, Baliköy civarından iki manzara: Dağ (ardı madeninde mistakdemin evlerinden ikisi ve Başalan madenine nakliyat Köyden röportajlar Lokomotife saman ikram eden bir köy halkı! Çünkü lik defa gördükleri bu dev gibi soluyan makineyi çok koşmuş, yorulmuş ve acıkmış bir hayvan sanmışlardı |! Bu köyde uyağı burkulup şişmiş bir kadın, kırık- mı çıkık mı belli olmadan, üç aydanberi yatıyor Lili ibkilkibilikilekkiiiieieiiekinleleieilelekieekiekbilkbkikkiieiekinkiemleeinmileliei * Bali köylü Elif kız, şimendifer istasyonunun küşat resmi yapılırken hüngür hüngür! NE amine, başlamıştı. Çünkü ilk defa gördüğü lokomotifle vagonların kendisini ka-ş ıp kaçacağını, yavuklusundan ayıracağını sanıyordu! bi lkbkbieieiebiinkineieineinleineeinninininiei —..ErEEENEr Miköy, Tavşanlıya bağlı, otuz kirk ancli bir köydür. Sokaklarından syvan pisliği kokusundan geçil Heri yamri yumru, kerpiç, yarı Mhtadan, kararmış çürümüş, tahta per glsrinden içerleri seçiliyor. Uzak En bir,iki harman yeri görünüyor. Kö: eri gelenlerinden olan Moj- la İbrahime sordum: — Bu köy “ne'vakit biliyor musunuz? | — Hayır, İ verdi. Kendisi henüz ÜÖrak zamanı, herkes tarlada... kurulmuştur, bilemiyorum, O cevabın; 55*60 yaşlarında. Bir kaç sene evvel 95 yaşında ölen ba* #bas: da, cn yeni görünen karakol bina- İamın ne vakit kurulduğunu görmemiş, # işitmemiş, Yüksek bir tepede bulunan Baliköy “yünün eteklerindeki tarlalar arasından WKütahya - B. I şimendifer hattı geçiyor. İstasyon on dakika ilerisinde, krom madeni sevkeder. Burada yapr # #lan maden yıkama fabrikasında köylü. ia muayyen aylarda çalışryorir. Civar- da bir kaç mühim maden ocağıda var- #dır. Kendi kendime düşünüyorum: Zen- gin, madenli dağları pek çok.. Bu dağ- İar gözün alabildiğine çam ağaçlariyle kapir.. Gür bir akar suya, bereketli top Taklara sahip olan bu köylüler neden bu kadar fakir kalmışlar?”.. Evleri Mgerden çöpten. Adamakıllı eşyaları Yok.. Üstleri başlar; dökülüyor.. He » men ekserisinin yediği ekmek en kötü undan.. Beş altı sene Baliköyünde oturmuş, gimdi maden yıkama fabrikasında çalı şan bir yabancı memura bu vaziyetten bahsettim. Bana sebebini anlattı! — Bâyan.. Bu köy, hattâ bütün bu etrafın köyleri düşman zoru görme” mişlerdir. Bunlar harpten bihaber kal. dılar. Harbin ne topunu, ne ateşini, ne Yangınını gördüler, Düşmanın cismini emalini bilmezler, Fakat bu insanları İkemiren Pki büyük kurd vardı, biri Os. imanlı hükmeti, öteki de eşkıyalardı.... Bak şu tarlalara... Bunlar gördüğünüz İyerde biter, büyük toprakları yok.. Ne- İ Teyi sürecekler?. Bundan evvel, yani bu hat döşemneden, bu maden fabrika" Jar: kurulmadan önce daha sefil idiler. Miğimdi buralarda çalışıyorlar, elleri para görüyor. Kıyafetleri değişiyor, görgüleri artıyor, eskiden parasız, hediye verdikleri şeyleri şimdi üç misli / Gört misli para ile satmağa başladılar. Tutmam, bu istasyonun açılma töreninde idi. Lokomotifn önüne $a- iman getirip koymağa kalktılar. Onu Şok koşmuş, yorulmuş, acıkmış bir hay Wan zannetmişlerd!!.. Refikam anlattı: j Köylü kadınlar arasından bir geç Kiz Yazan Neriman Hikmet Lokometifin kendisini kapıp kaçıracağı m sanarak ağlayan Baliköylü EKİ kız vazonları görünce ağlamağa başlamış, “kaz neden ağlıyorsun, diye sormuş” lar: “Bunlar şimdi beni alıp götürecek, beni yavuklumdan ayıracak, diyor muş, Onu susturuncıya kadar akla ka- rayı seçmişler.. Ama şimdi seni beni geştiler. Bali üne on beş dakika mesajcde, istasyonunun karşısında olan Civgaklardan bir senelik evli bulunan ve fabrikada çalışan Kadıoğlu ile ko- nuştum. Ona: — Artık para kazanıyorsunuz, eliniz bollaştı değil mi? Ekmeğinizi, yiyece* ğinizi, giyeceğinizi kendiniz yapıyor » sunuz, Par tirir biriktirir kü pe koyar, gömersiniz, dedim, Henüz âskerliğini yapmamış 20 - 21 yaşlarında bir gençti. Konuşmasında, hareki »de ağır başlı bir adam hali vardı. im bu söylediklerime gül dü: — Hiç para gömülür mü? — Fazlasını ne yapıyorsunuz? — Paranın fazlası olur mu? Geldiği gibi tomariyle elden gidiyor. Ön teş Kiza alıyorum. Aşağıdaki! bakkala sekiz On Jira veriyorum. Gerisi de işe vergi için, şu için, bu için saklanıyor. — Peki bakkaldan neler alırsı — Ne olacak; karıya boncuk, anaya şeker, kahve, tuz, elektrik feneri, bas- ma falan derken her şey almıyor. ... Be: Bir kız çocuğu gördüm. On iki yaş- ŞA nda kadardı. Gerdanına inceli, ka- ll bir çok renkte boncukları sırala- mite, Küçük küçük örülmüş saçlarında mavi nararlıklarla muskalar bağlı idi, Yıkanmış buğdaylar güneşli bir yere serilmiş; kız da onları, tavuklar, kuş lar yemesin diye bekliyor. Yanma s0- kuldum: — Ne yapıyorsun? diye sordum. — Hayvanları gışlıyorum, dedi, Him barmdırmağa, me ektep kurmağa kudretleri yokmuş da bundan delayı müracaat edip çocuklarını okutacak yuvayı kurmaktan çeki Çocuk oturduğu yerden i li sinirli kalkıyor, buğ. tavukları koyuyor, söyleniyor. Tekrar yerine oturduğu bit sırada ona: — Sen okumak biliyor muzun? de * dim... Yüzüme sitemli sitemli baktı; — He. biliyorum, dedi. yaklaşan — Neler okuyorsun. — Bizim hoca ölmeden evvel Yasi" ne gelmiştim., Gene sokakta ağlayan yüzü kir için de sekiz yaşlarmda bir erkek çocuğu” na rastladım.. Güneş minimininin yü * zünü insafsız derecede yakmış, yanak- ları hizasında burnu kâmileş soyulma” ğa başlamış. Saçlar: sapsarı, tahrirli iti yeşil gözleri var. — Ne ağlıyorsun?. — Çulluklarımız kayboldu; ara bul, dedi. — Kendi neden aramıyor?, — O hasta, — Nesi var?, — Ayağı sancıyor., anam İşaretle gösterdiği evlerine girdim. İçerisi darmadağnıktı.. Sofaya kirli tahtalar üzerine serilmiş yatakta orta yaşta bir kadın yatıyor, Beni göçlünce, hafif bir gülümseyişle henüz kırışma" ğâ başlıyan yüzünü bir parça daha kı rıştırdı. Gene hafi? bir doğruluşla #ya ğa kallkacakmış gibi bir hareket yaptı. Sonra tekrar boylu boyuna yattığı yer de uzandı kaldı. Doğrulamadığından olacaktı, mah- cup bir kale: ra bakmayın, buyurun, de- di, Bana yatağının yanmda duran min deri gösterdi, Oturdum. Kadının ayağı hayvandan inerken burkulmuş, şişmiş. Üç aydanberi kr I, giktk mu olduğu belli olmadan duruyor. Ayak günden güne fenalaşı- yor. Bir deri, bir kemik kalmış. Ka- dıncağız, kim ne dediyse yapmış. — Neden doktora göstermedin, diye sordum, — Gösterdim emme Dağardı made. $ BİRİNCİTEŞRİN — 1938 Avrupada ebedi sulh rivayetleri! Çemberlaynı, Tayyare ile Münike harekel ektiği sırada uğurlığ'anlar... Tingiliz Hariciye Nazim Lord Halifaks da “yaşasın sulh! yaşan Çemberlayn!,, diye bağıranlar arasındadır), BD Başlarah 1 incide lâhların o terkedilmesi için müzakereye başvurulması ümit edilebilir. Çemberlaynın mektubu Londra, 2 (A.A) — Başvekil o Nevil Çemberlayn, Fransız başvekili Daladiye ye aşağıdaki mühim mesajı göndermiş” tr “Son endişeli günler zarfındaki yardım ve teğriki mesainiz olan minnettara- temsilde. gösterdiğiniz cesaret ve vekar karşısındaki hayranlığımı size arzetmek isterim. Alman şansölyesi ile birlikte im za etti iz del yonda iki milletin zuhur edebilecek bütün ihtilâflarda ba“ rış ve dostane istişare (o arzusunu beyan ettik. İngiliz ve Fransız iletlerinin kalpleri o kadar birleşmiştir ki s4 his lerin âynı zamanda ve benimkinden dahâ âz olmiyarak memleketinizin de hisleri olduğunu biliyorum. İstikbalde — sizinle, memleketlerimiz arasmda pek müteyem- min bir surette mevcut münasebetlerden mülhem bulu i ink sayesinde Avrupa barışının tar sini yeni gayretlerle tecellf eden yeni ve devamlı bir teşriki mesai görüyorum... İtalya çok nikbin görünmek istemiyor neticeleri ve Fransız f bir ihtiyatla o karşılan maktadır. Münih görüşmelerinin henüz muallâkta bulunan meselelere temaz im- kânımı “hazırlamak itibarile, havayı tas- ettiği ve fakat İngiliz ve Fransız par lamentolarında yapılacak müzakerelerin reticesini beklemek icabedeceği kaydedi- liyor. Bütün gazeteler, halka çok nikbin De ticeler istihracndan sakmılmasını tavsi- ye ediyorlar, Fransız « İtalyan münasebeti Faris, 2 (A.A) — Bugünkü bazı ga” ninin doktoru benden çok para ist: Şunu bunu satıp elli lira verebile tim, razı olmadı. Pis bezler arasında sarir ayağını açtı. Ayak müthiş bir şekilde Son günlerde ona akıl vermişler, kö! den fakruhal ilmühaberi çıkartıp Kü- tahya Bastahanesine gidecekmiş. — Ah diyor bir kurtulsan: Orak zamanı, harman zamanı evde oturmak köylü kadınını çok içlendisi. y Bütün işleri yüz üstü kalmış, Kü çük oğlu ile kızr olmasa bugünlerde 0 na bir yudum $u veren bulunmazmış. Herkes kendi gailesiyle meşgul. Her köyde bir sıhhiye teşkilâtı ya- pılsa ne kadar faydalı olacak. Hattâ bir de doktor bulundurulsa.. Köylüler, kininin, sıtmaya yaptığı tesire adam * akılı inanmışlar, Ona bir muska kadar bağlılar. Her gördükleri şehirliden muhakkak beş on kinin istiyorlar. Neriman Hikmet zeteler, İtalya ile normal diplomatik mü nasebetlerin tekrar tesisini istiyorlar, E* re Nouvelle gazetesi, Fransanın Romada mühim bir şahsiyet vasıtasile (temsil « dilmesi l4zumunu kaydetmektedir. Sovyet Rusyanın bir tekzibi Moskova, 2 (A.A) — Tas ajansı bildiriyor: Sovyetler birliği o hükümetinin sözde Fransız başvekili Daladiye Münihte ak“ tedilen dörtler konferansında kendi na“ mına hareket etmesine salâhiyet verdiği“ ne dair Amerika ajansının Paris muhabi* ri tarafından Nevyorka bir kabio gönde“ Bi hükümeti i ve esasen hükümetin ne Münih eransı ile ve ne de verilen kararlarla hiçbir alâkası olmadığını beyana mezun“ dur. e ajansı bu gi saçma ve uy“ Mihailiikofla karısı vapurda kaldılar Eski Makedonya komitecileri reisi Mizailofun, uzun müddettenberi mem» leketimizde bulunduktan sonra, Bulga. ristanla yapılan son anlaşma Üzerine, Türkiyeden çıkarıldığını ve Lehistana hareket ettiğini, İngiliz gazetelerinin haberlerden naklen yazmıştık, Fransızca “Pari Suar,, gazetesi Kahire muhabirinin bildirdiğine göre Mihailof “herhangi bir toprağa çık * mak ümidini kaybetmiş bir halde Ak- denizde dolaşmaktadır.,, “Orim teşkilâtınm * eski reisi İstan. buldaki Lehistan konsolosluğundan, le beraber, Lehistan bandırak ant) vapuruna binmek Üzere vire aığtı. Fakat, Danzige geldiği zaman Mihailofun karaya çıkmasına müsaade emiştir, Vapur bundan sonra Gdinise, Ham. burga, Lizbona ve Cezayire uğramış, Mihailofun buralardan hiç birine çık- masına müsaade olunmamıştır. Vapur tekrar İstanbula dönmüş, eski komite i ve karısı gene İstanbula çıkmak temişler, fakat arzuları reddedilmiş. tir. Ayni vapur İzmire uğradığı zaman Mihailof gizlice oraya çıkmağa teşeb- büs etmiş, fakat muvaffak olamamış - artık karaya çıkmak ümidini ş olan bu İki yolcusu ile bera ber Akdenizdeki seferlerine devam et. mektedi Resimli Hafta Mecmuasının 3 üncü sayısı çıktı Müvezzilerden isteyiniz