ü üskada) BÜN kızlardan ka BöZ altından bak sonra ise, beş da- Na Yalnız kaldı. Hi Sütinak $ biraz tubaf kaça” Katan, bir vaziyet vere Sek yi sil ee ayuciyle sol ame bakışla Katyaya hr iie okudunuz mu? Kn Sey bana bakr Kaman, bilir mi- ar İİNİR eeerni ols a ip vel | e UN kuvvetle şişir- de adı, Sicak varmış gibi, Rözlerini Katyaya çe dedi, cenubi minierleri s0- Na Düden berbadı Mos- VR ei N Vi hm karncalardı ir. Fa İN, e, nane çok fena 1s1- OO “lduğumu biliyor çini itin m reisi nı Kü ni an, ço- m kararmakta TündüRü pencereye ME eda giç” Volodya ile fıskoslaşması, gerekse Vo lodyanın hiç oynamaması ve mütemâ- diyen düşünmesi kızlar için çok acayip ve esrarengiz bir şeydi. İki büyük kız, yani Katya ile Sonya çocukları sıkı bir göz hapsine aldılar.. Geceleyin erkek çocuklar yattıktan son- ra kızlar yavaşça onların yattığı oda kapısına gelerek içerde konuşulanları dinlemeğe koyuldular, Kızlar bu dinleme neticesinde neler keşfettiler? Oh bilseniz! Çocuklar Amerikaya gitmeğe hazır. lanıyorlardı.. Orada altın arayacak İardı. Onların, yol için lâzım olan her şeyleri hazırdı: Bir tabanca, iki bıçak, peksimet, ateş yakmak için adese, pus” la, ve dört ruble de paral.. Kızların, iki çocuğun konuşmasından öğrendiklerine göre, çocuklar bir kaç bin kilometrelik yolu yaya yürüyecek- lermiş.. Yollarda kaplanlarla vahşilerle çarpışacaklarmış. .Sonra fildişi ve altın arayıp bulacaklarmış.. En sonunda ga- yet güzel birer kızla evlenerek, kendi - lerine Amerikada birer çiftlik kuracak- latmış., Çöcuklar biribirlerinin sözlerini kese” rek heyecanla konuşuyorlarmış.. Çeçe- kendisine Atmaca Pençe Montihomo; Volodyaya da" Sol gun benizli kardeşim,, diyormuş. Kızlar yatmağa giderken Katyu, kendisinden biraz daha küçük olanı Son. yaya; — Dikkat et, dedi, anneme bir şey söyleme!., Volodya bize Amerikan ak tın ve fildişi getirecek.. Şayet anneme söyleyecek olursan o zaman onu bırak- mazlar. Yılbaşından bir gün evvel Çeçevitsin, bütün gün Asya haritasını tetkik etti. ULAN Çehov şılmayan sözleri, gerek hiç durmadan ( sık olan Volodyu ise, mütemadiyen ©- ya dadan odaya koşuyor ve ğzına bir Jok. ma yiyecek sokmuyordu, Dolaşırken bir defasında çocuk salo- nuna girerek, Meryem ananın tesmi ö- nünde durdu ve istavroz çıkararak: — Allahım, diye dua etti, ben gü» nahkâr kolunun günahlarını affet! Al Jahım, zavallı, bedbaht anneciğimi ko- rul, Akşama doğru da ağladı.. Yatmağa giderken, babasını, annesini, kızkardeş- lerini uzun uzun kucakladı., Katya ile Sonya meselesinin farkında idiler, En küçükleri Mâşâ ise kat'iyyen hiç bir şey anlamıyordu, Sadece gözü her Çeçevit- sine iliştileçe, düşünceye dalıyor ve içini çekerek, âdeta yüksek sesle söyleniyor- du: — Dayım pehriz günleri fasulye ile Çeçevitso (Mercimek) den başka bir şey yemenin doğru olmadığını söylü. yor. Noel sabahı Katya ile Sonya gayet erken uyandılar.. Hemen yataktan kal” karak Volodya ile arkadaşının Ameri- kaya nasıl kaçacaklarını seyretmiye git- tiler.. Usulca, çocukların bulundukları oda kapısma sokuldular, Çeçevitsin, öfkeli bir sesle Volodyaya soruyordu: —Demek sen gitmiyorsun, ha?, Söy- le: Gitmiyer musun? Volodya sessizce ağlıyordu: — Allahım yarabbi! Fakat nasıl gi. derim? Anneme çok acıyorum.. — Sölgün yüzlü kardeşim, sana çok rica ediyorum; gidelim! Beni bu seya* hate teşvik eden sensin!.. Gideceğini bir çok defalar yeminle tekid ettin! Halbuki tam gitme zamanı gelince, korktun! , #«— Ben:: Ben “körkmâdım. ” Fakat Çocuklar gitmiyecek mişin?, — Gideceğim, .Gideceğim, fakat bi- raz bekle, Biraz daha evimde oturmak istiyorum.. Çeçevitsin kat'i bir ifade ile; — Şu halde ben yalnız giderim, de- di.. Ben sensiz de olabilirim. Bir de güya kaplan avlayacaktın! Şu halde benim tabancamı ver), Volodya o kadar acı bir surette ağ. lamağa başladı ki kız kardeşleri de kendilerini tutamadılar. Onlar da ağ- Jamağa başladılar. Odanın içinde ufak bir sessizlik oldu. Çeçevitsin bir defa daha sordu — Demek sen gitmiyorsun? — Gide... ceğim.... — O halde giyin! Çeçevitsin, Volodyayı kandırmak için Amerikayı methetmeğe, kaplan gi- bi sesler çıkarmağa, vapurun yürüyü- şünü tasvir etmeğe, küfretmeğe başla. dı. Amerikada elde edeceği bütün fil dişlerini, bütün aslan ve kaplan postla- rını Volodyaya vereceğini vaad etti. Bu vaziyet, bu esmer, bu çilli yüzlü, bu fırça gibi saçlı çocuk, kızlara bari- kulâde bir insan gibi göründü. Bu, ha. kiki bir kahramandı ;azim sahibi, ce- sur bir insandı.. Öyle kökreycrdu ki kapının dışında bulunan kızlar, hakiki bir kaplan ve yahut aslanın kökrediğini zannediyorlardı . Kızlar kendi odalarına dönerek giyin- meğe başladıkları zaman Katya, gözle- ri yaşla dolu olduğu halde: — Ah, öyle korkuyordum ki? Dedi. Saat ikide öğle yemeğine oturdukla. rı zâman her şey sessiz ve sakindi, Fa- kat yemek esnasında birdenbire çocuk- İarın evde bulunmadıkları anlaşıldı. Çocukları, uşak odasında, ahırda, bahçede arâttılarsa da hiç “bir yerde Arasında Çeviren : Ferah Ferruh dı, Akşam çayı da çocuklar olmadan içildi. Akşam yemeğine oturdukları zaman Volodyanın annesi çok heyecan İı ve müteessirdi; ağlamağa başladı. Geceleyin bir daha köye gidildi. El- de fener, dere boyu arandı... Bütün ev telâş içindeydi. Ertesi gün köy jandarması geldi. Bir takım kâğıtlar yazdı, Anne ağlıyor- du. Birdenbire evin önünde bir kızak durdu.. Kızağın beygirlerinden duman. Jar çıkıyordu . Avluda bulunanlardan biri; — Volodya geldi! diye haykırdı. Koşa koşa yemek odasına giren Na talya: — Velodiçka geldi! diye haber ver- di.. Mülrod da kalın sesiyle: “Havlhav!.,, diye havladr., Çocukları şehirde, bir handa tevkif etmişler.. Çocuklar şehirde dükkân dük kân dolaşarak barut aramışlar.. Volod- ya koridora girer girmez hıçkırmağa ve annesinin boynuna sarılarak ağlama. ka başladı.. Kızlar, büyük bir dehşet içinde titreşerek şimdi ne olacağın: dü” şünmeğe başladılar, Babalarr Volodya ile Çeçevitşini kendi odasına götürerek uzun müddet onlarla konuştu. Anneleri de hem konuştu, hem ağladı. Babaları: — Hiç bu yapılır şey mi? diye nasi- hat verdi.. Allah göstermesin, buhü mektepten haber alsalar, derhal sizi mektepten tard ederler. Gospodin, Çe“ çevitsin, siz bu hareketinizden hiç u- tanmadınız mı? Bu işin elebaşısı sizsi: niz!.. Her halde sizin ana, babanız lâ (Lütfen sayfayı çeviriniz) (*) Çeçevitso; Rutca mercimek mâ“ Defterine bir şeyler not etti. Bir arı ta. fından ısırdmış i yŞ BURİNAN e a demin Da feryadına ak & Şaş ce yl #skerlerde bir durgun- ME mall şiddetle zın Em tekrar kapan- bağrıyordu, Üz ie kaçtığını ve yeri- Mü onulduğunu anlamış- ürk, li adam, cellâd ya- ğe bir çoğu kraliçe- NE iğını tanımışlardı. Sa gerdanı olan zabit, halk ie meydanına koştu. Ne Kaş trinde bir sehpa ile igin Vi dayanmış bir bal 1 taş, Se cezanın birinci Aİ di e bu sehpaya bağ» İli derisi yüzülecekti... Ne kafası kesilecekti. ig eca merdiven as- RE Merdivenin altında Big man Jâzmgelen bir N ) talanmışlardı. iy ice ça dö Presi, karakol za- k send U Dülan Büridanın zi- *& ği, “© Zabitin isbat olmak İN emirnamesini tet- İyi , Wa Yİ ki bu kağıdı sakla ve kafanız kesilir- kral namına hareket Nü 3i müaheze etmek im- NS DA a ğünerekt Ya e, iin iza d İmiş! Buna tem: kendisine borç- A va © kâğıdı da alır gö- Nİ tay, bunu Saklamaklığımı e viğağ #tti, Şimdi Stra. ? Takliye mi ede- Ni iu İN tahı, rdandı: Mim) 1€ etmeyiniz. Hem e iz <MUM aranması ve 4 Sistam, Galiba şev- > ketli kralımıza hakaret etmiş olmak ... Kendisi de pek habis bir heriftir. Asıl. mağa lâyıktır, Şimdi asarız, olur biter, Hem bakınız halk ne kadar sabırsızlık- Ja idamı bekliyor. Ben o Götye ile Büri- danı arattıracağım, Onlar da ele geçin ce asılacaklar, Fakat şimdi Gotyenin iş- kencesinden halk önünde vazgeçmek kabil değildir. Şimdi siz gider, Gotye diye buraya Strajildoyu getirirsiniz, bu iş olur biter.. Zabit hapishaneye döndü. Şehremini yerine dönerek Filip dö Nelin şeklen idam: emrini verdi, Cellâd Kapluşun yamakları büyük bir sepetten tahtadan yapılmış bir mankeni alarak ayağa kaldırdılar ve halka gösterdiler. Halk gülüyordu. Cellâd yamakları güzel elbiseler giy- dirilmiş olan tahta adamı kütüğün üze“ rine koydular. Yamağın. biri baltayı a- larak, bir vuruşta kafayı kesti. Ahali bir kahkaha salıverdi. O devir- de ölen bir idam mahkümu böyle bir manken tarafından temsil edilerek gü” ya ilam slunurdu . Gülüşmeler Bittikten sonra özler hapishane kapısına dikildi. Bu defa Gotye canlı olarak idam edile- cekti.. Hapishane zındanının içinde ise müt- hiş bir facia cereyan ediyordu. Yüzbaşı, şehreminiyle konuştuktan sonra karakola döndü ve : — Aşağıdaki Gotyeyi alınız ve idam yerine götürünüz! emrini verdi. On iki asker bu emri ifa için zındana indi. Askerler Strajildoyu yakalamak isterlerken o avaz avaz bağrıyordu. Cellâd yamakları ise haydudu bağla mak istiyorlardı. Strajildo ise mütemadiyen ; — Canım, ben Götye değilim, gözlü nüzü açımız, Sonra pişman olacaksınız diye bağrıyordu. ben... Ben anneme acıyorum. Gidezek misin, bulamadılar, Köye de adam gönderdi - ler: Fakat çocuklar oradada bülunama. nasma gelir.. Kızcağız bu iki jemi biri“ birine karıştırmıştır. BURIDAN Cellâd Kapluş, bütün aramalara rağ- men bulunamamıştı. Büridan Strajildonun kolundan tut- muş olduğu halde meydandan geçti ve doğruca hapishanenin kapısına gitti, İçeri girince âmirane bir tayırla yüz- başımın nerede olduğunu askerlere sor. du. Askerler bir oda gösterdiler, Büri- dan bu odaya Strajildo ile beraber gir- di. Strajildo düşünme ve idrak kabiliye- tini kaybetmiş bulunduğu için çok lâ kayd idi. Sanki rüyada imiş gibi yürü. yordu. Fakat uyuşturucu ilâçın tesiri azalmağa başlamış olduğu için cereyan eden bu hali birâz anlar gibi oluyordu. Fakat bu anlayış âdeta uykuda iken bir gürültü işidip te uyanılmamağa benzi” yordu . Zabit kırmızı mantolu bu adama dik- katle baktıktan sonra Büridana döndü ve ona sual dolu bir bakışla baktı. Büridan: — Yüzbaşı efendi, kral namma geli- yorum! dedi, Oturmuş bulunan zabit ayağa Vali rak hürmet vaziyeti aldr, Büridan sordu: — Burada bir mahpus var, değil mi? — Evet, Gotye dö Nel. — İsminin ehemmiyeti yok. Bu mahpus hükümetin mühim bazı sırları. na vâkıftır, Zabit biraz düşündükten sonra cevap verdi: — Evet, şimdi anladım. Demek ru” hani mahkeme reisinin, mahkümun sen ifadesini almak Üzere sabahleyin buraya geleciğ doğru imiş; öyle işitmiştim de.. Büridan zabitin kulağına eğilerek: — Bu mahküm, kont Valuvaya bir şey söylememekte israr ettiği gibi ru- hani mahkeme relsine de bir şey söyle- miyecektir Yalnız şu gördüğünüz adam onu söyletebilecektir, Yüzbaşı benim yn olim ede adamın görüşmesi kralın emri İktızasındandır, Zabit düşündü, sonra; — Bunun için yazıl: bir emir isterim, dedi, —iştel. Büridan böyle söyliyerek evvelce Strajildonun üstünden aldığı iki emir. nameden ikincisini masanın üstüne koy du. Malum olduğu üzere bu emirname" lerden birincisini Valuva yakmıştı. Zabit kâğıdı açıp okudu, Büridan bu sırada sapsarı kesilmişti, Adeta titriyor ve kalbi şiddetle çarpıyordu. Fakat zabit hiç bir tereddüt eseri göstermeden başinr kaldınp Büridanı selâmladı ve: — Zındanlara inmek için sekiz as“ ker gelsin! diye askerlere seslendi. Sonra emirnameyi Büridana uzattı. Delikanlı bunu redderek: , — Bu emirnameyi yı almağa ge“ lecek Şehremini Jan dö Pressiye teslim etmeniz için emir alden, Yalnız mah « kümla gizli görüşüleceğini size haber veriyorum » — Müşsterih olunuz, askerlerim bir şey işitmezler, Zabit bir kapı açtı. Orada görünen bir merdivenden Büridanla Strajildo inmeğe başladılar, Sekiz asker de arka- dan takip ediyorlardı. İçlerinden iki « sinde birer meş'ale vardı. Bir kapı açık dı. Büridan yanındaki meş'aleli askere? — Meş'aleyi bana veriniz! dedi ve Strajildo ile beraber elinde meş'ale ile içeri girerek kapıyı kapadı, Zındanın içini tetkik edince elleri ayakları bağlı Gotyenin bir taş üstüne de yatmakta olduğunu gördü. Gotye solmuş, sararmış ve çok zayıflamıştı. Gözleri kapalıydı ve zındana girildiği- nin farkında bile değil gibi görünüyer- du. Büridan diz çökerek bağırmasına mâ