Kn anlatıyordu. Hangalnin eşkâlini ve. arise ayak attığı da. Se Öle ne süretle hare- Biri Âzimgeldiğini anlata- Bag, rim çok kat'i olacak, bir dakika Japo eke şleri tet. Ni E Günlük raporlarını ün at dokuzda bura emmi. ĞU binasında buluna - No ir alacağım. Şayed tele- aç ben bulunamazsam, Dİ. Ni Ventason b Nan bü raporları arkadaşa lâzımzo- Na ş dei, Tİ vereceğim, İşte ta. Sa bunlar, e © tek kelimeyle fikrini y üreme teblerin > M9 rini karıştırdı. İç : arlığı bir öğr uzat SR izin, ba» ro & di lan eşkâli ve foto- i,, akşam elinizde bu- A oyulan rın eğikâiline da- ! Ya tafsilât veren bu i Kü okuduktan sonra: ie 3 dedi Mükemmel hazer, ? ÖK bana birakabilir mi im. Bilhassa sizin arttım. Bir nokta MİZİ Sormak isterim, anda takip ettiriyoruz, takibe devam edile. Vi Pon yolda trenden £- İzini İŞ al ahat esnasında bulundurmak İt bir hareket olmaz a bir faydası daha ki arkadaşlar Japonu AE » Buradan gideşek me- “ada bekliyenlere omü i- N e değil, Dediği N z imiş ram o Ne Ca tanımmasmı te polise, maharetlerini isbat De gelince bu dali Kak Japonu teşhis i 3 a Pari- Nakleden: F. K. e Yaman çocuklardır ; biraz sonra gözden kayboldu. Plâka numarasını NO: pa Hangsi gülüm” usul! Biraz ilerde du- nden biri çıkacak ve işi gücü yok bir adam tavrile oralarda dolaşarak benim otele girişimi gö zetliyecek, Tahmini aynen (tahakkuk Japon hiçbir. şeyin farkında de- gilmiş gibi otele girdi. Kayıt mua ptürdıktan sonra cadde e bakan 5 numaralı odaya çıktı. Müstehsiy — Aşağıdaki zavallıları alım. Spanopulosun iş & adamlara telefon ederek gel diğimi haber verip kendilerinden randevu alayım. Gizlenecek bir şe- yim olmadığına göre bu davetleri telefonla yapmamda mahzur yok. Alt katta, telefon santralmda, vil polis Lamber, Hangsini di ğı telelon numaralarını Bot etmişti, Santraldan çıktığı vakit (sokakta bekliyen Vonara bu numaraları ver di: — Bu numaraların kimlere âit ol duğunu öğren. Nasıl adamlar? Odasının penceresinden, perdenin arkasına gizlenerek o sokaktaki bu yi görmüş olan Japon söylen — Budalalar! ben de peşimde be- cerikli polisler var sanıyordum. Vonarın, telefon numaralarını ve rirken Lambere söylediklerini du; saydı bu kadar istihfafkâr davran mıyacağı muhakkaktı: | — Dikkat et dostum. Herif yar! man. Takip edildiğinin derhal far | kına vardı, İstasyondan hareketi | mizden itibaren, seyrüsefer memur ları tarafından durduruluşumuzda bizi bekledi. Takipten kaçtığı ve çekindiği hişsini vermek istemiyor, Aman gözümüzü açalım! Müteakip iki- gün -zarlında,-iki- etmek rsatını verecek herhangi bir hâdi se olmadı. Hangsi ancak işleri için | dışarı çıkıyor, maruf ve namusla- “| rımdan şüphe edilemiyecek adamlar la Spanopulosun emlâk alım ve sw tımı işleri etrafında görüşüyordu. Muayyen zamanlarda otele dö r, hariçten mektup (almıyor du. Kendisine şüpheli bir ziyaret| yapıldığı da olmamıştı, 327 i. İmükâlemelerini dinlemek için bek- şsiz beji | i : Vonar onu mahirane takip etmek» "| gösterdi ve bir zarf aldı. Lamber her sabah Nise telefon rek raporunu veriyordu: in Japon peygamber gibi uslu akıllr yaşıyor. Şüpheli hiçbir hali yok. Üçüncü günü vaziyet değişti, O sabah Lamber otelde santral 0 dasında durarak Japonun © telefon| lediği da Vonar da dışarıda nö bet tuluyordu. Hangsi saat dokuza doğru otelden çıktı. Mutadı hilâfr na taksi çağırmadı. Yavaş yavaş yürüyerek opera ikametinde iler teydi. Peşinden, Glük sokağındaki | ü- | sevildiğim viyet varz Ücretini vererek postahaneden çıktı, Biro tobüs durek yerine kadar yürüdü. ! Bekledi. Bisaz ölede durmuş olan sivil po- lis gözlerini ondan Hangsi zarfı açtı, İçinden çıka, incecik ve ufak bir kâğıdı okudu. | âdeta gözlerinin bir dürbün kadar kuvvetli olup de mektupta yazılanı kuyamadığna üzülüyordu. Bir ü vardı: tuktan sonra yırtıp atsa... yahut cebine koysa... Otele dönünce ben önü alıp okümanın o kolayını bulurum elbet! Ümidi böşa çıktı. Hangsi okuduktan sonra zaten çi maruft pek küçük olan köğit o parçasını katladı. Elinde bir müddet tutarak mütereddit kaldı, Sonra ağzına âlıp yuttu. Vonar homurdandı: — Ah kerata ah! kurmaz kâfir. Hangesi' gezintisine devam ediyor" du. Caddeyi geçti. Sağa döndü. O- pera meydanına doğru yürüdü ve Metropoliten istasyonuna İnen yer altı merdivenine girdi. Vo hızlandı. Onun peşinden merdivene saptı ve kalabalık ara sında gözden kaybetmemek için Ja ponun bir adım gerisinden yürüdü. Merdivenleri bu vaziyette indiler,Ja pon durdu ve birden geri döndü. Polisle çarpıştılar. Vonar özür dile- diz (Devamı Var) İ KAHRAMAN HAYDUD Çalar Saat Arkadaşım Kenan Beni mazur görünüz, dura. mıyacağım, dedi, klübe etmek için girdim . — Peki ama, hiç görüşemiyo ruz — Ne yapayım? Klübe neye ge leyim? Biliyorsunuz ki üç aydan, beri evliyim. Ah ne saadet, ne huzur! Ah azizim, ne hayat! Bir kere yürüme bakınız. Keyfim ye rinde, rengim yerinde. O kadar hafifim ki sanki uçuyorum. Dün- yada mevcut âşıkların en şiki için de en mes'ylü, yum.. Eğer vaktim olsaydı, bir melek kadar saf, iyi ve bundan telefon İ başka fevkalâde güzel olan karı wi: haşıl tanıdığımı sana anlatır. dım. Kenan, klüpte © gevezeliğiyle » Bereket versin ki bugün işi va: Kendisine veda için tek- rar elimi uzatırken celcetimin ke. narın: tuttu. Bir gevezenin hiç bir zaman acele işi olamıyacağını düşünmemiştim. — Vaktim yok ama, dedi, bu| hikâye anlatılmağa değer. Alelhu- gibi bir muharrire,. İ Aşağı yukarı üç ay evvel bir gün, (.....) deki çiftliğinde otüran | dostum Vedada gidip bir müddet kalmağa karar verdim, Sabahleyin tren sekizde kalkacağı için hiz. metçime beni altı buçukta uyan. dırmaşını söyledim. Ertesi sabah hizmetçim, kemali bürmetle ve telâşla sarstı: — Beyefendi, dedi, affedersi. niz çalar saat çalmadı, şimdi ken- di kendime uyandım.. Saat dokuz. Bağırdım- — Eyvah, Malbüki Vedadin 2. tomobili beni istasyonda bekliye-| cekti. İkilen evvel de tren yok. Eğer bu trene binsem saat 6 da varacağım. Belki sabah trenini kaçırdığımı düşünerek beni bek- lerler, Öğleden sonra saat bir buçuk. ta çântam elimde olduğu halde; sokağa çıktım. Ve bir otomobile | binerek istasyona yollandım. Yazan: elimi sıka-/ ki bir şey patladı ve otomobil yer- de sürünür gibi oldu, durduk.. Lâstiklerden biri Kızıyor, bağrıyordum. Ayni za- manda vakit te geçiyo Nihayet başka boş bir otomobil ! geçti, atladım. İstasyona kadar son sür'atle gittik, Tren kalkmak üzereydi. Sözü uzatmıyayım.. Istasyona indiğim zaman hiç madem ve o gece civardaki köyler- den birinde yattım. Ertesi sabah gene istadyona döndüm, Tabil ne otomobil var, ne bekleyen var... Şimdi dim yok; beygir aradım yok. Tel graf çekmek istedim, telgrafhane- altı kilometre mesafede olduğunu öğrendim. Halbuki çiftlikle istasyon ara- st 8 kilometreydi. Nihayet istas. yon memurlarından in bisik- letini güç belâ kiraladım. Çanta mı İstasyon memürüna bıraktım, yola düzüldüm. Yolun üçte ikisini kat'etmiştim | ki, çimenler üzerine oturmuş kadına tesadüf ettim. Beni görür, görmez ayağa kalkarak yölun cr. tasma çıktı. .Genç, zarif, şık, gü- sporcu bir kadındı . — Affedersiniz efem bir tornavidanız var imin zinciri kırıldı. zel, rleğin düğmesine nasıl teşekkür etmeliydim? Bende de tornavida yoktu.. Genç kalına, benimle beraber, artık pek ziyade dar yürümesini teklif ettim. Şüp besiz çiftlikte arzu ettiği tornavi- dayı “bulabilirdi; * Teklifimi kabul etti. Bisikletlerimizi ellerimizle tutarak yürüdük ve bittabi konuş- tuk. Hem etraflıca konuştuk. ONeti- ceyi anladınız ya: Kadmn güzel... Ben birdenbire âşık oldum.. İki se- neğenberi dulmuş.. Hemen evlen. memize ve böylece en mes'ud bir adam olmama hiç bir mâni yek. Düşünün bir Kere, saadetimin hu- Aradan beş dakika geçmemişti #ul bulması için çalar saatin çal- KAHRAMAN HAYDUD patlamıştı... kimseyi bul| ine yapayım? Otomobil ara- | yaklaşmış olduğumuz çiftliğe ka- | il olur olmaz in arkin vardı. e ye götürmüş olan tan fazla ve çöpheli ne Ni nk, sapkasile karşıda Kya obile belli belirsiz Vk Bent, Bunlar Japo- tip kaçmadığı gibi bek- Kv bilin de, bulunduğu tak" “Binden derhal şüphe NR N bir el çantası çır RE “omobile yaslanıp ba in irmeksizin vey rkadaki in biri: tu. Bu takipçiler sin güzel o bir fır LO Pon duru doğru bul- a My y Sobilini bu sebeble e ile pe «çti ve yukarıya üst kata çıkalım. Ge- Hiniz!, Bambo, gönderdiği hafiyele- rin Rolan Kandiyanoyu yakâla- şalarını büyük bir sabırsızlıkla beklerken onların açılan pe- cereden birer birer aşağıya atıl- dıklarını görünce bütün kuv- vetiyle bağırmıya başlamıştı . Önceden, daha kuvvet topla- Yıp getirmesi için gönderdiği a- damın dönmemesi, o beklediğ kuvvetlerin görünmemesi bü- tün Ümidini kırmıştı. Fakat 9 bu helecan içindeyken imdat kuvvetleri yetiştiler, Elli kadar tirendaz ve hafiyeler evin ö- nünde dizildiler. Bambonun (o bağırışları ile civardaki evlerin pencereleri a- çilmiş korkudan nefes alamı- yan ve sararan başlar görülmüş. tü, Daha eve hiç kimse girmeden Rolan İlç Iskala evin üst katına çıkmış bulunuyorlar- dı. İskala Brino Juananın odası" na girince ellerine geçirdikleri eşyaları kapı arkasına yığdılar. Rolan soluk soluğa : — Nihayet üç dakikalık bir hayatımız kaldı! dedi, İskala Brino, Relanı, bu oda yanındaki mutfağa benziyen o daya sürükledi: — Geliniz monsenyör, geli- niz, dedi, Bu iki odayı biribirine Lağ- layan kapı parmaklıklıydı İska- la Brino odaya girer girmez, şö- minenin önünde diz çökerek galışımıya başladı. Rolan tabancasını (o çekmiş, parmaklıklı kapıya doğru dön- müş bekliyordu. Kendilerini müdafaa edecekti. Iskala Bri- nonun ne yaptığını bile düşün- müyordu. N İskala Brino söylediğimiz gi- bi meşguldü... Elindeki hançer» le bir taşım etrafımdaki çimento- ları kazıyordu, Önü toprak, ki- remit parçalariyle dolmuştu, Bu sırada birinci kapı kırıldı. Memurlar odaya dolmuşlardr.... Rolan vakit geçirmedi, ikinci kapıya yaklaştıkları sırada ta- bancasını boşaltit.. Kalaba! tan biri yutarlandı.. Az sonra ikinci bir patlayış işilildi. Ge- ne biri yuvarlandı. Bu sırada İskala Brinonun sesi de duyuls du 3 — Geçit açıldı, monsenyör Rolan geriye döndü. Açılan deliği ö da görmüştü. — Geç dedi. , Münakaşa ölecek zaman ok madığı için İskala Brino çarc- siz efendisinin teklifini kabul e derek öne düştü, Onu Rolar takip etti. Burası bir kişinin sü- rünerek geçsbileceği genişlikte bir delikti., İİ al in ağ sile mam Sl a ni Mağ ln BİA, me ali mn Hiç bir işidilmiyor. du.. Mecdi âdeta tırma narak çıktılar. Ev iki kattan ibaretti. Birinci katta bir milddet te- reddü tederek durdular . Karşılarına iki kapı çıkmıştı. Hangisine gideceklerdi, ikisini de dinlediler. Gürültü yapma- mak için nefes bile almıyor dı. İşaretleşerek Otekrar mıya başladılar, . Yukarıda da bir kapıyla kar- şılaştılar.. Bir müddet de burü- da durdular.. Kapının arkasından müte. madiyen gezinen bir adamın a- yak sesleri işidiliyordu. Bambo dışarıda neticeyi bü- yük bir sabırsızlıkla bekliyor- du. Gözleri evinön cephesin. den aytılmıyordu.. Bambo, €- vin sokağa bakan pencerele- rinden birinde. düşünceli şünceli bir göz gi bir kandil gördü. işik çok sürmemiş, hemen sön. dürülmüştü Hafiyelerden — biri bir hırsız yakmış, ötekiler bânçer- ne almışlardı. Bun- kapıya yüklendi. nun takip ettirdiği a- dam Röolandı.. Acaba takip edil. di farkma varmış mıydı? Buna pek ihtimal verilemezdi. Çünkü o. bu dakikada Leonoru gürültü eri çik- Hilikâyeci | maması, sabah trenini kaçırmam, | otomobil lâstiğinin patlaması, is. İ tasyonda at ,otomebil ,telefon ba lunmamasr, telgrafhanenin 6 ki- | lometre uzakta , bisikletten başka bir nakil vasıtası bulunma. İ ması, bu yüzden tornavida olna- mas: İzem imiş. Garip değil mi? Vak'aların bu acayip teselsülü beni dünyanm en mes'ud adamı yaptı Bu vak'aların birincisi, çalışkan hizmetçimin uykusudur. Binaen- aleyh ben de ona karşi vazifemi ifa ettim, Evwlendiğim gün elli lira » Değerdi, değil mi? Kenan neş'eyle çıktı, gitti. Bir sene sonra kendisine sokakta tesa. dü fettim. Pek hazin ve ciddi bir tavır takımmıştı. Sözlerime pek avir takınmıştı. Sözlerime pek kısa cevaplar veriyordu. Nihayet dayanamadım sordum: — Daima mes'ut musun?, — Nası?. Bilmiyor musunuz? Karım evlendikten beş ay sonra bir çalgıcı ile beni aldattı. Bir kah- veye oturalım. Azizim vak'alarımn tesel bazan insanın felâke- tini mucip oluyor!.. Düşününüz ki sekiz ay evvel bit gün “..., de. ki Vedâğın çiftliğine gitmeğe ka- rar vermiştim. Bana evvelce vak'ayı anlattı; unutan Kenan, Şimdi onu yeniden | makletmeğe başlamıştı. Baygınlık- lar göçiriyordum. Fakat bu sefer netice ve hüküm başkaydı: — Dünyada başıma en büyük fenalıklarn gelmesi için, çalar #a. atin çalmaması, bizmetçimin w- yanınaması, sabah trenini kaçır- mam, ilk Jâzimiş., Evet, üstümde bir tornavidanın bulunmaması yüzünden en sefil en müstekreh bir kadınla tanışa, râk mevcut erkeklerin en betbahtı oldum.. Bu hâidesenin sebeb, esa- sı ne?, Bir kırık saatin çlmaması.. — Doğru.. Ya hizmetçi? — Oh, hizmetçi.. O mendebürü da defettim. Bu cezaya lâyık değil miydi?. — Şüphesiz! ; HIKAYECİ 225 düşünüyordu.. Bütün düşünce- sini tamamiyle ona vermişti ... Venediğe dönüşü ona gene Ve- nedikte bir kaç gün önce geçir- diği rstraplı dakikaları hatır. latmıştı . O Bambonun, Kara mağara- dan kurtulduğunu anladığı za- mân çok kızmış, fakat az bir za- © manda sükünet bulmuştu.. He- nüz bu adam; bir darbede öl. dürmek lâzım geldiğine dair bir plân hazırlamış değildi. Bambo, Aratenin sarayından çıkıp gittikten sonra, Rolan giz lendiği odadan çıkmış ve Arate- nin: — Nasıl? Konuşulanlar hak- kında ne dersiniz? Sizin buraya döndüğünüz zaman kendisine haber vermem teklifine ne der- siniz? diye sormuştu. Rolan, onun bu sualine şöyle cevap ver di: — Hiç ne diyeceğim. Tekli- fini yap.. Senin bu kadar mü- him bir servet kaybetmene gön- lâm razı olmâz.. Araten, Rolanm verdiği bu cevap karşısında (şaşırdı. Ro- Tan ilâve etti: — Yalnız bu sadık dostuna yapacağın ihbar gününü bizzat ben tesbit etmek isterim , Rolan bunu söyledikten son- ra Aratenin yanımda: kalma- dı. Hemen ayrıldı. Şimdi o İs-