Maber'in tarihi Romanı: 62 Eara Abdürrahmanın hünkâr memleketlerinden aldığı haberler kendisini Üzüyordu. Karamana ka- dar gönderdiği derviş Etem, Ab - dürrahmana döndüğü zaman, orala- rin karışık ahvelinden bahsetmiş va Karaman bâkiminin Osmanlılara karşı düşmanlığını ve hazırlığını söyliyerek Abdürrahmanı büsbütün azaba sokmuştu. Ne olursa olsun, Kara Abdürrah. man hünkâr Orhanm son zaman larmdaki halinden istifadeyle Os - manlı Ülkelerini telâşa ve izmiklile sevketmek istiyenlere düşmandı. Or han onun babalığıydı. Karaman hâkimi, (Osmanlıların Rumeline teveccüh etmiş olmaları- ni bir fırsat telâkki etmiş. Bilhassa hünkârm da ihtiyarla- mast ve Muradın heniz padişahlık işlerine vâkıf olmaması, ekâbir ve ricalin kendi mevkilerinin endişele- rine düşmüş bulunmaları, Rume - linde düşmanın Osmanlılar aleyhi - ne gizli hazırlıklar ve ittifaklarla meşgul olmaları Karaman hâkimi için Osmanlılarla mücadeleye tam fırsat vermiş bulunuyordu. Selçuk devletinden kalan hükü metlerin en kuvvetlisi olan Kara- man, Gelasi de büyük ve cesim ara- ye sahib olan Ahilerle de ittifak etmişti, Bu bidise, Kara Abdürrahmanı çileden çıkarmış ve derhal arka daşlariyle mühim bir içtima yap « mağa sevketmişti, Kara Abdürrahman, hünkâr ile temas ederek kendisine ihtiyaç bu- Ianup bulunmadığının istizanına lü. zum gösteriyor, çete efradı bunun tehlikeli olacağında ısrar ediyor « du, Nihayet kocn Osmanlı saltanstı. nm bütün dünyaya şöhret salanibat almıyor, bütün eşya fundalık. bir büklimdar, Abdürrahmanın Ââ. İlar altında hazırlanmış yerlere 48. Bursadan gelen haberler de kor. kunçtu. Şehirde, birtakım ağalar türemiş, halkı, raayayı haraca kes- miş, söz dinlemez olmuşlardı. Bunla. rm yeniçerilerden olduğu da söyle aiyordu. Kadınlar sokağa çıkamaz olmuş. lar. Hünkür oğlu Murad büyük iş- lerle meşgul olduğu için şehri ih. mal etmiş. Erkân ve ekâbir hünkârı iz'aç €- dip son günlerinde üzmemiş olmak için bu hâdiseleri kendisine söyle- miyorlarmış. Kara Abdürrahman, meydana ya- yılıp kuzular çevirerek öğle yeme. ğine hazırlanan arkadaşlarının 8- rasına stılarak haykırdı: — Arkadaşlar! Hünkâra yardım Yâzımdır. O bizi istemiyebilir, fakat, bilirsiniz ki bönim babalığım giti, dir, Önce Bursa şehrini mütegalli- be elinden kurtarmak ve sonra bün- kâr uğruna Karaman hâkimi ile sa- vaş yapmak için benimle gelecek . ler hazir olsunlar, Topal Şehabeddin adındaki tatar, Kara Abdürrahmanla şehirler ara- sındaki muhaberatı idare eden yıl . maz adamlardan biriydi. Onun da bugün Bursadan haberler getirmesi bekleniyordu. Bakalım, saraydan ns haberler vardı? Bütün çete efradı Abdürrahman- dan ayrılmamağa © öhdetmişlerai; Hepsi haykırmışlardı; — Hazırız rels, Seninle ölürüz. Hareket mukarrerdi, Ancak bir): bir kervanla/” çete halinde değil, gelen tacirler kafilesi şeklinde şeh- re girmek ve bu suretle işlerini yo- luna koymak lâzimgeliyordu. Bir taraftan yemekler hazırla . İmırken, diğer taraftan da bu terti. ciz çetesinden islifadeyi aklına bis tif edilerek üzerleri önce otlar, son- le getirmemiş olabilir ve belki de|ra ağaçlar ve sonra da kum ve top- bunu bir fırsat telâkki ederek Ru- | raklarla örtülüyordu. melindeki gailelerin sebebi olan çe. toyl imkaya bu suretle teşebbiis | sırt üstünde Şehabeddinin atı gö - edebilirdi, Fakat Kara Abdürrahman rar ediyordu. Karaman hâkimi pek ya-İman olmuştu: kında harekete geçerek hünkâr belki ölüm döşeğinde azaba sokabi- Wirdi. Bu vaziyete kara Abdürrah. manıs söyirel kalabilmesi ayıp © Tardu, Güneş tam tepeye geldiği sırada rildi, Önce onu karşılıyan oAbdürrah- — Ne haberler topal! — Sana bir mektup var Kara, — Kimden? — Saraydan, — Al oku. Na yazık ki Kara Abdürrahman okumamıştı, Onu bir medreseye ver dikleri zaman kaçmış, bir hocanm «line bıraktıkları zaman yine kaç. mış, okutmak mümkün olamamıştı. Bu mektubu ona arkadaşlarından | birl okudu, Mektup Nilüferdendi, Hünkârm çok çöküp bozulduğun- dan bahsederek ölümün yaklaştığı- pi haber veriyor, ve gebrin ahvalini anlatarak şu sırada analık hakkına hürmeten Bursaya gelip hünkirm #on günlerinde bulunmasını #stiyor. Göz yaşlariyle kendisini bekledğini âe bildiriyordu. Bunu dinlerken Kara Abdürrah. man ağlıyordu. Şaki ruhu içinde Gazi Abdürrahmanm bütün haslef- lerine tevarüs etmiş, fakat yanlış yola düşmüş bir asilzade ruhuda verdı, Ağlıyan Kara Ahdürrahman de, gil, gazl Abdürrahmanın saray ter. biyesi altında, Nilüferin dizinde, hünkürm kucağında büyümüş oğlu Abdürrahmandı, Hâdise ne garibdi! Sanki Ab. dürrahmana malüm olmuştu. Belki Bursaya hiç o dönmiyecek, Erem'in katlinden duyduğu buğz ve adaveti elden hiç bırakmıyacak, belki e künkârr, ne sarayı, ne Or- ma, yüreğinde bir yara vardı. O, bamtn”pır aeveele 0k Yazan: Kara Abdürrahman, kuzular çevire- rek öğle yemeğine hazırlanan arkadaşlarının arasına atıldı duyu, ne Osmalıyı mffedecekti A.| tı. düşün-) 3 memişti, Yalnız memleketinin, ana, Ikimirn lığınm, hünkürm hasreti gönlünü kavurmuştu. Rahattı, mos'utttu, hâkimdi, kuv vetliydi, hürdü, fakat hasretti. | Kadın, servet, zevk, hergeya- | yaklarına seriliyordu, asma, toprağı- na müştaktı, O gün akşama doğru hazırlanan bir ticaret Körvanr, dağ, tepe, döniz | aşarak Bursaya doğru yola çıktı, Kara Abdürrahman vatanına dö. nüyor, Kara Abdürrahman, uzun zaman- danberi kapısına bile hasret kaldığı hünkâr ve analığınm sarayına gi. rerken, pencerelerden dışarılara taşan, acı ve can yakicı haykırışlar duyarak dardu. Tüyleri dikenleşmiş, benzi sol » müş, ayakları tutmaz olmuş, sanki dil tutulmuştu, Haykırışmalar, hişkiırıklar, fer » yadlar bütün sarayı sarmış, bu korkunç felâket havası bir an için. de şehre yaymış, halk fevç fevç saray önüne toplanarak ses bile çıkarmaktan ürpererek © verilecek fena ve felâket haberini beklemeğe başlamış, Abdürrahman da boynu bükük, merdiven bassmaklarını tu. tarak kurşunlaşmış syaklarnı sü- rüyerek yukarı çıkmağa savaşmış. , Dişlerini gıcırdatarak söyleniyor- (Devamı var) İN Nansiye bakıyordu. Beyaz Hindil daima "artis Saba Avrapaya gelip ve muhtelif memle. ketlerde bir seyahate çıkmıştır. Genç artist, resimde, Hollandada mi. UNUTMA - BENİ Holivutta geçen bir aşk mrcer lecek ay belki borcunu ödeyemiye ceği bir kira odasında oturan sönük Bir fizürandan başka bir şey değildi. Katı bir yatakta bu fena fikirleri geveleyip duruyordu. Ve penceresi nin altında “istiklâl bayramı, günü bütün neşesile devam ediyordu. Nihayet öğle oldu; kalktı; soğul suyla traş oldu; seyyar bir lokam tada yengeç haşlaması ve elma r€ çeli ile açlığım giderdi. Öğleden söx rasını da sokaklarda başı boş dolaşa rak, arsalarda beyzbol oynıyan ço” cukları seyrederek, müthiş canı sıkı larak geçirdi. Sonra, mavi bir fecirde, yorgun- luktan ziyade yürek sıkmtısının ver diği bir yorgunlukla yürüyordu. El leri cebinde, çökük, fena (giyinişi, lersiz gözü, uçuk rengi ile hiç te ol” mak İstediği, parlak jönprömiyeye- benzemiyordu. “Gemi kahvesi,, denilen küçük bir oarm önünden geçerken kendi ismi» nin seslenildiğini - duydu. Sıçradı. Çünkü çok uzaklarda, halasını ve komşuları bir sarışını düşünüyordu. “Buck,, isminde bir arkadaşıydı. Hattâ arkadaşı bile değil, Stüdyo" ların giyinme Jocalarında birkaç de* fa muhtelif kıyafetlerle bir o gemici beresi veya bir piyade : şapkasiyle rastladığı bir figürandı. Başı açıktı. Neşeli gözüküyordu. Stanı mübalâ” ğalı jestlerle çağırıyordu . Stan tereddüt etti. Bucku bayağı we kaba buluyordu. Onun için arka- daşlığmı hiç aramıyordu. Fakat bu bayram gecesi, yalnız bir kimse için, çok hazindi. Bir sürü dolu masala” rn ortasında. Buckun masasma © tardu, Buck: — Tam zamanında (düşünüyor Sü, DİP G0raüncumUz EKSİKLE, GEO) Gülen ve sarhoşa benziyen Kalı | yapılı bir sarışının beline sarılmıştı. Masada, çekingen ve orada bulun duğundan sıkılan bir gençkızda vardı. Buck kızı göstererek ilâve et- u; — Nansidir, Kendisinin kavalye di yok. Sonra kuvvetli bir sesle bir kadeh ira ısmarladı. Fakat hizmet edem "erin işleri başlarından aşkındı. Bu" win üzerine Buck Nansinin kadehi: wW dolu duran Stanın önüne itü. zenç kız kızardı. Stanley ılık ve ağır o biraşı içti. yakalı İ ile taranmış kızıl saçlarile ince ve güzeldi. Buckla ismi Ruth olan şişman sar safir olduğu bir evde, soba başında ellerini ısıtırken görülüyor. Sıcak | rışım kadın yavaş sesle bir şeyler e büyümüş olan Sabu Avrupayı çok soğuk bul. | münakaşa ediyorlardı. Stanley mec e EABİERİN MİSİİVEM Biçimi, oymalı tavanı, ulak tahta per maklıklar arasına sıkışmş mini mini cam Mı pencerelerile bu oda tam bir köy odasıy- dı. Fakat içindeki eşya bir köy odasında bulunması tabii olacak şeyler del idi. Dr varın bir kenarına oyma meşe dolablar yer leştirilmişti, bir köylü evinde bulunmasına katiyen ihtimal verilmiyecek kadar güzel bir büle bir kenarda dıvara dayalı duru yordu. İki işlemeli çevre altında, antika sa- yılacak kadar eski bir çalar saat asılı.. Or ta yerinde geniş bir masa, masanın iki tara- fına konmuş arkaları işlemeli iki koltuk... Ta nihayette szerinde çinkâri resimler bır lunan şık bir paravana... Bu paravananm yanı başında Melikenin girerek kaybolduğu kapı. Bütün bu eşya çok ince bir zevkle yer leştirilmiş, Bu odanın tezyininde o büyük şehirlerde, hattâ büyük şehirlerin kibar mu- hitlerinde uzun yıllar yaşamış birisinin eli var.. Sonra bütün bu mobilya inanılmıya» cak kadar pahalıdır. İstanbuldaki bir anti- kacı bütün bu masif meşe oyma delabları, büfeyi, bilhassa dıvardaki azma sâali satın almak için birkaç bin lirayı gözden çıkara bilir, Bu manzara karsısm?a d yorum: Güllü Nine bana ne diye Melikenin ve ha- lasının Adeta fakir insanlar olduğunu söy- ledi? — Kim verdi? Bilhassa Melikenin esvaplarını değiştir mek Üzere girdiği küçük odayı görmek ar- zusile kavruluyorum. Bu odada, bazan kibar bir kadın kadar ağır başlı, bazan şr- marık ve hoppa bir kız gibi görünen muam malı modelimin ruhunu bana bütün çıplak“ liğiyle gösterecek, birçok eşya var muhak- kak. Fakat Melike içeriye girdikten sonra © danın kapısını sıkı sıkıya kapamıştı. Bina- enaleyh odadaki eşyadan hiçbir şey göremi- yordum. Kapı açılıp kapanırken de bir şey görmeme imkân yoktu. Çünkü kapınm önü" ne kalın bir perde asılmıştı. Ocak başındaki geniş mindere oObağdaş kurmuş, sırtımı ateşe vermiştim, Fikrim binbir düşünce arkasında bir serseri dolaşır dururken ocektan yayılan sıcaklık gömleğimi kurutuyor; #ğırlık, düşünceme tenbetlik veri te tam bu sırada Melike çıka, i Üzerinden Adeta dumanlar çıkan gömleği mi görünce: — Bu, diye haykırdı, bu böyle olmaz. Siz iliklerinize kadar ıslanmışsınız. Gömleğini” zi çikarmak, elbisenizi (değiştirmek için daha ne bekliyorsunuz! Sonra halasına döndüler. Onun halasile a- deta emir verir gibi bir edayla konuştuğunu görerek şasıran gene ben oldum. — Ne duruyorsun hala hanım? Herhalde dolabında bay Bülende elbiseleri Okun yuncaya kadar giymesi için verebilecek bir şeyler vardır. Eğer onu bu halde bırakırsan muhakak nezle olu", Allah © esirgesin ze türrieye yakalanması bile muhtemeldir. Köylü kadın, eski bir acıyı tekrar hatırla” miş g'bi başını salladı ve: Evet. ra'yretiinin zervek elbiselerini — Peki iyi, ne e diye onları çıkarıp bava vem'vorsun? Hadi biraz kımıldan ha'a etmi — Pa'sat bay bunları eder mi? — Etmsyip de ne yapacak? Islak çama" giymiğ? tenezzül liste fazla olduğu ( zehabındaydı. MM 7) EE AE 24 KEZ CZ» EDEN EZE El VR” şır içerisinde tiril tiril titremektense rah- metlinin elbiselerini giymesi elbette halkın da hayırlıdır. Sonra bay Bülend eski şeyle- fi çok seven bir adamdır. Bu köy odasının sade dekoru içerisinde sırmalı zeybek cep* keni ile dolaşmaktan çok hoşlanacaktır her halde.. Bu öksüz kızın halasına karşı takındığ: biraz âmir, biraz mütehakkim tavırdan ca nım sıkılmış olarak söze karıştım: — Sizi bu kadar rahatsız ettiğim için â deta üzüldüm . Zeynep hala mütebessim bir çehre ile ba" na dönmüştü: — Üzülerek bir şey yok © efendiciğim Siz Tanrı misafirisiniz. Misafire hürmet boynumuzun borcudur. Şimdi size bizim - kinin çamaşırlarını ve elbiselerini getiriye rum, İşte alınız. Ben dışarıya o çıkıyorum biraz, Malike de odasıca çekilir. Siz de ra" hat rahat soyunursunuz. Kapı açılırken aralktan Melikenin odası na bir göz atabilirim ümidile bu teklifi iti rüzsiz kabul ettim, Fakat şeytan kiz ban bir şev gösterm:mek azmile kapı perdesi" : -a girdikten sonra kapıyı açtı irdi ve derhal kapa 1. Bu aşr payış o kadar hızlı yapılmıştı ki hiçbir şey görmek imkânsızdı. (Devamı Var) . 19ŞUBAT — 1059 da maslafin. ötesini eki va gi ültüsüyle alâkadar gö gi Stanley kendisi gibi ON” 4 sahane arayıp di iğerlerinde gı. | mayı düşünüdüğünü Fakat Buck geceyi bera” öeklerini ilân etti: Rutbuf acele ile akşam yemeğini Y sönra hep beraber dansetın$ öeklerdi. oi Ruthun köy villâsında bir“ :e küçük bir mutfağı va! ir sırada,biribirlerinin #9 odalı, on kadar vill& Bu evleri, böyle yalnız kiralıyorlardı. Nansinin de ta bir odası vardı. İkisi yapıyorlardı. Stanley culard #asgelmediğine şaşıyord Fakat hatırlıyordu. ei Barrymore'un son İL gözükmüşlerdi. — Fakat aslanım. yakmıyorsun!.. diye Ru! söylendi. İştiha ile, tabakalarının vindiği dar bir masada yediler. O kadar ki, Nani aa oturmuş bulunan Sta! saman kızın çıplak koluna muşak kumaşın altnda Sa van vücuduna sü; ünüyor Vİ li eni göleriyte Baki du, Akşam, sokakta, çok oi lıkla beraber bir çok xr yi tarı vardı. Stanley İyİ ia dansı seviyordu. / arasında çok hafif ve Lei kadın figüran için üantyal Sicapa Tae bozulmamıştı. Starleyi terbiye görmemiş kadın” sek sesle konuşmak vE âdeti yoktu. Biraz ton hükümeti dahilinde niversitenin küçük vi Iıı olduğunu öğrendi. ormanlar ortasında bU sui de sıkılmaktan korkuyori? ai” dileri Kaliforniysd4 ei dr e cih ediyorlardı. Nansi bütün genç da geçirmişti, Sinema BE Xi tahayyül ediyordu. Z ükrini itiraf e yordu. Bir gün ahali! Ki ei biri hir güzellik müss Arkadaşları o NansiYi iler, göndermeğe teşvik cb” # kazanmıştı. Ama eğ ton lakabı, mahalli sayfularmda bir om p için bir bü ni geçen Noelde pıyordu. Nansi ve Stanley? zaber ici As arat dı. Fakat aralarında geti şia kel'melere ibtiye$ vir unlaşına rn matla nağını id adıça d bir em lp yi, Nansi kendiliiği yumu şak yüZÜNÜ 4 dü, Bu gayrihiy hareke; ku r. Çe du, yürü ve bu iyi çunkü derisi Xi gibi, çok beyaz: haval fişekler v€ a ayıncaya kazar ÖN yi zalıkta Buckia arr o verdi, Fakat bu “leri adar etmiyordu. çi g yeşil, mavi ateli