AR pa HABERİN TARİHİ ROMANI Afroditi gibi mabutları kıskandıracak güz Olcaytoyuda anlamıştı Olcayto havuz başındaki çemene, aspından koparılıp yere fırlatılmış bir leylik gibi serlil yatan Afrodi * tiyi bir müddet seyretti, Ne güzel kadın! Diye sayıklamıştı. — Ne güzel kadın! Çakıl taşlarının üzerinde sert yü, rüyüşürün çıkardığı sesi oAfroğiti duymuş, ama, güya İşitmemiş gibi hafifçe yüzüstü dönmüş ve etekleri de daha açılmış, daba fazla çıplak kalmış, daha yürek yakan hale ge- Bvermitşi, Olcayto, bu çemen Üzerinde bir ipek kel gibi fıkırdayan güzel kadının yanını yaklaştı ve oda bir kenara oturarak: — iradeyle sultanımı eğlendir - meğe geldim, dedi. — Nari iradeyle Olcayto? Fakat bu sözü söylerken Afroğiti, şüzüne bakmamıştı. Olcayto hay - retis sordu: — Bönim olduğumu nereden an, ladmz? — Ben tıpkı bir ceylân gibi teh- Jikeleri kokusundan sezerim! — Tehlike mi dedin Afroditi? — Olcayto gibi bütün kadm gö - nüllerinin anahtarmı taşıyan bir er kek elbette en büyük tehlikedir be. nim içini — Afroğii! — Olcayto Han! — Sen yaman bir kadınsın! — Ser da yaman bir erkeksin! — Ama, tehlikeli bir oyum oyna» mıyor muyuz Afroditi? — Harpten de korkunç mu? — Asla, — O halde? — Belki birçok insanlara ve hattâ gevketlüya bile felâket getirebile - cek bir oyun bu fakat! — Zarar yok Olcayto. Ben teh - Wkeli oyunlardan hoşlanırım, — Biraz gezelim mi Afroditi? — Atla! — Atla! i Derhal iki at getirerek binip şe | hirden ağıldılar. Afroditi her fübarla derin bir emniyet buluyordu. (o Yanbaşında belki sultanlar için, kuvvetler ve silâhlar için büyük bir tehlike olan adam, onun parmakları üzerinde in eş bir alim zincir gibiydi, O çevi- rirse döner, durdurursa durur. — Ne avlamağa çiktik Afroditi? | # MAL HATLU BRA ! gemlenmiş bir beygir sükütu ile du- HABER — Akşam mM «51: “18 Muzaffer Muhittin. >... zan, Ye Hellis, kız kardeşinden daha u- sun boylu, geniş omuzlu bir gençti. I Çerçevesiz burnundan takma göz İlüğu mavi gözlerinin üstünde parıl saçları meydana çıktı. Kadın içeri girince açılan manto sından cam göbeği yeşili çok şık tayyörü göründü. Şapkasını başım n koltuğuna attı, kestane rengi saçları meyadna çıktı. Koltuğuna kendisini o bırakarak gözleri, söminedeki ateşte, lurdu. Sapsarı, bayılacak gibiydi Biraz şişmanlamış olmakla beraber Olcayto yerinden fırladı ve Afro. ! slân çok i. Hele yüzünden ya ağına sert ve nasırlı etini |$ olmuyordu. koyarak: tı. O, biraz evvel kul — Deli! diye haykırdı, andığı viski bardağile (kardeşine — Neden Olcayto? viski ikram etti, Her zaman kendi- — Böyle şeyi düşürmek dahi teh | sine o kadar im olan kız karde" iikelidir. Censbıhak Gazana uzun ö. | şinin hali onu şaşırtmıştı. mür versin, — Anlat rica ederim. Ne söyledi? Seni kovdu mu yoksa? fakat oi Earl Ce ikültil — Gönülle gevketlüm! — O halde Afroditi, ben avlan ! dım, — Ben de! Ve ikisinin biribirine daha söokul- malarini altlarındaki stlar bile ya, dirgamadılar. Afroğiti yine dağdan! sızan İnce ve soğuk bir su kenarın- | , da, yine atından indi ve yine Ol -|” caytoya tıpkı Gazana yaptığını yap ta: — Birer avuç bu sudan İçmemize izin verir misin Olcayto? İ — Emredersin sultanım! Ve indiler, su kenarma oturdular, Afroditi güzel ve meak başmı Ol - caytonun omuzuna koyarak: — Tabiat ne güzel değil mi Ol cayto? — Seni gevketlü Olcayto! — Beni mi? — Evet, seni ve gönlüm istiyor ki | artık bu taç ve taht bunak bir hü kimdar elinden, muktodir bir impa| rator eline geçsin! Olcayto, birdenbire o Afroditinin | bütün bu hareketlerinde gizli bir | maksadı olduğunu düşünmüş, ve on! dan casus gibi yılmıştı, Aralarında soğuk bir hava esmeğe başlamış, bu Afroditinin canımı selemeşte, — Olcayto dedi, vu fikrimde sa- mimi olduğumu anlamak ister mi -| 3? —£ ölküytü; beni ire ai Olcayto cövap vermemiş ve Afro —E m tşk ditinin yaptığı hareketlere takılıp Defi) kalmıştı. Heybesinden keskin bir Afroditi öyle bir kahkaha attı ki, | hançer çıkaran Afrodlt onu der - sesi birkaç yerde akisler yaparak | hal parmaklarından birine hafifçe boş ovanın derin sükünumu bozdu. | sapladı ve çıkan kanı dudaklarını| Kahkahanm akislerini dinledikten | bükerek seyretti, İ sonra Oleaytoya sordu: Beyaz mendili üz € — Korkmuyor musun? e — İnsan gönlünden korkar mi emine e , “İrine Olcayto Han olsun *stiyorum.,, y diye yazdı ve Airoditi imzasını koy- du, i Bu hâdiseyi hayretler içinde gö- ren Olcayto, Afroditinin na korkunç bir mahlük olduğunu anlamış ve ür. — Hayır. Ölmi işi Ne diyorsun? Olcayto, omuzu üstünde bir akide şekeri gibi piril pırıl ve penbe renk le yanıp tutuşan bu güzel yüze dönüp bakarken yüzündeki hafif sakallar, Afroditiyi gıcıkladı, yaşarım şevketlüm, “evvelâ “sevdim permişti. ya sonra sevdim. Bundan sana) Arroğiti mendili Olcaytoya uzat- ne? Seviyor muyum, onu #06; ip e e — Aİ Olcayto, şimdi istersen beni ; ri astırahilir, mahvedehilirsin, Şimdi A Ye ra? inanıyor musun ki bu heriften nef. Afroditi gibi mabutları kıskandım. ret ” cak güzel kadn Olcaytonun da gün. |*t eÜYorum a in Olcayto, gök ahmak bir a- e işin we ; bitmiş dam olsaydı bile takdir ederdi ki Af| ii 4di it oluyorda. — Aftoğiti, yan iu roditi samimidir ve İşte en korkünç sayılabilen vesikayı ve yani kes idam hükmünü ele vermiş oluyor - du. Nasil şüpbe olunabilirdi? Ama, Afrodit! neden Gazanm ö- Tümünü istiyordu? — Afroditi, dedi. Haydi samimi| ran Olcaytonun da Gazan gibi esra- rengiz İmparatoriçesi idi, Hüküm ve karar artık Afroditi - nin elindeydi ve ne çabuk bu pos bi- yiklı bahadir bıyıklarını güzel kadı. | olduğunu kabul edeyim, ama, Hânm | nm pençesine yakalatmıştı. Afrodi. lardan kalma âdetler ve ti bir aralık dalar gibi olmuş ve bil- hassa Olcaytonun dikkat mazarını celbe çalışmıştı. — Olesyto sordu: ölümünde ne gibi menfaatin var, bunu öğrenmek isterim, — Beni uç memleketleri Feniri Hâkan Osmanm veziri Köse Mihal büyüttü. Onun evinde ve nimetile| (tıravan içerisindedi: — Birihirimizi değil mi Olcayto? — Siâhla mı? HABER'in Edebi Romanı Leylâ hiç düşünmeden: — Peki! diye söz verdi. Muhak- kak seni ararım. sı için babasının anne ,İdnesut olduğunu hissetti. b yarak dart kendimi buldum. 1 sopasını sal — Afroğiti, neyin var düşünü - yorsun? (Devemi var) — Gitme... Gitme!... Ona bu karı bulmak için hiçbi Biran karşı, karşıya sessiz durdu yi e bağırocağından korkuyordu. lar. Biribirlerine bâkıştılar. Par makları biribirlerinden hiç ayrılma| / de çopur bir surat gibi de-| zekirmiyecekti, 5 mak istiyen bir iştiyakla biribirine|lik deşik olan Arnavut kaldırımlı) Vücudunda senelerdenberi , duy kilitlenmiş, bakışları öyle biribirine dar sokaklardan ışıklı caddelere i|mamaış olduğu bir kuvvet | hissedi yordu. Aylardır onu yatağına mih ayan dermansızlığı silkip atmıştı. dolanmıştı, Bir kördüğüm gibi bi-İlerlerken Leylâyı bir kere daha gö” ribirinden çözülmüyordu. rebilmek için başmı geri çevirmeğe Avni şimdi yavaş yavaş sıkı, sıkı! cesaret edemiyordu. tuttuğu elleri kendine doğru çeki | çürenlik görede yük yordu ve küçük kız hiç mukavemet dün rında kıvrılıp kay göstermeden ona doğru yaklaşıyor. v du. Nihayet biran geldi. Leylâya doğru eğilen genç ada mın nelesi Leylânm evvelâ saçları na sonra alnına sonra dudaklarına doğru yaklaştı, ini doğrutauştu. disi mac ret hi du. eyi et hissediyor Her halde bu gece kan bulaca! şıklar kanları ranlıktı, evlerde , şehirin sokakları Zeliha mk von hayatı el Bir insan biz ee mitaiözdilm GAMSIZ SORAR. Eye terse onun bü şeyi elde etmeme ” z İsine imkân v ydı? Ve adımlarında muayyen bir he 3 Mk imk defe gidenlerin yapacağını bilenle rum, Olan işe ne pişmanım, Dediğini işitti: Ve büyük bir hay tetle, bütün kederini biran (içinde tünuttuğunu ve her şeye rağmen Bu gece kıyamet kopabilirdi. B: dalgır| Ne var?| Bir şeyi yapmağa âzmetmiş olan») terkettikten sonra arın muhayyerulukul kuyvetile be*| mişti . Adeta bir mucize olmuştu. Ken. ie en mümikünsüz şeyleri ya-İşidip insanlar bulacak onların karliçin olsa da bırakamazdi. Çocuğunu hayata döndürmek için lâzemgelen kanı muhakkâk bulacak Gözlerini sımsıkı örten Leylâ Av-İ çekilmiş damarlar gibi, boş serin|ti. ninin bütün samimiyeti ile: ive cansızdı. Ne yaparsa yapacak ne ederse €-( — Kız bilsen seni ne seviye ecek, çocuğu için kan bulacaktı. i bu kadar şiddet |“ — Mongard onu öldürmüş! «- Mongard mı? İthamda bu kadar öceleci olma Adelayid! Evvelâ neler oldu onu anlat, Sen orada mıydın? — Hayır. Evet, oradaydım. Bir şey görmedim ama oradaydım. | — Nerede? | | — Yatak odasında. — Ya Parton? | — Bilmiyorum. Anlamıyor mu sun Helis, ben saklanmıştım. — Saklanmış mıydın? Niçin? — İkisini bir arada vakalamak i çin... Helis, kardeşinin saçlarını okşr yarak mırıldandı: Ne çocukluk! Peki ne gördün? Hiç? Kocan seni aldatmıyordu I hayatında başka kadın yoktu, De- Nakleden: F, &&* zard ortaya çıktı. Ak Beni sakla. Yalvarırım sana sakla! Bizi mahveden bu ada” du, Koltukta başı arkaya düştü. nir buhranına tutulmuştu. soğuk kanlılıkla » hareket mendiline viski şişesini vi mahsus kovadaki soğuk suyu ii tarak kız kardeşinin alnıma “e kompres yaptı. Biraz viski erdi nihayet kadın kendine geldi. Hellis kardeşinin etlerini elif larak söze başladı: LA d # , — Bana her şeyi anlatma Adelâyid. Heyecanmı yene lerime doğru dürüst cevap : alış. Parson seni nasıl karga — Evde değildi, kapıyı he İ dikodulara ne diye ehemmiyet ve | anahtarımla açtım, kimseler gi iyorsun? Odadan orlaya dolaşarak uzun Kadın olduğu yerde kıvrandı. det bekledim. Nihayet yata” — Ah Hellis, ne korkunç (şey! oturdum ve icap ederse bütü Ateş edildiğini duydum. onu beklemeğe karar verdi — Kim ateş etti? Durdu ve, gözleri ateşte. “ — Bilmiyorum, O görmedim. Ta.|dandı: ) İbanca sesinden sonra birden Men*| (Devamı VA | , Çinde asırlardan kalma âdeti Garp âleminin bütün gayretine, İstilâlara ve ihtilâllere, karlı harplere rağmen bugün dahi ananeler devam etmektedir. Şang, Çinde otelcili milyonerdir. Geçenlerde ölmüş ve eski ananenelere uygun bir cenaze alayile gömülmüştür. Çi: yi ecdat makberesine yatırmadan evvel müthiş bir cenaze alayı yaparak ölüyü üç defa şehrin kaklarından geçirirler. Ölü, İnsanların omuzlarında taşınan çiçeklerle süslü ve bir kuleyi andırar ır. Evvelâ büyük oğlu iki adamın kolların arasında, elinde ucuna çiçekler ve bir ırır, arkasında yüzleri, etralm görmiyetek ve etraltan görünmiy! r stanmadan bu kanı bulmaktan acz Tösterirdi. . Evet ona bu fikir Asiyenin evini birdenbire zel- Kan satın alacaktı. Cebinde sanki parası varmış gibi rını salın almak için onlarla pazar. İik edecek, onları kandıracak oğlu- nun yanma getirecek, kanlarını a“ Mir oğlunun damarlarına geçirdik” ten sonra kendisirden para istedik. İleri wk't: “param vok.. param yok» 1", diyecekti, Açıkça bunu söyli- i tu .İvirsa, bunu yapmağa biran tered. İsie #mivecekti, İsin sonrasmı ken İdi deri, karımı para için satan dü- V | “inecekti, İsterse kendisini döğecek, İster Onu kurtarmak için lâzım * olanf Ancak bir şey şey yapmaktan, her şeyi yapmaktan | şey kan iken nasıl olur da Zelihalkan!.. Sğer kanacak bir adam bır) ii” çi ik yüzünden zengin olm nde Sf vay lâzımdı Kal i Eibet de bir zengin sl y kanını satmazdı hattâ bir O“ gf Wi hattâ hergün gidip çalı wi bur olan fakir bir işçi deli ; yapmazdı. Ne kadar pars se zengini orta halliyi ii mek mümkün değildi. isi ce bir defa topluca bir pars vi mak için işini, velevki Dik onu bir başkasma ka; şünürdü. Kanını para mukabilinde g olan insan elbette ki Dİ olacaktı. yeri O halde gidip onları aramak lâzımdi. # çe döğüşmüş olan bir kadın için İstanbulun inen ği rilerinin ne taraflarda 4 Uzun seneler hayatla pek iyi biliyordu. Ve fi , / şte s5 vece İstanbul yanar, yıkılır, zelze. leler içinde çökehilirdi. Bu gece; Sidürecek, ister mahkemeve (vere be: şey olabilir ve her şey olamazdı. | sek, ister nolise teslim edecek İster. Ama Memduhu (kurtaracak kanlse hapsettirecekti. rin katiyeti vardı. Ona bu fikir Asiyenin kulübesi den üzaldaşırken, gelmişti. Her se bahasına olursa olsun bu İçin adımları muayyen den hir insan adımları Kati ları döğe. döğe yürüyord” k Ben de seni seviyorum Avni! İki genç biribirinden ayrıldılar. cağından yüzde yüz emin bir sami, miyet içinde! Leylâ evine doğru giderken arka” i i i Serseri bulacaktı. ” — Senli ararım diye tekrarlardı.İsına dönüp bakmağa cesaret ede.İyece Memduhun vücuduna kan ve|muhakkak Memduhun damarları | Ne olur! A ei İL miyordu. Kendisini tutamayıp ona:İrilecekti. İna girecekti İ Yüç bir umurunda değildi. (Devam