İğ İ ei doğ dostum, gayet P kay Şİ Ne yaparsın, hidise- 5 ybr «ti. Müşterisiz gi a asar? Bir gün müş- iv o Yanında Spanopulosla Ms Yardımcı istiyordu. Ka Yaptı, Kabul ede- Rirdim, İkimiz de bi. k “ Memnun kaldık ve ay- » &lümü sizin için yide oldu, tikbalim gayrimuay. 1 halde, Spanopulosun Gl ty 79 edildikten, yani ni - 7 ğa Mona ne olacağım ma- 5 ÖR Daşlaramız. iy, SS Kİ gelen müşteri ol neyse, ben müte, a, ia ie. Günü gününe , li, im. Şimdiden ne di- Ber, Zamanı gelince düşü- a e &nlarım hayatımı Ri bu zahmetten kure iz şaşılacak dere. a ler diyeceğim ge. Ma, ecedenberi kendile- e çıkmadı. ye pp bu sessizlik. Li irüyor, Eminim ki Samast etmektedirler. Biye ebediyyen devam e gün bundan vaz. df ço NE ite 9 gün. e se &ödar kendilerini MZ ne malüm? ea vermedi. Komiser iç Me hep kütüphanede, iç lara bakmağa do . Arrlık kitablardan bi- Kişi, kasmdaki ismi oku JA biz 42 kitabı. Haki » İran bir Alman dok . *l, Okuduğum yok, em. Yalniz 10. *ğim bir kelimeyi hal bu lügat kitabından Müdiriyette bir taşi bir kâğıdın &- t, e bir kelime gör hs ek olduğunu öğres N mayer tügeti ka, N tunlarm üzerin. a maya kadar inerek My, Nihayet: emiyor, da ondan, Dö. adiiyenin eline manası da y m ie almanca ya imsenin şüphe dy) m İçin böyle ya. : ya bile şahid Ma tİ Teddeder mi. üne Bing; etmeyin binba a ben de süphe et- Na v kizdin, i in #eyi söylyerek kp “İFeYim bari? | | Serim, Diyan Spa» iğ türde, Basini vaklastı. | nopulosun size İfşaatı deği! mi? — Evet, İki kelimeyle bu sirri haber vereyim. Hengsi, Diyan Spa. nopulosu seviyor! — Yok canım! Ya mülâzim Kler- 40? — Yanlış anlama, Diyan Hangsi, yi değil, Japon onu seviyor. Kiler. jonun ise bundan haberi yok. Harz: Nakleden: F. K. — Neden? — Niçin Spanopulosu öldürmüş - tür Hangsi? — Kızını vermek istemediği ve Diyanla birleşmesine mâni olduğu işin! — Spanopulos bilâkis onun elin. de Diyana karşt kullamlacak bir tazyik vasıtasıydı, Anlattıklarınız . Yazan : Bernud Geroise Bir yazı odas... Erken yakı muş bir şöminenin içinde neş'eli bir alev kıvranıyor. Binlerce defa seyredilmiş olan bu alev oyunu bu si de Diyanm başkasmı sevdiğini dan Sparopulosla Hangsinin gizli defa gene mösyö Andre Je Ribou- bilmiyor. Sözümü kesme de ben hepsini anlatayım. Diyanm Hangsiyi (o sevmediğini söylemeğe lüzum yok. Japon bunu biliyor. Fakat bildiği halde ısrar e- diyor. Daha doğrusu ısrar ediyordu, Çünkü Spanopulasun ölümündenbe- ri tsbiyesini değiştirmiş bulunmak. tadır, Şimdi samimi, menfaat düşün. miyen bir dost rolü oynıyarak kı. zm minnettarlığını kazanmağa çalt- şıyor, Matmazel Spanopulostan öğren. diğime göre kızla babası arasmda, cinayetten bir gün evvel, gayan! dikkat bir sahne geçmiş. Benim tah. minime göre Spanopulos Hangsinin gizli bir işte ortağıdır. Bu sebeb- le ondan çekinmektedir, Japon Di. yanı isteyince reddedemiyor, fakat kızmı sevdiği için gönlü buna razı olamıyor. Kızma Japonu oyalama. smı tavsiye etmiş ve İşlerinik istik- bali, serveti buna bağlı olduğunu söylemiş, Genç kız bu teklife isyan edince babalık şefkati menfast düşüncele- rine galib gelmiş ve “birkaç gün daha sabret kızım,, demiş. “O za- man Hangsinin israrlarından kur- tulacağız.,, Bu mülâket 12 Ağıt tos günü öğleye doğru olmuş, — Eetesi günü de cinayet işlendi. — İşte cinayetin sebebi? — Yahut sebeblerinden biri? , Rokur düşünceli bir, vlddet su3-, tu.'Sonra: £ R in — Müsadenizle binbaşım, dedi, şÜphelerimi izhar edeyim, — Söyle dostum. Ne hususla şüp- belerin? — Hangsinin aşk Yüzünden bu cinayeti işlemiş olduğundan ben şüpheliyim. Cinayeti onun işlemiş olduğu da henüz muhakkak değil a. ma bir ân için bunu kabul etsek bi- le anlattığınız vaziyet onun bilâkis Spanopulosu öldürmemesini icab et- tirir. Hangsi katil değildir. İyır, bir iş dolayısiyle bağlı olduküüri ve biribirlerinden bu sebeble çekin - dikleri anlaşılıyor. Bu vaziyette Hangsinin Spanopulosu öldürmekte menfaati olamaz ki, bilâkis... — İki şerden ehvenini tercih et- miş olabilir, Gitgide teblikeli olma- , &a başlıyan bir ortaktan kurtulmak jlstemediği na malüm? Spanopulosu öldürdükten sonra yavaş yavaş kı. izm kalbini kazanarak Diyanla evle. İ nebileceğini hesaplamiştır belki de, — Mecbur olmadan bu kadar İ beklemeğo Dö lüzum var? — Mecvurdu, Spanopulos tarafım. dan bir tehlike geleceğin! biliyordu. Hemen taarruza geçti, — Nereden biliyordu, Spanoptu. ilosla kızı arasında geçen mükâle- meyi nereden öğrenebilir? — Evet, Nereden öğrenebilir, Bu suale henüz ben de cevab bulama . dım. Diğer noktada haklısm: cina. yetin saiki yalnız aşk değildir, Baş- ka sebebler de olacak, — Ve belki de başka mücrimler, — Hayr. Katil Hangsidir! Rokur, Benuaya olan hududsuz itimadına rağmön bu kati ifade karşısmda gülümsemekten kendini alamadı — Olabilir! Fakat delil nerede? — Sen gül Rokur. Göreceksin, Yakında delil de vereceğim, Yok, ha delili hen değil, bizzat Hangsi İri j gerecek. — Hâlâ şüphe ediyorsun (değil mi? Çak değil; birkaç gün daha sab. ret, Haklı olduğumu anlıyacaksın. Yalnız sendemi Bir ricam var, — Emret binbaşım. — Bata Spanopulosun birkaç ta- ne İstoğrdfını Bulmalısın. En son resimlerinden olmak şartiyle müm. kün mertebt değişik pozlarda. Ay. rıca öldükten sonra çekilmiş bir res- mi delâzm. oda “sökme ve”BEtİR döis'ı şöminenin başına çekti, Mösyö Andre le Riboudsis, Güldan ve Azuri tarihiyle iştiğal eden ve uzun senslerdenberi ta- rih enstitüsünde bir sandalye ümit eden bir âlimdir. Evinin içinde oturmağı, kitab okumağı, yazmağı ve bilhassa şö- minenin karşısında alevleri seyre. derek odüşünmeği çok severdi Gene bugün sabahtanberi ateşin karşısında oturuyor, ocağın alev- leri gürleştikçe ateşin ortasına ye- ni bir odun parçası atarak ona hız| veriyordu » Şimdi eline bir odun parçası almıştı. Bu odun parçasının Üs tünde, zamanımda derin derin © yularak hâkedilmiş, fakat zamanla ağaç büyüyüp genişleyince bir ka. bartma haline gelmiş olan iki kalb resmi ve kalblerin içinde ,iki ismin baş harfi olması muhtemel A, harfleri görünüyordu . İhtiyar adam, heyecanlı bir te- cesslsle bu harflere baktı.. Harf- lerin altında bir tarih vardı. Ve bu tarih... » Evet, hiç şüpheye mahal yoktu. Bu tarih Fracoise larr senenin tarihi idi, Mümkün mü?. Bunca seneler den sonra.. bu odun parçası. ... Ve işte bu inanışla, ikisi bera. ber nda bütün genç nişanlı- lârın çocükluğu ile bu ağaca bu i kalbi oöymuşler, içine kendi isimlerinin ilk harflerini köymüş- lar ve altına tarih kazdıktan Sonra “bütün hayat için,, cümlesini de ilâve etmişlerdi. Evet, işte o harfler de ağaç kü- tüğünün üstünde duruyordu. Ay- ni harfler, ayni isim ayni tarih, “Ama da hayalim kuvvetli, di. ye düşünüyordu, bu civarda ne | kadar çök orman vardır. Ve kim İ bilir kiml,, | OHayır!, .Hayır!.. Böyle bir te- sadüf olabilir miydi? Otuz sene! 'Tam otuz sene geçmişti.. O gü- kendisi kareli bir panta- Jon, kağile bir yelek, yumuşak ve büyücek kenarlı bir şapka <giyi- yordu. Boynunda bol bağlanmış bir kravatı vardı. Saçları uzundu.. Francolse beyaz elbiseli idi, Ba- şına “Şarlot,, İsmi velilen bir F. | şapka giymişti. Otuz sene evvel!, Sanki o zaman kâinat yepyeni idi. İki genç nişanlı kırlarda ne görseler, büyük bir hayrankkla bâkıyotlardı. Yaşamak saadetiyle bütün ben İle nişanladık | likleri titriyordu . Bir hatırayı ebediyete hâket- mek için oraya kalblerini, isimle rinin ilk harfini yazmışlardı. Ve şimdi o hatıra bir odun par. Birdenbire gözünün önünden | çası olarak gelip, otuz sene son- Saya siliddi, Yenisini gil”. ahde Bugünküfra rendilerini buluyordu, “Yemyeşil yapsaklarla. hezenen bir çok sene evvel bir bahar gü.! güzel ağaç şimdi bir odun parça- nü içinde dolaştığı bir ormanda gördü. Yanında sar: bukleli başile | nişanlısı duruyordu. Nişanlısı Francoisef.. sr olmuştu, öyle mi?, Ne güzel günlerdi, o günler yarabbil,, Mösyö le Riboudois yerinden Ne ince, ne melek gibi bir genç | fırladı.. Otuz senedir arasında ya” kızdı! Ve kimbitir sonra; hayat onlar için ne tatk ve ne sicak bir kucak olacaktı! , Biribirlerini çılgın bir aşkla 56 birleştikteri | şadığı bu odanm dört duvarı onu yalnız bir kere bu kadar mütehey. İyiç görmüştü.. Asür Banapalınsarayınm ha | Odun parçası! Çeven : Suat Dervş gün işte böyle bir sevinç izhar et- mişti.. Adeta koşarak oda kapısı. na gitti, kapıyı açtı.. Dışarıya bağ- rıyordu. — PFracoise, Fracoise.. Gel!... Madam Ribowdois telâşla odaya geldi, Fakat kapıdan girer girmez folduğu yerde hiddetle durdu: — Oil. Burada müthiş duman var! Hem de her taraf kül olmüş.. Toza bulanmış. Baksana kivi mlar şömineden dışarıya s'ç-r yör. Ben her zaman söylüyorum. İ Sen bir gün yarıgın çıkaracak, İ bilmem ki ne saman bu şöminede odunla ısınmak illetinden kurtu. lacaksın! Sanki şunun yerine Sa- | lamandra kullansan, kıyamet mi İkopar? Ama yapmazsın!.. Sen inadından vâz geçer misin? Hiz- metçi kız günde sekiz defa aşağı da odun taşıyarak gebersin, se. | nin umurunda mr? Ben şobilye- İnin tozunu alayım diye yorulup, | durayım.. Sana ne?. Bu söz tufanı karşısında mösyö İle Riboudois elinde odun sessiz sessiz durdu.. Karısı hâlâ hiddetli hiddetli söyleniyordu: — Söylesene benden ne yorsun?. Diye sordu. İbtiyar adam ya vaş bir sesle: — Hiç karıcığım! Hiç, dedi .. Sana bir şey gösterecektim, Fakat görüyerum, şimdi meşgulsün, baş İ ka bir gün gösteririm.. Şimdi uzun iş!.. Vaz geçtim, vaz geçtim.. Karısı şişman omuzlarını silkti, Kocaman vücuduyla dönerek ka. pıdan çıktı, İhtiyar adam önün siya kelbise- ler içindeki ağır vücuduna, kalın beline ve sımsık: bir topuz balin- de ensesinde toplanmış olan be yaz saçlarıma baktr.. Bir de elin. deki odun parçasına! , Şiiriyetini kaybeden yalnız şu yeşil yapraklı ağaç mı idi?, Otüz senet Ne feci bir şeydi yerabbil.. Adeta sallana sallana ocağın ba- isti- viyorlardr. Hiç tükenmiyecek kas | rabeleri içinde bulunmuş bir lev-İ şma gitti. (Devamı var) (| dar çılgın bir aşkla! , bayı okumağa muvaffak olduğu (Lütfen sayfayı çeviriniz) 316 İümis bitecek Belki otuz kişiyle duello etmiştir.. Fakat bunun KAHRAMAN HAYDUD Şiyara mırıldanıyordu; — Ne oldunuz senyör.. Gör sebebini kimse öğrenememiş. o yaşlarınızı siyah saçlarımla ku“ tir. İşte Cumhurreisine veya o rutmak isterim. göndereceği oadama bunları — Zavallı adamcağız. söyleyeceksin... Bu konuşma- — Ne vakit geldin!. nız benim için çök mühimdir, Beni kimse görmeden, konuş » tuklarmızı dinlemeliyim .. Araten kapıyı açtı: — Giriniz ,dedi.. Konuştuk- larımızı busadan dinleyebilirsi- niz. —Al. Araten yatağına girdi. Bir lâhza sonra inlemiye, bağırmı. ya başladı. — Margarita! Marinta !l... Sinyora! Paoitiya! Franştia, An. jela! (OPretya! Neredesiniz? Hastayım. duymuyor musunuz? Siz ki benim türlü türlü iyilik lerimi gördünüz, diye bağrtyer- du. Aratenin bu saydığı isimler, onun metrösleriydi. . Hepsi bi- ribirinden - güzel ve cazibeli o Tan bu kâdmilar Arâtenin bağ. rişina koşuştular. * Margarita msraklş cevâp verdi : — Ne oldu aziz senyör.. Ne oluyorsunuz? Araten buna cevap verecek yerde seslendi: — Haydi Pakokila! mutfağa git te biraz çalış. Sen — Kimseye haber vermeden gelirsin öyle mi?. Araten sert bir sesle verdi — Sus! Bu gece geldim. Fa- kat o kadar muztariptim ki 15- tıraplarımla sizi de üzmek iste mem. . Çok aziz bir dostumu kaybetmiş bulunuyorum... Her sene, kışları, beni (soğuktan korumak için bana bin düka al- tını gönderen bir dostumdan mahrum kaldım, — Biz seni aşkımizla osıtırız aziz senyör. . — Bin bir daha öyle sadik, öyle hakikatli bir dostumu ne- rede bulurum.. Ne cömert, ne âlicenap bir adamdı.. Ben artık onsuz yaşayamam, . Araten hüngür hüngür ağlı- yordu.. Etrafında toplanan ka dınların hepsi ayrı ayrı birer iş- le meşguldüler.. Birisi yorganı- m örterken diğeri (yastığını düzeltiyor, diğeri de kaynatıp getirdiği çayı hastaşma Uzat. yordu. Araten derin bir nefes aldı: — Aziz Margarita! dedi. Sen cevap KAHRAMAN HAYDUD Cumhurrelsi Foskari, bu mektubu almazdan üç saat ka. dar evvel birisi girmişti. Bu yabancı ada” mı,» karşılayan hizmetçilerden Aratenin sarayına biri dahâ onun söz söylemesine meydan bırakmadan : — Senöyr Araten seyahatte- dir. Ne zaman döneceğini de bilmiyoruz, dedi, Yabancı adam cevap verdi; — Yavrum, sen git, şu de- kikâda çalışma odasında bulu. nan efendine bilyük ifrit tara fından birinin geldiğini söyle... Hizmetçi önce ürkerek ba- kımdr.. Sonra da emri yerine ge- tirmek. üzere çalışma odasına girip çıkarak yabancı adamı Piyer Aratenin yanma götür- dü. Piyer Araten Rolanı görür görmez bağırdı: — Nihayet gelebildiniz.. Ca- nımın ne kadar sıkıldığını tah- min edemezsiniz. Hattâ şüphe- lenmiye- bile başlamıştım, dedi. . Sizin Venedikte bulundu- ğünuzdan kimse şüphelenmedi ya? — Bundan emin olabilirsiniz. — Dışarıya çıkmadınız değil mi?. — Hayır, Hiç bir vakit. — Ya evdekiler?. — Onlar da benim burada ol- 513 duğumu bilmiyorlardı. Hepsi.. Yalnız sizi buraya getiren hiz- metçi biliyordu , — Güzel, Rolan düşünceli bir tavırla oturdu. . Piyer Araten: — Sorgularıma başlayabili miyim? dedi. — Şüphe mi var?. — Jan dö Mediçi ile görlüş- tünüz mü? . — Evet görüştüm. — Yar.” — Evet... . — Bana verilen bahsettiniz mi?, — Size verilen vazifeğen | — Evet. Ne dedi? Sizi nasi kabul etti? Siz ne yaptınız? Af- federsiniz.. Belki de sizi, cevap veremiyeceğiniz : şeyler sorarak sıkıyorum. vazifeden — Ne münasnbet,. Aramızda gizli ne var ki.. İki işi bir arada görelim.. Anlatacakları mr za ten yazacaksınız. İyisi mi ikisi, nini bir arada yapalım.. Bir ar» latayım size yazınız. » — Kime?. . — Cumhurreisi Foskariye .. — Cumhurreisine mi? . — Ne o gâribinize mi gidli- yer? Üzerimize aldığınız işe dair hesap vermek mecburiy& tinde değil misiniz?