tag Sök (e Sa, 12 EYLOD — 168 Ni Miloyu gölün kenarında gör Tk Her halde kendisini tarrrsmız ? Oy e bir güreşçidir. — Benjur; . taşi Maşallah kendisine o bonjur a Şabuk anladı. Fakat ne cevap Me geldiğini bir müddet w etti ve sonra: Vey £, cevabın: verdi. iy, | SOK iyi bir delikanlıdır. Fakat hg Silin kafalrdır. Çok kalkık olme- Beyrlr saçlarının başladığı nokta- eye Yakındır. Ben aramızdaki mu * ip bitmiş rannediyordum. Halbuki iç, SÜddet daha düşündükten sonra Sünle daha söyledi; — sen Şök yaman bir insansın! .. şi il). Evet öyleyimdir. Ama a nem! i Dana böyle iltifat etmesinden k kuykulanacak bir vaziyette de- Çünkü benden zengindir. ta Ödünç paar istemesine imkân Pakat her halde böyle bir ilti - ind muhaklcak bir şey gizli Np v anlamıştım: Hye açıkça söyle; benden ne İs» ? dedim, e a Sen çok insan tanırsın, dedi, Şi, üçüz Anni vâr ya,sana ondan istiyorum, ik mı oldun yoksa!, Sin S4 i iyor mu?. De da seni sevi; ?, vi e Ona aşılmadım kil. — isini iyi tanıyor muşun?, Hagi ire gördüm. Ama, baktım, e Bir kere takdim ettiler. Mk, selâm vermeğe bile cesaretim ha Sek seviyorum, söyle ne yapa t Ben Onu da, seni de, onun bâzı mr da birlikte davet ederim. Ni . Onu daha yakından tanı- Ve belki de ona açılmağa firsat b Ne 0, bundan korkuyor . İyEYet. Herifler benimle bir ravat Uzun muhavereler yapmağa kak Hem söz söylerler, hem de . isterler. Beceremem. Pana bilir misin?. mg 2 bilirim, fazla değil iy Bizim dans profesörü Dagmara Yağı? Sana dans öğretir. Riderken vaktimi boş geçir » Anni ile karşılaştığı zaman ona İN, Mİ lâzm gelen cümleyi öğret- m, Geo yardıma muhtaç bir hal susup güzelliğinizi sey- blyük bir zevk!.,, yirmi tecrübeden (sonra tabii bir şekilde söylemeğe çin in . Bn karşısında başır.. biraz sa- #cektin.. Kollarını göğsünün ig, Saprastlayacaksın. Ve ilâh Ve hareketine dair de talimat a geldik hemen ilk derse baş. Daya birinci adımda Ceo, onun Siğnedi. Acı, acı bağıran Dag” Ng zleri Yaşlı yaşlı bir kenara çe- Sa derse devam ettirmek için Uğraştım, Biraz sonra Ceo- J İğimiz kadar istidatsır ol- m © Karar verdik, Muhakkak yüz vi adamakıllı dansetmesiri siyah elbiseler giy, uzun kler al.. İnsanı daha zeki » Küzük parmağına armalı bir ke e # # EE; z Mm. ae, bana cevap vermiyordu. İç Büz Yorulmuştu. *onra kendisini ziyaret etti- İlk söz clarak: da susup güzelliğinis ne büylik bir zevk! . mi? Hakikaten aşk zekânın tini Şok müeasir oluyor, Gene Aaj bana şu suali sordu: Ye bu sözü söyliyeceğim.. ZE, e k İİ <3 gezi öneli Çok konuşmıyan sevgili Yazan: Jan Prevo Fakat yanındaki adamilar bir sval sorar larsa ne cevap vereyim? Onlarla ne konuşayım?, v — Karşında biri bir mevzu açıp se- ni onun hakkında konuşturmak için sustuğu vakit kendisine; “Oh, şok enteresan, diye çevap ver, izah eder misiniz? Büyük alâka duyuyorüm,, Eğer sana bazan da doğrudan doğruya bir sual sorarlarsa dudaklarını büker “gök ince bir mesele; kat'i bir cevap verilemez ki!..,, dersin. Bu sözleri öğreninceye kadar öyle bir enerji sarfetti ki başına kan hücum etti. Alnına ıslak bezler ve ayağına hardallı su ile banyo yapmağa inecbur olduk. Pe vi) Nihayet Geonun het hususta muvaf- fak olaibleceğine karar verdiğimiz gün meşhur daveti yaptım.. Anni ile şöyle bir kenarda başbaşa kaldıkları ilk dakikada Geo beceriksiz bir ifade ile “sizin karşınızda susup güzelliğinizi seyretmek ne büyük bir aevk., dediği vakit genç kız saçlarınm tâ dibine kadar kızardı. Söz tesirini yapmıştı, Geoyu başka odavetlilerime de takdim ettim. Hepsinin yanında bi- rer çeyrek saat Kadar kaldı. Sonra kendisine erkenden gitmesini söyledim. Vedalaştı, çıktı, gitti. O gittikten son- ra Anninin koluna girerek, davetlile- rimin arasında dolaştım. Evvelâ bir po- litikacıya sordum? — Mösyö Miloyu nasıl buldunuz?. — Iskandinavyalı bir diplomat de gil mi?. Değilse bile, her halde çok Jiberal kafalı bir adam. Hemen düşün. Geleri bir neticeye bağlamıyor. Çünkü hâdiselerin çok karışık olduğunu bili- yor. Objektif hir insan! Kendinde hırs te maâyülleri olmıyan ne söğuk kanlı ve ciddi bir adam! Annl ile gidip bir feylozofa da, Mi- lo hakkındaki fikrini sordum: — Gayet dikkatli ve derin düşünceli bir insan, dedi, bizim pisikoloji hak - kmdaki son nazariyelerimizi onun ka- dar iyi anlamış olana rast gelmedim .. Ya bir pedagok, yahut ta İsviçreli bir profesör olacak. - Her halde (elektik olmaktan ziyade sistematik bir baş -. Muhaveremizin sonunda onun Freuğ- dan ziyade Young taraftarı olduğunu anlar gibi oldum. Kendi fikirlerini açık- şa münakaşa etmekten hezzetmediği belli, İçlerinden ona en büyük hayranlığı duyan bir iş adamıydı; — Cin gibi bir adam, dedi, imkân yok, ağından hangi işlerle alâkadar olduğunu öğrenemedim. o Mükemmel surette beni müstakbel ihracat işleri - miz Üzerinde konuşturdu. Kendisine ait bir sual sorduğum zaman nazik bir cümle ile işi savuşturdu. Bir de onun hakkında ne düşündü - günü Anniye sordum? — Çok samimi bir şey, dedi, sonra hepiniz gibi bir takım fikirleri papa - gan gibi ezberlememiş. Bütün söyle - diklerinin kalbten geldiği belli. ONe çekingen, ne esrarengiz ve ayni zaman da ne sade bir insan! Dâgmâr da artık talebesiyle iftihar ediyordu. Dansederlerken genç kızın ayaklarımı: yerden kaldırıyor ve onun ayaklarına artık basmıyordu. Geoya tam bir muvaffak'yet temin etmek için sasyetede, şurada, burada ve sevgilisinin yanında tekrarlayabileceği bir kaç cümle daha öğrettim. <cirşza Nil» me Örinsh sh rehresç “Görüşmek, kendi kuvvetini ve zaa- finı öğrenmek için en iyi bir vatsta - dır, “Ben insan vücudunu çok iyi tanı rım, Onun ifadesini ancak Yunan hey- keltıraşları verebilmiştir.., “Benin her şey hakkındıki Hkizl- rim ssbjektiftir. Adeta hissi diyebili - riz. Bünun için onlar hakkında müna- kaşa yapamam. Fakat emin olunuz ki, Bu rimleleri de güçbelâ ile öğrendi. Fakat aşk neye kadir değildir ki! Ni. İri nn ünlü Pp AAPAŞA n HABER — Aks postun 12 EYLOL — 1038 PAZARTESİ Hicri: 1357 — Recep: 16 Cazii Kaban Odin ükini Meme aim İmam 5,97 1240 1544 1R,24 19,59 3,96 Lüzumlu 1 eletonter Yanaın: Istanbul içim: 24222, Beyoğlu İçin: 44614, Kadıköy için: 60020, Üsküdar &- çin: 40025, Yeşilköy, yük köy, Kar Kına ru Bakırköy, Bebek, Tarabya, Fenerbahçe, Kandili, Eren- al, Büyükada, Heybeli, Burgaz, için: Telelon o muhabere mem angın demek kâfidir. Rami itfaiyesi: 227101 Deniz itfaiyesi 36. .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galala yangın kulesi: 40060 Sıhhi imdat: 44998. Müddelumumilik: 22290. Eriniyet müdürlüğü: 24382. Nefla Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İstan. 2 al : Beyoğlu: 44783. Beşik- taş: 40033, Ci 20232. Nurosmaniyez Zine. Üsküdar dıköy; 00773, Havagazi: İslanbul: 24378. Kadıköyt 60790. Beyoğlu: 44042, Taksı Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti: 36 « 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 22740. Karaköy: 42362. Pazartesi Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma. Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mr danya. 10 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- ii 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer sin, Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanyı D Bandirma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 1 artır, Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumaertesi gögheneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9lmroz, 9,30 İz. mit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 2230 Mudanya, Müzeler Ayasofya, Roma « Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarmıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze. (Bu müzeler bergün saat 10 dan 14 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka dar açıktır, Topkapı Müzesi: Hergün seat 13 len 16 ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları! 13 de Köstenceye: te, Beyrut, İskenderiye, İtalyan vapurları: Cuma günleri sast 10 e, Brendizi, Venedik, Triyesle, 2 eci İstasyon Müdürlüğü Telefon MÜNAKASALAR: 38 tümen | birlikleri Obayvanatı İçin 575.000 kilo yulaf satın alınacaktır.Kapalı zarfla ihalesi 14 eylül 938 çarşamba günü saat 11 de Fındıklıda kumandanlık salın alma komisyonunda yapılacaktır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Akdeniz konferansı çalışmalarımı bitir di. hayet muvaffak olduk.. Nihayet günü geldi, ona bir izdivaç talebi mektubu yazdım ve kopya ettirdim. Ertesi gün bana dokuz sayfalık bir cevap getirdi. — Ne diyor? — Evet! diyor. . — Alâ! Tebrik ederim., — Dür gitme, diye koluma yapıştı... Evlendiğimiz zaman ona ne söyliyece » ğim. — Hiç bir şey söylemezsin. — Olmaz. .O bana bir şey sorarsa... — Kolay; hemen kellarını açar, onu göğsünün üzerine doğru çeker ve: “— Anlaşmak için bizim konuşmağa he ihtiyacımız var?.., dersin. Bu sahneyi Dagmarla prova ettirdik. Sahne bittikten sonra genç kızın göz- lerini yaşlı gördüm; Yanıma yaklaşıp yavaşça kulağına fısıldadım! — Ne ©? Ağlıyorsun? Gene ayağına mı bastı?, O da ayni fısıltı şeklinde: — Hayır! Ben de onu seviyorum... Cevabın: vermez mi?.. Çapkın, kurnaz Geo!.. Meğer Anmi- ys söylemek için öğrendiği sözleri ta- lim için hep zavallı Dagmara söyler - i mişi, Evlendiler, Belediye dairesinden çık- tıkları zaman, balayı seyahatine gide » cekleri açık arabanın kapıs'nı açmadı. Karısmı kucaklayınca hafifçe araba- Baniçine oturttu. Ve ben - o dakikada onun bu kuvve- tine şahit clan Anninin yüzünde, Geo- nun bütün hayatınca sevileşeğini oku * dum. Çeviren: Suat DEVRİŞ Yazan: Rahmi YAĞIZ Sultan, her Ihtima'l düşünmüş, Davıs'i Piyano hocası olarak tanıtmıştı ZN Şosonu istihlât edecek iki amiral vardı, Bunlardan bini amiral Ozidum, diğeri de amiral Paşoviçdi. boyunu takip eden ağaçlı yamaca sarılı toprak yolunu geçtiler; etraf sık bir ko- ru İle çevrili, şirin bir yalmın önünde Amiral Ozidum, Mesudiye ile Pelengi' | durdular, Mahinev büyük bir bahçe kapısı deryanın tahtelbahirler (tarafından tor pillenişinden sonra bütün ehemmiyeti kaybetmiş, ileri sürdüğü fikirler nazarı tibara alınmaz olmuştu. Osmanlı donan. ması erkânınm binbir itirazma rağmen donanma saffı harbine giremiyecek ka dar demode Osmanlı barp (o genülerinin muhtelif mahallerde toplarından İstifade edilmek üzere seyyar kale haline konul- malarını ileri süren ve.. bu husustaki fik- tini kabul ettiren Ozidum, gemiler birer torpida ile batırıldıktan sonra, cahaletle itham edilmişti, Binaenaleyh amiral O- zidumun donanma kumandanı Şoson pa. şayı istihlâfı mevzuubahs bile olamazdı. Amiral Paşoviçe gelince: Bu adam, mağrur, nefsine itimadı fazla fakat malâmat noksanlığı yüzünden edin iği fevkalâde bir cüretle işe yarar gibi ordu. Donanma O kumandanmm değiştirilmesi zamanında da Şosoru istih- lâf edecek ilk namzedin Paşoviç olavağı tahmin ediliyordu. Şosonun değişmesi, değitşirilmesi Davistin ön emellerinden* di. Şoson, mahiyetini okestirememekle beraber ordu, hassaten donanma etrafın da çalışan gizli bir şebekenin vücuduna kanaat getirmiş, bu kanaatini gerek har- biye nezaretinde yaptığı o teşebbüslerle, gerek Büyükderedeki telsizin o meydana çıkarılması, basılması işlerindeki faaliye. tile müsbet safhalarda muvaffakiyetle ta #arlanmıştı. Osmanlı orduları başkumandan vekili ve harbiye nazırı Enver paşanın bütün hiddetini bu reuvaffakiyet yatıştırmış Şo sonufi — bundan evvel yazdığım safhada — istifasını istiyen genç kumandan En- ver paşa çabuk bu isteğinden vazgeçmiş” ti. Şimdi, tam #ırasıydı.. e Amiralin bü- tür. istekleri yerine getirildiği halde Mar maradaki düşman tahtelbahir (faaliyeti azalmamış, bilâkis artmıştı. Hele bu son Mudavya bombardımanının basil etiği heyecan, dehşet ve korku Şösomun âzlini intâç edecek en müessir vasıtaydı.. Esa sen umumi karargâh Etik almış, Enver paşa amiral Şosonu aratmış, genç nazIrIr tufanlaşan hiddet kasınsası Şosonun ba. şında bir tay'un koparacak hale gelmişti. Osmanlı donanma (o kumandanı ve Al bulunuşu ilk vartanın şiddetini biraz ta" dil etmişti. Davist giindelik işlerini (o tanzim etti; icap eden direktifleri verdi. Yeşilköyde, Boğazda, şehrin dışında, muhtelif daire lerin bilhassa Harbiye nezaretinin çev. resindeki adamlarına tarzı hareketlerini tenbih elmiş, o geceyi Ayşe sultanın kol- larında geçirmek üzere akşam üzeri Kam kıcaya gitmişti: Dejikanlırın sandalı Kanlıca iskelesi” ne gurupla beraber yaklaştı, yanaştı. Ma hınev, iskele civarında siyah bir çarşaf giymiş, alelâde bir kıyafetle Davisti bekliyordu, Genç adam iskeleden çıkm. ca yanma sokulan çarşaflı kadını, Ma hınevi hemen tanıdı, Onun: — Tam vaktinde geldiniz. Ayşe suk tan hazretleri size sarih adres vermesine rağmen meraktan kurtulamadı. Sizi bek- lemeğe beni memur etti: Deyişine baştan savma bir cevap ver. di: Bizlikte yürüdüler. Kaslıcanın sahil Istanbul Radyosu 12 EYLUL — 1958 PAZARTESİ 18,40 dans musikisi, (plik), 19 konfe- raos, Fatih halkevi namına © Döktor Suat İsmall Gürkün (Diş etlerinin dişler üzerin deki ehemmiyeti), 10,30 dans Oo musikisi plâk, 19,55 Borsa haberleri, 20 saat ayarı Granviç rasalhânesinden naklen, Hamiyet Yüceses ve urkadaşları tarafından — Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,49 ajans ho berleri, 20,47 Ömer Rıza Doğrul — tarafın dan arapca söylev, 21, saat ayarı, orkestra 22,30 faml sar heyeti, İbrahim. Uygun ve arkadaşları, 22.10 hava o raporu, 22,13 Darlitalim musiki heyeti, Fahri ve arkadaş ları Tarafından, 22,50 son haberler ve ef! tesi günün programı, 23 saat ayarı, son, gösterdi: — İşte, geldik, burası efem! Dedi, Davist sordu: — Hemen girecek miyiz? — Tabit efem! — Görenler olmaz mu dersiniz? — Sultan hazretleri o ihtimalleri dü“ şündüler. Sizi, piyano höcâsı diye tanıt tılar etrafa Zalen kendi saray takımın. dan korkuları yoktur. Ama, tedbirli dav- ranmanın her zaman faydalı olacağı mu- hakkaktır efem!.. Davist, içindeki tereddüdü kolayca yendi. Gerçi gözlerini sevgi bürüyen, ihti ras ateşlerile yanan, Kâdiseler karşısım- da dimağını seferber edecek yerde şehvet objektifile vakiaları tetkik ve tahlile ça. lışan İnsanların ihtiyata hiç de ehemmi- yet vermiyeteklerini biliyordu. (Fakat, nihayet karakteri malüm bir (sultanın gönül oyunlarına âlet oluşunun da çok vahim neticelere yol açmıyacağını pekâ- lâ hesap ediyordu. Delikanlı yürüdü.. Önü sıra giden gö nül tellâlı saraylıyı, Mahmevi takip etti. Küçük koruyu geçtiler; muhteşem yalı. nın harem kapısında durdular. Mahsmev bir anahtarla kapıyı açtı, yirdiler. Da“ vişt, üst kat merdivenlerini hızlı adım larla çıktı. Çifte merdivenlerin sahanlı" Fında kendisin karşılayan Ayşe sulta. hın kollarıma atıldı. Sahte âşık rolü oy” Bayan İngiliz yavrusu biraz sonra yalının Boğaza bakan palkonunda, dildadesinin çıplak kolları boynunda (o kementlenir- ken bir taraftan içki kâdehlerini çekiştir meğe, bir taraftan da güzel Yüzüne verdi” Ki masum ve mahzun fade ile Ayşe sul, tanın merakını tahrike çalışıyordu. Ayşe sultan Dafisti bir öpücük yağmu" rile ıslattıktan sonra (delikanlınm ayni hararetle mukabele oetmeyişinden muğ- ber, sordu: — Abdullah bey! — Emret sultanım.. — Çok durgunsun.. neden? Davist yüzündeki mahzun manayı te yit eden bir tereddütle konuştu: — Şay.. Yok.. Hayır; durgun değilim! Sultan ssrar etti : — Hayir, hayır Abdullah.. Muhakkak bir şeyin var.. Söylesene bana kuzum. — Bir şeyim yok sultanım.. — Peki bu durgunluğun sebebi nedir? — Durgun değilim ki.. Sultan şımarık bir iğbirarla konuşuyor, rsrarında devam ediyordu: — Pekâlâ durgunsun Abdullah. Seven gözden sevgilinin hiç bir (hareketi kaç. maz, gizli kalmaz. Bir şeyin var senin. nedir söyle, çekinme. para falanda. Davist şiddetli bir el hareektile sulta- nın sözünü kesti: — Hayır, ne münasebet!.. İçinde mad- di darlığın karartısı bulunan bir adam sevdiğinin yanına gelir mi? — Başka bir şey.. Meselâ keder verecek bir iş ve iç karışıklığı?.. Devist söz bu mecraya girince inkârı gevşetti.. — Yok. hayır. o da değil. — Muhakkak bu... Bak nasıl inkârm, karşı koyuşun zayıfladı. Söyle Abdullah, İnsan sevdiğinden bir şeyi o saklar mı? Hamdolsun bugün elimde her kula mü” yesser olmıyacak, hattâ birçok insanı im. rendirecek birkaç iktidar birden var. Söy» le; senin Üzülmene yürek mi * dayanır. Elimden gelen her şeyi, her çareye baş vurup yaapyım, yaptırayım. Davist, sultanım içli sevgisi önünde in- kârdan vazgeçmiş, itirafa razı olmuş bir teslimiyetle söze girişti: — Ben siza bir şey açmamek, bir şey söylememek, kederimi, duyduğumu 2ç* mayı içimde haptetmek istedim, Ne ya. zık muvaffak olamadım. o Uzağı gören gözlerinize, kalbimi teshir ederken için» dekileri de okumağa muktedir olan bakış» Jarınıza hayret ve sevgi ile beğüyım. i (Devamı Var) v