Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
HABER — Akşam Postası İZ NİSAN — 1939 ei ""*“l“'*"""Uİİ”' iya N Ç e Musolını Alman aleyhtar- ça ROMAN : Zi Yazan : Muzaffrer Muhittim ' v HABER'İN TARİHİ İnönü İıâkimi beyninden vurulmuşa dönmüştü İnönü hükimi, teşvik etmek için: — Habire evlâtlar! diye haykı - rirken adamlarmımdan biri telâsla 1- çeriye girerek yerlere kadar eği . p: — Devletlüma bir diyeceğim var, Dedi. — Çok mu mühim Vefa? — Evet şevketlüm, — Hele gel şöyle kulağıma söy- le, Vefa adımdaki bu nöbetçi heye - can içindeydi. İnönü hâkiminin ya- nma bir hamlede gelerek kulağına titriyen Beğle: — Eskişehir hâkiminin ve Köse Mihalm bir baskm için bu tarafa geldiklerini duyduk, dedi. Bir tatari miız haber iletti. Maksatlarınım ne olduğunu bilmiyoruz. Ne yapalrm? Birdenbire İnönü hâkiminin nev - ri dönmüş ve kaşları çatılıp, saçla- rı dikilmişti. Bu da ne — demekti? Ortada fol yok yumurta yokken bu baskma ne lüzum vardı? Ne Eskişehir hâkimi ile ne de Harmankaya hâkimi Köse Mihalle arasında bir geçmişi, bir ihtilâfı yoktu ki. bu baskma mana verebil- sİn, Maahaza haber doğru olmak ge- rekti. Ve derhal tedbir almak lâzım geliyordu. Her şeyden önce kara Ösman misafirdi. Onun — misafireti zamanında böyle bir kepazelik pek ağır olurdu. Zaten tedbirleri almağa da pek vakit kalmamış, ufuktan atlılar be. lirmişti. İnönü hökimi, ÖOsmana hiç bir şey ihsas etmemek istediği için içeri kimsenin sokulmamasmı İra - de etmiş ve kendis! dmarı çıkarak bu hâdiseyi anlamak istemisti,. Atma atladı ve yanma beş on güreş — tutanları Büvariyle karşıcı çıktı. Yarim saat | kadar uzakta İnönli hâkimi, diğer iki hâkimle karşılaşmıştı. Selâm - laştılar ve sordu: — Bu semte azimetinizi —muücib hâdise ne olsa gerek, epeyce merak ettik. Eskişehir hâkimi cevab verdi: — Sana ve hâkimiyetine taallük eder tarafı yoktur. Ancak sende misafir olan Kara Osmanı İsteriz. Bunun kırdığı ceviz bini aştı. Bütün hâkimlerin selâmet ve rahatı iİçin Osmanm izalei vücudu —gerektir. Bize onu vermezsen, 'o takdirde se- nin de başma geleceği Cenabıhak “bilir. İnönü hâkimi —beyninden vurül. muşa dönmüştü. Bu ne küstahlıktı, — Efendim öotomobil — kazasınma uğrıyan — çocuğun anası - olduğunu söyliyen bir kadm geldi. Sizi gör <mek istiyor. Doktor rahatsız olmaktat diği için : — Şimdi aşağı iniyorum. Diyecekti. Fakat birdenbire: — Getir bürâaya!- dedi. çekin bu ne ahlâksızlıktı, bu ne namer - dane bir teklifti!., — Siz, dedi, benim yerimde olsa- nız misafirinizi teslim ederek na - mertlik yâpabilir misiniz? — Biz senin vaziyetinde değiliz. Yalnız Ösmanı İstiyoruz ve buna mu halefet, kan dökülmesine sebeb o. lür, Harbe haâzıriz. Sana bir saât mühlet veriyorüz Ve yavaş yavağ yürüyoruz. Üsmani veya kellesini bize teslim etmediğin takdirde se- ni de düşman telâkki etmeğe mec- bur kalacağız. Köse Mihal korkunç bir adamdı. Bahadırlığı dillere dastan olmuştu. Bunu bilen İnönü hâkimi hakika - ten müşkül vaziyette kalmiştı. Yal. nız Kösermihal adamları ile İnönü- hâkiminin kuvvetlerine hlücüm etse kâfi gelirdi. Şimdi ne yapabilirdi? Osmanı vermek, bu asla merdlik olamazdı, Kaldı ki Osmanı gözü gi- bi seviyordu. Vermese, bu herifler harble, kan dökerek yine ayni ne- ticeyi kazanabileceklerdi. Vaziyet ve vakit de bir hileye müsait değildi. Ancak bir şey yap. mük mümkündü. O da kendisini ve ordusunu, feda ederek Osmanı ka- çırmak, Netekim aklıma gelen bu tedbiri, büyük bir fedakârlık olmasına rağ- men merdliğine halel getirmemiş olmak için yapmağa karar verdi ve derhal geriye döndü, Dönerken de haykırdı: — Bir saatten önce dahi fikrimi ve cevabımı tebliğ ederim. - Köse Mihal Eskişehir hâkimine ve Eskişehir hâkimi Köse — Mihale bakarak gülüştüler. İşte böylece ve kolaylıkla bu iş — halledilivermişti. Artık Osmanm hayatmm da, sal - tanatınm da son dakikaları gelmiş bulunuyordu, Bundan en çok he . yecan duyan Eskişehir hâkimiydi. Osmanın kellesini bir zarf — içinde şeyh Edebaliye göndererek: — Artık bu giranbaha hediyem karşıstında kerimen Mal — hatunu bana vermekten çekinmezsin, Diye söylenecekti. Bunun lezzeti- ne doyum mu olurdu? Hem zafer, hem saltanat, hem en güzel kız kazanılmış ölüyor ve kuvvetli bir düşman da apansız sa rılarak hiç kan dökülmeden bütün bu neticeler elde edilmiş bulunuyor du, Köse Mihal da yeniden Harman- kaya hâkimliğinin artacak arazi - sinin hayaliyle mestti. Öyle ya, uc memleketlerine sahib olmak ve - Zateq arkamdan buraya kadar | geldi. Diyen kadın biraz yanâ ve koridora seslendi. — Geliniz. Doktorun bütün vücudu irkildi. Şimdi tahammül edilmez bir sahne çekildi | ile karşılaşacağını biliyordu. Üstü başı tahmin edilmiyecek gi- bi yıpranmış bir halk kadını göz- yaşı, ve feryatlarla içeri girecek, yü- rekler paralayıcı bir ümitsizlik için- de bağırıp, çağtrarak kendisini yer- lere atacak, olmadık yapacaktı. Hislerine terbiyenin fre- nini takamıyacak kadar - iptidai o- lan bu insanların nasıl keder duy- duklarını, bu kederi nasil izhar et- tiklerini pek iyi bilirdi . Fakat döktoör karşısında beklediği | ümitsizlik sahnesini bulmadı. Oda- dan içari! giren kadın da tahayyül et ği kadın değildi. Uzun boylu ve “oOk zayıf bu kadının rengi balmu- mündan bir bebek gibi — solgundu. Başında siyah bir başörtü, üzerinde soluk bir manto vardı. Henüz çok Tes> ve çok müzel bir kadındı. Ağlamıyordu. Uzun kirpikli sim- siyah gözleri kupkuruydu. Dudakla- Türk askerlerini kendi idaresine al. mak az şey miydi? Bu takdirde bü tün Anadölu önün idaresine geçe- bilecek ve Harmankaya hâkimi bir- denbire dünyanın en büyük impa- ratorlarmdan biri haştimet ve kud . retini ediniverecekti, Böylece ve böyle hayallerle da- kikalar geçiyor ve saate yaklaşı - yor, : Köse Mihal dönerek askerine e- mir verdi: — Kiılteimi kaldırdığım zaman hücum edeceksiniz. Kim olursa ol. sun, kadm, erkek, çocuk hiç kimse- nin sağ kalmaması matluptur. İste diğiniz kadar talan ediniz. Yalnız dikkat ediniz. Kara Osa - man da oradadır ve onun mümkün- sSe canlı olarak ele geçmesini iste. rim, Hazır olunuz! Ve kezalik Eskişehir hâkimi de kendi askerine ayni tarzda emir ver mişti. Bunlar saf kurup bekleşti - ler, İ İnönü hâkimi —döndüğü: zaman betinde benzinde bir damla kan kalmamış, müteheyyiç bir haldey- di. Derhal Osmanin yanma gele - rek: l Hakaııı:m_ Dedi. Şöyle Bir da, kika bir kenara gel, Sana mühim bir meseleyi hahber vereceğim, Osman kalktı ve bir kenara çe- kildiler: — EKöse Mihal ve Eskişehir hâ- kimi belki bu dakikada kapx!ğrımm önünde ve kuvvetli haldedirler. Se- nin başını veyahut teslimini isti - yorlar, Bu namertliktir. Ben bunu yapamam. Henüz vakit var. Sen ve adamların arka taraftan ve dar yollardan kaçabilirsiniz. Evvelce ihtiyaten buradan — ormana açılan bir hendek açmıştım, Bundan İsti- fade edebilirsiniz. haydi, Allaha e- manet olun! — Ya sen'ne yapacaksın? — Dövüşeceğim. Bunların kuvve ti önünde durmağfa imkân yoktur, fakat şerefim, haysiyetim ve namu- sum kurtulmuş olacak ve nihayet bir tesellim daha var. Sen bunla - rm sonradan hakkından gelirsin, Haydi Osman, lâfı bırak, bir an evvel kaçmız, Vakit bir saatlik bir mühletten ibarettir. Yalnız yol ya rım saat olduğuna göre vakilt çok yaklaşmıştır. Rica ederim kaçınız. Osman, birdenbire geri dönerek, duyanı çılgına çevirecek korkunç bir ejder haykırışıyla arkadaşları. nı davet etti. rı kilitlenmişti. İçeriye dik bir yürüyüşle girdi. Gözleri, doktorun gözlerinin içine Ona bakıyordu. Dudakları kımıl- damıyor, bir şey sormuyordu. Bü- yük bir korku ifade eden sual dolu bu gözlerin, sual dolu bakışları en yüksek feryattan/en acr göz yaşın- dan daha müessirdi. Doktorun konuşmasını - bekliyor- du. Halbuki doktor — konuşamadı. Karşısındaki bu sapsarı — kadının taşkınlıklar korkusu ve endişesi onu da - dilsiz | bırakmıştı. Bir müddet karşı karşrı- x:ı sustular, doktorun — kendiliğin den bir söz söylemediğini gören ka- |dın hafif bir sesle: — Nasıl? diye sordu. Büyük bi kaza değil değil mi? Ekemmiyetsiz bir şey diyorlar, doktor bey? Doktor: — Çok mühim bir şey deşil, de- di. | Kadın korktuğu şeyi duymak, işi! mek her şeyi, hattâ daha sotarak anlatmış'ardı. nanmak istemiyordu. — Ben de biliyorum./dedi. kendi- feci bir şekl: Fakat bi |harbden de dehşetli, istemiyordu; Ona — mahallede . Bu ne küstahlıktı — Eskişehir hâkimi ve Köse Mi- hal benim kellemi istiyormuş. İnö- nü hâkimi şerefini muhafaza için tek başma savaş etmeğe hazırla - nip bizim firarmmızı temine çalişı. yor. Hanmu biz Türk oğullarına böyle mübı.rek bir dostun şeref da- vasinda ve savaşmda yalhız bıra - kılmâst gibi bir küçüklük yaraş - maz. Haydi evlâtlar, silâhlarınıza sa. rilim! Savaş edeceğiz. İnönü hâkimi bir çocuük gibi ağlı- yordu. Bu kahramanların iki ser- seri hâkimin küvvetleri Önünde kı- rilacaklarını düşünerek — ağlıyordu. Kendi hareketine gösterilen bu yük sek hareketten heyecan duyarak ağlıyordu, Osman ve kardeşi ve adamları İ- nönü hisatmdan ellerinde palaları, gözlerini kan bürümüş, sinirleri ge. rilmiş ve herbiri bir aslan kesilmiş bir halde çıktılar, Köse Mihal ve Eskişehir hâkimi böyle bir avuç iİnsanm — önlerinde Kara Osman ve kardeşi olduğu hal. de dışarıya uğradıklarını görünce, zaten hazır olan askerlerine hü - cüm emri verdiler. Belki her iki kuvvet de bir har- bi ifadeden ziyade bir sokak kav - gasını andıracak kadar mütevazı i. di, ama, bu miktarca böyleydi. Yok sa hâdisenin mahiyeti itibarile bir korkunç bir haldeydi, İnönü hâkimi de askerile savaşa girmiş ve orlalık koi-mt “Bir hatb' Bağıranlar, iniltiler, meydanına dönmüştü, , haykıranlar, kişnemeler, feryadlar, biraz önce — çengüçiğana | seslerinin aksini taşıyan bu yerleri bir mahgşere çevirmişti. Palalar işliyor, oklar işliyor, bal. talar işliyor ve kelleler uçuyar, kol ar kopuyor, belden aşağı büyük par çalar kan içinde yuvarlanıyordu. Böyle birkaç saat süren bu kor- kunç musaraa, Osmanın yeni bir İ- radeşile daha hızlandı. Kara Osman İnönü hâkimini de hayret ve dehşe. te düşürüyordu. Bu ne korkunç bir insandı, küçük bir sözden yarı be. lime kadar kızaran bu masum adam, burada bir harb mahudu olüvermiş, bir simgek, bir zelzele, bir yanar - dağ kesilivermişti. Osman haykırdı: — Zafer sizindir. Türk oğulları! Bu küstahlar içinde tek canlı ko - mayın. Haydi Allah kılıçlarmızı kes kin etsin. (Devamı vat) sini görebilir miyim? — Evet.. Ama evvelâ şöyle otu- runuz.. Evet, evet biraz dinleniniz — Teşekkür ederim doktor bey, Ama oturamam. Önü görmeğe git- sem, onun odasına gitsem — olmaz- mı? — Gidersiniz.. Biraz sabrediniz! — Niçin hemen gitmiyeyim? Yok sa doktor bey!.. Bana her şeyi söy” lediler.. Yoksa!.. ama ben inanma dım. Doktor genç kadının yanımma gel Hi! E'ini ve omuzunu tuttu: — Çocuğunuz sağdır, dedi; daha vaşıyor. Telâş etmeyiniz, Evvelâ o- turumuz. Size anlatırım. Siz sinirlisi niz ve onun v*mına bu halde gire- nezsiniz.. Setdir fattat.. Daha bır şey soylıyecektî sustü. çÇünkü kadın birdenbire ağîamgğ;ı syaşlamıştı: — Sağ mıdır? Sağ mıdır?.. Dok- tor bey değil mi?.. Kurbanınız ola yım, sağ mıdır? Doktorun birâz evvel tahmin et Üğzi şeylardem hiçbirini — yapmıyor" li bu halk kadını.. Elini yüzüne, İlğı yaparken... Bir Fransız gazetesi şimdi Almanya ile “can ciğer kuzu sarmâğlı — olan Musolininin 1915 de ve İtalya umumi! harbe itilâf devletlerinin Yö” ! nında girmezden önce yazdığı makalelerden parçalar alarak o ıal!llat“r':l Musolini ile şimdiki Musolini arasındaki tezadı tebarüz ettiriyor. | Musolini 16 gubat 1915 de Popolo d'İtalia gazetesinde şunları yaâf” | Essende Krup (burada Musolini, fabrikatör Krupun aşktaki gaie | ritabif temayülleri olduğunu bildiren bir kelime kullanıyor) fabrikala” riniın Almanyayı temizliyecek bir yangının alevlerine verildiği gün tâ- rihin unutulmaz bir günü olacaktır. Almanyanın (burada —Almanyöyü karşı çok ağır bir tahkirde bulunmuştur) gururunun döğurduğu har“ bin kurbanları namına, top şehri Essen yeryüzünden silinmelidir. ,, Gene Musölini 2 nisan 1915 de yazdığı bir makalede “Almanlart$ karşı medeni dünyada beslenilen kin nekadar büyük olursa olsun onla* rın zalimliğiyle ayni nispette olamaz,, diyor ve Almanları şiddetle tah- kir edecek cümlelerle devam ediyordu, Tezad, şayanı c,lkkıt değil mi? Kıskarç kadınlar cenmneti Aşağı Brezilyada uzun bir tetkik seyahati yapmış olan Jorj Monö | isimli bir Fransız âlimi orada yaşıyan yerlilerin â.detlerine dair dıkkıtl değer malümat veriyor. “Kukuruku” kabilesine mensub olan bu yerlilerin kadınları pu- talona benzer bir elbise giymekte ve erkekleri icab ederse kırbaç zoru — il çalıştırmaktadırlar, Bir kadmın ancak bir erkek almağa hakkı var- dır, Aile hayatında sadakatsizlik gösteren erkek idam edilmektedir. Erkeği sadakatsizliğe teşvik etmiş olan kadre ise srmsıkı bağlandıktan sonra, aldatılan kadm tarafmdan dişle ısırılıp boğazlanmak suretile öldürülmektedir. Musa Yahudi değlildil Fröydün bugünlerde İngilterede neşredilecek yeni eserinde büyük ruhiyatçının peygamber Musa hakkında böyle bir iddia ileri sürmüş olduğu bildiriliyor. Psikanaliz üstadıma göre Musa, İsrail oğullarından değil, Mısırlıydı ve yahudilere telkin ettiği dini Mısırdan götürmüştü. Yaramaz bebekler iİçin... Amerikada meşhur bir çocuk doğum ve bakım — evinin müdired Mrg. Smite göre minimini çocukların sebebsiz — hırçmlıkları, h!rdenbire açılan elektrik ziyasile geçmekte ve yavrular derhal sükünet bulmak- — tadırlar. ' Bu huıusta birçok teecrübeler yapılmış, muhtelif renkte ışık ve. ren lâmbalar kullanılmış, kırmızı ve yeşil ışık hiçbir tesir ynbmıdıgî “halde mavi ziya teskin edici tesirini ânide - Üç yaşında bir devl " Mısırda delikanlılık çağına yaklaşmış bir çocuğun mütemadiyen | büyümekte olduğu yazılmıştı. Hiçbir şeyde eski dünyadan geri kalmı- |— yan Amerikada bu zavallıya bir rakib çıkmış ve onu geçmek yotundı ilerlemeğe başlamiştır. i Gayritabil bir şekilde mütemadiyen büyüyen çocuk henüz Üç ya. şındadır ve boyu 1 metre 55 santimetreyi bulmuştur, Ay çiçeği fidanf kadar süratle büyüyen bu çocuk şimdi bir hastanede nezaret altında- 'dır. Doktorlar bu tabiat garibesinin bu süratle büyümekte devam et. tiği takdirde - ki buna pek İmkân tasavvur edilemiyor . yirmi yaşında boyunun dört buçuk metreyi bulacağını hesaplamışlardır! Hapishanede umnutular adam İngilizlerin garib kanunları vardır, Yazacağımız feci hâdise, böyle bir kanunun gadrine uğramış bir zavallınım macerasıdır: 1894 senesinde Corc Holand isminde yirmi yaşlarında bir İngiliz, | bir koyun çalarak kestiği için yakalanmış ve hapse mahküm —olmuştu. Cezanın müddetini “kanun mucibince,, bilâhare kraliçe Viktorya tayin edecekti. Rençber olan delikanlı Dortmur hapishanesine konulmuş ve tam kırk beş sene orada kaldıktan sönra geçenlerde hapishanede ölmüşt&t.' Sebebi mi? Zavallı unutulduğu icin! İnanılmıyacak gibi ama bizzat İngiliz gnzeteleri yazıyorlar, | Doktor: | | Hayir bu defa da yanılnuştı Bu — Gözyaşlarına hiç de lüzum yok baygmlığı da bağıran — tepinen bir © yanım, dedi. çocuğunuz sağdır, öl- ıstırab takip etmemişti. Genç ka” | 'nemıf—-tır Hayattadır metin olu- dm hep balmumudan yapılmış gi * » Metin olmağa ihtiyacınız var. bı solgun duruyordu. Yanakların” ) ”ünl—u çotuğunuz ağır yaralıdır. O- - dap aşağıya biribirini kovalayan iri © nun tehlikeyi atlatacağı — saatlerde ! yaşlar yuvarlanıyordu. metanetinizi kaybetmemeniz lâzım! | Doktor, bu sessiz yeis karşısında Kadımın dizleri öne doğru bükül- | 44eta minnettardı. Ve kendisini de dü. Sanki dizlerine —arkadan kuv- hayrete düşüren bir — şefkatle genç - vetli bir sopa ile vuru.muştüu. ıkadmı bir koltuğa oturttu. 1 Onu şimdiye kadar ay_a]ı_:ta_tutan Genç kadının başı biraz — arkayâ, tuyvet yok oluyormuş gıbı_ydı. . ve biraz sola doğru devrilmişti. Bürİ 1 Yere çökerken yanındaki masayı tün yüzü lâmbanın ışığındaydı. Fil' | tuttu. Onun sallandığını ve — düş- | | y — A dışi gibi solgun yüzünün cildi, bif mek üzere olduğunu gorenlhaqtaba taşbebek kadar dümdüzdü. Ve bu h ( elmiş kolunu, tut- " —ı:îştî_a yarmakegöRE Yalunu gergin yüzlü yanaklardan GŞBEW.?;. ! Doktor,: elektrik lâmbasmımın ışığını aksetti” B — Hanıma biraz kordiyal getir, ren parlak gözyaşları süzülüyordu- f dedi. Bu yüzde ağlayan bir Meryem Ve: “korktuğum sahne başlıyor!,, | yüzü gibi sonsuz bir matemin ifade” | diye düşündü. Ve — hastabakcının si vardı. İ bıraktığı kolu tuttu , Doktor onun bileklerini oğuşturu” — Ben size oturunuz - dememiş yor. Ona kordiyal içiriyor. Ona ilâf miydim. dedi? Pek solgun olduğu- koklatıyor ve soruyordu: | yuzu görüvordum. Bir kere olan ol- ı — Nasılsınız şimdi?.. İyisiniz deji muş, şimdi bütün aklımızı ve sor gil mi? /Davamı var) kapamış, sessiz, sessiz ağlıyordu. duk kanlılığımızı muhafaza ederek l küçüğü kurtarmağa gayret edelim.