26 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

26 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— İ H ABER — Akşıım Fos'nsı Haber'in tarihi Remanmnı: G9 Bu, halkıda hünkârıda çileden çıka racak bir sokak kavgsası olurdu — Ne var Abdürrahman? — Aman devletlüm, telâş eseri gösterme, Bir çuval inciri berbat ©, deriz, Abdürrahman parmağı ile evi giz Heca işaret ederek: — Bak, dedi, çıkıyorlar. İşte bu tarafa doğru gelecekler, Daha ya- kından tetkik edebilirsin, Bir işpor- | tanm başıma getirebilsek daha mü., kemmel olur. Abdürrahman girtlağı gibi haykırıryordu: — Ağalar, ölmezoğlu mallarrmız bitiyor. Sudan ucuz, Bir defa bakı. nız, Seyri bedava! Evden çıkan, gözleri mahmur dört :rkedq biraz sağa sola yalpa Yarrak işportanın yanma tokuldu. kaş, Çarıcarlı hiçbir şeyla meşgul ol - Mıryarak herifleri adamakıllı tetki- ke dalırıştı. İçindeti hissi yenebilmek İçin mü tadeln halinde İdi, Çandarlı şimdi burdarı birer tavuk gibi boğarz'ıya. biltrdi ve böyle de istiyordü, ama, Abdürrahmanın hakkı vardı. Halkı da, hünkârı da çileden çı . karacak bir sokak kavgası olurdu bu. Ne Çandarlıya yakışırdı, ne de işin İcabına uyardı, Bilhassa Çandarlıyı katle memur Abdürrahmana yarı kapalı ve etra. fi morarmış gözlerini çevirerek: — Bre delikanlı! Şurada zaten dört parça kalmga. Şunların hepsine ne verelim ?, Abdürrahman tezgâhtarlığa baş- lamıştı. Maksat hiç şüphesiz herifle kopacak ri biraz daha işporta başinda oya. | lamaktı, — Ağalar birer kere bakınız. Üstlerinize giyiniz. Zarar yok. Al. masanız da bir giyin hakkı bizden helâl olsun! Bakmız ne mallar! — Anladık bre, Boşboğazlığı bi- rak da ne istediğini söyle! Abdürrahman bir tanesini yaka, Jadı, onun bütün ısrarlarına rağ - men zorla üstündeki kaftan biçimi yarım yeleği çıkardı. Diğer arka - daşları gülerlerken Abdürrahman cebkeni giydirdi. Biraz uzağa geçip gözlerini tetkilk eder gibi süzerek — Ne mükemmel, ne yaraştı, ne değiştirdi, Diye söyleniyordu. Çandarlı düşmanlarırım — Wttila hatlarımı — kafasına — nakşetmişti. güphesiz. Artık defedilmelerinde mahzur yoktu, MERA VDCEDİ CA NE NAAADON N Y TEGAAM L * LO TP N NT N D VAA | ları, mamile maruftur. Fakat gene ıstırabın kızgın burgusu kar Zaten.. Daha çok küçükken annem de bu hı:n-ş mun farkındaydı. Her işte mübalâğa etti- — Ver, dedi, Her birine beşer ak. çe! Esrardan sarhoşluklarıma rağmen hakikaten çok ucuz gördükleri dört parçayı alan Ahi sergüzeştçileri gü- lerek işporta haşından yollandılar biri, daha henüz çok ayrılmadan söylemişti: — Bize de ne kadar lâzım. Kıya, fetlerimizi değiştirmek gerek! Çandarlmım başmdan aşağı sanki kaynar su dökülmüştü, Kara Ab - dürrahmannın yatılmadığı muhak - kaktı. İşte herifler, sarhoşlukla a. | ğızlarmdan mühim bir cümle de ka- çırmışlardı. Kara — Abdürrahman Çanlarlıya: — Ben hemen gidiyorum, dedi, Sen de, bilirsin, Bu heriflerin takibi geretkir. — Peki, ama, adamlarmı bulun . caya kadar bunlar dağılırlar ve kay bolurlar. — Bu kadar gaflet içinde deği - lim devletlâ vezirim, Hepsinin ha. berleri vardır. Yalnız işaretimi bek liyeceklerdir. Şimdi tesadüf ettikçe m“nur e . deceğim, Onlar da bizden uzakta değildirler. Ve nitekim., Ahd_ümhmı.u gözlerile ileride so- kak başmda iki büyük kova içinde turgu satan birini işaret ederek: — İşte, dedi, Biri göründü. Ve derhal Çandarlıdan ayrılarak dört arkadaşın arkasına takıldı. Abdürrahman, çok .— yorulmamış, fazla takibe mühtaç olmamıştı. Tcap eden talimatı arkadaşlartna vermiş ve Çandarlıya dönmüştü. Abdürrahman döndüğü zaman Çandarlınm vazifesi başma gittiğini öğrendi ve oraya teveeccüh etti. Fa. kat dalrenin kapısından geçmek ne mümkündü, kesif bir halk bekleşi - yordu, Ne olmuştu, ne vardı, Ab . dürrahman anlamamış, fakat, halkı yararak içeriye girmiş ve Çandarlı. ni yanına çıkmıştı. Çandarlı bir göz iİşaretile onu ikaz etmiş ve bir kenarda oturma- sını söylemişti. İş anlaşılryordu. İki kadınm kat- Hi hâdisesi Çandarlıya aksetmişti. Bütün bu halk ayni mahallenin a. damlarıydı. Hepsi şehadet etmek için gelmiş- lerdi. Yalnız bunlarm içinde bir kadmı Çandarlı Halil susturmağa mecbur olmuş ve bir başka odaya aldırarak beklemesini söylemişti. Çandarlı işi hünkâra arzedip, ka- tilin cezasmı verdireceği — vaadile ğgimi, ufacık kederlerimi ne kadar büyüttü- ğümü bilirdi. Sebebsiz bir ıstırab — içinde ağlarken o küçücük başımı beyaz ve yumu gak elleri içerisine alır, tesellilerle, okşama- )P;u bir yumruk kadar kalbimdeki sızıyı gımfsmeği bilirdi. Anneciğim, ne — olurdu © göndimmene burada olsaydı! Bu öldüren derdime muhakkak bir teselli bulur, tatlı sesile: Arl:ık buralarda durma yavrum deuf yalnızlık Bsana yaram'yor, bir meşgin keman teli kadar hassas olan gınir'erin tabiatın yangınlı grupları, ko. Yu ormanları, renk ve ziyadan örü'müş Gökorlarile karşı karşıya kalınca yaln 3 iztırap, yalniz hicran, yalnız hasret nağmeleri titretebiliyor. Sen büyük şe- hirlerin gürültülü hayatı icersinde ken. dini kaybetmek üzere yaratılmış bir bakâyım., İnsansın. Kırlarda, yalnızlıktan szade'i ememiyorsun., Bir bira bard! ğı ö-ünde cazın gürültüsünü dinlemek. kavgın ze- mih üzerinde oynasan renlili ıçıklara ka rışarak danseden çiftleri seyretm:k se. ni daha iyi avutabiliyor. Fakat öyle sanıyorum ki şu dakika- ,da annem yanımda olsa, bu tatlı cüm. leleri onun ağzından dinlesem, hattâ se- ma kadar engin gözlerinde yaş'arın be. lirdiğini görsem, yine nasihatlerini tu- - tamıyacak, güneşin cazibesine yalkalan miş minimini bir yıldız g'bi Me ikenin evinin etrafından ayrılamıyaca fım, Sofradan kalkarkon Güllü niacye: — Ben harab:lere kadar çıkacağım, dedim.. Bugün İzmirde hiç içim rahat etmedi.. Hep resmimi düşündüm.. A .- caba sakladığım yerde yağmur dokun- dumu diye ödüm koptu.. Geceda pok kararnlık değil.. Odaya kadar çikp brr — Olur.. Fakat bu aksam yome'le pek İstatısızdın.. Şiindi d epsyes yürü. YVeceksin, dönüşte her ' halde 'acıkmıış 0- Ya hâdiseyi kapatmış ve halkı dağıt - MIŞTI. Mesele içerde bekliyen kadını susturabilmekti. Bir az sonra Çan- darlı kadını içeriye aldı, Fatma adında olan bu kadın, şandarlının eteklerine iğildi: | — Beni evlâtlarıma bağışlaymız devletlüm, Ben ne günah ettim ki saatlerdir içerde mahbusum? | — Söyle kadın, sen katili gör . nüşsün, doğru mu? — Evet, Allaha kasem ederim ki | yalan değildir. — Kimdi bu? | — Bon onuüu Abdürrahmana ben- zettim, — Sen Abdürrahmanı nereden ta tırrsın ? Kadın sustu. Çandarlı haykırdı: — Cevab ver, nereden tanırsm ? — Benim yetişmiş bir kızım var Jevletlüm, o taniyor. Gençlik ve sahillik, Abdürrahmana gönül kap- tırmış, kaç kere arkasmda dolan - | mış, onunla görüşübilmek için nelcr yapmış, görüşmüs, fakat — emcline nail olamamış. Bana da gösterdi, | Ben de gördiim, Güzel, hoş, tam cr kek, ama, hayatını öğrenince Üürk- tüm ve kiızımı bt sevdadan vuzge., şirmeğe çalıştım, Bilmem nuvaf- fak oldum, bilmem olamadım. Fa. azğzan: İkimim kat işte böyle bir vesileyle tanıdım. Çandarlı güldü, Kara Abdürrah - manın bir taraftan da kadmlar a rasmdeki şöhretini bilmiyor değil - di, fakat nihayet bu tarzdakin! hiç aklma getirmoeişti, — Peki, ©0 halde sen, kıztnı kur. tarmak için Abdilrralhımanın başmı nara yakmak istedin öyle mi? — Evlâtlarımm başına yemin e- derim ki öyle değil devletlüm. Ben gözlerimle gördüm ve tanıdım. Çandarlı bir aralık dişarda bek. llyen Abdürrahmanı çağırdı. Kara Abdürrâhman içeri girine. kadm sapsart kesilip haykırdı: — İşte bu! Mess2le yoktu, Kadımn hakikaten tanımıştı, ve fakat söylememesi lâ- zımdı. Hiç kimselerin bilmemesi lâzımdı, Bunun için de kadını koör- kutmaktan başka çare yoktu. Çandarlr Halil, Abdürrahmana dönerek:! ! — Bak Abdürrahman, bu kadın seni tanryor, dedi, katllinr sen oldu- ğunu söylüyor. Ne dersin? Ve bir göz işaretiyle de Abdürrah manı ikaz etti. Abdürrahman kadı. na dönüp öyle bir nazarla baktı ki, biçare kadın morardı, dudakları titredi, bir kenara tutunarak başm: duvara dayadı. (Devamı var) Çapraz eğlence : A SAĞT S mızın rengi, i — Çamaşır asılan yer, 2 — 1 3 7 1 S "'ı_6 AA (Gaye — (İstenen — şey) .. Geri, S oU CU WWA ç SOLDAN SAĞA: 1 — Almanyanın bir parçasını aldığı bir Avrupa ülkesi 2 — El ve ayak işçisi . Musikide bir ma. kam, 3 — Vücut derisi üzerinde- ki delikçikler - Süvarinin adını verdiren, 4 — İşaret . Ve böylece mânasına bir kelimenin muhaffe fi, 5 — Tefrik ettiren, 6 — İpti- dası olmıyan mazi zaman - Ziya, T — Buruşuk , Rumelililerin söy. ledikleri bir hitap kelimesi, 8 — Bir nota - Şöhret « Beyaz, 9 — Tedvir etmen - Damarlarımızda bulunan, li0 — Bir nevi nebat ovaltı hazırlayıp — Pek yiyec züne bakmağı reden geldiğini Yöniden Zeyn Dyorum. Kazdın ezrin”a boni gö hala kalbimden bor halüz, — Olurun menfisi . Kana karış'p (tohumu kuş yemidir) . Bayrağı verme, İ — Koyuîuk Zaman, 4 insanı öldüren bir hastalık mü . vellidi, 5 — Bir şeyin. verdiği ne- tice (yemişi) - Yeni, 6 — Büyük bir Türk kumandanı, 7 — El'erin de bir ölçü . Kılık, 8 — Atıf eda. tı « Yedirme, 9 — Aptala söyle « nen bir söz . Emziren, l0 — Bü- yük ve Ebedi Atanın tabutunun konduğu yer, İ AA 3 4 3G 7 G 900 4İcTolmlklu e( (lt alelıe li TİAİRİ |& SDAUDUO UUDLUK e|rREHalmIRla Ju Ralu (A sSlAİnNİN(E B z EğalL |A GİKEŞEİRİZ(aİk ğ : İ 7İP|E i n Ji |L i elaj.L KİA L(|EİnİF SİSİEİRİ&İKRİ: (İviİYİE YO(AMA (A |N sjeju|jmİA UĞ L Abdülazız, oğlu Yusuf İzzettine pek düşkündü. Onu müşir, Hassa ordusu kumandanı ve biraz son - ra, Osmanlı hanedanında müecses usule aykırı olarak, kendisine ve. liaht yapmağa kıyam etmişti. Bu arzu onu Rus Çarının meşhur el: çisi General İgnatiyefin kucağı. na atan en büyük saiktir. “Tebdili veraset,, fikrini sara- yın ve Babıâlinin tekliflerine rağ men İngiltere ve Fransa ret ce. vabı verdikleri halde General İğ- natiyef budala padişahı tamami. le avucunun içine almak için der hal kabul etti. Rus elçisinin padişah, valde sultan, sadrazam Mahmut Nedim Paşa üzerindaki nufuzu fevkalâ- de büyüktü. Hattâ hakiki padi .! zekâ göstermiştir. Daim şah olarak General İgnatiyef var dı denilebilir. Mahmut Nedim Paşa Generalin muti bir kölesi Abdülüâziz ise 150 kiloluk koca - man bir kukla idi. Abdülâziz ve Mahmut Nedim, bir aralık İstan. bula 30-40 bin kişilik bir Kazak ordusunun girmesine müsaade,' etmek derecelerinde budalalığı i. leri götürdüler. Bu kazaklar gü- rünüşte Hassa ordusuna nümune alayları şeklinde girecekler, ha .| Ziya, Namık Kemal, Sait kikatte İstanbulu Rus Çarına tes lim için kaleyi içerden fethetmi- ye geleceklerdi. Büyük Reşit Paşa mektebin . den yetişme Âli, Fuat, Mithat ve Rüştü Pasalar gibi hakiki vatan- perver hükümet adamlarının iç. leri kan ağlıyordu. Fakat iş başın da kalabilseler devleti maruz bu- lunduğu tehlikelerden koruyabile cek iktidarda olan bu zevatın pa dişahı memnun etmelerine im . kân yoktu Abdülâzizin dini ima- hı pâra idi. Önü” devleti "satmak bahasına da olsa para getiren â. dam lâzımdı. Böyle bir adamı ise' hain gahsında bulmuştu. Onu ikide bir de iş başına getirerek saydığımız büyük ricali dama taşı gibi oyna tır dururdu. Osmanlı hanedanının icinde de vaziyot karışıktı, Veliaht resmen Murattı. Lâkin Abdülâziz oğlu Yusuf İzzettini veliaht yapmak arzusunu beslediğinden Muradı daima tazyik altında bulunduru- | yordü. Abdülmecitten de emin de ' gildi. Haris tabiatını bildiği için ondan da çekinir ve seyahatlerin , de bu iki şehzadevi İstanbulda bırakmıyarak refakatine alırdı. Vahdettine gelince, hem bu iki kardeşi, hem de amcası aleyhine çalışır, hepsinin aralarını açma . ğa gayret eder, bir sansar faali- yeti gösterirdi. Veliaht Murat bu adamlar ara. sında ahlâk, tahsil ve karakter — Melike dinleniyor.. Akşam yorgun | eldi.. Öyle olmasa bile bekâr bir ada. mar ve zeamet mın bu saatte genç bir kızın evinde bu- lunması köyde birçok dedikodulara se Bu çiftlikler nesilden ııedı bzp olur.. Buna sizde razı olmazsınız Ya'ıan- AsafE aelyo itibarile en temizi sayılırdı. B“;j tibarla Aziz devrirden memb” olmayan münevverler hep ait etrafında toplanmışlar'dı. Bu devirde yetişen yezirler partiye ayrılmışlar lır: | Fuat, Âli, Mithat ve RüştÜ si' şalarla taraftarları Piri zad? hip molla ve Hasan Hayru d öt | — Kıbrislı Mahmut Paşanin |Derviş Kâzım Paşalar 'yzında onların fikirlerine Mahmut Nedim Paşanın' ler zümresidir ki isimleri * | en büyük hâmileri Mısırlı "’ lursun.. İstersen odanda hafif bir kah. ama, sen bilirsin. Teşekkür ederim. Güllü nine konuşurken kadının yü - köylü kadınlar çok hassas olurlar. Gül. lü nine de bu akşam sinirlerimi bozan, böynimde bir ecebennem iztırabının n2- Bu seste titreyen Hösnutsuzlufu an. hvor ve ürpariyorum, fakat eb di Bör- Bu yişye dudaklarımıdlan fıclıyor: — Moelik& döndü mü? S:0'mda hasin bir eda var.. ganırım, ı Ve cevabımı beklemeden büyücü kı. bırakayım, hklh ihtiyar kapıyı suratıma kapıyor. | No yapacağımı kestiremiyerek kapı önünde biraz duruyorum. Kapıyı yum ruklamak, bir tekmede kırıp iç2riye gir- mek arzuları sinirlerimde dolaşıyor. ' Bağırmak, seslenmek, Melikeyi gürül .| tüden bıktırıp dışarıya çıkarmak, onun la konuşmak istiyorum. eğimi zannetmiyorum korkuyordum.. İhtiyar muhakk>k anlamıştır. ep halanın kapısını ca. kapıyı aralayıp eşik Ü- rünce takrar şaşırıyor: Vakat ona ne söyliyeceğim ? Buki u;vn*p hala doğru söylüyor.. Milike hakikatan dönmüş ve uyumuş olabilir. N-d:n olmasın ? — Hasıl.. Yine mi siz? Ruhumda şu dalsikada ayrı ayrı iki insan yasıyor., Birisi, bir eski zaman a damı kadar kıszkanetır.. Ne bahasına o- Varsa olsun hea'çikati öğrenmek is'iyor.. Du kısktanç adamın intikamı çok kör. kanç olacaktır.. Öteki makul, muvaze- ZY"0 — neli, Binirlerine hâkim geçenleri anlamışar (Devamı Var; fendi gibi zevat ki bunlar © rin yenilik ve terakki cer€ temsil ederler. Bil ettiği muhafazakâr rical: edm bul'”'" dalkavuklar partisi. Aziz, meşhur budalalığına '.l men bu üç cereyandan daimâ | di lehine istifade edecel. d vukları körükler, muha.fww | ları bazan okşar, büyük W;',.J_ ! lıklara maruz kaldıkça N yenilik taraftarlarına vbî";wq müddet sonra onları iş M uzaklaştırarak tekrar eski belerine dönerdi. M., Yenilik taraftarlarının na münevverler toplnnmll'ıâ» Bunlar arasında o zamanın ” (, nevver gazetecileri olan Sld” , e lah, Agâh, Ebüztiya Tef © bu eserin ilk kismının y .dgn sında hatıratından istifade mekte bulunan “Bariref-.-uW“ tikbal,, gazeteleri başm 'Esat vardı. Bu münewe “Fuat ve Mithat Paşaların irşe rı ile hareket ederler ve F,’İ g* man olurlardı. Siyasette muhalif NWM ; ve büyük adamları yara " | ma zulüm ve tazyik ola, T İşte Türkiyede teşekkül GENÇ TÜRK partisi 60-70 herkesçe malümdur ve W’& | rinin tazyiklerinden d0 | den mürekken olan bu mür Bunların menfada ve A YA Mustafa Fazıl Paşa ile Nazlı idi. ESAT EFENDİ Şimdi Esat Efendi raz malümat vermek % En eski hürriyet mücah'” y den biri olup 1878 (1294 ma, 1897 (1313) de (1316) da Bitlise nefy o sene Bitliste menfi ikel 1”3) 5 den Esat Efendi 1842 (60 pi Çorluda' doğmuştur. y ,hi eşrafından Hüseyin tıhle beraber Rumeline den Kütahyalı Hüseyin ğ fadından olup "Kadlköy Bu Hüseyin Ağaya Fü mütecaviz çiftlik kalle zamanımıza (::;ı bunlardan Kadıköy, $'OP. Miylef' - h Ağa ve Türkmenler * hâlâ Hüseyin Ağanın uhdelerinde kalmıştir: Bu neıilden Ahmet nandü Hiğniin mosilutli ii;';,;al' 4 kılıç,, Ve “Sexdens'eçd” i sıralardâ Ahmet simli bir oğlu W 4 Cezaire gitmiş, onun , | dan Uzun Hüseyin AĞ& | ggf dayısı,, olmuş, devlete Uzül | yan etmiştir. Neticede ”hme seyin Ağanın üç oğlu ıııii rak devletçe esir ed mnıu telif üç ayrı yere nefyo tur. Bunlardan Çorluy5 Hacı Mustafa Ağa Ç sındaki menzilhane lt V eoto rı “evlâdiye,, ol 5 vakfiyesinde sülâl lâlesi mseccel hulunmuüt“r Hamit ve Üçüncü gelim ri).

Bu sayıdan diğer sayfalar: