19 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

19 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in tarini Romanı: “Hey. Silâh ml .Silâh başına!) Rus müdafaa sisteminin ani! Osmanlı orduları geliyor?!,, — Şimdi Barp var. Çavuştan İminiz | var mı? i — Yıldırım orduların elire düşmekten kurtulduk. Biz dışarıdaykon harp patla , mış. No yapalnn biz! — Kapıya yaklaşm! — Nereden geliyorsunuz? — Bizans hudutlarından . — Malmız nedir? — Canimizi güç kurtardık. Malrmız: Osmanlılar yağma ettiler, Nöbetçi zabit bir boruo çalarak muha- fıs kumandanma hsber verdi. Kervan bir daha isticvaptan geçti Muhafız ku - mardanı daha tehilekli susiler gormuş- ta. — Hangi yoldan geldiniz? —*Tuna boyundan, — Sizi nasl esir etmediler? — Vezir AN paşanın kral haşmetli Bimana elçiliğini üzerimize aldık, — Osmanlı ordusunun kuvvetini gör- dünü mü? — Korkunç ktmazdanım korkunç. Muhafız kumandanmın kaşları çatıldı Ye yüzünde derin elem çizgileri belirdi. O da Osmanl ordularının korkunç ol - duğunu bilmiyor değildi, Kale içinde mah Sur halk açtılar. Kırbaçia, dipçikle sus- tarulan bu halk Osmanlılara teslim ol « mağa çoktan razıydılar. Ama, nibayet kütün kumandanlar kılıçtan geçecek- W. Halk bunu düşünmez, fokat asker düşünmeğe meeburdü. — Haydi. Dedi, Girinf Kervanlar on beş araba, el yedi ka- tr, sekiz at ve iki yüz İnsandılar. Kale kapısı gıcırdiyarak kapandı, Fa- Yat ufuktan geniş bir karartnım kale 0- zerine doğru ilerlediğini gören gözeüler, vasiyeti muhatış orduya haber verdiler, — Hey. Silâb başma! Silâh başma! Os manit orduları geliyor. Salib aşkına & Minden dönen kahpedir/ Kalenin etrafı bir kıyamet gününü an- diriyordu, Silhmı kapan kala mazgalla- ri kenarlarma, kalenin sırtma yüzüko « yun kapanarak heyecan ve dehşet için. de gittikçe yaklaşan karartıyı bekeldi - ler, Kral Sisman #rkılı yumruklarını ha- vada sallıyarak oğluna ve etrafını alan kumandanlarma haykırıyordu: — Siz Lelopus kimdir bilir misiniz? Bitün dünyayı çiğneyip geçen bangizler gibi muazzam orduları başında savlet 6- den düşman bir fortmadan, bir boradan, bir kasırgadan müthiştir. Biz harbede - meyi! Krailarmm bu bedbinliği karşsımda Asyana haşırlanan kumandarlar biribiri. Ae bakıştılar, Fakat bu sırada tüylerini Ürperten bir çığlık koptu. Bağrışmalar, haykırmalar, feryadlar kral sarayının boş koridorlarında korkunç akisler yaptı. EE 2 LI SAR LE birine gö Mütemadiyen atılan sllâhlar, sarayı da allakbullak etmişti, Kral haykırıyordu: — Na oluyor, düşman şebre ml girdi? Herkes bir yere dağıldı, Sisman pence- reye yaklaştığı saman dehşetle irkildi ve oğluru kolundan yakalıyarık sürükledi: — Haydi vakit kalmadı, kaçalım! Eral ve oğlu koridorda neftlenmiş gi- bi koşarlarken gırtlağı deşilmiş gibi hay. kıranları duydular: — Yeniçeriler katllam ediyorlar! Saray kapısı önünde muhafız kuman- danı yarısı koparılmış kolunu pençesiy- le sıkmış krala bağırıyordu: — Kabpe herif, Utanmadan milletini! bırakarak kaçıyorsun. Yeniçeriler bize oyun ettiler. Meğer kervan dediğimiz dallrılıçlarmınş! Önlerine durulmaz bir halde önlerine geleni biçiyorlar. Asker kale dışma yığılan Osmanlı ordularile harbediyor. Sisman muhafız kumanda- mını göğsüne bir hançer yapıştırarak bu boğuk sesi kesti, Oğlu dehşet içinde bii, — Haydi, ne duruyorsun? — Baba, gimdi ne yapacaksm? — Düşünülecek yer burası değil, Bir. kaç dakika sonra Osmanlı orduları ks- eden gireceklerdir. Önce canmmizi kur- taralım, sonra millet! Kapı önündeki atlara atladılar ve sa- rıldıkları kaputlar içinde teşlils edilmek- #izin kalenin arka kapısına doğru dolu- dizgin kayboldular. Esle kapıları açılmış, Osmanlı ordula- ri gebre girmişti, Evlere, resmi binala. ra, her yere beyaz bayraklar asıldı. Dükkânlarda, sokaklarda tok insan kal- mamıştı. Yalnız Yıldırım ordusunun 48. kerinden başka bir tek şehirli görülmü- yordu. ANİ paşa mtı Üzerinde haykırdı: — Münadi çıksın. Herkos işinin bası- na. Halka düşmanlığımız yoktur, Haş- metiü sultan Yıldırım Adil bir hükümdarı cihandır, Asker ve saray adamları s0âh. sız istedikleri yere gidebilirler. Bu daki. kadan gehir, Yıldırımın memleketlerine ilhak edilmiştir. Haydi ilân ediniz! Talan menedilmişti, Asker şehir orta- amda otağ kurdu, Yıldırma haber gön- derildi ve bütün dünyaya bu zafer iblâğ olundu, Yıldırım Bayezid veziri AH pa- sayı kucakladı. Firuz beyi alnından Öp- tü, — Esirlere hüsnü muamele ediniz, He- müz İşimiz bitmemiştir. Sisman kaçmıştır. Ordumdan Bulgar kralınm kafasını, Macar asilzadelerinin kulaklarını isterim, Asker yekpare bir sel bir halde haykırmıştı: — Barekallah! . Kadı ellerini açarak bu muzafferiyet- LAN SCİ eb ED İ gibi coşkun ürdüm, Salonda heyecan ve merakla beklerken, doktor der- Yazan: Ikimim ten dolayı dus ederken yeniçeriler bir sğızdan haykırdılar: — Mağrur olma padiştbım, senden büyük Allah vari Alİ paşa İstediği fırsatı ele geçirmiş- 1. İşte bu sırada padişahı geyh Buhar İşine sevketmek mümkündü. Paşanın ka. fasında muzafferiyet ve barblerden Üs « tün olarak Maryasınm bütün tehiikeler- dön uzak kalması tedbirleri vardı. Şeyh Buhariye verdiği sözl yerine getirmez- se geyhin Maryayı padişaha haber ver- mesi muhakka| Ali paşa, padişahım ra- ğında oturdu ve yavaşça kulağına eği- lerek; — Sultanı Rum şeyk Buhari hazretle- rinin duaları indi Hâhlde mllstecab oldu Sultanım! Yıldırım büyük bir haz duymuştu. A- M paşanm arkasmi okşadt, — Doğru paşa! Allah ulemayı ve me- gayibi haşımızdan eksik etmesin! Akçağlayan camilni şeyhe kihe et- tim, fermanmı yazsmlar! AJİ paşa yutkundu. Şeyh sami istemi- yordu, arın, bunu padişaha nasl söyle- mell, n neresinden başlamalıydı? — Padişahım! Dün gece çadırında bir rüya gördüm, Yüdirm çok mutekit bir adamdı, Her- kesin işitebileceği kadar bızla sordu: — Hayırdır Inşallah paşa, anlat baka- lm. — Şeyh Buhart hazretleriyle beraber. dim. Şevketlâ padişahıma kılıç kuşatır. Mrken, şeyh! dudaklarmdan öperek kal- bini çıkarıp verdin. Şeyh bunu sildi ve biribiinize"iarıldınız. Öylere kaynaştı - Bız, Hanginiz geyh, bânginiz gevketlâ hünkâr belli değildi. Semadan Üç nur in. di, uyandım, Yüldirım dudaklarını büktü. Ne #er'b rüyaydı bu. Acaba şeyh Buhari kendisi. ne bir bud's mı hazırlıyordu, Yoksa “- hin başka gizli maksatları mr vardı? Kadı dn bu rüyaya şeşmıştı. Hünkür kadıya dönerek: — Ey. Dedi, Kadı efendi. Haydi ilmi. ni göster bakalım, Şu rüyayı tabir et, Kadı ne uydursun şimdi? Yutkundu, duraladı. Ali paşa Imdadma yetişmesey- d! biçare kadı ilmini ödü gibi ağzmdan kusacak ve korkusundan ölüyerecekti, — Şevketlü hünkürm. Bunu tabir kadı efendiye birkaç saatlik bie mühlet #hsan et! Hünkâr güldü; — Doğru #öylersin paşa. Haydi fen. dı. Git, düşün, gel anlat! Esirler arasmdan Osmanlı ordusuna silâh çekenlerden bir yüz kadarı oracik- ta kılıştan geçti, Kral saraymdak! kıy- metli eşya derlönerek Bursaya doğru yola çıkarıldı. Padişih harb İşleriyle uğ. Yazan: H, C. Bywater Kurt, büt ün Baltık havzas rını elinde tuttuğunu a 7 e e ce epey bozulmuştu. Seviyordu ve kıska- niyordu. — Bu sdamdan hiç haber sidmiz mı? Kadın lükaydane cevap verdi: — Hayır, Sonra birden hiddetle söylendi: — İnşallah ölmüştür. yi Gene durdu ve ilâve etti; — Karısiyle iki çocuğunun fotoğrafmı Sonradan gördüm. Emirbori onun evrak çantasını almağı unutmuş veya çantayı görme ye İçinde bir eürü evrak ve bir de karısiyle çocuklarmı bir arada gösteren bir fotoğraf vardı. Alman zabiti bu çantaya büyük bir «- lâka gösterdi, Sahil müdafaa teşkilâtında çalışan bir Rus zabitinin çantasında bu- lunan evrak her halde çok kiyimetli şey- ler olmalıydı. — Diğer kâğıtlarda neler yardı? — Bilmem. Bakmadım bile... İşine dalr evrak. Fotoğrafı görünce başkalarına bakmadım ve yaktım, Bremerman bu bahis Üzerinde israrla durdu: — Kâğıtları da yaktınız mı? — Hayır yalnız fotoğrafı... Ötekiler çantada duruyor. Odamın bir köşesine at. mıştım, her halde oradadır. Kurt Bremerman, ertesi gün çantaya ve içindeki evraka kavuştu, Kâğrtlarm hepsi rosml idi, üzerlerinde çift başlı kar- tal işareti vardı ve hepsi rusça yakılı idi, Aralarinda haritalar ve plânlar da vardı ki ehemmiyetleri ilk bakışta göze çarpı yordu. Bunlar Rigs ve civarmdaki mayin tarlalarmın plânları idi, Üzerlerinde muh- telif İşaretler ve İzahat vardir. Kurt, bütün Baltık bavzasmdaki Rus müdafas sisteminin anahtarmı «iinde tut. tuğunu anladı, Evrakı kendisine verme- #ini kadından rica etti, Meddetse bile zor- In alacaktı, Fakat Annanın buna ehem - miyet verdiği yoktu, çantayı verdi. Soluğu gemizin'!n suvarisinin yannda aldı, Vaziyeti ona anlattı, Beraberce &. miral gemisine gittiler. Azriralin yanma kabul edilmek şerefine mazbar oldu. Fi- lo erkânıharbiyesi davet edildi. Evrak ve haritalar İnceden inceye tetkik olundu. Terciimelari yapıldı. Bal tık denizindeki büttin Rus mayin tarlaları ve ancak Rus gemilerinin bildiği serbest geçitler artık Almanlara da malümdu. Amiral sevinç içindeydi, Gözlerinin ö- Bündeki malümat sayesinde iş fevkalâde kolaylaşmıştı. Mayin tarlalarmdaki geçit yerlerini bildikten sonra artık mayfnleri —— ——— raşırken AN paşa bir behaneyle hünkü- rın yanmânn sjrldr ve doğruca kadının yanma gitti. . (Devamı var) toplamağa teşebbüs e Nikeli bir işe giriş" muşti. Sahli müdafaa 5 ten bile'değildi. Mayn tarayıcı rını beklemeğe gi tolar önden gidip 4 ler, onları ihraç gemiler takip ©ğ gemileriyse Ruslas sinde m'imkün olduğu lap bataryaları © Bu vaziyette Hk hem le asker Mhraç etmek, ek lere yardımcı gönde di gayı şimdiden zapteğil ç Mirlerdi. Amiral, Berlinden telgraflarını, gazeteleri lerini gözlerinin > künmhârhiyesi de #97 yektiler, Bremeras8 Taarruz tarihi birka$ 7 dı, artık beklemeğe e Fakat ihtiystle davranma Ellerindeki harita mandanberi Ruslar YERİ al vücuda getirmiş ols vir pitolardan mürekke? çeri tanrruadan otuz altı #98 memur edildi, Bu tehlikeli vazife, #9 Eğ Bütün ışıkları mask tolar, Rusların geçer. Hiçbir maypa tes* ya pitolar Rus sahil iri, dan birinin pek İ.G halda tek bir meri Alman amiral “ simi zamanından ei mevki değiştirilmediği a veri dı ve taarruz emri: ri yi Muayyen wa girdiler, Kesif bir #9 m w dukça azaltmışiı, düşmanin gözünden. dulıydı, Rum beta yep kları zaman 8 işlerdi. Alman ia dört eski bare a su derhal muksb© e ir bombardımanf © ei y Bu espadâ matla zikzak Zİ diler. Mayn taris# ellerindeki hart “ey bo rini biliyorlardı, b9 girmelerini muhte md * MERE ED MANA ESEN ei Bir sabah kâpısını açtım. Daha uyuyordu şimdiye kadar hiç görmediğim gümüşi bir Şu iki harfi farkettim; H.D, Acaba Girizan ba: Olduğum yerde kaldım. Gözlerim ga defter sayesinde belki hakikt Girizant, € babadan gizlenen her şeyi maa edp 2 Birdenbire uyandı. >> — Ben de ama tenbelim hal değil mii Mei eğe istersen, oku; senden saklayacak bir yi vw diyorum... dakikacık,.. şaheşerimi oku: 1 — Girizan, senin böyle şeylerinde mi ver — Var, işte hepsini öğren, senin igili” İlk sayfayı açtım: “21 kânımdevvel 1932 - çarşamba, . N >” di! Çok memnunum; sevgilimle yolâ çıkıyor” hal yanıma geldi, Müşteri yoktu, beni bir kenara çekti: Maşallah, kızımızın hiçbir şeyciği yok; buna “emin olunuz. ük hanımın uzun zaman sükünete ihtiyacı var... Meselâ bir ay kış sporları ve iki ay güneş banyoları yapsın... Göreceksiniz nasıl olacak! Küçük hanımın teşekkülâtı çok sağlamdır. Ve sizi ta mamils temin için: Beyelendi, benim ikikızın var; onlara, sizin kr zımızın sıhhatini temenni ederim. İlâca, milâca lüzum yok... b Aliye, davet edeceği kimselerin listesini yapmak gibi mukaddes bir vazifeye İstanbulda kalıyordu. Kâmran ise, seyahati hiç sev mezdi. Binaetaleyh biz, ikimiz Bursanın yolunu tuttuk... Bu bir ay zarfında, hiç onlardan bahsedilmedi. Girizan, beni neşeli gördüğü için neşeleniyor: — Canm sıkıldığı zaman bana söylersin, değil mi? diye soru” yordu. Sıkılmak mı? ne münasebet?.Ben bir bakıma görede, onların yanından sıkıldığım için kaçmıştım. Şimdi, sanki bir tunelin nikaye tine gelmiş gibiydim. Bursaya çıkınen doğru otele indik. Ve ertesi günü, seyyah kıyafetine girip, kolkola izsiz karlar üzerinde urun u- gun yürüyüşlere başladık. Bir aralık içime bir korku düştü. Girizanı gene doktora gösterdim. — Ciğerleriniz gayet sağlam, hanmefendi. &tor bu cevabı verdi. ince fakat daha tatlı yüzü ile annesine benziyordu. Onu yaşında olduğunu sanırdı. Artık etrafını kelebekler sar mağa başlamıstı. Bunlardan biri. İstanbuldaki ahbablarımdan biri- nin bata yüzünden, kendini takdim ettirmeğe muvaffak oldu. « Kazı tenise davet ettiler, Kabu ezmesi için zorladı : Dönüşte yanakları kıpkırmızıydı. — Çok eğlendim, dedi, fakat bir daha gitmem. Onlarla beraber pastahaneye gitmek icap etti... Ne budala adamlar olduğunu tasav vur edemezsin! Bende doğan çirkin kıskançlığa da ne diyeyim? — Bu gece seni danta çağırıyorlar, dedim, benden izin istediler, Kabul ettim. Gülerek cevap verdi: — Ben de reddettim. Henüz on beş yaşında olduğumu, öyle her yere girip çıkamıyacağımı söyledim... Hem sana bir şey söyliyeyim mi? Hayata atılmağı rum, biliyor musun? Karanlık, zim dan gibi bir şey... Zaten rar etmediler... On beş yaşındayım! “Jülyetin yaşı!,, diye düşündüm. Lâkin, o grup içinde boş yere bir Romeo bulmağa çalışıyorlardı. Bu delikanlılardan nefret ediyor dum. İçlerinden birisi Girizanın elini sıktığı zaman istikrahla titri- yordum. Onların içlerini, dışlarmı kızıma tahlil ediyordum. Sabahları saat heşte uyanıyor; altıda banyomu yapıyor, giyini* sonra saat yedi olsun diye bekliyordum. Bu zaman gelince kr m aiğst Bu bir tek kelime “sevgilim,, beni İZ çalandığını ve sonra tatlı bir merhemle hissettim. Bu bir tek kelime, bana vaktile #İ dei Dagi mırıldandığı zaman duyduğum sonsuz sa8 li ME Yiyeceğtimizi, içeceğimizi alarak çeri ve hafifi di dinlenmeden üç saat yürüdük; hava 8 gakir vE duk tamamile alıyoruz. Nihayet çimenli bir yes mek için durduk. — Deftetimi okudun mu? hiçbir * — O senin değil, benim... Benden başka miyor. — Ya! hep kendimle mi elimin on kimi in like İn fe

Bu sayıdan diğer sayfalar: