Son aksilik Yazan: Mih. Zoşçenko Size bu defa ölmüş Insanların ba © Patına aid dramatik bir vak'a anlatma. MA müsaade etmenizi rica edecegim. Pâkat, iş ölülere taallâk ettiği için, hikâyemizde mümkün mertebe az mi- “ah yapmağa, okuyucularımız: müm. mertebe az güldürmeğe çalışaca * Ama, vak'a haddizatinde gülünç ol- duğu için, istemediğimiz halde ufak tefek gülüşmelere sebebiyet verecek o- ursak, okuycularımızın, gerek diriler, Etrekse ölüler namma kusurumuzu Peşinen affetmelerini rica edeceğim. Göçerilerde biz dairenin memurların” Özn biri ölüverdi. Memur, şöyle orta Memurlardan biri idi, Umumiyetle bu gibi vaziyetlerde Yapıldığı üzere, adamcağız ölür ölmez, derhal methüsenalar başladı; Ah ne Yüman bir memurdu! Ah ne yazık ol. dul. Ne büyük bir insan kaybettik. ,. gibilerden. Halbuki bu memur hayatta iken, bükkında hiç bir zaman böyle bir şey #öylenmemişti.. Hattâ adamcağız, pa. Siportunu vize ettirerek bu uzun ah tet yolculuğuna çıkarken bile kendi - Winde bu gibi meziyetlerin bulundu. Bundan aslâ haberdar değildi, Bu memur ölmeseydi de hayatta kak Miydr, şişmdi kendisini göklere çıkaran bu insanların ağzından kimbilir ne kö. tü sözler işidecek onlardan ne büyük fenalıklar görecekti, Fakat ne yapalım ki memur ölmüş bulundu, Ve etrafında da, yukarıda kaydettiğimiz şekilde büyük bir dostluk Ye alâka yandı. Neyse, lâfı uzatmıyalım.. Memurun Salıştığı müessesedeki arkadaşları, pay” dostan sonra aralarında ufak bir top- İantı yaptılar. Müteveffa arkadaşları - Um hayatma ait bir-çok'şeyler nakletti" ler, Hatırasını xutluladılar, Toplantının sonlarma doğru daire hİn direktörü söz aldı, Hatipliği saye. sinde sözü o kadar milessir vadilerden dolaştırdı ki, en sonunda kendisi bile Böz yaşlarını zaptedemedi, Direktörün bu müessir sözlerinden Sonra müteveflanın arkadaşları &deta kendinden geçtiler. Memurlar arasın - da, merhum arkadaşlarına olan sevgi- lerinin derecesini gösterme hususunda #iddetli bir yarış başladı... Nutuklar biribirini takip etti.. Herkes, ölen me. Mürun şahsında, çok kıymetli bir arka” daşını, ve yahut kardeşini, veya baba- Bar, evlâdını.. ilh.. kaybettiğini söyle. meğe koyuldu. "Toplantıda hazır bulunanlardan biri- $i ayağa fırlayarak, mütevefla arkadaş- larına son borçlarını eda etmiş olmak gayet parlak bir cenaze merasimi Yapılmasını teklif etti. Bu ayni zaman. da hayatta kalanların İyi çalışmalarına Ve böyle bir mertebe ihraz etmelerine de bir vesile teşkil edecekti. Toplantı da hazır bulunanların hep" *i de bu kararı alkışladılar. Direktör e, cenaze merasimine ait masrafların dairece ödeneceğine dair müteveffann. karısına haber verilmesini rica etti, Direktörün buson sözleri üzerine daire memurlarından biri ayağa kalka - tak, müteveffa gibi nadir insanların Yanlarına lâyık bir surette gömülmeleri İçin mutlaka muzikaya ihtiyaç olduğu. Mü, sokaklardan sessiz ve müzikasız Beçmenin onun ruhunu tazip edeceğini “Söyledi. Gene bü sırada, göz yaşlarını silerek, Müteveffanm akrabalarından, galiba Yeğenlerinden, Kolesnikov isminde bi- Tİsi ayağa kalktı ve şunları söyledi: — Ben yıllarca amcamla beraber ay- Ni evde oturdum. Onunla sıksık kavga #ttiğimi iddia edecek değilim. Fakat Muhakkak aramızda ufak tefek geçim . sizlikler olmuyor değildi. Bunun da bi- ticik sebebi, benim, böyle kıymetli bir amcaya melik olduğumu idrak edeme - Yişimdir. Fakat şimdi sizin bu #özle.i hizden sonra aklım basma geldi, Per 'âda söylenen her kelime &-. İtmir gibi viretimi dağlıy. A hs diye böyle mühterem bir amcanm “en " Çeviren: Ferah Ferıuh kıymetini bilmedim?.. Bu, yüreğimde hayatımın sonuna kadar bir ukde halin- de kalacaktır, Arkadaşlar, şimdi ben bir “| dakika vakit kaybetmeden Zelinin cad. desine koşarak oradaki orkestrayı bu” raya getireceğim. Bu benim için hiç te yorucu bir iş olmıyacaktır. Oradaki memurların hepsi de: — Çok doğru bir fikir,dediler. E- vet, hakikaten bu orkestrayı getirtmek lâzım.. Müteveffanın yeğeni olman iti. bariyle senin bu işle uğraşman her ba” kımdan elzem,. Çünkü, sen bunu yap- makla, müteveffanın sağlığında ona karşı işlediğin hataları da kısmen affet” tirmiş olacaksın!.. Burada bizim huzu" rTumuzda söylemek istememekle bera- ber, amcanla sıksık kavga, hattâ dövüş bile ettiğin mubakkaktır, Haydi baka- kım, şimdi göster kendini!, Sözü uzatmıyalım... Bu toplantıdan iki gün sonra müteveffanın cenaze me“ rasimi yapıldı. Cenaze alayı pek kala- balıktı. Bir çok çelenkler gönderilmiş - 8. Orkestra pek güzel çalıyor, ve gele- nin geçenin dikkatini çekerek: — Acaba kim ölmüş?, Sualinin sorulmasına sebep oluyordu. Cenaze alayı bir müddet yol aldık. tan sonra mütevelfanı yeğeni müna. sip bir fırsatını kollayarak direktörün yanma yaklaştı ve; — Direktör yoldaş, dedi, affınızı ri- ca ederim, fakat şu orkestranın para işini nasıl balledeceğiz?. Orkestra ya" rin bir başka şehne gitmek mecburiye- tindeymiş.. Binacnaleyh herhangi bir kırtasiyeciliğe mahal kalmadan hemen bugün parasını vermek lâzım, Direktör, biraz hayretle: — Örkestranın parasını sen verecek değil misin?.. dedi. Müteveflanın yeğ: irektörün bu sözlerinden âdeta ürktü;: — Cenaze merasimine ait'mağrafın dalrece ödeneceğini bizzat siz kendiniz söylememiş miydiniz? Benim buradaki rolüm, sadece Zelinin caddesine koşarak orkestrayı davet etmekten ibarettir. — Doğru, doğru ama, hesapta or. kestra yoktu. Asbna bakarsak müte* vefla dairemizin üçüncü, hattâ dördün” cü derece memurlarından biriydi. Bu gibi şeraitte ve bu vaziyetlerde cenaze alayına orkestra getirtmek esasen âdet değildir. Bütcemizin orkestra masrafı. na karşılık bir fasıl yoktur. Ben ba pa- tayı veremem. Sonra mes'vi olurum.. O sırada direktörün yanı başında yü» rümekte olan dairenin diğer bir kaç memuru da direktörün fikrini müdafaa ettiler: — Müesseşemiz her ölenin orkestra parasını veremez! Amcanızın gömül - mesine ve cenazesine ait diğer masraf. ları ödediğimize şükret! Mademki ölen senin amcandır, orkestra parasını da sen veriver ne çikar?. Yeğen suratını asarak; — Siz deli misini, diye söylendi?. Ben 130 rubleyi nereden bulup vere - yim?. Direktör: — Sen tek başına bu 130 rubleyi ve- | rTemezsen, dedi, müteveffanın diğer ak“ rabalarını bul, onlarla başbaşa ver, ve bu parayı hep beraberce tedarik ediniz!. Yeğen, âdeta kendini kaybetmiş bir vaziyette, cenazenin arkasında yürü- mekte olan mütevellanm karısına koş. tu, ve meseleyi ona anlatir. Kadın, göz. yaşlarına büsbütün hız | vermekle beraber, parayı (ödemekten kat'i surette istinkâf etti, Bundan da bir şey hasıl olmadığını gören yeğen, kalabalığı yararak solu- ğu orkestranın yanında aldı ve parâ işinin henüz halledilmediğini söyliye- rek surmalarını, yani botularını öttür- memelerini emretti, O ana kadar muntazam bir yürü. yüşle yürüyen muzikacılar arasında ufak bir intizamsızlık 'baş gösterdi ... Orkestranın “şefi, bu işten ötürü dava açacağını, fakat mutlaka paralarını a- lacağını söyledi. Yeğ m, tekrar direktöre başvurdu... gören direktör, İşin sarpa sardığını 8 Birirciteşrin CUMARTESİ i Hicri: 1357 — Şaban: 13 | Tezi Mekan Olm ikin Süper Val Hak 6,04 12,02 15,13 17,41 19,12 4,26 Lüzumlu Telefonlar İSİ içim; 24222, Meyoğin (çi n: -. n: dağlü, Kadıköy için: boz Cahan 1 çin: 60025. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyük dei Kandilli, Eren- heli, Burgaz, Kınalı, için: Telefon muhabere memu- rüna yangın demek kâfidir, Rami Kfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 3ö. .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galata yangın kulesiz 40 S at: 4499R, Müddelwmumiliks Emniyet müdürlüğü: 24332. ! Veküleli İstanbul Elektrik İşleri Müdürlüğü Beyoğlu; 44801 . İstan, | 4378. i taş: 40938. Cibali: 20292. Nürosmaniye: | 2170X. Daküldar - Kadıköy: 60773. ı Havarazi: İstanbul: 24378, Kadıköy: 60790. Boyoğlu: 44042. Taksi Otomobili İstemek Için Sular İdaresi: Reyoğlu: 44783, Beşik- Beyoğlu ciheti: 49084. RBehek ciheti: 36 - 101. Kadıköy ciheti 69447. Denizyolları anda scenleliği: 22740. Karaköy: 2, Pazartesi Topbaneden 16,30 Mudanya, 20 Dandırma, Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- indam 12 Ksradeniz, Sirkeciden 10 Mer- sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalik, 18 Bartın. Perşembe Tonhaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galstadan 12 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9İmroz, 9.30 İz. mit, Galatadan 3,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22,30 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma « Bizans, Yunan eser- lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhht müze. İBu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- dar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten 16 ya kadar açıklar. 5. Memleket Dışı Deniz “ « Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köslenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye. İlalyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyesle, Sirkeci İstasyon Müdürlüğü Teleton 23079. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Sant $ de Konya, 9 da Anllara, 15.15 de Diyarhakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Bu trenleriden saat 9 da hareket eden Ankara “muhleliti pazartesi, çarşanıba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer eimektedir. Avrupa Hattı Semplon ekspresi bergün Sirkeciden saat 27 de kalkar ve Avrupadan geleni saat 7,25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 2080 da kalkar, 10.20 de gelir. Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hareket eder, 19.13 de gelir. MUNAKASALAR: Muhammen bedeli 5000 lira olan Ankara garı Hoparlör tesisatı 10—10 1938 pazartesi günü saat 15 te kapalı zarf usulile Ankarada İdare binasında alınacaktır, bir otomobile atladığı gibi oradan seviş” te, Direktörün otomobille kaçışı, yeğe- nin telâşk telâş gidiş gelişleri, mu - zikanm sesini kesmesi, cenaze alayını takip edenler arasında umumi bir hay” ret uyandırdı. Konuşmalar, karşılıklı sualler, fısıldaşmalar, biribirini kova” lamağa başladı.. Bilhassa, direktörün otomobille geri dönüşünü, memur kad- rosunda yapılacak bir tensikatla bağlı gösteren biz de dedikodunun ortaya a- tulması, orada bulunan memurlar ara- sında daha umum! bir telâş uyanması” na sebep oldu. Velhasıl mezara, büyük bir intizam sızlık içinde varıldı. Gömülme, herhangi bir merasim yapılmadan, gayet sür'atle cereyan etti, Herkes, suratı asık ve gayri memnun bir halde mezardan ay- rildr.. Ertesi gün, yeğen, direktörün üze- rinde öyle büyük bir tazyik yaptı ki, direktör işi meslek birliğine arzedece- gini vaadetti, Maamafih söz arasında, Muvaffakıyet ihtimali az olduğunu, çünkü meslek birliklerinin ölülerden Yazan: #ahmı YAGIZ 1 “ Senin gönlünde başka bir ka- dının hayalı var, — 105 — Davist, pişkin saraylıyı temin etti: — Olur.. söylemem. Ayşe sultan büyük merdivenin ilk sa" hanlığında Davisti karşıladı. Naz dolu bir sesle genç ve körpe âşıkına sitem et” meğe başladı: — Niçin geciktin Abdullah bey? Bek lemek, steşten daha (yakıcıdır derler. Gözlerim yolda, kulaklarım merdivenler* deki ayak seslerinde, gecenin bu zama hına kadar seni bekledim. Halbuki sen, sandallarda mehtap Alemlerinde, kimbi- lir, belki de gökteki ayı gölgede bıraka cak bir ay yüzlünün peşinde dolaşmakta san! Delikarlı, avucunda duran o sultanın elini şiddetle sıktı. Arkalarından gelen Teranedili işaret etti, sultanın kulağına söyledi: — Kalfanızım yanında böyle sitemlere kalkışmayınız sultanım, Yalnız kaldığı miz zaman bunlara daha çok yer ayıra- bilirsiniz! Ayşe sultan, tpkı avını yakalayan bir kaplan gibi, Dayisti elinden tuta tuta yedeyerek biraz evvel ihlirds bamlelerile masaları devirdiği, tabakları, bardakları parçaladığı büyük salona getirdi, hâlâ pe şi sıra gelen Teranedile: — Büyük avizeden başka tekmil ışık- ları söndür, saza da söyle fasla başlasın! Emrini verdi, Teranedilin usta elleri, birkaç cariye- nin de yardımı ile ışıkları söndürdüler, Koca salon loş ışıklanışla gölgelendi. Da- visti bir türlü bırakamıyan sultan sevgi" lisinin göğsüne yaslandı. Kırmızı kısım- Jarı şehvet ve ihtirastan kuruyan, ballan mış bir kavak inciri gibi üzerleri şehirem şehrem çatlaklarla kaplı dudaklarını de- likanlının taze bir ateş gül goncesini an- dıran dudaklarına uzattı, kaba, pürüzlü sesine bütün kabiliyetile bir naz ahengi vermeğe uğraşarak fısıldadı: — Abdullah... gelmiyeceksin diye ö- düm kopuyordu.. Söyle niçin geriktin? Davist dildadesinin bu sorgusuna cevap vermedi, dudaklarını uzattı. o Sultanım saçlarını öptü; sonra, başmı pencereye çevirdi, mavi bir ışık altında uyur gibi sükün dolu bir duruşla yalı o rıbtımını okşayan denize baktı. iç geçirdi. Delikanlının “of,, deyişi, göğsüne yas” lanan sultanı iğnelenmiş gibi o yerinden sıçi Kıpkırmızı kesilen yüzünde hiç alışmadığı küçük görülüşün omeydana getirdiği bir hiddet kasırgasının şimşek* leri uçuşurken haykırdı: k — Ol diyorsun ha!.. Benden bıktın mı?? Okşayışlarım seni sıkmağa mı baş ladı? Neye göğüs geçişiyorsun; nen var? Delikanlı yapmacık bir edayla mahzun bir tavır takındı. Sultanın sözlerine, du- daklarında zoraki bir tebessüm belirterek cevap verdi: — Böyle zalim ithamlarla beni üzmek için mi davet ettin. — Peki, niçin “of,, diyorsun? Genç adam ayni tavrı muhafaza ede rek anlatmaya başladı: — İşlerim çok bozuk gidiyor.. Kendime ziyade dirilerle meşgul bulunduğunu bildirdi. Yeğen, muzikacıların tazyikinden kurtulmak ve onların ağzını kapat * mak için kendi kürklü paltosunu sat- mâk mecburiyetinde kaldı, o Paltosuna karşılık 190 ruble aldı. Bu suretle or. kestra parasını verdikten sonra kendi - sine 60 ruble kaldı. Yeğin, muzikadan artakalan bu pa rayla, işte, üçüncü gündür ki hiç dur- madan içiyor; ve içinin acılarını avut. mağa çalışıyor. Bu halde bize, müte - veffanın çalıştığı “müessesenin, başta direktör olduğu halde büyük bir hata işlediğini gösteriyor. Yeğen, sarhoş bir halde, yanıma ge- lerek, hıçkıra hıçkıra bana bu hikâyeyi anlatt.. Bu her halde, yeğenin haya- tındaki aksiliklerin ne birincisi, ne de sonuncusu Halbu müteveffa amca için bu silik, muhakkak ki son aksi, (Rusçadan) | AbdullahI,, ait iki motör vardı, Her zaman bunlari *“tekâlif,, komisyonu (Oemrinde de çalış arıyordum. Benzin aylar var ki kolonya dart 10 misli pahalılandı. Buna para Yi tiştirmeğe uğraşırken (o piyasada benzifi yokluğu kendini gösterdi. Kilosunu bik liraya bile tedarik edemiyoruz. Motö rim işlemiyecekler artık. İşte buna üz Tüyorum.. Canımı sıkan bu benim, Ayşe sultanın içi ferahladı, fakat, bun inanır görünmek istemedi, devam etti — Hayır, değil.. bunu, beni oyala için söylüyorsun. Ben pekâlâ hissediyg rum., Senin gönlünde başka bir kad hayali var. Bütün isteksizliğin, don: luk ve tutukluğunun esbabı bu.. — Boşuna itham (ediyorsunuz Gönül eğlenceleri genç ve bekâr (erkek lerin hakkıdir. Ama, gönlünde boş bulunmak şertile.. Kalbim sultanım; sevgisile dolu.. Onun için o benim be bir kadınla alâkadar olmama imkân yol, Yalnız, mal canın yongasıdır derler.. Mo törlerimin bir kenara atılacağını, artı işlemekten uzak kalacağını, bu yü hesapsız ziyanlara uğrıyacağımı r larken yüzümün gülmesine imkân olu mu?,. Elimde olmıyan bir sebeble gülmet yişim için beni mazur, göreceğinizi umu yorum. Davist cana yakın yapmacık bir eda le söylediği bu sözlerle, oytadığı rolde çol muvaffak oluyordu. Ayşe sultanın hidde ti yatışmış, çatık kaşları çözülmüş, yü zünde sevginin acır ifadesi (beli i Davist, lâkırdıyı bitirince sordu: — Pekâlâ, İstanbulda hiç benzin yo muymuş? — Var ama piyasada değil! — Nerede var? g — Levazımatı ümumiye emrinde yüğ binlerce ton benzin Tüevcut, © ; — Oradan alınamaz mı? ş — Bizim için alınması çok güç âmâ, ğer sultanım istersel,, — İsterim... Bunun için kime (söyle mek lâzım? Paşa eniştemden mi isti; ceğim? s Davist, muhteris sultanı arzusuna imal edebildiğine memnundu. Bu hoşnutsü luğunu mümkün mertebe gizlemeğe uğ raştı, Sultana benzin tedariki için direkt vermeğe koyuldu: — Paşa enişteniz emir verince m kalmaz. Ama benzini ne yapacağınızı öğ renmek ister tabifi ; — Ona işi anlatırım.. Teranedili vere ceğimiz bir kaptan var. Bu adamcağızlı motörleri benzin bulamıyormuş. Şun birkaç bin... Z Delikanlı, sultanın sözünü kesti: — Sakın böyle söylemeyin sul Şu anlattığınız sebeb paşayı ikna Benzin verdirmez, üstelik sizinle aramda bir gönül münasebeti oldi sezerse buna mani olmağa çalışır.. Son ben sizsiz ne yaparım? , Sultan Davistn yanına sokuldu.. Ba şını tekrar genç adamın Omuzlarına d yadı.. Davis! bir taraftan saçların: ok; yer, bir taraftan da anlatıyordu: j — Bunun en iyisi benzini kendiniz | çin istemektir! a — Asıl eniştem o zaman şü Ben benzini ne yapacakmışım?. — İşte sultanım bu endişeyi oortadal kaldırmak için ufacık bir zahmeti göze! lacaksınız! — Ne zahmeti? Senin için ben her ezi yeti seve seve çekmeğe hazırım!.. — Çok teşekkür ederim. metiniz şu: Yarın bir otomobil bir deniz motör istiyeceksiniz. Bunları hemen satın caksımız. Arkasından da Enver başvurarak, kendi motörünüz ve otom biliniz için benzin istiyeceksiniz. Bu şeki en doğrudur. Paşanın aklına bir o şüphi gelmez... Her istediğimiz zaman benzin £ mak için de bu en iyi çaredir. Ayşe sultan Davistin teklifini od kahul etti. Ertesi sabah erkenden bunlğ rın tedarikine karar verdi. Artık Davisti de keyfi yerine gelmiş. genç adam, ço sıknıtr çektiği benzin işini de böylece ki Taylamış oldu. paşaj (Devamı var) 1