© İn KEVCİRDİKENİ İNİ Aşk ve His Romanı: 14 Nakleden; Haldun 5S. Kip b Salan Alevin anlattıklarını San, Sekrar etti, Sözünü bitirdiği za" © e il na, dedi, fakat bunda ben ge — Aşka bir şey görmüyorum. id Sbbesiz,. Bununla beraber, kendi- ke ecek olan için bu çocukluk pek üm retsiz değil , Sevap vermedi. Bu emsele haki Hara Seilez Yemeiğn hazır olduğunu ha“ j ii « Konuşmaları da başka yola Ma Süretle geçti. Akşam (olunca, İğ, ş5Püra binmek üzere iken, karde- -N, . Dedi ki: Börmek ister misin? Si düşündü: i ayi ç, VE, bana, sevimli fakat bir 9 bir sincap hissi veriyor, Kendi- ha isterdim. Bra st halta sonra kayık yarış” ec Onu da çağıracağım. Annesi ği Bütün güzelliğile kendisini ve kadar sonra tekrar etti: a ikindi. Zihninin bir düşünce- | almann şaşarak kendi kendine ; ada Nazan Muhtarı düşündü De kolay ne var? sevinçle kizardı, Sordu: olacak bu? a Sürü sualler sordu. Acaba Büy &rken gitmelerini hoş gö- a em git olmaz mıydı? vesaire. canm olaya terine da zaten bunu istiyordu. 2, Simdiye kadar arkadaşların- Sie prenses Azâde Fazıla N şereline (nail olmuştu. dı, PEK tabii bir düşünceden ile- . manı bir dulun evinin yaban m Yakışık almazdı. Bu se Sağırmakla Platon âdetini man Eğer bunu ne için vap ia buna kolay cevap ve. dolduruyon bü delişmen kızın ha- Kane Bibi, gözlerinin önünde a ile büyütülüp de biz ül ağartacağı sırada & Öyle Lİ acınırsa, onu da dü- taya 7 hüzün duyuyordu. Bu Kl azan küçük kızı hiç göre de ona, çocukluğundan 'UŞ gibi, acıyordu. Bu kadar genç yaşta başından geçen vaka i çin ona acıyordu. Öyle bir hatıraki, aklı başına geldiği zaman, onu silebilmek için herşeyi feda etmeğe razı ulacaklı. Pazar gelince iki gerç Modanın yolunu tuttular, Vapur Modaya yaklaşıyor. Pia ton hâlâ susuyordu. Sadun da onun gibi yapmak için kendisini zorluyor, arkada şının düşünceli haline saygısızlık göster: memek İstiyor, fakat içinden prenses A- zâdeye dair binlerce sual sormak için sa- bırsızlanıyordu. Nihayet (o kendirg tuta- madı, sordu: — Hernşiren, senin, çok zeki değil mi? Ben ise o kadar aptal ve cahilim ki.. — Bilgilerini tamamlamak için karde şime ütimat edebilirsin. Sana bir çok ki- taplar verecek ,sana bir sual sormadan koltuklarına koca kitapları sıkıştıracak, sana mükemmel bir ders verdikten sonra mahcup bir vaziyette seni evine yollıya- cak. Evimizin âdeti bu.. Ben de herkes gibi bu yollardan geçtim ve geçmekteyim. Platon bu sözleri gayet sakin ve ciddi bir tavırla söylemişti. Sözünü (bitirince, elinde taşıdığı. üzerine itina ile bir beyaz kâğıt kaplanmış fransızca “Zekâ,, ismin- deki kitabı gösterdi: Sadun merakla sordu: — Hemşiren mi verdi sara bunu, Ver bakayım. — Al bak.. Hattâ, istediğin kadar oku. Bir şey anlamıyacak olduktan sonra.. Sadun kitabı aldı. Birkaç sayfasını açıp göz gezdirdikten sonra Platonu güldüre- cek kadar acınacak, bozuk bir yüzle ge- ri verdi. Biçarenin omuzları çökmüş, du dakları sarkmıştı. — Demek prenses beni müthiş surette ahmak bulacak? — Birçok kitabı bir hamlede okuya- mamanın ahmaklığa delâlet etmiyeceğini kardeşim bilir. Sen merak etme. İyice an laşacağınızdan eminim. Kendisi hiç bil- giçlik taslayanlardan değildir. Gördüğün zaman sen de anlayacaksın yal. Vapur iskeleye yanaşmıştı. Beş dakika sonra, Sadun, açık yeşil koltukta otur muş, on senedenberi (o tarıyormuş gibi prensesle konuşuyordu. Koca ciltli kitap lar kâğıt bıçağı ortadan kalkmış, maon masanm üzerinde birkaç asri roman du- ruyordu. Neşe ile yemek yenildi. Zarif gümüş ta kımlar, ince kristaller, nefis — salatalar, Hafif kolalı beyaz örtü, her köşöye giz- lenmiş çiçek demetleri, prensesin kadife gibi gözleri, koyu yeşil (o elbisesi, hepsi, ahenkli ve zevkli bir renk tezadı teşkil e- diyordu. Prenses, elindeki eşya İle böyle güzel renk tabloları yapmakta çok ma- hirdi. Evine, başka hiçbir yerde görül- miyen eşsiz güzelliği veren de belki buy du. Biribirine bağlı olmıyan birçok mevzu- Jar üzerinde konuştular, Saat dörde doğru güneşin sıcaklığı geçtiği zaman, prenses denizde bir gezinti yapmağı tekli! et . Güneş, gökyüzünü gölgelendiren hafif bulutlar arasında bazan kayboluyor, son ra — bol ışığile — tekrar meydana çıka- rak, Moda koyunu, cıva ile doldurulmuş bir kâse gibi o parlatıyordu. Çeşit çeşit yelkenliler, rüzgârı peşine takıp, havadan geniş, daireler çizerek, süzülen narin mar tı kuşları gibi, kendilerini tatlı melteme bırakmışlar, zevkli bir süzülüşle, karşı- dan karşıya volta yapıyorlar; zarif yapı- la ve ekserisi çok hoş isimli husul sandal- lar; İçlerindeki mayolu veya elbiseli in- sanların şen kahkahaları, bazan da kor- ku çığlıkları arasında, bu o yelkerlilerle yarışa yelteniyorlar, yahut önlerinden 2- cele ile kaçıştyorlardı. Prensesle misafirleri, deniz üzerindeki bu kalabalık, arasında kısa bir müddet oyalandıktan sonra sındalm o burnunu Fenerbahçeye doğrulttular, Orada kara" ya çıktılar, Ağaçlık yere doğru yavaş ya- vaş yürümeğe başladılar. Eski devirlerin bu zengin ve şirin yeesire yerini gülge- lendiren asırlık ağaçların birisinin altın daki bir bahçe sırasına oturdular. ' (Devamı var) 3i AĞUSTOS — 1938 ÇARŞANBA MHieri: 1357 — Recap: 4 demenin “i.e ah 5,26 13,44 vahek “aç mem hetar vanm 526 1215 15,56 18,44 2039 Lüzumlu 7 eletonlar Yansın; İstanbul için: 24272. Beyoğlu İçin: 44644, Kadıköy için: 60020, Üsküdar i- çin: 60025. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren» köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınah, icin; Telefon muhabere memu- runa yangın derek kAfidir. Rami itfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36, .20 Beyazıt kulesi: 21996. Galata Kulesi: 40060 Sıhhi imdat; 44998, Müddelumumilik; 22200, Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İstan, bul: 24578. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783. Beşik- taş: 40938. Cibali: 20222, Norosmaniye! 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İstanbul: 24S7A. Kadıköy: 60790. Beyoğlu: 44012, Taksi Otomobili İstemek İçin Deyoğlu ciheti: 49084. Rebek ciheti: S0 - 108. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 22740, Karaköy: 42102. Pazartesi Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- denya. 19 Karabiga, 20 Randırma, Gala taden 12 Karedeniz, Sirkeciden 10 Mer- 3,39 yangın sin, Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 19 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Galataden 12 Karadeniz, Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Dandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, Pazartesi Tophaneden Olrroz, 9.30 İz- mit, Galatadan 8,10 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22.20 Mudanya, Müzeler Ayasofya, Roma « Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze. (Bu müzeler hergün seat 10 dan 18 ya keder açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya karar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- dar açıktır. «Topkapı Müzesi Hersün #021 18 den 6 eke ai Memleket Dışı Deniz Seferleri Momanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye: günleri 18 de Pİ re, Beyrut, İskenderiye. alyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, « z sirkeci İstasyon Müdürlüğü Telefon 79. / vrupa Hattı Semplon ekspresi hergün Sirkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni suat 7,25 te Sirkeciye püuvayalat eder, Kanvaasiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir, Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hareket eder, 10,33 de gelir, Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 13,15 de Diyarbakır ve Samsun, 19,30 da Eskişe- hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı. Bu trenlerden saat 9 da hareket eden Ankara muhleliti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer etmektedir. MUNAKASALAR: Tahisarlar idaresi için satın © alınacak 6 adet tulumba açık eksiltmeye © konmuş tur, Mahammen bedeli beheri 160 ira he. sabile 900 Mra ve muvakket | teminatı 70 liradır, Eksiltme 29.938 tarihine rastlıyan cuma günü saat 11 de Kabataş'a levazım ve mübayaat şubesinde altm komisyonun. da yapılacaktir. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Düsya boks şampiyonu Coe Taiz İn- Biliz yumrukçusu Tomi Farı sayı hesubile mağlüp etti, Istanbul Radyosu 31 AĞUSTOS — 1938 ÇARŞANBA 18,30 dans musikisi (o (plâk), 18,50 kon ferans, Kadıköy halkevi namına: 30 ağus 1ös milli zafer bayramı o hakkında, 19,15 dans musikisi (ptâk), 10,30 konferans, ha vocilik haftası, Hava karumu namına, Eş rel Şefik, 19,55 borsa haberleri, 20 Sant aya rı, 20 sant ayarı, Graoviç rasathanesinden naklen, Fade ve arkadaşları o tarafından Türk musikisi ve hik şarkıları, 20,40 hava raporu, 20,43 Ömer Rıza Doğrul tarafın dan arapça söyler, 21 sast ayarı, Bedriye Tüzün, şan stüdyo orkestrası o refakatile 21,30 Nezihe Uyar ve arkadaşları tarafın musikisi ve hulk şarkıları, 22, halerelri, 22.20 Darüttalim musi Yazan; Rahmı YAGIZ ..| Karanlık koridorda birkaç adım atmadan, bir tüfek mekanlzmeae- sınım Şıkırtısını duydu ağ Bu sualin cevabını vezmek için biraz geriye dönmemiz ( lâzrmgeliyor. Davist Osmanlı imparatorluğu büyük harbe ka sıştığı sıralarda donanmadan uzaklaşıp armatör Rasime evlâtlık okluğu, din de- giştirdiği sıralarda ilk mahrem tebliga- tı İngilterenin Türkiye işlerine bakan bir selaretten almış, bu tebligatta hülâsaten: "— Daimi irtibat ve muhabere vasıta- larını süratle temin ediniz. Sizinle yapı- lacak muhabereler, bilhassa bize yardım edeceğiniz haber verme (İşlerinde telsiz vasıtasına başvuracağımızı gözönünde bu Jundurarak şimdiden mümkün olan vası- taları muhafaza edebiletek bir park (1) tesiz ediniz. Bu parkın şehirden mümkün mertebe uzak ve hali arazide yapılması ve gizli olması meşrut o bulunduğundan ona göre vaziyetin #daresi zekânıza mu* havveldir.,, deniliyordu. İşte o zaman İstanbul civarında uzun uzun kırları dolaşan Davist, Alibey kö- yü vadisinde “Kınâracı pınarı, denilen yerde bu parkı kurmağı muvafık görmüş, hemen işe girişmiş, burada eline geçirdi- ği telsiz malzemesini saklıyacaık bir mah- fuz mahal meydana getirmişti. Önceleri ufak bir malzeme deposu ha- linde bulunan bu park Davistin İstanbul- dak; faaliyeti arttıkça genişlemiş, yavaş yavaş İngiliz delikanlısının gizli merkez- lerinin idare yeri halini almıştı. Davist Yeşilköyden ayrılır ayrılmaz araba ile doğru buraya inmeği tasarlamış t.. Kımaracı pınarmdaki (D.B. 1) isimli merkezde telsiz mühendisini bulacak, 0- na yeni bir istasyon kurmak için lâzım- gelen yerin ittihazını havale edecek, Şi- i Jedeki küçücük telsize münhasır kalan ha |: ber verme tertibatını yeniden tanzim &- decekti. Delikanlı 2,5 saat süren yolu, kızgın güneş altımda can (sıkıntısından -bunalarak geçirdi. Araba kırlarda koş- muş, bayırlar aşmış, dar vadilerden geç- miş nihayet Alibey deresi kıyısına gel- miş, Kınaracı pınarına kadar gitmişti. Davist, daha pınardan 500 metre ka- dar uzakta arabayı (durdurdu. Orada beklemesini tenbih etti, Kendisi indi, ile- ri doğru yürüdü. Vadinin iki sathı maili arasında sıkışık ve en dar yerine gelince etrafını bir defa daha o dikkalle gözden geçirdi. Burası İstabul civarınm en tenha kt- ımlarından birisiydi, Asker namına Kâ Zıthane köyünün methalinde bir dekovil taburu ile bir istihkâm ve muhabere müf rezesinden başka hiçbir kuvvet yoktu. Etrat, işi gücü Belgrad o ormanların. dan kömür taşmağa hasretmiş, çadırlar- da, barmıyorlar; etraf, kendi o emniyet kıtalarının haricini iç düşünmüyordu. Davist bu taburların burada bulunt- Şura çok memnundu. Zira, tehlikenin yanında bulunmanm insani o tellikeden masun bulunduracak, bir taraftan da ka nıksama dolayısile cüreti arttıracak bir hassa meydana getirdiğini o müteaddit tecrübelerile anlamıştı. Delikanlı civarda hiçbir göz bulunma- dığını anladıktan sonra ilerledi, pmarın $pl tarafındaki sırtın kayalık ve çalılar la örtülü bir noktasma yaklaştı. Taşları araladı, Peyda olan delikten karanlık bir dehlize kaydı. Henüz karanlık ve dar toprak koridor- da birkaç adım atmadan, bir silâh meka- izmasinm şıkırtısnı ve arkasmdan: — Kimsin? Diye rumca haykıran tekditkâr bir ses duydu. durdu. Seslendi. — Ben; metr. D.1... Karanlıkta derinden bir ışık parladı. Ses tekrar emretti; — Ellerini kaldır.. Yaklaş.. Davist, dudaklarında bir o tebessümle ki heyeti: Fahri ve arkadaşları, 22,50 son | söylenilenleri yaptı. Ellerini kaldırdı. A» haberler ve erlesi günün programı, 28 sa #l ayarı, so, BÜKREŞ: i 10,15 .plâk, 20,30 şarkılar, 21,30 kabare 22,45 kafe konser. BERLİN; 15, piyano konseri, 1 9hando, 21,15 ope ret plâkları 22 salon orkestrası, 23,30 caz bat, 1 plâk, VARŞOVA; 19.10 viyolonsel konseri, 20 hafif müzik, 20,40 müzik, 22,10 Şopen resitali, 23 plâk. di Zir, sessiz adımlarla uzakta ışıldayan zi- yaya doğru ilerledi. Toprak koridorun dönemecinde, baş ları ellerindeki silâhların üzetinden uzan mış, karmakarışık saçlı iki heyulâ silü- eti görünüyor; bunlarm ortasında da orta boylu, geniş omuzlu bir adam du- ruyor, sağ elinde bir parabellum tabanca- sı tutuyor, sol elindeki bir elektrik fene- rile de Davistin ilerlediği yolu aydınlatı- yordu, Genç adam birkaç adıma kadar geldi, yaklaştı. Yüzyünde gezinen ışık tan kendisini tanıyan üç adam da yerle- rinden fırladılar, Daviste (yaklaştılar. Karşısında durdular, Fener tutan adam diz çöktü.. Dayistin elini öptü, af diledi. — Alledersin metr.. Seni tanımadık... Korku ve kuşku içindeyiz. Kötü haberler aldık, Davist iri yapılı, geniş omuzlu adamı yerden kaldırdı: — Bu hareketinizden hoşnudum.. Vazi feniz, gizlilikte çok hassas davrdrmanızı âmirdir, Dedi; beklemeden sordu: — Mühendis Monok burada mı? — Hayır. — Nereye gitti? — Vazifesi başında (o bulunmak üzere Kâğıthaneye muhabere taburuna gitti... Davistin fena halde canı (sıkılmiştı, Çünkü Monoku bugün mutlaka görmesi lâzımdı. Delikanlı kaşlarını çattı. Biraz düşündü sonra tekrar iri yapılı adama sordu : — Orada çok kalacak mr? — Bilmiyorum, — Bugün tekrar buraya geleceğine dair bir şey söyleme dimi? v — Hayir. © —. e» — Onun şu anda Kâğrthanede olduğu- nu katiyetle bilsem.. İngiliz yavrusu Kâğıthaneye kadar in- mek mecburiyeti karşısında kalınca biraz üzüldü İşler sarpa sardıktan sonra çok ihtiyat lı hareket etmek, kurnaz davranmak lâ- zımdı. « Manok. Kâğıthanedeki istihkâm tabu- runda ihtiyat zabit vekili bulunuyor, as- kertik hizmetin; yapıyordu, Davist Ma- noku taburdan arayamazdı. Umumi ka- rargâhla bahriye nezaretinin en kuşkulu bulunduğu sıralarda böyle bir hareket, delilikten başka bir isimle mazdr. Binaenaleyh Manoku Kâğıthanede, ta burdan uzak bir noktada meselâ Silâhtar ağada, yahut çağlayan korusünun önün- deki ağaçlıkta (2) beklemek, mühendişe buradan bir çocuk vasıtasile haber gön dermek, çağırtmak en doğru hareket 0- lurdu. Alnımda bariz bir endişenin izleri, derin çizgiler beliren Davist o çabucak Maroku bulmak kaygusile oradan ayrıt- dr. Hâlâ önünde hiç ses çıkarmadan bir put gibi duran 3 nöbetçiye: — Ben gidiyorum. Eğer Manok bura- ya uğrarsa bir yere gitmesin, Beni bekle” sin, Aksam üstüne kadar geleceğim. Saat 18 e kadar gelmezsem © zaman Taksime bana, eve gelsin!.. Sakın unutmayın..! Tevibihini verdi, yürüdü. Gizli dehliz- den çıktı, ilerde kendisini bekliyen fayto* na doğru yürüdü. Arabacı, güneş altında bekliye bekliye usanmış, oturduğu yerde uyuklamağa dalmıştı. Genç adam bir sıçrayışta arabaya bin- di. Gözlerini açıp dizginleri toplayan & rabacıya emretti.: — Çek bakalım, — Nereye? — Kâğıthaneyef,. adlandırıla- Arabacı kırbacını şaklattı, atlar küv- vetle koşumlara asıldılar. tozu dumana kata kata ileriye atıldılar. Fayton, bozuk yollarda şiddetle sarsılarak bütün hızıyla Kâğıthane yolunu tuttu. (Devamı Ver) (1) Park: Malzeme muhafaza > edilen açık depolera denir. (2) Şimdiki fidanlığın bulunduğu yer. e ALA İM ke