“iğ BİRİNCİKANUN — 1938, 1938 (e: Yazar Ylâdimir Polianov söheler dışarda dolaştıktan sok- yi Soğduğu memleketine dönüyordu. # Seçtiği yol tarlaların arasmdaydı. Sa. Zi © başaklar eğilmişlerdi. Sema, bir Ve vermeğe hazırinnan #icak bir ol bir uçtan bir uca boşluğu kapiıyordu. ” enin üstüdde doğduğu köy güzükü. HOŞ MU. Şapkasını salladı ve yürüyüşünü indirdr, Köyün ilk evine yaklaşıyor- Avluda, evlenmiş olan kiz kardeşi 7 bahçesinde hayvanlariyle meşgul Bahçenin çiti önünde durdu. Sırtındaki U yere indirdi ve şapkasını keyecan- Kin karşısındaki adama hayretle ba- du, Bir şey söylemek İçin ağzmı aç £ bir şey söylemedi ve sabit ba- Miriyle bu yabaneryı süzmeğe başladı. © Beni tanımıyor musun? Üzerinden atladı ve kollarını aça. PXadına doğru yürümeğe başladı. 4 > Ah... Taveta... : da onün kollarma stilirken; AÇ Tinko... diye bağırdı. Kem gülüyor, hem de kadınım saçları. İ Msayordu. > Elbette, Tinko ya! beni bezlemi - Buz değil mi? İlk önce beni tani- , aç kadın ağlıyordu: >> Hakkın var, seni tanıyamadım. E- İl vana bir yerde tesaduf etmiş olsay- e ve Söeği de bana hitab etmeseydin e. ğe yok tanıyamazdım. birden kapının eşiğine oturdu - gf İç Kardeşine seyahatlerini o anlatmağa 8 $vir. Köyden ayrıldığı on beş sene R çok para kazanmıştı, Şuradaki z adın ve sahte polis geçen hafta garip bir vaka ol” * Genç bir erkek kendisine sivil po” p er süsü vererek bir apartımana Or ve kapıcıdan apartmanda oturan v 1 İsimlerinin yazılı olduğu defteri is- gi Bu defteri her zaman sivil memur- trol edebileceği için kapıcı bunda 3 yazar görmüyor ve defteri oadama . Apartımanda oturanların hepsi- , hal ve etvarından emin olduğu için ; dir mesele çıkarmıyacağını biliyor. kendi işine bakıyor. Fakat polis, delte- w” İk biraz tetkikten sonra apartımanda 0 40 sarışın bir genç kızın adırım defter» k* için yazılı olmadığını soruyor.. Bu Sx N bir terzi dükkânında dikişçilik etti- Ve her akşam apartımana saat altıda tini de ilâve ediyor. lı Kizin adını, nişanlı » olup olmadığını, t İse kiminle nişanlı olduğunu ve a- "in hal ve vaziyetinin iyi olup olma" LI öğrenmek istediğini söyliyen me Kapıcı bu sefer tuhaf bir nazar at ; » onun heyecanından ç şüpheleni" i Ni ve hüviyet vurakasını göstermesini DA « Adam buna lüzum olmadığını söy” Şe kapıcının şüpheleri artıyor iha #eler sorgu suale kapıcı üzüm çö” kendisini polis karakoluna sürüklü" , we komiseri ikisini de yolsuz hareket olduklarından dolayı haklarında tâ 'â karar veriyor: Kapıcı kızın ismini Yazmadığı genç adam'da kendisi" S süsü verdiği için... O sarışın kızın kendi kızı oldu” Söyleyince cezadan kurtulmuş olu" 4 ve adam müşkül mevkide kaldığını gü ©, çar naçar her şeyi itiraf ediyor: si ilgınca Aşık olduğunu, uzun zaman” Kan hal ve harekâtını tarassut a ğunu ve kızın vaziyeti hakkın alma alabilmek için başka çare bu” psi kendisine polis süsü verdiğini «Yor ve maksadmın kızt allesinden is” A olduğunu anlatıyor. ge Vi, Sözleri işiten kapıcı gülümsiyor, Po” 1 nasıl tatlıya bağlıyacağını düşün” ik iyor, Polis komiseri hiç söz söy“ İkisini serbest bıraktığını işaret i l içn kızla, kızın adını öğrenmek için a İsine polis süsü veren gencin yakın” nleri olacağını ilâveye lüzum var Nİ F>-A Bulgar edebiyatından: Para! Çeviren: Suat Derviş küçük torbanın içinde altınlar vardı. Genç kadin hiçkiriyor ve kardeşine ba- kiyordu. Güneş batmak üzereydi, Hava daha s€- rinledi ve mavileşti. O zaman gitmeğe hazırlandı. — Eve gidiyorum. İhtiyarlar nasıllar? — Haydi git. Ben yarın sabah gelirim. Aman allahım nekadar değişmiştin! Seni evde tanıyamıyacaklar, Torbasmı sırtladı ve yürümeğe başladı. Çitin sonuna geldiği vakit geriye dördü ve bağırdı: — Yarın sabah gelmeği unulma, İhtiyarlar köyün öbür ucunda oturuyor- landı, Fakir ve yalnızdılar, Büyük baba ile büyük anne... Kızlarından biri evlen * mişti, Oğulları seyahatteydi. Uzun za » mandanberi onun bekliyorlardı. O gideli gok zaman oluyordu; on boş sene! O giderken büyük baba, onun seyaha- ti için para bulabilmek için tarlasını ve öküzünü satmişir. Nesi var nesi yok ona vermişti. Kendini hiç düşünmemişti ve ta, bii sefalet de gelip çalmıştı. Zaman a - man bu zavallı ihtiyarın ümitsizliğe ka- pıldığı oluyordu. Aklına fona düşünceler geliyordu. Karısı onu teselliye uğraşıyordu: — Sabirir ol. Allah büyüktür... Tinko elbette dönecek, Seneler geçiyor ve Tinko dönmüyordu. İhtiyarın gözleri ve bakışları değişmeğe başlamıştı. Başkaları onun hasedini çel - bediyordu. İhtiyarladıkça fena insan ol - mağna başlıyordu. Artık çalışamıyacak ha- le gelmişti. Sadaka İle geçiniyordu, Kal bi nefretle doluyordu. Tinko evine kadar koştu. Bu evonuni, çin nekadar kiymetliydi. İhtiyar büyükle- ri de onun İçin kıymetliydiler, Onlari ne kadar zamandanberi görmemişti. Tatiyar büyük baba evin taşlığında o- ———— Kspt açıldı. Tinko titredi, Annesi orada turmuştu. Dışarıya avluya bakıyordu. İh- Ciyarlamış, bozulmuş. Kanburlaşmıştı. Tinko beğirmak İstedi, Sonra birden | aklma susmak ve onları şaşirimak geldi. Kapının önünde durdu ve: — Hey... Büyük baba. Diye bağırdı. İhtiyar başımı kaldırdı, ileriye baktı ve cevab vermedi. Tinko: — İhtiyar, diye sözüne devam elti, ben bir yolcuyum. Burada bana geceyi geçirebilecek bir yer verebilir misiniz? e Yazan: Ikimim ON Hatıralar anlatan ve vesikaları veren: Kalbim duracak k gibi çarpıyordu; hükümet haber mi alınmıştı ? Hiç malümatım yoktu. Acaba buda bir kadın şaki miydi? Bu suretle biri Avrupa” da Eliz, diğeri Kayseride Sürpik adında iki kadın başımıza türemiş oluyordu. Vah Tama bir mektup yazarak (o Arapsundan Kırşehire geçeceğimi ve oraya bu Sürpik kadın hakkında elde ettiği malümatı bil- dirmesini söyledim. Kırşehir, Hınçak (o teşkil&tinin en fakir bir yeriydi. Kırşehirin budutlarında bil hassa (Delicesuyu) kenarlarında o birkaç ermeni ailesinden başka burada HMınçaklı ktu, Zaten az ermeni bulunduğu için yük bir teşkilâta da lüzum gösterilme mişti, Halbuki Kırşehir, Kayseri ile Am Lara arasında mühim bir mınlaka telâkki edilmek lâzımgelirdi. İrtibatımızı tesis bar kımından Yozgat ve Çorumdan çok daha müsait bulunuyordu. Kırşehirde bir hafta o bekledim. Artık bareket etmeğe kârar vermiştim ki Vah- ramdan mektup geldi. Sürpik hakkımda malümat veriliyordu. Sürpik, Andon Reştuniyi çok eskiden tanırmış. Aridon Reştuni. İskenderiyede gâzete çıkarırken bu kadınla o muhabere edermiş. Aralarında bir geldi geçti de var- mg, Reştuni İskenderiyeden ayrıldıktan sonra muhtelif yollardan gizlice geçerek | Kayseriye gelince Sürpiğin — evinde yat- muş, kalkmış, saklanmıştı. Jirsir da Sürpiği Andon yoluyla taçr maş. Son günlerde Sürpik şaki Kasparla mü” wasebete girişmiş ve bu şeriri âlet ederek Kayseri teşkilâtma nüfuz etmiş, burada süesadan biri mevkiine geçmiştir.Komite; lar ümit etmek; vaziyeti muhafaza et; » Sürpikten büyük fi te olduğu içir. mekte mahzur görmemiş. (ww " idi, Zavallı ihtiyar kadın, Sevgili ana... — Anam, diye bağıracaktı. Fakat ağ- zından hiç ses çıkmadı. İçinden bir ses ona: “Bekle diyordu, onlar seni tanısmı- lar,, Kadm: — Baksana, dedi, şu adam seni çağırı yor. İhtiyar komurdandı. . (Sonu yarm) Vahram, Sürpiğe atfen Erzurum ve Van taraflarında çete harpleri yapıldığı ve er menilerin mütemadiyen tahaşşüt ettikleri, İran ve Rus hududundan silâh ve cephane tedarik ettiklerini yazıyordu. Bu cihetin tahkiki için Varnok oğlu Kapriyel Erzu- ruma sevkedilecekti, Andon Reştuni de Everekte ermeni kili” inde bir nutuk söylemiş ve bu nutkun- “Ermurum ve Van taraflarında kavga! vardır. Siz de şimdiden kanun ve talimat peyda ederek para celb ve (esiiha ihzar; eylemeniz Jüzumgeliyor. Her memlekette ermeniler tarafından böyle ( tedarikâtta wlunuluyor.,, demiştir. o (Varnok oğlu Kapriyelin mahkemedeki şahadetinden) . Bu hâdise behi fazla alâkadar etmemiş- 1£. Ben yolumu takip ederek süratle Am Yaraya ve oradan İstanbula geçtim. Ben İstanbula geldiğim gün Ropen Ce vahirciyan beni buldu. — Haberin var mı dedi? — Neden? — Karesi mutasarrıfı İbrahim Sarımın şifresinden , — Ne münasebet? dedim, ben yolda: yım. — Ben komiteye yazdım. Bir müddet bütün faaliyetinin durdurulması, lüzumu” nu ihtar ettim. Kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpı" yordu. — Aman, dedim. Yoksa hükümet hz- ber mi aldı? — Bir tahsisat meselesini görüşmek ü- zere maliye nazırı Nazif beyi ziyaret et- tim. — Evet. — O bana dahiliye nazırı Rıfat elendi- nin beni eltemmiyetle görmek istediğini, söyledi ve hattâ arabasile beraber gittik. i Rıfat efendi; İbrahim Sarımdan gelen tez kereyi bana uzattı. —E, ne yazılıydı bunda? “— Ermeniler arasında bir ihfilâl hare; keti hazırlığı olduğu istihbar edilmiştir. Icap eden tahkikatın yapılması için vilâ vet ve mutasarrıflıklara evamiri nezaret” penahilerini temenni ederim., mealinde o” , lan bu şifre tercümesi hakkında noktai na zarımı sordu, — Eyvah, diye haykırdım. Mahvolduk. Ropen Cevahirciyan kahkahayla güldü. — Yok canım, dedi, ama (o korkaksın. Fikrimi söyledim, dedim ki Erzurum ve Van taraflarında Kürtlerle Ermeniler arasında bazı müsademeler olduğunu ben* deniz de haber aldım. Fakat bunların bil“ hassa (Rumye) tarafındaki ermeniler ta- rafından teşvik olunduklarını da kuvvetle biliyorum. Hâdise bir ihtilâl mahiyetinde değildir. Anadoludaki (Ermenilerin zatı şahaneye sadakatleri müsellemdir. Maaha za ibülâl hareketi gibi maazallah bir hâ“ dise varsa bu Ermenilerden değil kürtler“ den beklenmelidir. Her (ihtimale kârşı teşkilâtı mülkiye âmirlerinin müteyakkız bulunmaları muvafık olur kanaatindeyim, Rıfat elendi müsterih oldu ve telefon- la padişah yaveri Fuat paşaya malümat verdi. Bilmem paşa ne dedi, fakat nazırım söylediğinden anladığıma göre o akşam için dahiliye nazırı Abdülhamit tarafın” dan Gavet olundu. — Peki, dedim. Mesele kalmamış de mektir, Bittabi bu teyakkuz ve tahkikat reticesinden bir ipucu elde edeceklerdir. — Hayır, teşkilâtın faaliyetini durdur- ması ve benim hâdiseyi başka bir mecraya sevkedişim böyle bir tehlikenin önüne ge çecektir. Bu itibarla şimdi epeyce uzun bir istira hat devresi geçirmek gerektir. Çök korkmuştum ve bu hâdiseden on 5 gün sorraya kadar misafir olduğum A- rap oğlunun eviridefi dışarı *Çikmadi Hınyak şubeleri bu tehlike (Karşısı her türlü faaliyeti hakikaten tatil etmiş lerdi. Çünkü bu mülâkattan sonra ben To mayana mühim bir mektup yazmış ve Ro- pen Cevahirciyanın işarı (o veçhile derhal bütün teşkilâta müstacel bir tamim yapı" larak yeniden yapacağım işara kadar fa aliyetin tatili lüzumunu şiddetle bildir miştim. # (Devamı var) 116 Ne hale geldiğimi sotmayı- Sevincimden KAHRAMAN HAYDUD geçersek, benim yüzümden siz KAHRAMAN HAYDUD bilirsiniz, 13 #imiz Lido geçidlerinden ge niz mönsenyör, çılgına dönmüştüm. Sandrigo başını alıp dışarı çıkı, Herkes dağıldı. Kucakladım onu.. Ma. ğaranın kuytu bir yerine gö- türdüm. Bir an içinde beni ken. dine bağlamıştı. Çılgına dönmüştüm. O bir saat, yaşadığım saatlerin en çil. gımı, en güzelidir. Adın: öğren. mek nasip olmadı. Söylemedi... Kendisini takip edeceğimi söy- Jedim. Güldü.“Benim istediğim de budur, dedi. Ogün bugün hâlâ © kadınr düşünürüm. Bulamadım. Hiç bir yerde gö- remedim. Yalnız bir gün, bun. dan âltı sene evvel, tevkifimden bir kaç gün önce bir kadını cna benzettim. Fakat sonra yan:l- Giğtmı anladım . — Sakın şuhimeşrep kadın olmasın? — Hayır, önce öyle sandım.. Fakat dikkatle bakınca o olma. dığın; anladım, — Alâ devam et.. — Ne anlatayım daha mon- senyör,. Ha şunu söylemek isti. yordum. .İşte Sandrizo ile ara- miz © günden sonra açıldı.. Ben çetenin başında bulundukça bit şey yapamadı.. Fakat tevkif e. dilince hiç şüzhe yok ki o reis tayin edilmiştir. Şimdi eline de tehlikeye düşmüş olursunuz. — Sandrigo dediğin bu a- dam ihtilâl gecesi Venedikte değil miydi?, — Evet, monsenyör. Doğru oradaydı. Hay Allah cezasını versin.. Şimdi hatırlıyorum, — Ne oluyorsun?, — Ne olacağım. Ah sefil herif. Ben tevkif edildiğim za. man onu zabıta memurları a- rasında görmüştüm. — Belki senden intikam al, mak hevesine düşmüştür. — Evet, evet şimdi hatırlı- yorum.. Onun birdenbire ya. nımdan kaybolmasına hayret te etmiştim. Onun da benim gibi tevkif edildiğini sanıyordum. — Dostum Bambonun oyna- dığı komedide bunun ne rolü vardı?, — Garip.. Yavaş yavaş hatır. İyorum., Bambo beni Sandri- go vasıtasiyle buldurmuştu. .. Şimdi anlıyorum. Samirigo, Bamboya sizi, Bambo da San. drigoya beni satmış olacak, A» man nasıl oldu da bana burilart hatırlatınız.. Siz cidden takdir edilecek bir adamsınız. Süalleri niz bana hemen hemen unuttu- Zum hakikatleri hatırlattı, Rolan birdenbire: — E artık daha ileriye git. — Evet. bir hayduğun.. Ba. Şını neden eğiyorsun? Senin o zaman yaptıkların bugünkü Cumhurreisiyle piskoposunun yaptıkların dan belki daha na. muskârdr.. Bana itimat et, İs- kala Brino.. Haydutların en şe. niini Piyav derbendlerinde a- râma, Onlar: belki. Rolan bu sözlerile, İskala Brinoyu âdeta titretmişti. N İskala Brino bir Mhza sus- tu. Sonra cevap verdi: — Ne demek istediğinizi an. Jayamıyorum, monsenyör.. Söz- İerinis bana hayret veriyor. Sözlerinizden büyük hakikatler çıkarıyorum.. Bana öyle geli- yor ki sizi tanımazdan önce ben, âdeta vahşi bir hayvan. dım. —Sen hayatını kazanmak için bu işi yapıyordun ve niha- yet yaptığın para çalmaktan ileriye gidemiyordu.. Halbuki ben öylelerini tanıyorum ki bir nişanlı aşırarak, bir hayat mahveğerler. Devam et hikâye. ne... — Ne diyordum. Tereviz. den Piyava kadar uzanan Şu müselles arazi üzerinde hâkim olân çetenin relsiydim. Hü- cumlarımızı karadan ve deniz- den yapardık. Çok defa gemile. çer, Piyav nehrinin şelâle has linde çağlayıp giden man. sabında demirlerdik, Elde etti- ğimiz malları danebrin sahili boyunca ta Terevize götürür umumi Karargilımezz. yığar. dık, — Demek sen de Fakiki bir ordünun kumandanıydın.. Bir filon, topçuların ve melezi vardı, — öyle monsenyör.. Belki bin kişilik hakiki bir ordu, Hem öyle bir ordu ki her türlü ihti. > mallere karşı hazır, mübareze. © © den yılmaz, göğüs göğüse harpten hoşlanır bir ordu. Rolanın gözlerinde bir kıvıl. cım parladı. Fakat bu alevin parlamasiyle sönmesi bir oldu. İskala Brino devam etti? — Ben ancak bir çete reisin. den başka bir şey değildim.. El. li kişiye kumanda ediyordum. Rolan sordu: — O halde, diğer çetelerini. ze de başkaları kumandan edi. yordu. Yahut ta umumi bir sej- siniz vardı. — Hayır. mons*ayör.. Biri birimize dama yardım edecek Z bir şekilde baz rlanırdık. Fide ettiğimiz malları âksim eder dik. Bir kelime ile muntazam ve mükemmel bir hayat sürüp