Hayata dair mr e mmm Noktatama meselesi gs ON gün oluyor, dostumuz Nu- nu, Artam, Ulus'ta “Noktala- Mini Yeni bir yazıda noktaları, vir- k, Sullanma hünerinden bahsediyor- hagi end de bunun için bir kalde Ma yi sadece çoğu muharrirleri- ka İSİ iyi becerememesinden şikâ- ataş rdu. Dün gelen fransızca Çi birinde M. Fernand Vande- “Doktalama,, ya dair yeni bir ki- m na verdikten Sonra bu İ- Tüney tep lerde iyi öğretilmediğini, he Mkarrirleriin çoğunun da bu olmadıklarmı söylüyor. İL noktalama imlâdan €- Nm idir; çünkü yanlış yazılmış bir 18 olduğu arlaşılırna da noktala ia ve eksikleri ekseriya met- Ne km değiştirir veya anlaşılmaz Ban Koyar, İyi ki Türk müharrirleri gibi Muharrirleri de noktalamayı bil- Bi, Kimbilir? belki” İngilizler, Ala- es « Boğrusu onların bilmemesi, Si Ayıptır; çünkü bizde ancak beri kullanılan noktalar, vir- İk y “larda çok eskidenberi mevcut. #orsam noktalamayı evvelâ Ri, Ve mektebi icad etmiştir. Mar e eskiliğe ve birçok kitaplara Si Nü Na palı muharrirler noktsia- hakkiyle oöğrenemedilerse Yalniz onlarda değil, biraz da “mak lâzımdır. Noktalar, vir- Boktalı virgüllerin, hatlarm ne- kullanılacağını öğrenmek kabil en cevab verebiliriz: Hayır; be bir Üslüp meselesidir ve, her Keaeleni &ibi, şahsa göre değişir. M. © Vandörem bir zamanlar bez #airlerinin noktalamayı büsbütün a İstediklerini, fakat bunun de- eğ ğini söylüyor. Devam etme- Nİ değil; çünkü yeni Fransız şa- İşinde da mısralarma o İşaret- arıyanlar var, Bunlar, Ver- Ola piharine uyup fazla vüzuhtan a Stiyon snnatkârlardır, Kari, on- #ierini okurken, sadede 'unla- Sketlet bir adam değildir; ma- kendisinin de bir hissesi Mar Yani kari, okuduğu münzume- e bdiğinden başka bir mana Ny ektir. Bittabi büsbütün ayrı bir Sy ASRİ, ancak birtakım küçük ve « Noktalama bir vüzuh un- hn Mein Manâsmı bir çenber İçi- Maç halbuki baz galrler sözün vi İudud olmamasını isterler. Noktalama işi henüz pek iptidat * Onu, Fransızlardan alıver- Mag her dilin noktalaması A arririnki gibi - kendine mah- (Mili ile husunl biribirinden ta. SW seyler değildir; her mu- Böstereceği hususiyetleri birta- Şi *önslara irca etmek kabildir.) beniz kendine mahsus işaretler Ma ir; Fransızların kullandık. arasında, kendine hiçbir lü- Ne Diz da almıştır. Meselâ is- Ni w sorgu noktası denilen Vi Türkçede istifham edatı kul. ge tbaml cümle yapılamaz; Nİ İm Başıl, kim, mi,, gibi istif- Tl zamirlerinden biri bulu Se İ” işaretine ihtiyaç kalmaz. a, iş ini #ibette mühim bir iştir. heç ira did, Böre değişmekle beraber Ke umumi kaldeleri bulunur. getz, türkçeye mahsus noktala- değe tesbite ve bunlar için ma- kurmağa çalışmalıdırlar, ati; Nurullah ATAÇ İZ müstemlekât Ne. ” nazırı iy dar henüz gelmemişti Ki e a, ime üzere bu sabah tay Yü “mize gelmesi beklenen İm Viga £ nazırı Malkoln Mak- çi Bine bire kadar Yeşilköye inme ie a İd gelen o haberlere göre Oradan da geçmediği bil. Nim müstemlekât nazırmı Kalabalık bir kâarşılayıcı küt NE r, Bu arada İngiliz sefi- Ri tadır. İki tayyare ile se Kü Mâzırın öğleden sonra Yeşil Umulmaktadır. Nazır şeh- v Kece kalacak ve yarm Esk Da Üzerinden Hindistana gi- Mi. TEYLÜL — 1935 Bir köpek, Hayvanı cenazenin yanından ayırmak güç oldu Atina gazeteleri, sahibinin ölümlne ağlıyan bir köpeğin meraklı ve acıklı macerasını uzun uzun anlatıyorlar; Dik ismindeki bu köpek Yunanistanm eski Odesa konsolosu Yorgi V Validisin yanından bir dakika ayrılmayan bir hayvanmış. Konsolos, Diki o kadar severmiş ki bazan onun ârzusu için kendi zevklerini feda eder, köpek de sahibinin bu sev- gisine büyük bir sadakat gösterirmiş.. Fakat, köpeğin sahibinin ömrü vela etmiyor ve Yorgi Validiş geçen gün, kısa bir hastalıktan sonra öXliyor... Hastalığı esnasında gece gündüz sahibinin başucunda bekliyen köpeği oda- dan çıkarmak istiyorlar, Fakat, hayvan çıkmamakta rarar ediyor ve sahibinin ken disini artık okşamamasından endişe duyuyor. Dik, sahibinden sevgi görmeyince kendisi onu okşamak İstiyor ve yatağa atı- yor, ölünün Üzerindeki çarşafı açıp Yorginin elini yalamıya başlıyor. Hayvan bu elin kendisini dalma okşamasına alışmıştır. Adamın cansız ko lunu elleri ile tutarak kendi boynuna götürmeye çalışıyor. Fakat, kolun soğuk ol» duğunu ve kımıldamadığını görüne, adamm öldüğünü anlıyor ve inliyerek yata” ğın yanıbaşına yığılıyor... Ağlamıya başlıyor. Oradakiler, bu acıklı sahne karşısmda çök müteessir oluyorlar ve hayvanın başma toplanıyorlar. Dikin gözlerinden hakikaten yaşlar akmaktadır. Köpeği sahi- binin yanından almaya kimse cesaret edemiyor. Hayvan, s€nelerce beraber yaşadı" ğı, sevdiği ve kendisini seven bu adamın ölüm döşeğinin yanında yatıyor ve İnli- yerek gözyaşları döküyor, Nihayet, cenazeyi kaldırabilmek izin köpeği oradan uzaklaştırmak lâztmgek diğini anlıyorlar ve hayvanları koruma (cemiyetine haber vererek Dik'i, kendisine zarar vermeden evden çıkarmak hususunda yardım İstiyorlar. Cemiyetin adamları gelip, hayvana hafi bir uyku ilâc: veriyorlar ve Dik, bu uykusu esnasmda sahibinin yanından uraklaştırılıyor. Şimdi Yorgi Validis mezarında, sevgili köpeği de hayvanları koruma cemiye- tindeki köşesinde istirahat etmektedir, Fakat köpeğin dalma sahibini aradığımı söylüyorlar, Bir Ingiliz romancısı Severek ( evlendiği karısından ayrıldı Meşrur İngiliz rwuharrirlerinden Cek Bilbo bir ay evvel evlendiği karısından ayrılmıştır. Muharrire göre, bu ay nın sebebi karısının ailesinin kendi işle- rine karışmak istemesidir, Cek Bilbo bun dan beş hafta evvel, mis Alzaş Loren Drek ile tanışmıştı. Bir hafta tanışıklık. tan sonra evlenen romancı, karısile ge“ çinemiyeceğini ondan sonra (anlamış ve bir ay zor geçinerek (o ayrılmıştır. Fakat heniz boşanmak için mahkemeye müra- caat etmemiştir. Cek Bilbo bulunduğu bir Şöyle demiştir: — Kanma seviyordum, o da beni sevi- yordu. Fakat, ailesinin bizim işlerimize karışması işi bozdu. Şimdiki halde ayrı yaşıyoruz, Karım İsterse tekrar barışabi İiriz.,,. beygnatta 4 ape Kadınların giyinmelerinde yeni bir tarz olan bu tuvalet Amerikada, Floridada Milletlereresı güzel sanatlar balosunda görülmüştür. Annabel Larsen ismindeki bu kız, ressamlara modellik ettiği için bu şekilde, vücudunu iki paletle örmeyi mi vafık bulmuştur, Hindistanm ilk kadm nazirr Vijaya- lakşmi Pandit tayyaresiyle İngiltereye gitmiştir. Kadın nazırm bu Londra $e - yahati siyasi mahafilde ehemmiyetle kâr gılanmıştır, Fakat Vijayalakşmi, bulun - duğu bir beyanateta; — Londraya siyasetle değil, kendi sıh- hatiyle alâkadar bir mesele için gel demiştir. Kadın, Hindstanm sıhhat nazırıdır. Malaya ölen sahibinin arkasından gözyaşı döküyor! sultanı Kardeşinin logiliz kızıyla evlenmesine müsaade etti! Prens Mahmut, nişanlısiyle ve düğün Bir Malayalı Müslüman © prensin bir İngiliz kızını sevdiğini ve ağabeyisi gul tanın müsaade etmemesine rağmen onun- da evlenmeye karar verdiğini yazmıştık. Bugün Singapurdan alınan yeni haberle. re göre, prens Mahmudun aşk macerası mesut bir neticeye varmak üzeredir. Pren sin ağabeyisi sultan Süleyman, kardeşi- nin İngiliz kızı ile evlenmesine müsaade etmiştir. Sultanım evvelâ şiddetle itiraz ettiği bir mesele hakkında nihayet riza göster- mesinde annesinin ve üvey babasını te şebbüsleri âfnil olmuştur. Sultan Süley- manla Prens Mahmudun annesi, babala. rı öldükten sonra başkası ile evlenmiştir ve sultanın üvey babası prens Muham- med Trengyann meclisi azası bulunmak” tadır. Prens Muhammed ileri fikirli bir adan dır. Şarkın eski ve batıl | itikatlarından kurtulmak, gerba daha fazla yaklaşmak hususunda dalma sultanla mücadele €t- miş ve bu mücadelesinde ümdarın antesi olan karısı oğlu üzerindeki nüfuzu ile, kendisine dalma büyük yardımda bu. Yunmuştur. Prens Mahmudun bir İngiliz kızı ile evlenmesini, memleketini garp medeniye* ti ile daha fazla temasa getirmek husu- #undaki (faydası itibarile yok istiyen prens Muhammed sultanım buna ilğraz iğini duyunca derhal bir taraftan ken disi, diğer taraftan karısı sultan - Süley- mana teşebbüste bulunmuşlardır. Bilhas. sa, prensin, ne olursa olsun, sevdiğim im giliz kızı ile evleneceğim diye son kara rını vermesi Üzerine, itirazda ısrar etmi- ye lüzum olmadığın: sultana kabul et tirmişlerdir Diğer taraftan Mahmudun alacağı kı. zın asil bir aileden olmamasını da sultan İzdivaca mani teşkil edecek bir nokta bu” lurken, prensin üvey babası ile annesi bunda da bir mahzur olmadığını söyle mişlerdir, Çünkü kibirsiz gönülsüz bir ka- | dın olan valide sultan ile demokrat bir devlet adamı olmak istiyen o prens Mu hammed gelinlerinin bir terzi kızı ve ma. Rasgele Oradakiler: — Ön tekerlekte, Arabanın ör ti » dediler, kınız. İhtarında bulundular, lamış, başüstü yere düşmüştü. mizi korusun, ikte memleketine dönecek yapacak nikürcü olmasını bilâkis daha muvafık bulmuşlardır. Prensin üvey babası, İngiliz kralnmn tac giyme merasiminde bulunmak üzere Londraya geldiği zaman prens Mahmu dun sevgilisini görmüştü. Yalnızoza man prens bu kızla evlenmek istediğini söylememişdi. Çünkü o vakitler kızı yeni tanımıştı ve sevmekle beraber henüz ev lenmeye karar vermemişti. Yalnız, üvey babasına onu bir arkadaşı olarak tanıt- mış, prens Muhammed de kizıpekbe. Eenmiş, kok samimi (o bulmuştu. Prensle mis Coys geçen şubat ayında nişanlan mışlardır. Londradan haber verildiğine göre, prens Mahmutla sevgilisi yakında, dü ğünlerini yapmak üzere İngiltereden “Trenggann'a hareket edeceklerdir. Dü” günlerini bir şark havası içinde yaptıktan sonra prensle mis Coys tekrar Londraya gelmek riyetindedirler. Trengrann sultanının, kardeşinin İngi Yiz kızı ile evlenmesine müsazde verme, sinden sonra, Malimut, prenslik ünvanı” Dı muhafaza etmektedir. Bu ünvanı ta“ şıdığı müddetçe saray kendisine ayda bi- zim pâramızla 150 lira kadar bir maaş vermektedir. Pek fakir bir memleket olan Trenggann'da bu para büyük bir servet- tir. Trenggann Malayanm en küçük ve sö” nük parçalarından biridir. e Memlekette demiryolu yoktur, pek az muntazam yol vardır. Ahalinin çoğu yerlidir ve müstem leke memurlârr İngilizlerden başka he men biçbir Avrupalı yoktur. Amerika 350 tayyare defi topu sipariş etti Vaşington, 6 (A, A.) — Harbiyo neza- roti, tayyarelere karşı müdafan torü- batının takviyesi hususunda o mesaisine devam ederek 350 tayyare defi topu si- pariş etmiştir. Bu toplar, önümüzdeki iki sene zarfında teslim edilecektir. Bizde kazalar neden olur ? UN gece, bir müvezzi bana, Edirnekapıda bir otomobil kazası olduğu" nu hâber verdi. Üşenmedim. Oraya kadar gittim. Hâdisenin nasıl ce“ reyan ettiğini, kazanın nasıl olduğunu görenlerden dinledim. Bir arabacı, yor* gun argın evine dönerken, bir görünür kazanın kurbanı olmuş, geride karısı, nı ve beş çocuğunu yapayalnız bırakmıştı. Kaldırımın bir köşesinde yığılı du. ran arabanın numarasını öğtenmek metakına düştüm; — Bunun numarası kaç acaba? - diye arandım. ına geçtim. Gülümsediler: — Ön tekerleği orada aramayınız, bulamazıınız. Hele şöyle uzaklara ba- Onlar bu ihtarlarında haklıydılar. Çünkü ön tekerlek arabanm arka kıs* mından en az otuz metre ilerideydi, Otomobil çarpar çarpmaz atlarla ön te kerleği arabanm arka kısmından ayırmış ve arka kısmı bu kadar bir mesafeye fırlatmaıştı. Bu arada da zavallı arabacı bu parçaların tam ortasında yere fır- Bir arabanın ön ve arka kısımlarını biribirinden ayırarak bu kadar mesa. feye fırlatacak bir süratin ne olabileceğini takdir güç bir şey değildir. Süratin önüne geçilmezse bunun gibi kazalara daha çok zaman rastlanır. Allah hepi"