Haber'in tarihi Romanı:1 Babasının “Vefatından çok seneler geçtiği balde Rom kadınlarının (işte Kara Abdürrahman!) diye çocuklarım korkutuşları, mumaileyhin iika ey- lediği dehşete bir nümunedir. | Hamer tarihi cild 1, 139, Orhan Tarihi,,, BAŞLANGIÇ Hünkâr Orhan, Sa merkezini Ye- »nişehirden Bursaya Kaldırdı, Daha henüz padişahtığmn zevkine var. mamış toy bir bünkârdr. Fakat, babası! Kara Osmanın gözlerini kamaştıran, kor- kunç hir sergerdeydi. Henüz Osmanlı delvetinin istiklâlinden| 30-31 yıl geçmiş bulunüyor. Bu taş “aş| üzerinde bırakmıyan yeni devletin bir fırtma, bir sel gibi sağa sola saldırarak dünyaya debşet salan vaziyeti karşısında satvetli Bizans hükümdarı da büyük te İş içindeydi. Artık Bizans budutlarından halinde cihana yı n zevk ve sefahati bir an için bırakıp bu korkunç akına kar-| gı tedbir almak zamanı da gelmiş bulu. muyordu, Konur Alp, Akçakota ile birle- gerek Semendire ve Aydos üzerine sark- mışlardı. Şunun şurasında ne kalmıştı? Bir ham. Te daha, Bizansın tam göbeğinde Oyman- 4 ordularını görmek tehlikeleri çok ya- kmlaşmıştı. Hünkâr Orhan silâh arkadaşlarma €e- mindi. Onların hiç bir kuvvet karşısında hedeflerinden dönmiyeeeklerini bilen pa- dişh Orhan bugün yarn Bemendi're ve Aydosun fethi tebgirini bekliyordu. Babasinin istilâ ettiği yurd ona küçlk- tü. Bir Tadişaha ir avuç toprak Üzerin. de sallinat bir ardi Sultan Nilüfer de Murad'ı doğurduktan sonra öpeyce zayıflamış, adamakıllı, pa- dişah Orhan: üzmüş, telâşa düşürmüştü. Eğer vaziyet böyle olmasaydı, Orlar, Sömendire ve Aydosu kendi alır ve çok sevdiği karısma yeni bir muzafleriyeti tebşir ederek, Nilüferin çok hoşlandığı bir şeyi daha yapmış olurdu. Padişahtr, fakat, henüz kadın kucsğı- nin tadından k kurtaracak kadar pişkin değildi. Hele Nilüfere bağlılığı az buz şey değildi. Nilüfer, ona, babasınm bir kahraman irk batırası emaneti, garib bir tarih ma- cerasımın yadiğârıyür. (1) Padişah Orhnn bü vakayı ber hatırla. dıkça babasmın aklına ve tedbirlerine hayret eder, karısı Nilüferi 86 bir kat daha severdi. Nilüfer vakası: “Tekfurlar, yine bir düğün behanesile yeniden bir tuzak kurmağı tasmim eyle- diler. Bu düğün Bilecik tekfurunun Yarhisar tekfuru kez: rle İzdivanı münasgbs- tiyfe Icra olunacak, Osman bey - padişah! Osman « dahi davet kılmıp itlâf edile » cekti, Suikaste teşrik edilmek istenilen Köse Mihal yabiren muvafekat göstermekle Osman beye okuyucu gönderildi ve wirk müişarünileyhi haberdar etti, Osman bey ismarı raz edip mücerreblis. sadaka olan yarı vefa şlaina tevdian Bi.| Yecik tokfuruna düğün kediyesi sayfa efsaneler olarak ' Yazan: Ikimim istilâ ettiği yurt, Padişah Orhan için pek küçüktü bir sürü koyun irsal eylediği gibi şı söz“ leri dahi âve eyledi: “Çünkü yı ğa teveocühümüz olmuğ - tur. Adeti sabikamez üzere emanet konu- nızı yine İrsal edelim. Ba- dehu sebükbar olup davetlerine icabet ve cemiyetlerine azimet edelim ve a yaylağa gidelim, ama, bu makule düğün kalede olmak münasib ve makul değ dir; bir #obzezarı hurrem bir mahalde ol- sa münssipfi, Bilecik tekfuru kurduğu hilenin muvri- fukıyetle neticeleneceği ğe birkaç saat me: nam mevki! dilki lacak esbabla sevindi, Bileci- fede kâln Çakırpı intibab kılındı. Osman bey aşiretinin ağır eğyası yeri- n& binek stlarma silâh yükletip kerk n- ded güzide bahadırı kadın kıyafetine ko yap Bilec Bu bahadırları düğün münnsebetile mühmel ve hali kalacak olun kâleyi zap- ta memur etti, Kendisi de maiyetinde biraz kimse öl- duğu halde akşama yakm düğün yerine gitti. Düğün sahibi olan Bilecik Tokfuru tarâ- fından istikbal ve mazharı izazi ikram ol- muştu. Bezmüsafa, işi le kermakerem olup bu husus msfilleyle kadar devam et- t. Mücavir kura ve pek çoğu düğüne meduvdu, Bilecik halkı cümlesine müsabakat et- mişti. Kadm kıyafetinde hisarı mezbura gön“ derilen bahındırlar zaptında müşkülât çek mediler vo sermestü zerku şevk olan ve müdafaaya tasaddi edenleri kirdılar ve keyfiyeti Osman beye hemen bildirdiler. Osman bey ve maliyeti derhal attan, bermgâhı terk ile Bileciğe doğru ilga: tiler ve arkalarından gelen olup olmadı. ğını tefehhus için Kaldırık derbendinde biraz durdular. Gerideyse Bilecik tekfuru vakayı haber arp ve aklı basından gidip mevcut adam- leriyle Osman beyi takibo gikımışlı. Kaldırık Mz yetişti, tarafeyn harbe tutuştu, tekfur ve melyeti tama- men kılıçtan geçti. Osman bey oradan düğün yerine evdet ile sörmest yatmak- ta olan düğün halkının çoğu katlolundu. Osman bey sabaha karşı gelinin babaar. gönder arlar ahalisinden ma ait olup Bursa, İnegöl ve Yenişehir a-| | rasinda Kütahyaya bir günlük mesafede ye yol üstünde bulunan Yarhitar Üzerine yürüdü. Ansızın kaleyi sarıp teshir etti, Gelin ve geline gelen eşya elde edildi. Oradan Bi- leciğe döndü. Bilecik ve Yarhisarın sühu. letle fethinden mütevellit karışıklıktan va âdünm kuvvel maneviyesinin satsıl- masından istifade İçin avdetini müteakip | Turgut Alpi bir miktar süvari ile İnegöl | üzerine yolladı. İ Kendisi de arka: an gidecekti, Lâkin Turgut Alp buna hacet bırakmadı, İnegö- | Kalenin tekfurunu ve aldı- imi Osman beye getirdi. Osman bey bu vukuatta almân ganaim. | ve Üseradan yalnız gelin ve geline gelen “at nefsi için alıkoyup müfobakisini iyetine dağıttı. vakada pek ar gösteren oğlu Orhan be- çok yara ye tazviç etti, Bu vakayi 608 de cereyan etmiştir, İşte Nüüfer, böyle bir tarih hâdisesi - nin ganimeti buldüüyordu. Sanki tencere yuvarlanıp kapağını bul- muşlu, Nüüfer bu kahraman Osmanlı be- yini canmdan çok sevivermiş, Orhan da kendisine bundan büyük mükâfat olamı- yacağını açıkça söylemekten çekinme - mişti, Ba izdivaçtar üç yıl sonra Orhan yiğit çağma girmiş ve babasınm ketdisine e- yalet namiyle verdiği (Sultan önü) ne yerleşmişti. (2) İşte asi bal günleri, bal zamanı bura. da geçmişti, Nilüfer, Orhan gibi bu yerim de durmaz, ateşin padişah oğlunu Yalnir bir karı olarsz deği), ayni zamanda bir mürebhi gihl yetiştirmiş, ve batasınm ye- rine, çıktığı zaman <a onun olgun ve kâ- mül hünkürliğmi görerek doyrondığı bir tada varmıştı. 720 tarihinde padişah olan Orhan, yir- Mİ iki şonedenberi daha çok ısındığı Nü3- ferin her şeyin Üstünde düşünüyordu. Son zamanlarda ibtiyar ve nakrisli ba- basmın omuzlarına yüklediği cihadlardan #neyce yorulan Orhan Nilüferine de üzü lerek Aydosn gitmâmiş, Bursada kalmıştı. Fakat heyecanla Aydosun fethine mun. tazırdı. Padişah, bu gızanm srkasmda bü- yük, şerefli bir istikbalin yandığını bili- yordu. (Devamı var) (1) Bu vaka, Osmanlı tarihinin çok en. teresan hâdiselerinden biridir. Sulakza- do tarihindeki izahat Mir'atı (o kâinatın, Neğri'niu ve hiç bitaraf olmıyan Hamme- rin izahlarından daha doğrudur. En doğru malümetı (Tarihi Osmani en- cümeni) tarafından 1885 tarihinde neşre* dilen ve Necib Asım, Mehmet Arif kalem. lerinden çıkan (Osmanlı tarihi) neşriya- tinin birinci cildinde buluruz. Sayfa 586, (2) Orban beye tevcih olunan mahalli Tarihi si Osman ve Camiüttevarih İnönü olarak gösterir. İbnikemal ve Hayrullah tarihleri Karacahisardır der. Diğer ta - rihler müttefikan (Sultanönü) olduğunu söylerler Mamer de böyle süyler, — Korkmayın efendim. deireşinden geldi" Ok oyuncak iy Eve gelmiş, yalancıktan müteessir gö- rünen uşak ve hizmetçilerin hali onu si- nirlendirmişti: “Babam bunu niçin yap - tı?,, Gazetedeki malümatın doğruluğunu | kabul etmek istemiyordu. Babası bir do- Jandırter olamazdı. Başkasınm parasını barcıyacak adam değildi 0... Jan niçin gelip onu görmemişti? Her balde havndisi bilmiyordu. Lâboratuvarı- na kapanarak dünyadan uzak yaşıyan Ja” nin bunu öğrermemesini tabil telâkki et- mek lâzımdı, Öğrenince koşup gelecekti, Geldiğini ve geri döndüğünü bilmiyordu. İlk şaşkınlık anlarında uşsklara verdiği emri unutmuştu. Kapı vuruldu. Genç kız yerindet fırla- dı. Gelen o, Jandı. Kapıyı açı ve şaşkın geri çekildi; — Mösyö... : Eğikte tanımadığı biri onu eslâmlıyordu. — Bön mahallerin polis komiseriyim matmazel. Rahatsız ettiğim için afimızı dilerim. Boğazmı düğümliyen hıçkırıkları zaptet meğe çalışarak cevab ve — Buyurunuz. - Size yu mektubu getirdim efendim. Bir zarf uzattı, Mari-Frans babaşının gi yazısmı tanıdı. Komiser ilâve etti: — Yazıhanesinde masasının üstünde bulduk. İkinci bir mektup zabıtaya hitaben ya- milmoşi Mari-Frans, elleri titriyerek zarfı yırttı. İçindeki mektubu çıkardı. İlk satırı okudu ve mırıldandı — Bana mektubu! Kamliser çekildi. Yalnız kalınca May - Frans mektubu dudaklarına götürdü. İn- Tedi: - Baba, babacığım! Gözlerinden yaş boşandı. Nihayet kendini toplıyarak mektubu o- kudu: “Sevgili kızım Kendimi öldürreeğim,. Bana, benim namuslu hareket etmediği- ml, şerefsidliğe tahammül odemiyerek kendimi ürdüğümü söyliyeceklerdir. Rumlar hakikatten ziyade romanları ya - raşan kelimeler... , Fakat senden bir şey gizliyecok deği- | lim: Kenten Lövel hesahını hana teslim etmişti. Ortak olacağımız Bun parasını kendime aitmiş gibi kallan- dım. Bu esham üzerine borsa oyunu yap- düşünerek 0 | tem ve kaybettim. Kenten Lâvel işi adiiye- ! ye verdi. Beni affct Mari-Frans! Seni yalnız bi- rakıyorum. Kendini koru! Jan Düranı sevdiğini söylüyorsun. Bundan emin mi « #in? Ondan sakın, Senin hesabma ondan korkuyorum. Dünyada sevdiğim yalnız sendin. Elve- da! Genç kiz derhal Jant düşündü. Babası ölürken bile Jandan çekinmesini neden © na tavsiye ediyordu? Gözleri o mektubun son satırlarına dikilmiş, öyle dalgın dur- du. Mektubun sonunda kurşünkalemle ya- zılmış fki kelime vardı, Fakat okunmüu - Naki i yordu. Marl.Prana üç kel” Beni o öldürdü! Kimdi acaba vat. * * yi yi Ertesi günü Löreyriyenis benli” ii Jan tereddüd etti. Kapma çerek Pol Dumer 8 Si dü, Geri döndü ve tekre” di Kapıyı çaldı. ; — Matmazel Löyeyrse ad ger” — Matmazolin ziyaret »i sanmam efendim. di artar kesimine seli api Salonda bekledi. Biri Frans geldi. — Jan! geleceğini deği? e Cevab vermedi. Delikse! dan sıyrılarak bir map ağ gi da onun yanına gitti. ME gi — Sana bir yardımın La — Hayır. Faydası yok y rah içindeyim. Unutamıys” e * Sana yardım ederin Genç kısın hazin bir dudakları büküldü. Bunu den Jan atıldı: — Bundan şüphe mİ çin? Sana olan hisle 7 sanıyorsun ? yeri " — Hayır Jan, Fakat b pi” e lerin hafızamdan silinm?' rl man bizm... — Bekliyeceğim ve #ESİ lr bileceğim, gg Jan düşündü: ge Aramıza babasram öde, yok bu vaziyeti umutams”” Mari-Frans düşünüy y ordi Jan Dürandan sakın. ve y ovdan korkuyorum. er g” yes Tani Kâşif, Löveyriyeyi AE pısında görür gibi oldu” ağ dığın gibi beni de kan dın? rn ki Be yö Sükütu ie bozan Meri vee — Jan, babamı gördü c Tereddüd etti, Ne ©9W* Genç kız ilâve giti gi» — Lâboratuvarıma git detmişti, Yalan söyledi: — Gelmedi. nü — Defterine not © Ni miştir herhalde... di i İçini çekerek iye etÜ ya Hye” — Onu herhalde wv pi Ayi adamdı ki; ubat Jan, düşünüyordu” dikten sonra LöY€ mişti. Binaenaleyi Rahatlağtı. epi ile dinlemeğe koyuldu. vuşları (çine almıştı ğini dudaklarına gölü” de çok fazla tutmu$ titredi ve elini yaysi” SERA TED BİDE DE NANE DERİN EE ANLA RL 2) 188 — Siz ötekiler gibi değilsiniz, dedim. Şizi * — İlk oyun arkadaşınız! Tatlı hir sesle, sözümü düzeltti: — Bu benim ilk köy dansımdı. Yoksa siz ilk dans arkadaşım de Hüsiniz. önünde ilk gördüğüm zaman, hemen dikkatimi S — Peki, diğer köylü kızlardan ayrı nem - Evvelâ elbiseniz... renk — Ooöl elbiseden ne çıkar? Bir kuma? salar — Döğru... Fakat, ciddi, ağır. hattâ ba: mek istiyen, tavrınız var ki... mal ii ? yi — Başkalarına tefevvuk etmek istiyer Başka tavrım olduğunu doğrusu hiç sanmıy ordu. beşi als — Sahih, kendime biraz fazla paye vermişi Gülüştük. Şuradan buradan konuşmağa ba; mwuştuk. — Ne güzel hava'dedim. — Evet, dedi, bütün gün lâtif bir hava vardı, Güzel bir düğün oldu. — Düğünün mükemmel olması için her şey mevcuttu: Güneş, masmavi bir gök, ayni zamanda lâtif bir rüzgâr, çam ve çiçek koky” ları, şirin köylü kızlar... Hep hoş imtizaç etmiş güzelliklerdi... Meçhül yol arkadaşım, dalgınlaşmıştı. — Hakikaten, dedi. Tabiat ile eşya Sdeta el ele vermişler... Hil Kat, insanlarin önünde iğilmiş gibi... Ruhlarda ne derin bir haz ve sükün var. 'Bu köylü kızın ağzindan böyle sözlerin çıkması, bende höyret dık. Bir aralık sus yordu. Lisanı pürüzsüzdü. Ve öyle samim! bir kan y i vardı ki, veni bir alâka ile yüzüne bakmaktan kendimi ala“ madım. Bu kız, hangi içtimai tabakaya mensup olabilirdi? Yüzünün hatlarında, biraz mağmum olmakla beraber, tatlı bir m na vardı, İri, kahverengi gözlerinde çekici bir güzellik olmalda be raber, ayni zamanı şıimaz bir derinlik hissediliyordu. Beya? köylü elbisesinde ve üzerindeki süslerde ince bir zevk göze çarpıyor du. Boynunda zarif bir altın gerdanlık, bileklerinde ikişer tane, gö zel altın bilezik vardı. Üzerirdeki ber şey sade ve zarifti, Fakat kı disini, diğer köylü kızlardan ayıran, şuveya bu hususiyeti o değildi. Onun bütün halinde bir başkalık vardı. Zı hiç istemem. Eğer, küçüktenberi teyzem düz renk olmasa, arkadaşlarımla benim ara" diniz. m” — Bilâkis, sizin onlara hiç benzemediğini. Sa Bikime kızmayınız; fakat sizi, masallardaki PE çeble benzetiyorum, Perilerin diyarım herbang? R yanın bu sâkin köşesine iriniş bir peri salt Bu sözlerim onu güldürdü. arr