küçlük bir fotoğraf çıkarmıştı. Bu Denisin resmi idi. .".. APICI kadın kendisini gö rünce tanığı: — Vay siz misiniz? Mösyö Bo. rel, dedi. Matmazel Denis Flö » ro artık burada oturmuyor. Sizi hepimiz ölmüş zannediyorduk. Bi Tiyorsunuz ya matmazel Denisin annesi de öldü. Şimdi kendisi Bow Jenard des Hanssmannda 119 nu. marada oturuyor. Sıcaktan boğuluyorum. ve | Hümma içindeyim.. Sıtmam var... Gebereceğim günü bekliyorum. ... Seni sevdiğim için buralara gel- dim. Burada senin için biraz para yapabilmek uğrunda işte böyle ya" vâaş yavaş ölüyorum, Senin parasız bir hayata tahammül edemiyeceği. ni biliyorum. Bakalım Parise av det edebilecek miyim?.. Mustari- bim.. Senden uzağım. Seni se viyorum.,, mu diyecekti?. İMDİ acı bir zevkle yeni. den ıstırap çekmeğe h zır bir halde onu bulmağa ge yordu. Kapıyı çaldığı zaman kalbi heyecanla vuruyordu. Bir müddet bekledikten sonra kapı açıldı . — Oh... — Evet benim., Bonjur.. — Oh! — Girebilir miyim?. Denis, sevinçle ona bakıyordu . Saçlarının biçimini, hattâ rengini bile değiştirmemişti.. Şimdi sarı şın değildi. Saçları kırmızı olmuş tu, Genç kız, birdenbire hıçkır » mağa başlayarak onun kolları ara“ sına atıldı. Jan bu suretle karşılanacağını biç ümit etmemişti, ... ALONA girer girmez nâ- zarı dikkatini ilk celbeden Jan bir başka otomobile atlamış: | #e7. doğduğu gün için Denise he- tı. İhtiyar kapıcı kadının ne bü. yük bir safiyetle ona; rının hasreti! diye ettiği kristal (oOvazo ol. du, Bu vazo salönunen güzel bir yerinde duruyordu. İçinde gü- zel çiçekler vardı. Denis şimdi 1s- lak gözlerini silerken gülüyor, ve onun boynuna kollarını geçirerek mütemadiyen söylüyordu: — Anlat bakayım.. Bu kadar se ne benden uzak ne yaptın?. Ne - den avdetini bana bildirmedin?. Niçin bana adresini yollamadın?. Şimdi nasılsın? Orada çok zahmet çektin mi? Mustarip miydin? NI. çin bana yazmadın? Beni düşünü” yor muydun? Biliyor musun, seni çok Iyi buldum?, Sahih söyledik- leri kadar orası fena mu? Jan söy. le.. Artık burada kalacaksın de“ gil mi? Yarabbi gerçekten avdet ettin mi? Bunun nasri bir saadet olduğunu hissedebiliyor musun ?.. Ne kadar memnunum. Denis hiç değişmemişti. Mu- hâkkakki o kendisini seviyordu.. Ve ker zaman sevmişti. Jan bunu şimdi anlıyordu. Hiç bir zaman genç kızın bu kağar fazla sevebi. leceğini zânnetmemişti. OoDenis şimdi önün göğsüne sokuluyor; — Canım niçin beni bırakıp ta gittin?, diyordu. Bu uzun'üç sene beni nasıl yalnız bıraktın. Benim yanımdayken mes'ud değilmiydin? — Çocuk... Ben senin için git tim. .Seni sevdiğim için... — Benim için mi? Budala. Bir seye ihtiyacım olmasın diye para | zanmak istedin değil mi? Para- (at evlenmekten korktun.. Jan ben İ daaşıyorum.. Hiç bir şeye ihtiya- mn yok.. Ben senin paranı değil, İ veni istiyorum., Jan, nasıl olmuş ta Denisi bu İradar az tanımıştı. Ne büyük bir İ zılgınlıkla hayatını altüst etmişti. Şimdi onun ellerini öperken kal binin sevinçle vurduğunu hişsedi- Afrikanm hasretf vüreğini eziyordu. Iztirabın, sıcağın, gözyaşla. jyordu. UZ hayretle haykırdı: — Neğ.. Sen misin Jan?... Gözlerime inanmak istemiyorum.. Aman ne memnunum.. Niçin tel- graf çekmedin? Gara seni karşıla. il Kimbilir Denis ne necek?, Jan arkadaşının elini sıkarken: — Henüz kimseleri görmedim. dedi. Dün akşam geldim. He. men gidip Denisi gördüm. Bır gün de vaktim olup dostlarımı a- rayamadım.. Arkadaşına söyleyecek söz bu- lsmıyordu. Bu akşama kadar bir şey yapmadan dolaşmıştı. Kendisi arayacak çok vakti olmuştu. Son. rada Denise arkadaşların: cağını söylemiş , ona gitmemişti. Bütün gün bir kaç defa arkadaşı- na telefon etmek istemişti. Fakat bir türlü yapamamıştı. Buradan uzak geçen üç sene zarfında dost- larmın da kendisini unutmuş ol. 'duklarını tasavvur etmişti, Onla" ı eskisi gibi bulamıyacağını zan. nediyordu. Bunun için gerek Gurzu, gerek diğer arkadaşlı nı görmeğe cesaret edememişti, Arkadaşı neş'e İle anlatıyordu: — Bilsen seni nasıl aradık.. Ek ber ne eğlenirdik, Ne güzel zamanlardı değil mi Jan? Biliyor musun, Paulo evlendi Pek hoş bir karısı var.. Hem kıs- kanç değil.. Gayet uysal bir kız- cağız! Ey sen ne yaptın, bakalım? Seyahatinden memnun musun?. Artık burada kalacaksın ya |, Yeniden gitme.. Bize bu gidişinle çok fenalık yaptın.. Bunu lâf olsun diye söylemiyorum. Fakat, seni temin ederim ki sen gittikten 'sot ra eğlenmedik. Hep senin eksikli. kamayız.. Bir yere gidemezsin .... Jan süküt ediyordu. Arkadaşı; — Orada pek geveze olmamış- sın! dedi. Sen de bir şey anlat ba- kalım! , ... An düşünüyordu. O dost. ları ve Denis için büsbü- tün başka şeyler düşünmüştü .. Orada Afrikanın kahredici gü” neşi altında kavrulurken Gurzun biraz evvelki gibi her zaman neş'e ile gülüşünü düşündükçe hiddet. le: benim burada süründüğümü tasa bile etmez. Kendi âlemindedir.. Halbuki ben onun için ne iyi, ne hakiki bir dosttum! O hiç hakiki bir dostluğa kıymet verecek a“ dam mıdır!.,, Şüphesiz Gurz iyi ve hakiki hir dosttu!, Mütemadiyen konuşuyor, ona havakiisler veriyordu: — Paulo, seni çok merak edi- yordu, Hiç kimseye bir kart bile yazmayışın olur şeylerden değil- dir! Sen nasıl dostmuşsun a ço. cuk?. Gurz gülüyordu. Jan arkadaşı- nın sözlerini içinde tekrarlıyor - du: 5 —Ben nasıl bir dostmuşum!. Arkadaşının hakkı vardı. Dost. İluğa sadık kalmıyan onlar değil, Janın kendisi idi. Bunu şimdi an. Uuyordu. Halbuki onlar hakkında neler düşünmüştü. Kendi kendine orada istırap çekerken onları lâ- netle anmıştı. Kendisini unuttuklarını, onun” utanıyor gibiydi. İçinde tuhaf bir sıkıntı bir üzüntü vardı. o Yalnız kalmağa muhtaçtı.. Onun kendisin den ayrılmak istediğini hisseden Gurz; sikliğini öyle hissettik ki., Bera - ne gülerdik. ) — Egoist çocuk; derdi. Şimdi Halbuki ne kadar yanılmıştı.| atı — Nereye gitmek istiyorsun, de- di, Tabii Denizi bulacaksın değil mi? Beni dinle bu akşam birleşiyo- ruz. Her zamanki kahvehanemizde bir sante kadar birleğiriz. Sen Denis ile gelirsin Ben de Ganlo ile karısına ve Gorges'e te - lefon ederim, Bu gecesenin avde . tin şerefine bir güzel eğleniriz. » "AN buluşacaklar kahveha » neye kadar gitmişti, Oraya yakın bir kahvehanede bir masaya oturmuştu. Çehresi askındı. Masa * nn üstünde bir kadeh pernad var. İdı. Hayır, gidip arkadaşlarını bul- mayacaktı. Denise de haber verme. mişti. Onlardan nefret ediyordu. | Onların bu kadar temiz ve neşeli | kalmış olmalarını affedemiyordu. Hiç değişmemişlerdi. Yine eski iyi ve gülen çocuklardı! Kendisi gibi acı olmamışlardı, Hisleri ve yüzleri hâlâ genç ve taze idi. Hayır... Ha- yır onları afTedemiyordu. O, onları büsbütün değişmiş olarak bulaca . ğını zannelmişti. Buna bazırlanmış- tr. Onlardan daha fazla nefret et - mek, onlara fena ve sadık olmayan | dostlarsımız, demeğe haztrlanmış - tr. Halbuki fena ve değişmiş, &- Jeslaşmış olan kendisi idi. Onlar de- fişmemişlerdi. Fakat kendisi artık başka bir adamdı! Onun gönlünde artık başka ve uzak memleketlerin hasreti, kavurucu güneşin harap e- »den kuvvetinin ezici hasreti vardı İ O buraya mesut olmak için dön- İmemişit, Yalnız ona hiyanet edenle. İrin yüzine, onlarm bu sadakatsizli- pa alâkadar olmadıklarını vehmet-| gi için kendilerinden nefret etti -| mişti.. Jan şimdi kendi kendinden ğini bağırmak için gelmişti, Halbu- ki burada hiyanet kendini unutan dost yoktu, Onla . rm hepsi onu seviyorlardı, onu bir an İçin unutmuş değillerdi, Hiyanet eden o idi! ğini hissettik. Biz artık seni bıra. Genç kız birdenbire hıçkırmağa başlayarak delikanlının boynun” dı AN başını elleri arasına a mıştı. Gözleri (o yanıyord Kalbi ezilmiş gibiydi! Afrikanın hasreti yüreğini esi “ yordu. Iztırabın, sıcağın, gösyafi$” rınm hasreti!... Onun burada kalmamıştı. Orada iken nostajji Mf geltiğini zannetmişti. Asıl noytalii yi şimdi hissediyordu, Birden nı kaldırarak garsona seslendi: — Garson... Bana şimenğifer 18“ rifesini bulunuz! Bir buçuk saat sonra hareket ©” den bir tren vardı. Eğer buns 7“ lişime yarınki vapura da yeti i 4. Küçük valizini toplamak için Dİ” otomobilde otele giderken Den” bir şey yazmak lâztm mı diye düşü” nüyordu. İ eden sevgili, ı — Ne şaşıyorsun? Damadım — toğrafçı olduğunu unuttun WU? — Fransız karikatürü “ sak akm ğüki es dağ iü il Sak Ğİ