atan ve esikglar, veren AK. —BI— paklar olmuş armutlar .n, KüWetlerinin ellerine dökülüyordu Payka iğ iliki VD AN —xG igo) İlan e ee mayan iki elini alnma dayamış u- ŞA Yazan; kimim gibi hükümet Ropen Cevahirciyanm idaresi al). yuyor gibi bir vaziyette dıvara yas. | tında çalışan casuslar teker teker lanmış oturuyordu. İçeri girinti ayağa kalktr: bütün Hınçaklıları hükümete gös. terip yakalatryorlardı, ama, hükü- — Ne haberler? dedi. Seni ne ka. | met neden Ropeni de tevkif etmiş. dar arattım, — Hiçbir şey bilmiyorum Toma- yan, Bu ne rezalet! o dedim. Hani . |frka, hani asker, hani cephane, ha ni silâh, hani komite erkânı, hani ihtilal, hani gaye? — Dur, dedi. Gevezelik etme, Ar. menak oğlu Ohannes de yakalan- mış, — Tamam. O halde çeteciler de birer ikişer yakayı ele veriyorlar demektir. Sıra bizim! il — İş çığırından çıktı. OZaptiye den fazla köylüler bizi yakalıyorlar. Zaptiye de eliyle koymuş gibi bulu. ,| yor. Bir buçuk saat önce bir haber aldım. Ropen cevahirciyan da tev- i kif edilmiş. j | yordu. Şimdiye kadar epeyce Hın. çaklı yakalanmış oluyordu. Bittahi bunların isticvabı mühim neticeler verecekti, Benim en ziyade hayretimi mu- cip olan nokta Hınçak fırkasının or. tadan yok oluşuydu. Bu o yaftaları niçin astık, ihtilâle ne maksatla kal. kıştık? dedim kiz — Kendimizi tevkif ettirip asttır. mak için mi aylardan beri çalıştık? Tomayan cevap bile vermedi. — Sen de mi, dedi, beni sorguya çekiyorsun? — Hepimizin başını ateşe yaktın Tomayan! Nihayet topu topu birkaç kişi öl. dürmekle kalıyorduk. Bülün Hın, çak hazırlıklarının neticesi bu bir , | kaç cinayet ve yaftalar (vakasına münhasır kalıyordu. Elimizi bile ti? Acaba bu da bir dolap mıydı? Mahkemede Hınçaklar aleyhinde şahadetleri dinlenen ve Hınçak ihti. lâl hâdişelerinde mühim vazifeler gören bu casuslardan biri benide hükümete bildirmişti. Bu (demirci oğlu Tuzcu Agop) tur, Kayseri mutasarrıfı Hüsrev paşa yakalananların isticvabile bizzat meşgul oluyordu. Saraydan şiddetli iradeler tebliğ o ediliyor, dahiliye, zaptiye nezaretli mütemadiyen e mirler gönderiyordu. O gün akşama doğru gene yolda tesadüf ettiğim Sürpikten, Daniyelin tevkif edildiğini öğren. dim. Bir taraltan Panos, Mihircan ve Bedros oğlu Misak Kasparın çetele- ri fazliyette miişler, Baskınlar yapı. yorlar, önlerine geleni öldürüyorlar, soyuyorlarmış. Dağlara çekilmişler. ye kuvveti takiplerine çıkmış. Köylüler silâhlanmışlar. Çe- telere karşi adamakıllı tedabir alın. mış bulunuyordu. Ergeç onlar da yakayı ele vereceklerdi. Reştuni yakalandacağını haber 2- lımca kaçmış ve bir evin kümesine saklanmıştır. Tavukların dışarıya uğramaları nazârı dikkati celbede. rek bu da ele geçmişti. Tevkifat sür- atle ilerliyordu. Andon Reştuninin ele geçmesi Hınçak teşkilâtının büsbütün süya düşmesi demekti. Çünkü bu yalnız yafta vukuatının idaresi işile değil askeri teşkilât ve propaganda işleri. rahip | İnsan her gün çalışıp kazanamaz.,, senesinin güzel bir sonbahar gü nünde karısı ve beş yaşında kızıy. la beraber, bir yaylı arabanın içe- risinde sallana sallana etrafı yağ” lar ve gül bahçeleriyle çevrilmiş bir yoldan Burdur şehrine giriyor- du. Karabet Altunyan efendi, yedi yıl önce eczacı mektebini bitirmiş ve' mektebi bitirir bitirmez, konr şusu Madam Takor Karagözya. nın Kızı Bercuhi ile evlenmişti. Zengin değillerdi. Fakat bir şeye de ihtiyaçları yoktu. Altunyan €- fendi İstanbulun tanınmış ecza hanelerinden birisinde baş kallay- dı. Her ây aldığı yedi lira maaşla gül gibi geçiniyorlar, hattâ “sağlık var, hastalık var, ne olur ne ol mar, düşmez kalkmaz bir Allah ... diye bir iki mecidiye biriktirip bir kenara kuyuyorlardı. Evlendiklerinin ikinci senesi bir kızları oldu. Altıncı yılda da Al, tünyan efendinin uzak akrabasın- dan birisi öldü ve Altunyan efem diye tamam 250 sarı lira mirâs br- raktr. . Altunyan efendi bu kayırlı hr beri aldığı gece uyku uyuyamadı. Artık hayatınm biricik gâyesini tahakkuk ettirmek imkân içerisine girmişti. Çocukluğunun, gençli- inin rüyası, hakikat oluyordu. U. facrk bir eczabane açabilecek, bin- bir çeşit şişelerini güzel güzel raf lara yetleştirebilecek, kasasının başına oturup müşterilerinden bir başkası için değil, kendi hesa- bna şıker şıkır para alacaktı. <fendi haftalarca der şündü.. Bu eczahaneyi İstanbulda açmak mânasız ve lüzumsuz bir iş olacaktı.. Istanbulda eczahaneden | Nakleden : MUZAFFER ESEN Karabet Aitunyan efendi, 1307 |daha yerinde bir hareket olacak-|tâ işi eczacının karısının samu, t. Bu kararı verdikten sonra Ka- rabet elendi aylarca Anadoludaki bildikleriyle mektuplaştı.. Harita üzerinde araştırmalar yaptı. Ni. bayet eczahanesini Burdurda aç- mağa karar verdi. Bu Xararından sonra hazırlıkla. ra başladı. Evvelâ kendisine kerli ferli bir adam vakarını vermek is” tedi,. Bu maksatla gözlerine altın çerçeveli numarasız bir gözlük İ- liştirdi, İnce sivri bir sakal bırak. tı. Altın top saplı, kalın bir baston aldr. Bütün depoları dolaştı.. Bir ecdahane açabilecek surette en lüzumlu ilâçların en ucuzlarını buldu, aldı. Ustasının kefaletiyle biraz da borçlandı, nihayet bir son bahar gününde karısiyle ve beş ya şındaki kızıyla beraber Burdura müteveccihen yola çıktı. Burdurun ufacık çarşısının en göze çarpan yerinde belediye dai- resinin tam karşısında ufacık bir dükkünda Altunyan efendinin ec zahanesi açılmıştı. Eczahanenin güzel ve şık olması için'Karabet efendi hiç bir feda. kârliktan çekinmemiş, kesesinin ağzını açmış, kolunu, bacağını #r vamış, dükkânmun içini, dışını, ca- mekânları, rafları kendi elceğiziy. le yağlı boyaya boyamış, Kasaba nın en İyi yazı yazan hattatı Hacı Şükrü efendiye tamam iki mecidi- ye vererek dükkânmın camekân. ları üzerine girift talik bir yazı ile “Şifa eczahanesi * Karabet Al- tunyan,, kelimelerini yaldızi; bü. yük harflerle yazdırmıştı » Karabet efendi dükkânın arka tarafında ayırttığı küçücük Jâbo- ratuvarımsı yerine yerleşti. Şiş man, güzel bir kadın olan karısı sundan şüphe ettiğini ima edecek sözlere kadar vardırdı.. Gelir gel- mez karısını satilik mal imiş gibi tezgâh başında teşhir eden birisi" nin her halinden şüphe edilmek lâzımgeleceğini, ilâçlarının safiyet ve tazeliğinden şüphe ettiğini, bu hususları kaymakama anlatacağı. n:, vilâyet shbiye müdürlüğüne kadar şikâyet edeceğini her önüne gelene anlattı, durdu. Bütün dedikodular Karabet &- İcndinin en mükemmel reklâmdan daha iyi işine yaradı. Belediyenin €şraf ve muteberanı birer'birer Şi- fa eczahanesinde görünmeğe baş. İadılar. Karabet ©fendi bunlara ikramda kat'iyen kusur etmedi ., Arzularma göre karşıki kahveden çaylar, kahveler ısmarladı. Nargi- leler doldurttu. Madam Bercuhi, müşterilerine kendi eliyle limona- talar hazırladı. sedliçler yaptı. Ve dükkânına gelenleri, limonatalar- dan daha tetlr, sedliçlerden daha Ikırdak gülüşleriyle ağırladı. Artik şehrin eşrafı, geceleri yap tıkları helva sohbetlerinde mü- temadiyen Karabet efendinin iyilir ğinden, malümatından, doğrulu. ğundan bahsediyorlar ve “İki e- lim teneşirde başıma gelecek.. Ne diye aleyhinde bulunmak doğtu" su.. Kâmil adam, inşaallah Cena- bı hak hak dininde can vermek nas sip eder,, gibi iltifatlarını hiç esir- gemiyorlardı. Ve tabii, Şifa eczahanesi her gün tıklım tekiem öölüyör.. Paralar Bercuhinin tombul elleriyle kilid. lediği kasasında küçük tepecikler halinde toplanıyordu. “ Doktorda çikâyetlerine nihayet vermişti.. Vaziyeterki tahavvülden oda memnundu.. Eşraftan eskiden Mm A A eş RR ARL İİ RR e ai 5 Si) tmadan — yakalanıveriyor - & > bol ne vardı. Bercuhiyi kasa başına oturttu ve| hiç semtine uğramıyanlar, pek a- ES z lede er Me riza İğ Her caddede, her sokakta, adım| işe e ğır hastalıklarda kendisine baş vu” — Kaçalım arkadaş! Sin Di e apne ulen başında bir eczahane.. Yıllardan-| (İlk günler işler o kadar yolunda| ran müteassıp ihtiyarlar bile şim- — Aklına şaşayım. Evinden dışa. ve beri kurulmuş, zengin sermayeli, | gitmedi.. İlâçlarını kendi satan ve| di baş ağrısından, vfsk bir sızıdan rı çık da gör. Andon Reştuninin tevkifi hiç şüp-| kendisini tanıtmış bu eczahaneler. | bu yüzden de bir hayli para kaza.| şikâyet ederek derhal kendisine Yaftalar toplatılmış ve harıl ha, | hesiz çetelerin de, Hınçaklıların dale zavallı Karabet efendi nasıl ba-|nan belediye doktoru Papasoğlu | koşuyorlar, vizitesini vererek bir nil Hınçakların takibine başlanmış- | maneviyatını büsbütün bitirmişti. | şa çıkabilirdi?. e Kczahanesini A (efendi ötedeberide kendisine rakip | reçte alıyorlardı. tr.. Tevkifat günügününe saraya bil nadolunun ufak bir kasabasında | telâkki ettiği yeni eczacının aley-| Kasabanın halk tabakası ara diriliyordu. (Devam: ver) açmak, her halde daha mantıklı, 'hinde ağzına geleni söyledi. Hat (Sonu yatın) 288 KAHRAMAN HAYDUD KAHRAMAN HAYDUB 285 kendisini alamıyordu. Vakit ilerledi. Artık herke- $in yerli yerine gitmesini iste. di. O Rolanla yalnız kalmak ve ona bir kumandanlık teklif et- mek istiyordu. Zabitler, hizmetçiler, kitare” ciler, birer birer çekilip gittiler. Çadır tamamiyle boşaldığı za- man Jan dö Mediçi: — Artık yalnızız. Söyleyebi. lirsiniz? Her şeyden evvel size şunu haber vereyim ki büyük harbe başlamak üzere bulunuyo- rüm. Sarurım ki bu harp olduk” ça uzun sürecek.. Bunun için maalesef Venedik taralında hiç bir hareket ve faaliyette buluna mıyacağım. Kolan başını salladı: — Emin olunuz, dedi. Ben ken di işlerimi bizzat kendim hallet- meyi severim.. Bu Bususta bir defacık dükün sarayına girmem kifayet eder, — Çok gürel. . Bu halinizle daha çok hoşuma gidiyorsunuz. Bunun bir misalini de görmek isterseniz, yarın (başlıyacak o. Jan harbe kumandan #fatiyle iştirak etmeniz benim için büyük bir sevinç olur. Rolan tereddütsüz cevap ver- âi — Bu benim hakkımda iyi dü- şüncenizin hakikaten değerli bir misali olmakla beraber maalesei kabul edemiyeceğim. Jan dö Mediçi hayretle sor ğu: — O halde ne istiyorsunuz?, Rolan kendini topladı, dışarı da zevk ve neş'e gürültüleri, sarhoşluk kızgınlıkları birden bire durmuştu. Yalnız gayet ha fit bir murıltı vardı. Rolan cevap verdi: — Jan dö Mediçi, siz bir siyas set değil, bir harp adamısınız .. Arkanızda bu ordu bulundukça istediklerinizi yapabilirsiniz. Fa kat mesleğinizi tepdil ettiğiniz, entrikalara saptığınız gün bü- tün muvaffakıyetlerinizi kaybet- miş olacaksımız. : — Size benim entrikaya tema. yül ettiğimi kim söyledi?. — Kimse.. Fakat size böyle bir teklif yapılacak sanırım. — Kim yapacak bu teklifi?, , — Foskari.. Derhal düşünceli bir tavır tas kınan Jan dö Mediçi bağırdı: — Ah, ah... Rolan ilâve etti; — Foskari ile aramda netice“ si ölüme varacak bir mübarere vardır, Jan dö Mediçi, şimdi siz» den aramızda geçecek bu müba» rezede bitaraf kalmanızı istiyo. rum, r — izah ediniz! Yığı hayvanın çılgın yolunu kes- ti. Şimdi tırıs yol alıyordu. Rolan mağmum ve hüzünlü idi. Derin düşüncelere dalmış, belki tabiatın burada bir gelin el. bisesi gibi lezzetle, tadla, binbir güzellikle uzayıp gitmesine yü- zünü bile çevirmeğe lüzum gör- memişti, Rolan kırk sekiz saat ayni buh ran içinde kalmıştı. Yavaş yavaş intikam hislerine kendini bırakıyor, Aşkı derin bir kin ve gayza dönüyor , Rolan şimdi de Foskariyi dü. şünüyor. Çünkü Rolanm başına gelen felâket ve çektiği acıların en büyük âmili bu Foskari değil miydi? Babasının © gözlerinin çıkarılması ohâdisesi yeniden gözünde canlandı. Dehşetle tek” rar ürperdi ve boğuk boğuk mı» rldandı; —Artık biç bir şey düşünmeğe gelmez. Leonor artık benim için yoktur. Yalnız meş'um Foskari gözümde büyüyor. Artık onun rs ve İkhaline bir düşman gibi dikiliyorum, Babama bizzat zulm ve işkence eden bu herifin bu gün bütün İtalyada hükümran 0- Jacağını düşünmek bile insana dehşet veriyor, Yarabbi... Hayır.. Foskari ben senin ebe. di düşmanım. Diğerlerine ge- lince, onlarla da senden sonra görüşürüz. İşte bu dakikadan itibaren fikrini düşüncelerini her şeyden sıyıran Rolan, üzerine aldığı vazifenin nasl yapılması icap & deceğini bir'dâkika düşünmüştü. Bugün için Rolana düşen, ret sicumhur Foskari ile Jan dö Me- diçi arasında bir İtilâf kurulma. sına mâni olmağa gayret etmek- ti, O, Jan dö Mediçi hakkında bir çok malümat almış bu meş" hur kumandanın hareketlerini yakından takip etmişti, O iste- diği zaman bütün İtalyayı istilâ edekilecek bir vaziyetteydi. Rolan, kendisiyle konuşmuya gitmek için yolda bulunduğu bu sırada o, Governole istihkâmını zapt için muhanara etmiş bulu- nuyordu, Onun yanındaki kumandanlar Üzerinde büyük bir tesiri vardı, İdare ettiği harekât ta mühim, di. Denilebilir ki Jan dö Mediçi harbi katliâm için, yağma için sever ve bunlardan büyük bir zevk alırdı. Yüzünde en küçük bir ür. perme çizgisi» belirmeden bin lerce kişiyi kiliçtan geçirirdi. Aymi zamanda kahkahalarla & gülmiye bayılırdı.