28 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 y değini öğümlir b ee zmaa a Hi NG b S ' NİSAN — 1939' p | __OU"İ gülerek mukabele etti: ( B_halde fit olduk, ç <V Sualime ceyap vermek is- k Misiniz? g " S 1 Nğ."“““"lm. sorun. * büz; ir Peter bana orada rastladı- biliyor mu? t ayır, " Pi €şekkür ederim . ! !qç ıîong hiç cevap vermeyince " SİZ sordu: Z| ' xlstcrdim. n € düşüneyim? Ben sizi “Ak. l%as%t_asl..nda namuslu ve vazi- İa bir kâtibe sıfatile tanımış- Ft İhayete dair görüşmek iste- N “budala,, dediniz. Sonra Dti er'_a Şöhretli bir nevi batakha. ilim Çinli delikanlı kıyafetinde gör. Fam. Si sabah — suallerimden OBüm, Yin ortadan kayboldunuz. < A hasıl bir mana vereyim? < ÇBT bilseniz... ah CEki de sizin sandığınızdan Irkiîdi;x yler biliyorum. * düşündüğünüzü — bilmeği | ü * Biliyorsunuz? |i —“demki benden çekiniyorsu- ı _lrâ îîe size soyhyîyım’ | " Nürl'“'-' de ;_bıidıklenmzı polis Yoi Vğüne haber vermekten sizi hediyor? _ sçŞ)’eb_enim bileceğim iş; İ çi var. £ İin kîemm de öyle,.. Siz Pettigre- G h Gtilini — arryorsunuz, ben de ; iyvansı kurtarmak için ayni f j Furğîülağa çalışıyorum, Bin , S muhatabını. — şaşırtmak | *İtpeden inme bir sual sordu: İ lüigreyin katilinin kim oL "*’ “ bilmiyor musunuz? a kız cevap vermeden önce te- F 't etti: İ pâo&eden bileyim? “| < ©9 gene bir blöf yaptı: | ;? söylemeyin, zarar yok. ni Benden bu kadar şüphe etti- a ’4 elbet * Bi Söre ne diye beni tevkif ettir. İ < ünuz? kaçabilirim. ı; : AÇsanız da ben sizi gene bu- < 4 fakat henüz sırası değil.. w Wha Cni göz hapsine — almalarını nt Phi tle polis dostlarınıza tavsiye v | hizdir? n Ois dostlarsm sizinle meşgül ıi!; ._ için benim tavsiyelerimi bek galk. Tar, çe hi “Ten titredi. Furlong devam et- je dt x Fena bir çıkmaza girdiniz mis bi h F Komiser Ridin hakkmızda ak İ Sündüğünü bilmiyorum ama y « li sanmadığına da emi- d& F _ K,, TU korkutmak istiyorsunuz? ei h. Hayır. Sizi korkutmak için bu ya K bir şeyin kâfi gelmiyeceği- lach “lan biliyorum. Sizi yalnız da. ) İy ul düşünceli görmek ister- bi Ş Çık söyliyeyim: Eğer masum »ha ' Yani kanun nazarında suç sa- :' heîhangi bir harekette bulun- i __ Sanız, korkacak bir şey yok. ily. ökdirde.. . . İdar bir şekilde sustu. Farren Sinr tablada — söndürürken. tümlesini tamamladı: Ö ;*—ksi takdirde Jâyık — olduğum ke hi | Börürüm, değil mi? Affeder- . M. Furlong, ısrarlarınıza rağ: 1:111' y SEndim için - kararlaştırdığım h ta.kip edeceğim. — Benim için jbu si imkânsız olan şeyleri si- eVi z tdirirsem her şeyi altüst etme- adi | ©h korkarım. Hakkımda ne dü. p 'Orsanız düşünün, — bence e eV lart . eh ir€ TMiyeti yok. Ancak, Sir Petere O'h, ” Söylemediğiniz için size min kark Olduğumu da söyliyeyim. h Şimdi ne yapmak tasavvurun. İz matmazel? vo'k; eni hapishaneye — götürmek nt l hde değlseniz seyahatime de- çevk, “leceğim. Birkaç gün istirahat |" İstiyorum. wi Ve arada sırada Sir Petere te. waı;.w ddresinizi bildireceksiniz. — Bu kadar hâdiseden sonra bir ğ uz""klaş_marmn faydalı olacağına siz de kani değil — misiniz? Ne için böyle davranıyorsunuz? Furlong omuz silkti: — Münakaşa neye yarar? Bana itimat etmiyorsunuz. — Üzülmeyin. Size resimli kart postallar yollarım! Hem emin olun ki çağrılır çağrılmaz Londraya dö- neceğim. Bana bir dakika —müsaade, siz kahvenizi içerken yüzümün pudra. sını tazeliyeyim. Furlongu yalnız bırakarak Vesti- yere gitti. Birkaç dakika sonra Metrdotel katlanmış küçük bir kâ. Bıt getirip bıraktı. Furlong, büu kâ- gıdı açtı ve kurşun kalemle karalan mış şu satırları okudu: Nazik davetiniz :çin teşekkürler. Bu kadar ani olarak sizi terkettiğim için beni mazur görünüz. Fakat a. ramızda münakaşa beyhudedir. AF laharsmarladık. A, F. xXV Furlong evine döndüğü zaman feykalâde hiddetliydi. Farrene oy- nadığı oyundan dolayı çok kızmiş- tı. Ayni zamanda, onu söyletmeğe müuvaffak olamadığı için kendisine de kızmaktaydı, “bu ne beceriksiz. lik!,, diyordu. Hizmetçisini çağırarak sordu: — M. Doyl telefon etti mi? — Hayır efendim . Aklına gelen bir fikir üzerine he- men telefona sarıldı ve bir klübü a. radı. Babası bu saatte muhakkak o- rada olacaktı. — Lord Rodakrla görüşmek isti. yorum,” ğ &u : HE L Biraz sonra “ telefonda lordun sesi duyuldu: — Allo. Kim arıyor? — Benim baba. Rahatsız ettiğim için beni affet. — Özür dilediğine göre bahse gi- rerim ki gene polis haliyeliği mera- kın dolayısile malümat almak için beni arıyorsun, Eski diplamat böyle söylemek ve ilk zamanlarda küçük — oğlunun a- ihtiyar Nakleden: F. K. matör polis hafiyeliği — yapmak ar. zusuna muhalefet etmiş olmakla beraber onun muvallfakiyetlerile iç. ten içe iltihar duymağa başlamıştı. Furlong konuştu: — Hakkınız var, siz.len bir malü- mat almak istiyordum. Geçen ak- şam Vang isminde ihtiyar bir Çinli ile tanıştım: Çinde — imparatorluk olduğu sıralarda, söyle iğine göre, Mandaren imiş. Kendisini hatırlı. yabileceğinizi sanmıyor ama — ben sizin şayanı hayret half:za kudretini zi bildiğim için sordunı. Lord Rodakr filhakıa çok kuv. vetli bir hafızaya malikti ve bu yü- züne karşı söylenilince çok memnun olurdu. — Vang mı? diye söylendi. Bir dakika oğlum.. Vang?... hatırladım. Evet, vaktile memleketirde mühim bir şahsiyetti. Kendisile — tanışmış tım. Fakat senelerdenberi — görme. dim. Bu adama dair ne gibi malü. mat istiyorsun? — Sizi tanıdığını söylemişti, bu- nun yalan olup olmadığını öğren- mek istedim. Namuslu bir adamdır öyle mi? — Eyet. Fakat dikkât et. Çinli. ler ve Japonlar pek belli olmazlar, onların kendilerine göre ahlâk kai- deleri vardır. Bu adamın düşmanım olacağı yerde dostum olmasını ter- cih ederim, Ne yapıyor şimdi? — Londrada — otururyör. Siya. seti terkettiğini söyledi. -— Daha doğrusu siyaset onu terk etti. İhtilâlden sağ — kut tulduğun?. bir yiyip bin şükretsir. Başka bir soracağın var mı? — Hayır, baba, çok teşekkür ede- Tim, Furlong telefonu kanadığı zaman hizmetçisinin yanma gelmiş olduğu nu farketti. — Bir mektup efendim. Bir çinli getirdi. ş Mektubu alıp zarfı yırttı._ İçin. den çıkan ince bir kâğıda yeşil mü. rekkeple şu birkaç satır yazılmış- tı. (Devamı var) Zamanı (Baş tarafı dünkü nüshada) Onun yüzüne bakmak cesareti- ni kendimde bulamıyordum. Bo- ğazımın kuruduğunu hissediyor - dum. Fakat cesaretim — ıztırabıma galip geldi. Onu teselli edecek bir kaç söz söyledim. — O halde pekâlâ, dedi, eğer biraz ümit varsa bu elbette ki da. ha iyidir. Yalnız sizden bir tek şey istiyorum. Öleceğim zaman artık zamanın geldiğini benden saklamamanızı, bana öleceğimi haber vermenizi... Bunu çok isti- yorum... Bu belki benim son ar - zum olacaktır. Bana hakikati söy- liyeceğinizi vaadediniz.., Ona bunu vaadettim. Onun günden güne ilerliyen hastalığile aşkım muvazi olarak ilerliyordu. Sevgilimin böyle dere ce iderece ölüme yaklaştığını gör . mek ve buna mani olamamak ne büyük bir azaptı. Avuçlarını el - lerimin arasına bıraktığı veya ye- rinden doğrulmasına yardım et - mek için kolunu tuttuğum zaman lar kızardığını görüyordum, Bir gün ona güzel olduğunu söylemeğe cesaret etmiştim, Yüzü birden heyecanla o kadar kızar . mış, gözkapaklarını o kadar sürat le açıp kapamıştı ki, bu heyecanın nahif bünyesi üzerinde fena te - sirler yapabileceğini idüşünerek korktum ve ondan af diledim. Ce- vap vermedi. Yerinden kalktı ve titrek bacakları üzerinde pence - reye doğru yürüdü. Hemen yerim den fırladım, yanına — koştum, onu tütmak-istiyondum. Genç vü. cudunun müteşekkir bir. hisle, ko- luma yaslandığını hissediyordum. Yüzüme öyle garip bir bakışı var dı ki.., Ne istiyordu? Ona hislerimi an- latmalı mıydım? Ona aşkımı iti - raf etmek lâzım mıydı? Pencereyi açmaklığımı istedi. — Bu gece mehtap çıkacak mi? diye sordu. Ona mehtabın kaçta çıkacağını söyledim, Sordu: Çeviren — Gelecek mehtabı da görebi. lecek miyim? Görebileceğini söyledim, Sözü- ne devam etti: — ©O halde o zaman gelir, beni alır ve bahçeye indirirsiniz. Meh- tabı ağaçların arasından seyret - mek istiyorum. Ne kadar da gü . zeldir. Bu akşam çok erken ola - cak, Onu kollarımın arasında sık - mak ve öpmek için çıldırıyordum. Haftalar geçiyordu. —Leonore büyük bir sükün içinde sevildiği- ni hissediyordu. Hayatım onunki. ne bağlı idi. Aşkım bakışlarımdan anlaşılıyorlu. Fakat ona bu aşkı- mı itirafa cesaret edemiyordum. Ona ne söyliyebilirdim? Ölüm aramızda bekliyordu. Fa- kat dünyada kimse bu yavaş ya - vaş ölüme yaklaşan genç kız ka . dar sevilmemişti. Dünya üzerinde aşkın bu kadar temizi nadir gö - rülmüştür. Benim için artık hayatta Leo - noreden başka kimse mevcut de - ğildi. Büyük elemime Tağmen hayat ve aşkı tanımamış olan bu genç kıza bütün mevcudiyetimle bağlı olmaktan mütevellit bir sa. sevebileceğini ümit edebilir miy- dim?. Aşkım ©o kadar saf ve o kadar temizdi ki ondan bir buse bile is- temekten korkuyordum. Fakat bu aşk hikâyesinin sonu yaklaşıyor - du ve benim de yavaş yavaş sabır ve tahammülüm bitmek üzereydi. Ellerini avuçlarımın içinde sıkı . yor, sağlârıfı öolkşuyondum. Günün birinde kendime hâkim olamamış ve şezlongun önünde diz çökerek başımı dizlerine da - yamıştım, O zaman kendim de farkında olmadan, uzun müddet zaptedilmiş bir kaynaktan çıkar gibi dudaklarımdan uzun aşk cüm leleri çıkmağa başladı. Beni büyük bir saadet içinde sakin sakin din- ledi. Sözlerimi küçücük ellerini tuttum ve ondan adet içindeydim. Bu kızın beni| bitirdikten sonra I : SUAT DERVİŞ bir buse istedim. İçini çekerek sordu? — Artık ölüyor mıyım? — Hayır, diye bağırdım, siz daimayaşıyacaksınız, siz benim i- şimdesiniz; sizi seviyorum... O zaman tebessüm etti; — Size zamanı geldimi diye soruyorum. Beni ancak o zaman öpebilirsiniz... Genç kızın yaşamak ümidini kır mamak için geri çekildim. Bir akşam, her zamanki gibi yine bu eve geldim. Leonore oda. sında yalnızdı. Yanına koştum ve ellerini avuçlarımın içine aldım. Her zamankinden daha siyah olan 1 Yatt gözlerinin içinde derin, her zaman - kinden derin bir mana vardı. Yü- züme sorar gibi bakıyordu. Yanında diz çökmüştüm. Elini - omuzuma koydu. Iztırabım, güç zaptedebildiğim bir hıçkırıkta ifa- desini buldu, O susuyordu, Başımı eğmiştim Elinin avucumun içinde titredi - ğini hissettim. Açık pence:: içeriye okşayıcı bir rüzgâr « lüyordu. Ona: — Sizi seviyorum, dedim. Başını başıma yaklaştırdı: — Söyleyiniz, dedi, zaman... Buse zamanı geldi mi? Derndin, büyük bir elem içinde, düşünmeden söz söylemeden sa - — idece ve sadece hakikate bağlı ola- rak dudaklarımı uzattım. O anda şuuruma malik değildim. Leoönore başını biraz daha yaklaştırdı ve dudaklarını idudaklarıma hafifçe dokundurdu. Ne söyliyebilirdim?. Bu buse bütün yaşadığım hayatı ve kay - bettiğim sevgiyi hulâsa ediyordu. Başımı kaldırdığım zaman onu — tekrar şezlonga uzanmış ve göz - lerini kapamış buldum. Susuyor - dum. Eliyle kendisini yalnız bı « — rakmaklığımı işaret etti. Hiç bir şey söylemeden başım önüme e& - <M Ö ae B y e e ROLIM. ğilmiş olarak odadan çıktım. Bah — çeye indim, Ilık rüzgârın altında — (Lütfen sayfayı çeviriniz) 236 — Bilmem sözlerimi anlıyor- musunuz?. Anlamadığınıza minim.. Size şunu da söyleye- Kendliraden bahsedecek değilim.. Çünkü ben haydudun, katilin birisiyim.. Pek çok in. san öldürdüm.. la bulaşık.. Belki bir gün ben de bir hançer darbesi altında gebe. yim?, rip gideceğim. cellâdı ihtimal şimdiden — kafa- mr kesmek için kılıcını bilemeğe bile başlamıştır. Bunu pek tabii görüyorum. Binaenaleyh beni bu işde hariç tutun. Fakat Ve. nedikte, benim gibi adam öldür- çalmamış, etmemiş binlerce insan, kadın erkek binlerce aile var ki.. Bun. lar geçinebilmek için gece gündüz bütün mevcudiyetleri ile çalışıyorlar, onlar sayesinde Ve- nedik yükseliyor, büyüyor, zen- gin oluyor. Bunların bir kısmı tüccar sınıfı bir kısmı da ame- lelerdir, Kimi kafaları, dimağla. rt ile çalışıyor, kimi kolları ile uğraşıyor. Velhasıl herkes gü- cünün yettiği kadar Siz şüphesiz bunların hiç birini bilmiyorsunuz., dir ki bütün halkın kopardığı, yükselttiği nefret seslerini de işitmiyorsunuz.. eline alan efendiler!.. Aldanıyorsunuz.. Fakir tiz gördüğünüz halkı istediği. memiş, idaresini KAHRAMAN HAYDUD e. Başkumandan Her tarafım kan- Rolan 'Hattâ Venedik haydutluk ve mahrum çabalıyor. Gene şüphesiz. Memleketin ve a- — muhitlerinde niz gibi ezmek hakkını kendi- nizide görmekle aldanıyorsunuz, cenapları, — işte ben şimdi bu fakir halk kütlesi namına söz söylüyorum.. Bütün bu halkın yegâne ümitleri, ye- gâne tesellileri bir adam üzerin- de topianmıştır. Kandiyanodur.. onları kurtaratak!. .Çünkü söz vermiştir, çünkü vaad etmiştir. Sizin asi dediğiniz halka, isyandan kat'i bir ihtiyaç mış gibi bahsediyor. Önuü gör. dükçe kalbim güururla, iftiharla kabarıyor. Eğer Rolanı öldüre- cek olursam, bana hiç bir fena. İrk yapmamış ve binlerce halkı yegâne ümit ve tesellilerinden bırakırsam, dünyanın en sefil, en alçak bir mahlüku sayacağım. İşte bunun için Rolanı öldürmek istemiyo. rum, anladınız mı?. Büuadam da Rolan bu adam, kendimi Altiyeri süküt ediyordu. Kar- şısında, sarsılmaz, yıkılmaz, ka. ya gibi sert bir kanaat yordu, Bu kanaati değiştirmek için söyleyecek tek bir söz bul- maktan acizdi. Benliğini kaplayan hiddet fır. tınaları içinde düşünüyordu. Sa. rayında, karıs nın odasında, s0- kaklarda, ümümi meydanlarda, hattâ Venediğin en mülevves bile Rolan Kan. diyano karşısına çıkıyor ve ona görü. KAHRAMAN HAYDUD -— — Ne zaman öldürülecek. Siz onu söyleyin. — Saat ondan evvel değil. Ön buçukta işini bitirmiş olmalı - sın. Sonra (Sent-Mari.Formuz) kilisesinin büyük kapısı önün - den geçeceksin. Orada dört ki- şiye tesadüf edeceksin, Ben bu dört kişinin arasında bulunaca . gğim. Kemerimde de sana şimdi verdiğim kadar altın olacak. — Pekâlâ, demek saat onda... Spartivanto kılıcını tekrar çi- viye astı ve mantosunu çıkardı. — ÖOlivolo adasınımn neresin - de? diye sordu. — Dandolonun eski — evinde. Biliyoör musun? — Evet, biliyorum , — Vuracağın adam bu evde. İhtiyar birisile beraberdir, Sen gencini öldüreceksin, — Tabii anlaşılıyor. — Eve girmek veyahutta ada. mıtır dişarı çekmek için nasıl ha- reket edeceksin? — © benim bileceğim bir şey. — Demek, karar verildi. — Evet, tamamen!.. — O halde rahat bir kalple gidebilirim. — Hay hay, saat on buçukta adamınız. ölmüş bulunacak ve ben de Sen Mari Formoz kilisesi önüne gelmiş olacağım. — Sözüne itimadım var. olduğunu lâzım., 233 Altiyeri mantosuna büründü.. İnmek için merdivenin olduğu yere döndü. Fakat Spartivanto, başkumandanı bir hareketi ile durdurdu ve sordu: — Bir şey unuttunuz? — Ne?. — Adamın ismi?, Altiyeri titredi: — İsmini ne yapacaksın?, — Öldürdüğüm adamın kim muhakkak bilmem — Bilmek mi istiyorsun?, — Mutlaka yoksa öldürmem. Altiyeri bir müddet idüşünce- li bir vaziyette kaldı. Sonra: — Bu adam pek müthiş. tir, dedi. Harikulâde işler gör - müştür.. mezardan çıkmıştır.. Bütün dağ. ları ve sahraları 'dolduran hay- dutların reisidir. Diri diri gömüldüğü — İsmi?, — Dikkat etli.. Onun gibi maharetle kıl ç kullanan pek na- dirdir. — İsmi?. — Öyle zannediyorüm ki ya- nına bir kaç yardımcı âlsan fena etmezsin 7. — İsmi? İsmi?, — Rolan Kandiyane!. — Nasıl? Ne dediniz?. — Rolan Kandiyano dedim..

Bu sayıdan diğer sayfalar: