Yazan: Ikimim Padişah, Şeyhislâma ve Tayyar'a birer tekme savurdu: Bre zındıklar Padişah henüz geçmemiş mahmurluğu içinde bu haberdeki vahameti anlıyama- mıştı, Fakat Cevri hâdiselerin artık is. tabmdan fazla şişirilmiş bir balon hali- nö geldiğini ve yakında bir patlak vere. ceğini derhal idrak etmişti. Hünkâr Cevriye baktı, — Söyle Cevri, ne yapalım, nasıl teğ- bir edelim? Cevri şeybilislâmla Tayyarm bu bu «- sustaki malümat ve noktainazarlarını öğrenmek istiyordu. Derhal onları ileri sürdü: — Bir defa şeyhülişlâmla kaymaka - mın fikir ve mütalealarmı istimzaş ey- lemek muvafık olur hünkürm. Hünkâr irade etti: — Çabuk, Şeyhülislimia Tayyarı ge- tirin! Fakat hünkâr, bunlarla neler konuşa. cağını bir türlü toparlamağa muvaffak olamıyor. Bir taraftan Cevrinin meclis. te kalmamı İstiyor, diğer taraftan da bunu İzzetinefsine yediremiyordu. — Cevri, deği, sen şu perde arkasm- dan göz kulak ol Sonra konuşuruz. Şeyhülislimla Tayyar akılları baş - larından gitmişti, Gece yarısmı iki bu » çuk saat geçtiği halde padişahm kendi- lerini saraya davet etmesinde nasl bir sebeb olabilirdi? Bu işkilli iki korkak adam, üçer rekât namaz kılıp canlarmı Allaha emanet e. derek ve evlâdü ayalleriyle vedalaşarak Saraya yollandılar. Bakalım, eğer padi - şah şeyhülislime el, Tayyara ayak ver- mezse o halde gazap muhakkaktı ve 5- Tüm mutlaktı, (1) Baray kapısında Tayyarla Ataullah te lâki ettiler. Biribirinden korktular, dur- dular, n8 o ona, ne o ona sorabildi. Bo- yunlarmı bükün girdiler ve iki bostancı arkasında padişahın odasına sokuldular. Padişah, elleri arkasıma kilitli, büyük odayı âyaklariyle arşmlar gibi dolaşıyor ve mütemadiyen kafasmı sallıyordu. Yü gü korkunç bir halde sarı bir renk bağ- lamiş, gözleri kan çanağına dönmüş, sanki daülraksa uğramış gibi iradesiz Şırpıntılariyle büsbütün dehşet salan bir vaziyetteydi, Önce şeyhülislâm el öpmek istedi. Mustafa reddetti, Sonra syaklarma ka. panan Tayyara bir tekme vurdu ve hay- kırdı; — Bre zmdik, bre mel'un! Tuna sordarı Alemdar Edirneye gel, miş. Serdar zaafı kemaideymiş, birta. kım kesan ile bir olup mülk ve milleti a- teşe salacak hallere başkaldırmış. Söy- leyin, ben padişah değil miyim? ni İHAİBERİN'-| /EDİEBİ Her ikisinin de çeneleri Mustafa haykırdı: — Söyleyin, diyorum, Ben padişah de- gil miyim? Şeyhülislâm dişleri biribirine vurarak ancak cevab verebildi: Padişahımızsınız elhamdülillâh! Cevri perde srkasmdan seyrediyor ve bu bal pek hoşuna gitmiş olacak ki gü- Jüyordu. Hünkâr mütemadiyen haykırarak söy. lüyordu: — Seni ne diye şeyhülislâm eyledik, seni ne diye sadrrili kaymakamı yaptık? karmizm koynunda devlet işlerinden bi- haber uyku içinde olasmız diye mi? Tayyarı padişah çok severdi. Filhaki- ka burada ağzını bıçak açmıyordu, ama, padişahm her ikisinin de kanma girmi- yeceğine emindi. Mustafa öldürmek is « terse böyle mukaddeme yapmaz, cellida irade eder ve işini bitiriverirdi. Hünkâr şeyhülislâm yakasma sarü- dı ve sarstı: — Cevab ver herif! Artık can boğaza gelmişti. Bir geyler söyliyerek padişahm elinden kurtulmak lâzamdı. Şeyhülislâm bir müddet dus et, tikten sonra söyledi. — Padişahım, Tayyar kulun beni 2z- lettirip istiklâl üzre serdar olmak ister. Devlet işlerini ipe gerdi. Tayyar da geri kalamazdı. Hemen c6- vab vermişti: — Şeybülislâm efendi, kuluna devlet İşinde istiklâl vermedi ki hünkürm, ne olup bittiğini anlıyalım. Padişsh, her ikisine de kuvvetit birer tekme indirdi: — Huzurumda it kavgasma tutuş- maktan ar etmez misiniz? Söyleyin, i- ©8 tedbir edelim? Mustafanm ağzından, külbandan çıkan odun kokulu duman gibi keskin rakı ko- kusu dağılıyordu. Ne geyhülislimm, ne de Tayyarm bu işten hakikaten haberleri yoktu. Rume. li gizli #uikast cemiyeti, yani cemiyeti hafiye erkânı av behanesiyle Alemdar paşayı Edirneye sevke muvaffak olmuş ve bunu herkesten gizli tutmuştu. Bu - nun altında gayelerinin tabakkukuna galişryolardı. Bittabi mal bırsı ile devlet İşlerini unutmuş böyle ricali, gafli avla. muşlaraı, Hünkâr, ne yapacağını şağırmış bit halde bağırıyor, çırpmıyor, tekmeler a- tıyor, şuraya buraya yumruk #ellryor, fakat, bir çare bulamadığı için bir türlü huzur duyamıyordu. tutulmuştu. ROMANI» Kış gecelerini nasıl geçirdiğimi şimdi anladın mı? hizmetimiz o kadar rabat ve kolay ki şimdiye kadar adamlarımıza bir kere bila çi- kışmağa, sert bir söz söylemeğe mecbur olmadık. Bizim kim oldu, ğumuzu soranlara, dirayet gösterip doğruyu söylememişler; asıl e- fendilerinin seyahate çıktığını, Gaston'un kâtib, benim de bir nedi- me olduğumu iddia etmişler. Hiçbir taleblerinin roddolunmıyacağı- nı bildikleri için izinsiz çıktıkları olmuyor. Zaten hepsi de halle- rinden hoşnut ve bir kabahatleri olmazsa vaziyetlerinin değişmiye. ceğinden emin. Babçıvanlara, #öbzenin ve yemişlerin fazlasını sat- maları için izin verdik, Süt işlerine bakan kadm da sütün, kayma, ğın, tereyağınm fazlasmı satıyor. Anenk en iyilerini bize ayırma- larını söyledik, onlar da bunda kusur etmiyor. Onlar kazançla. rından memnun; biz de, bir şeftalinin yüz frangın #cnelik gelirine mai olduğu o müthiş; Paris'te hiçbir servetin temin edemediği bu bolluktan memnunuz. Kardeşçiğim, bütün bunların bir manası var: ben Gaston için bir dünya olmak İstiyorum; dünyanm türlü eğlenceleri vardır, o halde Gaston'un da bu Issız yerde sıkılmaması lâzımdır. Ben sevil. diğim ve o sevgiyi tasasızca karşıladığım zemanlar kıskanç olduğu- mu #aniyordum; halbuki seven kadınların kıskançlığı, yani hakiki kıskançlığın ne olduğunu şimdi anladım, Bunun içindir ki onun bir tek bakışmda lâkaytlık görsem titremeğe başlıyorum. Bazan İçim. den: “Ya artık beni sevmezse?,, diyorum ve tüylerim ürperiyor. Bir hristiyanm ruhu Allahı önünde nasilsa ban de Gaston'un önün. de öyleyim. Ah! Rene'siğim, yine çocuğum olmadı, Elbette bir zaman ge. lecek, bu ıssız yeri canlandırmak İçin ans baba hislerine; bu ağaç- ların, bu çiçekli yolların arasnda esmer veya sarışım başların ko- şuştuğunu, küçük elbiselerin, pelerinlerin uçuştuğunu görmeğe iki- mizin de ihtiyacımız olacak. Çiçek açıp da yemiş vermiyen sğüg ne müthiş bir gey! Çeviren: — Haydi, dedi, defolun. Şimdi! sizi pa- ramparça ederim! Şeyhülislâm ve Tayyar dışarı uğra- i dılar ve hemen saraydan fırlayıp evle. rine kendilerini dar attılar, Tayyar da, şeyhülislâm da olevler &- çinde yanıyorlardı. Hararet belki kırka çikmiş, her İkisi de dakikalarca öğürüp kusmuş, ev halkını da kederden kede- re, telâytan telâşa düşürmüşlerdi. Kaş kere hekim bile çağıracak olmuşlardı ama, İş dağdağaya verilmesin diye me - nodilmizlerdi. Fakat iş Bununla kalmamıştı. Bir saat #onra bostancıbaşı tekrar kapılarına da- yanmış ve her ikisi de tekrar hünkâr huzuruna devşirilmişlerdi. Bu sefer, bün kâr çok sakindi. Her ikisine de ayrı ayrı iltifat edip şeykülislâma cl, Tayyara da ayak uzatmıştı. Ataullah ve Tayyar hay- rette kaldılar, Halbuki Cevri padişahı doldurmuş ve talimle bu hale getirmişti. Padizah her Iklalne de yer gösterdi: — Böyle buyur Âteullah eefndi, sen de göyle paşa! Bazı mevaddı seferiye müzakeresi zım. nında ricalden birini Alemdar yanma gönderip def'i tasallütu için süyedilmesi muvafıkı hal ve maslahatür. Bu işe kim ehildir? Cevri kalfa, hünkâr: bu tedbire sev- ketmekle son srzutunu da tahakkuk et- tirmiş oluyordu. Hünkâr devam etti: — Bans reis efendiyi davet etsinler, O dahi meclisi meşveretimride bulun « yani... WEN mora Tar) G1) Pöllşâklar ulemsys ellerini, sair. 2 ma a am reina e alkmammkan mama milim hammam Şişman kadınım kocası — Bak kandı. Zum, bayan Selmin ne güzel bir rob yağ. Sırma, —9s— a Y.Y44 SJENYATAN ŞE — Benua ile bir araya gelini başaramıyacağınız iş yoktur. komiser... Kolonel masanm Üzerinde duran ve teşkilâtı alâkadar eden hâvadis kısmı kirmizi kalemle işaretlenmiş olan gaze- tepi gösteriyordu. Gülümseyerek me) etti: — Otursanısa rica ederim. Bir ciğara Yütfen... Türk cigerasıdir, bize diploma- tik valirle geldi, pek nefis cigaralar... Komiser, kolonelin gösterdiği koltuğa oturup elgara aldı. — Bu gazeteden bir nüshayı emniye- ti umumiyedeni bana bir saat evvel, size takdim etmem için vermişlerdi. — Görüyorsunuz ki bizim teşkilât da boş durmamış, yazı tam istediğimiz gibi olmuş. Gazetecileri iyi atlattık. Siz hâ - diseyi biliyorsunuz değil mi? — Pek az malümatım var, Emniyeti umumiye direktörü sizin emrinizde ça. Işmamı bildirdi. Katil ve casusluk 8uç- İariyle mevkuf bir fon Strammer mesa. lesi movzubahs olduğunu biliyorum. Tnu maralı şose üzerinde, Fonteblo civarın- da bir kadın öldürülmüş. Direktör bu hâdisenin tamamiyle gizli kalmasi icab ettiğini söyledi ve “bu makaleyi oku « yunuz ve Kolonel Geroya veriniz. Lâzım- gelen izahatı o size verir., dedi, Gelir - ken takside gazeteyi okudum ve itiraf edeyim kl iki iş srasındaki rabılaya akıl erdiremedim. — Hâdiseleri izah edince anlıyacak- ınız. Size olup bitenleri kısaca anlata - cağım. Daha fazla malümatı bu işle meş- gul olan yüzbaşı Benuadan alıramız. Be- nuayı tanırsmız değil mi? — Şabsan tanımam, (14,5 şöhretini çok işittim. Onun emrind, şalışmağı çok isterim, y — Şu halde iyi,biz tesadüf, Bende size onunla beraber çalışmağı teklif ©- decektim, Sizin emniyeti umumiyenin en mahir memuru olduğunuzu biliyordum. Benua da bizim en iyi çalışma arkadaşı- muızdır. İkiniz bir araya gelince başara- mıyacağınız iş yoktur sanırım. Komlser mahcubiyetle başmı önüne eğdi: — Emniyeti umumiye direktörü gö- rüyorum ki hakkımda pek teveecühkür davranmak lütfunda bulunmuş, — Amiriniz, meziyetleriniz arasmda tevazu da bulunduğunu bana söylemeği unutmuştu. Şimdi gelelim işimize; hâ - dise şudur: Alman nskeri islikbarat İeşkilâtmdan birinci mülâzim fon Strammer dün geco saat on sularmda, Fontenblo civarında, hakiki ismi Erna Fider olan fakat Pa- riste Vanda Liposka #ahte ismiyle dola, şan bir kadını tabancavia öldürdü. Ci- nayetin sebebi Alman casusu olan kadı- 20 AĞUSTOS — nın yüzbaşı Benua öeliletiy!e ? ze girmek üzere ölmesi, TR İhanet otmesidir. yer yes li kadm kurşunu Senki > Strammer ise derisi — 5 Terek Parise getirilip Sente ” ne kapatıldı. Bu, işteki ik d tür, Çünkü elnayet Fontenbi? işlendiğine göre mücrimin Sen”, ren adliyesine teslimi icab “Ö' kat işin ehemmiyeti bize PU ai miri. irtikâp ettirdi. Esasen sanır er disede daha birçok usi mağa zaruret hissedeceği i Bu hâdisenin azami derecöğ mast lizımdı. Herkese bu geklö” mirler verildi. Fakat aksi t€ ki maktul kadmım cesedi kef rada hâdise mahallini çevire? mangasmın önünde bir otor0Üi İçinden inen adam kordonu mek ve neler cereyan ettiğini İçin israr ediyordu. Bu zst, Çi mek ve okuyuculura bildirmek “sik, zifemizdir. Bırakmazsanız mesi” Ü, muz. 5 Jandarmalar mukabele © — Kimse geçemez. Biz bü aldık, — O emir gazetecilere rafi Gazeteci her yere girebilir. Jandarmalar tereddüd — Fakat, dedim. Sizden ederim, bizlerin isimlerimisi g0 Teşekkür ederek ayrıldı, bİS birer nefes aldık. Ucuz kurt” — Mükemmel oyun kolonel« — Mecburduk, Biz saydık o bizi atlatacaktı, #in gazetelere aksetmemesi Şimdi azizim M. Rokur, b dair dosyamızı size teslim , başı Benua bütün gece di dalrede değil, akşama Dosyayı rahat rahat tetkik ed — Peki efendim. — Hademeye sizin için dayı göstermesini söyleyiniz : başmıza rahat çalışır ve GÜ? niz. Şimdilik Allaharmarisdif” — Hürmetlerim kolonel. (Devami Nurullah ATAÇ Senin kurduğun o güzeli aile hatırmma geldikçe içim sızlıyor. Benim hayatım daraldı, halbuki seninki genişledi, dal budak saldı. Aşk, son derece hoğgüm ; atiplık sevgisi ise hislerimizi çoğaltıp kuv- Senin o iyi, gefkatli mektubunu okurken bunu iy ce, anladim. Senin üç kalpte birden yaşadığını görünce saadetin beni kıskandırdı! Evet, sen bahtiyarsm: sen, cemiyet hayatının kanunlara us- Iu uslu uydun, halbuki ben her geyin dışmda kaldım, Güzelliğini kaybetmiş tilr kadını ancak sevdiği ve kendisini seven çocukları te- seli edebilir. Yakmda oturuma geliyorum; bu yaştaki bir kadın- da içten içe şikâyetler başlıyor. Gerçi henüz güzelim sma kadm kayatmm hududunu artık görüyorum; sonra ne olacağım? ben kır. kıma geldiğim zaman o kırkına gelmiş olmiyacak; o, genç kalacak, benss Ihtiyar olacağım. Bu düşünce gönlümü kavrayınca bir saat önün ayakları dibinde oturuyor ve bara olan aşkı ayalınca bunu bana derhal söyliyeceğine yemin ettiriyorum. Ama o bir çocuk. vetlendiriyor. aşki hiç soğumıyacakmış, beni dalma sevecekmiş gibi yemin edi- yor; o kadar güzel ki... anlıyorsun ya! sözüne inamıyorum. Allahstsmarladık meleğim; biz senelerce biribirimize mektup yanmadan »01 duracağız? sandetin her günü biribirine benziyor, yeknasak, muttarid bir akışla geçiyor; seven ruhlarâ nete'de Cehennem'dekinden daha büyük gözükmesi Pay çindir. Ben bir Dante değilim, ancak senin bir eri ni sıkmak istemem. Sen bana yaz, çünkü senin v duğun #nadet öyle yeknasak değil ve ker zaman artıyo lı 86... Artık bundan bahsetmiyelim; bin bir şefkat, bin bi? deşçiğim! un Madam dö VEstorad'dan Madam Gaston» VA Sevçili Luiz'im, mektubunu tezrar tekrar okudu” * gi v kuyuşumda, senin bir kadından ziyade bir çocuk olduğ” efii duha kannat getirdim; hiç değişmemişsin, sana bin def rimi unutuyorsun: Aşk, cemiyet hayatınm tabif hayal k. bir şeydir; tablatta aşk o kadar çeçicidir ki cemiyet e yi yapsın, opun fıtratındaki bu geşleiliğe mâni olamaz. Jemez. Gerçi bütün büylik ruhlu insanlar o çocuğu ide meğeçalışmışlardır; fakat muvaffak oldukları zamsn İl. gf nin tabirinle, tabinta da, cemiyete de aykırı, korkun yor. Kardeşçiğim, cemiyetin gayesi velââ olmaktır. ve geçizi çılgınlık yerine'devamlı hisler koyarak, e serini vücuda getirmiştir: Cemiyetlerin temeli olan 4 için kadın gibi erkeği de feda etmiştir; çünkü, sile babası da bütün çalışmasını, kuvvetlerini, varmi ema hasretmiyor mu? süs, siynet, zenginlik, hemen b' değil mi? şan ve tarafot de, evin tarı ve çiçekleri Ö Ah! meleğim, senin hayata bu ikinel atılışm da yeni mek, perestiş edilmek bir kız için birkaç bahar süre“ G'bilir ama birgevce, bir ana olan kadın için bir BAY Bir kadının kibrini okşamak için, kendine perestiş “t olduğunu bilmek belki kâfidir. yar) i m