Bir kız, anasını boğdu... Ne mahkemesinin, loş ve ru- ridorlarında biriken insan yı- Te Beliyor!, Ni “yar duymaz öyle bir çözü- A ki.. Başlar, hep, sesin gel Sevildi; İki süngülü jan- Stasında genç mi, ihtiyar mı #eçilemi en bir kadın yürü - Se İnsanın meraktan açılmış Naa ünde adım atan bu elleri ke- ne kadar halsiz, ne kadar ban Moruşturuycrduz işi, i âti ne? * NE bir köşesinde gürüldiye - ük sobanın © karşısmda Eşen ihtiyar bir mübaşir, iz ayağa kalktı. Yır- içindeki yayları fırlayan Tadir, koltuğun üzerine çikti. Uğuşturarak, iki süngülünün Yün Tüzen bu bitik kılıklı kas Fi baktı ve tanıdı ini boğazlıyan fahişe! va ahkeme salonunda bir kay - kağ kadının muhakemesini ardı, Yüzlerce insan, anasını EZ En dip localara varın- *. hıncahınç doluydu. kapısında, zayıf bileklerini mir kelepçesi çözüldükten va biraz daha serbest yürü - kat, Üzerine dikilen gözler etti, yn mevkline geçip tahta kana- Bibi kendini bırakırken ağ" Bi bir kadındı. Omuzların - gine sarkan kumral saçlarının yi bozulmamıştı. Ağla b apakları şişmiş, iri yeşil kan dolmuştu. J i kahverengi ipeklisinin görünen beyaz teninde olur vardı. t Tai erikli geçmişler - *n ucundaki camlı kapı gr fik siyah biyikli genç müd NE İs adımlarla yürüyerek Sıktı, ayakta bekledi, Bi- ii önde reis, arkada azalar la İçeri girdiler. e ayağa kalkmıştı, gi döven yağmurdan, uzaktan he diyen gök gürültüsünden, itmmeğe çalışanların ayak e başka ses yoktu, My erine oturunca, dinleyiciler Dag “e reis sordu: ç den Ne?, kir, iri bir jandarma, kanape- ük kadını dürttü; Ayağa! , lm genç kadın doğruldu .. x Yerden kaldırdı, Başını hai Ying Ni alnına dökülen saçları Ka ay or pa va Sallarıyordu. Par- Gm hakkındaki evrak oku AL inn loşluğa gömül â bir zabıt kâtibi evrakı © Kü iş, dinliyordu. dinledin "değil mi?, bey O, sade, mendilini gözlerine bastır- mış, kesik hıçkırıklarla sarsılarak ağ uyordu, Birdenbire sustu. Başını dikti. Ev- velâ arkasındaki üst üste yığılmış ka - Jabalığa, localardan sarkan insanlara baktı. Kıpkırmızı olmuştu. Hiddetle solu- yordu, Sonza birdenbire bağırdı: — Onu niçin mi boğdum, onu niçin mi öldürdüm, reis bey? . Gözlerini açıp kapıyor, başın: iki taraita sallıyor, ellerini biribirine kenet leyerek, parmaklarını çıtlatıyordu, Herkes biraz daha yaklaşmağa uğ- zaştı. Locadakiler biraz daha sarktı .. Reis, elini kulağına götürerek biraz daha eğildi. Koridorda uzayıp giden ayak ta- kıttılar:.., Yağmur, bardaktan oboşanırcasına yağıyor, uzun tarakalarla gök gürlü - yordu, . ... — Onu niçin boğdum?.. Oooh, reis bey., Onu size anlatabilecek miyim?.. Ve, siz bu tüyler ürpertici faciayı din- leyebilecek misiniz?. Kendimi bildiğim zaman, on iki yaş- larında, dal gibi ince, sarı benizli bir çocuktum. Nişantaşında oturuzduk. Evimiz üç katlı, duvarları sarmaşıklarla örtülü bir evdi, Fakat bu m'nimini eve ne ka- dar giren çıkan vardıl, » Şimdi hat'ramı yokluyorum da, işte hepsi birbir gözümün önünde canlanı- yor: Katmer gerdanlı, enli kaşlı, kırmızı yanaklı, çok şişman bir Behice halam vardı, Sokaktan geçenlerin başlarını döndürtecek kadar gevrek kahkahalar atan Nüdiye teyzemi; kimi eüzgün, kimi çapkın bakışlı Nurhayat, Afife, Suzan ablalarımı iyi hatırlıyorum. Erkeklere geline: Saçı başı ağarmış kıranta bir adam.. Şevket amcam... Küçük bir hanım kız gibi gözlerini, dudaklarını boyuyan bir küçük bey: Lümi ağabeyim... Daha bir sürü erkek! Kimi amcam, kimi ağabeyim... . Annem gürel bir kadındı. Onu o ka- dar severdim kil, Ben doğmadan ölen zavallı babamın sevgisini ona vermiş- tim. Hemen her dakika onun dizinin di- binde, bulunmak, bir kedi yavrusu gi- bi okşanmak isterdim. Fakat niçin bil- mem, 6 biraz haşindi. Annemi günlerce görmediğim olurdu. Hizmetçimiz Gül fidan kaMayla, evin en 1s5iz bir odasın- da yatıp kalkardım. Nice uzun geceler, sabahlara kadar hıçkırarak “anne, anne,, diye sayıkla* dım da kimse arayıp sormadı.. Reis bey, Jeyleğin attığı son yavru gibi bir şeydim ben. Hiç unutmam, biz sabah, ortalık he- nüz aydınlanırken uyandım. Gülfidan horul horul uyuyordu. Annemi kaç gündür görmemiştim. Kafamda ansızın bir şimşek çaktı: O- nu gider yatak odasında görürüm, de- dim, ister dövsün, ister azarlasın.. U- murumda değil... Hiç tıkırtı yapmadan karyoladan in- dim. Çıplak ayaklarımın ucuna basarak odadan çıktım. Yavaş yavaş, sofayı yürüdüm. Mer divenleri indim. Annemin kup: ara- İtktr, Gicırdatmadan, arasından #ıyrıl- dım. Açık kalan pancurdan odaya esmer bir aydınlık dolmuştu. Gözlerim karyo- Jaya gidince durakladım; Annemin ya- nında, dağnık saçlı bir'erkek yatıyor- du! Birdenbize içim öyle Lir tuhaf oklu * ki!, Dudaklarım titredi. Burnum sızla- dı. Az kalsın hngür hüngür ağlayacak” tım. Dar kaçtım. Fakât, nasıl oldu bil mioyrum, galiba hızla kapıya çarptım, annem uyandı ve beni gördü. . — Sönu yarn — ». İ taşı 4013. “ Gibal 7 EYLÜL — 1938 ÇARŞAMBA Hleri: 1337 — Recep: ai e 5,53 12,12 15,49 18,33 2000 Eri Lüzumlu T eletonlar Yangın: Istanbul İçin: 24222, Beyoğlu için: 14644, Kadıköy için: 60020, Üsküdar İ- çin: 60625, Yeşilköy, ak Bebek, Tarabya, Bi çe, Kandilli, Erem da, Heybeli, Burgaz, muhabere memu- üfidir. Rami itfaiyesi Deniz itfaiyesi Beyazıt kulesi: kulesi: 40060 Golata yangın eiürnüm ilik: 4382, Elektrik İşleri) lüğü Beyoğlu: 44801 . İstan, bul: 24378. Sular Idaresi T ali EN İstemek İçin Beynğii ciheti: 49054. Pebek ciheti: 306 « 191. Kadıköy cibeli 60447, Denrzyotları nbul acenteliği: 22740. Karaköy: s1 Topbaneilen 1630 Mudanya, lekeli 9.30 İzmit, 16,30 Mur Karabiga, 20 Bandirma, Gala- tadan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer- siir, Çarşamba Tophnneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 1$ Bartın, Perşembe Tophaneden 0,30 İzmit, 18,20 20 Röndirma, Galatadan 12 nartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 dırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 13 “Bartın, Pazartesi Tophaneden 9lmror, 9,30 İz. mit, Galatadan 8,10 Mudanya, 10,80 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22.30 Mm ya, Müzeler Ayasofya, Roma » Bizens, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze. (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- teslilen başka beraün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- dar açıklır, Topkapı Müzesi: Hergün suat 13 ten 16 ya kadar açıktır. #omleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 3 de Köslenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye, İtalyan vapurları: Önma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, >. İstasyon Müdürlüğü Telefon 079, “wrupa Hattı Semplon ekspresi hergün Sirkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni li 5 le Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir, Edirne postası; Hergün saat 850 de hareket eder, 19,33 de gelir, Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Sonat $ de Konya, 9 da Ankara, 13,13 de Diyarbakır ve Sumsun, 15.30 da Eskise- hir, 19,40 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazart, söat 9 da hareket eden iti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer elinektedir. MUNAKASALAR: Haydarpaşada yapılacak (o kısmı azamı demir fevkani geçid köprüsünün inşası ka, pahlı zörf asulile eksiltmeye konulmuştur, Bu #mşaatın keşif bedeli » 461,000 liradır. İstekliler bu işe nit şartname ve salr evrakı Devlet Demiryollarının Ankara, Haydar paşa Sirkeci veznelerinden 23 lira mukabi Jabilirler, ilime 19,9-938 tarihinde o cürmartesi günü saat 12 de Ankarada Devlet Demir yolları yol dairesinde merkez birinci ko misyonunda yapılacaktır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Profesör Afel, tayyare — ile Böğreşten döndü. Istanbul Radyosu 7 EYLÜL — 1938 ÇARŞAMBA 18,90 dans musikisi (pâk), 19 konferans Eminönü halkevi Batuna Dr. Hilesi Ziya, Ülken (Efsönelerde Türk tefekkürü), 19,390 dans musikisi plâk), 19,35 borsa haberleri 20 sant syarı, Granviç (o rasalhanesinden naklen Fade Yildiz ve o erkadaşları tar Ondan Türk musikisi ve halk şarkaları, 20, 40 hava raporu, 20.43 Ömer Rıza Doğrul larafından arapça söyler, 21 Şan Bedriye Tüzün, Stüdya orkestrası, refakatile, 21,10 e arkadaşları (tarafından ve halk şarkıları, 22,10 Da- 50, ajans haberleri, ertesi günün 23 saat ayarı, son. 0,05 radyo © orkestrası, 21,20 | piyano ve keman konseri, o 21,50 kabara | plâkları, 22.45 kafe koüser, BUDAPEŞTE: 19, çifte piyano, 20 radyo fantezisi, 22, 10 radyo orkestresı, 23 cazbant, 24,10 si- Yazan: Rahmi YAĞIZ Bir hafta sonra, şehrin göbeğin. de yeni bir gizii telsiz merkezi kurulmuş bulunuyordu ig Gibi manasız sözler söylüyordu. Davist devam etti: — Donanma kumandanı Alman amira li Şoson paşanın &caip emirleri, Nelere sebeb olmuyor!.. Donanmanın karakol gemilerine emir veril: yolda rasigel- dikleri her türlü motör, yelkenli, mavna hattâ kayıkları çeviriyorlar, arama yapı yorlar, bazan bu aramalar saatlerce sü- rüyor, birçok defalar da yolumuzdan a“ Nikonulduğumuz yetmiyormuş gibi falan limana gönderiliyor, filân iskeleye sev. kediliyoruz, Bütün bunlar zaman geçirtiyor. İşleri- mizi, seyir hatlarımızı, seyir müddetleri- mizi altüst ediyor. Onun için bir Batdır- ma seferi en az (5) gün sürüy Sultan devamlı (Vah.. vah)larına fası- Ja verdi.. Kadehlerin sayısı sekizi, onu bulmuş, ikisinin hafif tertip başları dön. müştü. Ertesi sabah erkenden İlhilamur kasrın- dan ayrılan Davist, Ayşe sultanın sık sık buluşma tekliflerini koz tutarak oamiral Şosonu baltalatacak tertibat almış, kendi işlerini kolaylaştıracak vaitlerle yola çık. MiŞİL, Saat 10 a doğru Taksime, Ayaspaşı daki köşküne gelen genç adam bir gün evvel tenbih ettiği telsiz mühendisi Ma- nuku orada buldu. Beraberce evden çık- tılar. Doğru perşembe pazarına indiler. Orada bir yağ mağazasının üst katına çıktılar. Dükkân sahibinin o hazırladığı kuytu bir odada oturdular. Odada biribiri üzetine yığılmış küçük tahta sandıklar görülüyor, üzerindeki in- gilizce yazılardan bunların makine aksa, mi olduğu anlaşılıyordu. Davist dükkün sahibine: — Biz burada yalniz kalacağız, kimse yukarı çıkmasın! Diye yaptığı tenbihden sonra Manuk sandıkları gösterdi: — İşte, yeni kuracağımız telsizin bü" tün malzemesi burada hazır... — Evet. görüyorum. — Şimdi bunları kuracaksınız! Mühendis sual dolu gözlerle genç a mirine baktı: — Nereye kuracağım? — Buraya! Manuk gözlerini odanın her tarafında gezdirdi. Kalktı, pencereye yaklaştı dr. şarıya, Halicin bulanık sularma baktı Sonra döndü yerine oturdu ve itiraz etti: — Burada telsiz tesisatı yapılmaz! — Neden? — Evvelâ piyasa yeri sayılan bir nok- tada bulunduğu için nazarı dikkati celbe der. Makine gürültüsü, vakitli vakitsiz dinamoların çalışmaları, gidip gelenler i. şi çabucak meydana çıkartır. — Oralarıma sen karışma. Yalnız br istasyon kurulmak için burası fenni ev- safa malik değilse onu söyle... — İstasyon her tarafta (o kurulabili Teknik mahzur yoktur. Yalnız builer sürdüğüm itiraz, ve size anlattıklarım tak tik kısımlara taallğk eden izahaltır. — Onları ben düşünürüm. Şimdi siz sür atle burada tesisat vücuda getirin. — Tesisat için işçilere lüzum var. — Onları ne zaman isterseniz buraya, emrinize gönderirim. — O halde bâna müsaade'edin. Şimdi tabura döneyim. Üç &ün izin aldıktan sonra tekrar buraya gelip tse başlıyayım. — Olür., İstasyon ne zaman hazır bu- Junur? Manuk biraz düşündü kendi o kendine bazı hesaplar yaptı. Neticeyi genç üstü- nüne bildirdi. — Bir hafta sonra faaliyete hazırdır. — Biraz geç. gan orkesirası, BERLİN 19 şarkılı konser, 20 radyo orkesirası, 22,30 küçük orkestra, 23,30 hafif müzik ve cazbant, 1: serenallar, VARŞOVA: 19,10 keman ve piyano konseri, 20 şarkı lar,, 20,30 varyele konseri, | 22,10 Şopen muziği, 23 plök. — Daha evvel olmasına imkân yok! — Yarn sabah, saat (9) da burada erorinize verilecek 9 işçiyi bulacaksınız.. — Teşekkür ederim . — Allaharmarladık Manuk. — Güle güle mister Davist. Davist perşembe pazarındaki (Oyağcı dükkânmdan ayrlıdı. Yeniden Palmere muktazi hamuelyi hazırlamak üzere faa. yete geçti. Bir hafta sonra, Büyükderede basılan istasyonun yerine şehrin göbeğinde ku- rulan yeni bir telsiz merkezi, Davistin emrindeki gizli teşkilâtm istihbaratını dört bir tarafa yetiştirmeğe başladı . Teodor Brodeyin Mudanya taarruzu E 13 Yaliktle önlerinde Pelenziderya" yı da bir torpido ile suyun dibine irdir- dikten sonra Marmaraya doğru tanzim ettiği rota üzerinde ilerlemeğe, provasını da Bursanın iskelesi olan ve bu ilk Os- manlir payitahtı ile son Osmanlı payitah. tı arasındaki Denizyoluru kesmek için tertibat almağa koyulmuştu. oOGeminin harita kamarasında, masa başında hari” talara göz gezdiren süvari şunu tasari yordu B 7 ile hemen buluşmak, birlikte Mu- danyaya varmak, Mudanya iskelesini to- pa tutmak, torpido ile tahrip etmek, Mu. danya Bursa tren hattının Mudanya kıs” mını da topla işe yaramaz bir hale koy- duktan sonra gizli üsse doğrulmak, ora- yı temin ettikten sonra korkusuzca Mar- marada cirit oynamak, Osmanlı iç deni. zini cehennem gölüne çevirecek her tür lü tahrip ve tethiş vasıtalarına baş vur rarak İstanbulla Çanakkalenin deniz it- tisal yolunu kesmek.. Bu, söylenişte kolay fakat (o tatbikte binbir zorlukla karşılaşılacak bir harp plânı idi, B 7, Brodey İstanbul limanında gürül. tü koparırken Darıca koyuna girmiş ora da gizlenmiş, emaneti mukaddeseyi Am karaya götürmeğe memur tren katarını beklemiş, onu topa tutmuş, müteakiben denize açılmış, Brodeyi aramağa başla mıştı. İki tahtelbahir ayni istikamette İlerli- yorlar, biribirlerinden (haberleri olma. dığı halde yol alıyorlardı. Brodey tasarlayışını bitirip odeartık hareketi idereye başladığı sırada akşam oluyor, bir günlük macera ve İstanbul 1i- manındaki korkulu anlar nihayete ermiş bulunuyordu. Gürüb ile beraber E 13 suyun yüzüne çıkmağa hazırlanırken preskop başında ufku seyreden başgedikli süvariye seslen di: — Helio, kapiten! — Ne ver. — Ufukta bir yelkenli görünüyor. —Dur... ben de bakayım.. Brodey âletin başına geçti. Başgedikli nin haber verdiği yelkenliyi gözlerile a radr, buldü.. Uzakta, kararan suların ü. zerinde boz bir gölge hâlinde tlerliyen yelkenli, armasını donatmış, pupasma al- dığı rüzgörla suyun üzerinde kayıyor, kendisini gözetliyen bu gizli düşmanının E 13 ün farkında olmadan yürüyordu. Brodeyin dudaklarında hain bir tebes süm çerçevelendi. İngiliz süvarisi gafli yelkerliye bir gece baskını yapmak için icap.eden kumandaları verdi. Torpido- jar hazırlandı. E 13 geminin bordasına amud bir seyir hattı üzerinde yelkenliye doğru yola köyuldu. Mesafe her dakika biraz daha azala a. zala 5 gomineye kadar indi. O zaman Bro deyin yelkenliye hakan gözleri o hayretle irileştiler. Süvari gemiyi (tanımıştı. Bu, kıçında dalgalanan Osmanlı bayrağına tağmen kendi adamlarının, konsolos Pal* merin Sancaktar yelkenlisiydi. Tahtelbahir derhal suyun üzerine çık- ti, (Devamı var)