#maber'in tarihi Romanı: 72 Yazan: Ikimim “İzin verirsen iş üzerindeyken ele geçirelim mel'unları!,, — Aman çabuk çavuş ağa, haya” tı gahanelerine taallâk eder hir de; dimiz ve maruzatımız var. Hünkâr Murad O Abdürrahmmanı hemen kabul etmiş ve bir yüksek iltifat eseri olarak kucaklayıp öp- müş, kolu omuzunda onu baş sed. re kadar getripi halvet irade etmiş ti. Sordu; — Ne var, ne yok man? — Mühim biriş var şevketlü hünkârım, Abdürrahman hâdiseyi bütün te. ferrüatiyle anlatırken, hünkür Mu- rad, mütemadiyen tebessüm edi - yor, sanki hâdisenin ehemmiyetine binaen aldırış elmiyormuş gibi gö . rünüyor, Abâürrahmanın hayretini mucib oluyordu. Kara dayanamadı: — Peki, ama, şevketiim. Dedi. Hayatma tasllik eder bir mesele bu, — Evet, ama, işte sizler takip et- mektesiniz ya, demek ki hünkâra düşer bir vazife olmadığı gibi U . züntüyü mucib bir cihet de yoktur. Peki Abdürrehman, şimdi ne ted - bir aldmız? — Biri Çandarlı kulunun kamçı. sı altında şu dakikada belki bülbül kesilip lâzımgelen izahalı vermek . tedir şevketlâ hünkâr, Diğerleri de neredeyse bünkürr mın karargihma varmış bulunacak lardır. Eğer izin verirsen fül üze- rindeyken ele geçirelim mel'unları! — Muvafik, ama nasıl, Kara? * — Bir kır bayramı tertib ede - riz. İradenle orada tabesabah eğ. leniriz.. Şevketlüm da saraya dön- miyerek bir çadırda istirahat buyu- rarlsr.. — Yani, mümkün olduğu kadar katlime sühulet göstermiş olurum, öyle mi Abdürrahman? — Beli şevketlüm. — Peki, nasıl istersen öyle olsun. Tala Şahini davet eyle. Beraberce teemmll ediniz. Fena bir netice hâsıl olmasın. Şahsımdan ziyade vaziyetin neza - ketini düşünürüm. Abdürrahman bir kere daha bin. kârı takdir etenişli. Böyle bir hud'a yı Çandarlıya anlattığı zaman koca vezirin ödü patlamıştı, halbuki hün kâr bu vadide küçücük bir korku veya telâş emaresi bile göstermiş değildi, Kars Abdürrshman kıyafetini tebdil ederek Dimotokaya çikti ve Ahileri bulmakta müşkülâta uğra- Abdiürrah - nüz doldurulmuş nargilelerin başm- tavşan hanı gibi sl renkte çay içerlörken buldu. Bir kenara otur. Gu ve arkasından teker teker ge - len birkaç müşteri de Abdürrak - manm masası başıma toplandılar, Abdlirrahman herkesin işitebile- seği bir sesle koruşuyordu: — Şevketli hünkâr, Edimesin fethi haberini bütün hükümdarans, şahlara, krallara tebliğ eylemiş, Bursada yedi gün yedi gece bay. ram oluyormuş. Bu kere hünkârın burada da bir kir bayramı irade et tiğini haber aldım, Devletlü Lala Şahin de buluna- vakmış. Şevketlü hünkâr da oğulla- riyle birlikte tabesabah halkım oğ- lencelerine iştirak buyuracaklarmış. Etraftan dinliyenler bu vadide bazı sunller sordular. Fakat Abdüir. rahman yan gözle Ahilerin vazi - yetlerini takipten geri durmamış ve onların bu konuşmaları heyecan- la dinlemelerini farketmişti. Garibi şuydu ki, bu Ahileri, de- distirdikleri kıyafetleri altında an. cak Abdirrahman (farkedebilirdi. Bunlarm hünkâr askerinden hiçbir farkı yoktu. Abdürrehman bu mü- kâlemeye Abilerin nazarı dikkatini celbettikten sonra o akşam (gele- cök Lala Şahini karşılamağa çıktı: Lala Şahin bu davrtteki manayı anlamamış, fakat Abdürrahmanı dinledikten sonra mübim görmüştü. Yalnız: — Şu sırada hünkürm başma bir Anadolü isyanı çkarmağı kalki. şanları affelmiydceğiğ artık Abdür: rahman! demişti. Lala Şahin, öyle boş lâf edecek, palavra atacak bir adam değildi. Karar verdiğini düşmanın boğazı- na basarsk istihsal) edebilir meşhur kumandanlardan biriydi. Abdlirrahmanla geç vakte kadar bir hile ve desise düşündüler, Ni- bayet uzun müddet hünkâr çadı. rında"boş bırakmağa ve fakat ça- dirm münasih yerlerinden kapılar açarak oradan gizler girmek Su - retiyle saklanıp hünkürr korumağa karar verdiler, Hücumun birdenbire olması ihti- maline karşı da hünkârt bir zırhla örtünmeğe teşvik edeceklerdi, Hün. kâr Murad bu pandomimayı s4yret- mek için buna dahi razı oldu. Bir de Abdürrahman şimdiyo ka dar denenmiş değildi. İki gün sonra büyük bayram baş, byordu. Halk kadınlı, çoluklu, ço - madr, Onları bir kahvede daha he-. cuklu Dimetokanın iki saat uzağın. A 1 VE EZ DU > EE 9 GE A EE ARE daki kırda iki gündenberi hümmal: bir şekilde çadırlar kuruyorlar, ha- arirklar yapıyorlar. Şimdiye kadar böyle bir halk ve kır eğlencesine hünkârm iştirak ettiği görülmüş şey değildi. Bu iti- barla halk hemen umumiyetle bu. na İştirake hazırlanıyorlardı. Bitta- bi sarayın da hazırlığı büyüktü. Bizanstan, Karamandan, muhte. lif devletlerden ekâbir ve rical da- vet olundu. Rumelinin yakın ve ci- var krallıklarından elçiler istendi. Bu kır eğlencesinde cirit “oyunları gibi, ok atma gibi oyunlar oynana, cak, hokkabazlıklar yapılmcak, ko- şular, pehlivan güreşleri tertib olu. nacaktı. Ahilerin buzünlerde toplantıları sık sık oluyordu. Onlar da bu fırsa- Gi ganimet telâkki etmişlerdi, ama, bunca zamandır Çandarlı gibi bir vezirin kallinin şayi olmamasına hayret ediyorlardı. Yalnız bunun da cevabini kendileri (Obulabiliyordu: Demek bu elnayet öyle bir hud'a ve desissyle yapılmıştı ki, kimsecik - ler haber nlamamıştı. Maahaza vekit nakiddi. Ne olur. ax olsun, bu zamani hüsnü istimel edip hünkârı, Lalayı, hattâ hünkâr evlâtlarını ve iştiraki söylenen Ev- ranosu, Ecebeyi temizlemek lâzım- geliyordu. O gün için nasıl bir fır. sat hâsıl olacağını bilmiyorlardı, fa- kst ne olursa olsun halk arasmda bu işi meselâ güneş kaybolduktan sonra (o meşaleletle aydınlatılacak meydanda yapmak pek kolay ols . caktı, Zaman çabuk geçer. Bayram ya- pılıyor. Arabalar, atlar, merkebler, katirlar alaylar halinde kıra akı - yerlâr. Öğleye doğru bayram başlıyacak ve hünkür da kirda yemek yiye - cekti. Ekâbir, eazım, kumandarlar, çavuşlar, miralaylar ve bütün as- keri erkân geliyorlar. Halk arasmda bir karışıklık oldu ve haykırmalar duyuldu. — Şevketlü hünkâr geliyor! Sultan Murad, etrafımda Evranos bey, Ecebay ve birçok çavuşlar ba- lunduğu halde kıra doğru ilerliyor. du. Halk saf olup haykırdılar? — Barekâllah! * Ve bayram başladı, (Devamı var) Çapraz eğlence: Bugünkü bulmacamız 1 — Büyük demir kütlelerini döt mek için kullanılan makine çekiç, 2 — İsyan eden - bütün dünya, 3 — Eskimiş nesneler - nakil vasıta- larında bedava seler hakkını veren vesika, 4 — Kocüman - siz (yok luk) - baraber olma, 5 — Sebeb - öküzleri güderken söylenen söz, 6 »- Söğme * babadan evlâda intikal eden bir saltanat sahibi, 7 — Ha- mız » kelime sonlarına gelen bir € dat - tersinden okuyunca köpek © lur, 8 — Gözlerimize görünen ve a8” İı olmiyan o şeyler, 9 — Şatrançta kaybetme - lüzum, 10 — Birinin yerine duyulan buğz * kasırga Yukarıdan aşağı: 1 — İranda hükümdara söyle nen, 2 — Elcezirede Geldanilerin komşusu millet - isimler, 3 — İslâm olmiyan, 4 — Vergi olmayıp da bu © mânada olan tahsilât, 5 — Asılar, zatlar, rükünler, 6 -— Mısirltların güneş Allahı * Beyaz - küre, 7 — Bir şeyin kaidesi - vagonların tesel- sülü, 8 — Denizde hava karışması (halk dilinde (dalgalı kazanma) * Lâmbadan çikan fena kokulu du- man, 9 — Birinin birine samimi tavsiyeleri * kelime sonlarıma konan bir edat, 10 — Son moda bir dik tatörlük tarzı, Dünkü bulmacamızın halli HABER — Alişam Postası MİTHAT PAŞANIN TEBİDİNDEN SONRA... til olunmuştur. Ertesi günü medi sin fesholunduğunu bildiren İl tebliğ olunmuş ve tenkidde bulun Mithat paşanm İstanbuldan uzak | mak medeni cesatetini gösteren me laştırılmasile inkılâp mücadelesi dur | buslar © sürgüne mamış, onun yetiştirmeleri faaliye" | dir. (1) te devam etmişlerdir. Esat efendinin. bu devredeki (faaliyetinin en mü himmi mahlu Murat ile temas te min etmesidir.. O, Mithat paşa ta- raltarlarile Murat arasında irtibat tesisinde berberbaşı Hüseyin ve ak” rabasınıdan valide kâhyası Raşit va sıtasile saraylılardan istifade etmiş” tir. Bu işte en ziyade Raşit elendi- nin zevcesi saraylı Niyazi hanımla Hüseyin beyin, Sultan Mecidin es ki gözdelerinden olan zevcesi faali- yet göstermişler, iyileştiğine kanaat hasıl olan Muradı Tekrer tahta Çı | dürerek pencereleri tikahı bir yaştı Bu celâdetli omüşir Fuat v Abdülhamit tarafından son bir mit olarak İstanbul kı ra tayin edilmiş, o da Rusların ms İ kabele etmeleri ihtimalini düş den bir gece Yeşilköydeki (0 ki adıyla Ayastefanos) Rus gâhını topa tutarak az kalsın İstanbulu mahvedecek < bir İşe rişmiştir. Abdülhamit sonraları © ondan öf yüz çevirmiş ve kendisini Şama < g karıp ikinci Hamidi bal'elmek ta-| hapsettirmiştir. İkindi meşrutiyelif savvurunda bulunanlaria Murat -â | Şam menfasından dönen bu 7†rasında muhabere temiş etmişler-İ jin ne garip cilvesidir ki o dir. zan büyük kahrardan sayılmış ve aya 1578 de Rusya çarlığiyle * olan | dan olmuştur. barep feci bir mağlübiyetle netice- lenip yüz binlerte mühacir İstan bula geldiği sıralarda sefaleti umu” miye, açlık, parasızlık halkı son de- MECLİS DAĞILDIKTAN SONRA rece meyus ettiğinden ; gayrimem»| Meclis bu şekilde dağıldıktan “5 nunlar pek çoktu.Murat lehinde çalı| ra Abdülhamit tam manasile isti” şânlar halkım bu haleti ruhiyesircen | dada başlamış, Muradır en yiddeli istifadeyi düşünüyorlardı. Abdülha | şekilde kontrol altına almış vE zi mit de gayrimemnunların hiddetin” den korkmuş olduğu ve ayni za" manda mebusan meclisini dağıtma" ğa vesile aramakta bulunduğu için mebusan ve ayan mecislerile ma rul ve mansup bütün vüzerayı sa” rayda içtimaa davet etmiş, içtimar başkâtip Sait paşa şu sözlerle aç mıştır: — Elendimiz, ahvali hazıranm ref ve izalesi neye mülevakkif ol- duğunu bilmüzakere irade “buyuruyorlar. İstanbul mebusu astarcılat kâh- yası Ahmet efendi bağırmıştır: -- Yıldızda müteşekkil bir meclisi askeri vardı. İşitiyoruz ki muhare- beyi hep bu meclisi teşkil eden ze vat ezberden idare etmişler ve neti” cede Rusları İstanbul içine Kadar sokmuşlardır. Evvelâ onlar meyda" na çıkarak fikirlerini söylesinler ve yaptıklarının hesabını versinler de biz sonra fikrimizi söyleriz. Padişahın yanında durmakta & “İlan deli lâkabile maruf Müşir Fuat paşa atılmış: — Padişahım izin ver de evvelâ şu herilleri bir doğrayayım! Selânik mebusu Radoviçli Musta fa bey cevap vermiş: — Paşa, kılıcın keskinse git Gran dükü kes! Zaten devleti bu hale ge” tiren hep sizlersiniz! Mecliste bunun üzerine kızılca bir kıyamettir kopmuş ve celse ta çarzetmenizi İ O, masa başındaki yerine oturdu... Bem beyaz masa örtüsüne, gümüş çatal Kaşıkla. ra, kristal bardağa tekrar dikkat ettim. Bir tabakta soğuk et vardı.. Bir sepette meyva... O masaya otururken, kalamda sözleri” nin yalnız bir cümlesi zonklıyordu: “Ge cenin bu saatinde evimde bir erkeğin bu" lunması hiç hoşuma gitmez... Evinde bu saalte bir erkekle beraber bulunmaktan hoşlanmıyan bu kız bütün gün bir erkek” le beraber otomobilde dolaşabiliyordu. — Evet, dedim. Beni burada bu saatte görmek hoşunuza gitmiyor... Fakat bütün gün bir erkekle İzmirde dolaşabiliyor ve gecenin bu saatinde buraya dönebiliyorsu- nUZ.. Melikenin kırmızı yanakları ohiddetten morlaştı, gözleri yerinden fırladı. Süküne- tini muhafaza etmeğe çalışarak: — Ya bu sözleri derhal ge alırsınız, yahut sizi evimden bir köpek (kovar gibi kovacım.. diye kadar höç kimse bana bu suretle hâkaret etmedi. — Bu sözler neden hakaret olsun? doğ” ru değil mi? — Doğru, yahut değil. Siz hemen söz lerinizi geriye almağa bakın.. Yaptığım şe başkalarının karışması hi; hoşuma git- mez. İstediğim yere gider, hoşuma giden adamla konuşurum, Ve burdan dolayı kim seye hesap vermeğe mecburiyetim yoktur, Ona tarziye vermek için kendimi zorla” dım. Istıraptan boğulan bir sesle; — Söylediklerin çok doğru Melike, de- dim. Fakat biz burada, karaağaçların göl gelendirdiği harabelerde günlerce iki arka” daş gibi yaşadık, Beraber (o beğendiğimiz, berabez hoşlandığımız birçok şeylerle kar- şüaştık. Bugün bu arkadaşça mazi bana bir takım haklar... Melike sözümü kesti; - Bir takım kaslar tum? Söyle: ne yaptığımı gö zetlemek yahut kontrol etmek hakkına ma- lik olduğunuzu nereden çıkarıyorsunuz? Hiddetlendiği besbelliydi. Yanakları git- tikçe daha fazla kızarıyor, sesi perde perde yükseliyordu. Hususi hayatına müdahale“ imi kabul edemiyor ve sözlerim yüksek gu” rurunu kamçılıyordu. Eğer konuşma şeklimi değiştirmiyecek ölursam muhakkak kapı dışarı edileceğimi anladım. Mahcup, başımı eğdim. Fakat ne yapa” Bilirdim? Melikenin hakkı vardı. O bana fazla ümit vetdirecek hiçbir hareket yap” mamıştı. Binaenaleyh ona hiçbir şey söy- ismeğs hakkım yoktu. Sözlerimde karanlık bir ümitsizlik çırpın -— Evet, çünkü beni sevmedli- isi biliyorum, Size sevgiden bahsettiğim alarda sözlerimi kahkaha'arla karş z, benimle alay ettiniz. ike sözümü kesti ve kati bir lisanla: — Ben hiç kimse ile alay etmem, dedi. Ne #'zinle, ne de bir başkasile.2 Fakat hür- riyetimi çok severim, Bu noktayı iyice bil- melisiniz Bay Bülent, Sonra bu akşamki vaziyetinizden de hiçbir şey o anlamadım doğrusu. Size aşk ve evlenmek hakkındaki düşüncelerimi açık açık söylemiştim. Daha evlenmeğe niyetim yok.. Hiç kimseye & şık değilim. Bana aşktan bahsetmeğe kal” kıştığınız her vakit size ayni şeyleri tekrar etmedim mi? Başka hir cümle söylemeğe alasya dum, fakat dudaklarımdan: — Benimle konuşurken çok sil siz, çok zalim oluyorsunuz, Melike, kelime leri fırladı. — Kim olursa olsun hiçbir erkeğin bana imrenilecek bir meyva gibi bakmasına ka- tiyen tahammül edemem. o Hareketlerime müdahale edilmesini hiç istemem. Ne kim senin işine karışırım. ne de kimseyi işlerime karıştırırım. Anlaşıldı mı? — Ayni sözleri o karar çok tekrarladı” nız ki anlamamak imkânsız. Bu cümlemi rken sesimde belki de bir istihza ifadesi vardı. Melike bunu sez” di, evvelâ canı sıkılır gibi oldu, sonra © muzlarını silkti ve kısa bir zaman için ke- silen konunmamız tekrar başladı: (Devamı var) mana memleketin neresi verilsin mühimsemiyerek biran vel Rusya çarlığile anlaşma üz nı aramıştır. Onu hal ederk ye hürriyet taraftarı inley ve kendisinden bu şekilde vaad mış bulunan Muradı iclâs İ meliyle de Mithat paşa fazliyetlerine hız vermişlerdir” Bu zevat, sarıklı sınıfının bir kısmını elde etmişti. yea ler de Abdülhamit seyri Bunlardan büyük istifade © muhakkak görülüyordu. Berberbaşı Hüseyin, Valde ud yası Raşit, beşinci Muradın cübaşısı Hüseyin, evkaf mai müdürlerinden Aziz, müşir iğ İzzet paşa zade Süleyman. Ir Süleyman (Mahmut Şevket ni» babası), Filibeli hafız Esat efendi gibi ekserisinin saraylı olan zevat evkafçi yin, bazan da Raşit ger de yaptıkları içtimalarda şöY plân tasarladılar: (Devami al > (1) Bu vaka da gösteriy”” eml mebusan meclisinde mii kişçılık telâkki etmiyen ps yok değildi. Bu hâdisede set miz Selânik mebusu ye meclisin muharebe pokri* tığı içtimalardan birinde nazırım istilaya o medi Vaka şudur: ii Ticaret gemisinden bop ia toplu bir Rus gemisi bizim z gö” vazörümüzü önüne katar6! BU pi ya götürmüş ve esir etmişti. hepi | dise mecliste kiyamtir yi İstizah takrirleri ei nazın Rasim paşadafi * gerdi di. Nazır şu wealde cer0? VE h — Hüdise vakidir. Fak?” rel a kadiri mutlak a og mi va val germesin te pad! muzdan eksik etmesin. Ü iğ tiyse bizim başka e var! Selânik meb Mustafa b” du ie —Biz devletin ya am sediyoruz paşa, kok £ dan değil, Bir tüccer g* > bu gemisini nasl £ rin kaptanları kimlerdi? vr in Böhriye nazırı eğ ta» Du. yukalarla mecliste ni ser istifaya mecbur 0“