Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.- —- w —. ——— — e ee - — — a W anlatıyordu. Hlngamın eşkâlini ve. Parise ayak attığı da, 'üba & Ten ne suretle hare- St lâzımgeldiğini anlata- çok kat'i olacak. j ;üî:î: bir dakika Japonyalı- | !ı"%, ayrılmıyacaklar, Git- Me Yaptığı bütün işleri tet T. Günlük raporlarını 'lüqm Sdat dokuzda büra emni, t!lqm binasmda buluna - Ma Alacağım. Şayed tele- .'Cıh)g:rh“ ben bulunamazsam, Di- '"&İî’ N engason bu raporları hh' tek kehmeyie fikrini J"i.ğ'l" İ arkadaşa lâzımge- recegım İşte ta. | N CEblerini kariştirdi, İ w : Sikardığı bir kâğıdı uzat. S Pu? | .qîî:muî’m eşkâli ve foto- Dü Akşam elinizde bü- q%“üulosun eşkâline da- %a tafsilât veren bu tle okuduktan sonra: N | ş %u dedi. Mükemmel hazır. ? vi t e *endim, Bilhassa sizin _' ' Çıkarttım. Bir nokta h“q İzi Sormak isterim, da takip ettiriyoruz, bana brrakabilir. mi, F Japon yolda trenden İ- İni seyahat esnasmımda %h altında bulundurmak 'bir hareket olmaz bir faydası daha M İ arkadaşlar Japonu Buradan gidecek me- x 'f. da bekliyenlere onü İ- ühh m“l' değil. Dediğiniz gi- y aha ihtiyatlı hareket o- katt bir lüzumu da yok. â Bsi çok kurnaz, istintak İEI mektupta bildir- !'?Z?' —i S k% atlYen ayrılmıyacak- x% trs arasında bir — istas- ”hhe €n değiştirmenin hak- “Yandrracağrnı gayet | “ Yca tanınmasını te- 4 n* gelince — bu da lü- | N e Çünkü Japonu teşhis N ini tafsilâtile Pari- ' N Maamafih fazla ih- Mtar gelmez. Seyahat es- tale ettirebilirsiniz. XVI Pa"% vasıl olur — olmaz lnın farkına vardı. Nq Ye götürmüş olan fazla ve şüpheli ne- h:ı B Va İş, şapkasile karşıda l N bile belli — belirsiz | L% Dmisti. Bunlar Japo- kaçmadığı gibi bek- , % ğüuğn de bulunduğu tak- ö M inden derhal şüphe- İ Soqq N bir el çantası çı- 9tomobile yaslanıp ba ' x mlnneksızın veyahut Sızın bu “dikiz ay- ile arka camdan dışa- K Binglendi. ._ yaV&Şlaym " Wl' geçidi henüz geç- el 7 Memuru arkadaki ndeki değneğin bir işa- UŞİU Bu takipçiler- lçm güzel — bir fır- '. Japon bunu doğru bul- Ş mobılim bu sebeble bıl onun arabasx- Metre fasıla ile pe- ş$lamıştı. Biran Ve taksiyi geçti ve %h,_ Şaman — çocuklardır | hu takibe devam edile- | Nakleden: F. K. biraz sonra gözden kayboldu. Plâka numarasını not eden Hangsi gülüm- siyerek düşündü: — Klâsik usul! Biraz ilerde du- racak. İçinden biri çıkacak ve işi gücü yok bir adam tavrile oralarda dolaşarak benim otele girişimi gö- zetliyecek, Tahmini aynen — tahakkuk etti. Japon hiçbir. şeyin farkında de- gilmiş gibi otele girdi. Kayıt mua- melesini yaptırdıktan sonra cadde- ye bakan 5 numaralı odaya çıktı. Müstehziyane mırıldandı: — Aşağıdaki zavallıları işsiz br- rakmıyalım, Spanopulosun iş gör- düğü adamlara telefon ederek gel- diğimi haber verip -kendilerinden randevu alayım, Gizlenecek bir şe- yim olmadığına göre bu dayvetleri telefonla yapmamda mahzur yok. Alt katta, telefon santralında, si- vil polis Lamber, Hangsinin aradı- Bı telefon numaralarını not etmişti. Santraldan çıktığı vakit — sokakta bekliyen Vonara bu numaraları ver- di: — Bu numaraların kimlere ait ol- duğunu öğren. Nasıl adamlar? Odasının penceresinden, perdenin arkasına gizlenerek — sokaktaki bu sahneyi görmüş olan Japon söylen- di: B — Budalalar! ben de peşimde be- cerikli polisler var sanıyordum. Vonarın, telefon numaralarını ve- rirken Lambere söylediklerini düy- saydı bu kadar istihfafkâr davran- mıyacağı muhakkaktı: — Dikkat et dostum. Herif ya- man. Takip edildiğinin derhal far- kına vardı. İstasyondan hareketi- mizden itibaren, seyrüseler memur- larr tarafından durduruluşumuzda bizi bekledi. Takipten kaçtığı ve- çekindiği hişsini vermek. istemiyor, | | Aman gözümüzü açalım! Müteakip iki- gün" -zatfında;-ikH polise, maharetlerini isbat , etmek fırsatını verecek herhangi bir hâdi- se olmadı. Hangsi ancak işleri için dışarı çıkıyor, maruf ve namusla- rından şüphe edilemiyecek adamlar la Spanopulosun emlâk alım ve sar tımı işleri etrafında görüşüyordu. Muayyen zamanlarda otele dö- nüyor, hariçten mektup — almıyor- du. Kendisine şüpheli bir ziyaret yapıldığı da olmamiıştr. di: Lamber her sabah Nise telefon ederek raporunu veriyordu: — Sizin Japon — peygamber gibi uslu akıllı yaşryor. Şüpheli hiçbir hali yok. Üçüncü günü vaziyet değişti. O sabah Lamber otelde santral o- dasında durarak Japonun — telefon mükâlemelerini dinlemek için bek- lediği sırada Vonar da dışarıda nö- bet tuluyordu. Hangsi saat dokuza doğru otelden çıktı. Mutadı hilâfı- na taksi çağırmadı. Yavaş — yavaş yürüyerek opera istikametinde iler- ledi. Orta halli bir adam kılığında olan Vonar onu mahirane takip etmek- teydi. Pesinden, Glük sokağındaki postahaneye girdi. — Japon, post- restant gişesine gitti. Cebinden hü- Viyet varakasını çıkarıp — memura | gösterdi ve bir zarf aldı. — Ücretini vererek postahaneden çıktı. - Bir o- tobüs durak yerine kadar yürüdü. Bekledi. Biraz ölede durmuş olan sivil po- lis gözlerini ondan — ayırmıyordu. Hangsi zarfı açtı. İçinden çıkardığı incecik ve ulak bir kâğıdı okudu, Vonar olduğu yerde duramıyor, âdeta gözlerinin bir dürbün kadar kuvvetli olup Ca mektupta yazılanı okuyamadığıma üzülüyordu. Bir ü- midi vardı: — Okuduktan sonra yırtıp atsa... yahut cebine koysa... Otele dönünce ben onu alıp okumanın kolayını bulurum elbet! Ümidi boşa çıktı. Hangsi okuduktan sonra — zaten pek küçük olan kâğıt — parçasını katladı. Elinde bir müddet tutarak mütereddit kaldı. Sonra ağzına atıp yuttu. Vonar homurdandı: — Ah kerata ah! kurnaz kâfir.. Hangsi gezintisine devam ediyor- pera meydanına doğru yürüdü ve Metropoliten istasyonuna inen yer- altı merdivenine girdi. Vonar hızlandı. Onun peşinden merdivene sapti ve kalabalık ara- sında gözden kaybetmemek için Ja: ponun bir adım gerisinden yürüdü. Merdivenleri bu vaziyette indiler.Ja pon durdu ve birden geri döndü. Polisle çarpıştılar. Vonar özür dile- (Devamı Var) Arkallaşım Kenan rak: — Beni mazur görünüz, düura. mryacağım, dedi, klübe telefon etmek için girdim . — Peki ama, hiç görüşemiyo: ruz. — Ne yapayım? Klübe neye ge- leyim? Biliyorsunuz ki üç aydan. beri evliyim.. Ah ne saadet, ne huzur! Ah azizim, ne hayat! Bir kere yüzüme bakınız. Keyfim ye- rinde, rengim yerinde.. O kadar hafifim ki sanki uçuyorum. Dün- yada mevcut âşıkların en âşıkı, sevildiğim için de en mes'udü. yum., Eğer vaktim olsaydı, bir melek kâdar saf, iyi ve bundan başka fevkalâde güzel olan karı- mr nasıl tanıdığımı sana anlatır. dım , Kenan, klüpte — gevezeliğiyle maruftur, Bereket versin ki bugün işi vardı. Kendisine veda için tek- rar elimi uzatırken ceketimin ke. narını tuttu. Bir gevezenin hiç bir zaman acele işi olamıyacağını düşünmemiştim.. — Vaktim yok ama, dedi, bu hikâye anlatılmağa değer. Alelhu- sus sizin gibi bir muharrire.. Aşağı yukarı üç ay evvel bir gün, (.....) deki çiftliğinde oturan dostum Vedada gidip bir müddet kalmağa karar verdim, Sabahleyin tren sekizde kalkacağır için hiz. metçime beni altı buçukta uyan- dırmasını söyledim. Ertesi sabah hizmetçim, kemali hürmetle” ve telâşla sarstı: — Beyefendi, dedi, affedersi. niz çalar saat çalmadı, şimdi ken- elimi sıka- L'— Bağırdım- İ —“Eyvıhîmüu'ki"'vrdâdfn'b tomobili beni istasyonda bekliye- cekti.. İkiden evvel de tren yok.. Eğer bu trene binsem saat 6 da varacağım, Belki sabah trenini kaçırdığımı düşünerek beni bek- lerler, — Öğleden sonra saat bir buçuk- ta çântam elimde olduğu halde sokafa çıktım.. Ve bir otomcbile binerek istasyona yollandım. Aradan beş dakika geçmemişti di kendime uyandım.. Saat dokuz.. Yazan: ki bir şey patladı ve otomobil yer- de sürünür gibi oldu, durduk.. Lâstiklerden biri patlamıştı... Kızıyor, bağrıyordum. Ayni za- manda vakit te geçiyordu. Nihayet başka boş bir otomobil geçti, atladım, İstasyona kadar son sür'atle gittik. Tren kalkmak üzereydi. Sözü uzatmıyayım.. İstasyona indiğim zaman hiç kimseyi bul madım ve o gece civardaki köyler- den birinde yattım, Ertesi sabah gene istasyona döndüm. Tabit ne otomobil var, ne bekleyen var... Şimdi ne yapayım? Otomobil ara- graf çekmek istedim, telgrafhane- altı kilometre mesafede olduğunu öğrendim,. * Halbuki çiftlikle istasyon ara- sı 8 kilometreytdi. Nihayet istas- yon memurlarından birinin bisik- letini güç belâ kiraladım. Çanta. mr istasyon memüuruna bıraktım, yola düzüldüm. Yolun üçte ikisini kat'etmiştim ki, çimenler üzerine otürmuüş — bir kadına tesadüf ettim. Beni görür, görmez ayağa kalkarak yolun cr. zel, sporcü bir kadındi , — Affedersiniz efendim, dedi, bir tornavidanız var mı? Bisikleti- min zinciri- kırildı. — Tekerleğin düğmesini açmadan tamir etmek kabil değil. O tekerleğin düğmesine nasıl teşekkür etmeliydim? Bende de tornavida yoktu.. Genç. kaldına, benimle beraber, artık pek ziyade yaklaşmış olduğumuz çiftliğe ka- dar yürümesini teklif ettim. Şüp hesiz çiftlikte arzu ettiği tornavi- dayı “bulabilirdi: * Teklifimi"kabul etti. Bisikletlerimizi ellerimizle tutarak yürüdük ve bittabi konuş- tuk, Hemi etraflıca konuştuk. — Neti- ceyi anladınız ya: Kadın güzel... Ben birdenbire âşık oldum.. İki se- nedenberi dulmuş.. Hemen evlen. memize ve böylece en mes'ud bir adam olmama hiç bir mâni yok... Düşünün bir kere, saadetimin hu- dim yok; beygir aradım yok.. Tel- | tasına çıktı. .Genç, zarif, şık, gü- sul bulması için çalar saatin çal- | Hikâyeci maması, sabah trenini kaçırmam, otomobil lâstiğinin patlaması, is. tasyonda at ,otomobil ,telefon bu- lunmaması, telgrafhanenin 6 ki- lömetre uzakta olması, bisikletten başka bir nakil vasıtası bulunma. ması, bu yüzden tornavida olma- ması lâzım imiş.. Garip değil mi? Vak'aların bu acayip teselsülü beni dünyanın en mes'ud adamı yaptı . Bu yak'aların birincisi, çalışkan hizmetçimin uykusudur. Binaen- aleyh ben de ona karşi vazifemi ifa ettim. Evlendiğim gün elli lira bahşiş verdim.. Değerdi, değil mi? — Şüphesiz. Kenan neş'eyle çıktı, gitti. Bir sene sonra kendisine sokakta tesa. dü fettim. Pek hazin ve ciddi bir tavır takınmıştı. Sözlerime pek tavır takınmıştı. Sözlerime pek kısa cevaplar veriyordu. Nihayet dayanamadım sordum: — Daima mes'ut musun?. — Nasıl?, Bilmiyor musunuz? Karım evlendikten beş ay sonra bir çalgıcı ile beni aldattır. Bir kah- veye oturalım.. Azizim vak'aların teselsülü bazan insanın felâke- tini mucip oluyor!.. Düşününüz ki sekiz ay evvel bir gün '“....,, de. ki Veda(im çiftliğine gıtmege ka- rar vermiştim. Bana evvelce vak'ayı anlattığını unutan Kenan, şimdi onu yeniden nakletmeğe başlamıştı. Baygınlık- lar geçiriyordum. Fakat bu sefer netice ve hüküm başkaydı: — Dünyada başıma en büyük fenalıkların gelmesi için, çalar sa. atin çalmaması, hizmetçimin u- yanmaması, sabah trenini kaçır- mam,. ilh Iaznmş bulunmaması yüzünden en sefil en müstekreh bir kadınla tanışa. rak mevcut erkeklerin en betbahtı oldum.. Bu hâidesenin sebeb, esa- sı ne?, Bir kırık saatin çlmaması.. — Doğru.. Ya hizmetçi?. — Onh, hizmetçi.. O mendeburu da defettim, Bu cezaya lâyık değil miydi?, — Şüphesiz!, . HİKAYECİ 322 yukarıya üst kata çıkalım.. Ge- liniz!, KAHRAMAN HAYDUD Bu iki odayı biribirine bağ- layan kapı parmaklıklıydı İska- Bambo, göniderdiği hafiyele- rin Rolan Kandiyanoyu yakala- malarını büyük bir sabırsızlıkla beklerken onların açılan pe- cereden birer birer aşağıya atıl- dıklarını görünce bütün kuv- vetiyle bağırmıya başlamıştı . Önceden, daha kuvvet topla- yıp getirmesi için gönderdiği a- damın — dönmemesi, — beklediği kuvvetlerin görünmemesi bü- tün Üümidini kırmıştı. — Fakat o buhelecan içindeyken imdat kuvvetleri yetiştiler. Elli kadar tirendaz ve hafiyeler evin ö- nünde dizildiler, Bambonun — bağırışları - ile civardaki evlerin pencereleri a- çılmış korkudan nefes alamı- yan ve sararan başlar görülmüş. Daha eve hiç kimse girmeden Rolan ile İskala Brino, evin üst katına çıkmış bülunuyorlar- dı. İskala Brino Juananın odası- na girince ellerine geçirdikleri eşyaları kapı ârkasına yığdılar. Rolan soluk soluğa : — Nihayet üç dakikalık bir hayatrmız kaldı! dedi. “İskala Brino, Rolanı, bu oda yanındaki mutfağa benziyen ©o daya sürükledi: — Geliniz monsenyör, geli- niz, dedi. “la Brino odaya girer girmez, şö- Minenin önünde diz çökerek çalışmıya başladı.. Rolan tabancasını — çekmiş, parmaklıklı kapıya doğru dön- * müş — bekliyordu.. Kendilerini müdafaa edecekti., İskala Bri- nonün ne yaptığını bile düşün- müyordu, ğ İskala Brinö söylediğimiz gi- bi meşgüuldü... Elinideki hançer- le bir taşın etrafındaki çimento- ları kazıyordu, Önü toprak, ki- remit parçalariyle dolmuştu. Bu sırada birinci kapı kırıldı.. ' Memurlar odaya dolmuşlardı.... Rolan vakit geçirmedi, ikinci kapıya yaklaştıkları sırada ta-, bancasını boşalttı.. Kalabalık- tan biri yuyarlandı.. Âz sonra ikinci bir patlayış işidildi. Ge- ne biri yuvarlandı.. Bu sırada 'İskala Brinonun sesi de duyul- du $ — Geçit açıldı, monsenyör .. Rolan geriye döndü., Açılan deliği o da görmüştü.. — Geç dedi. . Münakaşa ddecek zaman ol: madığı için İskala Brino çare- siz efendisinin teklifini kabul e- derek öne düştü.. Onu Rolar takip etti. Burası bir kişinin sü: rünerek geçzbileceği genişlikte bir delikti.. KAHRAMAN HAYDUD Hiç bir gürültü işidilmiyor. du.. Merdivenleri âdeta tırma- narak çıktılar. Ev iki kattan ibaretti. Birinci katta bir müddet te- reddü tederek durdular . Karşilarına iki kapı çıkmıştı. Hangisine gideceklerdi, ikisini de dinlediler. Gürültü yapma- mak için nefes bile almıyorlar- dı. İşaretleşerek tekrar çık- mıya başladılar, . Yukarıda da bir kapıyla kar- şılaştılar.. Bir müddet de bura- da durdülar.. Kapimnın arkasından müte. madiyen gezinen bir adamın a- yak sesleri işidiliyordu. Bambo dışarıda neticeyi bü- yük bir sabırsızlıkla bekliyor- du, — Gözleri evin ön cephesin. den ayrılmıyordu., Bambo, e- vin sokağa bakan pencerele- rinden birinde, düşünceli dü- şünceli bir göz gibi pırıldıyan bir kandil gördü.. Fakat bu ışık çok sürmemiş, hemen sön. dürülmüştü. ; Hafiyelerden — biri bir hırsız feneri yakmış, ötekiler hançer- lerini ellerine almışlardı. Bun- lardan ikisi kapıya yüklendi. Bambonun takip ettirdiği a- dam Rolandı.. Acaba takip edil. diğinin farkma varmış mıydı?.. Buna pek ihtimal verilemezdi. Çünkü o, bu dakikada Leonoru 325 düşünüyordu.. Bütün düşünce- sini tamamiyle ona vermişti ... Venediğe dönüşü ona gene Ve- nedikte bir kaç gün önce geçir- diği ıstıraplı dakikaları hatır. latmıştı , O Bambonun, Kara mafğara- dan kurtuülduğunu anladığı za- man çok kızmış, fakat az bir za- — manda sükünet bulmuştu.. He- nüz bu adamı bir darbede öl. dürmek lâzım geldiğine dair bir plân hazırlamış değildi. Bambo, Aratenin sarayından çıkıp gittikten sonra, Rolan giz lendiği odadan çıkmış ve Arate- — Nasıl? Konuşulanlar hak- kında ne dersiniz? Sizin buraya döndüğünüz zaman kendisine haber vermem teklifine ne der- siniz?. diye sormuştu., Rolan, onun bu sualine şöyle cevap ver di: — Hiç ne diyeceğim.. Tekli- fini yap.. Senin bu kadar mü- him bir servet kaybetmene gön- lüm razı olmaz.. Araten, Rolanın verdiği bu cevap karşısında — şaşırdı.. Ro- lan ilâve etti: — Yalnız bu sadık dostuna yapacağın ihbar gününü bizzat ben tesbit etmek isterim , Rolan bunu söyledikten soön- ra AÂratenin yanında kalma- dı. Hemen ayrıldı. Şimdi o İs- Evet, üstümde bir tornavıdnnm 2