HABER — Akşam postası Haber'in tarihi Romanı: 22 “Bu sırrı ifşa edersen alimallah kelleni yüzerim,, Kadı mütemadiyen kahve içerek elle. rini uğuşturuyor ve All Paşaya boddus- lar ediyordu. Bari kadı olmadığı saman bu rüyayı söyleseydi. Belki o zaman hün- kür tabir işini bir başkasından ferman eder, bu biçare cahili de yakasmı bir teh. likeye kaptırmazdı. Pâşa girince kadı ayağa kalkıp etek- kd, Ali paşa memnundu. — E. Dedi, Kadı efendi, tabir edebil. &in mi? — Ah paşacığım, başımı nara “aktm! — Korkma, bu yüzden epeyce dün- Yalik hakettin. — Ne gibi paşam. — Ben tabir edeceğim, sen naklede- eöksin. Vazifen bu kadar. Sana yüz d- ka #ltni ve seni Karamana kadı edees- kim. Kadı sevincinden göbek atarak bir çengi gibi dört döndü. Paşa bile kahka- Balarla güldü. — Ama kadı efendi. Bu sırrı ifga eder- sen alimallah kelleni yüzerim, — Emret sultanım, — Dudaktan öpmek bir izdivaç Glee tidir. Kalbini vermek de kızmı vermek- tir. Bu suretle şeyh damadmız olacak ve bu hünküra Allahın emri, peygamberin kavlldir, Üç onurun biri bünküra, biri gem re biri de kerimesinedir. Kadı hayretle dinliyordu. Bunun bir desise olduğun anlamıştı. Hem de işin mühim tarafı kendi sırta yüklenmişti. Eğer reddetseydi hünkâra ne cevab ve- recek, All paşanm elinden yakasını na. wi kurtaracaktı. Eğer kabul etse ya hün- kir böyle bir tabire kızar da kadıyı k dam ettiriverirse, Biçare kadı iki cam! a- rasında kalmıştı. Elleri titriyerek Ali paşanm ayaklarına eğildi: . — Aman sultanım, bu işten beni affet. Ya hünkâr hiddet ederse, beni onun e- nden ne şeyh, ne sen kurtarabilirein. Ali paşa kadının tereddüdünü bakir bulmuştu, Fakat ne olursa olsun bü İş yapılacaktı. Bir defa kuyuya bir taş atr!. mıştı. Şimdi bunu ayıklamak (o vasiyeti yardı. Burada da kadıdan başka kimse- eikler yoktu. — Kadı efendi. Dedi. Hünkâr işin face kımdarlır, Yani gevhle kerimesinin müna. Bebetina muttalldir. — O halde neye vermedi? — Hiçbir taraftan teklif olmadı da endan, — Peki ama, ANI nasa güya kızdı. — KAFİ ams kadı efendi, Na diyorsam eni yap. Böyle icah ediyor, Korkma, pa- dişah kasap değildir. Her önüne geleni katletmez. Belki do ihsanma nall olur. sun. aEINTTI “Lili AŞK VE TAHLI Haydi vakittir. Ben gidiyorum. Aksi takdirde beni kanmia günahkâr edersin. mişti, Yıldırım Firuz ve çavuşlarla Macar seferini hazırlıyor, tabiye kuruyordu. Paşa da bir kenara oturdu. Hünkâr bir Aralık paşaya dönerek! — Şu rüyaot merak ettim paşa. De di. Ne zaman gördün? — Sabaha karşı hünkürm., — Öyleyse sahih rüya, — Takdir hünkürmundır, — Çağırm kadı efendiyi, Bu ne kadar düşünmek böyle? Kadı yelyepelek gelmiş ve padişahm ellerine kapanmıştı. — Söyle bakalm efendi. Nasil tabir ettin? Kadı, sararmış yüzünü paşaya çevirdi. Dudakları titriyordü. — Hünkürm, dedi. Bi Cenabıbakkın bir işaretidir. Kadı henliz ikinci cümlesine başlama. dan İçeriye acemi efradından padişah maiyetine memur bir asker girerek yere kapandı: — Şevketlâ padişahım. Gözel çavuş huzuruna acele yüz sürmek istiyor! — Gelsin, Gözcü çavuşu telâş ve heyecan İçinde idi, Nefes nefese anlattı: — Padişahım, Sismon ve oğlu Niğbolu kalesine kapandılar. Macar kralı da bir sefaret göndermiş, Padlşahımdan mülâ- kat istirham ettiler. Yildirm Bayezid kadar Ali paşa da, kadı da, bütün oradakiler de rüyayı, ta- birini unutmuşlardı. Bulgaristan kralı - nın behemehal ele geçmesi ve bü fUtü- hatm nihayet bulması lâzımdı, İşte Ma- caristan da huylanmıştı, Birini halletme- den ötekine başlamak Osmanlı ordusunu birkaç parçaya ayırmak ve maazallah mağlühiyete meydan vermek olurdu. Hünkâr haykırdı: — Ali paşa, sen hemen askerinle Niğ. bolu üzerine yürü, Haydi kadı efendi, harbadocek askerin başında bulun! Sen de Firuz, Ali pasanm arkasında (htiyat kuvveti olarak hazır ol, Ben se- faret heyetiyle görüştükten sonra size yetişirim. Haydi, vakit geçirmeden Niğ- bolu ihata edilip almmalıdır. Mümkün o- Tarsa kral ve alireini diri diri İsterim. Ali paşanın biraz cant srkilmamış de. gidi. Demir tavmda döğülmek gerekti ve iş da olup bitiverirdi ama, böyle bir hâ- dise Üzerine şeyh Buharinin izdivnet işi- ni konuşmak da olamazir. Hem müza(fe- riyetlerin muzafferiyeti olacak bir İşe de kendisi memur edilmişti, Kimbilir kra- tr eline geçirince şöhreti nekadar yük. selecek ve kimbilir Marvevı ona ne ta- damtyacağı zevklerden mükâfat verecek- t Hem artık, iş bitmeli ve maşa da Bur saya, eğlencelerine dönmeliydi. LL — Az düşünürüm ve hiçbir şey arzu etmem... Pardon,, pardon, unutuyordum: Gri bir gecelik istiyordum... Bundan başka bir İste Bim yok... Yalnız... — Evet, söylesene. Yazan: Ikimim AN paşu padişahım oilerini öperek di- gari fırladı ve atına atlıyarak azkerino haykırdı: AH paşa yine süratle Yıldırıma git « — Haydi Niğbolu üzerine! Deniz dalgaları gibi cuşa gelen asker korkunç gürültülerle yola düzeldiler. Yıldrım Bayezid Bulgarlardan alınan binlerce silâhın yığılı bulunduğu yerde, selaret heyetini kabul etti, Sefir Nikola padişaha yedi selim ver- dikten sonra sordu: — Haşmetlü imparator. Krelımız Si- Jismonun selâmları var, Bulgaristan zaptetmenizin sebebini sordular, Yıldırım Bayezid güldü ve süferayı yanına çağırarak duvarda asılı olan ok ve yayları göstererek: — Eralmıza bunları söyleyiniz. Dedi. Odadan çıkarken sefaret heyeti reisi Nikolaya dönerek ilâve etti; — Artık bir mektupla bildirmek zab- metinde bulunursunuz. Benim misafirim olarak Macaristan kraliyle kozumuzu paylaşmeaya kadar Bursada kalacaksı- DİZ, Padişah atına binerek Niğbolu önüne doğru doludizgin yol aldı. Nikola bir Ta- tarla vaziyeti kralma bildirmiş ve kuzu gibi Bursaya yollanmıştı, Demek ki ne olursa olsun Macaristan: da tarumar 6t- meden kılıcını kınins koymıyasaktı, Hem Nikola için bu bir nimetti de. Zaten Si- jismonla arası pek iyi değildi. Bursada rahat esaretten, yarn Os“ manlı askeri elinde can vermek elbette evlâ idi, Hâdiseler taşıyordu. Bulgaristan ve. Macaristan hudutları ve toprakları Üze. rinde kaynaşan Osmanlı orduları - istilâ sıyla tag taş Üzerinde birakmıyorda. Bü. tün dünya hristiyanlık âlemi bu dehşet, 4 savlet karşısında kabuğuna girmiş sü. müklü böcek gibi sinmişti, Acaba Os - manlı orduları yeniden bir Attilâ istilâ. sma mı hazırlanıyordu? Macnristarım, Bulgaristanm ne günabi vardı, Osmanlılara, he mazarratları do- kunmuşta ki, Yıldırım amansız harbler. le memleketlerini savuruyordu. Yıldırma ne sefir, se muahede dinliyordu. 'Niğboluya kaçın Bulgaristan kral haşmetld Sisman oğlunu karşisma almış haykırıyordu: — Ben sana demedim mi, biz shrbede. meyiz. İşte Al paşanm ordusu, bütün Osmanlı ihtiyat kuvvetleriyle Niğbolu 8- nündedir. Yapılacak bir şey var oğluma! — Ns baba? — Teslim olmak! — İdam ederler. Alçaklığımızla kali. riz, — Bir asker kılıcı altmda can vermek, padişaha teslim olmaktan daha mı İyi. (Devamı var) Yazan: H, C. Bywater Bu şerait dahilinde tad devam çılgınlık olu Her geminin kaptan mevkilnde seyir za- biti, Rusların gizli haritasının bir kop - yası Üzerine eğilmiş, rotayı işaret edi- yordu. Yolun yarısma gelmişlerdi ki ân! bir felâket filotillâyı bastırdı. Başta giden torpito, plânda işaret edildiği veçhile #ancağa dümen kırdığı sırada iki infilâk oldu ve ikl muazzam su sütunu vüksel- di. Sular tekrar denize gömüldüğü za- maa torpitonun kiç tarafının tamamile harab olduğu, görüldü. Gemi batmak W- zereydi, Onu takip eden torpito, birincinin Yardımına koşmak Üzere süratini fazla « laştırdı, Lâkin baş bodoslaması, iki may- nı biribirine bağlıyan bir kabloya takı- larak maynları sürükleyip iki bordasına getirerek patlattı. Gemi bir taş gibi bir. kaç saniye içinde sulara gömülerek kay» boldu. , Filotillânm mütebaki cezası arasmân büyük bir panik başlamıştı En başta gi- den ve İlk yaralanan filotimâ rehberi geminin verdiği “geri dön,, işaretini gö- ren filotillâ İsekleye dümen kırdı ve mayn tarlasınm göbeğine düştü. Üçüncü bir torpito duman, alev ve su sütunları arasmda kayboldu. Kıç kısmı tamamiyle parçalanmış olan (dördüncü bir torpito, akıntılara kapılmış gidiyor- du. Diğer iki torpitoysa ağır yaralan - mışlardı, fakat heniz harekete mukte- dir bulunuyorlardı. Bu kadar felâket yetmiyormuş gibi, Ruslardan alman gizli haritada yeri hiç Işaret edilmemiş on beş santimetrelik bir sahil bataryası da ateşe başladı. Bu ateş- le de birkaç torpito ağır yaralandı. İki mayn tarayıcı gemiyse derhal battı . Deniz Üzerinde gittikçe çoğalan top “sesleri Üzerinn telâşa düşen Alman ami. ralli, ihraç kıtalarını taşıyan torpito ve şalupaları, ziyadar işaret ve telsizle ge- ri çağırdı. Bu işaret sanki ayni zamanda Ruslara da “ateş nç” emriydi. Ruslardan alman haritada yerleri hiç işaret edil - memiş birçok sahil müdafaa bataryaları steşe başladılar. Rus mermileri kaçak Alman gemileri" mİ, şaşılacak bir fenbetle buluyordu. Bu- na mukabil Alman gemilerinin ateşi te- #irsiz kalıyordu. Çünkü atış zaviyeleri, plânda işaret edilen, fakat hakikatte mev cut olmiyan bataryalara göre evvelden dikkatle ayarlanmıştı, Hakikl bataryala- rı ise, kesif sis dolaymiyle de göreme - dikleri için isabetli ve müessir atış yap” Mmöları imkânsızdı. Rusların atışlarındaki isabet bakılınca Alinan gemilerini çok İyi gördükleri, ihtimal havada bulunan bir rasıttan istifade ettikleri anlaşdı « yordu. Bu şeralt dahilinde taarruza devam çilginlik olurdu. Filoya Heat emri verildi. Hezimet tam ve kat'l idi. | Amiralin hiddetini tasavvur etmek ko- la; ıydır. Birkaç sat evvel o kadar Ümid, dl İN rd, battâ emniyetle teşebii et ruz feci bir pe v gel batmıştı. Diğer birçok hea ay hasara m ğırdu Pilot rehberi zn tini on dakika sonr” larını hâmll geler Seed Amiral saçların yola bir deniz kurdu le ga bir oyunla mii Demirlediği mirsi rel verilen emirler üzeri”? dinl bütün gemilerin sü > g ne çağrıldı. Bunlsr sertliği tatyan bir tek zabit yeti betbaht adamı olağ oydu Bu içtima Cart yg etmek müpxül değilöi yari Bremermanın te”! iy tg p Genç zabit hıyaneti Vİ. yy vanıharbe e rilecekti. Fakat geri? ; le yalnız amal rl ii ralin tolgrafıyla öğren” harbiyeden gelen bi tai kumandanlığından 8519 likte... Alman losunun dör hiçbir esrarı kali ra ların Rus armiralliğ landığma şüphe yoz düşman eline geçtiğini gi mez hemen tedbir #E ği da gösterilen geşit V“” ii dan evvel Alemler larını tahmisı ettikisfi Keşif tarassud etmişlerdi yal rini yapıp dönün “ayit bost geçitlere yüzle! leret di. Haritalarda görterÜğ, sahteydi v8 mermi # sari ai ların atış Anında ©" l çıkarıyordu. eek e siyle idare edilen bi > Rusların Kulan Hi Detice verdiler. e taryaları susturmak © f dıkları sırada bekiki ke mermi bile isabet 005” ruzu hiç zayintsiz » Kurt Bremerma” kadar aksetmedi. İÜ masum olduğunu V* harbe kadar mma mirlerine, mas kendisinin de R“* fından gayet mahir” tuzağa kurtar old Bunun tzerine A Ubava telgrafla Genç kadın, 19 maktızm keyb© e Bremermanın M8 dialarını teyid siz den istlevab edil hakkmda yalüsi a yaş küçük; ben de beş yaş büyül rimize yaklaşıyoruz... Bütün bunları rüyamda tekrar görü Girizan: — Şimdi bir sigara tellendireyim. bari. rat asma! Bir senedenberi gizli gizli İÇİ na ne güzel sigaralar veriyordu. Tütünün dişleri berbat edeceğini öyledir” inci gibi dişlerini göstererek gülümseği- Sonra garip bir arabaya bindik. Bu ©” — Ben rüya görüyorum, canım... buraya nasıl gelir? kim getirebilir? Müteyakkiz makulbir ben ile, UY fikirler çarpıştı. Rüyanın ardı kesilmesi kâfi.. Hiçbir hareket yapmıyorum... Arabadayız... mes , Girizan başını göğsüme koyuyor VE vaki? ; bimin bulunduğu yeri mütemadiyen ÖPÜ sofi iş için söylediğim eski bir ninniyi terennüt Mavi düğme mor düğme, Gene geldin gönlüme, Sen gönlüme geldikçe. Kan damlar yüreğime. Bu çok derin ve elemli bir şey Tesssürümü dağıtmak ve şaka Yel — Yeni bir şey söyle; eskileri İst Birdenbire dekor değişiyor. İşte | » — Olmaz... Senden, bugünün kırk saat olmasını İstesem, tabif ounu yapamazdın; âlicenahlığın da bir haddi var... Burası ne güzel, değil mi? Karın içinde evde imişim gibi oluyorum. Sen de öyle mi sir? — Bilmem. — Sen çalışıyordun, İstanbuldan bir yere kımıldamıyordun, İs tanbu'da kar beyazdır, ama yere siyah düşer. Babacığım, mesut ol mamı istiyorsun; halbuki sen... -— Ben bedbaht değilim ki, yavrum. — Ben her şeyi senden öğrenmek isterdim. Elbette bir gün anla" tarsın.. — Çok kurcalama, Girizan... — Niçin? — Sen her şeyi temiz ve güzel görüyorsun... — Artık bir şey ilâve etme. Anliyorum.. Kar ile örtülmüş bir köy... Karlar eridi mi, pis, kirli evler, gayrimuntazam binalar. ahır lar... doğru, sen çök bedbahttım..Ne yazık ki o zamanlar ben yoktum!. Bani affet: Bakmak ve susmak lâzımgeldiği bir zamanda seni meyus ediyorum... Meselâ şu tepeden etrafı daha iyi seyredebilirdin. Haydi çıkalım... Göreceksin: Temiz, boyalı bir kartpostal... Çabuk gel, sev gilim!... Aliyenin Edimekapıdaki cümlesi; Ve sanki, Sıdıka hanımın hiddetli sesini işitir gibi dönüyorum: “— Orada ne yapıyorsunuz? Silkinerek: — Haydi, yemeğimizi yiyelim, Açlıktan ölüyorum.. dedim. 2 a Gözlerime bir türlü uyku girmiyordu. Kalktım. Geç kalan bir çok mektuplara cevaplar yazdım. Sonra masamın üzerinde yığılmış du- ran gazeteleri açtım. En basit cümleleri bile anlamakta güçlük çeki" yordum. Saatime baktığım zaman kurmağı unutmuş olduğumu hatırlar dım. Mübhem bir ışıkla aydınlanan hava, lâzımgelen malâmatı ver miş oldu. O sabah saat sekizde gene yürüyüş yapacaktık. İstirahat içini bana çok vakit kalmıyordu. Yattım... ve bir rüya gördüm: Girizan ile ben, bir gün evvel yemek yediğimiz o lokantadaydık. Bizi ecnebi zanneden lokantacı, ona madam demişti. Ben gülüyor dum, Girizan: için ça yü