- Çocuki:r go ene ie biris 1 diye baykardı., olan Natalya da; &man Allahım! Mann gelmesini bek Kerolev ailesi pen- a Gilmle kapısı önün mağ duruyor, kızağa ko- Xa koyu bir du Kizak boştu, Çünkü ii Arasında, kızaktan Ni, be Enişte bile.. Üşü- 4 Pktrmız: olmuş par- a Sözmekle meşgul" Ha mn paltosu, klarındaki saç Mi İğa Eş Bİbi bembeyazdı. m Şocuğun her tara- e vap a ğü bir soğuk ME. öm m on kucaklamağa a Yağa ğ Natalya, Volod- atılarak ayağındaki ğa başladı. leri, çığlık üstüne » kapıları çarpıyor- bilmiyorlardı. Vo- » elinde makaslar ol- Yeleğiyle tâ sokak ie bekliyoduk!., ? Salimen?. Hele Li » Müsaade edin de çe" Ine aklaşsın?.. Yoksa be- a yor musunuz?. lr köpek olan Milov ara vurarak, kalın a ez diye a mi d İindeki her şey, ii yen, » tek bir sevinçli “tmişti, İlk sevinç sonra Korolev aile- a farkettiler.. Bu bir köşesinde, in gölge teşkil id olarak duru & gocuğun kulagına Bozdu; İs kiz, bire Unutulmuş bir ben gz n.. Bizde misafir Mapa > davet ettim. üytk bir sevinç an da şk küzel, çok mem - . taş nida tica ederim, €v haliyle çık- eee gospodin Çe- ağ gürültülü Memiş oan Ve A vin soğuktan | SN Kala, a Mi elin muha- N başında çay yarn ve buz- | EE Üneşi, semaverin le Ve işiklarını çay . b ya ordu, Oda sı- e Keke yerlerini Bilik, likla soğuğun, NE rak nasıl oynaş ne cigara a Volodyanın * ba Yiz Ylbayı da geliyor, a de VE annen seni ba Dpi dün gibi ge- ç Sok gene geldin! e li VE eriyor, tn. * bulmadan ihti- Çibisov, Çeviren : gok rica ederim, yeyiniz, sıkılmayınız!.. zi sır.da Ferh Ferruh Bizim her şeyimiz sade ve basittir, Wolodyanın üç kız kardeşi; Katya, Sonya, Mâşâ, - en büyükleri cn bir ya- şında idi. - Masa başında oturuyor, ve gözlerini misafirden ayırmuyorlardı. Çiçevitnin de ancak Volodya kadar- dı; fakat onun gibi tombul ve beyaz değildi. Esmer, zayıf ve çilli bir çocuk” tu. Saçları fırça gibi sert, gözleri dara- cik, dudakları kalındı. Umumiyetle Çe- çevltsin çirkin bir çocuktu. Şayet üs tünde idadi talebelerine mahsus elbise olamasydı, onu pek âlâ aşçı kadının ç» cuğu zannetmek tnümkündü, Çeçevitsin hüzünlü bir çocuktu. Sof- rada oturulduğu müddetçe hiç konuş” taamış, bir defa bile olsun gülmemiş ti, Onun bu hareketini dikkatel göz- leyen kızlar, derhal bunun çok oktmüş, çok akıllı bir insan olduğuna hükmetti” ler. Çeçevitsin, fikren çok meşguldü... Mütemadiyen bir şeyler düşünüyordu. Kendisine bir sual sorulduğu zaman ür- periyor, irkiliyor, başın: sallıyor ve su- alin tekrarını rica ediyordu , Kızlar, her vakit şen ve şakrak olan Velodyanın da bu defa çok az konuş” tuğunun, hiç gülmediğinin, hattâ eve gelişinden âdeta memnun olmadığının farkına vardılar, O da, solrada oturduğu müddetçe ancak bir defa kardeşlerine hitap, hem bu hitabı da anlaşılmaz bir cümleyi te- lâffuz şeklinde etmişti, Volodya, par- mağiyle semaveri göstererek: — Kaliforniyada, demişti, çay yerine cin içiyorlar, Volodyanın kafası da muayyen bir takım fikirlerle meşguldü. Zaman 2za- man arkadaşı Çeçevitsin ile roânalı bakışmalarına nazaran her iki çocuğun kafasını işga leden fikirler ay» ni olmak lâzımdr. Çaydan sonra hepsi çocuk salonuna geçtiler, Baba ile kızlar mana başına © turarak, misafirleri gelişiyle inkıtaa uğrayan işelrine devam ettiler, Bunlar yılbaşı çam: için renkli kâğıtlardan sa- çaklar ve muhtelif çiçekler yapıyorlar» dı. Bu, fevkalâde eğlenceli ve gürültü- lü bir işti. Kızlar, her yeni yapılan bir Şiçeği gürültülü bir sevinçle karşılıyor- lardı, Hattâ bazan bu gürültüler,ba ğrışma- lar, güya çiçek gökten düşüyormuş gi” bi, bir feryat halini bile alıyordu. Baba bile bazan heyecana kapılıyor, iyi kes- miyorlar diye arasıra makasları yere fırlatıyordu, Bu patırdı arasında anne, çocuk sa- lonuna giriyor, ciddi bir yüzle: — Gene berlim makaslarımı kimak mış? diye soruyordu. İvan Nikolayiç, yoksa gene sen mi aldın?, İvan Nikolayiç, karısının bu sualine karşı, oturmakta olduğu koltuğun arka- lığına dayanarak ve yüzüne gücenmiş bir insan hali vererek ağlamaklı bir sesle; — Allah, Allah, diye söylenirdi, bir makası bile benden çok görüyorlar, Fakat bir dakika sonra eski gürültü” lü sevincine dalardı, Bundan evvelki gelişlerinde Voloğ- ya da bu yılbaşı hazırlıklarına iştirak €- der, ve yahut âvlüya giderek, arabacı | ile çobanın kar dağını nası! yaptıklarını seyredered.i Halbuki şimdi ne o, ne de arkadaçı Çeçevitsin, bütün bu hazırlık- İara, bu renk renk kâğıtlara başlarını | biel çevirmediler; bir dela olsun avlu" ya, ahıra irimediler,. Pencerenin kena- rındaki sandalyelere oturarak araların- da bir şeyler fısıldaşmağa başladılar .. Sonra, ikisi birlikte, bir coğrafya atla” #inı açarak, haritalardan birini tetkike koyuldular. Çeçevitsin'in, yavaşça şunları söyle- diği işidiliyordu: — İlk önce Germ'e.. Oradan da men'e., Sonra Omsk'a.. Sonra, sonra Kamçatkaya.. Oradan da bizi Samo- yedler ayaş. e boğazından mânak 19 İkinciteğrin — 198 Cumartesi Hicri: 1357 — Ramazan; 26 'Koç katımı fırtınası re mz ev ve miş we ei 6,52 11,59 14,32 16,48 18,24 5,09 Lüzumlu Telefonlar Yangın: İstanbul için: 24222, B için: 44614, Kadıköy İçin: 60020, Üsküdar #- çin: 60025. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgar, Kınalı, için: Telefon muhabere memu- runa yangın demek kâfidir, Rami itfaiyesi: 72711 Deniz itfaiyesi 36. .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galata yangın kulesi: 40060 Sıhht imdat: 44998. Müddelumumilik? 22490, Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleti İstanbul Elekirik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 İstan, bul: 24378. taş: 40938, Cibali: 20272. Nurosmaniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagari: İstanbul: 24378. Kadıköy: 60790. Beyoğlu: 44642. Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze. (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya r.) im eserleri müzesi: tesiden başka hergün saat 10 dan 10 ya kadar ve Cuma günleri 18 dan 17 ye ka- dar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten 18 ya kadar açıktır. Taksi Otomobili İstemek Için Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783, Reşik- Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheliz 36 « 101. Kadıköy ciheti 60447. Anadolu hattı Hergün hereket eden şimenâiferler: Saat 3 de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19.10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Du trenlerden saat 9 da hareket eden Ankara mubhteliti pazarı ve cuma günleri Haleb ve sefer etmektedir. Avrupa Hattı Semplon ekspresi bergün Sirkeciden #aat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sant 7,25 te Sirkeciye mürasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10.20 de gelir. Edirne postası: Hergün saat B,50 de hareket eder, 19.33 de gelir, Denizyolları rika scenteliği: 22740. Karaköy: Pazartesi Tophaneden 18,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sel Tophaneden 9,80 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gele vi 12 Karadeniz. Sirkeciden 10 Mer sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, — Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 rtın, Perşembe Tophaneden 9,30 İzınit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma. Galataden 12 Karadeniz, Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 nana Sirkeciden 15 Ayvalık, 1$ artın, Parartesi Tophaneden Olmroz, 9,10 İz mit, Galatadan 8.30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22,30 Mudanya. Memleket Dışı Deniz o“ Seferleri Romanya vapurları; Cumartesi günleri 13 de Köstenceye: Salı günleri 18 de Pi re, Reyrut. İskenderiye, “layan yanarları: Güme günleri sesk 10 da Pire. Brendiri, Venedik, Triyeste, sn İstasvon o Müdürlüğü “Teleton r Necaeddin Atasagun i Sabahları 8.30 a kadar ve akşam. | ları 17,20 de Lâleli Tayyare Apr. j 2 nri daire Na. 17. Okuyucuları, ij wzdan para almaz. Oo Tel: 23953 geçirirler. İşte sana Amerika! Orada bir çok vahşi hayvanlar var.. Volodya: — Ya, Kaliforniya? diye sordu.. — Kaliforniya daha aşağıda., Iş bir defa Amerikâya gitmek., Oradan Ka İiforniyaya gitmek işten bile değil. Yolda giderken yiyeceğimizi hırstzlık- la ve avcılıkla tedarik ederiz. (anan yarın) eni imei die Ger anlatan ve vosikaları veren: A. K. Yazan: İkimim Hatıralarım Birdenbire ceketinin yan cebinden bir (Negant) tabancası çıkararak göğsüme dayadı ey — Siz dedim .Muallimsiniz. Henüz yük sek gayelerimizin o tahakkukundan önce bu kadar korkulu bir hava içinde kan dö- kerek zulüm ve işkence ederek etrafa dehşet saçmamız doğru olmasa gerektir. Karşımızdaki altıyüz yıllık bir Devletiâ. liyedir. Gizli çalışmamız gerektir mösyö Tomayan. Bilmem ne oldu, bu sözlerim herifi ür- küttü mü, incitti mi, sinirlendirdi mi ne 'oldu. Birdenbire ceketinin yan cebinden bir (Negant) tabancası çıkararak göğsü- me dayadı. Ödümün patlayacağını sanmıştı galiba, hattâ önce ben de öyle sanmıştım. Garip şey bu silâh bana yumuşak ve manikürlü bir kadın eli kadar bile müessir olmadı. Fakat sustum. Dudakları titriyordu. — Biz senden iyi düşünürüz. Emrimize itaat isteriz. Daha yenisin, seni oaffedi. yorum. Haydi istirahatine çekil, — Peki, Silâhını çekti. Sırda gençlik var, zaten hayatımın kıymeti kalmamış. Ben tarih okudum. Biraz da böyle adamların kor- kak olduklarını idrüik edenlerden biriyim. Onun bütün cesaret ve şecaati yalnız si- lâhsızlara karşıdır, bunu bilirim. Zıp çıktı bir ermeni hocanın hayatları. mız ve mukadderatımız o üzerinde böyle haraç kesmesi beni epeyce ( zedelemişti. Buna bir ceza vermek ve yahut hayatımı burada kapamak lâzımdı, Belki değildi, ama, işte öyle esmişti bana, Zaten fazla muhakeme (etmeğe vakit kalmamıştı, Kararımı şimşek gibi tatbik etmiştim. Onun silâhı iner inmez benim pırıl pırıl yanan Smit Vessonumu herifin tam ine çevirerek tetiği kaldırdım. meniz Ekieşi Nişanıma güveni- rim, Biribirimize hürmet etmeği bilmemiz! lâzımdır. Kahbelik yakışmaz. Ermeni ha- pisten korkmaz (1), Tomayan şaşkın bir ahmaklıkla yüzü me bakıyordu. — Ne istiyorsun? dedi. — Osmanın hayatını. — Peki! sen mert bir adama benziyor sun.. İndir silâhını! Mukaddes gayemize yemin ederim! — Biraz yanımda kal! . O gün beraber yemek yedik. Bana teş kilât hakkında daha fazla malüâmat verdi. Epeyce dost olduk. — Sıyasa gider misin? diye sordu. — Hay hay! — Hüsrev paşayı tanır mısın? — Hayır! — Sıvas zaptiye kumandanıdır. En bü- yük düşmanımız olduğunda şüphe yok- tur. Bunun izalesi lâzımdır. Bu işi deruh- te etmeni isterim. Adam öldürmekten nefret ederim. Fakat böyle bir işe memur edilerek (odaha gili gtşlı davalara karışmaktan kurtulmuş ola* cağımı düşünerek böyle bir muhakemey- Ie kabul ettim. Tomayan bu havalideki ihtilâl teşkilâ- tının asil gayesinin tahakkukuna kâfi ol- madığını biliyordu. İstanbulda (teşkilât yapmak tasavvurlarmı anlatınca, — Bu bizim için tehlikeli olmaz mı de- dim? — Bu işi dedi (Andon Reştuni) başara cağını düşünerek böyle kısa bir muhake meyle kabul ettim, Filhakika muhtelif kasabaların o ihtilâl reisleri silâh ve cephane işlerinin balolu” nabilmesi için İstanbula irtibat temini lâzımgeldiğinde ısrar etmişlerdi. Biraz da hükümette bazı adamlarin ele geçirilmesi düşünülüyordu. İcap (ederse para verilecekti, Ben Sıvasa hareket etmeden önce (Me- ne) İskenderiyeye (Cebi Delikyan Agop) adında komite azasından birini gönder mek üzere hazırlık yapmıştı. Baron Meneden ayrıldıktan sonra (Mr Zırdıç) 1 buldum ve yeni vazifemi ona söy» ledim. -— Aman birader, dedi. Srvas en tehli- keli mmtakadır. Hüsrev paşa kül yutmaz! bir heriftir, Asıl büyük tehlikeye şimdi alılıyorsun! Oldu, bir defa söz verdik. oOÇarşamba günü hareket edeceğim. Bana bir Türk nüfus tezkeresi verdiler. Resmimle hazır- lanmıştı. (Yakup Rahmi) adıyla Sıvasa ticarete gidiyordum. Bu nüfus tezkeresi işine hayret ettim, Bu herifler (her şeyi inceden inceye hesap etmişlerdi. e Nüfus tezkeresi benimkinin hemen ayniydi. Kü- çücük bir farkı bile'yoktu. Tomayana vedalaşmağa (gittiğim gün çok mühim bir sırra daha erdim. 'Bu iş ya bizim başımıza umulmazbir felâket getirecek veyahut da Osmanlı dev- letinin başına mühim bir dert açacaktı. Yavaş yavaş Muallem bir müdafaa teş” kilâtına bile başlanmıştı. Tomayanın odası epeyce kalabalıktı. Köşede sart saçlı güzel bir kadın oturu" yordu. Kadının verdiği izahatı dikkatle dinliyen irili ufaklı komitediler ben girin ce merak ve hayretle Tomayanm yüzüne baktılar. Ya bir üzenti veyahut hakikaten bir dikkat eseri olacak ki bepsinin elleri sol iç ceplerine girdi. Tomayan: — Yabancı değil! Sıvas murahhası de di. Hepsi parmaklarını açarak ellerini yüz” lerine kaldırdılar. Selâmlarını iade ettim ve Tomayanın gösterdiği bir ( iskemleye oturarak ben de dinledim. Teşkilâtın iki büyük noksanımndan bahso Tunuyordu. 1 — Asker ve cephane 2 — Bütçe Ağının Eliz olduğu ve Tomayanın ka” risı bulunduğunu öğrendiğim güzel ka" dın bir Avrupa seyahatinden bahsediyor ve Avrupa milletlerini (mazlim Ermeni cemaati!) nin istiklâl davasına maddi yar” dıma daveti teklif ediyordu. o Kayayan Ohannes (3) bu maksatla çalışmanın teh likelerinden bahsetti, Oradaki o casuslar yoluyla sarayın haber alması ihtimallerini ileri sürdü, Bu hareketin bir hayır maksa- dile yapılması icabında ısrar etti. Noktal nazarını kabul ettiler, Tomayan karısının İsviçrede okumuş bulunduğundan ve Rus asilzadesi olduğun dan bahsederek Avrupada yapılacak bu çok myhim işin kendisine tevdi edilmesi” ni teklif etti. Alkışla kabul ettik. Bir (Er meni fakirler hastanesi) kurmak maksa- dile para toplanacak fakat bu < parayla cephane ve silâh komisyoncularile temas olunarak Merzifon o merkezine silâh ve cephane göndermeğe çalışılacaktı. Eliz bu vazifeyi kazul etti. Ben bu ka" dının ahvali sıhhiyesini beğenmiyordum. Güzel ve genç bir Rus dilberinin Avru- pada para toplamağa çıluması acaipbir milliyetperveriikti, ama, bana ne, baka- lım elbette bunun kokusu çıkacaktı. Kayayan Ohannes de Andon Ruştuni ile teşkilât hafiye adıma görüşmeğe ve 0“ nunla İstanbul teşkilâtını idareye memur edildi. Bedros oğlu Misak (4) adında yüzü gözü hayırlı bir adam Olmadığını ilk bakışta gösteren biri Tomayana dönerek; — Baron, dedi, Postalardan parâ top” lamalıyız. (Devamı var) (1) Bur söz Hınçaklar arasında bir dar bimeset halinde kalmıştır. e Hükümetin araştrıması üzerine Derevenk manastırın” dü ele geçen evrak arasında bu sözle baş” layan birçok beyannameler bulunmuş” tur. Sırasında göreceğiz. (2) Andon Reştuni gazeteciydi. İstan bulda doğmuş ve Türk düşmanlığı ile ta- nunmış, teşkilâ! yapmak üzere bir müddet Anadoluya geçmiş ve oradan İskenderiye ye gitmiş ve bilâkare Merzifon veisi To- mayamn davelile İstanbul teşkilâh başı” na geçmiş ve nihayet idam sehpasında can vermiştir. (3) Bu da Merzifon Amerikan mektebi hocalarındandt. (4) Mader (Maden) ve (Palos) have Misinde şekavet yapanların başında bulır nan bu adam idam olunmuştur. ' j X