Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Üa a Ai D el . , eee e e BLkEE Ka —X v HA'BI"R e Akıın'ı pmıum ee ör. GEP | ı i ee — K — l | maber'in tarihi Romanı: 27 Yazan: İkimim Eğer yemin etmemiş olsaydı canı gibi Tursunu kalbinden vuran Gülserin kalbini söküp alacaktı sevdiği Tirşenin kefeni vücuduna nis betle Atal denilen nefis kumaş ları, iki yüz bin yazma kitabı mahvolan kütüphanesi, İmpera., | tor Ögüstün mahalli velâdetleri olmak hasebile tarihi ulüm ve fünunda meşhur olan Bergama bugün birkaç bin Türkle Ru - mun sakin oldukları gayet fakl- rane kuülübeleri muhtevi bir ha rabezardır. Mamuriyeti sabrkanın şahidi olarak İskülâp ve Ateneye mah- sus bir mabet, bir tiyatro, gayet mükemmel bir kapı, umumi bir su sarnıcı İle bir su terazisi en. | kazından başka bir şey kâlma - mıştir.,; Padişah Orhan Hacı İl Beyi Kresiye tayin etti ve yanına Aca Beyle İnamüs Beyi terfik etti. Hemen hemen Orhanın müte- | madi muharebeleri Kresinin zaptı İle nihayete ermiş gibidir. Bu münasebetle Kara Abdür- rahmanın şöühreti bir kat daha artmış, hünkâr nezdinde ikbal bir kat daha korkunçlaşmıştı. Eğer yemin etmemiş olsaydi canı gibi sevdiği Tursunu kalbin den vuran Gülserin kalbini sö, küp alacaktı, Maahaza yeni bir hâdise bu » işi çok-garip bir maceraya çe- yirdi. Gülser, Karesinin uğradığı istilâ üzerine halkm dilinden ve elinden kurtulmak için Orhan diyarma hic- rete mecbur olmuştu, Hünkâr Or- han, Karesi hâkiminin hayatını ba- gışlarken Gülserin de kılma hata gelmiyeceğini vaadetmiş, bundan ce saretlenen kadın kendi memleketin. de karşılaştığı tehlikeden kurtul - mak İçin Orhanın memleketlerine can atmıştı. E Gülser, bir müddet İznikte kaldı. Geçim güçtü. Elinde avucundaki bir kaç parasımı da harcamış, elmasla- rmdan da bir miktarını sattp sav - mıştı. İzmik çak müteassıh bir yer olma. saydı, belki Gülser gül gibi geçine- bilecek, yürüdüğü zaman yalnız en- damını hayret ve lezzetle seyre - denlere göz işareti çakarak bir sul. tan gibi ömür sürebilecekti, ama, İznik buna müsait değildi. Onun için Bursadan başka selâ- met yeri yoktu. Belki bu yeni di- yar Gülsere talili gelecekti. Hem, çavuş Amiki hâkimin sarayında bo- fan Kara Abdürrahmanm kulakla. riına çalman şöhretinden mütehey- yiçti. Onu bir kere daha görmek istiyordu, Bu merd adam, sözünden dönme- miş ve kendisine dokunmamiştı. Biraz da Gülser, Abdürrahmana karşı içinde tatlı bir meyil duymak- taydı. Gün geçtikçe sarıldığı kollar içinde onun bileklerini bir menge. ne gibi kavrıyan ellerinin tadını du- yamamıştı. Bursada ihtiyar bir kadınım evi- ne misafir olan Gülser, Karesili bu kadından yardım görmeseydi, belki sokakta kalacaktı. Kadın, Karesi hâkiminin sarayın- da şöhret bulan Gülseri giyaben ta. nıyordu. Onu görünce memleketine duyduğu hasreti tazelendi. Gülse - rin boynuna sarılarak saatlerce uğ- ladı, Gülser gibi feleğin çemberinden geçmiş, germi Sserdini tatmış bir fettan için bu — vaziyetten istifade etmek basit bir İşti. Derhal bir ev. lât gibi bafğra basılmağa muvaffak olan Gülser, burada emniyetle ya- tabilecek bir ada, tertemiz bir mes- ken ve her sabah, öğle ve akşam i. çin iki kab sıcak yemek bulmuştu. Arada sırada bileziklerinden biri- ni satarak birkaç akçe alır ve bu- nu da ihtiyara vererek büsbütün gönlünü kazanırdı. Günler, hafta. lar, aylar böylece sakin ve sessiz geçiyordu. Gülser mahalle dedikodularına karışıyor. Pencere ve kafes kenar- larından görülen güzel başı, tatlı yüzü, nefis rengi, misilsiz vücudu bütün kadınların dilinde destandı. Bittabi bu yavaş yavaş mahalleden taşıp erkeklere intikal etti ve ho. rostan kaçan kadınların bu tarihi i- çinde Bursaniın yegâne merakı ve heyecanı oldu. Heömen onu görmek istemiyen iri liufaklı kimse yoktu. Hattâ Orhanmn oğlu Murad bile kaç kere buradan atla geçip evi gö. zetlemiş ve bir gün tesadüfle veya kadınm bir düzeniyle Gülseri gör - müş, dedikodulara İnanmıs, içi iş- tihayla yanmıştı. Murad, Kara — Abdürrahmanla dosttu. Hünkârın çok sevdiği Kara Abdürrahmanın bir dediği iki ol - muyordu. Hattâ bir zamanlar evini taşladı- &ı Çandarlı Kara Halil de Abdürrah- manı baş üstünde tutuyordu. Kimsetiklere dönüp selâm bile nı görünce sarmaş dolaş oluyorlar- dı. Bu, Abdürralhmanım — şöhretini bir kat daha arttırıyardu. Bursanın en soğuük günlerinden bir günün gecesi, padişah oğlu Mu- | rad Kara Abdürrahmanın evinde mi safirdi. Abdürrahmanın güzel esi - resi, kendi eliyle iştiha kabartan Mmutena bir madâ hazırlamış ve €- fendisi Kara Abdürrahmanla, hün - kâr evlâdına bu gecelerini hoş ge. sirebilmeleri için neler yapmıştı ne- [ler Kara sofrayı gördüğü zaman kızi okşadı ve: — Aferin cantm, Dedi, Beni Mu- ı rada malhcub etmedin. Bu gün daha çok gözüme girdin. Filhakika kizım bütün gayesi, Abdürrahmanın kendisini — affedin nikâhı altıma almasma gayrotti. Hiç şüphesiz ki hayatında Kara kâa- dar hicbir şey sevmemişti. giderken ayak seslerini duyunca İ- cinde bir yetimlik hissederek san- i Onun | Onlara, Karesi harbinden kalan eski şarablar böyle kaç güzel gece geçirtmişti. Murad, hafif sarhoş o- lunca: — Kara, dedi. Sana bir sır tev- di edeceğim, Amta, seninkini uzak- laştır. Abdürrahman esiresine bakıp: — Haydi. Dedi. Git yat ve uyu. Belki ben şevketlü Muradı saraya kâadar götürürüm, Lzulme erken gelirim, Kız boynunu bükerek çıktı. Abdürrahman Muradrı dinliyor . du: — Kara, saraym Üst başmdaki yolu biliyorsun değil mi? — Evet, ne var? — O sokağın sonunda kırmızı ho- yalı evde Gülser adlı bir kadın var. Kara Abdürrahman yerinden sıç- radı: — Nasıl, Gülser mi? — Ne o, yoksa öonu tanıyor muü- sun? ki ftamamen kaybediyormuş gibî| — Eğer Gülser o Gülserse, kah- ağlar, onun gelirken ayak seslerini duyunca çılgına döner, merdivende karşılayıp boynuna atılır, bir dala sallanmış sepet gibi tâ odaya ka. dar öylece sarılı ve asılı gelirdi. — Sen, Dedi. Güzel Karam, müs- terih 've memnun ol. Ben kendimi bahtiyar sayarım. Ömrümü ıster i sen sana meze ederim. O gece Murad ve Abdütrahman başbaşa içtiler, : peyi benden başka kim tanır ki. Fa- kat onun burada İşi ne? — Bilmiyorum, ama, ben kendi sini gördüm, pek nefis şey Kara! — Nasıl, tarif et. Murad ballandıra ballandıra, yarı sarhoş nağmesiyle Gülseri tarif e- derken Karanm kafasından Dursu- nun ölümü hâdisesi geçiyor, tüyle- | fi ürperiyordu. Devamı var Çapraz eğlence : 123 4.5 6 7 8 9 10 F AL LA Soldan sağa: 1 — Gemicilerin çok kullandığı tabir, 2 — Kavga - Atın ayağında bulunan şey, 3 — Yoliyle, 4 — Hey kel - isim, 5 — Cüz'i mikdar, 6 — Dört ayaklı bir mahlük - Tarihimize geçmiş bir İsviçre şehri, 7 — frenk- çe bir isim - Şahıs - Pokerde kulla- nılan bir kâğıt ismi, 8 — Namaz kıldıran - fransızca siz, 9 — Kira- vermeye tenezzül etmiyen Ecebey'dan alıman « isim, l0 — Merdiyen- ve Evranos bey, Kara Abdürrahma, | den... - önsüz bina yıkılır. Yukardan aşağı: 1 — Sevkedilecek eşyanın kabı, 2 — Şeytan için kullamılan tabir - Oraya kadar-Hayvanların yattıkları yer, 3 — Çoğaltmak manasına ge- len bir fiilden emir - ne kadar, 4 — Kaba olan - insan vücudunun par- çaları - bir musikişinas ismi, 6 — Meyvaların en zengini - Heybetli, 7 — Düşürme, 8 — Cennette bulu- nan bir küş, - Şöhret, 9 — En kü- çük bir insan topluluğu, 10 — Bir nevi saç kesme usulü - memleket. © Ol— - D>| L |» Ti>| * __.ı__.ı.g XHKT 8 —i Do oğarmı Dİ—|O|ZİMTA! 4 N Mi Klallllğ miğimizimir İmlu DİAİNIA ZN GU ww -4 D Muhteri bağırdi: — Git! dışardakileri de kov. Bu- raya kimse gelmesin. Sen de gele- yim deme! Bartaz gidince Jan kapıya koşa- rak sürmeledi. Sonra tekrar maki- nesinin yanına geldi. O zamana kadar makinede ken- disini muayene ederek nekgdar ya- şıyacağını öğrenmek arzusuna mMu- kavemet etmişti. Fakat şimdi de öğrenreektan korktuğu - halde bu korku onu makineden uzaklaştıra- cağı yerde bilâkis makineye doğru itiyordu. Dayanamadı. Uykuda — yürüyen bir adam tavriyle makineyi İşletti. Fotoğraf ktsmına yeni bir pelikül koydu. Makinenin mörmer masası önün- deki tabureye oturdu. Bir butona bastı, Sonra ellerini detektörün Üs- tüne koydu. Bu temasla kendine geldi. Yüzü- ne tekrar renk geldi. Hislerine hâ- kimdi artık. Düşündü: o kadar kişi- den sonra şimdi bizzat kendisinin ömrünü öğrenecekti.. Ekranda hayat hattmın belirme- sini temin için bir düğmeye dokun- ması lâzımdı, Kısa bir tereddüd- den sonra bunu da yaptı ve aka - binde pişman oldu. Fakat artık iş işten geçmişti. Ayağa kalktı. Ögrenmek arzusu şimdi tekrar içini kemirmekteydi. Ömrünün nekadar olduğu işte şu fo- Loğraf filminde kaydedilmişti. Şasiyi makineden çıkararak ka - ranlık odaya geçti. “Ölümü haber veren makine,, muhterii doktor Jan Düran, kendi hayat hattını bildiren fotoğraf fil- mini developpe ettikten sonra ka- ranlık odadan çıktığı vakit sarhoş gibi sendeliyordu. ADDA — AÂllo... AÂlezia 22 - Doktor orada mı? Jan Düran telefon reseptörü ku- lağında, yüzünde sert ve zalim bir ifadeyle cevab bekliyordu. — EKim arıyor efendim? Madam Galluanım sesini tanımış- tı. Hiddetini sesinde helli etmeme- ğe çalışarak: —- Hürmetlerim madam, Ben Jan Düran.. Jerarla konuşabilir miyim? — Siz misiniz efendim? Oğlumu çağırayım Bir dakika. Müthiş bir kin beslediği eski ar- kadaşının sesini birkaç saniye son. ra telefonda işitti: — Sen misin Jan? — Evet. Seni rahataız etmedim ya? Vizite vaktin bitti mi? bekli- yen hastan var mı? 23 mü? — Hayır, — Beni görmi:fe gelebilir misin? L HİABER İN | uaıııı:ım M*l_-# İNAKLEDİEN : JHİALİDUN İSL KİPİ | LA L bana bakmak Üzere,, yu- i YAK MHi .':./3 DÜ DA — 45 — Nakleden' F' şırttığını gösteriyordü- bilecek misin? erm var. hususta ? bekliyeyim değil ırıi'l?woîw besaümle dudaklar! £ miştı. Eaki arkad edişine mana veremi dan ne istiyordu ılf:l*""a bu oldu: memi istiyor. karı doğru çevrilen gözleri iri ve parlak; hafif beyzi yüzündeki çizgiler — fevkalâde muntazam; ağzı küçük ve etli, kıpkırmızı; pürüzsüz cildi, saf bir inci gibi parlak ve şeffaf.. Yirmi yaşlarında bir — genç kızın taze güzelliğinde bu kadar — ihtişam bu- lunabileceğini hiçbir zaman şu andaki kar dar küvvetle görmemiştim. Birdenbire boğazım kurumuş bir halde, bir tek söz söyliyemeden, ona bakıyordum. İçimde artık onunla — şakalaşmak gülünç itikatlarile alay etmek için hiçbir arzu kal- mamıştı. Şimdi hissediyorum ki, demin ona, is- mini talâffuz ederken duyduğum zevki an- lJatırken tahteşşuurumdan sezdiğim bu gü- zelliğinin tesiri altındaydım. Onun iki iri gözleri — karşısında benim yaşımda hangi genç erkek, — gaşyolmaz, kendinden geçip — saçma da görünse — hislerini ifadeye çalışmaz?.. Gene yününü işlemeğe başlamıştı. Başmı önüne eğmiş olduğundan yüzünü artık göremiyor, yalnız, seri hareketlerle - 31 yünün üzerinde işliyen ellerini seyrediyor- dum. Hâlâ, önnüde ayakta duruyordum. Karmakarışık hislerin tesiri — altınday- dım, Biraz evvel aramızda geçen münakaşa dan dolayı şimdi üzülüyor; gönlünü ala- cak bir söz düşünüyor, bulamıyordum. Bey nimin içi sanki bomboş, kapkaranlıktı. Hava , da müthiş surette sıcaktı. Hiç rüz» gâr yoktu. Acaba içimdeki — sıkmtı, bu: nalma hissi bundan mı idi?.. Bir aralık bana, yün, işliyen ellerinin mihaniki hareketi bitip tükenmiyecek gibi geldi.. Hiç bir şey söylemeden karşısında dikilip durmanın manasızlığını hissederek, uzayan sükütu bozmağa karar verdim. — Buraya, size tesadüf etmek ümidiyle gelmiştim, bayan Melike! -.Dedim. Bayan kelimesini mahsus çatlar tarak söylemiştim. Melike bunun farkına varmadı. Bununla beraber, küskün sessizliğini terkederek; başını işinden kaldırmaksızın: — Bana mı tesadüf etmek istiyordunuz? dedi. — Evet., Çünkü, dün, birdenbire önüme çıkan tehlike karşısında biraz — afallamış, sizden af dilemeği ve hayatımı kurtardığı- nız için teşekkür etmeği ihmal etmiştim. 'Genç kız kayıtsız bir tavırla omuzlarını kaldırdı. — Teşekkür etmeğe lüzum yok, efendim. Madamki ben maruz olduğunuz tehlikeyi biliyordum, size bunu haber vermek vazi- femdi.. Fakat ne için af dilemek — istediği- nizi anlıyamadım. — Evet.. Arkanızdan — koştuğum için... Yakaladıktan sonda ne diyeceğimi, hareke- B eli ler yaptı.. —a lEik « T imd ü gfi timi nasıl izah edeceğimi düşünmeden, sizi harabeler, ağaçlar arasında — kovaladığım için... beni affetmenizi rica etmek istiyör- dum. — Ol!, Beni neiçin kovaladığınızı uzun boylu izaha lüzüm var mıydı.? Sizin yaşı- nızda bir erkek için, yalnız birğenç kızın peşinden koşmak kadar tabii ne olabilir? — İşte burada yanılıyorsunuz. — Sahih mi? — Evet.. Bir kere ben sizi tanımamıştım. Ve küçük bir çocuğun peşinden koştuğumu sanryordum. Sizi kovalamamın sebebi de şu: Ben burada resim yapmağa başlıyalır danberi birkaç kere bana muziplik yapan bir davetsiz misaliri arayıp duruyordum... — Size muziplik yapan birisi mi? — Eyvet.. Bir türlü kim olduğunu anlıya- madım.. — Nasıl?.. Buralarda sizden ve benden başka birisi mi var?... olamaz! — Fakat üçüncü bir şahsın olduğu mu- hakkak! Birçok kereler bir yabancı el, tab- lomur üzerinde oynadı.. Birçok değişiklik- (Devamı tar), — -i7 ela li İnT Gieel lş — Ben mi? rİ Sual, bu üavetin Jerafi * | — Evet &en. Neyt — Ne zaman? — Hemen şimdi.. sıw"- — Bana ihtiyacın v .»4»* — Geldiğin szaman — Peki, şimdi ge 3 Jan telefonu kapatif K Jerarsa eli telefondi jj aşımli yvf“'w Annesinin ona B0 ' Yü r — Niçin telefon ,diyof — Derhal kendisini F Madam Gallua uu—edl- endişelendiğini anlıyar "» — Na yapayım annt ' lik edemem. Beni ça bebi ne olursa olsün gi zım... Gideceğim. — Sebebi Mari - prsst y Mari - Fransla aık "'t ların! o zamana kadaf | söylememişti. Cevab V"a: — Herhalde öyle oli Bu tevabdan sonrü ,. har etti: ".:, — Peki ama nerede" — Bir şey bildiğit Bana söylemeğe lüzüm © ' için ben de senin 5""0" ettim. Fakat anneler Got lirler. Jerar başını önüne e& — Mari - Fransla * tum. Harekâtımla f halde değilim. — Utanılacak bir eef na eminim oğlum. Vİ kendini suçlu görüyo” " ç | ri - Fransa, babasınifi " ğf | tarafından muayene edil ledin mi? ! R — Hayır, soılı—me — O halde mesele # oğlum git, bakalım J87 — cek. Bartaz, zil çalınm03 lip kapıyı açtı. Gallüsyı gülümsemeyle karşılıy di: — Doktor sizi kabül” Cümlesini mma.mıı ' kapıda göründü. Elini :.,f 1 * Teşekki'ır ederim; * me dorhal icabet etlî“' — Arkadaş değil ayet tabil... T îanla göz göze geım ve bir sual beynini © . — Acaba biliyor mü' Beraberce lâhoratl Jan hararetle ötedef nuşuyoör, aralarına ğukluğu gidermeğe © rar onu çok deg'l&m'ş büldü. —— Yorgunsun gilub" — Evet. Çok çaîh! | tkisi de zorla gülüm” hislerini tatlr sözler * lemekteydiler. Gallut d zun tahammül edem za geçti: — Jan, beni çağ ; Niçin çağırdım, konuS ” ög Düran kaçamnk W"y | — Seni çağmn Bizi biribirimizden halletmek istiyorum. zerine ayrılmıştık. arkadaşız. Böyle yer ile aramıza soğukluk ? ü p Te l ai lkaml iörlüen b aelin el VAO saade etmemeliyiz.