Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—e — M e A |YU genç kız | SO lik bir Pihtiyara âşık! Si ; " Krabtri 17 yaşında bir MÜkog, Ansözüdür. Çalıştığı ti. ı ni aki 50 yaşında biri ile “se- ’* ğ ” Ve evlenmeye karar ver. ;İtî Stinın gençlerle evlenmesi YŞ B E_den anaların aksine o- ŞT 9lin'in annesi buna itiraz Kik, ** kızını bu “ihtiyar bu . | -_. î' €vlendirmiyeceğini söy- | e. Fakat Polin elli yaşında & r?e evlenmek kararından | Yeceğe benziyormuş. “ BAA'd ğ Ü Vay, a"'emımi Hitler tarafın, Yaya, " Alman otomobil sergi - & Yenilikler de görülmekte- _' ü Obillere ilâve olunan yı . Ki Sin ye, musluk ve akar su İ LİM"—'- Bilhassa — yolculukta, İ ten Bobh' yeri bozulup tamir ı b m'“'a elleri yıkamak ihti . K Stm e’me karşılanmış oluyor. 'rıfm ' Sergideki bir otomobilin " J ü&'oı—_a ellerini yıkayan bir kız Dd Evli mi, bekâr mı meselesi Ho. livutta daima mevzubahs olan bir şeydir ve birçok artistler hak kında bu, dedikodu teşkil eder. Şimdi de Bersilla Len'in evli veya bekâr olduğu üzerinde mü- nakaşa ediliyor. “SŞeyh Ahmet,, filminde antika meraklisı İngilizin kızlarından bi ri olan Persilla hakikaten çok gü. zeldir ve bilhassa uzun kirpikli yeşil gözleri ile meşhurdur. c Son zamanlarda Persillayı ça - hştığı stüdyonun müdür muavini ile gezerken s&ık sık görmüşler ve hakkında dedikodu çıkarmışlar . dır. Bunun üzerine, persilla: — Evet, diyor, Ören Haglund ile evlendim. Fakat, bunu duyunca annesi itiraz ediyor: — Hayır, diyor, kızım evli de- gildir, henüz evlenmedi... Ona: “Kızının evlendiğini ken disinden daha mı iyi bileceksin!,, diyorlar. Fakat kadın, kızının ev li olmadığını söylemekte ısrar e. diyor. Persilla annesinin bu itirazını " Yıldız , olmayı tahayyül eden iki kız Az kalsın bir kontesin yanına hizmetçi olacaklardı Biri on beş, biri on altı yaşında iki İngiliz kızı, şöhret ve para ka. zanmak için, bir gün evlerinder çıkıyorlar ve Londranın yolunı tutuyorlar . Kızların niyeti, sinema artisti olmaktır. Çünkü, kasabalarında gördükleri bir filmde, fakir bir kızm nasıl yıldı: olduğu anlatıl - maktadır . İ Bu tilmi görerek hevese gelen Fillis ile Elizabetten anneleri, ba- babaları üç hafta haber alamıyor- lar. Kızlar evlerinden kaçarken birer mektup bırakmışlardır ve bunda bir gün kendilerine Lon. dradan ve sinema artisti olarak mektup gön'dereceklerini ilâve et- mişlerdir . Kızların ailesi polise baş vuru. yor ve tevkif edilerek iadelerini is- tiyor. Fakat, Londrada arayıp ta. |rıyorlar, böyle kimsenin — gelme- diğini öğreniyorlar. Aradan üç hafta geçiyor. Bir gün Fillis'in ve Elizabetin ailele- rine bir yerden bir mektup geli- yor. Bunda, bir kontes, kızları ya. nına hizmetçi olarak almak istedi- ğini söylüyor ve buna muvafakat edip etmediklerini soruyor. Kızlarının artist olacağını ümil renen ana babaları derhal onları yanlarına aldırtıyorlar . Elizabetle arkadaşı, yıldız ol. mak hülyası ile kaçtıkları evle- rine döndükleri zaman biraz mü- teessirdirler. Fakat haftalardanbe. 'ri Çektikleri sefaletten kurtulduk- ları için de memnun oluyorlar, Elizabetin anlattığına — göre, bunlar ceplerinde yüz lira kadar bir para ile yola çıkmışlardır. Fa- kat bu para, daha bir hafta içinde yola ve yiyeceğe gitmiş.. Ondan sonra, yarı ğolda para. sız kalan iki kız, boğaztokluğuna hizmetçilik etmiye razı olmuşlar. evlenmediği hakkında kati bir şey söylemekten çekiniyor. Şimdiki halde Persilla Len'in evli olup olmadığı bir muamma- duyuyor ve bu sefer o da, evlenip dır. ederken, hizmetçi olduklarını öğ-' Pohuanın o MA ll Fakat itiraf ederim ki Pohuayı Duk-Dukların reisine hizmet eden adamlarının yanına gönderdiğim ilk günü bu seler hayatımızın ciddi su- rette tehlikede olduğunu anlayarak büyük bir heyecana kapıldım. Zi- ra Pohua bu adamlarla temas edip döndüğü zaman insana dehşet ve- recek bir haldeydi: Ben kendisini, sihirbazın adamla- rile görüşüp Duk-Duk âyinlerine iştirak edebilrremizin bir kolay yolu nu öğrenebilmesi için gizlice anlaş- ması tenbihile göndermiştim. Sihirbazın. adamlarının gözlerini makbul hediyelerden bir yığın yol- ladım: Gümüş el aynaları, acaip ses ler çıkaran çocuk oyuncakları ne- vinden büyük düc': ve — borular, bir de dikiş makinesi | Melânezyalılar dikiş makinesinin mucizesine bilhassa hayran oluyor* lardı. Hediyelerimin sihirbazın a- damlarını fethedeceğinden — hemen hemen kati surette emindim. Onun için Pohuayı akşama kadar sahile yakın demirlediğzim gemide büyük bir merak içinde bekledim. Fakat tam akşama kadar dönme- diğini, hattâ güneş battığı — halde görünce hayret ve endişe içinde ne yapacağımı şaşırdım. Nihayet, tay- bir sandalla karaya çıkarmaya ve Pohuayı aramak için — göndermeye karar verdim. Son derece kuvvetli ve pervasız olan en iriyarı üç tayfa derhal san- dala atlayıp daha ortalık kararırken karaya çıktılar. Ben endişe içinde geminin güvertesinden sandalın u- zaklaştığını seyrediyordum. Fakat sandalın karaya yaklaştık- tan beş dakika sonra tekrar gerisin geriye gelmekte olduğunu görünce büsbütün hayrete düştüm. Ne vardı? Tayfalar niçin hemen dönüyorlardı? Duk-Duklar Pohua- nın teşebbüsünden — kuşkulanarak sahilde pusu mu kurmuşlardı? kamaştırmak için de kendilerine en falarımdan üçünü müsellâh olarak , Gazelle yarımadalarında horoz mas Ben bu merak içindeyken sandal geminin bordaşına süratle yanaştı: Tayfalar Pohuayı baygın bir hal- de gemiye çıkarıyorlardı! Biçare Pohuanın esmer yüzü sim- siyah kesilmiş, gözleri şişmiş, dişle- ri kenetlenmiş, ağzından — salyalar akmaktaydı. Adamcağız kendisin- den geçmişti. Ben taylaların kolları arasında Pohuayı bü halde görünce ilk önce dehşetle: — Ölmüş müz?, Diye bağırdım, Taylalardan birisi: — Hayır, dedi. Fakat kendisini Kızıl Gölge - — eee — * —- HABER'İN RESİMLİ ZABITA ROMANI: 99 BEN HWERALD GAZETESİ MUHAR- BURİ'YİM .FENMOR ELMASINI KüAL> #ÜTADAN TAYYARE H-E_(lnsw : GÖNDERECEĞİNİZ;İ | DUVDUK. DOĞRUMU? AAA BU HaBes WR' NEREDEN DUVYDUNUZ GA y IR_ŞH orheagant # FAKAT BU WAT ÖZERİNDE !—_'ı SAA NAVA KORSANLARI BULUNUYOR! BL/YORUZ AMA SÜR- 7 ÂTLE GÖNDERMEMİZ, VZ ZLAZIM . GEÇ KALIR SATIŞA / YETİŞEMİYECEK .. ESASEN Va" ELMASI MÜNİM BİR MEBLAĞI SİSGÖORTA ETTİRDİK.(T” . RALA * GMUÜ #Y? Yülmeeş Sglıfıpıwn' YOZ- | BAŞIM © r(— B/R RADOR ALDIMİ FENMOR ELMADSINİN TAYYORE İLE RAN- SoöNA GÖNDERM FEVKÂLADE DOĞRUSU Bu HAVADİS ÇALETE- SUTUNLARINA KENDİLİ. HENİSİNDEN GEÇECEK . HA- - ;gv ğ'î_?â.âı'oğ BuNu x AF DÜSÖRECEĞİZ... YtA- GA .ı_Mrı'M-nı' VA B e : #UAN ALANİ GALETELER :— V — DE BU İŞE DAİR MAKALE - 'i LER VARMIŞ.ELMASIN SA-) | #İBİ SİGORTAYA KOYMUŞ | * ng /$ SUPNEL) dö;".;-"'__, “ KÜYOR BU WE ı?EN'LÖM-- » ELMASI HAKİKATEN TAYYARE HE GÖNDERECEKSELER İLAN ETMEĞE WELÜZUM VAR. Bu x4 UDALAUCA TUZAM GANA N SA ”âmcj'%rân—'ıa NWEDEN DÜŞMESİNLER'-. GAZETELER SİK SİK BÖY LE HABERLER YAZARS AMA FENA DEĞiL — Bu iŞ BA WA BAŞIMDAK SALIYI DERET. İŞ ARTIK ÇANTAD İKEKLİK . ŞTMDİ Kâp ' O3TA TAVYARESİ WARENETE WAZJR'- UĞRDI . ÖIKERLER (FERİ GJARD,); S ÜÜ EMiRLER M ŞUNLARDIR. .. TAYYARE, DE MEŞNUR FENMOR ELPTASI VAR #WER ZAMANKIİ GİBiİ TAHARNUZ VAZAN; L.Büsey 35Yılını vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Tayfalar niçin hemen dönüyorlardı? Duk-Duklar teşebbüsünden kuşkulanarak sahilde pusu mu kurmuşlardı ? keleriyle yapılan horoz dansı... ' kaybetmiş!,, — Baygın mı? a — Zannederim!.. karaya çıktığı" mız zaman biçareyi kumsalın üzerin de bu halde bulduk. İhtimal ki sar bahtanberi orada bu halde yatıyort — Çabuk, biraz eter getirin! — Diğer tayfalar da Pohüâtmt#tazü na toplanmışlardı. Herkes onun « hale nasıl geldiğine merak îdıvo:' duü. Eter getirdiler; koklattık. ŞakA> larını oğduk. Ağzına rom damlattılt. Velhasıl belki yarım saat uğraştık; Fakat Pohuayı kendine — getirmek kabil olamadı. y O kısılmış dişleri arasından arade rada inliyor, anlaşılmaz bir lisarn" la bir şeyler sayıklıyordu. — Üzerinet kovalarla deniz suyu döktüğümüz halde dahi Pohua kendine geleme? yince dehsete düştüğümü itiraf ede“ tim, O vakit zehirlenmiş olmasına ihtimal vererek gemideki küçük ge- zanemden bütün panzehirleri kul* l'andık. Fakat hiçbirisi kâr etmedi. Bu aralık kamârada hasta yats makta olan Filipin adalarından bir tayfa da yukarıdaki telâş ve heye" canımızı merak ederek — güverteye çıkmış. İşte bu Filipinli — tayfadır ki bizi daha büyük bir hayrete dü- şürdü. Pohuayı görür görmez başını sal- 'adı. Bizim hayretimiz arasında: — Bir şey değil! dedi. — Nasıl bir şey değil; diye sor" dum. Adamcağızı biraz daha ayılta* | mazsak öleceği muhakkak! Filipinli katf bir tavırla: — Hiç merak etmeyin, ölmez! de* |di. — Peki sen ne olduğunu anladtg mı? — Evet! — Nedir? — Arı zehirile zehirlemişler! — ÂArı zehiri mi? (Devami var) Kd eli <a İ HLA !ı