iş ş” N ball, ha <a e mai di e) k Raga önünde de- Sn 4 a a Muhidâinle dü- NE tiyatroculukla para N wen bir kumpanya Yetleri dolaşmağa ka kadar aktör bulduk. O9YuNU aramağa başla * ty, zin bir şey Nisanda bu şehrin Mi ilin okunuyordu; kumpanyası; el ve Selimi “ NN va beş gece; “Çar hol erkal, komedi. & rna, Arzumuz vardı; İs İş aki sayti, iniş Se kay, SöYfiyelerden birin- Satın alarak son gün tabellik ve isti A teş ğini ral, Yayı tesis için köy i 1 büsbütün elimiz - © Mİ Börecektik? kkuk etmekte, kor- ikta gecikmedi. çk, ii, biçbi,. A, yani tam perde a / Vin İl, /** boş değildi, iyi kaç, tdeki huncahınç dolu i a Oynadılar. Mu & Mei A oturmuştuk, Yaptık, iL bir tmedim, Garip şey, demek — Bir komedi oynatmakta ne İsabet ettik! — Yüz lira kâr. .Yarın, öbür gün, da ha öbür gün de böyle şüphe yok. , Bu sırada içeride bir gürültü işidildi. Birinci perde bitmişti. Muhiddin bir tarafta, ben dğer tarafta antraktı ge çirmek üzere dışarı çıkacaklara marka- ları tevzle hazıralndık.. Şişman bir zat - ki kibar ve yüksek bir tabakadan oldi kılığından anla şılıyor - kapıdan alelâcele çıktı; arka- sından da bir kadın geliyordu. Muhid- din de, ben de markaları uzattık. man zat uzanan ellerimizi itti. sert sert baktı: olacağına hiç Bize — İstemem, istemem! Dedi, Biz tatlı bir tebessümle: — Tekrar içeri girebilmek için.. Diyecek olduk. Büsbütün kızdı: — Tekrar içeri girmek mi? Bu & depszilikleri tekrar dinlemeğe razı ola- cak mıyım zannediyorsunuz? Oyunun böyle rezilâne olduğunu önceden haber verirler. İstanbulluların böyle oyunlara karılâriyle gidip gitmedikdlerini bilmem. Fakat ben size söylüyorum ki, Çarşaf altında ismini taşıyan bu oyun namus” lu bir kadının göreceği oyunlardan de- ğildir, Gel, Turan, gel.. Kendi kendimize ; "“Taşralarda böyle garip düşünceli adamlar da var!” değik. “ew” gehrinin noteri olduğunu kendi- sinden öğrendiğim bu adama lâyık ol duğu cevabı vermeğe hazırlanıyorduk. Derken kapıdan uzun boylu, zayıf ve çok kibar diğer bir zat çıktı. Bunun da arkasında bir kadın vardı. Bize dedi ki: — Kumpanyanın direktörleri siz mi* siniz? Çok gpemnun oldum.. Güzel o- yun!, Erkeklerin bile yüzünü kızarta- cak bir oyunu oynatmaktan utanmıyor kat o vaziyeti “o Nm BORİDAN Ai iy, en b idrak edemediği için z Yy - w # musunuz? Bilmem ki yüzünüze bir te kat mr, yoksa başka bir memi indireyim!?. Size şunu yim ki, bu, namuslu bir kadının ği oyunlardan değildir. Gel Mel gel. Bu da, ayni şehrin tanınmış bir tüc- iş, meğer. . hâdise canımızı sıktı Bununla beraber, af talep eden bazı sözler mr rıldandık. enz sözümüzü bitirmemiştik ki, rodan uzun boylu, şişman, kısa yerinize tek- söyliye- | boylu bir takım adamlar, daha çikiyor- du, Hepsinin de arkalarında kadınları vardı. Verdiğimiz kontrol markalarını istikrahla reddettiler, Bize, vahşi, ah- lâksız, maskara dediler. Büsbütün boşalmış tiyatroda aktör“ ler, onun ikinci ve üçüncü perdelerini oynarken Muhiddinle ben birer kânape üzerine yıkılmış kalmıştık. — Mahvclduk! EN 13 İkinciteşrin — 1938 PAZAR Hicri; 1357 — Ramazan: 20 Tuz Meran Öğe Mine Akşan Eaim ön 645 1158 1436 16,53 18,27 5,03 MÜNAKASALAR: Deniz ticaret müdürlüğü için ikisi mah rutt ikisi östüvant olmak üzere dört tane sığlık şamandırası (o yaptırılacaktır. Mir hammen bedel 3800 lira olan bu 16-11-4988 çarşamba günü saat 330 da Gâlatada deniz ticaret müdürlüğünde ya” pılacaktır. deruhte ettim ve bir bir takım acele ted- Hikâyeci — Ne için ciddi bir piyes, bir facla, yahut bir operet oynatmadık?, — Bu gece gelenler, yarın ahbapları na fena fikir verecekler, Yarın akşam | tiyatroya hiç kimse gelmiyecek, Beş pa* ra kazanamıyacağız. Ne yarın, nede öbür gün... Gece yarısı otele geldik.. Kavgaya başladık: — Kabahat senin! , — Sebep?.. Bu oyunu sen oynatmak istedin.. Zaten sen hiç ahlâk nedir dü- şünmezsin,. Herkesi kendin gibi sanır- sn. — Demek ben edepsizim öyle mi? Ya sen? Sen hiç utanmazsın!.. Bütün gece o kadar bağırdık ki, er tesi günü geç vakte kadar yatakta kak dık. Kalktığımız zaman ne yapacağımızı bilmiyorduk. Hiçbir şeye karar verme. den, gece tiyatroya gittik. Saat on olu- yordu. İkinci perde başlamıştı. Kapıyı ittik, Hayretimizi nasıl anlatmalı? Baş tan aşağıya kadar bütün koltuklar,Jo calar, paradi hıncahınç doluydu. Bu hayret biraz sonra ciddi bir deh- şete inkılâp etti. Çünkü sağ taraftaki bir locanın gölgesine sığınmış bir a örüyorduk. Bu “..... şehrinin AL muktedi derecede bilenler tercih olunacaktır, ancadan Türkçeye racaatlarr, BURİDAN Şaşılacak birşey meşhur noteri idi. Program satan ada" mı çağırdık; — Siz buranın yerlisi misiniz? Bize malümat veriniz bakayım., Şu locadaki zat noter değil mi? —Tâ kendisi. , — Ya onun yanında oturan, kendi. sini göstermemeğe uğraşan kadın?, Re- fikası mı? Halbuki o, bu oyunu, karı: tarafından görülemiyecek kadar edep sizce bulmuştu. Program satan adam etrafını kolladı. Ve, kimsenin dinlemediğine kanaat ge- tizince dedi ki: — Hayır... Noterin yanındaki kadın, karısı değildir, O, meşhur tüccar “,..” nın karısıdır. Bu aralık Muhiddin kolumu çekti: — Şu tarafa bak Allah aşkına. Ga liba meşhur tüccar da orada.. Programcı: — Evet, aldanmıyorsunuz, dedi, o da tiyatroya “...” nın karısı bayan“... ,X getirmiş! Ve, adamcağız, kcaları dolduran çiftleri sayıp dökmeğe başladı. Oyun öyle alkışlanıyordu ki ve biz öyle alık- laşmıştık ki, artık programcının sesini duymuyorduk.. HIKAYECİ Almanca mütercimi aranıyor Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden: ve Türkçeden Almancaya mükemmelen tercümeye bir mütercim almacaktır. Almanca ile beraber Fransızcayı da aynı İsteklilerin şartları öğrenmek üzere birer istida ile Umum Müdürlüğüe mü. (8030) 897 biç birini öğrenemez. Fakat bu kızıda İle, |; Kadınmış, yahut kadın a sali bir erkek. , Ark bu La ny ada Lu a: Süpenin arkasından bir tay rada iye Yapıyorsun herif? Şa susmuyordü, Şüpen odasına girerek kızı yatağı - nın üstüne attı. Juana hiç bir harekette bulunmuyor, yalnız bağrıyordu. i Şüpen odada hem telâşlı adımlar - la geziniyor, hem de kendi kendine NA az dedi, söyleniyordu: ap biz yay ğine kaldırdı ve ihti“ — Eyvahlar olsunl.. Susmıyacak , be rg ald Kendisine hi. Şimdi duyacaklar.. Fakat ya gelirler * dir Zabiç muhafazasına me * se... Demir kapımın, hendek kapısının tüy Mü vag Zabitin arkasında da anahtarları nerede?. Ha, işte buldum, kr . <abit sözlerine devam Şüpen iki büyük anahtarı aldı. Bir ağ Riya kahkaha atarak ; aa, har Yllyorum, şu kapıyı — Elveda bahçelerim, dedi, elveda., ayi « ağırmalariyle kulakla - yarada ağa başlıyan Şüpenin e e, a sürer, a Aayiğ bite sordu; li eyi, Tuana da kim olu - a A medi, Yalnız bir kah- May Ke silkerek a . uy Be, wkerler de arka akm Me içinde olduğu yer- Yt, koştu, gire hiddetlendi ... Müra, Var ve, * Meş'ale yaktı, anah Kinda, Sındanlara indi, Biş nu İN kapısını ra ve ii k > Börüg, zik bir köşede bir kadın diy, mn müsavi fasılalar- ME bağryor, feryad edi- — ) », ye Şe bağırdı. Rörg, © Onun meş'alesinin »N€ de kendisine bağır” İşi, e nk kadin Ben Juana ile beraber gidiyorum, Jua- nanın ölmesini istergem.. Kızı kucağına da. Bu anda oda kapısı açıldı, beş altı asker göründü., Jüana hâlâ bağırmakta devam ediyor» du, Askerlerden biri seslendi: — Hey! Şüpen ne yapıyorsun, kızı böyle nereye götürüyorsun ?. Diğer bir asker vaziyeti anlar gibi oldu: — Aman yarabbi, arkadaşlar, dedi, hapsettiğimiz kızı kaçırıyor zındancı.. — Oh, oh belâsını buldu, Aşk yü- zünden işlediği bu kabahatten dolayı a. sılacak. Askerler hep birden gülmeğe başla” dılar., ! Şüpen Juanayı bir paket gibi sol o- muzuna atmıştı. Askerlere doğru iler-, ledi; — Bırakınız da geçeyim!, dedi. Sağ elinde iki büyük anahtar vardr, Bulunduğu halin vahametini pek iyi takdir edemiyerek sabırsızlıkla: > — Yol verin! diye bağırdı. f Adaş berbat bir O, Juanayı seviyordu. Kızı ölümden 4 Birey, VA yar çılgın gibi kurtarıyor Ye kaçırıyordu. Bundan daha v Mode Bir ham, basit ve daha tabii bir şey olur muy- Yay Yeke ç, Sİ sönen meştaleyi du? el, Stürmez e Jlanayı kucakla - yen © Düşladı, Yolda kıra iu” nı söylüyor, fa- Askerlerden biri: — Haydi geri çekil, galiba seni de ha pis etmelerini izliyorsun! dedi. Son sö. Ena uae ilmi eeğiei sb . min zamanı geldi, çünkü orada, Marin- birler aldırdım. — Teşekktir öderim. Amca.. Sâdaka* tin bilhassa bu zamanda benim için çok kıymetlidir. — Bugün Parisin tekmil kapılarını kapattırdım.. Büridanı ele geçireceğimi ümit ediyorum. Lüi başmı salladı ve bir kaç dakika sonra: — Eğer, dedi, onu yakalarsanız, he- men buraya getirilmesini istiyorum. Kendisine kat'iyyen bir fenalık yapıl - masın., Valuva, bu sözlere şaşırarak: — Peki, Şevketmab! cevabını verdi. Kral; — Belki o beni teselli edecek, diye düşünüyordu . Valuva ise: — Müsterih ol, ahmak kral, hiç bir fenalık edilmiyecek, kalbine saplanacak bir hançerle derhal geberecek, diye- rek kendi kendine söylendi. Sonra kra- la: — Müsaade ederseniz, Tanple gitme- yi ve Gotye gibi mühim mahpuslarımız var,, Korkuyorum ki, ben orada olma- ğım zaman..... — Git Valuva, git... ; Kont vahşi bir tebessümle eğildi Fakat tam bu sırada, aklıma mütlüş bir şey gelmişti. Heyecanla titredi, Kraliçenin oda hizmetçisi ve sırdaşı Juanayı hatırlamıştı. Kraliçe öldükten sonra da bu kız, banımının intikamını alabilirdi, Ve Valuva gene mahvolur- du, Derhal bir hile düşündü, geri dönüp krala; Hemen — Şevketmeab, kraliçenin bütün es- rarmı bilen bir kadın var, dedi. Krali- çeye zehir götürmek fikri mükenmi Halka Margaritin bümmadan - öldüği nü söyliyebiliriz ve ahali de fahişe kra- i mahkü , eden sebeple susturmak lâzımdır, Yoksa bir gün her kes kralın karısının adi bir fahişe oldu- ğunu öğrenebilir, Bu sözler, Lüinin kalbine saplanan bir hançer darbesi idi. Yerinden fırladı. — Gerek benim selimetim, gerekse hükümetin menfeaati için ne icap eder- se onu yap, diye bağırdı. T Zaten Valuvanın istediği de buydu. Gene vahşi bir tebessümle güldü. O“ nuncu Lüiyi yeis ve ıstırap içinde yak nız başına, âdeta ölmeğe mahküm bir vaziyette bırakarak, odadan çıktı, ül inin JUANANIN AKİBETİ Kralın, kraliçenin yanma girdiği za" man, Juananın dışarı çıktığını biliyoruz. Kız tekrar hanımın yanma girdiği sıra- da Margarit baygın bir halde yatıyor “ du. Juana filkakika oldukça, alçak ruh- İu bir insandı ama, hanımına çok sadık- tr. Hemen ağlamağa başladı, Filhakika kraliçenin bir kaç gün sonra serbest br rakılacağını zannediyordu ama, ne de olsa bugünkü vaziyet çok sıkıntılı idi, Ne yapacağını şaşırmış bir halde 0- dada dolaşan Juana, birdenbire kralın masanın üzerine bıraktığı şişeyi gördü. Evvelâ buna pek ehemmiyet vermedi, gonra aklma gelen bir fikir, tüylerini diken diken etti. Bu şişede zehir olabi- leceğini düşündü ve usulcacık şişeyi a- şırarak içindeki mayli döktü, yerine su doldurdu , 'Tam bu işi bitirdiği zaman ise, kapı açıldı, karakola kumanda eden zabit, kızı dışarı çağırdı. Ve işte bu sırada kraliçe yataktan kalktı, masanın Özerindeki şişeyi bir