Eskişehir hâkimi, insanları kazıklara oturtarak, yakarak öldüren adamdı irin saltanatları bir iskambil kâ.| (Mal): istedi. Havfımdan bir mü-| Ellerini çekip kendisi şeyhin elle . — Şeyh Efendi, kerimenizin hüs. nl Anı tâ canibimize kadar sirayet etmiştir. Siz gibi fani bir zatın de. madı olmak şerefine nalliyetim, €- linizdedir, Mümkün olduğu kadar eilenize yardımımız sebkeder. Ne buyurursunuz ? Şeyh Edekali şaşırmıştı. Demek bütün bu debâebe, bu ihtişam, bu ziyaret, bu hal, bu dilin altmdaki şey, kızt içindi. Biremri vaki gibi ihdas olunan bu hal şeyhi mütees- sir etmişti, Dükkündan mal mı alı. yorduki, böyle birdenbire bir kıta askerle baskın vermiş gibi eve çö. küvermişti, Bunun, bu istemenin de bir usul vardı, Şeyh, bu hareketten muğber ol muş, evvelâ böyle hareket eden bir! damattan hayır gelmiyeceğine inan miş ve fik hamlede reddi düşünmüş tü, Ama, böyle bir adama red nasıl tebliğ olunabilirdiki bunlar kan iç- mekten zevk ve hayat bulan vam. pirlere benzerlerdi. Hele Fakişehir bâkimi, kapılar » kırıp insanlar topliyan ve ateğte yakan, kasıklarda can verdiren bir adamdı, Onun için şeyh bir kukla kadar “ehemmiyetsiz sayılırdı, Bu vaziyeti önliyebilmek mü. him bir işti, Şeyh boynunu büküp : — Bu tenezzülünüz bana fi tr. Ancak körimem cariyen ki. | çüktür ve onun mukadderatmr re. fikama tevdi eylemiştim. Bizim an- anelerimize göre kızın değilse bile kadmm fikri istiisar olunmak gö velet Mimer ite wyrrammer tes miönni'ederim dedi, Bünü kismen bir valt gibi telâk- ki eden Fskişehir hâkimi, başkaca * görlişmeğe llizum görmeden ve ya- rma kendisine kaympeder olarak se- çeceği geyhin elini bile öprmeğe to- nezzül etmeden kalktı, ayni debdebe ve İbtişamla, ayni gurur ve merasim Je geçti gitti, Fakat geyh o gittikten sonra da- ba yılgın bir halde kalmıştı. Öyle ya, şimdi ne yapacaktı 7. Eğer vermese, ona sakin olduğu it burnunu hakiki it burnu yapardı bu adam, Eğer verse, kizmı böyle bir koca betbaht ederdi, Kaldık! ik- bal ve saltanata da güvenmek ne mümkündü ? Ertuğrul oğullarının bu haşmetli tarihinde, onların bu önüne geçi mez'akm ve savletleri karşısında böyle ufak tefek beylerin, hâkim- HABER'in Edebi Romanı Çul ti Jslünbel BN Leylâ dikişe hiç merakt “olma dığını hissediyordu. Fakat onu fab rikalara ve hizmetçiliğe vermek is “temiyen annesinin arzusu onu terzi » yapmaktı. Terzi annesi olmak, Ona içtimai mevkilerin en yükseğine geçmek gi- bi geliyordu. Yirmi beş senehiz Hik etmiş olan bu kadınen HABER'İN TARİHİ ROMANI : 1S ğldmdan kule gibi $di, Şeyh Edebali kızmı buna vere. mezdi, İmkân yoktu. Nitekim karı- si da böyle düşünmüş ve vermemek Mizumunu ileri sürmüş, genç kız bu- nun bir talip olduğunu anlayınca hinçkırarak babasının, anasının «- yaklarma kapanarak ilk defa bu iş- to söze karışıp, verilmemesini iste. mişt, Doğru idi ama, şeyh Edebali ne sisin ? Şeyhin aklına bir fikir gelmişti Fühakika o de daha henüz gençti, küçüktü, ama, bü işte söyliyeceği ayni zamanda bir teminat olabilirdi. Kara Osmunın fikrine müracaat et- mek fena bir düşünüş değildi. Bu- Bun üzerine bir az teselli ve kuzür duyan şeyh Edebali Orban oğlu ve beyi Osmanı 2 yarete gitti, Fakat Eskişehir hâ- kimi de ahmak bir adam değildi. E. deballnin kırmı istediği yaman, 0-| Bun yüzündeki işmizazlardan, pek bü işten hoşlanmadığını anlamış ve berhangi bir tedbire teveselii etme, si Ihtimalini düşünerek peşine a- damlarından en kurmazını yaemur etmişti, Eskişehir hâkimi, günü gürüne şeyhin harekâtm: öğrenmiş oluyor- du. Osmana gidişini duyduğu za .| man kân beynine hücum etmiş ve haykırmıştı: cak, ona Mskişehir beyi ile boy öL çüşmenin ne demek olduğunu gös- teririz, "Kara Osman, şeyh Elebaliye be- basından müntekil aziz bir dost bil. diği için son derecede hlirmet ve ri- ayetle karşılayıp ellerinden öptü ve baş sedire oturtup karşısında diz çöktü, Şeyh Edebali, böyle aslanları in. lerinden Ürkütüp tozu dumana ka- tacak haşmetli bir Türk beyinin bu hürmetinden sonsuz bir lezzet! ve haz duymuş ve gözleri yaşar. mişti, Osman bey sordu: — Şeyhimin emirleri nedir? — Estağfurullah beyim, umuru devlet arasmda tasâlimi mazur gör evlâdım. Sen bana Ertuğrulun ya. digârism, Bir derdimiz olunca evvel Allah senden başkasına iltica ne mümkün? — Ne var efendim, bir derdment gibi muztarib görünüyorsunuz? — Evet Osman bey, dertliyim, Es *kişehir hâkimi olan mel'un, kızım GAS uUru.. korkutan şey kızının da günün bi rinde (il kapısına düşüp) hizmetçi olmasıydı. O İclâlin evinde hizmetçilik etmiş- ti. Ve bundan cesaret o alarak bir) İ gün kızını yanına alıp atölyeye gel miş: “aman hanımım onu sen adam ye yanına alması için rica et- mişti, Idâlin nazarında Leylâ bir hiz- metçi kızından farksızdı, Ona öteki çıraklarından daha kötü musmele eder, onu terzi çırağından daha faz- Ja bir hizmetçi gibi kullanırdı. Tabi velinimet! İstediğini yapar? Kursaklarını deşseler daha orun ekmeği bulunur, Leylâ itiraz etmez* di. Ve gene bu akşam da itiraz et medi, Fakat onun da gayriihtiyari kaş ları çatıldı. İclâl bu gayrimemnun yüzü gör memezliğe geldi. Esasen onun yü” ziline belki de dikkatli bakmamıştı bile, Herhangi bir emrin Leylâ o tara- fından nasıl telâkki edildiği bir me sele değildi ki, bunu anlamak için mun yüzündeki çizgilerin aldığı manayı araştırsın! İ — Bü kara bodur belâsmı bula-| * Yazan: Muzaff bel taleb ettim, Ne yapacağımı bil miyörum, Kendisine kız mt ve: hâşâ onu vermektense kellemi ver, meye tercih ederim, ama, bu lâin bir kişidir. Aklına koyduğunu irti- kâp eder bir zalimdir. Allemizi perişan edeyazar diye; endişedeyim, Ne dersin evlâdm? Osman sinirlendiği zamanlarda o! . duğu gibi eliyle göğsünün üzerine darbuka çalar gibi muttarid dar -| beler vurarak düşünüyor ve dişle- ri arasında dudaklarını eziyordu. Bir aralık başını kaldırdı, göze.| rinde ümitli ışıklar belirdiğini gö - ren şeyh müsterih olmuştu. Os man böyle olduğu zaman hakikaten | Allahtan Bonrs kendisine güven mümkün olabilirdi, — Şeyhim, Dedi, Git ve istirahat eyle, Fakat herhangi bir hücuma bağteten maruz kalmamış olmak İ- sin İtburnunu terkedip yurdumuza şeref ver ve burada herhangi bir ye ri tesbit eyliverek oruda temekklin et, Ve bu sırada da Eskişehir hâki, mine cevabi red ver. Bütün kuv - vetlerimle multinizim şeyhim, Şeyh kalktı ve Osmanm ellerine sarıldı, Osman birdenbire şaşala mişti. Babasının bile ellerinden öp- tâğü şeyhin bu tevazuu onu mah - cub edivermis, şaşkına çevirmişti, Çapraz eğlence: 12345467890 Soldan sağa: 1 — Harbi umumide şöğretli bir tarihe sahne olan Akdenize müte- veccih bir ovilâyetimiz, 2 — Pey- gamber Musanın elindeki sihirli $0* pa - geri verme, 3 .— Adi (aşağı) - tasarruf ettiğimiz nesne, 4 — Ev lât (öz türkçe) * furuht etmek, 5 — Büyük - inilti, 6 — Baht - su, 7 — Kıtlık, $ — Alaturkada bir u: bir Türk erkek adı, 9 — İçine gö- müldüğümüz yer, 10 — Zahr - bir şeyin yere Konan tarafı, O hâlâ Azizeye: — Aman, diyordu. Pek rica ede ran. Onu memnun etmeğe gayret ediniz. Kendisini pek severim, Dö- nüşte bir taksi tutunuz, Sana para” sını yarın veririm. Bu saatten sonra oralara kadar tramvayla gidemez” sin. — Teşekkür ederim efendim. Leylâ bütün asabiyetine rağmen büyük bir itina ile tuvaleti bir kutu nun içine yerleştirdi. İclâl müdüriyet odasına girerken: — Ben şimdi ona yola çıktığınızı bildiririm, dedi. Azize şapkasını giyinceye kadar tahta kuluyu koluna takan Leylâ merdivenleri dörder dörder inmiş" ti. Ne olursa olsun Azize ininceyve kadar Avniye iki söz söyliyecekti, Aparturan kapısını açıp (dışarı fırlayınca elindeki kutuyu kapıda bekliyen hususi arabanın şoförüne doğru uzattı ve: — Şimdi geliyorum. diyerek köşe başma kadar bir çılgın gibi koştu. Köşede koyu renk elbiseli bir in- san duruyordu. — Avni ne var? İsin oldu mu? di- ye fısıldadı. Niçin buradasın? Ça İmuvaffak olamadı. «ve bağırdı: er Muhittin rinden öptü. Edebali hakikaten fazli kemalile | meşhurdu. Lâalettayin bir - şeyh, bir derviş gibi muhakeme edile - mezdi, İlmi, malümstı, görüşü ve te fekkürü, değme insan oğlunda bu» lunmazdı, Amü, şu mühavere esnasmda Os manln zihnine nenib bir nokta ta- kümışt, Şeyh, memnun ve müste, rih giderken onu arkasmdan seyre- den Kara Osman, kafasından bu fikri kovmak için çök çalıştı, ama, Pencereyi açtı — Şeyhim, şeyhim. Yakında dev. lethanende bir çorba içmeğe gel -| mel erim, müsaade buyurulur! mu? İ Şeyh geri dönüp, o Osmanın'da| beklemediği bir tezahürle buykır - dı: — Alerresti velâyn! Osmanın yenemediği bu arzu, Es- kişehir hâkimini şeyhin ayağına sevkeden kızın her halde çok güzel olması gibi bir noktal hasara sap - lanmış olmasıydı, Bu bir zevk me- «| selesiydi, (Devam var) Yukardan aşağı: 1 — Seri -zalır, 2 — Asillik,3 'Bir'neyi saydam çalgı “ema, 4 — Özü ve soyu olan insan, 5*— Bire) dat -teniz (öz türkçe), 6 — Felsefe sahibi bir âlim - rakı, 7 — İsim - selâmlarımızdan biri, $ — Bir ka” dın adı * Canlı (yaşıyan) 9 — A- kâmete uğramış, 10 —- Bayrağımı zan rengi * İsim (şöhret) - üç (A- cemce) , ; buk sövle, Vaktim yok anlat, İlerdeki elektrik fenerinin — ışığı yarısına köşenin gölgesi vuran bu! yorsun? Ne Karabükü, kodete gidi- yüzün ancak bir tarafımı aydınlatır | yoruz. yordu. Bu görülen yarım çehrenin ne ga”| söyle, öldüreceksin beni! tip bir manası vardı. İci, iri açılmış ve bakışı sabit bir göz, düdağı aşa” ğıya doğru çeken bir çizgi ve hafif” çe oynayan bir yanak adalesi. « Nen var, ne susuyorsun? Öteki, sesini çok (uzaklarda bir yerde buluyormuş gibi o dudakları kıpırdayıp açıldıktan epey OSonra bu sözler duyuldu : — Gitmiyor muyuz? — Mayır sana izim var diyorum. Bir yere esvap götürüyoruz. Muh sin beylere, — Bırakamaz mısın? Başkası git- sin, Çok mühim bir sözüm var sanâ, — Hayır, kimse yok. Ben gidece- im, Esvap... — Esvaptan başiâtma... Diye müthiş bir külür etti. — Çıldırdın mı? Nen var? — Şimdi anlatılmüz, uzun İş, Xl ma sğna ihtiyacım var. Ne zaman dönersin, sen eve gitmeden evvel, muhakkak seni görmeliyim. Fransız: Reisi cumhurunun yedi senelik mesaisi Fransada yeni Çumburreisi intihabı münasebetiyle Fransız gâ-hı,, teleri M. Löbrönün yedi senelik Cumhur riyaseti zamanında yaptı. İğne, ğ: işlere dair bir statistik neşretmektedir. Buna nazaran M. 16b-... rön, 200 bin resmi kâğıdı imzalamış, 350 küşat resmine riyaset et. İfi, miş, 700 resmi ziyaret kabul etmiş, seyahatlerinde bir milyon kilo- bak metre mesafe kat'etmiş, 2200 çocuğun vaftiz babası olmuş, memle. | g ketin muhtelif yerlerini ziyarette kendisine buket takdim eden 72 küçük kızı okşamıştır, Sovyet Rusyanın mÜfusu Gi Sovyet Rusyada 17 sonkânunda yapılan nüfus yazımının tas“ nifi bitmiş, neticeleri anlaşılmıştır. Sovyet Rusyanın nüfusu 176.126.000 dir. 1926 da yapılan nüfus yazımında nüfusu 147 mil yon hesap edildiğine göre 12 genede Sovyet Rusyanın nüfusu milyon artmıştır. ı Statistik neticelerine güre nüfusun yüzde 35 i işçi ve memur,” W yüzde 55 i Kolkoz denilen kollektif çiftliklere mensup köylüdür. © Böylece umum nüfusun yüzde 94 dü kollektif mesai sistemin€ P girmiş bulunmaktallır. Mi Borçtan kurtulma usulü & Fransada Strazburg şehrinde garip bir muhakemeye başlan” n miştir, Davaın mevzuu şudur; Stzazburgda, geçenlerde Şarl Stokel İsminde bir zat ölmüş, mirasçılarına bir miktar mal ve mülk ile beraber on bin frank * borç bırakmıştır. Mlirasgılar mal ve mülkü kabul etmişlerse de bores (|, kabüle yanaşmamışlar, nihayet bir çare (bulmuşlardır. — Lütfen şu senedi görelim demişlerdir. Aile efradından dördü alacaklı zatm yanına giderek: Alacaklı senedi göstermiş, müracaatçılardan biri kâğıdı kap. | tığı gibi buruşturup yutuvermiştir. > Senedin hazmedilip edilmediği malâm değil ama, alacak buf. hareketi hazmedememiş ve derhal mahkemeye baş vurmuştur. Ba” kalım mahkeme ne karar verecek ?. Sarımsak yemek yasağı Şimali Amerika Birleşik hükümetlerine dahil Nebraskada bt“ lediye Meclisi hemşehrilerinden büyük bir kısmının memnuniyetini mucip olan bir karar vermiştir. Bu karar aynen gudur: *“Berberlerin soğan veya sarmisak yemeleri yasaktır. SabajıP saat yedisinden akşimın yedisine kadar geçen zamân zarfında $0' ğan veya sarmışak yediği anlaşılan berberler tecsiye olunacaklarr#" ö.. ç Italyada yeni meclis iv ve| Italyada mebusan meclisinin lâğvedilerek yerine “Korpo- Şin rasyonlar meclisi,, geçtiği ve bu meclisin de işe başladığı yazılmışk tı. Ecnebi gazeteleri “İtalyan milletini temsil eden,, bu meclisin te“ şekkül tarzı hakkında malümat veriyorlar; “Korporasyonlar meclisi,, indeki mebuslardan 37 si aristok- İp rattır. Yalnız bunların İtalyada mecmu mesahai sathiyeleri 150 bir S€çe hektarı bulan çiftlikleri vardır. Bu mebusların ekserisi büyük ban! — saçılardır. Son Yeni mebuslardan 176 sı, sermayeleri yekünu 19 milyar Tireri eğe bulan büyük şirketlerin erkânıdır. Bunları ceman 834 meclisi ida. re azalıkları vardır. Hemen bütün İtalyan tröstlerinin şefleri me liste mebus olmuşlardır. Maden sanayii işçileri de yeni #meclişte temsil edilmişlerdir. Bunların mümessili Milânolu büyük fabrikatör fin Redaeliğdir. Bu zat sermayeleri yekünu 200 milyon İireti bulan bir Beli çok maden sanayii şirketleri tröstünün reisidir ve mecliste maden ga” mayii işçilerini temsil etmektedir. — Karabüke mi gidiyorsun? — Deli mi oldun? Rüya mr görü- le çalıyordu. Cadde pek | tenhaydı Aşağıdan bir Şişli - Tünel arabasi rayları gıcırdata, gıcırtada ve düş” müş zinciri kaldırımlara çarpa, çar” | pa asabi Üzen gürültü ile geliyordu. P Azize: — Leylâ! Leylâl., Diye hırçın, hırçın bağırıyordu. bü — Geliyorum efendim. a Diye cevap verdi. Sonra Avniye di döndü: — Beni bizim köşe başındaki çeş- tı menin yanında bekle. dedi. — Gidemem o taraflara, Sen Tak- — Ne demek! Ne oldu? Çabuk — Uzun diyorum sana, anlatıl- müz. Maraza ettik, İki arkadaşı po lis tuttu. Ben sıvıştım. Ama her halde nerede ise enselerler (o beni! Leylâ dizlerinin e titrediğini his- setti, Başı döndü. Düşecek gibi ol du, Sendeledi. Dıvarı tuttu. — Ne yaptın! diye inledi sakın ai MEÜ bir | sinde geçen cumhuriyet | bayramı Küle gibi EE yikıldi. gittiğimiz muhalleticiye gel. Ber w. Közerini ucunu dönmüşlerdi, O* pi — Peki, tormobil kornasını telâşlı, telâşlı öt- türüyordu: Koşarak! Onun yanından ayrıldı. — Aman Allahım. Neler (geldi! Azize otomobilin içine oturmuştu başımıza. N bi Diye iki eliyle yüzünü örttü. Öte- ki sert bir sesle: — Sen şimdi ağlamağı, döğünme- Bi bırak, dedi. Bu akşam eve gider ken anneme uğra, münasip birli” sanla anlat başıma geleni. Beni me- rak etmesin, Otomobilin koması, daha şiddet- — Nerede idin Allah aşkma? de- di. Bu ne rezalet! Köşe başında ki- minle konuşuyordun? Bu ne kepa” zelik? Vallahi yarın İelâl hanrme- fendiye söyliyeceğim. (Devamı var)