Vw 17 EYLÜL — 1938 Hayata dair Yağmur yağdı diye... ON yağmurlar birçok kişilerin canımı sıktı ama Hikmet Münir'i Pek Sevindirdi. O, nizamı intizamı sever adam olduğu Için eylâl girer girmez Yaza bir mersiye yazmış, kış günlerinin Büzüktüğünü söylemişti. Fakat, tesadüf Ya! eylülün biri, yılın belki de en si- Sak glinü oldu. Hakkı Süha Gezgin de Wu ileri sürerek: “Hele dur baka, , dedi, daha ne güzel günler ola- Sak? Min ilk iki haftası ona hak Bibiydi, fakat yağmurlar birden İşi “tiştirdi ve Flikmet o Münir'o: "Nasi? aedim mılydi?,, demek fırsatını verdi, Kişi sevmediğim için Hikmet Münir'in kiz çıkmasını istiyorum. Bu satırları Yazdığım saatte yağmur yağmıyor, ama SÜkyüzü izapalı, bir iki sente kadar s0- ları yine sel götürmesi kabil. Buna Üğmen, bi n yazım Böçmiş olmasına gönlüm razı değil. RE kısalacak; arkamıza palto giye Ya Woğuk odalarda titriyecek, ya çok ısın, Diş odul Bura kimin Bönü ? Mele be- ün korkuma o rağı ğız. a ol âne zevki, gelecek Yazi tahayyül etmektedir, diyenler... Yağmurlar geçti; havanın hâlâ kapalı Asma rağmen eminim ki, inanmak #iyorum urlar geçti, yine yaz eva edecek; Zatan bu İstanbul'da ây- İtin ne manast vardır ki? Evet, ey İS Sünler kısalır; öyle ama ne çikar? örinlerde, künunlarda bile yaz günle. Tİ İnsanın yüzünü güldüren, kırlara çık- #rzusunu veren günler yok mudur? İ bazı kimselerin pek methettiği şi- Mİ memleketleri var, ne yalan söyl. "Syİm? onlara uzaktan hayran olsam bi» gidip oralarda yaşamak istemem. İf, Mtar ederek söylemiyorum, zevkle, emnuniyetle söylüyi cenüpluyum, #sak günleri soğuk günlerinden fazla o- Akdeniz havzası Insanlarındanım, unun )çin de bir Arabı, bir İtalyanı, bir Yanyolu, bir Yunanlıyı kendime dünya- Mü en nazik, en kibar, en modeni İskan- Mâryalısından daha yakm saymaktan Kbir zaman kurtulamıyacağım. Simal- eri Sevmem değil, Hani bazı garib kim. #eler, irk pazariyeleri kurdukları kâfi Bilmiyormuş gibi, bir de insanlart şimal- evauplu diye ayırırlar vo bunlardan kasim ötekilerden üstün olduğunu Yerler. Bunlara hiçbir zaman ehem- Yet vermedim. Talarsa yaşasın, insan oğlu daima necib Yaralım bir mahlüktur.. Ben sadece ir Zevk, bir yakmlık meselesinden bah- Mlyorum. Biz cenuplular yaza inarmiş, bağlanmış insanlarız; istediği ka- * Yağmur yağsm, bizl kışm geldiğine Mdiramaz, Hattâ isterse kar yağım, wa bütün şiddetiyle essin; bizler yine # altımda yeşil otlarm bittiğini görü, w bütün yaprakları düşmüş ağacın N larında çiçeklerin belirdiğini hissede. — ik Nurullah ATAÇ İsviçrede korku- ya düştü! Mü; Sizli depolara gönderildi İngilis gazctelerinin haber verdiğine “€ İsviçre milli bankasındaki altın « Yattım büyük bir kısmı harp teh #ttine karşı, Alp ( istihkâmlarındaki M depolara gönderilmiştir. e rihteki büyük bankalardan biri de, ta İYat altınlarından 500.000 İngiliz 1- Nt değerindeki bir kısmını, askerlerin ya azası altında, Cenevredeki sağ » dspolara nakledilmiştir. aim Karadeniz ssferlerin-|! de kıştarifesi kap bank, Karadeniz seferleri için » tarifesinin tatbikine karar vermiştir. iy <, “Arife yarından Seletir, ğ Buna “ an sonra postalar pazar günleri za 16 da, sak ve perşembe günleri saat de, cuma günleri saat 10 da Galata 2 hik tmindan Sareket edecektir. HABER — Akesm postam 3 — — amman ü DÜNYANIN EN GÜZEL AYAKLI DANSÖZÜ KİMMİŞ? Hangi arz dairesinde | Çek Meselesi Bir papaza göre Şeytanın son | teşebbüsüdür! Çıkacak bir harpte dünya sona erecekmiş Siyasiler Avrupada bir harp çıkarsa medeniyetin makvolacağını söylerken, dir Amerikalı papaz da böyle bir umu- mi harbin kıyamet demek olacağını ilân ediyor. Ruterlord ismindeki bu papaz, bir din! teşekkülün reisidir ve zaman zâ- man ortaya çıkarak kehanette bulunur. Bundan evvel de bugünkü genç neslin “hiç ölmiyeceğini,, çünkü yakmda kı- yamet koparak dünyanın başka bir şek” le gireceğini insanların da ruhlarını muhafaza ederek ahrette yaşamıya baş» Uyacaklarını iddia etmişti Papaz, başında bulunduğu teşekkü- İs mensup on bin kişiyi toplayarak ge“ çen gün Londrada onlara bit hitabede bulunmuş, dünya vaziyetinden bahset- miş, gene yakında kıyametin kopacağı- nı söylemiştir, Papaz Çek meselesinden “Şeytanın son teşcbbüsü,, diye bahsetmiş ve bu meseleden dolayı çıkacak harpte dün - yanın sona ereceğini haber vermiştir. Rarip Ruterlord şunları osöylemiş- tir — Herkes bu harbin son bir harp 0- Yacağını zannediyor ve ondan harp ok mıyacak diyor, belki doğru. Fakat bu harp dünyanın sonu olacak ve kıyamet kopücaktır!, Kıyamet kopacağını haber veren pa pâzın sözleri, dünyanın 50 muhtelif şeh rine telefonla nakledilmiştir. Papazın, bilhassa Amerikada mensupları pek çoktur, Londrada verilen hitabe, tele- fonla, masrafı bu teşkilâta âit olmak ü- > gere, Amerikadan başka, Kanadaya, Ye. | Kı7m etrafındaki herkesi düşman say» | ni Zelândaya, Avustralya. ve Cenubi | “25 lâzım, Çünkü, Beatris Kent ismin İ deki bu varyete artisti, dansederken her- Afrikaya nakledilmiştir. iç eli üzül değil | Londradan Amerikaya üç dakikalık DE Eke Kizin değil, | arma bakıyormuş. telefon muhaberesinin 18 « 20 Mira tut- mesi ei y tuğu düşünülürse, papazın bir saat de er > sim » eteği e azmi İ vam eden sözlerini telefonla nakletmek hapy ça güzel ayakları, İsmini al olmasıdır. | için kaç yüz lira sarledildiği anlaşılır. süz? Bu para, o dini teşkilâta mensup olan ların cebinden çıkmıştır. Papaz Ruterford nutkunu verirken, kendisini dinliyen on bin kişi kadar a labalık arasında bir hâdise olmuştur: Çocuklu lakir bir kadın, rahip din- ir, düşman ayağa derler, ak olursak bu Amerikalı 8 g 2 » 5 DB — Bu bir tesadüf eseri, diyor. Ben da“ a odansederim. Fakat ima çıplak ay şimdiye kadar kimse ayaklarımı en güzel ayak bulmadı. Vakia ayaklarımın haki- Kızcağız, ayaklarına bakılma- sından sıkılıyor Her sabah ayaklarının tuvaletine yarım saat sarfedermiş j Katen güzel olduğunu ben de sö; rim. Çünkü onlara bütün vaktimi sar- > , ayaklarıma dikiyorlar, Maksatları ayak» “ Jarımda kusur bulmak ve bu cihetten beni |, tenkid etmektir. Fakat ayaklarımda ku daima 4 fediyorum. Her sabah ayaklarımın tuva” , Jeti en aşağı yarım saat sürer. — Ayaklarınıza nasıl bir güzellik reçe- tesi tatbik ediyorsunuz, öğrenebilir mi" yiz? İ — Gayet basit, Evvelâ tuzlu su banyo; gu yaparım. Bu, derimi yumuşatmaya ve” parlak tutmaya yarar.. Sonra kremle o Harım ve parmaklarımın tırnaklarına da Hr sürerim. Bu sürelle onların etleşmesine ve kırılmasına mani olu" “Belki hakikaten benim ayaklarım dünyada en fazla dikkat gören ayaklar- dır. Fakat şimdiye kadar kimsenin faz“ İı dikkatini çekmemişti. , “Son hâdise şöyle oldu: “Bir gün bir otelin gazinosunda danse- dioyrdum. Tesadüfen o gün de 6 otelin bir salonunda ayak tuvaleti mütehassıs” ları pedikürcüler kongre yapmışlar. Öğ” le üzeri tatil ediyorlar ve yemek yedik- fen sonra, gazinoya geliyorlar. “Tabii meslekleri icabı gözlerini derhal 1939 Nevyork sergisinin inşaatı devam etmektedir. n işareli mahiyetinde olan büyük e ile ehram şeklindeki kulenin Çelik iskeleti çatılmıştır. Küre 65 metre, üç yüzlü ehram da 240 metre dir. i ri e mayi Sur değil, bilâkis emsalsiz bir güzellik bu luyorlar ve: “Şimdiye kadar biz bu kadar Ha Pp Isn anede güzel ayak görmedik,, diye benim ayakla- doğu rmak rımâ “dünyanın en gi nını veriyorlar, “O gündenberi de dansederken herkes artık başka hiçbir yerime bakmıyor, göz“ lerini ayaklarımdan © ayrımıyorlar, İlk zamanları çok sıkılıyordum. Bana, sanki syaklarımda falso yapıyormuşum gibi ge liyor ve oynayacağını şaşırıyordum. Fa- kat sonraları alıştım. Bununla beraber, hâlâ ahali ayaklarıma bakmaktan bıkma dr. Belki halkın mütemadiyen Beatrisin ayaklarına bakmakta hakkı var. Dünya nm en güzel ayaklarını elbette herkes merak eder, Fakat, kızın ayaklarına ba” kan bu “düşmarlar,, onun yüzündeki gü zelliği. ihmal yorlar. Çünkü, bir yüz el ayakları, ünva Istememiş| Enkârnasyon Lopez ismindeki bir İs panyol dansözü bir müttedenberi bu- Junduğu Mançester hapishanesinden, do ğurmak üzere muvakkaten serbest bi. rakılmıştır. İspanyol dansözü bir kavğa yüzünden bir ay hapse mahküm olmuştu, Fakat, hamile olan Enkarnasyon çocuğunun hapishane duvarları içinde dünyaya gel mesini istememiş, kendisini muvakkat bir zaman için serbest bırakmalarını ri« ca etmiştir. Kadınm geri kalan cezasının da affe- dilmek ihtimali vardır. deri tuvsletsiz güzeldir. Halbuki varyete tuvaleti mütehassısı Beatris Kentin göz” Bir küçük diş Koca bir transatlantiki den, mukaddes kitaplardan bahseder - ken, kendini tutamamış: lerini en güze! göz diye ilân etmek isti- yor... arlistlerinde, dansözlerde böyle gözlere tesadüf etmek kabil değildir. Fakat şimdiki halde halk daima gözle“ — İsadan, Musadan bana ne! diye > sa rini Beatrisin ayaklarına dikmi: bankanın altın ihtiyatı *ibaren tatbik edile yolundan alakoydu Geçez.ierde Normandi transatlatıtiği vapurdaki bir hastayı ameliyat olmak üzere sahile çıkarmak için, kemen he- men yarı yoldan geri dönmüştü. Bugün de; bir Amerikan transatlantiği yolcu» latından birinin hayatını kurtarmak 4. çin yarı yolda durmuş ve Amerikadan telsi i bağırmıştır, Ben burada işsizim, Ek . mek alacak param yok! Fakat, etraftaki ahali ken turmuşlar ve papâz gene kıyamet hak- kındaki kehanetine devam etmiştir, cunun dişi tutuyor ve vapvrun dişçisine müracaat ediyor. adamın dişini çekiyor. Fakat, müt 5 kan akmağa başlıyor. Dişçinin bü- tün gâyretihe rağmen kanı durdurmak kabil olmayor. Bunun üzerine, adamın, kan kaybede rek hayatın: tehlikede gören kaptan va- puru derhal durduruyor ve Amerikadan ke telsizle yardım iyor, Papur, Atlas Okyanusunun ortasında bulunduğu i- çin kaptan gemiyi geri döndürüyor ve Amerikaya doğru gitmeğe başlıyor. Bu suretle, Transatlantik Amerikaya doğru giderken oradan da imdad gemisi geli. yor ve basta diğer gemiye naklolunu- yor. Bundan sonra Transatlantik 18 saat geçikme ile Avrupa yoluna devam ediy İ Malezyalı prens ve nişanlısı Seviştiği İngiliz kızı ile evlenmek i- çin miras hakkından vaz geçmeğe hazır olan Malezyalı Prens Mahmud şimdi a gabeysi Sultandan izin almış bulunu. vor, Onu artık Londra sokaklarında nı ! mek kabildir, —————— e a yanlısı ile beraber böyle gezerken gör- Onun söylediğine göre, Beatrisin göz“ Define hırsı NSANLARIN defineye karşı büyük bir zaafları vardır. Bu, hazıra kon- mak zaafından, zahmetsizce zengin olmanın ya piyango, ya define bul maya bağlı olmasından ileri gelir. Bu yolda « ellerindeki, avuçlarmdakini de sarfederek evdeki bulgurlarından olanlar da eksik değildir. Beş milyon dolarlık sanılan bir define için bir Amerikan şirketinin 495800 dolar sarfettiğini gazetelerde görünce doğrusu bü paraya kendimin miş gibi yüreğim sızladı, Hâdiseyi, belki okumamışsınızdır. Birkaç kelimey- le hülâsa edeyim: Bundan 140 sene evvel Lutine ismindeki bir İngiliz firkateyni bir kış ge cesi Holanda açıklarında batmış. İçinde beş milyon doları omültecaviz sltın çubuk varmış da, o zamandanberi bu hazine için muhtelif teşebbüslere giri» şilmiş, seticede ir Amerikan şirketi dünyanın en kuvvetli tarama Odubasını kiralıyarak işe girişmiş, fakat sarfedilen bütün gayretlere, 500.000 dolara rağ» men buluna buluna 4200 dolarirk bir altın çubuk bulunmuştur. Bence, şirket zararının 4200 dolarını kurtardığına şükretmelidir. Ve gene içinde beş milyonluk altın çubuk bulunan firkateynin batması kendiliğinden bir batma değildir. Denevek ki, firkateynin batması, önceden altınların aşırılmasından ileri gelmişse bu bir çubuğun işi neydi? Sebebi açık. Altınları aşıranların insanla” rın delineye düşkün olduğunu takdir etmelerindendir. Bu bir çubuğu günün birinde, defineyi aramaya kalkacak açık gözlerin gayretleri karşılığı için be yakmış olacaklardır! R ——