imizin Nahvi Gerci bizde çok mecmua çık- Mya yor ama gene de hepsini Büy kabil olmuyor; Yücetin ilk- Biğgy Sayısını okumamıştım. Onda, hi Ürs'ün yeni o Ankara'ya Mü vi bakımından son derece May 2 Miyık bir makalesi bulündu- la, eemuanın mart sayısındaki 5 ştttakası üzerinde bir konuş” taş De yazıdan İN ğat eş ç?'ün makalesinde ŞöyİN “m. Ürnaaı 299: “Çünkü ta © zamandan İS Yarmıştım ki eski Ankara | yda İlşa zemini olarak Yeni May Merkezine yenileşmiş vata- Ma, Yığın Yığın, saf saf evleri ile Üy tetmeğe £ kalkışmışlarıl boz, * YE piloresk kalesiri.,, ağ Zeki Örs, dilimizin nabvini Meger lüzumundan ötedenberi ina $ aBcak şimdiye kadar bunu * makalelerle anlatmak İsti kiş wn için kendisine gö- fi yedi cünkü Türk diline hizmet ire SÜyen bir adamın evvelâ * ama kabul etmedi lâzim- | iii bunu yapmağa başlamış: yçe teşekkür ile sözünü dinle pi Meg bilbassa gençler arasın- Niye ibi yazmağa çalişacak bulmasını samimiyetle te- #derin, Tuttuğu yolun doğru 7 da hüzünlü p kem? Ka olduğu rg, belki ondan ziyade bir nahiv şiar. Sedat Zeki Örs, bugün “ügu FİN riayet ettiğimiz yazı nah- MAYİ hümayun, diyor ve ken» İL gitediği nalivin de, insanın, KN Mürüsüne uygun olduğunu an iş yorumuş; bu hükümlerde bif- İ iy gi hayli mübaliğa var... Zarar li Yüsinı kabul ettirmek istiyen i bazı mübalâğalarına da ie #tmek gerektir. eki Örs bunu istemekte tek “değildir: yüz senedenberi 4 Yazı yazanların hemen piç itina vararak vera varmıs ömizi bat dillerinin, bik ie İemasımız. onra uzun, Hürileler kullanmak ihtiyser- Mey duk; halbuki bizim anane” le bir şey yoktu: türkçe kk cümleler vücuda getirir gi, Dasirlerimizin ve “kitabeli Mik, “hin uzun cümleleri birer İğ ayr cümledir; onlarda birte- he 4, terkibi cümleler biribirle- lay bağlarla raptedilmiştir. tan sonra gelen muharrirler batı dillerinin tesiri ile, nes- 2amirini sokmuşlardır; da» 7), bilhassa demek fiili bu- si > Cümlelerde fail ile fiilin MEL 4 *Üipticenler oldu: dedi Ah a gr Hasan gibi. Dala son i İpe Muharrirlerimiz bitaz da- iyi Silliler; dilimizde böyle bir 4 iç, 2 lüzümmundan babseden- 2 adi e de buna dalr bir iki ya” di ari Fakat hiçbirimiz Sedat ha © Kadar ileri gidemedik... Maki A aldığım © cümleyi anla «alıp, > gorluk çekiyoruz, hatti olduğumuz yazı nahvine na ing nek ihtiyacını duyuyoruz. Ye Sağagi etmek kabil değildir. Za- ein Zeki de © nahivle yazdığı ea bize evvelâ batmıyacağını, ini de İnbil diye kabul edile- MU a Na *onda gelmesi çok kim- Si MM Şa va £ 1, TL 2 sürmüyor. Fakat oda # Mir. Dir 'Türk çocuğu MM, İransızcanın mahvine dar iu? Gerçi evvelâ: “A Ji Suls 9116, gibi fransızca iv eyt, aDmağa kalkıyor; fakat balli bir derecede öğren- İn diy AE “Te syis all6 A Ja mr- ir taz Ye öyle düşünüyor, yehi İbr, g a zcanın / nahvini takip Baha, Elâ Zeki Örs'ün deklif eti ala dem alışmamız, 0 uşmamız ve yazma” Mig drum doğruya onun ak İZ de kabildir. e ay b gayrete ne dürüm İekslalz, Bir insan men- 4 ai a ek | Maarif Vekâletinin tedbirleri kâfi midir ? Maarif vekâleti bugünkü tedrisat sisteminden daha faz- In randıman alabilmek için bazı tedbirler aldı. Her taizkınin derse. kaldırılması, muallimlerin yirmi dört saatten fazla ders almamaları bu çümledendir. Mek» toblerde öğleden önce Üç, öğleden sonra iki olmak üzere gün- de beş saat ders bulunduğuna ve cumartesi günleri de öğ- leden sonra tatil olduğuna göre, haftada yirmi sekiz ve bazı mekteblerde yirmi dokuz saat ders var demektir. Buna nazaran yirmi dört saat dersi olan bir muallim, haftada müstemirren sabahdan akşama kadar ders vermek vaziyetindedir. Bu dersler ayni sınıfta olmıyacağına ve muhtelif sınıf- ların muhtelif seviyedeki talebelerine göre olacağına nazaran yirmi dört saat ders vermek mükellefiyetirlde bulunan mual- limin mesaisi tedrisat sisteminden beklenen randımanı za- ton vermez, Bu mesai belki bütün iş sahaları için caiz ola- bilir, amma, muallimlik için aslâ normal değildir. Muallimlerden beklenen yalnız elindeki tedrisat progra- mına nazaran mevcut bir kitabı bir sene içinde takrir etmesi değildir. Muallim çocuğu yetiştirmek mükellefiyetindedir. Her sınıfta, her taleba ayni mesai derecesinde olamıyacağına göro, bir muallim kendi dersinin muvacehesinde otuz, kırk veya eili talebe içinde muhtelif seviyelere maruz demektir. Muailimin buradaki hedefi, bütün talebeyi tedris senesi sonuna kadar aşağı yukarı yüzde pek az fire ile &yni öğreni seviyesine çıkarmaktır. ——« , 'Tedristen gaya bu olduğuna göre, muallimin birinci de- receda vazife mükellefiyeti de talebe seviyesini sık sık ölçüp muvazene teminine çalışmak demek olur. Halbuki günda beş saat mütemadiyen ders veren bir muallim, nihayet bir kaç sınıfa ders verdiği dahi kabul olun. sa, bu mütehalif seviyeleri birbirine karıştırmak tehlikesine maruz demektir. t Haftada daha az dersi olan bir muallimin alacağı netice, yirmi dört saat dersi olan bir muallimden çok yüksek olmak tabiidir. Halbuki bazı muallimlerin yirmi dört saatten fazla da ders aldşklarını ggörüyoruz. Bunu önlemek bir isabettir, hiç şüphesiz. Bir muallimden, hiç olmazsa matlübu tatmin edecek ka- dar olmasa bile, bir dereceye kadar müsbet randıman alabil- mek için bu önlems bir ehveni şer telâkki olunabilir. Hakikatte bir mualimi daha normal çalışma imkânlarına 00 ba men Şİ li al BA 1—Talebe çok, mektep kâfi değil, muallim az. Bu va- ziyette muallimlerin üzerinden bir mikdar daha ders kaldır. mak işi büsbütün müşkile düşürür. 2—Böyle bir iş bir bütçe meselesidir. Yeniden mualim kadrolarına mühim bir yekün ilâve etmek zarureti hasıl olur. - ? a—Muallimlere üzerlerinden alınacak ders mikdarına gö- re para kesilmâimek ve maaşlarını yine olduğu gibi vermek lâzımgeldiğine göre, bu da ayrıca muazzam bir kadro meselesi doğurabilir. Filhakika bu noktalar mühimdir. Amma, maarifin ted- ris yolundaki vasıtası muallim olduğuna göre ilk merhalede düşünülecek şey de muallim meselesidir. Muallim azdır. Mektebler kâfi değildir. Sınıflar birbiri üzerine talebe doludur. Bir çok mektebler şube açmağa muh. taçdır. Bu elle tutulup, gözle görülen noksanlar islâh edilme. dikçe, yoluna konulmadıkça müsbet bir netico alınacağına kani olamayız. Bu itibarla ne olursa olsun önce bu noktaların halline bir çare bulmak gerektir. Yoksa yirmi dört saat darsine mukabil de pek cüzi aylık alan muallimleri zaruret halinde başkaca ders almak ihti- yacından mennetmekle bu iş önlenemez. Bizi memnun eden nokta, Şüraya hazırlanırken bu ci- hetlerin tebellür etmesi veyani teşhis olunabilmesidir. Şimdi kaldı tedavi. Birdenbire demiyoruz. Fakat, dar bir istikbale sığdırıl- mış sistemli bir plânla yavaş yavaş bunları tahakkuk ettir: menin kültür idaremizin ilk hedefi olmak Iüizumunda israr ediyoruz. Dal, 1801327 sup olduğu medeniyetin üslübünn göre düşünür; balı medeniyelinin üslâbar da Sedat Zeki Örs'ün teklif ettiği nahivdir, Biz ister İslemez ona doğru gideceğiz. Fakat netlee tm Se- dat Zeki Örs'ün istediği gibi mi olar cak? Onu iddia edemeyiz; doğrusu- mu söylemek lâzım gelirse onun faz- Ma ileri gittiğini zannediyorum. O, yarınki yazı nahvimizde odünün ve bugünün hiç tesiri kalmıyacakmış gibi hareket ediyor. Bence yarınki nabrimiz, bugün bizim kullandığı- miz nahivle Sedat Zeki Örs'ün tek- Uf ettiği nda bir şey olacaklır. Fakat ona varmamızı kolaylaştırınak için Sedat Zeki Örs'ün mühaliğaları- na, “Tazla « ileri * gitmelerine, üzüm vardır. meçhul ve ösrarengiz sandaler Hasanı kurtarmış, hortlak olmaz mı? ervahı habisesi olmasın ? Nurullah ATAÇ motör bir sandala çarparak batırmış. Pat- pat İsimli bir motörde tesadüfen vakanm üzerine gelmiş ve denizde istimdat eden İnsandan hortlak olur da, cesamdan Sakın bu beyaz ve esrarengiz motör, Halicin yıllardır temizlenmemesinden mü- teessir olan mağruk mavna ve İakaların Yahut da ömrü biten Etrüskün çe. kan ruhu, Haliçte tecesslis etmiş olmas? Bugünlerde Marmara tekin değil, Bir taraftan fırtma, bir taraftan tetkik heyet- HABER — Akşam Postasr Denizbank kadrosu karsısında: | Çıkan memurların tekaüt sandığındaki istihkakları verilemez miydi? Denizbankdaki memurların çıkarılması vaziyetine karşı, bunların hukukunu korumak için hiç bir tedbir alınmış değildir. Denizbankda © organizasiyon! Bü vaziyet karşısında açıkta ka bakım ve neşriyat servisleri Jağ-| lan memurların ne büyük inkisar vedildi, 43 memurun elinden yorgan git! ti ve kavga bitti. Bankanın bütçe ve kadrosun- da mülâhaza edilen fazlalık, bu bir ve müşkillerin amansızlığına dü- şecekleri takdir olunabilir."Olun- ması gerekti de.. 'Bu vaziyette, açıkta kalan me- murların, böyle acı bir emri vaki kaç bin lirayı aşmıyan tasarrufla | ile karşılaşmalarına sebebiyet ver halledilmiş mi oluyor? “İmemek mümkündü ve lâzımdı. Bir kaç milyonluk bütçesi olan! Banka, nihayet çıkardığı memur- bankanın tasarrufa muhtaç oldu-!lara kendi istihkaklarını tesviye ğu, ancak bu 43 memurun aylık-| etse idi dahi yine vaziyetini kıs- ları mı idi? İktısat vekâletinin, bu memur. men korumuş bulunurdu. Malüm olduğu üzere banka memürların- ları münhallere tayini takarrur dan tekaüd sandığına yüzde 5 aj- ettiğine göre ancak bir iki aylık| dat keser. Vazifeye ilk girdiği z4- bir tasarruf demek olan bu de-| man da zamansız maaşının dördü vede kulak meblâğın başka türlü | de birini kesip sandığa yatırır.Ter tasarrufuna imkân yok mu idi? 43 memurun maddeten bu ka- dar müteessir olabilecekleri bu neticenin başka tarzda halline çalışılamaz mı idi? - Bu servisler lâzım değiles, me- murlsr da lâzım değil mi idi? Görülüyor ki Denizbank bütçe ve kadrosunun ihdas ettiği vazi- yet bir çok noktalardan incelen- meğe değer mahiyettedir. Biz, bu tensikat münasebetile bir yazı yazarak şu noktaları te- barüz ettirmiştik: A) Çikarilan memurların tazmi nat verilmek veya açık maaşı tes» | viye olunmak suretiyle gadirleri- nin önlenmesi, , ? B) Yeniden olacak münhallere hariçten kimse alinmıyarak bu 8- çıkta kalan memurların tayini, Denizbankın yeni zrüdürü her| filerde yapılan zammın ilk aylığı BI tamtardeni keserek sandığa tev- di eder, Binaenaleyh memurların te- &aüd sandığında bu üç şekilden her biri veya bir kaçının tedahülü İle müstahak oldukları bir mikdar paraları vardır, Banka, kadrosundan dışarı çı- kardığının tekaüdiyesini veya bu suretle kesilmiş olan paralarını ia de etmek vaziyetindedir. Bunlar, ne nakledilmiş ve ne de becayiş olunmuştur. Alâkaları ke- silmiştir. Alâkası kesilenin mane- vi ve maddi hakları tamamen te- diye olunmak gerektir. Banka bun ruf mühim bir yekün meydana ge tirebilirdi. Ve buna makis teşebbüslerle hakiki manasiyle tasarruf yap- mak mümkün olacağına göre, bu dzirelerin lağvındaki kasğdin bir ta sarruf olmadığı anlaşılabilir. O halde bu şubelere lüzum yok de- mektir, ? Bu cihetten de todkik edelim: Organizasiyon şubesi, nihayet bir teşekkülün hayatiyetine te« mas eder bir iş bölgesi değildir ve bu şubenin faaliyeti bankapın u« mumi fasliyeti arasında eda 0- lunabilir. Neşriyat şubesine gelince; De- nizbank gibi musmelâtının gumul noktasından ticaret yapmak vos. yetinde bulunan Ye güyeleri ars sında dış iskelelerle nakil müt-. sebeti tesis mevkiinde olan ve hü viyeti itibariyle mühim hedefleri tahammül etmiş bulunan Deni bankın bir neşriyat şubesine ih yacı inkâr götürmez. Amma, bü lüks bir kadro değil de mütevari bir teşkilât olabilirdi, Fakat, Jü- zumsuzluğu iddia olunamaz. Böyle bir teşekkülün mesa cep hesi tetkik olunursa görülecektir ki bunların çoğu nihayet bir neş- riyat mecburiyetine intikal eder, Bu şube elbette faaliyeti itiba“ riyle müstakil olmak gerektir, Bakım < gübesine gelince; yil Ayrıca çıkarılan memurlara taz; lardanberi idarelerin bü taraftaki İsra da vermönüğtür, i İ minat vermek lâzım gelirdi. Bu ister yarım maaş, ister hizmet müddeti hesap edilerek bir mik- dar olsun, ne olursa olsun, fakat ihmallerinin doğurduğu neticeler meydandadır. Bu şube faaliyet ha linde bulunduğu takdirde bilhas İ sa deniz nakil ve ticaret vasıtala- iki aoktanın hallolunacığını söy» | her halde alâkasının kesildiği ve| ının mütemadi kontrol altında se liyerek bu endişelere tatmini: bir cevap vermişti, Amma, bu ce- vabım müeyyidesi ne nisbettedir, bunu takdir edecek delillere sa- bip değiliz. Lâdiseyi, yalnız 48 mamurun 7e bunların mukadderatır. bağlı 18 az gok çoluklu çocuklu ailenin bir davası değil, bir tensikat veya tenkihatta ne gibi o yanlışlık- lara, suitefehhilmlere, mazeret- Tere sebeb olunduğunu tebarüz et irmek bakımından telkik gerek. tir: Yeni müdür Yusuf Ziya Erzin 1 mart girince, lagvedilen servis- lerin kadro dışında kalan memur larını çağırarak onlara o günden itibaren maruz kaldıkları vaziye- ti izah edip, hizmetlerine tegek- kür etti, Bu memurlar şubat maaşlarını almış bulunuyorlar. Hizmetleri halinde cereyan eden bir ay zar- fında belki ve hattâ katiyen söy- lenebilir ki, bir takım mükelle- fiyetiero, borçlara girmiş bulunu yorlar, Aylık almağa geldikleri zaman aâlâkalarının kesildiği bil- diriliyor ve maaşlar peşin veril-| tardı diği için de mart aylıkları tesviye olunmuyor. RP İL EVER Esrarengiz motör ün Haliçte, Kasımpaşa açıklarında beyaz bir tırmış çok mu ? nadolu Ajansı Rasgele leri gemileri olduğu yerde bırakınca deniz- lerde cinler top oynamağa başladı. Ervahı habise, Millet vapurunu çar- par, Etrüskü sakat bırakır da sandal ba- Bir inek böyle Şatoru Istasyonundo bulunan bir vagondan kaçan bir inek, garı geçmekte olan bir marsandiz treninin iki o vazona- nun yoldan çıkmasına sebep olmuştur Ay- ni dakikada Paris , Tuloz treni gardan ge. , çerken yoldan çıkmış ve vağonlara çarp- i maaş verildiği tarihe isabet etti. İ rilecek bir adalet vazifesi idi, Bu da yapılmamıştır. Görülüyor ki daha ilk bakışta, memurların çıkarılması vaziyeti- ne karşı,bunların hukukunu koru mak için hiç bir tedbir alınmış de- ğildir. Bankanın bu servisleri Isğvdan iki gayesi olabilir; 1—Tasarruf, 2—Lüzumsuzluk Vazifelerine nihayet verilen me murların çoğu maaşları az olan- lardır. Bu şubelerin şeflerinden gaynları 70-80-100 lira arasında ücret alan memurlardır. Binaen- aleyh vaki olan tasarruf ancak bir kaç bin lirayı tecavüz etmez. Ve bu vaziyete nazaran da kastin tasarruf olmadığı anlaşılmış olur. Çünkü, eğer kest tasarruf olsay dı, bu takdirde: 1—Bütün memurlardan yüzde bir gibi asgari bir kesim dahi bu şubelerin lağvı ile açıkta kalan- ların paralarından çok yekün tu- 2—Bankanın detayye masraf- larından yapılacak en cüzi tasar- Bir yaparsa. bildiriyor: Fransanın Bize Iâmetle ve emniyetle bulundurul- maları temin edilmiş gur. Zamanında, yerinde Ve vaktin İde vaki olacak bir balam müda- balesi, bankanın başına açılacak mühim bir masrafı, bir tamiri ön Tiyebilir. Halkın vapurlarda ve ticaret ge milerinde huzur ve rahatıni, emni yetini temin edebilmek için böya le bir teşekküle ihtiyaç bulundus ğu da meydandadır. O halde, bu şubelerin lağvından ele geçecek netice, pratik bakım- dan hiç bir kıymet ifade etme. mektedir, (Arkası var) Askerliğe davet Kadıköy yerli şubesinden: 310 dan 330 doğumluya kadar 0 tan ihtiyat erlerinin yoklamalarının 15.Mart 930 günü skşamma kadar verilen yoklamn müğdelinin Mart. 839 sonuna kadar uratılmıştır. Bu doğumluların henuz yoklaması yap trmamış olanların ceza görmemele, riçin gubeye gelörek kaytlarını yap, Urmaları ân olunur, RR mıştır, 18 kişi ölmüş, 50 kişi yaralanmıştır. nck kaçtı da böyle oldu, Ya bu Mun erkeği öküz boynuzumu sellayıp dn hafazansilah firara yeltenirse o zaman seyret gümbürtüyü 1 Çek'in vadesi gelmiş LMAN orduları bütün Çek arazi, sinin işgalini tamamladılar, Bu su- retle Çek hükümeti haritadan kalktı ve ta- rihe intikal etti, Çek'in vadesi gelmişti, Alınanlar za- mar: gelince, protesto edilmemek için, çeki kırıverdiler, Müdise bir siyaset değil, bir ticaret meselesidir, Fakat muhakkak ki bu çek biraz ucuza gitti, Mim,