Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- şw"klü yapma Allahaşkma N j wı Olür binbaşım? Biraz da y ylplltm insan burada sı. 'w bunalıyor. Spanopulosun . g%bekıq. gibiyiz, *t hâlâ işin alayında idi. , YAnma geldi. Biraz evvel İtuğun arkasma geçti ve ' Ğmn birisini hançerliyor - =, , elini kaldırarak cetveli K deki kâğıtlara hızla MA , Ani rolünde bir aktör e - K y Bdi ı't' mh&yet intikamımı al . n“ haykırdı: he oldu? | h::ğî tazyikile cetvelin için. yılan dili gibi uzun bir lı. '““mştı. / Saşkınlıktan sonra iki ar- i ah"erini söylediler. Benu . ıl 'ı:î'*mde haklı imişim, dedi. Vel otomatik bir hançer- İ' â l’. n'"m.vi nihayet” yakaladık. “J. ü Tinka PNi P'w Mlhndi beklemekten baş. isimiz kalmadı. Spano- ! ıamîui cinayet aletiyle be. hlkhi[ ettiğiniz vakit istin- H, kimbilir nekadar şaşıra- | - Ecektir. P;: #k# ,'; '”nııaanaı- On buçuk. Dört dakika n""Ğlil:ı.mı treni gara gire . IP söndürsek olmaz mı? ve tabanca var değil Xa Ça N ııı-"" * t. Sizin de silâhmız var yok ki. Ben sabit he- ediyorum. Hangsi - beni E davransa doğrulup ce . ' camı çıkarımcaya ka - âteş etmiş olur, Bu ©- ayrı, siz faal rol. ü ğ:leıef ben sakat bacak- Olamam, Perdenin ar. "'“lıım.k beni siz koruya- lr;—îı:ktrlğı söndürüp perde- ' x%__ Saklanmız artık, ir Mmğı *söndürdü ve perde. Bgeçerken: N tetmeyin, dedi, ben gö- İt y Si 'l'a'bancuma davran - bir kurşunda herifi h %.Yeuk bir tarafına ta- söndürdü, — Perdeler * .'“hmıı olduğu için odada vardı. Odada sa- dan bâaşka bir ses Ü. Birkaç dakika böyle bir motör sesi w': B%:'ıca seslendi: ' Mism Rokur? Senin ı'qm.%llklot motörü ile ha . Ş Y Mantosunu ve şapke t a“'“'l elektriği söndürdü pi Attı. Benua ve Roku - odanm kapısın âçtı. Elektiriği yaktı 'N "îhlde boğuk bir sesle Şkkğ;l::de yere çivilenmis V N tı. Öldürdüğü adam ıv D »Bâyet sakin, ona ba , İ' * Verdiği hareketsizliğin bh'lz sonra kendini görz- mml! bir vahşi hay. den fırladı. Cebinden lrnrık bağırdı!: defa mı öldürmek lâ- 'tt[_ Fakat kurşun — tavanı Nül'egıp pencere camlarm . qın:"d’ Rokur atılmış, Ja- Vürüp kurşunun isti - Ka İ'iitirdı!ı:tıeı:ı sonra ar- ykadan kollarıma sarılmış ve beline diziyle vurarak onu yere sermişti. mücadele uzun sürmedi. Rokur Hangsinin ellerine kelepçeyi taktı. Doğruldu ve nefes nefese: — Ayağa kalk alçak! Hangsi ağır ağır doğruldu. Diz üstüne geldi. Benuaya, Rokura bak, tı. Vaziyeti anlamıştı. Ayağa kalk- tı. Soğukkanlılığını tekrar kazan - mıştı. Yüzünde gene mutad muam- malr tebessüm olduğu halde: — Partiyi kazandınız. Dedi. Doğ- rusu fevkalâde bir oyun oynadınız bana! Rokura döndü: — Bonsuar M, Rokur. Beni Jüt- fen arkadaşınızla tanıştirir mısı . nız? Başıyla Benuayı işaret ediyordu, Bu süale Benua cevab verdi: Tanışıyoruz zaten M, Hangsi. Ben binbaşı: Benuayım, — Tebrik ederim, — Müteveffa Spanopulosu taklidde şaşılacak de- recede müuvaffak olmuşsunuz, Rokur müdahale etti: — Karşımda numara yapma öy. le! Rica ederim M, Rokur lâubali olmayınız. Bana sen diye hitab et- menize lüzüm yok. Kibar davrana- irm. Lütfen bana bir iskemle verir misiniz? Teşekkür ederim, Evet, şöyle masamın yanında olsun, - Rokurla Benuanın arasında İs - kemleye oturdu: ) — Sizden bir ricam daha olacak M. Rokur. Rokür homurdandı: — Gene ne istiyeceksiniz? — Sitem mi ediyorsunuz? Hal . buki ricam size büyük bir zahmet tahmil etmiyecekti. Bir cigara iste- yecektim, Teşekkür ederim, Fakat benim ciğaralarımdan isterim. Sol cebimde çigara , tabakam olacak Size bu zahmeti ve.rdıgim ıqi.n mıila.. essifim ama.. Cümlesini, ellerindeki kelepçele- ri işaretle tamamladı: — Ellerim serbest değil. Cigarasmdan bir nefes çektıkten sonra: — Hazırım. Dedi. Sanirım ki ba- na soracaklarmız var. Komiser sordu: — Paristen geliyorsunuz. Örada ve Strazburgda ne yaptınız? Kim- lerle buluştunuz? - Nakleden: F. K. Japon gafil avlandığı için yerdeki , — Çok müteessirim M, Rokur. Fakat bana, hiç cevab vermemeğe azmettiğim sualleri soruyorsunuz. Rokür cevab vermedi, Sinirli bir tavırla parmaklariyle masaya vuru. yordu. Hangsi mukabele edilmedi- ğgini görünce devam etti: & — Bakım size bir teklif yaapyım: kâğıt kalem almız. İfademi benim dikte ettireceğim şekilde — yazınız, Kabul mü? Komiser ayağa kalktı. Masanm öbür tarafma geçti, Önüne kâğıt kalem aldı ve: — Pek âlâ, bir alalım da Dedi, İfadenizi hele sonrasını düşünürüz, — Sonrası yo M. Rokuür, Ben fikrini değiştiren adamlardan deği. lim, Söylemeği münasib gördükle- ti söyliyeceklerimi ifademde bildi- receğim. Daha fazlasını ummayı - nız. Dikte edeceğim ifade kat'idir. Bunu da kendi arzumla yapıyorum. Çünkü ıîizi beğeniyorum, — Yok canım! — Büundan şüphe mi ediyorsu . nuz? Haksızsınız. Düşünsenize: ifa- de vermeği reddedebilirim, Kanu . nun himayesine güvenerek 'yamm— da ancak bir avukat olduğu halde ve resmi bir dairede ifade vermek istiyebilirim, Fakat bu yollara sap- mıyorum. Bunlar bana lâüyık şey - ler değil. Tehlikeli bir oyuna gir . miştim, kaybettim, şimdi borcumu ödüyorum. — Kazanan sizsiniz, Sizi beğen - diğim için terfiinizi düşünerek ifa . demi size veriyorum, — Boşuna gevezelik etmiyelim. Söyleyin yazıyorum, — Pek âlâ, Kelimeleri birer birer tartarak dikte etti: »fBen, aşağıda iİmzası — bulunan, Niste vnıtoı-snı. sokâğı 37 numarada | muklm Tokyo 'ftub fakültesi mezun | larmdan 43 yaşında Hangsi, 13 a- duğum Eftim Spanopulos isimli şah- sr öldürdüğümü hiçbir tazyika ma, ruz kalmadan itiraf ederim. Maktulle, uyuşturucu —maddeler kaçakçılığı işinde ortaktım, Bu İş- lere dair herhangi bir malümat vor. meği reddediyorum. — Fakat... gustos 1938 de hususi kâtibi bulun- | Yazan : Leonid Lenç Kanape, Lüdmilla Nikolayevn: nun kızı Lelyanın yatıp kalktığı o- dada duruyordu. Bu, lüzumundan fazla eskimiş, yıpranmış; yüzü yırtılmış, yayları bozulmuş bir kanape idi. Demir kaburgaları, yer yer, şuradan buradan baş ver- mişti. Aile efradı bu kanapeye büyük bir ihtiyatla otururdu. Hattâ kana penin öyle bir kısmı varidı ki, şey. tan gibi kara gözlü ve sinirli Mak- Mahonu büsbütün sinirlendirme- mek için buraya oturmak kat'i su- rette yasak edilmişti. Kanapenin bu kısmındaki yay lar, ağırlık altında, öyle acı, öyle elemli bir surette feryat ederlerdi ki, Mak - Mohan âdeta deli olur, saatlerce hiç durmadan havlardı. Zavallı köpek her halde kana penin bu kısmına bir yabancının girip saklandığına zahip olurdu... Lelya sık sık bu yasağı unutur, yorgun argın koönservatuvardan gelince, gençlere has delişmen bir edayla kanapenin bu kısmına ken- dini atardı, Kanape derhal inlemeğe koyu. lür, Mak - Mohan da kudüz gibi kanapeye saldırmağa ve havlama- ga başlardı. Tabit, bunun neticesinde evin içerisi alt üst olur, Lüdmilla Niko- lavayna, Mak - Mohanı susturma ğa çalışır, Lelyanın babası Grigo- ri Naumoviç, elindeki ilmi mecmuayı bir kenara atarak iki e. liyle kulaklarını tıkar ve: — Lelya, gene mi? feryadını ba- sardı. nan Lelyı. n M — Affet babacıgrm, unuttum diye yalvarırdı. Bütün bu kusurlarına Tağmen bu kanapeyi değiştirmeğe ve ya- hut bunu satıp yenisini almağa hiç te teşebbüs etmiyorlardı. Çünkü bu kanapeye, hepsi de çok alışmış. laridı , Bir gün, Lelya konsörvatuvar- dan, her zamankinden geç döndü. Fevkalâde neş' eli, yanakları al di 'Bu Hareketinden fena hâlde uta-. ) Kanepe Çeviren : Ferah Ferruh tığı tuzu erisin diye karıştırırken anasına babasına hitaben: — Size, mühim bir havadisim var, dedi. Ben konservatuvarın bu seneki mezunlarından Kolya Pe- tuhinle evleniyorum, Havadis o kadar beklenmedik bir şeydi ki Lelyanın annesi hafif bir feryat koparmaktan kendisini larında bile elinden düşürmediği mecmuasını yanlışlıkla çorba ta- bağı içerisine koydu,. z.x Bir hafta sotra Lelyanın evin- .'deki hayat eski şeklini aldı. Kolya Petuhin iç güveysi olarak Lelya- lara geldi.. Eski kanapenin illetini oraya oturma şeklini o da pek ça. buk öğrendi.. Mak - Mohanla ar kadaş olmasını da unutmadı . İşte ancak bu hâdiseden sonra- dir ki, evde yeni bir kanape almak zarureti baş gösterdi. Bu zarureti ilk keşfeden TLel. yanın annesi Lüdmilla Nikolayev- na oldu, Kadıncağız bu eski kana- penin, kendisinin Grigori Naumc- viçle evlediğinin ikinci günü satın. alındığını hatırladı. Artık yeni bir demekti. Lüdmilla Nikolayevna yeni bir kanape satın alarak .yeni evlilere hediye etmeğe karar verdi. Ve bir gün sabah sabah bü maksatla so. kağa çıktı. Üstüste beş mobilye mağazasına girdiği halde bir tek kanape veyahet bu işi görecek bir şezlong bulamadı.. Lüdmilla Ni- kolayevna: —- Küzum siz hiç kanape'satmı- |yor musunuz? Kanape bulamıya- cak mıyız?. ğ Dedikçe, satıcılar esrarengiz bir şekikle gülümsiyerek: — Evet, kanape de" satıyoruz, diyorlardı, meselâ dün bizim ma- ğazada on tane kanape ve şezlong vardı, Bunların hepsi de bir gün içinde satılkdı. Böyle şeyler beş da- kika bile durmuyer, fabrikadan gelmesiyle beraber satılması bir o.| luyor . (Devamı var) aldı. Sofra başında, çorbasına at- alamadı; babası ise, yemek zaman. | kanape satın almak zamanı gelmiş | «'im girişerek: — Canım, diyordu, kızımı ev- lendireli iki gün oluyor, bunun için yeni bir kanape veyahut şez- long satın almak bir zaruret hilini aldı anlıyor musunuz?. Satıcılar gülerek : — Anlamaz olur muyuz? Ta- bit anlryoruz, diyorlardı. — Fakat gelgelelim bir türlü kanape yetiş. tiremiyoruz.. Anlaşıları şimdi her kes kızını evlenidiriyor. Lüdmilla Nikolayevna, mobil- ye mağazalarından ümidini kesin- ce, meyus bir halde evine dönme- ge karar verdi.. Tam ana caddeye çıkmak üze. reyken, son mobilya mağazasının önünde, kırmızı suratlı, sarı bıyık- Ir, siyah gocuklu bir adamla tanış- tı. Bu adam o civarın dellâlıymış. Herkes onu tanıyor, Foma Spiri- doviç idiye ona sesleniyordu. Lüdmilla Nikolayevna da, gider ayak onunla tanıştı.. Foma Spiri. doviç kadının derdiyle alâkadar oldu: — Madam, dedi, sizin halinize doğrusu acıdım.. Size elimden geldiği kadar yardım etmek iste - « Siz. bana beş ruble kadar a- vans veriniz, ben size bir kanape bulmağa çalışırım.. Ben nasıl olsa daima buralardayım, .Kanapelerin geldiğini görür görmez, derhal bir tanesine talip olur ve bu para- yı pey olarak yatırırım., Siz yalnız bana adresinizi brrakınız.. Lüdmilla Nikolayevna adresini yazdı ve beş ruble ile beraber ada. na verdi. Oradan bir kaç adım ı.ynldık r terdiği lüzumsuz itimattan dolayı kendi kendine lânet etmeğe baş- ladı: yi — Hay budala karı, diye söy. lendi. Şimdi bu adam beş ruble- mi aldıktan başka adresimizi de öğrendi.. Mutlaka gelip evimizi soyacak,.. Ben ne haltettim de ona adresimizi verdim.: Herifin — yü- zünde meymenet bile yoktu. Artık kapılarını iki defa kilidle- Lüdmilla Nikolayevna izahata (Lütfen sayfayı çeviriniz) ni dağıtıyordu . lamışlardı . ler vardı. rüyorum.. — Affınızı zurunuza çıkmıya cak kadar fakirdir cek yok. . yorlardı. | | | içinde geçti. . Bu işlerini gördükten sonra hemen müziğe ve teganniye baş- Üzerlerinde incecik zarif elbi- Bambo, sofraya şöyle bir göz ucuyla bakarak bağırdı. — Aziz şairim, yemek husu- sunda pek sefih davrandığını gö- Araten cevap verdi: temenni monsenyör, masamız bilâkis hu- — Doğrusu bu fakirliğe diye- — İşte fakir Araten her gün böylece yemek yer.. Hele şu ista- kozlardan başlıyalım. ,Salonda yemek masası başında üniformal ruşaklar mekik doku- Araten uşaklardan birine: — Git, dedi, dışarıda salonda bekleyenlere bugün kimseyi ka- bul edemiyeceğimi söyle!. Araten bir kaç manzume oku- du. Bambo takdirlerini bildirdi. Bambo yerinden kalkarak ate. şin yanında bir sandalyeye otur- KAHRAMAN HAYDUD 344 du. Araten de yanında yer ladı. Bambo: biraz da kâğıt ver.. deyeyim, dedi. — Bana bir kalem, mürekkep, Borcumu ö- Araten Barhbonun istedikle- rini getirdi. Bambo yazmıya başladı: “Cumhurreisinin emriyle,_me;. hur şair Piyer Darezoya, dört bin ekülük bir kredi açılacaktır. ederim, be lâyık olmıya- Bambo bunu Bu emir dükün hazinedarına- | Venedik başkardinal iLD Piskoposu,, imzaladıktan sonra hayretle gözlerini açıp.. Kendisine — bakan zattı: — Öyle.. Aratene u- — Hakikaten dükün kasasın. dan bir kredi açıyorsunuz.. — Yaşa aziz arkadaşım.. Öm- mam, rüm oldukça bu iyilikleri unuta- Araten bunu söylerken kıy. metli kâğıdı göğsünün üstünde sıktı.. Sonra da ilâve etti: Uşak derakap dışarıya çıktı. Yemek büyük bir muhabbet olacak?,. — Geri kalan beş bin ekü ne — Onu da bundan sonra ala- caksın.. — Şimdi ben bu eei dti . i Zlemi bi AĞAi d ll Si selma KF para mukabi- linde ne yapacağım? . — Şimdi söyleyeceğim.. 341 cabında ağlamak, şarkı yerine bağırmak, inlemek, hbaykırmak, miyavlamak işidiyorum.. Bambo derin bir düşünce için. Niha- de Arateni dinliyerdu.. yet sordu; — Ya ben?. dedi. —Sen mi? Sen hakiki bir dost.. Geçelim bunu.. İşte cemi- yeti beşeriye böyle.. Ben her şe- yi görür, her şeyi anlarım.. Gö- zümden hiçbir şey kaçmaz, — Demek insanların mühim olduğunu bir noksan tarafları düşünüyorsun?. — Bu muhakkak. — Yasen?. — Ben mi? Ben yalnız para ile takdir edilmek isterim., Bir altın babası gördüm mü hemen hük- mederim,, Bu adam mutlaka zen- gin olabilmek için ya çalmış, ya öldürmüş, ya yağma etmiştir. yoktur. Hele etrafınidaki zenginlere şöy- le bir bak. Onların muhakkak 'ya katil, ya hırsız olduklarını gö- receksin.. Zira çalmadan zengin Zenginlik başlıbaşına elmak imkânsızdır. Â | — Ne demek istediğimi anla- mıyorsun Bambo.. Ben elleri bı- hırsızlardan bahsetmiyorum. Bu kabil hırsız ve katiller ahmaklardan başka- çaklı katillerden, KAHRAMAN HAYDUD DU tan sonra yaptığı hareketten, gös-. u ları değildir. Ben hakikf katillers — den bahsediyorum. ÂAsıl takdire ve tebcile şayan olan katillerden.« Meselâ; herkesi zındanlara atan Foskari, cür'etten cür'ete, küs- tahlıktan küstahlığa sıçrayarak servet kazarımıya çalışan sen, bel teslim edilmesine sebep olacak bir çok tehdit dolu manzumeler, hicivler karalayan ben, bahset« mek istediğim güruhtanız. — Yetişir anladım.. . — Âlâ.. O halde sözlerime de- vam edebilirim. İşte bu kanaatle gördüğüm bir zengine hırsızlık damgasını yapıştırmaktan — çe“- kinmem ve kendi kendime ne di- ye servetini taksime çalışmıya. yım, derim.. İşte birinci Fransu- va, bir birinci Şarlken ğörür gör- mez servetlerini taksim edebilir düşüncesiyle hemen kaleme sari- lırım., İşte o zaman kalemimden ihtimalki bütün dünyayı dehşete salacak hakikatler dökülmiye başalr ve onlar korkarak hakkı. mı ödemiye çalışırlar. Hakikat bizim gibi adamlar için en korku- latak şeydir Bambo.. — Teşekkür et Araten ki be- nim en sadık dostumsun.. Yoksa yüz birinci olarak seni de zından lara göndermekte bir dakika bi- le tereddüt etmezdim. — Yalan söylüyorsun Bambo! | ki günün birinde başımın cellâda —