| 4 VW Tomayan yerlerinden sıçradılar, mahvolduk öyleyse ! iğim gibi- “at Ölvah “İbu işin bir hükümet hilesi olduğu" | Ate ve esikağr, Derine * “Ae Da — Bu sır bize mi ait? — Evet. — Namusuma temin ederim ke- tum olacağım. İ — Arâronyan Andon Reştuniye' oynanılan bir oyundur. Andon da nun farkında değildir. l Hayret içindeydim. İ — Bunu hükümet mi hazırladı? — Evet, benim yolumla! ! — E, bunda ne fayda gördüler? — Bu suretle Hmçak icracılarını | ! Bien paşa silip İkalmadı. Tertibat aldı. Bugün eli-| — Nasıl? — Tomayan bu teşkilâtı imha €-| debilmek için aldığı tertibatta bil-| hassa icra memurlarını kullanacak” tır. Bu çok tabif muhakemesinin de - Janlattıklarıma isabetli görünüyor. — Peki ama, hükümetin Hınçak icra memurlarmı öğrenmesine va” sıta oluyorsun demek! — Elbette! — Beni korkutuyorsun Ropen!, Ne münasebet? Sen hükümetin bir casusu musun? — Elbette! Bütün kanımın ayaklarıma doğ” ru süzüldüğünü hissediyorum. Vü- cudum karıncalanıyor. Ne diyor bu adam, delirdi mi Ropen? — Röpen, dedim. Beni süratle “İtenvir et, Fenalık hissediyorum. — Dinle dedi. Ben hükümetin | Emçak teşkilâtmi değil fakat her türlü gizli hareketlerini takibe me"! mur bir casusuyum. Bunu evveloe | Reştuni böyle bir teşekkül kurdu.| de söylemiştim, — Hayır, böyle bir-şey bilmiyo - 2 Benim Abdülhamidin ve sörâ:| «İyin bir adamı rolünü (oynadığımı bilmiyor musun? — Evet, — Bu rol hiç şüphesizxi casusluk labilir. — Evet. Hükümet Hınçak ismi altında o larak değil, fakat gizli bir adla biri " İteşekkül siyasetinin faaliyette oldur gunu biliyor. — E, sonra... Dİ Yazan İkimim -- Bu teşekkülün ermeniler tara" fından kurulduğunu da biliy dımızı bilmeme: bence kıymeti yoktur. Esası bilmesi bizim için kâfi tehlie teşkil eder. r — Elbette, ama, söylediklerinden | ir şey anlamıyorum. Süratle neti ceyi söyle Ropen! — Acele etme! -- Bunu hükümet nasıl haber al dı? i — Orasını ben de bilmiyorum. Yalnız hükümet haber almakla da mizde malüm olan delillere nazaran rmenistan hudutları Osmanlı zap” tiyesinin ve askerinin elindedir. « — O halde mesele kalmamış Ro- pen. Hınçak davası suya düştüğü gibi, biz de ipe gidiyoruz demektir. — Eğer hükümetin nazarı dikka tini başka taraflara o çevirmiş bu" lunsaydım, hakikaten bugün bütür. dava halledilmiş ve biz de cezamızı çekmiş bulunacaktık, — Nasıl başka tarafa çevirdin? — Arâronyan diye bir teşekkül hazırlamak teklilinde ben - bulun- dum. Bu teşekkülle ermeniler ara” smda başka bir siyasi teşekkül olup olmadığının süratle meydana çıka" cağını söyledim ve bu teşekkülün yeni kurulan teşekkülü ezmeğe gay ret edeceğinin de tabii bulunduğu- nu anlattım. Bu vazileyi bana verdiler. Andon Tomayandan ve komiteden sakla" dım ve saklayacağım. Onların kır dıkları potları tamir edebimek “ve bu yüzden nükünretin”eline geçme” mek için hükümeti o oyalıyorum. Halisin gelişinden de malümatım var, Beni bü izahat tatmin etmemişti. Belki de bu çok korkmuş olduğum” dan, belki de uykusuz ve yorgun bu Tunduğumdandı. — Ropen, dedim. Hem hükümet biliyor, hem de arıyor diyorsun. Bunlar biribirini tutmuyor. (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD Z İder. Onu tanımar.ışım! Yazan: Gaston Bomheur Çlavdine evvelâ bir gülümseme den sonra, korkan bir kuşun kanat İ çırpışlarına benziyen bir el karga- İşalığı! Sonra bir göz, bir ikinci göz ve sonra yelpaze gibi açılan i göz kapakları.. sonra bir sarı buk- Ie kasırgası, sonra yuvarlak Lir opuk, bulunduğu iskarpinden kurtulup çılgın çılgın koşmak is. tiyen minimini bir topek.. Clavdine çiçeği hatırlatır. Onu görünce muhakkak korsajında ve ya yakasında bir bukket vardır di. iye düşünürsünüz! Fakat hayır! Onun üstünde çi- çek yoktur.. O çiçeklerden yapıl- mıştır. Gülümseyişi papstya, w zun elleri beyaz zambaklardır. Clavdine, bin parçadan yapıl mş bir kızdır. O kadar dağınık, ve dağıtılmıştır. O adima parmak. larının ve dudaklarının ucunda durur. Onu tutmak mümkün de- ğildir; dağılır. Bir yastığa kuştü- yü doldurmağa hiç teşebbüs etti” niz mi? Daima işlerinden bir tane. si havalanır! Işte Clavdine de böyledir. Onun sarışın olduğunu anladı. ğiruz dakikada, mavi gözlü oldu- İunu çoktan unutmuşsunuzdur. İnsan onun Hakkında tam bir fikir edinemez. Yaşı mu? Tabii tahmin ettiniz: On sekizdir. Size onun bir fotografın: gös terirdim, fakat Clavdine öyle bir kızdıt ki resimlerinin hepsi duman İı ve titrek çikar... Clavdine tam saatinde gelir ... Çünkü erken çıktığı için şurada, burada vakit geçirmek maksadiyle dolaşır durur, nihayet © kadar göç kalır ki müthiş acele eder ve İ tam saatinde gel İ Merdivenden işittiğim her ses İlle istediğim kadar sıçrayayım. Bi. liyorum, her sesi işitirim, onun a. yak seslerini duyamati, Çünkü onun ayak sesleri duyul- mazi, İstediğim kadar kapının tolma- gına bakayım! Onun oynadığını göremeyeceğimden eminim.. Her zaman bu kadar sakin ve derli top- mın emizlerini dinlemek üzere bana isyan ettiniz. Ben şimdi Venedikten geliyorum. , Orada bir çok büyüklerle görüştüm ... Bu arada kendisine itaat ettiği. niz ağam hakkında da bazı şey- ler öğrendim.. Kendisini reis di- ye tanıdığınız adamın kim oldu” ğunu biliyor musunuz?. O, 10- lar meclisinin en mühim adamı. dir. Plânı gayet sade; Dağlar. da dolaşan çetelere önce emii- yet telkin ettirmek, sonra da on” ları bir çırpıda mahvetmek.. Mahpuslardan biri cevap ver- di: — Yalan söylüyorsun! Sandrigo birdenbire yerinden fırladı., Kendisine küstviça bi. tap eden adamın şakağına taban. casınm namlusunu dayayarak * — Yalan söylediğimden çmin misin? diye sordu. Mahpus metin bir sesle tekrar etti: — Yalan söylüyorsun! Müthiş bir taraka işidildi ,.. Mahpus yere yuvarlandı. oBaşt darmadağın olmuştu. Bu dek getli manzaranın şehidi olan hay dutlar arasında bir muriltı ve İr #iltr başladı. Sandrigo, mağaraya girerken yanında getirdiği gânğalyesine oturdu; — Devam ediyorum, diye gür. ledi, Bizimle beraber olmak ister misiniz? Gene o eski çetemizi kurmamızı istiyor musunuz ?. Eğer siz hakiki haydutsanız tek. lifimi kabul eder ve arkadaşla” nnizı kuttarmıya çalışırsınız .. Bana gelince ben geçmişi unutu- yorum.. Burada bulunan servete sizi de iştirak ettiririm.. Kar&. rınızi veriniz.. Kabul mü?, Mahpuslardan biri bağırdı: — Ben kabul ediyorum. Sandrigo üçüncüsüne döne. rek sordu: — Ya sen?. — Ben bayır... Ben: zavallı Luvijinin fikrine iştirak ederek size yalan söylüyorsunuz de rim. Sandrigo müthiş bir tavırla komurdandı: — O halde sende Luvijinin yanma gitmiye kazırlan. . — Hiyanet etmedense buna hatırım. Fakat bu cinayetlerini- zin cezas'nı dehşetli bir surette ödeyeceksiniz.. Haydi tereddüt etme. vur... san, Bu betbabt ta lâkırdısını bitir. miye vakit bulamadı Sardrigo birdenbire hançeri. ni çekmiş ve zavallının göğsüne yerleştirmişti. Sandrigo ötekine baktı. O, itaat edeceğini anlatmıştı. — Haydi, dedi, sizi af& diyo” lu olan yazıhanem Clavdine ile bitdenbire doluverecek.. O, tepki rüzgârla açılan bir pencere, odayı birdenbire ne hale sokarsa, nasıl kâğıtları ve örtüleri uçurursa, öy. le gelecek, Ve ben onü daha divanm üs. tünde zannederken o, odamın ta öteki ucunda bulunan kiymetli bir cıgara tablamı kırmış bulunacak, Clavdine o kadar çok hareket eder ki, ben onun yanımda her za- Man nezle olmaktan korkarım. Buna rağmen kendisine çok mu- habbetim vardır. İnsan zaten çok kere ürktüğü şeye bağlanmaz mı? Meselâ duş gibi!, Fakat beni ona bağlayan şey yalniz bu ürkeklik değildir. Daha başka şeylerde vardır.. Clavdine, be: için, onu tanımış olduğum i bir Gaskonya köyüdü Örgüleriyle dolaşan bu küçük kız, benim av köpeğime bebeğinin esvaplarını giydirdi.. Gülünç ok mağa karşı gayet hassas olduğu. nu iddia ettiğim köpeğim, bir bu. dala gibi onun kendine bebek el biselerini giydirmesine tahammül «derdi. N | Gaskonyadaki küçük köy gü- zel bir köydü. Clavdine yandaki &vde otururdu. Yemek zamanları kapıya vurmadan içeri girmeği severdim, Sofranımn etrafında top" lananların arasında bana yer ve. rirlerdi. Babası muharebede ölmüştü. Ve büyük babası “fi darbeileğ, deta gençleşmişti. Bağlarla meş- gul oluyordu. Annesinin bu kibar- eğ nereden geliyordu. Ekmeğin Üzerine bir haç işaret yaptığı #a- man onu bir kraliçe zannedebilir. lerdi ve Clavdine mürekkep leketi Elleriyle cebimden öksürük şe- kerleri çalardı. Bu şekerler pek kötü idi. Fakat o bunları lezzetli bulurdu. Onlar benim komşularım” dı. “O zamaslar Clavdine çirkindi.. Bir belâ gibi, hakikaten, içinde gü. lünecek hiç bir şey bulunmiyan sözlere gülerdi. KAHRAMAN HAYDUD miyeceğinizi söylemediniz. Ce vabınız “evet, olursa kızınız bir saat içinde burada bulunur. Emperya yerirain Sıçradı. Çıplak kolları ye: &”. haydudun boynuna dolandı.. Kırmızı du- daklarını, haydudun Gudakları- na temas ettirerek, boğuk ve tit, riyen bir sesle murtldandı: — Evet, Sanörigo! Kızım se- nin. . DİN işimi gi ig İç tedi ğe Biyanka bulunduğu pis yerde Üç gün, evet tam üç gün ıstırap- hı bir hayat geçirdi. O neredeydi?, Kendisinden ne istiyorlardı? Annesi tarafından gönderildiğini söyliyen bu ada- mın söyledikleri doğru muydu? O mütemadiyen bunları düşü. müyor ve bir neticeye varamıyor. du, Kapatıldığı oda çok küçük- Dışariya açılmış tek bir pen- ceresi bile yoktu. Yalnız dehlize âçılan demir parmaklıklı bin pencere vardı ki ihtiyacı olan ha- yayı buradan .alabiliyordu. Bu- rası temizte bir hapishane sayı. İabilitdi.. Bununla beraber, ihti- yacı olabileceği her şey mevcut- tu. Dilsizden farksız bir kadın iş- lerine bakıyordu. Odaya günde ancak iki defa girer, etrafı do. laşır ve genç kızın rahat etmesi Çeviren: Suat Derviş Sonra benim evim satıldı. İnsan artık içinde bir ev sahibi | olmadığı bir köye dönmekten uts. nıyor. Geçen sene, bir sabah Clavdine- yi karşımda gördüğüm zatsan €- limi bir arr koyanmın üstüne koy” muş gibi telâşa ; “Aman bana neler oluyor... dedim. Bir sigorta kumpanyasında iş bulmuştu. Vangirared sokağında o türan teyzesi Mathildin yânma yerleşecekti. Ve eski bir âile d9s- tu olduğu için hiç olmazsa ayda bir de gelip beni görecekti. Bilmiyorum, neden ona köpe- ğim Clairondan bahsettim.. Kair kahalarla güldü: — Ah, o küçük mâskara! dedi. O, bunu söyler söylemez genç kızların bu kalbsiz lâkaydisi hak. kında bir sürü teoriler yaptım. Ayda bir kere ona tahammül e. debilirdim. Fakat bunun için o iyi yürekli Matild teyzenin akşam ye- meğine davetlerini kabul etmemek ve tatil saaerinde onun yazıhane- sinin önünden tesadüfen geçme- mek lâzımdı. ... Clavdine'yi bekliyordum. Onunla ne konuşacağız? Bunu d meme mlinasebet bile yok.. ç i o konuşacak ben dinleye. ceğim. Bana Holivudun bütün nişanlanma ve boşanma dedikodu. larını, bozulmuş kontürat hikâye- lerini anlatacak.. Herbert Marchal isminde bir aktörün tahta bacaklı olduğunu bana zorla öğretecek ve bana mi- mar olmağa çalışan iyi ve sevim” li bir âşığına, oynadığı oyunu ar. Jatacak. — Ona gülmek için birrandevu wrdim. Sahiden gideceğim zan. netti. Kimbilir ne kızmıştır. Evlâtlığımın acaba kalbi nere- dedir?. Hayır, onun kalbi yoktur. Onun yalnız elleri, gözleri ve gü- lümsemeleri vardır. Halbuki kalb hakiki iskelettir değil mi? Ona malik olmıyan insanların , hangi (Lütfen sayfayı çeviriniz) 265 için elinden geleni yapardı. Biyanka bu kadının yanmda kendisine hökim clmıya çalışıyor ve o çıkar çıkmaz hüngür hün. gür ağlıyordu, Kapısı birdenbire açıldı.. İçeri- ye Sandrigo girdi. Biyanka (kaçırıldığı akşam gördüğü bu adamı tekrar karşi- sında görünce ürpererek geri çekildi. Sandrigo bunun farkına var- miştı. Dudaklarının asabi bir takallâsiyle güldü.. Muzalleri. yetinden emin bir adam tavrı takındı.. Kalın ve kaba sesini tat. lılaştırmaya çalışarak: — Aruk geçmiş olsun Sinyo- rita, dedi. Beni takip ederseniz, sizi annenizin yanma götürebi lirim, — Bunun bir vesile olduğunu anlıyorum... Zındanımı değiştir. mek niyetindesiniz sanırım, Sandrigo cevap verdi: — Sizi burada uzun zaman muhafaza etmek niyetindeydim.. Bu benim k&bahatim değil"... Anneniz bu hususta size icap eden malümatı şüpkesiz ki ve. recektir, (o Geliniz sinyorita.. Korkmayınız.. Bir gondol bek- liyor.. On dakika sonra anneni» gin yarında olacaksınız. Bana da annenizle aranızda bir dost kalmak şereli kâfidir.