“Zavallı akademi kelimesi,, Yazan; Geçenlerde bir akşam üstü Beyoğ * mun Yan sokaklarından birinde âni > geddetli bir yağmura tutulmuş ve ilk önüme Sıkan müsait bir yere sığım- mak mecburiyetinde kalmıştım, Bana melce teşkil eden binanm kapım Üs Kl levhadan buranın bir dans â- kâdemisi olduğunu ve renkli elektrik âmpuilerinin aydınlattığı harflerden sahibinin Paris dans akademisi mezu- PU Dulunduğunu okuyorum. Tw vi Dar sokağın islak ve kirli duvarları- v sasvetli bir ruhla seyretmektense akademiye çile Pp bir göz gezdirmek € müdavim azademisyenler hakkında da bir fikir edi, nmek çok GüceLil çok daha faydalı la salonu bir gramofonun 2 :#' Sans havalariyle idare ediliyor 9 esnada da “Ah o siyah gözleri, GAR tumca pâk: çalınıyordu » Ml dönen Şiitlerin maharetli adım” hn Bl figürlerden ve in- mi eri Güzel kavrayışlarından act çe ? olmaktan ziyade hakiketen dail âsi ve kâpı levhasındaki aka" akdeniz mesine hük verdirecek kadar Yen oldukları muhakkaktı . Bu ört g, : trvi; io tuzunu aşk, şleri hemen hepsi © Taği olmiyan gençlerden idi dü e “e Şocuk denecek kâdarları Gürler Meslek itibariyle de bu ama. veyii Soğu dünün se talebeleri muhte raci, kalaycı çırakları gibi san'atlara mensup idiler. İçleri Serinde üçlü veya dördü favorileri, mürabba enseleri ve geniş İ elbiseleri ve yüksek ök İşm gemi ie Jvanlık edasiyie de bürün damlara P Sikeyorlardı. Çok tabioyup it ve tab kalem vuruşlariyle Büdaviy Sizdiğim bu salöhu- ve bu tenkik ee Sençleri “dans “cepkesirden kö li niyetinde değilim; çün e <emiyetlerde dans, gençli- lerden biç miyeceği zevkli meşgale - bi, ele teşkil etmekte olduğu gi- dahilinde ferdt hürriyetinin hudutları Mükeş ge tediği gibi zıplayıp oyna diren ye ha e Beni ası) sinirlen- kamçını geç Erik. müsahabede ilham olmuş dei, il &den akademi kelimesi ur Sen sahsiyaşl, larda topluluklarına veya Yen (ün, © âkâdemi ve akademis - da hülya ER izafe etmek bir mo- mezunlar, aldı. Tersi akademisi alademini, ikta sonra, berberler kolacığan 1 VE daha sonra da sıra ile Acıya kadar bütün es" Rafların < leri olursa hayret et- r, Pântalon karpi gibi, kolalı yaka, nı VE Odüle saç da zarafete : emeklerini bedit san'atlar iha sokarak kendilerine akade k İstemeleri tabii- Büyülie eitomor g Sa büyük bi Eta okrat ve yahut ta on” r mütefekkir olan ta- tun mucizevi bir k im wdretle altında büyü vi nar, diri v mütelekkirler top - le dl hâlâ bir şaheser olarak zevk bu ep çeenüz meşhur (diyaloglar) adim üniversitenin, Atina akar Dr. Rasin ADASAL demişinin fikir ümmanlarından bize kadar uzayan ve uzak ça da uzayacak olan dalgalartır. Binlerce sene önce İstnköyde asırlık bir çınarın gölgelediği bir pınar başında insanlara ilk sıhhat oöğütlerini ve hastalıklar hakkında fikirler veren İpokratın açık tabiat mektebi de bir akademi idi. O eski çağlardan sonra zaman zâ- man ve mesleklerine göre bütün âlim insanlar ve otoriter akademilerin kub- beleri altında toplandılar ve beynelmi- lel ilim yani ayni beşeri ölçü ile bütün ırklar ve milletler tarafından takdir ve saygı ile kabul eğilen ilim bu ma- betlerin Kur'anları ve İm-illeridir. Bugün ( Paris Tıp Akademisi) de- diğimiz zaman derhal aklımıza Klod Bernar'ların, Pastör'lerin, Şarko'ların ye Vakez'lerin alemşümül ilimleri ge- lir ve bu akademinin eşiklerine yüz sürmek için bir çok büyük fakülte pro fesörlerine sıra bile gelmez. Gene ayni memleketin edebiyat aka- demisine ara olamıyan hatırı sayılır edipler ve maruf muharrirler mevcut” tur. Bizim gibi ancak milli kurtuluş mücadelelerinden sonra doğrudan doğ- ruya medeni dünyaya karışan mele ketlerde ilim akademileri bile henüz taslak halindedir. Bugün kahraman Türk ordusunun en güride tabiyecilerini ve hocalarını yetiştiren (Harp akademisi) ne kabul edilmek ve hümmal: cehitlerden, bü- yük liyakatlardan sonra akademisyen sıfatını takınabilmek çok kere bir öm re bedeldir. Güzel san'atlar âkademi- sinden bir çok gençler mezun olabilir; fakat her heykeltraş, her ressam veya mimara akademisyen deyebilir miyiz? Tip Fakültesinden, Gülhaneden, E- debiyat şubesinden her sene kıymetli mütehassıslar memleketin muhtelif köşelerinde vatan! vazifelere koşarlar. Fakat bunların arasından kaçı akade- mizyen ünvanı tacını başlarına gesire- bilir?. İlmin, nefis san'atlârın, askerlik san'atının bu pahalı ölçüleri ve müş- külpesentlikleri favorili, top, saçlı ve geniş paçalı jizolalarla ve” ya berber, kalaycı ve hattâ terzi kalfa- sın'n akademisyen srfatını takınmaları- nı hakiki ilmi tahkir eden bir küstahlık telâkki ederim ve hattâ elimden gel se hakiki akademi mensuplarını en nor mal haddine indirir ve ilim bayrağını ancak ilmin cesur ve büvük bayrak- tarlarına taşıttırısım. Dr, Rasim ADASAL ! HABER — Aksam posası (MESELE) K Sığınak yapma mecburi- yetini kontrol için Vilâyetlerdeki seferberlik müdürlüğüne bağlı 4 birer teşkilât yapmalıyız Bu işi sivil teşkilâlın, yani Belediyemizin elinden almak en doğru hareket olacaktır. Avrupa buhranlı anlar geçiriyor. Yir- minel asrın on mütbiş silâhı olan tayya- relers vo bunların alacakları bombalar- la zehirli gazlere karşı, daha gimdiden lâzımgelen tedbirler almıyor, veya alın- mak üzere... Biz, Atatürkün çizdiği yol üzerinde her gün, bir evvelkinden daha kuvvetli ve Je, tikbalden daha emin Kkamlelerle ilerliyo- Tuz. Şiarımiz “vulanda sulh, dünyada sulh,, dür, Bunun içindir ki her zaman- dan daha kuvvetliyiz ve hörkesle dos- tuz. : Sabit olmuştur ki, sulhü idame etmek kuvvetli olmakla kabildir. Bu hakikati her an gözönünde tutan cumhuriyet hü, kümeti, kuvvetli olmak İçin icab eden bütün tedbirleri almış bulunuyor, Bu 8- rada memleketin, - bütün sulh arzuları- mıza rağmen , istikbalde uğrıyabileceği bir hava taarruzuna karşi alacağı ted- birler de düşünülmüş ve tatbikı için plân- lar hazırlanmıştır. Bunlar arasında, yeni yapılacak her binada, hava tehlikesizç karşi korunmak için, binaam büyüklüğü- ne göre, bir sığınak inşası mecburiyeti de konulmuştur. Herhangi bir tehlike vuktrunda, binadı bulunanları alabilecek şekilde yapılan bu sığımaklar, bir nizamnameyle de tesbit edilmiş olan her türlü sıbh! ve teknik şeralti ihtiva edeceklerdir. Hükümetin bina yapacaklara yükledi- ği bu mecburiyetin nekadar yerinde bir karar olduğunu izah etmeğe lüzum yok. Bu mecburiyetin tatbiki ve İyi tatbik ©- dilip edilmediğini kotitrol işi de Beledi- yelere verilmiştir. Malüm olduğu üzere, bir bira yaptıracak adam, bunun plânmı evvelâ belediyeye. tasdik ettirir. Plâzda sığmağın yeri de tesbit edilmiş buluna . caktır, Plân tasdik edildikten sonra inga- at, başlar ve sahibinin ezvkine göre içer» si boyanır, süslenir. Ama velâkin, bu &- rada sığmak adı verilen yer, her neden- #e dnima unutulmağa mahkümdur. Eğer ev sahibi açık göz birisiyse, duvarlarını bir badana çektirip burasını bir “zemin kat, olarak kiraya vermekten çekinmez. Vatandaşlar da bu hususta lüzumun- dan fazla likayt davranıyorlar. Herkes tutacağı evde, havagazl var ımı, banyosu güzel mi, mutfağı geniş mi diye türlü vasıflar arar da, acaba burası sığına. ği var mı, demeği kimse aklımdan geçir. mez. Eminim ki, daha hiçbir ev sahibi sı- Şehrimizin yeni yapılmış #mak arıyan bir kiracıya rasgelmemiş. tir. İşte, sığınak yapma mecburiyeti - ma- alesef , bizde bir nazariye halinden çı- kamamıştır. Sığmak yapma mecburiyeti çıktıktan sonra inşa edilen bütün bina- larda - resmiler hariç - sığmak adı al - tında yalnız bir bodrum katı vardır. Be- lediyeye tasdik ettirilen plânlardaki s1, ğmaklar, inşaata geçilince, hiçbir sıhhi ve teknik evsafı Itiva etmiyen dört du- varlı, bazan iğreti kapılı, bazan kapısı da- hi bulunmtyan ve herhangi bir hava taar- ruzunda: - deği) iltica edilecek bir yer - binanın diğer katlarından ziyade tehlike, yi davet edöcük olan hücreler halinde bırakılmaktadır, Belediye nizamatı mucibince, gerçi be- lediyenin mimarları Inşadan sonra bina- nın kabili iskân olup olmadığın: tetkik ederler. Ederler nma, nedense bunlar sade diğer katlarla meşgul olurlar ve 8i- Emak adı verilen yere de şöylece bir baktvermekle vazifelerini bitmiş adde- derler. Bugün yaşadığımız devirde, diğer sıkhi ihtiyaçlar kadar, sığmak ihtiyacının da mühim olduğu hâlâ kafamızda yer et. memiş bulunuyor. Eğer bunun'aksini id. dia edecek bulunan olursa, sözlerini ispat edemiyecektir zannediyorum. Yapılacak sıkı bir kontrol, yeni inşa edilen bütün binalardaki sığınakların hiçbir kıymeti ih tiva etmediğini meydana çıkaracak ve iddiamızı tevsik edecektir. Hattâ o kadar Kİ, bazı binalarda belediyeye sığınak o- binalardan birkaçı... larak gösterilen yerlerin odunluk ve! çamaşır kurutma yeri olarak kullanıldı. ği izitiyoruz. i Gene işittiğimize göre, vaziyet diği 4 bazı şehirlerimizde de bundan farklı de-" ğildir. Eğer bunlar hakikatse, bu en has yat! memleket meselesinin halleğilmesine | çalışılması icab eder. Şimdiye kadar alınan neticeler göste. riyor ki, belediyeler bu işte Üzerlerine düşen vazifeyi hakkiyle başaramamaki dırlar. Esasen, plânda sığmak olarak gös terilen fakat sonradan ancak duvarları yapılıp diğer sıhh! ve teknik kisımi; ibmal edilen yerleri sık sık kontrol et- mek imkân “da belediyelerce mümkün değildir. . Binsenaleyh; a 1 — Sığmak yapma mecburiye ni kontrol için, vilâyetlerdeki seferberlik. müdürlüklerine bağlı birer teşkilât kur- malı, Yahut da; a 2 — Bu işi sivil tegekküllerin elinden alıp, doğrudan doğruya mili mildafan vekâletinin alikadar bir şubesine der- retmeli, Sığınak inşasmm arzu edildiği gel netice vermesini temin için akirmıza len tedbirleri kaydetmekle vazifer yaptığımıza kaniiz. Alâkadarlar bu him meselenin, daha mütekâmi) bir kille veya başka bir tarzda hallini, şüp hesiz düşünebilirler. Bizden sonrak.nesil- lere haber MERİKALILAR "zaman kapsülü,, ismini verdik- Jeri makinenin son noksanlarını İkmal ile meş- guldürter. Bu makine yedi kadem uzunluğunda torpü şeklinde bir âlettir, Bu Âletin içersine bugünkü mode- niyetimizin derecesini ispat etmek için mevcut bütün sakine âletleri ve sairenin bir örneği yerleştirilecektir. Sonra, torpile benziyen bu tüb 1939 Nevyork sergisi sarayının içersinde 90 kadem derinliğinde toprağa gö- mülecektir. Eğer bir gün tabii âfetler yüzünden yer, yüzünde bugünkü medeniyet mahvolur ve sonra yeni bir nesil zuhur ederse bu neslin âlimleri bir gün toprak- ları kazarken bu âletle karşılaşacaklar ve bu suretle bugünkü neslin medeniyet derecesi hakkıda bir fikir edinmiş olacaklardır. Zaman kapsülünün imali için kullanılan maden beş senelik çalışmanm mahsulüdür. Bu madenin ismi Ka- peleydir. Bu yeni maden, bakır, krom ve gümüş hali- tastdır. Bu halita çelikten daha sağlamdır. Zaman kapsülünün inşasına, Vaşingtonda müken. dislerden mürekkep bir heyet nezaret etmiştir. Bu kap- #lit yedi kompartımana ayrılmıştır. Bunların İçersine yüksek tazyikli cam borular konmuştur. Bu borularda hava yerine Atıl bir gaz vardır. Bu gaz içerdeki âletle, rin bozulup paslanmamasna. yaramaktadır. Modeniyetimizin bu örnekleri arasında Mikrofilim ile yapılmış kitaplar ve mecmunlar da vardır. Bu mee- mutlarm yanımda yirminci asır şehirlerinin ve lâbora- tuvarımın mütenevvi rahsulâtı da mevcuttur, Fransız otomobil fabrikalarında bir mliyon amele çalışıyor RANSIZ #nrayiinin en faal kısımlarmdan birisi de otomobil imalâtıdır. Son senenin istatistikleri, otomobil fabrikalarının bir milyon F'ransuza ekmek parası temin et , detmiştir. e Şof — örler, otomobil tamirelleri bu rakamdan ha- rietir. 1934 de Fransız otomobil fabrikaları M0 bin çe- lik, 25 bin ten dökme demir, 3 milyon metre murabbat kumaş, 2 milyon metre rrurahbar keten, 6500 ton cam sarfetmişlerdir. Avcının karısı RANSADA Arden eyaleti hukuk hâkimi, kı ns bir kadının titreye titreye çıktığını görü ne istediğini sormuş, kadın da ağlıyarak cevab tir: — Boşanmak istiyorum. Hâkim bu arzunun sebeblerini anlamak istey kadın şunları söylüyor: i — Mühim bir şey değil, bay hükim. Fakat bu adar mn evinde oturamıyacağım. Kocam yaman bir avenir. Evimizin bütün duvarları kesik haşlarin dolu... — Kesik başlarla rr? n — Evet, kocam bir geyik voya bir domuz vurduğu vakit onun başını mumyalandırıyor, tuvalet odasına ka. dar evde bütün duvarlar bunlarla doldu. Geçen kış ko- cam bir kurd öldürmüştü. Bu kurdun cesodins saman doldurttu ve merdiven başma koydu. Bilseniz nı korkunç. Bu evde yaşıyamam. Akşam olur olmaz b hayvanların cam yözteri vahşetle parlamağa başlıy Uyku uyuyamıyorum. Beni bu adamdan ayırınız. Hâkim, “evvelâ erkeke başları evden kaldırması çin tebligat yapılmasına, başları evden kaldırmad takdirde davanın rüyet edileceğine, karar vermiştir. Bakalım erkek başları kaldıracak mi? yoksa bü boynuzlarla dolu eve daha genç başka bir kadın mr gi terek? 1 <i