17 Ocak 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

17 Ocak 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in tarihi Romanı:32 Gt İL #ĞABDURRAHMAN Yazan: ikimim Abdürrahmanı kolundan tutarak odaya çekti, kapıyı kilitledi Kara Abdürralkman, o cumartesi günü Keşişten inerek, Geyikbaba- ya gitmeği, oma vaziyeti anlatarak yardım istemeği düşünüyordu. Maa- baza bundan önce Muradı gerekti. Bir srelık saraya gitti ve Muradı görerek: — Seninle - dedi, bir görüşmek isterim. — Ne meselesi Kara Abdürrah- man? — Gülserin ölümü işinde senin de Asmin geçiyor. Hünkâra aksottire- ceklerdir. Ne yapacağımızı düşün - yaemiz geröktir Murad. Muradm rengi atmış, saçları di. kenleşmişti. Bu işte onun hiçbir alâ kazı yoktu, fakat, evine Karayla be raber gitmişlerdi. Bu kadarın: dahi hünkâr işitse vay halineydi. Abdlirrahmanı kolundan tutarak dar bir odaya çekti, kapıyı kilitle di: — Söyle - dedi, Sen ne düşün » dün? — Geyik babayı! Murad kahkahalarla güldü. — Yahu, no garib adamam. De, di. Şimdi şakanm veyahut babalars, lere inanmanm sırası mt? Bü » yü mü yaptıracaksın? — Hayır, vakayı anlatacağım, ol. duğu gibi söyliyerek yardımını is- “yeceğim. Hütkâr onun sözünden dığar: çıkmaz. — Ama, nasil müğnbale edecek? — Orasın: ben de henliz düşün - müş değilim. Fakat o &limdir, bize elbette bit y ir. İstersen be raber başvuralım. Her ikisinin de bu telâşta hakkı yerden göke kadardı, Hünkâr Orban oğlunun alelâde Bir zamparslik vakasiyle alâkasını duyarsa belki onu parçalatırdı. Şev. kotlünun bu tarafta asla şakası yok tu. Bir de büdise fazla kurcalanırsa, altindan Kara Ahdürrahmanın da kellesine değilse bile şöhretine mal olacak bir çapanoğlu çıkması muh. temseidi, Kara Abdürrahman Muradı İkna etmiş, beraberce Geyik babaya git- meğe karar verilmişti. Geyikbaba da ertesi gün hünkâr sarayma yemeğe davetliydi, Her zaman olduğu gibi #aray bir gün evvelinden babalar, şeyhlerle, hocalarla dolmus, hünkâr yeni kaf- tan ve serpuşunu hazirletmiş, ku- gular çevrilmiş, pilâvlar yapılmış, aşureler kaynatılmış, ekmekler yap- tarılmıştı. Hünkâr Orhanm bu en büyük zev. kiydi. Nilüfer de padişahın bu he- gürmek meseleyi MEN SOC LE A MY AAA OE BECGUDEESME onlar beni alâkadar etmez.. fayır! men hemen biricik zevkinde mah- cub olmamasını temin için mutfağa | iner, bizzat emirler verir, nezâretin! bırakmaz, saraya Yeni cariyeler, hademeler, uşaklar getirilir. Yine bu hazıriklarla meşgul o - lunduğu için hâdise henüz padişaha | arzedilememişti, Fakat, Kara Ab - dürrahmanın babasından duyduğu - ma göre bu Gülser İşi mutlaka hün. kâra açılacaktı. Çünkü Karesi hâkimi hâdiseyi haber almış, hünkâr ahdında hanis telâkki ettiğini söylemiş, Gülserin ölmediğini, öldürüldüğünü iddiaya kalkışmış, hattâ kendi bayatmın da tehlikede olduğunu söyliyocok ka - dar ileri gitmişti. Karesi hâkimi bu vakayı ve ken-! di telâşlarını lala Şahine açmıştı, O tarihlerde de Lala Şahin hün- kür nezdinde büyük bir muhabbete ermiş bulunuyordu. Lala Şahin, birkaç gün sonra hürkâra arzedilmenin daba doğru olacağını söyliyerek, garib bir tesa- dürle, Kara Abdürrahmanın ve Mu- radın ekmeğine yağ sürmüş, onla, ra Geyikbabayla temas İmkânları ve zamanını bırakmıştı. Ertesi günü iple çeken Kara Ab. dürrahman Geyiktatayı karştlıya - bilmek için bünkürdan izin almağı düşünmüştü, Fakat şevketlü hün - kâr, öyle çolukçotuğun Geyikbaba gibi mübarek bir zatı karşılaması na pek İzin vereceğe benzemiyor - dü. İziniiz karşılamak da belki güp. heyi uyanâırabilirdi. Kara, bunlari düşünerek, Nilüfe. | ri gördü, elini öperek dizinin kena» | rına olurdu ve; — Eğer, dedi, İzin verirseniz ba- ba hazretlerinin yolda olini öpmek, | onu huzuru hünkâra kadar getirmek şerefina nail olmak isterim, Günahların varsa halik de affe. der, Nütfer, Karay: evlâtları kadar İ seviyordu. Onun bu samimi ve can. dan dileğini yerine getirmek isti - yordu, Nihayet çocuktu, ama, doğ- rusu çok erlerden, çok babeyeğit - lerden daha olgundu. — Peki, ama, Kars - dedi. hünkâr izniyle olur. — Sen desen gevketli kızar mı ki? — Yalnız mi gideceksin? — Hayır, Mursdla, — Siz gidiniz. Ben hünküra ar. zederim. Eğer kızarsa bile ben isin verdim, derim, 'Kara sevinerek Murada koştu ve beraberce hazırlanarak Geyikbaba- ya karşıcı gitliler. Geyikbaba , Besle sırtlarından bir Bu — Neden etmesin? Onların da nice gi zellikleri vardır. Meselâ, şu köyde ne güzel çerkes kızları var, yatımızdaki r gön merkeb Üzerinde iniyordu. Yol bekliyen Murad ve Abdürrahman babanm ellerine sarildrlar, Geyikbaba, halden anlar, zeki bir adamdı. Onların kendisini karşıla . maktaki tehalüklerinde bir olduğunda şüphe — Evlâtlar, dedi, Berk dar olun, Ellerinizi öpenler çok olsun. Fakat sizleri biraz meyus görüy Şevketlü Orhan gibi bir baban lâdı olan Murad, önün evlâtlı dürrahman gibi babayeğite bu Yeisi çöktüren hödir? mana | l ajrada çevirerek: — Elini kana bulayan sen misir Murud ? diye sordu. — Hayir baba hazretleri, Abdür- | rahman! — Ba işi helk biliyor mu? — Hayır. — lala Şahin, — Hayır, — Çandarlı, «— Hayır. — Henüz halk beyninde şayi ol. madı demek, Halk — Oldu, #ma, efendimiz. Kara tekrar babanm ellerini öpe- | pencereden düşüp öldüğüne zahib - rek hem yürüyüp, hem anlattı. — Baba hazretleri. Bir günak iş- ledik, Dursunu bir hançerle eden Gülser adlı bir saniyeyi, hid. detimiz arasında katleyledik. Buta yarı çilgina benzer bir sesle haykıı — Katil mi dedin? — Evet muhterem efendimiz. Fa- kat bunda mazurduk. — Allahın verdiği tanı siz kimsi- niz ki alırsınız? İkisi de boyunlarmı büktüler, Ba- ba, vaziyeti kavramıştı. Hünkâr Orhan bu işi haber alır. sa iki delikanlıya da dünyayı zin, dan edeceğinde şüphe yoktu. Bir müddet sakalını göğsüne dayyarak merkezi ürerinde Ballana sallana vecde geçmiş gibi göründü. Ne bir söz, ne bir işaret, Abâürrahman da, Murad da nus- tular. Süt dökmüş kediler gibi be- banın yanında yürüyorlar, Geyikbaba birdenbire başinı Mü- Yukardan aşağıya: 1 — Vakit gösteren — Büyük haba, 3 — İnkiyad — Batan, 9 — İlâve — Rüknler, 4 — Kış Kadın çoraba markalarından biri, 5 — Çekinme, — Nida 6 -- Borçlu — Borç almak s hiyeti, 7 —- Teveih etme Bir nevi kadın kumaşı, $ — Götürme, 9 — Izak — Afrikada eski bir sultanlık, 10 — Düşürme — Büyük kardeş, #- şehid | aresi hâkimi işi Kurca- yor, — Peki, Bir daha böyle bir kalt işlemiyoceğinize ahdediniz. Ben bu işten sizi kurtarırım, ; İki genç babanm eteklerine sarıl. | dılar ve nhdettiler. (1) (1) “Geyikhaba o gece bünkür Orhana gördüğü bir rüyayı nakle- derek denizaşırı ülkelere ün salaca. Kı tarzında tabir etti ve yakında müessit bir haber alacağını, ve fa- kat bunda mes'ulün kimse olmayıp, adaleti Nühiyenin yerini bulmak te- zahüründen ibaret bulunacağını da Mâve etti. Geyikbaba, Orhanm Avrupaya ge «iş hareketlerinden haberdardı ve hatlâ kendi noktainazarı dahi so - rulmuytu. Bu soretle Orhan bir taraftan gönlünü alıp gururunu ok- sıyarık diğer taraftan Abdürrah - man ve Murada ait hâdisenin de ön- Jenmesini temin etti, (Nisefor tari- hi). (Devami var) Soldan sağat 1 — Israr etmeler, 2 — Gök — İşi- ni bitirmek. 3 — Nida — Bir kıl, 4 — Ateşli — İki şeyin arasında 5 — Düşmanlık — Neşe, nevi ki mesafe, 6 — Abılganlık, 7 — Bir nevi hayvan, / — Yağlı, 6 — Tarihle bir Türk kav- ri, “- İşaret, 9 10 — Ürnek — Güzel — İçinde. Boo4cAaArww kulak kabârtmaktan da kendimi İda isminiz hiç geçmedi, - Dem yeri — Kara, | jdt Gece gündüz makinesini işleti - | JT İKİNCİKANUN — 1990 — 50 — Nakleden: F — Yalan söylüyorsun Jerar. Size fmüteselli oluyordü. * ıstırabı çeki iğrenç bir pazarlık teklif edi Bun- “ÖN n susina, dan eminim, İtiraf haber veren makine, mukabil sizin ben teklif eti değil mi? — Aldanıyorsunuz. O gün aramız- nü )du. m vazgeğmenizi 5 İ kaybetmiş — Yalan! — Rica ederim Mari Frans, Bu münakaşayr keselim. — Öğrenmek istiyorum. Bu be - nim bakkımdır, Jerar bana hakikati söylemeğe mecbursunuz, Boni sevi. yorsunuz, ben de sizi seviyorum, böy leyken saadeti niçin tepiyoruz? du. Jerar mırıldandı: — Çünkü ancak ömrüm var! birkaç günlük XXI “MAKİNE” YALAN SÖYLEMEZ | vir — Şu kalabalığa tak. Her gün ç0- ğalityor. Madam Lagranj, odası resinden, Jan Düranm ki de bökliyen müşterilerini işaret ©-| diyordu. Beline kemerini bağlıyan kocas: söylendi: — Düran çıldırdı galiba. Gözü makinesinden başka bir şey görmez oldu. — Kapi önünü süpürmekten ca nım giliyor, O kadar kulabalığ süprüntüsünü (temizlemek kolay mı? — Üzülme, yakındı bu moda da geçer. Gelen olmaz, — Gelen olmaz ne demek? Daha çoğalır bile; şimdi müşterilerinden para almıyor. — Deme! bense müşterilerinden | çok para alıyor sanyordum. — Eskiden öyle yapıyordu ama, | şimdi muayene bedava... — O halde şüphem kalmadı, he, rif çıldırmış! yaklarmın gördü. “a Birkaç gündenberi Jan Düran, lâ. | boratuvarından nadiren çıkmakta; yor ve para almıyordu, 15 mayısta saat yirmi ikiyi 35 dakika geçe ö- lürrü haber veren maki» ne,, yalan söylememişse on iki gün sonra ölü olacaktı. Bu vaziyette pa. raya ne ihtiyacı vardı? Muayeneyi paramız bağka ve hakiki hir sebebi daha var. | dı. Mümkün mertebe çok kimseye keder ve ıstırab vörmekten alçak- ça zevk duyuyordu. Kendisi ö ti, fakat yalnız olmıyacağını ve uzak tarihlerde başkalarının da onu takip edeceklerini düşünerek yapmasının 2 dolagaan.... yari alamı" |nu, dedi. Ayni zamandı Geri döndü, Penet Jotap olmadığıma bakti “ İ ân mahpus kalacağı 3 taiği gibi seasl0* Evine döndüğü 28: İboratuyara geçti, Makinesiyle konuştu” — On dakika gonrâ dana çıkacak! Hemen ayni saatte PX i Lağranj da evine döl önilnde karısı karşils" — Soyunmadan evvel — Pek âli! — Geçerken Ms Erteri sabah Baris” kahvaltısını getirdiği #5 tölenin son intihar te” ber vererek: vel ön yeis ği değildi. yordu: makine m8 i lan söyle diğini kontrol etmesi dar çoğalır.,, Makinesi söylemesini istiyor, © vendiği ve iftihar © vaffak clmamasmı © ... O gece Düran erin? İçeri girerken bom — Martöle ken istiyor ve muvaffak 9 yardım tesem; bu bİr4 Hayır! mademki öl disi istiyor! Saatlerdenberi ayyaşı #ldül “ölümü haber veren yalanmı çıkarmak! ami Martölenin oturduğu R nüna gitti. Kap: kid ucuna bas di. Her taraf karanlık lama sesi duyuluyord” Yavaş yavaş gözleri şt. Martölenin yatak “Gülü köşk” bütün bir seri olarak yapı beble kendi pavyonu"! Bu için aparlımanm P yi biliyordu. Salonun şöminenin içinde hayi rü olması lâzımdı, H mekliyerek oraya git le anahtarı bularak ö bir ıslık sesiyle ber 4 , çıkmaya başladı. 8 Ee ... A a İİ m İl İK seniz.. Ben ise, basit bir kızım. Ne çirki- nim, ne de fevkalâde bir güzelliğim var. Ve öyle sanıyorum ki, ben ne ai, onu harabe! ğil, anamdan, Rg aldım. Binden leyh, bütün güzel sözlerinize rağmen, hara” beye musallat olan ruhun O yaradılışımda ği olduğuna inanmıyorum.. anmış, ay kalkmıştı. imdi müsaadenizle ben kaçıyorum. Halama erken döneceğimi o vaadetmiştim. Evde yapacak daha birçok işlerim (var. Eh, Allahassmarladık efendim.. Çapkın bir gülümseme ile başını (o iğdi. Bir diyle teğini tutup, hafif bir reveran$ şevketlü ilifatlar kralını selâmlamakla şeref duyar!.. dedi. Sonra lâve etti: ; — Gene görüşürüz. — İnşallah, bayan Melike! o Harabeye gelmeği vaadediyorsunuz değil mi?... Ah size tablomu göslermeği ne kadar istiyo- rum, bilseniz! — Fakat ben resimden anlamam ki! —Ziyani yok.. Bana ilham vermiş olur- sunuz! Bu sırada, beş altı adım (o uzaklaşmıstı. Başını geriye çevirerek seslendi: »— Dikkat edin, muhterem sanatkâr, si- zin yerinizde olsam, sözlerime daha dikkat ederdim, Belki harabelerin peri erdi” sinden başkasından ilham istemenize kızar, Hem, bilhassa sizin tablonutla (o alâkader olurlarken onu kızdırmağa kalkmanız hiç doğru olmaz! Ben bir cevap verinceye kadar koşarak uzaklaştı. Kendi kendime kalınca gene söylenmeğe başladım: — Pöh! Harabe perisi! Bu kızda mı ba- na bu masalı yutturmağa çalışıyor? Allah, Allab! Ben daha aklımı kaçırmadım! Ha- yaletler, cinler, periler, hepsi bu adamların uyuşuk beyinlerinde vücut bulmuş, marta val şeyler!.. Kalkıp da şimdi bunlara mı İnanacağım?.. Evet, tabloma dokunuldu.. Dokunuldu ama, bunu yapan benim gibi insan gil ne cin, ne peri. Bu cüretkâr herif kimse, bir yakalayım da bak görsün Ter! Harabe perisi!.. lâf... Beni buna inana- cak kadar burlala mı sanıyorlar?... Börl le kendi kendime Sö köyün yolunu Yeitm Bugün iyi çalıştım. O kadar ki dün kay- bekttiklerimin bütün acısı çıktı.. Harabe gene tamamile sssizdı, Etrafta tam bir sükünet vardı, Ve bu yalnızlık hissi beni âdeta daha fazla çalışmağa sevkedi- yordum. Hafif bir ayak patırdısı, yuvarla” nan ufak bir taş gürültüsü veya (ezilen bir çalı hışırtısı, yahut da, bir köpek solu” ması duymak ümidiyle kulağım daima te- | l tikteydi. Boşuna ümüt! Boşuna int Melike hiç görünmedi! Bugün Daima ayni yalnızlık.. Harabeler dilsi, muhafaza ediyor. kimse dokunmadı. ri ... Ben de, yüz bulup da astar istiyen dilen” ciye benziyeceğim galiba. Yalnız başıma rahat rahat çalışıyorum. O Allahın bel yabancı el de artık yakamı bıraktı; epey 4 mandır tabloma dokunduğu yok.. Öyle ise daha ne istiyorum?.. Ne istediğimi ben de bilmiyorum ama, artık (bu yalaızlıktan, (Devamı ver) Tabloma Ga| gazi radyati mış. Lagranj, oray3 MEN. Jan bağırdı: — Kurtarmız mı? — Evet, kurtarmı$ | ayarsinuzi doktor? | Tan ayağa kalkmıştı İyi göstererek: — Git buradan! deği, yelerini dinliyecek 19 Bartaz hemen d1 yı arkasmdan kapddi ran gene koltuğa al â: — Martöle artma lan söylemez... Barlar kulağını yap içersini dinliyor, arağ$ p , e fendisinin sesi gotiyord — Üç gün kaldı! AV w

Bu sayıdan diğer sayfalar: