gi RA BİRİN CANON — 198 * Mih. Zeşçenko Mimi başlıca sebebi, Volod- ML yy biraz çakır keyif bulunma- « böyl olmasaydı, Velodka yapmasına, bu suçu ktr,, Evet, ©, | aş e rat öğrenmek istiyor Şu şekilde cereyan etti? > Voloğka, trene binmeden bi- İ asya şarabiyle kafasını , Üstelik de bira içti... i Tani ta, sadece biraz soslson bu erek bir şeyi Oye- a bile doğru değil. in bi tee Üzerinde bir hayli tesir yaptı ğe, kafasına binbir çeşit fi- d a başladı. Halkın karşı « caka yapmak arzusu, bun- Ra geliyordu. Velodka, böyle bir ruhi halet b ein ve derhal de kendi- e etmek istedi: Ben şöyle h ben böyle bir adamım diye Mvurmağa başladı, “ben iste" ürim!., hatti herhangi Zukurunda mahkemelerin ir araya gelince, deli” Msyal menşe itibariyle. mü- olduğunu söylemeği de Dedesi, su katılmamış bir va de, basbayağı bir kadın. i âlkolden peltekleşen dili - si nisbetinde hiç durma- methediyordu. tam karşısında, üstü ba- Yerinde, kulağı pamukla &- Vatandaş oturuyordu, Bu va. ii, “Odkanm bu sarhoş haline dedi, sen kendini bu e; bu halini fark- arya seni trenden aşağı in- Kulağı pamuk tıkalı vatan” İitanma bir hayli içerledi:; imşehri sen bana bak, de- izzeti nefsimle bu ka. Üy, nama, Sosyal menşe'imden h burada çıkaramaz .. Miş, , “üimin istediğini yaparım Bana, “Kaşının üstünde gö- —* İlyemez Çünkü ben köylü- eritin beynine vurdukça o, Mandaki ahali “de tedricen taş inin içindeki müzip- pe ile sarhoşun öf. ir » onu bin bir çeşit diyorlardı. Hele bunların #eketli bir hergele, hep- Yavrum, diyordu, bu başa palavradır. He- “a bak seni nasıl ka- Min $u camlarını $âna ilişirler mi, iliş- Ve yahut camlara dokun- durdur? Bak, şu demir ç, sun? İşte bu frendir.. ağ durur!, Şâka iie sapa baktı: ai bu sapı mr çevirmek İsen Şunu bana biraz NE Adam izahata girişti nene nah işte şu siyah sa” Km İrenidir, Bunu şu ta- ii Biz de ne ola. Sui, ğ diğer yolcular ve l Pamukla tıkalı adam, mavi ceketli adama Sin ne Yapıyorsun, odedi- o ın, sarhoşların aklına ————. » Ça “5 Mostin! hauz Freni Çeviren: Ferah Ferruh uyması muvafık mı? Bahusus sarhoşa böyle saçma sapan, böyle tehlikeli fi- kirler telkin edilir mi?, Bokov Völodka, bütün bu söylenen- lerden hiç birisine aldırmadı., Yerinden kalktı, Ve gösterilen siyah sapı sola gevirdi.. Sapı bağlayan sicimle beylik mühür koptu. . Bütün kompartiman yolcuları bir an- da taş kesildiler., Ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Tekerleklerin raylar üzerinde kaymasından başka bir tek seş işidilmiyordu. Sarhoşu bu işe teşvik eden mavi ceketli adam: — Eyvah, diye söylenmeğe başladı, Treni durdurdun! Gördün mü yaptığın rezaleti... Yolculardan bir çoğu ayağa kalktılar. Mavi çeketli adam vagonun koridoruna çıkmak tecrübesinde bulundu. Fakat diğer yolcular bırakmadılar, , Kulağı pamukla tekalr olan adam; — Bu yaptığınız rezalettir, diye söy. lendi.. Şimdi nerede ise tren duracak.. Bu hâttaki bütün seyrüsefer altüst ola- cak.. Trenler vaktinde yerlerine gide- miyecekler!.. Bokov Volodkanın da yaptığı işin dehşetinden ürkmeğe ve 2- yılmağa başladı: — Şu mavi ceketli hergeleyi tutunuz dedi, kodesi boylayacaksak, ikimiz be- raber boylayalım.. Treni durdurmağa © beni teşvik etti, Halbuki tren birdenbire durmadı. — Tren birdenbire duramaz, diye izakata giriştiler. Hızını aldıktan son. ra durabilir.. Şayet raylar ıslaksa, da- ha zorlukla durabilir. Tren ise, ha babam durmadan, yelu- na devam ediyordu.. Tren bir kilometre yol almış, ara is- tasyonlarından birini geçmiş, fakat hâ- lâ durmamıştı.. Kulağı pamukla tıkalı biraz bozularak? — Galiba fren bozuk olacak. Bun. dan ötürü durmadı, dedi. Volodka ise: — Ben size demedim mi? diye çikiş- tr. Bana kimse hiç bir şey yapamaz Tren, şehre gelince, vagondan indi Oldukça ayılmış bir halde evine yollan. dı. olan adam, Yazan: İkimim —21— Hahraları anlatan ve vesikalar veren: Heyecanlı müzakereler Abdül- hamidin sinirlerini fena halde Bunu okurken Cevahirciyan dedi ki; — Sen nasıl zabıta gizli memuru gi- bi görünmekte daha büyük bayır gö. rüyorsan, ben do işlerimizin istikbal için böyle bir hattıhareketi ei e buluyorum. Benden bizzat senin bile! şüphe edeceğin kadar rolümde muvaf- fak olmamdan memnunum, Mindik - yanı Kayseri belediye meclisine seç. tirmek istiyorum ve buna da kısmen muvaffak oldum. Mesele bundan ibarettir. Her taraf- ta birer kolumuz olması lâzımdır. Bu izahat ve bu görüşüş beni tekrar Hınçaklara bağlamış, kafamdaki bü- tün şüpbelerim zail olmuştu. Niha. yet 'Mındıkyanın cebindeki mektupla kartın mânasını da anlamıştım. Bir yerde birer kahve içtik ve bir iki vasıta değiştirerek saraya gittik. Banu gösterilen bu itimattan, veri- len bu mevkilmden gurur duyuyor dum, Ömrilmde ilk defa sarayı görü. yordum. İçini, içindekileri hayranlıkla seyrettim. Kaç defa bir pot kırar gibi olacaktım, Cevahirciyan koluyla dür- terek beni kendime getirtti. Biz orada kahve içerken kısa boylu şişman ve sonradan (baykâtibi şehri- yari) olduğunu öğrendiğim bir zat Cevahirciyana gelerek hürmetle: — Sizi bekliyorlar. Dedi veberaberce gittiler, En ziyade dikkat nazarımı celbeden, Ropen Cevshirciyanın saraya pek lâ. ubali bir alışkanlıkla ve eda İle gire bilmesi idi, Ropen Cevabirciyanın öizzat hün-i kâr Abdülhamitle yaptığı bu gok mü. him mülâkatı en İnce teferruatına ka- dar öğrenmiştim. Daha doğrusu Hın- çaklar öğrenmişti. Ama, artık o zu .İ man da iş işten geçmişti. Tâ (1308 birineikânununun yirmi dördüncü perşembe günü) ne kadari bütün Hınçak teşkilâtı gibi ben de Cevahideiyanın koyu milliyetçi birl yormuşlu nı içimizde beslemişiz, farkında değil Hınçak tarihinde (1308) bitincikâ-; nunu çok cühim yer alır, Zillen ihti. iâlin başladığı ve hükümetin baskın lar vererek biltün Hinçakları ele ge - çirdiği zamandır. Fakat hâdiseleri tamamile ve bile. rek takip edebilmek için benim ve bi- zim senelerce sonra öğrendiğimiz bu mülâkatı burada anlatmak isterim. Ceyahirciyan beni kapıcı odasında biraktıktan sonra başkâtip refakatile padişah huzuruna kabul edildi. Abdülhamit bu mülâkattan birkaç dakika evvel saatlerce yanında sliko- yup terlettiği Tophane Müşiri ile harbiye ve bahriye nazırlarmı azat et. miş ve yalnız perde arkasında zaptir ye nazıri ile umuru dahiliye nazırı Ri- fat Beyi alıkoymuş, onlara bu çok me. rakli mülâkatı dinlemelerini irade et: mişti, Beni hayrete düşüren bir nokta da, yine aynı gün zarfında Sıvas zaptiye| kumandanı Husrev Paşanın sarayda bulunuşunu öğrenmek oldu. Halbuki! bir gün önce imzasiyle bir telgrafını almıştım. , Görülüyordu ki Husrev Paşa da çat burada, çat kapı arkasında, nerede ol duğu bilinmiyen, namına imzalarla Kendini her yerde hazır nazırmış gibi gösteren bir adamdı ve zamanın en açıkgöz ve ep çok gözde zaptiye pasa. larından biriydi. Hattâ zaptiye nazırı olması ihtima- linden bile çok zaman bahsedilen Hus- rev Paşa, Hınçak hâdiselerinde Ropen! Cevahirciyan kadar mühim mevki alır.! Demek ki Cevahirciyanla saraya gittiğimiz o gün saray fevkalâde hâdi.! seler sahne olmuş, çok heyecanlı mü- zakereler geçmiş ve bittabi Abdülha-! mit sabâhtanberi meşgul! olarak sinirle KAHRAMAN HAYDUD ri bir yorgunluğa düşmtüştü. Ropen Ce vahirciyan huzura girince veri öptü ve elpençe durdu. Abdülhumi! sağ elinin küçük parmağını ağzında hafifçe eze. rek odanın bir ucundan diğerine gidi- yor, durmadan yürüyor, sinirli, hırçın kızgın ve hattâ muztarip görünüyor. du. ) Abdülhamit bir aralık Cevahirciyanın burnunun dibine kadar sokuldu ve; — Cevahirciyan, dedi. Senden bir hiz” met isterim! Cevahirciyan tazimle verdi: — İrade hünkârımındır, Birkaç hafta zarlında mahzuziyeti mus cİp curnallarını okudum. Ermeni tebea mız içinde gizli bir teşekkül siyasetinin dalbudak sarmağa başladığını biliyorsun. Bunlarla pek içli dışlı bir münasebet tesis ettiğini umuru dahiliye nazırı Rıfat elen di söyledi. Onlar da senin mesainden mem nundurlar, Fakat bu kadarla olmaz. Bu çıbanı iyi» ce azdırdıktan sonra (elbirliği ile temiz” leriz, bu kolay! Ancak frenk matbuatını / tetkikimizde bazt endişeyi mucip neşriyat görüyoruz. Bu ezcümle Deyletialiyyemiz dahilindeki asayişsizliğe mütedair bulunmaktadır. Zannımca Obu teşkilât Oo fesadiyenin frenkler arasında gizli kolları vardır ve | bu tahrikâta alet olmaktadırlar. © Şu sırada memaliki şahanemizde tam bir sükün ve ıstıkrarı tesis etmek her şey” den önce matlâbumuzdur. Halbuki yeryer şekavet hâdiseleri bel ki sana da malümdur. Bu vekayiin bilhaş sa orta Anadolu mıntakasında cereyanı ve ermeni cemaatinin kesif o bulunduğu yerlere isabet edişi cayiteemmüllür. Bir taraftan da bu şekavet müsebbibleri- ni yakalayıp ağyare örnek olacak şekilde tecziye etmek gerektir. (Devami var) eğilerek cevap i | İ İ il —Rusçadan— Hınçak olduğunu sanmıştım. Biz yıla- 32 KAHRAMAN HAYDUD rek bağırdı? yeceksin!, « — Oğlum, oğlumu ne yaptı- nız?, Müthiş gürültüler arasmda nafiz ve korkunç bir ses işidil- di; — Kandiyano! Oğlunuz ha- indir ve makpustur. Siz de hi- yanetle müttehemsiniz! Artık siz hükümet reisi değilsiniz. Kanunlarımıza dayanarak ve “10” lar meclisinin yüksek nü. fuzuna dayanarak sizi ç tevkif ediyorum. Poskari, bunları söyledikten sonra ilerledi. Kandiyano bütün sesiyle ba- ğırdıi — İmdat! İndat! "Muhafız. larım ve dostlarım beni kurta- rınız! Beni müdafaa ediniz. Ah alçaklar. Onlarda beni terkettiler. Hayatımı tek başı- ma İepinize karşı müdafaaya hazırım.. Bu sırada tiz bir ses salonu titretti, Bir kadın, dağnık ve kırçıl saçlı bir kadın, ateş sa. çan gözleriyle ihtiyarın yanma koştu.. Bu düşes dö Silviya idi. Çınlıyan bir sesle bağrıyordu: — Kandiyano! ei ölmi- Kandiyano ağır ve parlak ki hemı kaldırarak Foskarinin zerine hücum etmişti. Büyük engizitör, bir sıçras yışta kendisini sakındı. Dükün dehşetli kılıcı şiddetle yere sap Jandı. Belki yirmiye yalan el, ihtiyarın hareketine mâni olmu. ya başlamıştı. Bu müthiş hücum meticesin. de ihtiyar, takatsiz kalarak ba- yılmış ve gürültü arasında sa” Jondan dışarıya atılmıştı, Düşes dö Silviya bu manza- râdan çok heyecanlanmıştı. Göğsünü delecekmiş gibi çarpan kalbi üzetine yumruk. larını bastıriyordu. Nihayet ka- labalık dağılmıya başladı. Dü- şesin etrafını saranlardan baş- ka kimse kalmamıştı. Dandolo yerinden fırlamış, gözleriyle etrafını seyrediyordu, İşte 'bu sırada Altiyeri Dan- deloya; — Neler olduğunu anladınız değil mi? İşte müthiş bir ihti. 1. Hem öyle bir ihtilâl ki Venedik zadeğânimnin nüfuz ve iltidarına oOmuhalii olanlar Gözleri bir tarafa aktı. Fos. kari: — Söyleyiniz.. Adil bir mah- keme huzurunda bulunuyor- sunuzl, Davila yeniden bir ölüm tit. remesiyle sarsıldı ve birdenbi- re doğrularak dudakları kıpra - dr. Bir şeyler söylüyordu. Ta. mamlayamadığı cümlesine yeni baştan başlıyarak ithama çalı- şıyordu. Arkası işidilmez olmuştu. Tekrar kendini toplamıya çalışarak; — Şahadet ve tasdik ederim ki., dedi. Çehresi karardı. Ciğerlerin- den kopan pıhtılaşmış bir par- ça kan, ağzını kırmızılaştırğı. Kolları açıldı. Ayakları şid. detle titremiye başladı. Ölmek Üzere bulunuyordu. z Foskari artık hayattan eser kalmiyan cesede doğru bir ke- re daha eğildikten sonra hâ- kimlere dönerek : — Efendiler, dedi, arkada- Şınız Jan Davila öldü. Hâkimler büyük bir sakin - Hikle konuşuyorlar, Foskari, soğuk sesiyle sözüne devam ediyordu, — Öldü, fakat.. Vazifesini yaparak, şu kadınım bize söyle- miş olduğu hakikati tasdik ç- “kes vazifesi başmda bulunma derek öldü., © Bu sözlere, mecruhun çıkar- dığı ölüm hırıltısı cevap verdi, Herkes yerine oturmuştu. Leo nor, belki Yan Daviladan daha beyaz çehresiyle ve titriyen el leriyle açtığı kapıdan çikip git we ğ Belki de çıldırmıştı. Bu sıra- da uzaktan halkın müthiş bir kasırga gibi gürültüsü gi du. Foskari ateşler İM, gözle- rini açarak bağırdı; — Efendiler! Rolan Kandi- yano hakkındaki muameleyi yarın kararlaştırırız. Bu akşam şu ibtilâli bastırmamız lâzım... Altiyeri! Siz askerin kuman * dasın: üstünüze (oalmalısınız. Fesad büyüyor efendiler., Her- Mıdır, Altiyeri, yüzü o solmuş 117 halde sıçradı. Leonorun izini takip ederek çıkıp gitti. Foska* rideonu takip ederken Jan Davilanın kana bulanmış cese- di üzerine müphem bir tebes. sümle baktı, Salondan çıkarken önünde hürmetle yerlere kadar eğilerek, bir şeyler mırıldanan bir adam gördü: a — Şöhretinizin, hüküm ve nüfuzunuzun idamesi için ça- Uşmalarımızdan oo memnunsu.