4 mi ok) il MPkiye e, le bir , lerimiz zaten yi Bük eydi, Gazete- Tina Küğmen bazan ap emmiyet alı ir SİT hudutlarına ole, img Dulunuyar- i m korkuyordu. bile müsebbibleri- e Yaliz | muvaffak olar Ne ka Yüzleri sarılı bir Ydindan, başka ma- ia Bu hareket il ni Zöstermiş ol- | Pİ! yukarı bir ma : âkki olunabi bi. altında üç bullak A SE men | Ki e e er ee AK. |88— kararnamesi < beğ Müddelumumi davayı teş rih ederken: Bu gibi haydutça işler” | e alâkası olmiyan Oo ermenilerden i bahsetmiş ve beni ağlalmıştı, Haki» &aten biz birçok ermenileri hayırlı iş | bir işe sevkediyormuş gibi hareket e- derek Hınçaklılara ithal (o etmiştik. -! Pilhakika dört bini mütecaviz Hım: çaklı vardı. Fakat bunlardan ancak 200 kişi bize yar olmuştu. Diğerleri hüsni iyetle bu işe girmişlerdi. Hü- “ İkümetin bu fesat hareketi karşısın- da gösterdiği bu adalet ve ifade et tiği bu hakikat beni utandırmış ve * | ağlatmıştı. Kararnamede de bu mealde bir nokta okunduğu zaman gene ağla|! mıştım. Hükümet Okuyvetli ve biz hakikaten mücrimdik.. Birçok gü nahsızların da başına gelmesi müm kün olacak facia belki o zamanın en bitaraf olan bu mahkemesinde yâl- nız müsebbiblerinin tepesine inmek le kaldı ve bu suretle tecelli eden adalet koyu Hınçakları da pişman etti. Demek istediğim umumiyetle | birçok ermenilerin bu işte alâkaları İ değil malümatları dahi olmadığıdır. Komite, çetelerin dizginini çektik- ten sonra vaziyette ktsmen bir sü- kün hasıl olmuştu. O akşam Andon Reştuni İstanbul Seteciğin et-| dan bir telgraf aldı. Bu telgraf A- ak edebilme | rapoğlu Serkisten geliyordu. Serkis ete karşı alâ- | telgrafında Ropen Cevahirciyanın miş olduğunu, | tahliye edildiğini ve yalnız Anado de ne yi ayi da ilcamet mecburiyetine yarına ni, işlerin GER sükün derildiği: gi hard bulduğunu yazıyordu. Ropen Cevahirciyanın (tahliyesi saba çetelerin verdiği o korkudan | ay ka-| mıydı? Bilmem, yeri gelmişken gene m oldu. Mer-| söylemeden © duramıyacağım. Biz in bu in kâfi Ka m yeti ezim: Teiş vel me be E e Day vu vb si Dn e Kalar zarfın ni da çeteler Araş gr ia Ya. Hat, bu Siteleri sanan, ii Ve maki... ei ekle mr Hınçaklılar büyüğümüzden küçü Yehümet kesbet- gümüze kadar bu vahi gayenin ihti- Komitesi de çete | şarnı içinde kendimizi hakikaten kay vi alınan | betmiş, en küçük bir o muhakemeyi bu hareketle. bile yapmaktan âciz kalmıştık. Çün — ka: | kü bu vakanın içinde bir orostöpol* dâ bir|luk olması ihtimalini aklımıza bile Yazan: İkimim «timet. hâdisenin müsebbiplerini teşhise muvaffak olamamıştı r noktasına ağla | getirmemiştik. Bunun iç yüzünü ta mahkeme sırasında anlayabil, Meğer Ropen Cevahirciyanın tevki* İfi bir desise imiş. Onun yazdığı Zıt yene bir desise ve hile imiş. Mak sat Hınçakların alacağı tedbiri ve bu tedbirde kullanacakları vesaiti kuvveti öğrenmekmiş. Abdülhamit bu suretle Hınçak teş kilâtının tamamile kuvvet bulup te essüs etmiş olduğunu görmüş ve Ro- pen Cevahirciyanın bu fikrini kabul etmeğe mecbur olmuştu. “Tevkif kâdisesinden önce Roper Cevahirciyan Abdülhamitle gizli bir mülâkatı sırasında: — Velinimetim, demişti, Hınçak- m pek yakında fiiliyata geçecek“ lerine itimadı şahanenizi vica ede rim, Kulağıma çalındığına göre Hınçak komitesi 1308 kânunuevve linde faaliyete geçecektir. o Ancak bu faaliyetteki esasları ve plânı he nüz bilmiyorum, Sonra Hınçak teş- kilâtınm icra sahasını kudreti hakkında da kâfi derecede vükufüm. yok. Bu itibarla böyle bar hattı har reket takip edersek onların bu gir ginliklerine de vâkıf oluruz ve ben Jatanbuklan tandedilmiş bir Hınçak nazarına Abdülhamit iştirak etme- miş, fakat yaveri ekrem Fuat paşa da ayni noktai nazarı müdafaa edin ce padişahı bu hileyi istemeksizin ka” Dul etmiş: Pörârs mişti. Ertesi gün de Ropen Cevahirci- yan tevkif edilmiş ve gizli yollarla işaa olunmuştu. Burdan sonraki ve- kayi malümidur. İşte Abdülhamit bu tecrübeyle & peyce şeyler öğrenmiş oldu. Biz ge- fildik. Ropen Cevahirciyana hiç kim seye yapılmıyan bir istikbal hazır Jadık. Fakat bu istikbalde mümkün olduğu kadar müteyakkiz olacağı mız tabilydi. Buna göreta Merzi Tie tribe Geli de fona gelinteye kadar yalnız şöyle HABER — Akşam postası ' Polis alym karısı ile falcı kadın Yazan: Karel Çapek (Dünkü nüshadan devam) İhtiyar kadın: — Ne yapayım yâvrum, kâğıt- İ lara karışamayız kil, Sonra, lâfı başka tarafa çevir- mek için; — Amcan ne iş yapar senin kı- zım? diye sordu. Genç kadın, masum bir hal ta kinarak: — Polis, diyor, hani sivil polis- ler vardır, işte ondan.. Bunun üzerine falcr kadın: — Oh, diye bir nida koparıyor ve önündeki desteden üç kâğıt alarak: çok fena, diyor, çok fena.. Söyle kendisine, onun için büyük bir tehlike var.. Gelsin beni gör- sün, daha fazla malümat vereyim. Scotland Yarddan bir çok kişi var, bana gelip fala baktırırlar .. Küâğıtlara bakıp onların zihninden geçeni ckuyorum. Söyle amcana, gelsin, onun da falına bakayım ... Gizli istihbarat işlerinde çâlişr- yor, demiştin, değil mi? İsmi de Mister Jones? Söyle, kendisini bekliyorum, gelsin. Haydi güle güle Miş Jones, gene buyur inşal- lah, , 5 *.. Mister Mac Teary karısının anlattıklarını dinledikten sonra düşünceli düşünceli kafasını ka- şıdı ve; — Bu kadın benim hiç hoşuma gitmiyor. Katile, dedi, baksana amcanla ne kadar alâkadar olmuş! Sonra, asıl ismi Myers değilmiş o- nun; Melerhogermiş ve Lübeck- den gelmiş. Yani bir Alman... “Oyunlarını bakalım nasıl mey- dana çıkaracağız. Eminim ki, bu kadın kendi üzerine ait olmiyan işlere de karışıyor.. Bunların nc olduğunu sonra söylerim sana... Şimdi yapacağım iş, evvelâ, bu öğrendiklerimi âmirlerime söyle- mek.. Mr. Mac Leary, derhal gidiyor, karısı vasıtasiyle (o öğrendiklerini bir karşılayış, Merzilonda ise fev- kalâde istikbal yapacağız. (Devamı var) Jâmirlerine söylüyor. Bu gibi hal lerde pek nadirdir ama, her na- sılsa Scotland Yard, erkünt der- hal meseleyi “ciddiyetle telâkki e- diyorlar ve nihayet Mrs, Myers, Mister Kellyain huzuruna çıkarı- yor. Hâkim: — E, anlatın bakalım, Mrs, Myers, diyor, iskambille fala bak- tığınızı söylüyorlar, doğru mu?. Kadın: ekmek parasını çıkarmak için el- bette bir şey yapacağım. Bu yaş- tan sonra müzikkollere, danslara gidemem ya! Mr. Kelly: — Peki, diyor, Fakat, asil, is- kambil falından pek iyi anlamadı- iniz balde falcılık etmekle itham olunuyorsunuz. Bu neye benzer, biliyor musunuz? Meselâ ahaliye çikolüta yerine kiremit satmıya kalkarsınız.. Bir fak bir giniye bakıyor muşsunuz. İnsan bir gini bekler. o Mademki (o kehanetiniz yok, ne demeye falerlık edersi- niz? Ihtiyar kadın kendini şu şekilde müdafaa ediyor — Herkes şikâyet etmiyor ki! Sonra ben onlara zaten hoşlarına gidecek şeyleri söylüyorum. Söy- ledikletime memtun © ölüyorlar ya, verdikleri bir kaç şilinge az | mı bu? Sonra, bâzan isabet etti- ğim de oluyor .Meselâ bir kadın geçenlerde bana: “Mrs. Myers, şimdiye kadar bir çok kişiye fal baktırdım, dedi. Kimse senin ka- dar iyi söyleyemedi, senin kadar iyi tavsiyelerde bulunmadı,, , Bu kadın St. Johns Woodda oturu- yor, Şimdi kocasından boşanmak üzere. . Hâkim kadının sözünü kesiyor: — İyi ama, diyor, aleyhinizde de bir şahidimiz var: Mrs Mac Leary, anlatır mısınız başmuza gelenleri?. Polis bafiyesinin karısı; — Mrs. Myers, bana iskambil le fal baktı, diyor, Sene sonuna — Ne yapayım, efendim, diyor,! verdiğine göre tam bir kehanet); Çeviren: V. 6. kadar gvleneceğimi, kocamın zen gin bir genç olacağını ve onunla beraber Okyanustan öteye gide- ceğimi söyledi. Burada hâkim soruyor; — Ne Okyanustan öteye mi?. — iskambilin ikinci destesin- de maça dokuzlusu çıktıda on- dan.. Mrs. Myers bunun seyaha- te delâlet ettiğini söyledi. Hâkim! — Yanlış! diye bağrıyor. Ma ça dol usu Ümide işarettir. Maşa oğlanı çıkarsa © zaman se- | yabat demektir. Kupa yedilisi çı- karsa, bu da uzun bir seyabata delâlet eder ve biraz da müşkü- lâtla karşılaşacaksınız, demektir. “Sonra, bu şahid bayana (bu sene içinde evleneceğini söylemiş- siniz, Halbuki kendisi evlidir ve iyi bir arkadaşımız olan polis ha- fiyesi Mac Learynin zevcesidir.., Buna ne diyeceksiniz?, İhtiyar kadın: — Vallahi efendim, diyor, yan- lik olur. Bu genç bayan bana baktırmıya geldiği zaman sol elinde eldivenini çıkarmıştı. ve parmağında yüzük olmadığını göstermek ister gibi duruyotdu , Sonra, yirmi yaşmda olduğunu söylemişti.. Halbuki şimdi “yir- mi beş yaşındayım.,, diyor. Burada Mrs. Mac Leary atılı yor: — Yirmi beş değil, diyor, yir- mi dört... — Yirmi dört, yirmi beğ, hep- si br. Evet, ne diyordum? Bak- tim evlenmek istiyor. Yanl evli ci- madığın: anlatıp, onz'göte benden bazi şeyler öğrenmek yor« Ben de iskambil kâğıtlarından, ona İkame olduğunu, zengin bir a- damla < evleneceğini çıkardım... | Öyle ya, kendisini daha bağka na- sl memnun edebilirdim?. Mıs Maclcary o zaman; — Bazı mânjalar çıkacak, yaş” hea bir adam görünüyor, Okya- nustan öteye gideceksiniz, des miştiniz, Bunları niçin uydurdu- nuz?, (Lütfen sayfayı çeviriniz) 200 görmediğimi sanıyorum, — Haklısınız madam. Adım Jan di Loranzodur. yum.. Son günlerde Almanyaya KAHRAMAN HAYDUD dir, Mantolu. lamakta tereddüt etmemişsiniz- — Ona fazla emniyet göster- dimse aldatıldım demektir. gitmiştim. Mestr kasabasının bi- raz uzağında yol alırken eski dostlarımdan birine rastladım. Bilmem Araten adında birini tanır muısınız?. Meşhurdur ken» Gisi. . — Tanırım.. — İşte onun kâtibi, garip ta. vırlı, zeki bir adam vardır: Pav. 12... — Evet onu da tanırım, — Benim dostumdur 0... Ze- kidir, kendisine zekâsr sayesin- de iyi bir hayat temin edebilir. Böyle olduğu halde daima bir iş peşinden koşmaktan kendisini alıkoyamaz. — Ne işi?. — Garip tabiatlarından ©, dünyadaki kederlileri bulup çi- kârmak.. onlara yardım etmek. tir, — Bu çok güzel bir beves, Kendisiyle konuştuğum zaman bunun böyle olduğunu anlar gi. bi olmuştum , — Pek te zahire inanmamak lâzım.. — Ne demek İstiyorsunuz?. — Her halde, bu iki görünüş altında gizli, garip ve tuhal bir — Hayır madam, destum Pavlonun emniyet ve itimada lâyık olduğunu tasdik etmekte bit ân bile tereddüt göstermem. Yalnız, her şeyi herkes gibi anlamaz. Anlatacaklarıma gele. yim Mester yakınında kendisi- ne tesadüf edince kucaklaştık. Yanında güzel bir kızcağız da vardı... — Biyankâa!... — Evet, o da ayni ismi söyle- di ve hikâyesini anlattı. Bu kiz Veredikte annesiyle birlikte ya- şiyormuş.... — Beni. — Evet. Annesi, her şeyden #iyade sevdiği bu vücudu, her tehlikeden muhafaza için sara. Yının bir köşesinde onu bir mah- pus gibi saklıyormuş.. Böyle ol- masına rağmen günün birinde hir tehlike baş göstermiş,. Göz- leri kıvılcımlar saçan bir katil bu genç kıza göz koymuş.. — Bambot.. — Evet, dostum da ayni ismi söyledi. Sanırsam bu adam Ve, hedik kardinal ve piskoposu, — Evet,si, y , — İşte bu adam Biyankaya KAHRAMAN HAYDUD — Sinyora, evin eskisi gibi kalmasında, hiç bir şeye doku- nulmamasında musırdır, Anla dığıma göre, evi bu şekliyle görmesi daha çok hoşuma gidi- yor.. Her halde bir sebep ola. cak! . Rolan: — Ne dediniz? diye sordu ... — Eski bir aile hikâyesi. Rolan sesine daha ziyade bir metanet vermek ister gibi sakin bir tavırla sordu; — Sinyoranın bazan buraya gelip gittiğinden bahsediyor. dunuz.. — Evet monsenyör.. Bazı ge- <e buraya gelir.. İşte na şurada, bahçede, şu gördüğünüz büyük Sidr ağacının altında saatlerce oturur: Nihayet, tam gece ya- rısında geldiği gibi sessizce çı. kıp gider.. İhtiyar bunları anlatırken Ro. lan arkasını Filibe dönmüş, ken- disine gösterilen Sidr ağacının altında bir yere bakıyordu. — Ben bu evi kiralamak isti- yordum. Fakat sözleriniz beni endişeye düşürdü.. — Satın bile alabilirsini — Sanmam.. Bana sözle: anlaşamıyacağımız zannını veri. yor.. — Ev, doğrudan doğruya 197 kesten ziyade onun emriyle ha. reket ederim. Bu işde Sinyora Altiyerinin hiç bir tesiri elamaz. Kızı evin olduğu gibi kalmasın- da babası Dandolo ise tama- miyle değişmesi (o fikrindedir. Bana, çok zaman evi satın alabi- lecek birini bulmamı emretmiş. lerdir. Kendisini son defa gör. düğüm zaman, €vi satın alacak birisini bulamazsam, yıktırma- mı da emretmişlerdi. — Şu halde buradan kendişi- ni soğutan bir vak'a, bir cürüm işlenmiş olmüalı.. — Sizi temin ederim ki böy- le bir şey olmadı. Yalnız ba. ba ile kızı arasında baz: garip şeyler ve ihtilâflar baş göster. di. — Ne gibi şeyler? iktiyar hiç bir şey söylemi- yeceğini anlatacak bir şekilde eğildi. Rolan ilâve etti; — Bana bu gece söylediğiniz — Bana bu gece söylediğiniz şeyler, beni çok alâkalandırdı. Cidden böyle.. Bu ewde şüpbe- siz bir sır gizli... — Ah, mösyö... — Fakat, bu sırrı öğrenmek arzusunda değilim. Yalnız sin- yoraya bir hizmet yapmak isie. rim,, Adı neydi? z — İSLAND ge Bk ii m ka diğ