2 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

2 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maber'in tarini Romanı: 5 “ Kanayan bir buruna karşılık bir kelle keserim,, » Öyte olsun, Kalyonu * memlokeline iade ediniz. Prensese söyle, kendisini Ba- rayımda en aziz ve en kıymetli bir mi. safirim olarak muhafaza edeceğim. Mem lekette bütün hürriyetine sahiptir. (1). Sarıca paşa, sen de Eülmede bir cami inşa ettir. Namm bütün tarih boyunca #ürsün. (2) * . .».. Koca meydan bir mahşerdi sanki, Binlerce atm nal şakırtıları, kılıç sesle- ri, kişnemeler, esen keskin ve giddetli fırtıma sesine karışarak henüz güneş Işi- ğı beliren ufukta korkunç akitler yapt- yordu. «Çavuşlar biribirine “haykırdılar: — Hünkür geliyor. Kılıç çekiniz! — Hünkir geliyor. Kılıç çekiniz! — Hünkir geliyor, Kılıç çekiniz! Yudırım Bayezid, gahlanan 'beyaz atı Üzerinde görülmemiş bir haşmetle geldi, Bu muazzam kitle yekpare bir ağız|' gibi haykırdı. — Barekallah! Yıldırımın korkunç sesi askerin tüyle- rini diken diken etti: -- Evlâtlar! düşman bir nefer kalma- yıncaya kadar münhezim olmadıkça kı. Yçlarıniz kınlarmna girmiyecek, atlarmı. İ — Ölen şehld, kalan gazi padişahım, sür atını! Ve bu kitle korkunç bir sel halinde a- kım etti, Dört nala giden süvari «hava kararıncaya kadar yol aldılar. Bir ara kk öncü çavuş haykırdı: — Pndişthım, beyaz Bayrak sekmiş süvariler geliyor. Hünkür haykırdı: —Duri , alime Asker durdu. Yildırım atından inerek bekledi. Süvariler yaklaştılar. Yüz met- ro kala bir genç süvari haykırdı: — Aydm hâkimine yol verin. Ulu pa- dişaha yüz sürecek! Yıldırımın gözlerinin içi gülüyordu. "Atma bindiği zaman bile. dehşetten a- yaklarma harbsiz kapanan hâkimlerin bu zilletinden lezzet duyuyordu. Aydm bikimi ağlıyarak hünkârm a- yaklarma kapandi: — Sen ulular ulususun büyük hün- kâr. Aciz kulun Aydın hâkimine hayatı- »! bağışla, Ayasloğ (3) u kahraman 21- kerine birakarak Tire (4) ye çekilece- im. Hutbede namm okunacak, Sikkede adm darbolunacak! — Alaşehiri himaye eden sen değil misin? barb bu. Son galipsin. Satvet ve ördun önüne seller durmaz. Dün orayı himaye ettim. Bugün beni himaye etmeni yal. varıyorum, Yıldırım, çavuşbaşını çağırdı. — Kadıya yaz. Ayaaloğa bir kadı gön- dersin, Güzide asker sevketsinler, Şehri istilk ederken kanayan bir burna karşi lık bir kelle keserim, Irzlar biza emsnet edilmiştir. Hutbe okunsun ve Yıldırımm adı anilsın. Yurdumuzda zafer şenlikleri yapsınlar. Haydi Alaşehir üzerine! Fakat uzaktan dört rıala bir Sırp süva. risi geliyordu. Birkaç Yıldırım askeri sü- variyi önlediler. — Hey atlı, nereye böyle? — Hünkâra maruzatım var. — Bize söyle. — Kral Manoel askeriyle yüce hün. kârın iradesini bekliyor! İşi Yıldırma arzettiler, Pödigah: — Hururuma getirin, Dedi. Hem as- ker burada konaklasın! Sırb süvarisi atından atlıyarmk padi. sahin ayaklarına kapandı: — Bfendimiz, kulun Manoel Alaşehir hâkimine kaleyi teslim etmesini ve bir Türk kadı ve vali kabul eylemesini tek- Mf etti, — Peki, ne cevab verdi? — Bir barbar Türke ksle vermem de- miş. Yıldırım öyle bir haykırdı ki, Sırbm yüzü kül kesildi ev etrafımdakiler titre- diler, — Mağrur hmzır! Söyle kumandanla- rınız srasımda başka kim var? — Jan hülkümderım, (5) "Dostlarım Jan Palbolog ve Manoele #elâm söyle, Kumandalarındaki kahra- man Rum ordulariyle gehri zaptetsinler. Talan istemem. — Peki şevketlüm! Bizans orduları Alaşehire girdi. Bu garib ve esrarengiz barbi baber alan Kastamonu ve Sinob o hâkimleri kendi yurduna ihanet eden Manoel ve Jandan ürkerek memleketlerini terkedip Kötü. rüm Bayezide iltica ettiler. O zaman Menteşa ve Sarohan arkalarında şöhre- ti bütün bâkimleri mesteden Kötürüm Bayezid mültecilere muhteşem bir istik. bal yaptırdı ve bu kötürüm hâkim koca hükümdar Yıldırıma meydan okudu. Dört sast sonra hünküra muzafferiye- ti haber verdiler, Osmanlı ordusu hakikaten bir tek aş- kerin burnu kanamadan Alaşehire girdi. Ve biribiri arkasma Sarohan, Menteşe, Sinob Yıldırımın eline . geçti, Padişah süratle çağırdığı oğlu Ertuğrulu yeni — Evet haşmetli Yıldırım. Fakat | fethedilen büyük parçanm umumi vel. Kabe A 413 LAZ MELİS e İL j “Yavrularım,, diyordu ama bunu emnim ki yalnız Aliyeye söy- Büyordu. Yazan: Ikimim liğine tayin etti. Germeyan ve Teke de beyaz bayrak çekerek Yıldırımm eline düştü, Genç kumandan Firuz bu havali- ye sancak beyi oldu. Timurtaş, Ali paşa ve beylerbeyi Er- tuğrul, sanesk beyi Firuz bütün Asya hükümdarlara Yıldırımın seka arkaya kavuştuğu büyük muzafferiyetleri ve fe. tihleri Hân ettiler. — Firuz nerede? — Şehzade Ertuğrulla avdalar hünkü- rım, — Paşa bugün sağ gözüm &eyiriyor. Yine bir hayırlı haber var galiba! — Şevketlü hünkârmm Alish ömrü. Bü efzun etsin! Ali paşa, açık göz bir vezirdi. Belki şehzade Ertuğruldan bile makbul şöh- reti vardı, Yıldırım Ali paşayı içki ar. kadaşlığından severdi. Pek genç olma” masama rağmen, Ali paşa gözler kamaş- tıran zevk ve eğlence hayatiyle destan- Ista karışmıştı, Kaç kere koca hünkâr bile; — Bro paşa, ben kazanıyorum, sea yeyip eğleniyorsun! demişti. Bugün yine sarayda başdöndürücü ha- zırlıklar vardı. Hünkâr büyük kahraman kumandanlariyle sabaha kadar eğlenme- ğe bazırlanıyordu. Her kumandan eline geçen güzel esirlerini çifter çifter saraya gönderdiler. Salonlarda biribirinden gü- zel yüzlerce kadın bu gece isabet ede » cekleri kucak için niyet tuttular, Eğriboz adası dilberi Marya, Sultan Muradın güm aldığı adaların eni güzel krarydı ve butt drkadaşlarna biten te. ferrüatiyle anlatırkon içini çekiyordu: — Ah... Hükümdar kucağı nedir siz bilmezsiniz. Bana Yıldırım isabet etse, bu ikinci hatıra beni zevkimden belki delirtir. (Devamı var) (1) Yıldırım Bayezidin üç karısı var. ken bunu da zevceliğe almışlar. Yıldırı. mın ilk karsı Germeyan hâkiminin kızı. dır, Bu hâdise tarihte çok meşhurdur. (2) Hacı Halife (Kâtib çelebi), (8) Aydın hâkiminin payitahtıdr. Bir ismi de (Efes) tir. (4) Eski Tiss. Keçe ve pamuk mensu- catiyle maruftur. (5) dan ile Manocl Bizans Imparator. larışdılar, Bu çok garib bir tarih hâdise. #idir, Müverrih Paşimers bu hâdise üze. rinde uzun müddet tevakkaf etmiştir. Alaşehir bizzat Bizansm olduğu halde kendi hilkümdarları rekabet yüzünden kendi memleketlerini Osmanlı hüküm - darma verdiler. sü 3 KYA Yazan: R' Robe Düma — 107 — Çeviren 0 hâdiseden sof aramızda herşey bitti.» “ Bu geceki Bu işler olunca Rokur tekrar emni. yeti umumiyeden çıktı. Merdivenler- den İnerken saste baktı: “On ikiyi on geçiyor. Bu sabah sekizde gidecek- tm halbuki... Ne ise güzel Hilda ka. çacak değil ya? Bir şeyden şüphesi yök kil, Aldanıyordu. Pussen sokağı 12 numarak binaya girip malümat almak Üzere kapfıı ile görüştüğü zaman bunu © da anladı. Polis olduğunu evvelâ tarıtmak iste- memiş, Alman şivesile sormuştu: — Kont ve Kontes fon Hedingen burada mı oturuyorlar? — Evet burada oturuyorlar, Fakat talihiniz yokmuş, biraz evvel seyahate çıktılar. Rokur hayret ve hiddetini güç yene- rek sordu? — Çok kalacaklar mı? Uzağa gitme. diler sanırım. Kapıcı Madam Derloş güldü: — Et pek uzak değil; Amerikaya gittiler; Nevyorka... Sonbahardan ev- vel de dönmiyeceklerini söylediler, xv Hilda, Stefani uğurladıktan sonra yavaş yavaş evine dönüyordu. Evinin sokağına yaklaştığı sırada büsbütün yavaşladı: “Acelem ne? Gene kavga edeceğiz, gecekinin devâmı... Of bık- tım artık bu hayattan),, Kont gene söracaktı: “Nereden ge. liyorsun? Nerede kaldın?,, dişlerini sıktı, “Hele el kaldırım! Bu sefer ya“ pâcağımı ben bilirim!,, Fakat nc yapa” cağını o da pek iyi bilmiyordu. Ne ya. pabilirdi? Herhalde kendisini müdafaa edecekti. Pencerenin yanında duran mermerle vu- Tücsiktı, “Mükemmel “bir silâh? hele işi aksiliğe döksün!,, Çuntakinda anahtar Vardı. Fakat ka- pıyı çalmağı daha cüretli bir hareket saydı, Gizlice ve korkarak eve döndü. ğü zannma düşülmesini istemiyordu. Kapıyı çaldı, İçerden bir ses geldi: — Sen misin Hilda? — Evet — Gir sevgilim, Kapı açıldı. Hilda kap! önünde hsyret- le dikildi kaldı. O kavga bekliyordu, halbuki Kurt boynuna sarıldı, dudakla - rından öptü. Kadını salona çekti. — Gel sevgilim! Hilda hayretten hayroto düşüyordu. Kontu, beklediği gibi hiddetli ve haşin görmeği tercih ederâi, Nazik tavrınm arkasında bir gizli maksat sakladığını sa- narak korkmaktaydı. “Neden bana kar. gi muamelesini birden değiştirdi?,, diye düşündü. "Hizmetçi kadın burada, onun yanmda kavgayı münasib görmedi her. halde... Yoksa beni yumuşatmak için rol mü yapıyor?,, La Lİ a şarip rahatsızlıklar, keyifsizlikler hissediyordum. 2” MATMAZEL TANER İ N 9 NAZ v sizi ww p Kürt kapıyı dap pencerenin yanma git & dayadı, eli le arkadan sg tutarak bekledi. Kont tekrar ona doğrü w danm korkusu pek bari? ei olmalı kl Kurt onu teskif munu duydu: , — Korkuyor musun sevgi korkma! Hilda cevab vermekalsi. na bakıyor, muammay? Hedirgen devam etti: v8 BELİS Sa — Bu gece sana ©İ Bu korkunç bir şey! Sende? Ne yaptığımı bilmez bir hale Genç kadın #rarli e 5 EE, p— da... Affet beni, Yal affet, Kadm, onun kollarmâf” ara çkilerek istihfafls. ği — Senl affetmek mir dei tığın şeyden sonra af öl er saret edebiliyorsun? we la EZİZ E. SE Hedingen gene onâ yakaladı, birini bırakıp Uy in rl koyuldu, Kadm, elinde laklığını hissetti, Kont e onun parmaklarını öpmeki$ rek yalvarıyordu: — Hilda affet. a mıştım. Seni bir başkası sında bilmek bana akl” &. Böyle bir geye izel Bir daha böyle bir yereli caksım değil mi sevgilim? Ayağa kalktı, kadını KW. dtrdr ve divana di * dular. Hedingen bir eliyle lini sarmış, ötekiyle Kadın hiç ses çik “ duymuyor, sadece nede gl “Ne yapmak istiyor? yor yoksa?,, y Hedingon şimdi ba ad yor, hissiz duran bü getirmek Istiyor, öpüek ruyla da mukabele beki ala — Bana inanmıyor ME Besi vab versene sevgilim. söyle. Hilda nlhayet mrrldsfÖ” — Affetmişim ne Li — Hilda, senin yalı$ asd1f BI istiyorum, Şimdiye müz hayattan artık — Adam sende! ge” — Öyle söyleme ae kül sanı yakışmaz. Bu #ürmeğe sen razi msm? e — Çon geç arti midy den sonra aramızda bö” Ky HUSEYİN ZEKİ Demek ayrılığa katlanamamıştı. Artık benimle çok samim! olu” yor, sanki kovulmaktan ödü patlıyordu. Bazan 'mahcubiyetle bara göyle bir teklifte bulunuyordu: — Resim yapmağa dalmışsın, Ali! ne kadar güzel bir şey bu? Çok istidadın var.. Vakia çok anlamam bu işten ama, ne de olsa bir şeyler biliyorum. Sen şunu bitirinceye kadar, bizde Aliye ile sahile kadar inelim mi? Hemen derlenip toplanıyor, peşlerine takılıyordum. Bu gezinti” ler esnasında yeni bir Haydar bey keşfettim. Öyle şeyler söylüyor du ki kendisi bile hayret ediyordu. Bu kaba, şişko vücutta tutkun, abayı yakmiş bir delikanlı ruhu doğuyordu. Kuydretsiz bir ihtiras, bir babaya yakışan muhabbet... Bir sabah erkenden kapımızı vurdu, bizi güneşin doğuşunu sey» retmeğe davet etti. Aliye o kadar güzel uyuyordu ki uyandırmağa kıyamadım. Alelâcele giyindim ve patronumla beraber dışarıya çık” tım. : Ny Haydar bey, balkona çıkmamızı teklif etti. Ortalık daha karan- ec m Ee ye ee per görünmeğe başlamıştı. — Gündüz ile gecenin harbettiği yer, işte burası, dedi, Haydar, beyin gözüne uyku girmiyor ve her sabah balkona çı” kıyormuş. Bu hergiinkü mücadeleden sonra serinlikte şirin bir güneş doğuyor, nihayet ortalığı kasup kavuruyormuş.. Haydar bey yavança ve sarki kendi kendine söyler gibi: — Zanrediyorum ki, dedi, havatta genç kalan bazı insanlarda dr bu tu'Oa benziyen bir şey ver.. Naml diyeyim? Evvelâ bir fırtına, kapkarz bir hava ve sonra ba Lrtınayı, koranlığı püskürten penbe bir ışık! — hemen anladım: Aliyeyi düşünecek söylüycrdu — Yal- YİYİN MEYVE —24 — mız dikkat etmek lâzım: Bu andaki serinlik bir dakika sürer... bir dakika,,. O bir dakika geçti mi, güneş yakmağa başlar. Biraz sonra da gece olur!.. Biran durdu ve tekrar dudakları kıpırdadı : — Vallahi bilmem, Ali, acaba ben bu tuldu ( seyretmeğe lâyık mıyım? Yoksa şu anda horul horul uyumaklığım mı icap ederdi . — Şüphesiz, tuldu seyretmeğe lâyıksınız, Haydar bey! Diye cevap verdim. Gülmekten daha ziyade ağlayışa benziyen acı bir tebessümle yüzüme baktı ve elimi sıktı. Şayet bumuhavere uzayıp gitmiş olsaydı, eminim ki kalbinden geçenlerin hepsini itiraf edecekti, Yalnız; — Ali, ben budalaların budalasıyım.. demekle iktifa etti ve sus” tu. O mahut dakikayı kaçırmamak lâzımdı. Bundan sonra halkonun parmaklıklarına iğildi, adalara giden bir vapur hayalini selâmlari” — Ah! diye inledi. Para İle saadet mümkün değil. Ve sonra karısı tarafından nasıl zehirlendiğini anlattı: — İyi bir kadındı, biraz budalaydı ve hayatı çok basit gibi gö” rüyordu. Vaziyetimizin iyi olmasına rağmen, önu dalma mutfakta iş başında görüyordum. Hizmetçiler evde (o yokken yemeklere bakmak babanesile aşağıya iniyor ve tencereye arsenik koyuyordu. landıkça o: “ei ; — Senin barsakların zayıf, yalnız benim Ere den başkasını yememelisin. Ber hiç olmazsa yaf yorum.,, diyordu. Bu cinayeti niçin yapıyor? di 38 Jahtan gayri kimse bilmez. Ben sabahtan rl ye dum; binaenaleyh beni aldatmak istiyorsa, b lamazdı.. Nihayet gözümü açtım. Bir gün eve getirdim. Karıma, bazı mühim inşaat meseleleri ii lacağını söyledim. Bu arkadaşım bir doktordu. Bi tan sonra kararını verdi: “— Karın seni zehirliyor!,, dedi. & “İnanmak istemiyordum. Tasavvur et ki Cahit Bir ana! ailenin bir annesinden şüphe see li di? Meseleyi bir temize çıkarmak icap etti, DEF mekten bir kısmını alarak tahlil ettirdi. Ve nl Evet, karım, hakikaten beni tedrici bir surette Zİ “Bir hile düşündüm. Karım öğleden sonra gelince: “Sen evde yokken kim geldi, biliyor m : Jis seni tevkif etmek istiyordu. Renk vermedi. B birinin açılıp kapandığını görüyordum. “— Bu da re demek? diye haryet eder gipi ji “— Çok rahatsız olduğum için bir sahan si dim. Zindanlarda çürümek için beni “ Kahkahalarla gülecekmiş gibi ağzını açt! ri yere düşerek bayıldı. Şimdi bunların hepsi 1€ yer, değil mi? Lâkin o esnada çok feciydi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: