| Kara ormanlar hâkimi a —5 mat bu sözlerim £ yerlileri hay, a getirmişti. Birand Neg tevşedi, ufak bir yol Pie la arak vahşi diy ardım.. Baktım, on ite) ör yerli de arkamızı takip e| | İç O zaman, artık Neclâyı da & Bötöntinde tutacaklarını ve Yir Ma pi bekliyeceklerini anla | ü henüz kurtulamamıştı. çen ellerinde okları o vardı. Li #eldik, Rızanm ayağını sa“ bir köşeye yatırdım, yerliler a amlar gizli bir kontrol i lardı.. Neclâ başından geçen a ie anlatmağa başladı: Hüseyin gitmişti. Su içmek NE ran çıklım, ,İrmağın ya- in. Tam su içme başladığım zaman ileriden bir üzerime doğru gelmekte gördüm. Aklım başımdan ii kaçmağa başla müddet sonra kapla" n— tahmin ediyordum. biraz ileride o yerlilerin kurdukları bir (tuzak çarptı.. Var küvyetimle ora” atm. İçeriye girerek kapağı” em. ın başma felâketin nereden i bu sözlerden anlamıştım. kadın kendi ayağile felâkete i., O hikâyesine devam p ei kaç dakika sonra kaplar kayboldu. Tuzağın kapr mağ çalıştım, muvaffak © Ülm. fik şeçen yerliye seslet- SR bana baktı sonra vahşi a EY k kaçtı... Birkaç toplanmış, tenekelerden çı Vahşi gürültüler bütün ormanı kamıştı, Hepsi bir ağızdan: “ka! İN kaplan, kara kaplan,, dive bağ- olar, kapanın etrafında danse- Vakanın nasıl cereyan etmiş oldu- anlamıştım. Neclâya: Çadırdari çıkayım deme... diye 1 9ih ettim, dışarı çıktım.. Çadırın setindaki muhafızlar sessiz sada” ) dolaşıyor fakat çadırı biran için in kaybetmiyorlardı. 4 “ih bana bir keçi tedarik etmiş" iç Keçiyi alarak kapanın içine bağ | öm. Tekrar çadıra döndüm.. > Rua, dedim. Henüz herşey $ değildir. Bu vahşi yerliler Sâyı öldüreceklerdi. Onu kurtar için hakiki kaplan tutacağımı tim ve bunun içinde yirmi ye Sint müsaade istedim. 22 bu sözlerim üzerine: ie Nasıl vaad mi ettin? diye in İL Çaresiz, dedim.. Dışarıda terti” aldım, işini dört saate kadar kaplanı ele ni zannediyorum. Neclâyı a enini çadırıma nakletme- çe) de imkân yok. Çünkü yerliler etrafmı çevirmiş (o Vazi- ler, Salihi imdat gelirmesi i- b, JWladım. Fakat öyle zannedi- M ki yerliler Salihin gilmesine p ade etmeler. Çaresiz yirmi Uy, Yat bekliyeceğiz. a “itmek kolay, fakat ozaman sin geçiyordu ki, ay seyri” Rirmiş, yüksek ağaçların geri- ye Kaybolup gitmişti. Sabak olr « Günün ilk ışıkları #ara or-| ölmeli ke Çıktım ka- lk baktım hiçbir şey yoktu.. çadıra döndüm. Birkaç v Yedik, Rıza ile Nedüya İ€ “ Uhutturmak için havadan Su" Mevzular üzerinde konuşmağa Fakat hiçbir şey onları İs ,. Rızanın gözleri ver Sİ manzara alıyordu: ca bir tek şey istiyorum, | i Hüseyin benim silâ- alınış, seninkini o bana ver. Yeriiler Neclâyı almağa geldikleri zaman teker teker hepsini temizler, 7 de Neclâyı vermem. dedi, Vaziyet gittikçe fecileşiyordu.. Oğ le olmuştu, saatler her o zamankin den daha çabuk geçiyordu. Rıza da i ben de büyük bir endişe içindeydik İ Maamafih ih Neclâ neşesini muhafa- za &diyordu: Gece yaklaşmıştı. Çadırdan çık- tım. Baktım kapan bıraktığım vazi- yetteydi. Henüz hiçbir o değişiklik olmamıştı ve zaman pek çabuk geçi yordu.. Akşam olup güneş batınca bepi: bir keder kaplamıştı.. Ay ufukta yükselmişti. Artık Neclârın meşesi de kaçmıştı. Hepimiz : detin bir endişe içinde bekleşiyorduk, Ay ufukta yükseliyor. çadırın dışmdaki muhafızlar sessiz adımlar- Ja dolaşıyorlardı.. Yirmi dört saa! vaade dolmak üzereydi. Hiçbir ses duyulmuyor, tenekeler (vahşi bir le çalınmıyordu.. Yerliler dür gece ayı onlara gösterip: — Yirmi dört saat müsaade. Dediğim zaman ayın bulunduğu yeri gözlüyorlar, ay gene ayni yete | gelince vadenin dolacağını ve kara kaplanı elde edeceklerini düşünü" yorlardı.. Vakit yaklaşmıştı.. Dışarıda yer liler birikiyorlardı dıra çevrilmişti. Birkaç dakika son- ra her taraftan vahşi sesler yükse lecek, tenekeler çalınacak, yerliler oklarını havaya fırlatarak, dansede- tek çadıra girip Neclâyı öldürecek” leri, Rızaya tabancamı vermiştim. Si- lakım ga masanın o Üzerinde duru: yordu, Bu sırada dışarıda vahşi bir çığ” Ilık koptu. Çadınn kapısına birisi hücum etti. Derhal silâhıma sarıl dım. Fakat gelen Salihti.. Nefes nefese öçeri girdi. — Beyim, beyim kaplan yakalan- dr. dedi, — Nasıl dedim.. kapanda m? — Evet beyim. Kapanm içinde. Hem de zayı! bir kaplan, kara kap lan değil.. Herkes memnun oldu be yim. Kadını artık serbest yorlar, dedi. Çadırın bir köşesinde Neclâ başı nı kocasının omuzuna dayamış ses” sizce ağlıyordu. Bitti BiLMECE 1937 senesi şubalının 20 uncu günü doğmuş olan bir çocuk önü- müzdeki senenin 30 nisanmda kaç yaşmda olur. Senesini, ayını ve gü- nünü hesab eğiniz, Bu bimecemizi halledenlerden birinciye altm uçlu bir dolma ka- lom, ikinciye büyük bir gişe kolon- ya ve ayrıca 200 okuyucumuza muh» teli? hediyeler vereceğiz. EM BA hg A HABEP ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu ? İkincikânun - 1639 İml Zİ GÖRÜYORSUN VA lerce göz ça| bırakı- | « Karınca yiyen ismindeki bu ; hayvan tıpkı bir radyo spikeri gi- bi hayatın; diliyle kazanır. Dili | fevkalâde uzun sinek kâğıdı kadar yapişkalıdır Bu'sayede dilini KE” rınca yuvalarına hortum gibi sar- kıtarak içerden karıncaları çeker ve böylece hayatını temin eder.. apışkan bir dili dır, o Erlişebildiği yere kudar, dilini uzatarak leri bu şekille yakalar ve sonra di- Zürafanın dili incelerek uzanır İlini boğazını doğru çevirir. ve çengel gibi kıvrılabilir. Dalları da bu şekilde yakalar, * * Cennet kuşu Yeni Gine ve civardaki adalar ile Avustralyanım şimalindeki orman larda çok parlak ve güzel renkli tüy tü bir kuş yaşar.. Bu kuşun adı cen net kuşudur. Meşhur hayvanat âlimi OLinne Ik defa olarak bu kuşu gördüğü za” man: “Böyle bir kuş ancak ceninet- te yaşar,, demiş ve böyle kuşun is ni de cennet kuşu kalmıştır. Cennet küşu karga ailesindendir. “akat katiyen kargaya benzemez. “Tabistteki en güezl renkler bu kur un üzerinde taplanmıştır.. Bunlar 'an uzun kuyruklu cinsi (ağaçlar izerinde, kısa kuyruklu cinsi de yer srğe yaşar. ğ Tüyleri fevkalâde parlaktır.. Bil hassa yarım metreden fazla uzayıp rüzel kavisler resmeden uzun tüyle sinin araları çok güzel renklerle süs tüdür. Bu uzun tüyler mor renkte dir. Gagası açık mavi, ayakları s0” Tuk penbedir.. Başı sarıdır.. Güneşte dolaştığı zaman altın gibi parıldar. met kuşlarının mor, Sarı, yeşil ve Cen ea renklerden tüyleri fevkalâr! iel, bir ara, d1zeder,,, Bi Burl kuyrukinlar rının Seyrine doyum olmaz. Cennet kuşu da güzelliğini bilir ve mağrur bir hali vardır. Kış ve kar Çocuklar. günlerdenberi bekledi ğimiz kar nihayet yeni senenin ilk gününde yağdı. Geçen pazartesi sa- bahı kalktıtımız zaman her tarafı beyaz örtüsüne bürünmüş buldunuz. Çocuklar, İstanbula kar daima şimalder gelir ve şimal o rüzgârile birlikte yağar. Mamafih şehrimiz deniz tesirine marüz o olduğu için İstanbulda kış mevsimi pek şiddetli olmaz. Kar azam onbeş gün müd” detle yerde kalır, İstanbulda en zi- yade şubat ayında kış şiddetlidir. Kar yağmasını hepiniz istersiniz, karı hepiniz seversiniz (o değil mi?.. Hee 'karın tüzgürsiz bir O kavada lâpa lâpa yağmasını seyretmek| sonra durgun ve güneşli bir kış gü nü &rkadaşlarınızla kar topu oyna” mak, karlar içinde resim çıkarmak hepinizin hoşuna gider. . Fakal çocuklar kendinizi soğuktan körumüyr unulmayınız. Gerçi kar çok iyidir, sıhhat getirir, hastalık- ları kaldırır, fakat kar topu oynayıp terledikten sonra açılıp saçılır, palto nüzu çıkartırsanız soğuk alır ve has ta olursunuz. Oyunlarınıza dikk ediniz.. Üşümek doğru değildir. Bil- hassa arkâdaşlarınızla tehlikeli şa” Biliyor musunuz ? Hindliler #esliyen çiçeğinin kokusuna dini bir ehemmiyet atfeder»ve çiçeğe karşı ilâhi bir hürmet beslerler. HABER'in yazı müsabakası Kupon. No: 4 kalar yapmayınız... Sonra kış günü (soğuklarda siz paltonuza bürünmüşken, soğuktan titriyen çıplak ayaklı mektep arka” #aşlarınızı da düşünün. Onlara da yardım edin, eski ayakkaplarınızı, peltolarmızı onlara verin. Her zaman için hem kendinizi "wem de yanmızdakileri düşünerek hareket ediniz; en iyi insan, başka. larını da düşünen insandır. S0 SANİYEDE SYNMELERİNE im ağımın içinde lâstik var .| Şaka : Biliyor Bir Fransiz zabiti, geceleyin aöbetçileri kontrola çıkmıştı. Ku. iâbenin birine yaklaşınca asker: — Durr! Diye bağ — Krta Zabit. onatarr, Deyip yulrna devam etmek is- | tedi. Asker yeniden; — Durrrt,, Diye bağırdı.. Dewek asker pa. kleri ve diğer böcek- /rolayı bilmiyordu. Zabit sordu; — Nas sen parslayı bilmiyor musun, sana ne emir verdik? Asker tabii bir sekilde cevap verdi: — Verdiğiniz emri çok iyi bili- yorum.. Üç kere “Dur!.,, diye be- gır, sonra ateş et demiştiniz... Da. ha ilki oldu, Bir kere daha bağırıp ateştedeceğim. - Atmak İki arkadaş konuşuyordu. Biri: — Fransada öyle hızlı giden bi. sikletler vardır üzgürma yakâ- lansan muhakkak düşersin!. Arkadaşı: — O da bir şey mi? İranda öyle bisikletler vardır ki, önünüzden geçtiği zaman yalnızca ıslık gibi bir ses duyar, bisikleti göremezsi- niz. Hattâ bir gün öyle hizli git- meğe başladı ki arka tekerlek ön tekerleğe ( yetişti de, bisiklet alt Üst oldu, işte o zaman Üzerinde a. dam olduğunu gördük, Ameliyattan sonra olmuş Sarhoşun biri on beşinci bardağı yuvarlamıştı, Arkadaşı sordu: — Ne diye bu kadar içiyorsun, günah değil mi?. —Ne yapayım, bir ameliyat ge. çirmiştim, doktorun bir unutkan- tığı neticesi bu hale geldim. — Nasıl?. — Ameliyattan sonra doktör midemde sünger unutmuştu. nesini bize 250 kelime içinde gazetemiz, muhtelif Kıymette verecektir. Müsabakaya iştirak için — HABERi in pa müsabakası Haber, bugünden başlayarak, 1039 senesi münasebetile, küçük okuyucuları arasında bir güzel yazı müsabakası açma" ya karar vermiştir. Küçük okuyucularımız yazacakları yazı nm mevzuunda serbest olmiyacaklardır. Yukarıya koyduğu: müz resim gibi 5 tane muhtelif resim koyacağız, küçük okuyu” cularımız, bu beş resim içinden beğendikleri herhangi bir tar lerdir, Seçtikleri resmi en güzel hikâye eden on okuyucumuza dettiğimiz bu beş resim gazetemizde çıksın, bunları toplayı" nız. İçlerinden birini seçiniz ve yazmaya haşlayınız.Sonresmin çıktığı haftayı takip eden yirmi gün içinde bize yazdıklarını- zi üçık sdreslerinizle gönderiniz. Şunu unutmayınız; kazana" cağınız hediyeleri alabilmek için isimlerin neşredildiği güne kadar her hafta sayfanızın bir köşesinde bulacağınız kuponla” tr toplamanız ve bize göndermeniz lâzımdır. Aman sus Hırsız eldivenleri, mendilleri çal- mış, tutulmuş karakola getirilmiş” ti. Komiser sordu; — Peki eldivenleri; mendilleri ça- n da çekmecedeki paralara ne- ien elini sürmezsin, Bunun da se ebini söyle... n Komiser gözünü seve de sana dert anlatmr U Ayni şeyden — demin evde İ'sarım kala tuttu, şimdi de sen baş- ama., Aptallaştırır Hoca talebesini imtihana çekmişti... Fevkalâde hararet neşreden #obayı işaret ederek: — Söyle bakayım, harşretin va sıfları nedir? Çocuk düşündü, sonra karar ved* miş gibi: — Vallahi hararetin bende bir tek tesirini görüyorum.. Sicak ; olduğu zaman müthiş aptallaşıyorum Taksit Kadın çocuğuna almış olduğu küçük arabanın son taksitini ver- mek üzere omağazaya gitmişti Mağazanın sahibi fevkalâde mem. nundu,, Çocuğun hatırını şorma- yı bir vazife bildi; — Nasıl hanım elendi çocuğu" nuz Gliyettedir inşallak?, — Çok şükür. On güne kadar evleniyor!.. Benzemiyor İki ahbap karşılaşmışlard. Bi. rinin yanında çocuğu da vardı, — Vallah hanımefendi, bu yav. runuz aileniz efradından tamamen , ayrı bir hususiyete sahip... — Ne gibi, , — Fevkalâde zeki, hiç te ahb- mak değil. . Mahi güzel bir şekilde ikiye edecek hakikaten kıymetli o hediyeler acele etmeyiniz. Koymayı van