12 RE RİN — 1938 gg'ü a e HARER — Aksam posan YILDIRIM'IN Haber'in tarini Romanı:16 Içoğlanı korkarak Elizabete ve hünkâra baktı, sustu Zahid yavaşça saray kapısını açarak sokağa çıktı. İç oğlanı da yizlice bir maz- gal arkasma sinerek dikkatle O Zuhidi gözlüyordu. Arab karşıki duvar dibine Eİtti ve arada sırada saray penceresine bakarak bir yer aradı ve nihayet bir ke. barı karıştırdı ve bir ışık yaktı. Bâlaziyos Zahidin bir gey aldığını ve tokrar saraya döndüğünü görünce sü » ratla yerinden ayrıldı. İşte eline muvsf- İnkiyet ve İstikbal için mükemmel bir İp Ucu geçmişti, Ertesi gün hhdiseyi Yıldı. rına anlatacuktı, Fakat tam tafsilât ve- rebilmesi için takibine biraz daha devam etmekten kendini menecdemedi. B'r ke- nara sinerek Zahidi bekledi. Arab kori- dora girince uzaktan elinde hafif yanan bir mumla yarı çıplak denecek balde bir kadının geldiğini gördü. Macar delikan- ksı heyecanından ölüverecekti. o Acaba bu kadın kimdi? Çok geçmeden önünde birleştiler. Zahid yerlere kadar eğilerek elinde tuttuğu bir kutuyu Elizabete verdi. İç oğlanı kadının imparateriçe gevketlâ Elizabet Haysi olduğunu gör- düğü zaman büsbütün hayret ve dehşet içinde kalmıştı. Demek iş anladığı kadar küçük değil, pek omühimdi, Elizahet, Zahide bir kose uzattı ve Macar oğlanı- nm duyacağı ka dar yüksek sövleği, — Sana yarın bir Sırp kızı göndereez- ğim. O da benim kadar güzeldir. Bir gün bir gece yanmda kalacaktır. Yalnız unutma hâ! böyle hizmetlerini bir sir olarak saklıyacakım. Seni dalma” memnun ederim, Eğer aksi (o hareketle bulunursan çok sevdiğim halde sana kı. yarım Zahid! — Baş üstüne sultanım. Allah güzei bayatmı muammer etsin! Macar oğlanı saraya tekrar sessizlik gökünceye kadar yerinde kaldı ve odası. DA gittiği zaman sabaha kadar gözüne uyku girmedi. Ru işi hünküra beber ve recekti. Fakat, acaba hünkür nasıl kar- Biliyacaktı? (1) Sabırsızlıkla sabahı bekliyordu. Hentir tanyeri ağarırken Heliziyoz kalktı ve en yeni elbiselerini giyerek hünkürg giti, Hünkâr bugün öğleden sonra Efldik se. ferine gidecekti. Bir an evvel anlatmak lazımdı. Hünkâr Yıldırım, sabah sabah kendisi. Je görüşmeğe gelen iç oğlanın canı sıkı. larak kabul etmişti Bir Macar oğlanı kendine nekadar mühim şey söyliyebi « Erdi x1* Fakat Yıldırım henüz bir gey sorama dan Elizahet Haysi de gelmişti. İmpara. torlçe bugün sefere gidecek kocasını kendi eliyle hazırlamağa can atmıştı. Yıldırım bu tesadilfe üzüldü. Elizeheti BAYAR — Hayır. Dudaklarını kulağımda gezdirerek fısıldadı: Söyle bakayım? Dün beni sevmiyor miydin? — Dün? — Evet, — Peki bugün? Bugün, her şey bitti mi? — Evet, Boğazında düğümlenen bir endişeyle bol bol güldü. Yazı odama tekrar uğramıştım. Aliye masanın üzerinde nüfus ve terhis tezkerelerimi gördü. TAHİLİM ROMANI geriye gönderemezdi. İç oğlanı da hu- susl dinlemek gerekti. Bu vaziyette Yu. dırım hangisini ihtiyar etmeliydi. Hay- kırdı; — Senin sdm ne delikanlı? — Belâziyus hünkârım! — Söyle ne istiyorsun? Delikanlı korkarak Elizabete baktı ve sustu, Hünkâr bu işin Elizabetten gizli olması icabini anlamamış değildi ama, meseleyi de karısına asla yormak aklı- na gelmemişti, — O benim zevcem Beliziyus, Ondan mahremim yoktur, Söyle! Delikanlı sapsarı oldu, — Şevketlü hünkürim. Diye kekeleği, Söyliyeceğim şeyi şevketlâ imparatori- çenin duymaması lzımdır. Elizabet tedehhliş etmişti. Acaba bu oğlan akşamki vakayii görmüş müydü ve onu mu haber verecekti? . Hünkâr Yıldırım karıma dönerek: — Sen bizi birkaç dakika yalnız bi - rak! dedi. Ama, Elizabet nasıl yalnız biraksın? Bir hissikablelvuku bu oğlanın kendisi. ne felâket getirdceğini düşlindürmüştü. Muhakkak ki böyle sabah sabah haber vermeğe geldiği şey, akşamki meseley- di. Hele Elizabetten gizli olması da bu- nu teyid edecek mahiyetteydi. Bir ân içinde kafasından şimşek gibi bir fikir geçti, Bu oğlanı hemen kurban vermek lâztmdı. — Şevketlâ hünkâr. Dedi. Ondan Snce ben bir iki çift gizli söz söyliyeceğim. Hünkür hayret etmişti. Bu ne demek. ti? Elizabet de menba sabah sabah bu İş için mi gelmişti, bu oğlanla karısı a- rasmda bir mesele mi geçmişti? Hünkür pencereye doğru giderek ka- rısımı çağırdı: — Gel. Ne var söyle! — Ne mi var? Böyle bir sürü ne 4 düğü bellisizleri saraya toplayıp irz - larımızı tehlikeye koyuyorsun. Bunu ben tanırım. Bu delikanlı yüzlerce Osmanlı #ipahisimi kiliştan geçiren (Belâziyus Çiserçi) ailesindendir. Ve sarayında bir maksatla bulunduğunu anlamıyacak ka- dar gaflet İçindesin! Hürkürn Kaşları çattldı. — Nasıl bir maksat? Nasıl ırzlarinız tehlikede, ne demek istiyorsun Elizabet7 — Bu genç dün gece benim odam önünde gezdi durdu. Aralıktan beni sey. rettiğini bile sanırım. Maksadı nedir ben de bilmem. Fakat gece uykumınu birakıp benim odamm önünde dolaşmasında el bette bir maksat vardır. Hünkâr Yıldırımı çileden çıkarmak & çin bu kâfiydi. Hem garib bir tesadüfle I* ten bu delikanlı onun odası önünde ve koridorda dolaşmış, Elizabetle Zahidi « gözlemişti, Hünkâr birdenbire delikanlıya döne - tek korkunç bir sesle bağırdı: — Dün gece senin dolaştığını görmüş- ler. Söyle neredeydin? | Elizabet de yalan söylememişti. Hakiks- Genein aklı başından gitmişti, Demek Zahidlş Elizabetin bereketi kendisi için kurulmuş bir tuzaktı, Zavallı iç c'lanı padişahın hiç görmediği bu dehşetli hid. detl karşısında muhakeme v2 şuurunu kay betmiş, sarayda hiçbir kıymeti ve mev- kii yokken kendisine bir desise hazırlan- dığını düşünecek kadar akhmaklaşmıştı Sustu, hünkâr gene haykırdı: — Söyle bre mel'un kâfir. Dün gece neredeydin? — Haznedar yanmda hünkâr! Elizabetle padişah bakıştılar, — Sonra se yaptın? — Onun yanımdan ayrıldığım zaman gece çok ilerlemişti Şevketlüm. — Evet, Elişabetin yüreğine inecekti, Bu gi - dişle oğlan ber şeyi söyliyecek ve ken- dinin de foyası meydana e nr Eli zabet atıldı; — Benim odam önürde ne işin var. dı? — Arab Zahidin ne yaptığını anla «- mak ve hünkârma arzetmek İstemiş - tim şovketlâ hanımım. (Devamı var) İtizar — Şeyh Buhari adı birkaç tef- rikadır sehven şeyh Necari diye çıkmış- tır, tashih ederiz. () Bu Macar oğlanı Belâziyas Çiser- <i nilesindendi. (1392) de Sijismen darül. harbi Bulgaristana naklederek ECÂK s4- keriyle birleşmiş ve Tuna boyunda Os. manlılarla harbe tutuşmuş, uzun bir mü- harebeden sonra Niğboluyu muhasara etmişti, Fakat Türkler tekrar bir mey- dan muharebesini kabal ederek Sijlamo- nu rieate mecbur ettisir. Kendisini bir yeniçeri askerinin kihemdan (Relâziyus Çiscrel) adımda bir asliznde kurtardı. Yiyeceğini tedarik etti ve bundan sonra (Morsinay) femindeki bir kızla münae- bete girdi. Macaristan tarihinde meşhur olan Büylik Onyat dünyaya geldi. Bu Wi barlı Belâziyun silesi Macaristan tart binde meşhurdur. Bu iç oğlanı da bu al. leye mensuptur, “Enzelin . Sırbistan ve Macaristan tarihi.,, m a ai v4 ESEMLAN NE ALİ Yazan: Ikimirm |Yazan. R.Robe Düma — 118 — Çeviren Şoför mevkiinde olan adam eliyle kızıl sakalını kopar. Çanta kasaya kilitlendiği sırada, ote- lin holünde gazete okumakla meşgul biri ayağa kalktı ve sokağa çikti. Sağdaki ilk sokağa saplı ve ona doğu gelen bir adama dalgınlıkla çarptı, — Dikkat #tsenize! Öteki adam şapkasını çıkardı ve, özür dilermiş gibi, mırıldandı: — Şimdi otelden çikacak ve akşama kadar dönmiyecek. Çantasını otelin ka- sasına teslim etti, Muhatabi yüksek sesle cevab verdi: — Bir daha dikkat edersiniz. Yavaşça ilâve etti: — Beni otomobilde bekle, Yürüdü geçti, Yolda Velterle karşılaştılar. Alman polisi yan gözle onu süzdü: “Bir Alman olacak.,, Meçhul adam otele girdi. Kaptınm yanına gitti ve almanca olarak yavaş sesle: — Beni komiser Velter gönderdi. De- di. On dakika evvel buradan çıkmıştı. Şimdi garda binbaşı Panizzi He bera ber.. Çantasında buluran evraktan bir kısmı lâzim oldu. Bu sebeble çantasını almak üzere beni gönderdi, Bir an durduktan #onra ilâve etti: — Ben de teşkilâttanım, İsmim Val - dav. Kapıcının cevab vermeksizin, şüpheli bir nazarla kendisini süzdüğünü farke - derek: — İtimad etmiyorsunuz değil mi? de- di. Hakkınız var, Şef, çantasında çok mühim evrak olduğunu söylemişti. Çan- tayı önünüze ilk gelene teslim ederseniz büyük bir gaf yapmiş olursunuz. Şef bunü düşünerek size itimad telkini için bana köndi hüviyet varakasını verdi. Bu- yurun. Alman, cebinden çıkardığı bir kartonu kapıcıya uzattı. Klemens, vesikayı dikkatle tetkik etti. Her gey tamamdı. Velterin fotoğrafı, İmza ve mühürler, Velterin gayet iyi tanıdığı İmzası... Ka bir tereddüdden sonra karar verdi; — Pek Mâ, Çantayı size teslim ede- ceğim. Fakat bana imzınızla bir mak. büz vermelisiniz. ” Hayhay. Zaten hüviyet varakasmı da, komiserin emri mucibince, size bi- rakacağım, Geldiği zaman kendisine ve. Tirsiniz. Fakat yalnız kendisine... — Tabil tabi... Kapıcı kasayı açıp çantayı Almana teslim etti, Öteki, makbuzu basırlamış- t. Kâğıdın arkasma birkaç rakam yaz. dı ve izahat verdi: — Bu komiserle aramızda kararlaştır. beydi, 0 GA A AE EN Zİ ley, emsaline yetişmek için hiç olmazsa iki üç s€0** mesi lâzimdiı. Behiç bey, bir hocabuldu. Bu. fotat yüzünde daima ıstırab okunan bir & kt zmn Üzerinde en iyi intiba bıraktı, İsmi bile mi mobilyelerimize uygun buldu ve aldı, Genç İ. Sonbaharımn başlanmııığa olduğu halde, ik cılmış bir işarettir. Çünkü yi lânodan ayrılacağım. geri şefin dikkatini çekle >" larsanız iyi olur, İhtiyet du. Fakat köşeyi Sesi dım gilmeğe başladı. BrEOİ de vir otomobil bekliyordÜ" i ri girdi ve: os? 2 — Haydi Viktor. Dedi da direksiyona geçeyim. ! — İş oldu mu — Evet. r, — Mükemmel öyleys8 ilr nekadar sevinecek. M — Çantaya sen gös kulak Otomobil hareket eft e Milâno sokaklarından s€“* haricine çıkınca sürarlendi el e kilnde olan adam bu zil sakalını kopardı. bm çikardi ve yüzbaşı BİP çehresi belirdi. Arkadaşı, onun yanmğf, tenip duruyordu: Ç — Almanları bir kere şe yüzbaşım. — Evet, bu seferki oldu. — Pevkalida oldu. Viktor Möler gefini #8 döl yordu: Benua ise otele Velterin ne hale gir€ gülümsüyordu. Bir aralik — Başım Üşüyor Viktor” mi ver, Alana benzen” usturayla kazıtam Am3 lacağım. in — Merhaba Kiemen$ y Akşam anat sekiz8 ; düğü zaman Velteria sp bu oldu. — Çantanız mı? Kapıcmın şaşkın hali, elle bire sararması üzerine pa N ket olduğunu anladi- te bağırdı: Buğals! — Evet çantam. n Holdekiler merakla lardı. Kapıcı başıya çalar komiserin meli kalk “1 yaklaştı ve mırıld — Çantanız bendö değil Velter havkırdı! — Ne diyorsun! Klemens, tekrar öm çıkarmanm doğru t. — Söylesene serseri e © Bum şaşkınlığı içime işledi... © ğu çek, Bir şey anlamıyorum vallah... — Bunliri niçin çıkardın? — Postada alacağım bir mektup var da.. Evrakı müsbite olsun diyel.. — Ya «l cebine koy veyahut yine sakla; ortada bırakma. — Birazdan, Daha tererldüt ediyordum... Öğleden sonrada (gidebilirdim.. Yemekte Aliye çok neşeliydi. Girizan; sevdi, okşadı, şımarttı. Çocu Hem hayret, hem de korku içindeydi. Ben gittikten sonra müzmelenin değiseceğinden korkuyordu: “Şim* di baban vok, ikimiz Kaldık, yezit çocuk... Aliye hanım, sanki kendisinin değilmiş gibi, “günahın çocuğu, ndan , efret ediyordu. Girizünın yüzünde, zorla ve istemediğini bile- rek sokulmuş bir çocuk bali vardı, Çok acıdım ve bu evden hiçbir yere gitmemeğe kafar verdim. Fakat Haydar beyle heraber kazandığım para boğazımdan geç miyordu. Hesap çıkardım. Alacağım parayı aldım. Çeki yazıhanesi- nin üzerine fırlattım. Afalladı: — ON hiçbir sev anlamıvörüm... Niçin benden ayrılmak İs 2... Sen istediğini yap!,. Hiçbir işine o karışmyacağım. AJ Holandada ve İngilterede dekarasyon işleri yapacaktık. Aliye hiç izahet istemsdi. Daha sonra öğrendim ki taliin önüme çıkardığı bu Belçikâli, meğerse karım tarafından gönderilmiş! Aliye bana “nakli hane,.den bahsederken: — Haydar beyden artık ben de usandım. diyordu. Seyahate mecbur oldum. Avdet ettiğim vakit Haydar beş: beni be'iyordu, — Eğer sen yanıma gelmezsen mahvolduğum gündür. Elimdeki paravı da batırdım. Şimdi evlerimi terhin etmeğe mecbur kalacığım Memurlar yalvardılar. İkinci defa acıdım. Bir cemile olmak üze- re Huydar beyi kurtaracaktım. Bara: — Sen benim evlâdımsın... Aliye de benim evlâdım... dedi. “Ço- cuklarınız da benim evlâdım,, diyecekti, fakat durdu ve hemen ilâve etti: — Sakm beni terketmeyin. Artık ben on para etmez bir ada- mı. İhtiyarım. Elini sıkım... ipe e diler bir çök kadınlardan daha taze. daha ala vaş yavaş güç anlaşılır azgınlıklar, ihtiraslar talimi nun bu behimi hâkimiyetinden açıktan e etmeden beni zevksiz, tatsız. romatizmalı ve 8slan gibi, demir kâlesin içinde bırakıyordu. Dişleri söküldüğünden dolayı çenesi kasli metan âciz, ve eski göz ağrısı olmak itibarile dolaştıran Haydar beyi Aliye bana figüran bir 5. Haydar beyin artık hiçbir tarafta ümidi kalma” Jarı titriyerek bana dedi ki: — Sana tuhaf bir şey anlatayım mı? güleceği” beci muavini Melih beye bazı tavsiyelerde bulu” e izm var!,, dedi. Bana bu şekilde cevap itibarım kalmadı? Sırtımı döndüm, yürüdüm. Bu zavallı adama arıyordum. Malsız e versin ki menfaatini gözetiyordum. Karım dâ du. Birtek defalar az kalsın; “ Acın o alamın bana neler va Diye havkıracağını sandım. Fakat muhafaza daha pahalıya mol oluyordu. Aliyenin bu adan? ” Mi ti.